Fatih YILMAZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fatih YILMAZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Nisan 2020 Perşembe

Kaliteli İnsan

Kaliteli İnsan

Fatih Yılmaz.,
Ocak 2012
Kaliteli insanın ilk önce güzel ahlaklı, güzel düşünceli ve güzel sözlü olması lazımdır. Hani bir bahçede cezb edici güller vardır. Kendisi hoş, kokusu hoş güller var ya, insan da; insanlar arasından seçilip çıkan ve herkesi kendisine çeken mıknatıs gibi olmalıdır. Gönülleri kazanmak ancak tatlı dil, güler yüz ve hoş sohbetle olur. Yüce Yaratan, Musa -aleyhissselam-’ı Firavun’a tebliğ vazifesiyle görevlendirdiğinde ona yumuşak söz söylemesini istemiştir.
Yaptığı hiçbir şeyin yanına kâr kalmayacağı; bir gün mutlaka bütün ef’alinden hesaba çekileceği, zerre kadar iyiliğin karşılıksız kalmayacağı ve zerre kadar kötülüğün de cezasız kalmayacağı şuurunda olan insan elbette sorumluluğunu bilmeli, olgun ve kaliteli insan olma yolunda çaba sarf etmelidir.
Kaliteli insan; bilgiyle donanımlı, ne yaptığını bilen, özgüven sahibi ve bilgiyi gerçek anlamıyla uygulayan kişi demektir. O, yerinde kullanıldığında her şeyi altına çeviren bir iksirdir. İçinden kötülük geçerse, Allah için onu terk etmeye azmedendir. Herkese karşı iyi olan, inanan- inanmayan ayrımı yapmadan hayır-hah olan insandır. Anadolu’nun İslamlaşmasında büyük emeği olan Ahmed Yesevî (rahmetullahi aleyh): “Kâfir bile olsa, hiç kimsenin kalbini kırma! Kalb kırmak, Allahü Teâlâ’yı incitmek demektir.” diyor. Kısacası, yaratılanı sever Yaratan’dan ötürü. İyiliği emreden, iyilikte yarışan ve kötülükten men eden seçkin nitelikli insan, kaliteli insandır.
Yaratılanı severim,
Yaratan’dan ötürü” diyebilmek..Bunu söyleyebilmek ve başarabilmek, Allah’ın katında ne büyük bir değerdir. Bir insan için, sadece, yakınlarını değil, tüm yaradılmışları sevebilmek sonsuzluk kapılarının anahtarıdır. O, bu bilince ulaşanları, derin huzur âlemlerine de kavuşturur... Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin dediği gibi, “Ölmeden evvel ölün”... Yani egonuzdan, dünya zevklerinizden, hırslarınızdan arının, sonsuz sevgiyle dolun... İşte o zaman, vaad edilen cennete, yaşarken kavuşursunuz. O zaman yüce Yaratıcı, huzura kavuşan varlığına şöyle seslenir:
“Ey huzura kavuşmuş can! Dön Rabbine, hoşnut edici ve hoşnut edilmiş olarak. Gir kullarımın arasına, gir Cennetime.” (Fecr, 27-30)
O cennet size, kalbiniz kadar yakın. Yeter ki, isteyin, dileyin. Cennetin kapıları size ardına kadar açılacaktır. Unutmayın, “Cennetin tüm ırmakları, akar ‘Allah, Allah’ diye diye”... O ırmaklarda, bir damla da neden siz olmayasınız?
Kaliteli insanlar toplumda her zaman kabul görmüş, saygın, vakarlı ve onurlu bir şekilde yerlerini almıştır. Bu insanların bir yerde adı geçince ya da çağrışımlar kanalıyla duygu ve düşünce ufuklarına girince, ondan sana “İyilik rüzgârları” esiyorsa, gönlüne bir bahar kokusu geliyorsa, içine bir yaz bolluğu doluyorsa ve gönlünde muhabbet deryası kabarıyorsa, o insan iyi ve “kaliteli” bir insandır. Onunla sımsıkı bir dost ol ve dostluğu artırıcı girişimlerde bulun.
Eğer adı geçince ya da düşünce ufkuna girince, gönlün daralıyor, için bulanıyor, ruhun sıkılıyor ve ufkun kararıyorsa, tevbe ve istiğfar et geç! Sana temiz ve berrak yaz bolluğu getirecek kanallara geç. Başka yolları dene ve huzurlu olabilmek için samimi, sadık kişilerle beraber ol.
Sadece bahar muştusu ve yaz bolluğu değil; hatıraları, yeşilden sarıya dönüşen güz yaprakları gibi değişik sayfaları açarak, ılık, serin, ılgıt ılgıt, tatlı ve buruk duygular uyandıran insanlar da iyi ve “kaliteli” insanlardır. Mühim olan gül tabiatlı olabilmektir. Mühim olan Yusuf yüzlü, Yakup sözlü ve Hamza yürekli olmaktır Yani bu dünya bahçesinde dikenleri görüp onlardan incinerek dikenleşmek yerine, araya kış gibi çileler de girse onları bahar iklimleriyle kucaklayarak bütün âleme bir gül olabilmek…
Güzel ve anlamlı bir söz var:
 “Arkadaşı sev, arkadaş bilmezse arkadaşlık bilir. Güzeli sev, güzel bilmezse güzellik bilir. Sen iyiliği iyilik için yap. Hiçbir çıkar gözetme, sen iyilik yap da halk bilmezse Halik bilir.”
Terbiye metotlarının en güzellerinden biri de kötülüğe karşı iyilikle mukabele etmektir. Böylece düşmanın düşmanlığı ortadan kalkar; dost ise daha yakın olur. Bu husus yönetimle de alakalandırılırsa, iyi yönetim yakındakini mutlu eder,  uzaktakini kendine çeker diyebiliriz. Kaliteli insana örnek olacak şu mısraları şair ne güzel ifade ediyor:
“Cihan bağında ey aşık, budur maksudu ins ü cin
Ne senden kimse incinsin, ne sen kimseden incin!”
İnsanlar arasında, çok cüz’i şeylerle satın alınabilecek kadar ucuz olanları bulunduğu gibi, dünyalar dolusu altın ve elmaslarla satın alınamayacak kadar pahalı olanları da vardır. Milletleri yükselten de işte bu ikinci kısımda olanlardır. Pahalı insanlar, yağmur yüklü bulutlar gibi, hep yüksek ideal ve faziletlerle yüklüdürler.  Bilinsinler, bilinmesinler geçtikleri yerler arkalarından yeşerir gider...
fieyh Edebali bu tür insanları tarif ederken;
“İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölür.” diyor. Yani basit düşünce sahipleri, karakter yoksunları ve irade hâkimiyetini kaybedenler, toplumda hatırlanmaya değer bir varlık olamazlar. Yaşadıkları sürede şahsiyetsiz ve silik olarak yaşarlar. Böyleleri öldüklerinde toplumun faydasına iyi miras da bırakamazlar ve iyi olarak anılmazlar. Kendileri unutulur ama geride miras bıraktığı kötülükleri hiç unutulmaz. fierir işleri devam ettiği müddetçe de amel defterleri kapanmaz, günah haneleri her geçen gün biraz daha kabarmaya, yevmi kıyamete kadar devam eder gider.
Kur’an-ı Kerim’de bu konuda Allah Teala şöyle buyuruyor: “İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde iyilikle önle! O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, bir bakarsın ki, candan (samimi) dost olmuş !..” (Fussilet,34)
İnsanların canına, malına, evine, hürriyetine, namus ve şerefine tecavüz etmek dinimizce yasaktır. Bunlar insanların dokunulmaz haklarıdır. Müslüman, başkalarının hakkına  saygı  göstermek, insanlara zarar verici her türlü fiil ve davranıştan  sakınmakla  görevlidir. Gerçek  Müslüman  olabilmenin  bir  şartı  da  budur.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
“Müslüman, diğer Müslümanların  dilinden ve elinden zarar görmediği  kimsedir.” (Riyazü’s-Salihin)
Müslüman’ın her hali  Müslümanca olmalıdır. Tabiî bu bir san’at. Zamana göre de değişir. Yani idare edeceğim derken, taviz yoluna gitmek de hatalı. Daha doğrusu bu hususta izin yok. Müslüman samimi olacak, kendisini sevdirecek ki, samimi ve doğru insanları düşmanları da sever. Hatta buğz etseler bile yine sevmek zorundadırlar. Kamil mü’min itidalli olacak, aşırı hareketten, fevri hareketten, ifrat ve tefritten sakınacak. Bunlar çok mühim ölçülerdir.
Lokman Hekim, kaliteli insan olabilmek için sekiz haslet olduğunu, bunlara titizlikle uyulduğunda kurtuluşa erişeceğini beyan ediyor. Nedir bu kâmil bir insanda olması gereken özellikler, bir göz atalım:
Namazda iken kalbini,
İnsanlar arasındayken dilini,
Sofrada iken elini,
Başkalarının evindeyken gözünü muhafaza et!
“Diğer dört hasletin de ikisini alıp daima hatırla, ikisini de unut! Her ahvalde hatırlayacağın iki husustan birincisi, Allah Teâlâ’dır ki, O’nu çokça zikret. İkincisi ise, ölümdür ki onu da hiç unutma!..
Unutacağın iki şeyden biri, başkasına yapmış olduğun iyiliklerdir ki, hemen unut! Bir de, başkalarının sana yapmış olduğu kötülükleriunut.
Eğer dikkatli olur da, bu sekiz hasletle amel edersen, kurtuluşa erersin.”  demişlerdir.
Görülüyor ki, kurtuluşun reçetesi açıkça sunulmuştur. Kaliteli insanın daima iyilik tarafı ağır basacak, devamlı iyiliklerle iştigal edecek ki, kâmil insan olabilsin. Kendisine haksızlık yapılsa dahi iyi düşüncesini değiştirmeyecek, kin ve intikam hırsına kapılmayacaktır. Bunun aksini yaparsa zaten o insanın olgunluğundan söz edilemez.
***