Hayat Verici Lütuf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hayat Verici Lütuf etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ocak 2021 Perşembe

AZERBAYCAN’DA MİSYONER FAALİYETLERİ VE ULUSAL GÜVENLİK

AZERBAYCAN’DA MİSYONER FAALİYETLERİ VE ULUSAL GÜVENLİK


Azerbaycanda Misyoner Faaliyetleri, Ulusal Güvenlik, Dr. Hatem CABBARLI, Avrasya Güvenlik, Strateji Araştırmalar Merkezi, Azerbaycan, Misyoner Faaliyetleri,  Ulusal Güvenlik,


Dr. Hatem CABBARLI*
*Avrasya Güvenlik ve Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanı
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi 
Yıl: 5 
Sayı: 17 
Kış 2012 


Azerbaycan 1991’de bağımsızlığını ilan ettikten sonra ülkeye ilk giren yabancı misyonerler olmuş ve bugüne kadar kendileri açısından başarılı sayılacak bir çok projeler uygulamışlardır. Azerbaycan’da bugün, Yehova Şahitleri, Advintistler, Nehimiya, Hayat Sözü, Hayat Verici Lütuf, Birlik Kilisesi, Krişna, Bahai, Greater Grace (Daha Büyük Zerafet), Baptistler, Katolik, Protestan ve başka kurumlar misyonerlik faaliyeti ile meşgul olmaktadır. Bu gün Azerbaycan’da yaklaşık 50 dini grup faaliyet göstermektedir ve bunların bir kısmı devlet tarafından resmi kayda alınmıştır. 
Azerbaycan’da misyoner kuruluşların faaliyeti Azerbaycan’ın ulusal güvenliğini, milli birlik ve beraberliğini ciddi şekilde tehdit etmesine rağmen, hükümet bu kuruluşların faaliyetini kontrol etmekte zorlanmaktadır. Her şeyden önce, başta Amerika olmak üzere, bir çok Avrupa ülkesi Azerbaycan’da demokrasi ve insan hakları ile ilgili hazırladıkları raporlarda, misyoner kuruluşların faaliyetinin sınırlandırılmaması için Azerbaycan Hükümetine baskı uyguladıklarından dolayı, hükümet bazı durumlarda bu misyoner kuruluşların faaliyetine göz yummak zorunda kalmıştır. Azerbaycan özellikle Avrupa Konseyine (AK) üye olduktan sonra misyoner faaliyetlerini ciddi şekilde kontrol edememiş, bu yönde yapılan girişimler de Konsey tarafından eleştirilmiştir. 

Misyonerlerin Azerbaycan’da başarılı olmasının en büyük nedenleri şunlardır: 
- Yetmiş yıllık Komünist rejimde İslam dininin öğretilmemesi sonucunda din bilgisi ve kültürünün zayıf olması, 
- Bağımsızlık sonrası ciddi ekonomik sorunlarla karşılaşan kişilerin misyonerler tarafından maddi açıdan desteklenmesi, 
- Avrupa’nın “demokrasi ve insan hakları” adına Hükümete yönelik baskısı, 
1993’te yayınlanan ve Protestan misyonerlerin el kitabı olarak kabul edilen “Operations World” adlı kitapta 1993 yılına kadar Azerbaycan’da iki binden 
fazla kişinin Hıristiyanlığı kabul ettiği bildirilmektedir. 
Azerbaycan’da ilk Katolik Kilisesi 1912’de açılmıştır. XX yüzyılın başlarında Azerbaycanda 2550 katolik yaşamıştır. Ancak Bolşeviklerin hakimiyete 
gelmesinden sonra Katoliklere karşı baskı uygulanmış ve 1931’de Katolik Kilisesi tamamam dağıtılmıştır. Azerbaycan bağımsızlığını ilan ettikten sonra Katolik cemaati yeniden örgütlenmeye başlamış, 1997’de ilk Katolik rahibin ülkeye gelmesiyle yeniden faaliyete başlamışlardır. 2000’de ise Vatikan sui iuris (hakları kullanma ehliyetine sahip olan kimse. Başka bir deyişle ‘fiil ehliyeti’) misyonunu kurmuştur. Azerbaycan’da 2000 civarında Katolik bulunmaktadır. Papa 2003 yılında Azerbaycan’ı ziyareti sırasında Hıristiyanlar/Katolikler için ibadet özgürlüğünün arttırılması yönünde görüşlerini dile getirmiş ve Bakü’de Katolik Kilisesi’nin inşa edilmesi için izin almıştır. 
Azerbaycan’da faaliyet gösteren misyonerler sadece kendi dini görüşlerini propaganda etmemekte, aynı zamanda Şii ve Sünni ihtilafını da tahrik 
etmekte ve bu konuda da başarılı olmaktadırlar. 
Azerbaycan için bir başka önemli sorun yabancı ülke diplomatlarının da özellikle de din konusunda Azerbaycan’ın iç işlerine, müdahale etmeleridir. 
Örneğin, 
Norveç’in Azerbaycan Büyükelçisi, Stenyar Gil, Şii ve Sünniler arasında yaşanan bir anlaşmazlık nedeniyle Cuma Mescidi’ne toplananlarla görüşürken “Siz kölesiniz, haklarınızı bilmiyorsunuz” diyebilmektedir. Gil’in bu tür bir açıklama yapması Azerbaycan’ın iç işlerine müdahale anlamına gelmektedir. 

Maalesef, ne Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ne de sivil toplum kuruluşları Gil’in yukarıdaki ifadeyi kullanmasıyla diplomatik yetkilerini zorladığını 
kendisine hatırlatmamıştır. 

Misyoner teşkilatları özellikle aşağıda belirtilen sosyal kesim üzerinde propaganda faaliyetlerini yoğunlaştırmaktadırlar: 

- Ciddi ekonomik sıkıntı içinde bulunan yoksul kesim, 
- Dağlık Karabağ Savaşı sonucunda göçmen konumunda olan ve sosyopsikolojik bunalım sonucu kimlik arayışı içinde bulunan kesim, 
- Rusça konuşan ve Rusça dini eğitim almayı tercih eden zengin Müslüman kesim, 
- Yurtdışında üniversite, yüksek lisans veya doktora eğitimi almak isteyen genç ve eğitimli kesim, 
- Ulusal güvenliği zayıflatmak için Azerbaycan Ordusunda subay ve erlerden oluşan kesim. 
     Misyonerlerin yaptıkları hesaplamalara göre Azerbaycan nüfusunun yüzde 25’ne Hıristiyanlık kabul ettirilebilirse, iki kuşak sonra nüfusun tamamına 
yakını Hıristiyanlaşacaktır. Bugün, Hıristiyan misyoner organizasyonları tarafından yapılan bu hesaplar üzerinde ciddi şekilde düşünmek gerekmektedir. 
Ancak bu konuda yapılan araştırmalar, misyoner faaliyetlerinin kontrol edilmesi ve karşı propaganda bağlamında ciddi bir çalışmanın söz konusu olmadığını göstermektedir. 

Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanamadığı, milli değer ve ulusal hedeflerinin henüz milli bilince yerleşme sürecinin tamamlanmadığı bu 
ortamda yasadışı misyoner faaliyetleri durdurulmaz ve kontrol edilemezse, uzun vadede ulusal çıkarları ciddi tehlike ile karşı karşıya kalacaktır. 
Ermenistan ve Rusya’da Yehova Şahitleri’nin faaliyetinin yasaklanmasını ve başka misyoner teşkilatlarının da faaliyetlerinin büyük ölçüde sınırlanmasına sessiz kalan ABD ve Avrupa ülkeleri, Azerbaycan’da bu konuda yapılan yasal düzenlemelere de itiraz etmektedir. 
Azerbaycan’da halkın misyoner tuzaklarına düşerek din değiştirmemesi, İslam dinine sahip çıkılması ve ulusal güvenliğin korunması için aşağıdaki 
şu tedbirler alınmalıdır: 

- Okul müfredatlarına İslami bilgi veren dersler verilmeli, 
- Camilerde halka verilen dini bilgi seviyesi yükseltilmeli, 
- Misyonerleri faaliyetleri daha sıkı kontrol edilebilmeli, 
- Sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel tedbirler arttırılmalıdır. 


**************