KEMALİZMİN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
KEMALİZMİN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Kasım 2015 Pazartesi

KEMALİZMİN BÜYÜK DEVLET POLİTİKALARINA ETKİSİ




KEMALİZMİN BÜYÜK DEVLET POLİTİKALARINA ETKİSİ


İngiliz Sömürge İmparatorluğu, 1920’lerden sonra hızla dağıldı. Kemalizmindağılmaya etkisi belirleyici boyuttaydı. Beklenmeyen Türk başarısı, önceden saptanmış dengeleri bozdu ve gelişmiş ülkeleri yeni politika arayışlarına yönelmek zorunda bıraktı. Askeri işgale dayanan egemenlik, artık yürümüyordu.

 

İzmir’in kurtuluşundan hemen sonra Ekim 1922’de, İngiltere Başbakanı Llyod George’un en büyük destekçisi Observer gazetesi yazarı Garwin şunları yazıyordu: “... Şu katı gerçeği kabul etmek zorundayız. İngiliz hükümeti Doğudaki büyük savaşı dört yıl geçtikten sonra, dönüşü olmayan bir biçimde ve perişanca yitirmiştir. Diplomatik Sevr porseleni tuzla buz oldu. Sonuç olarak hükümet Doğuda ne Gladstone gibi Rusya’ya, ne de Beaconsfild gibi Türkiye’ye dayanmasını bilmiştir. Bakanların becerebildikleri tek şey, eski siyasi çizgilerin bütün hatalarını birleştirmek olmuştur. Yağmurdan kaçarken doluya tutuluyoruz. Türkiye ile Rusya’nın aynı anda damarına basacak yerde, Fransa’yla, İtalya’yı itecek yerde üstelik bütün İslam dünyasını karşımıza alarak imparatorluğumuzun temellerini kendi ellerimizle sarsacak yerde, artık şu kör siyasetler ve hatalarla dolu trajedi kitabını kapatalım. Yalnızca bu siyasete yön veren ruhu ve yöntemleri terk etmek yetmez, asıl yapmamız gereken bugüne değin gittiğimiz yoldan vazgeçmektir. Çünkü bu yolda ilerlemeye devam edersek, çok geçmeden İmparatorluk bugüne dek görülmemiş boyutlarda ölümcül tehlikelerle karşı karşıya gelecektir.”1

Sömürgeci Politika Çöküyor

İngiliz Sömürge İmparatorluğu, 1920’lerden sonra hızla dağıldı. Kemalizmindağılmaya etkisi belirleyici boyuttaydı. Beklenmeyen Türk başarısı, önceden saptanmış dengeleri bozdu ve gelişmiş ülkeleri yeni politika arayışlarına yönelmek zorunda bıraktı. Askeri işgale dayanan egemenlik, artık yürümüyordu. Rus devriminin etkili isimlerindenKarl Radek Aralık 1922’de, Türk devriminin Avrupa’ya etkisini şu biçimde açıklıyordu:“Türkiye’deki devrimci devinim ve desteklemeğe söz verdiğimiz Türkiye halk kitlelerinin savaşımı, Sevr anlaşmasını yırtıp attı. İkinci ve ikibuçukuncu sosyalist enternasyonalin kapitalizm karşısında tümüyle bir hiç olmasına karşılık, Türkiye’nin bu savaşımı Batı Avrupa’nın dengesini baştan aşağıya sarstı”.2
III.Enternasyonal 5.Balkan Konferansına 6 Ocak 1923 günü sunulanH.Kabakciyef’e ait yazanakta (raporda) şunlar söyleniyordu: “Türk Ordusu’nun başarıları İngiltere’nin sömürgeler üzerindeki egemenliğini sarstı, tüm Doğu halklarının özgürlük savaşımını canlandıran itici bir güç oldu. Anadolu’da Avrupa emperyalizmine karşı savaşım, Balkan halklarının doğal bağlaşığı (müttefiki) olacak bağımsız bir Türkiye’nin kurulması, Avrupa emperyalizminin sömürgeleştirdiği Balkan halklarının son derece yararınadır”.3

Akçalı (Mali) ve Yönetimsel Egemenlik

Denizaşırı egemenlik alanlarında askeri işgal yerini, giderek artan biçimde akçalı ve yönetsel egemenliğe bıraktı. Bu yöntemle; gerek silahlı güce karşı oluşan ulusçu tepkiden gerekse askeri eylemin doğurduğu akçalı ve toplumsal sorunlardan kurtulmaya çalışıldı. Dışarıya gönderilen sermayenin yerel pazardaki gereksinimlerine destek olması için işbirlikçi sınıf yetkinleştirilip güçlü kılındı. Böylece, emperyalizm azgelişmiş ülkelerde dış olgu olmaktan çıkarak içsel bir güç durumuna geldi.
Bu biçimle, ulusal tepkilerden gizlenmenin en başarılı yöntemi geliştirilmiş oldu. Yirmi yıl önce silah gücü ile bastırılan bağımsızlık istemleri, özellikle 2.Dünya Savaşından sonra, ‘görüşmelerle’‘barış içinde’ kabul edilmeğe başlandı. Görünüşte bağımsız yüzden fazla yeni ülke ortaya çıktı. Asker ve silahın yerini ağırlıklı olarak para ve politik ayrıcalıklar aldı. Yerel ulus güçleri; ekonomik bağımlılıklar, ‘uzman’ ve‘danışman’ yönlendirmeleri ve yönetimsel değişikliklerle denetim altına alındı. Küresel ölçekli yeni bir uluslararası politika geliştirildi.
Ancak, bu değişiklikler doğal olarak bir anda gerçekleşmedi. Zorunluluklar yeni yönelişleri, yönelişler de yeni uygulamaları geliştirdi. Sömürgecilik dönemi sona erdi. İngiltere gerek sömürge imparatorluğunu gerekse dünya önderliğini yitirdi. 2.Dünya Savaşı’ndan süper güç olarak çıkan ABD, yeni dünya düzeninin öncüsü olarak gücünü dünyanın her yanına yaydı.

Yeni Yöntem

Denizaşırı güç dengelerinde ve politik ilişkilerde meydana gelen değişim, azgelişmiş ülkelere yönelik büyük devlet etkinliklerinin, ‘barış’ ve ‘demokrasi’ kılıfıyla örtülmesi gereğini doğurdu. Sömürgecilik döneminde dolaysız silah gücünün sağladığı ‘yönetim biçiminin’ yerini, ekonomik, askeri ve siyasi ilişkilerin bütününü kapsayan ve sabırla uygulanan uluslararası stratejik izlenceler aldı. Silah gücü, belirli ülkeler ve bölgeler dışında, askeri işgal için değil daha çok ekonomik egemenliğin sürdürülmesini sağlayacak caydırıcı güç olarak kullanıldı.
Bağımsızlığına kavuşan azgelişmiş ülkelerin önemli bir bölümü, geliştirilen bu yeni düzene karşı kendilerini güçlü kılacak kalıcı ve kapsamlı kalkınma politikaları üretemedi. Bir bölümü dış kaynaklı düşüngüsel (ideolojik) yaklaşımların etkisinde kalarak kendilerini sınırladı ve yeterince gelişemedi. Bir bölümü, ekonomik yetmezliğin zorlamasıyla borçlandı ve ister istemez yeni düzenin etki alanına girdi. Başka bir bölümü ise kendi gücüne dayanarak, ulusal bağımsızlıktan ödün vermeden kalkınma yoluna yöneldi.
Değişim sürecinin başlamasına neden olan Kemalizm, kendi ülkesinde 15 yıl yönetimde kaldı. Sağlanan siyasi ve ekonomik bağımsızlık, uygulanan kalkınma yöntemi ve gerçekleştirilen devrimler; bu kısa süre içinde kendisini koruyacak kadroyu yeterince yetiştiremedi. 1938’den sonra başlayan anti-Kemalist süreç, Dünya’nın ilk ulusal kurtuluş savaşını veren Türkiye’yi kurtuluştan 16 yıl sonra emperyalizmin etki alanına sokmaya başladı.
Bu etki Kemalizmin, kendi ülkesinde baskı altına alınmasına yol açtı. Ancak, Türk Devrimi’nin etkileri, özellikle ulusal bağımsızlık savaşına girişmek zorunda kalan azgelişmiş ülkelerde sürdü. Kemalist kalkınma yöntemini başarıyla uygulayan ülkeler oldu. 21.yüzyıla girilirken azgelişmiş ülkeler açısından geçerliliğini sürdüren Kemalist yöntem, 20.yüzyıl başındaki toplumsal koşullara geri dönen Türkiye’de yeniden“keşfedilmeye” başlandı.

DİPNOTLAR

1                “Protokoll der Kommunistischen Internationale 4. Weltkon-gress” sf.560-590, ak. “Komintern Belgelerinde Türkiye-1” Kaynak Yay. 1993 sf.106
2                “Doğu Sorunu Üzerine Tartışma” Komünist Enternasyonal Dördüncü Kongresi, ak. a.g.e. sf.138
3                “Balkanlarda Durum” H.Kabakçiyef, 6.Ocak.1923, ak. a.g.e. sf.154

..