Mehmet Ayvalıtaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mehmet Ayvalıtaş etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ağustos 2018 Perşembe

?(&% x)+$!

?(&% x)+$!



Mustafa Mutlu

13 Temmuz, 2013


Sanırım önce bu garip başlığın ne anlama geldiğini açıklamalıyım:

Okuyacağınız yazıda anlatılan olaylar hakkında duyduğum tepkiyi küfür ya da hakaret etmeden dile getirmek için başka bir yol bulamadım!
Gelelim konumuza:

Milyonlarca kişi neden sokağa döküldü?

Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Mustafa Sarı, Ali İsmail Korkmaz neden öldü?

Beş Genç kardeşimiz neden hâlâ komada?

On bine yakın vatandaşımız neden yaralandı? Yüzlerce kişi neden tutuklandı, beş bin kişi neden gözaltına alındı?

On binler neden “duran insan” oldu? Tam 45 gündür neden eşi benzeri görülmemiş bir halk hareketi yaşanıyor?

Yanıt açık:

Taksim’deki “üç-beş” ağaç kesilmesin, yerine alışveriş merkezi ya da Topçu Kışlası adında bina dikilmesin diye!
En azından, bu maceranın başlangıç nedeni bu...

Yüz binlerce ağaç!

Biz bunlarla uğraşırken ne olmuş biliyor musunuz?

“Yavuz Sultan Selim” adı verilerek Alevi yurttaşlarımızın incinmesine neden olunan Üçüncü Boğaz Köprüsü, yanlış bir yerde yapılmaya başlanmış!
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binalı Yıldırım, durumun fark edilmesi üzerine Üçüncü Köprü’yle ilgili tüm imar planlarını iptal etmiş!
Sariyergazetesi.com’un haberine göre bu şok karar, Büyükşehir Belediyesi ile 15 ilçe belediyesine resmen bildirilmiş...
Bu minicik (!) yanlışlık yüzünden, yüz binlerce ağaç boşuna kesilmiş...
Hatanın nedeni!

Gerçek olan şu ki:

Biz Taksim’deki “üç beş ağaç” için ölürken, İstanbul’un ormanları boşu boşuna talan edilmiş!

İyi de böyle bir hatanın hesabı nasıl verilir?

Onlarca mühendis, müteahhit, uzman nasıl olur da bu büyük salaklığı yapar?
Bakanlığın ilgili birimleri, nasıl onay verir?

Ve koskoca Cumhurbaşkanı ile Başbakan, nasıl olur da “yanlış bir güzergâh” için düzenlenen şaşaalı törenlere götürülür?

Neymiş; Bakan Bey bir kararname yayınlamış, mevcut güzergâhın iptal edildiğini duyurmuş...

Oh, ne kadar basit!

İyi de yüz binlerce ağacın kesilmesinden de vazgeçtik; bu yanlışlık kaç paraya mal oldu Sayın Bakan?

Garip gurebanın, fakir fukaranın nafakasından kesilen kaç milyon dolar havaya savruldu?

Bu hatayı yapan cahil bürokratları, mühendisleri kim işe aldı? Onları işe alırken, liyakati, bilimsel donanımı falan bir kenara atıp, kim sadece “badem bıyık” kriterine baktı?

Kim; uzmanlık gerektiren bu işlere siyaseti ve yandaşlığı soktu?
Sorularımın yanıtını ben vereyim:

Siz!

Dolayısıyla, dünya inşaat tarihine geçecek böylesine büyük bir skandaldan sonra size düşen görev belediyelere değil, Başbakanlığa bir yazı yazarak istifa etmek ve neden olduğunuz skandalın hesabını yargı önünde vermektir!
Unutmayın...

Bir çift söz de sana ey sevgili okur:

Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Mehmet Ayvalıtaş, Mustafa Sarı, Ali İsmail Korkmaz boşuna ölmediyse eğer...
Üçüncü Köprü skandalının tüm sorumluları görevden alınıncaya kadar bu konuyu sakın unutma!

Uçan Palalı! 

Geçtiğimiz cumartesi günü Taksim’de bir kadına palayla saldıran yaratık, mahkeme tarafından serbest bırakıldıktan sonra Fas’a kaçmış...
Çünkü ilk mahkeme, bu saldırganı bırakırken adli kontrole bile gerek görmemiş! Karara itiraz edilip bir üst mahkemeden tutuklama kararı çıkıncaya kadar da olanlar olmuş!
Sanık, 10 Temmuz Çarşamba günü Fas Hava Yolları’nın 16.50 uçağıyla Kazablanka’ya uçmuş...
Geciken adalet, adalet değildir deyip dururuz ya...
Alın size anlı şanlı bir örnek!

GÜNÜN SORUSU

Çok değil beş-altı yıl önce bu gazetedeki köşesinde Başbakan’ı “faşizme kaymak”la suçlayan, sonra da müthiş bir hızla dönüp bir numaralı iktidar yandaşı kesilen, bu sayede hep bol paralı koltuklarda oturan Yiğit Bulut, nihayet amacına ulaşmış ve Başbakan’a Başdanışman olmuş... Sorum size:
Ne hissediyorsunuz?

Vali Bey şaşırttı!

Başbakan tam kırk gündür katıldığı her toplantıda sözü, bebeğiyle birlikte Kabataş’ta saldırıya uğradığını öne sürdüğü “bir yakınının gelini”ne getiriyor ve bağırıyordu:
“Benim başı örtülü kızıma saldırdılar, benim başı örtülü bacıma saldırdılar...”
Sonra da bu iğrenç saldırı iddiasının “yalan” olduğunu öne sürenlere ağızlarının payını veriyor, “O görüntüleri yayınlayınca bakalım utanacak mısınız?” diye soruyordu.

O görüntüler bir türlü yayınlanmadı.

İstanbul Valisi Hüseyin Mutlu da önceki gün Ekşi Sözlük yazarlarıyla yaptığı görüşmede, “Ben öyle bir video görmedim. MOBESE kayıtlarında da böyle bir görüntüye rastlanmadı. Ancak herhangi birinin elinde cep telefonuyla çektiği bir görüntü varsa ve bunu şimdilik saklıyorsa bilemem” dedi.
Yani; “ İhtiyat payını ” koyarak Başbakan’ı açıkça yalanladı! Bakalım Başbakan, bir dediğini iki etmeyen sevgili valisinin bu ihanetini nasıl ödüllendirecek?


***