RECEP TAYYİP ERDOĞAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
RECEP TAYYİP ERDOĞAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Şubat 2018 Cumartesi

PUTİN ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ-SURİYEYE TEK BİR ASKER GİRSİN, MOSKOVAYA GİRMİŞ SAYARIZ,

PUTİN ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ-SURİYEYE TEK BİR ASKER GİRSİN, MOSKOVAYA GİRMİŞ SAYARIZ,




Başbakan Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Putin arasında geçen sert Suriye görüşmesi..

22.10.2012 - 09:39..

Ulusalcı kimliğiyle bilinen Aydınlık gazetesi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında geçtiği iddia edilen bir telefon 
konuşmasının diyaloglarını yayınladı.

ERDOĞAN BÖYLE BİR TEHDİDE BOYUN EĞECEK LİDER DEĞİL Kİ

Ancak diyaloglar hem dayandırılan ülke kaynakları açısından hem de kullanılan dil açısından gerçeklikten hayli uzak duruyor. Haberi hazırlayan isim her ne kadar 
Suriye'de olsa da konuşmalar fazlasıyla masabaşı gazetecilik kokuyor. Öte yandan diyaloglar Erdoğan'ın siyasi mizacıyla da örtüşmeyecek tarzda.

SURİYE UÇAĞI KRİZİ VE YAŞANANLAR

Moskova'dan kalkan Suriye yolcu uçağının Ankara'ya indirilmesi ve kargosuna el konulması sonrası Türkiye - Rusya ilişkileri gerilmiş, Türkiye'ye gelmesi beklenen 
Putin'in Türkiye ziyareti ertelenmişti.
Hasan Böğün'ün Haberine göre, 8 Ekim'de gerçekleşen telefon görüşmesinde şu diyaloglar yaşandı:


ERDOĞAN VE PUTİN'İN TELEFON GÖRÜŞMESİ

Putin: "Tek bir Türk askeri Suriye'ye girerse Moskova'ya girmiş gibi muamele ederiz."

Erdoğan: " Bu bir tehdittir kabul edemeyiz."

Putin: " Nasıl isterseniz öyle kabul edin."

Erdoğan....

" TELEFONU YÜZÜNE KAPATTI " İDDİASI

Telefon görüşmesiyle ilgili Filistin ve Suriye kaynaklarının benzer ifadeler kullandı. Ancak Filistin kaynakları, Putin'in telefonu Erdoğan'ın yüzüne kapattığını da iddia etti. 
Suriyeli kaynaklar ise telefon kapatma olayının gerçekleşmediğini kaydetti.


***

2 Aralık 2017 Cumartesi

KÜRT AÇILIMI GELECEĞİ

KÜRT AÇILIMI GELECEĞİ


Kürt Açılımının Gelecegi 
Prof. Dr. Ümit Özdağ*



ABD'nin 2003'de Irak'ı işgal ederken plânı Irak'ın kuzeyinde Türkiye'nin kabullenmek zorunda kalacagı bagımsız bir Kürt devleti kurmaktı Washington, aynı süreçte AB dinamiklerinin de zorlaması ile Türkiye'nin federal bir yapıya dönüştürülmesini arzu etmekteydi. Ancak, işgal sürecinde ABD'nin öngöremediği gelişmeler olmuştur. İran, 2002-2009 sürecini en akıllıca kullanan ülke olmuş., hırslı nükleer güç politikasını önemli bir aşamaya taşımıştır, Irak'ta en güçlü ülke haline gelmiştir. 

Rusya, politik, ekonomik ve askeri anlamda yeniden yapılanmı. ve dünya politikasına çok kutupluluğun işaretini verecek şekilde dönmüştür. Çin de kalkınmasını büyük bir hızla sürdürerek ve ABD'nin borçlarını finanse eden ülke olmuştur. Latin Amerika, ABD'nin arka bahçesi olmaktan çıkmış, birçok ülkede ABD karşıtı solcu iktidarlar göreve gelmiştir. Bu gelişmeler çok kutupluluğun önünü açmıştır. Bunlara küresel ekonomik krizin eklenmesi ve Amerikan ekonomisinin aldıgı aşırı darbe, Irak'ta parçalanma sürecinin ertelemesine yol açmıştır. 

Obama'nın Rusya, Kafkasya, Orta Asya, Pakistan-Afganistan eksenlerindeki politikaları için nispeten istikrarlı bir Türkiye'ye ihtiyacı vardır. 
ABD aynı zamanda Ankara'nın Irak'ta Araplarla Kürtler arasında, ABD'nin çekilmesinden  sonra çıkacak bir iç savaşta Türkiye'nin Araplarla ittifak yapmasını engellemeye ve Kürtlere destek vermesini sağlamaya çalışmaktadır. 

Bu amaçla, Washington iki adımlı bir strateji izlemiştir. 

Birinci adım, 

Türkiye ile K. Irak arasında ilişkilerin düzenlenmesi ve 

İkinci adım ise 

PKK'nyn Türkiye'ye dönüşünün sağlanmasıdır. Birinci adım ise Türkiye ile K. Irak Yönetimi arasynda Ekim-Kasım-Aralık 2008'de gerçekleşen yoğun temaslar sırasında atılmyştır. 

İkinci adımı AKP hükümeti “ Kürt Sorununun ” çözümünü hedefleyen bir çözüm paketi üzerinde çalışmaya başlayarak atmıştır. 

Ocak 2009'da Kırmançça TRT 6 yayınının başlaması ile Kürt Açılımının ilk önemli adımı atılmıştır.
 A.Gül, 2009 başında devlet kurumlarında ilk kez çözüm   konusunda uyum olduğunu ifade etmiştir. AKP hükümeti, çözüm paketi için İçişleri Bakanlığını görevlendirmiştir. İçişleri Bakanlığı değişik kurum, kurulş ve kişilerle görüşerek, bir çözüm paketi üzerinde çalışmıştır. 

İç İşleri Bakanı Beşir Atalay, 29 Temmuz 2009'da üzerinde çalışılan paketin içeriği konusunda herhangi bir bilgi vermeden, çalışma sürecinin yöntemi üzerinde durmuş ve paket üzerinde TBMM'nin Eylül 2009'da çalışmalara başlamasından sonra da çalışılmaya devam edileceğini açıklamıştır.

Ancak devam eden “ Kürt ” açılımını 2008 yılında gerçekleşen “ K. Irak ” açılımı ve her iki “açılım” politikaları arkasındaki dinamikleri anlamadan doğru tahlil 
etmemiz mümkün değildir. Bundan dolayı, bu çalışma, K. Irak açılımının tahlili ile başlayacaktır. AKP'nin K. Irak Açılımı ya da ABD ile “ Büyük Pazarlık ” “Kürt Açılımı” politikasının arkasında ABD'nin K. Irak'tan çekilmek üzere olmasının yarattığı dinamikler bulunmaktadır. Türkiye'nin kabul etmeye zorlandığı proje 2005'ten bu yana üzerinde “ Büyük Pazarlık ” adı verilen bir projedir. ABD'nin Irak'tan çekilmesi sonrasynda Araplarla Kürtler arasında iç savaş başlayacağı ya da yüksek bir gerilim yaşanacağı Washington tarafından ön görülmüştür. Washington, Amerikan desteği ile kurulan Kürt Yönetiminin Ankara ile Bağdat arasynda kurulacak ittifak arasında kalarak ezilmemesi ve varlığını sürdürmesini Türkiye'nin Kürt Yönetimine destek vermesine bağlı olduğunu görmüştür. 

ABD, Türkiye'nin K. Irak Yönetiminin varlıgını kollayıcı, Kerkük-Ceyhan petrol boru hattını açık tutan bir politika izlemesinin ön şartlarını hazırlamak için 2005'den bu yana değişik girişimlerde bulunmuştur. Bu çerçevede Türkiye'nin K. Irak Yönetimine desteklemesi karşılığında PKK'nın etkisizleştirilmesi için Türkiye ile ABD ve K. Irak Kürt Yönetimi arasında yoğun işbirliği önerilmiştir. 

Türkiye'nin K. Irak'ın varlığını tanıması, ABD'nin çekilmesinden sonra başlaması olası Arap-Kürt savaşında Kürtlerin yanında yer alması ve Güneydoğu Anadolu ile K. Irak arasında ekonomik ve sosyal bir bütünleşmeyi ön gören bu yaklaşıma “ Büyük Pazarlık ” senaryosu denilmektedir. 



Senaryo şu şekilde özetlenmektedir: 

1) Türkiye ve Irak Kürtleri, Kürt bölgesinin Türkiye ile mevcut önemli ilişkilerini kabul eden samimî ve karşılıklı bağımlılığı içeren ilişki üzerinde anlaşacaklardır. 

2) Türkiye, Irak Kürtlerinin ticaret, enerji ve ulaşım konusunda dünyaya açılmalarını sağlayacak, Kürt bölgesi de Türkiye'yi güneydeki Sünnî ülkesi ve Şii ülkesinin yaydığı istikrarsızlıktan koruyacak stratejik bir duvar oluşturacaktır. 

3) Kürt bölgesi PKK'ya tavır alacak ve onun oluşturduğu tehdidi bölgeden uzaklaştıracaktır. PKK, Türkiye ile Irak Kürtleri arasında bir sorun olmaktan çıkacaktır. 

4) Kerkük Kürt bölgesine (mümkünse federal bir Irak'ın parçası olan Kürt bölgesine) başlanacak ancak Kürt bölgesinin başkenti olmayacaktır. 
Türkmenlere özel azınlık hakları verilecektir. Şehrin yönetiminde belirli oranda yönetim hakları olacaktır. 

5) Kerkük bölgesinin doğalgaz ve petrol gelirleri bütün Iraklılar arasında eşit dağıtılacak ve Türkmenlere de gelirlerden belirli bir oran aktarılacaktır. 

6) Irak Kürtleri Türkiye Kürtlerine yönelik yapıcı bir rol üstlenecekler ve Türkiye'nin kendi Kürt yurttaşları ile barış yapmasını sağlayacaklardır. 

7) Zenginleşen K. Irak petrol, doğalgaz, ticaret ve taşımacılık bağları 1 geliştikçe Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin gelişmesine yardımcı olacaktır. 

“Büyük Pazarlık” projesinin ilk amacı, bir Türk-Arap ittifakı ile K. Irak'ın varlığının tehdit edilmesinin engellenmesi, uzun vadeli amacı ise Türkiye'nin Güneydoğu Anadolusu ile K. Irak'ı ekonomik, kültürel, sosyal süreçlerde bütünleştirerek, “Büyük Kürdistan” ın sosyolojik temelinin atılmasıdır. Mayıs 2007'de açıklanan ABD Senatosu İstihbarat Komisyonu raporunda yer alan “Irak ve Türkiye'deki Kürtlerin önemli ölçüde otonomi kazanması, İran'daki 5 milyon Kürt'ün ayrılıkçı hareketlere girişmesini tetiklemesi ya da İranlı Kürtleri ayaklanmaya teşvik etmesi ihtimali İranlı yetkili 2 leri endişelendirebilir” cümlesi ile âdeta Türkiye'de Kürtlerin özerkliğe kavuştuğunu ön kabul olarak görmesi dikkat çekmektedir. Şimdi, “ Büyük Pazarlık ” zemininde başlayan Ankara'nın K. Irak Açılımına dönebiliriz. Türkiye'nin 2008'de “K. Irak Açılımı” Washington'un Ankara ile Erbil arasında, PKK terörünün tırmanmasına göz yumulması da dahil uyguladığı çok boyutlu baskılar nihayet sonuç vermiştir. 2008'e kadar K. Irak Yönetimi ile doğrudan etkili ilişki kurmak düşüncesine muhalefet eden Ankara geri adım atmıştır. K. Irak ile ikili ilişkiler 2008'de büyük bir yoğunluk kazanmıştır. 

Irak Cumhurbaşkan Talabani'nin Mart 2008'de Türkiye ziyaretinde, Türkiye - K. Irak ilişkileri ve PKK meselesi ele alınmıştır. Irak İşlerinden Sorumlu Büyükelçi 
Murat Özçelik, 2008 senesi içinde Irak'ı 6 kez ziyaret etmiş, 14 Ekim 2008'de M. Barzani ile görüşmüştür. 

Ankara, Erbil'den bu geziler sürecinde aşağıdaki beş talepte bulunmuştur: 

a) PKK'nyn Terör örgütü olarak ilân edilmesi, 

b) PKK Kamplarının ve siyasî bürolarının kapatılması, 

c) PKK'nın lojistik desteğinin kesilmesi, 

d) Üst düzey PKK yöneticilerinin Türkiye'ye teslim edilmesi 3 

e) Türkiye ile istihbarat paylaşımı yapılması. 

Türkiye -K. Irak görüşmelerinin başlamasından hemen sonra tesadüf sayılamayacak Şekilde, 17 Kasym 2008'de ABD güçlerinin 2011'e değin Irak'tan 
çekilmesini öngören ABD-Irak Anlaşması imzalanmıştır. 19 Kasım 2008'de Beşir Atalay'ın Bağdat ziyareti sırasında ABD-Türkiye-Irak arasında üçlü komisyon kurulması ve Kuzey Yönetiminin bu heyete katılması kararlaştırılmıştır. Ankara böylece Erbil temsilcilerini Bağdat ile beraber masada4 Muhatap almıştır. 

Türkiye'nin Talepleri, Barzani ve Talabani tarafından beş aşamalı bir plân Şekline sokulmuştur. Plânın aşamaları Şöyledir: 

1) Kandil Dagı'nın etrafında PKK'ya yönelik tecrit güçlendirilecektir. 

2) PKK, Irak'ta Yasadışı Örgüt ( Terör Örgütü diye ) İlân edilecektir. 

3) PKK dışındaki Kürt örgütlerinin katıldığı bir konferans düzenlenecek ve bu konferanstan PKK'ya silah bırakması çağrısı çıkarılacaktır. 

4) Türkiye'de PKK için kısmi af ilan edecektir. 

5) PKK'nın kampları ve büroları kapatılmayacak ancak Kandil'e tecrit uygulanacaktır. Üst düzey yöneticilerin teslimi yerine Kürt Konferansı PKK'ya çağrı da bulunacaktır. 

1996' dan buyana bu alanda tek politika belirleyici olan TSK'nın K. Irak politikalarında etkisi 2008 başında ortadan kalkarken Dışİşleri Bakanlığı ve 
MİT'in etkisi artmıştır. 

4-5 Aralık 2008'de Amerikan Yüksek Düzeyli Savunma Grubu üyeleriyle yapılan toplantılar sonrasında, gerek Amerikalı, gerekse Türk askeri yetkililer, iki ülke arasında PKK'ya karşı işbirliğinin6 Mükemmel seviyede olduğunu belirtmişlerdir. Bu görüşmeleri, Diğerleri 24 Kasım 2008'de Adalet Bakanı Mehmet  Ali Şahin, “ Öcalan bombaları bırakın der ise diğer mahkûmlarla görüşebilir ” açıklamasını yapmıştır. Ayrıca İmralı'ya yeni binaların yapılmaya başlandığıve A. Öcalan'a komşuların yollanacagı açıklanmıştır. 28 Kasym 2008'de Kuzey Yönetimi Petrol Bakanı Erbil'de çıkan petrolün 2009'dan itibaren Bağdat ile koordineli Şekilde Ceyhan'dan ihraç edilmeye başlanacagını bildirilmiştir. Ankara'nın bu ihracı kabul etmesinin karşılyıgında Kuzey Yönetiminden PKK'ya karşı işbirliği sözü aldığı ileri sürülmüştür. 

Bakanlığı Müsteşarı E. Apakan başkanlığındaki bir Türk heyetinin 8 Aralık sonrasında gerçekleşen Washington ziyareti izlemiştir. M. Özçelik'in Irak ve 
Ertuğrul Apakan'ın ABD ziyaretlerinden sonra PKK'ya karşı alınacak önlemler konusunda aşagıdaki hususlarda uzlaşma sağlandığı ileri sürülmüştür; 

a) PKK, Erbil parlamentosunun alacağı karar uyarınca K. Irak'ta siyasî parti, dernek, radyo kuramayacaktır. 

b) K. Irak'ta, Türk-Amerikan ve Kürt istihbarat örgütleri arasındaki işbirliği artırılacaktır. Ortak sorgu ve ortak plânlamalar yapılacaktır. 

c) PKK'ya karşı psikolojik operasyon yürütülecek, PKK'nın K. Irak halkına verdiği zarar anlatılacaktır. 

d) K. Iraklı partilerin PKK'ya destek vermediği halka anlatılacaktır. 

e) Silah byrakan PKK'lılara Türkiye'ye dönme imkanı verilecektir. 

f) PKK'nın çözülmesi durumunda Türkiye BM Mülteciler Yüksek Komiserliği aracılığııla PKK'lıların geri dönüş görüşmelerini başlatacaktır.7 

Talabani, 22 Aralık 2008'de CNN-Türk'te kapsamlı açıklamalar yapmış ve Türkiye ile PKK'ya karşı aşağıda sayılan önlemlerin alınacağını açıklamıştır: 

a) Kürt Yönetimi PKK ile silahlı bir çatışmaya girmeyecektir. 
b) Kürt Yönetiminin PKK'nın Türkiye'ye karşı Irak topraklarının kullanılmaması konusunda anayasal sorumluluğu vardır. 
c) DTP, K. Irak Yönetimi ile PKK'nın Şiddeti sona erdirmesi konusunda mutabıktır. 
d) Kürt grupları PKK'ya bu konuda çağrı yapacaklardır. 
e) PKK iki talebi karşılanırsa terör eylemlerine son verecek, silahları terk edecektir. Bunlar, Türkiye'deki Kürtlerin içinde yaşadığı koşulların iyileştirilmesi 
ve Kürt diline saygı gösterilmesidir. Talabani, ayrıca Türkiye'den PKK'lıları DTP üzerinden muhatap kabul etmesini istemiştir.8 
Erdogan,Talabani'nin bu talebini Ağustos 2009'da yerine getirecektir. 



Talabani, ayrıca “ Kerkük Kürdistan'ın parçasıdır ” görüşünden hiçbir taviz vermediğini ortaya koymuştur.  Ankara'nın K. Irak'tan gelen Kerkük 
açıklamalarına tepki göstermemesi üzerine AKP Hükümetinin Kerkük ve Türkmenler konusunda taviz verdiği konusunda Şüpheler artmıştır. 

Hatta 2007'lerden itibaren Türk bürokrasisinde başlayan “Kerkük'te Kürt denetimi karşılığında Kerkük petrollerinden Türkiye'nin pay alması” tartışmaları da bu tür Şüphelerin güçlenmesine neden olmuştur. 

Talabani'nin açıklamalarına 25 Aralık'ta cevap veren Erdoğan, af konusunda  “Bizim bir eve dönüş yasamız var. 

Önerileri değerlendireceğiz” demiştir. Kısa süre içinde af konusunda 221. md. dışında bir yeni çözüm arayışı üzerinde çalışılmaya başlanmıştır. 

“ Kürt Açılımının ” ilk büyük adımı, Ocak 2009'da TRT 6 adı ile Kırmanıça televizyon yayınının başlamasıyla10 atılmıştır. 
Bugün tartışılan “ Kürt Açılımı” esasen açılımın ikinci adımydır. Çözüm Paketinin Arkasındaki Temel Dinamikler Veya Çözümün Dört Sacayağı 

Bu aşamada PKK üzerinde ABD'nin tetiğini çektiği çok boyutlu baskı artmıştır. Baskı Türkiye üzerinde de uygulanmaktadır. Ankara'ya, “PKK'nın teröre son vermesi ve kendisini lâğvetmesini sağlayacak bir şeyler öner ” denilmektedir. Obama'nın Türkiye ziyaretinde ortaya koyduğu temel talepler Ermenistan ile sorunların halledilmesi, Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması ve Kürt meselesinin çözümüydü. AKP Hükümetinin bu ziyaret sonrasında Obama'nın isteklerini adım adım yerine getirdiği görülmektedir. Ermenistan ile ilişkiler yoğunlaştırıldyıtan ve Heybeliada Ruhban Okulu'nun açılması için alt yapı oluşturulduktan sonra, aynı dış dinamik sürecinin parçası olarak “Kürt Paketi” üzerinde çalyışılmaya başlanmıştır. AKP'nin çözüm paketinin dört sacayağı olduıu görülmektedir. Bunlar, 

a) ABD, Irak ve K. Irak ile sürdürülen dörtlü görüşme süreci, 
b) PKK'ya karşı yeni güvenlik önlemlerinin zeminini oluşturan Güvenlik Müsteşarlıgı 
c) Öcalan/PKK/DTP ile dolaylı temas zemini ve 
d) Demokratik açylım paketidir. 

A. Aşağıda bu Dört Sacayağı incelenecektir. 

a) Dörtlü Görüşme Süreci 

Birinci sac ayağını ABD-Irak- K. Irak ve Türkiye arasında sürdürülen üçlü adı verilmekle beraber esasen dörtlü olan görüşmeler oluşturmaktadır. 

Bu süreç 2008 senesinde büyük bir yoğunluk kazanmıştır. Amerikan güçlerinin Irak'tan çekilmesinden sonra ortaya çıkacak Arap-Kürt geriliminde K. Irak'a karşı Türk-Arap koalisyonunun oluşmasını teşvik edecek Şekilde bir PKK varlıgının K. Irak'ta bulunması oldukça zordur.İkinci neden ise ABD'- nin Türkiye ile K. Irak arasında ekonomik birlikteliğin doğduğunu, K. Irak'ın ekonomik olarak Türkiye'nin bir parçası haline gelirken, Türkiye'nin de Kerkük petrollerinin temsil ettiği zenginlikle eninde sonunda baştan çıkacağını ve Türkiye-K. Irak “birleşmesinin” doğal bir sürece dönüşeceğini düşünürken, K. Irak petrolünün Türkiye üzerinden Akdeniz'e sorunsuz akmasını sağlayacak ortamın gerçekleşmesini arzu etmesidir. 

Irak'ın bu süreçte yer almasının nedeni, Amerikan dayatmasıdır. Irak, Amerikan çekilmesinden sonra K. Irak Yönetimi ile arasında Kerkük, Musul'un bazı bölgeleri ve petrolün paylaşımyı konularından dolayı sert bir gerilim ve muhtemelen çatışmanın yaşanacağının farkındadır. Bu gerilim/çatışma sürecinde Türkiye'nin Bağdat yönetimine verecegi destek yaşamsal bir öneme sahiptir. Bağdat için K. Irak ile Türkiye arasındaki ilişkiler ne kadar yüksek gerilimli olursa K. Irak'a karşı Ankara-Bağdat ilişkileri o kadar iyi olacaktır. Bağdat bu sürecin içinde Şeklen yer almakla beraber, asla sürecin başarıya ulaşması için gerçekten destek olmayacaktır. 

b) K. Irak 

K. Irak Yönetimi ise Araplarla arasının sert bir kırılmaya doğru yaklaştığı bir dönemde Türkiye ile mümkün olduğu kadar yaklaşmak istemektedir. 
Ankara ile Bağdat arasında oluşacak bir ittifak K. Irak için çok bir şey yapmadan da ezici sonuçlar doğurabilir. Ancak KDP/KYB, Türkiye ile yaklaşmanın 
bedeli olarak PKK'nyn tamamen yok edilmesine katkıda bulunmayı asla düşünemezler. Bunun bir nedeni gelecekte PKK'nyn potansiyelini Türkiye'ye 
karşı kullanacakları bir araç olarak görmeleri, diğeri ise PKK'nın yok edilmesinin Türkiye'deki Kürtçü potansiyeli K. Irak'a yabancılaştıracak olmasıdır. 

Türkiye'deki reform sürecine rağmen PKK'nın teröre devam etmesi, PKK'ya karşı bir Türk-Amerikan-K. Irak askeri operasyonuna neden olur mu? Hayır olmaz. ABD, Askerlerinin Türkiye uğruna ölmesine izin vermeyecektir. Barzani, Türkiye'nin büyük bir askeri güçle Kandil'de operasyon yapmasının bölgede tekrar TSK'nın en etkin güç haline gelmesine neden olacağı için bu gelişmeyi onaylamayacaktır. Özetle, dörtlü saç ayağının “ Dörtlü Görüşmeler ” ayağı, PKK'- nın K. Irak'taki varlığına son verecek etkinliği ulaşamaz. 

c) Güvenlik Müsteşarlığının Kurulması AKP, terörle mücadelenin etkinleştirilmesi vaadiyle bir eşgüdüm kuruluşu olarak İç İşleri Bakanlığı'na bağlı bir güvenlik 
müsteşarlığı kurulması için 2008/2009 yasama yılında kapsamlı çalışmalar yapmıştır. Ancak yanlış bir anlayışla kurulmuş, Üstesinden gelmek zorunda olduğu görev için yetersiz yetki, kadro ve kaynağa sahip olması öngörülen Müsteşarlık ile ilgili hazırlanan yasa tasarısı, muhalefetin sert eleştirilerine maruz kaldığı için geri çekilmiştir. Muhtemelen yapılacak değişikliklerden sonra TBMM'de tekrar gündeme gelecektir. “ Güvenlik Müsteşarlığı ” PKK'nyn terör eylemlerini etkin bir Şekilde sınırlandıracak bir yapıda değildir. 

d) Öcalan/PKK/DTP ile Dolaylı Temaslar DTP ile açık bir temas kurma konusunda çekingen davranan AKP öte yandan uzun zamandan buyana DTP ile görüşme 
sürecini hazırlamıştır. 

<  K. Irak Yönetimi ise Araplarla arasının sert bir kırılmaya doğru yaklaştığı bir dönemde Türkiye ile mümkün olduğu kadar yaklaşmak istemektedir. Kürt Açılımının Geleceği >

AKP-DTP görüşmelerinin zeminini oluşturmak amacı ile PKK'nyn DTP içindeki örgütlenmesine yönelik “ KKC Operasyonları ” adı verilen bir dizi operasyon yapılarak, PKK'nın DTP üzerindeki etkisi kırılmaya çalışılmıştır. 

Ancak bunun mümkün olmadığı anlamşılınca DTP ile PKK'nın yetkilendirmesi ile görüşmeyi kabul etmiştir. DTP ile başlayanlar dışında da PKK/A. Öcalan ile bir dolaylı ilişkilerin olduğunu bazı gazeteciler ileri sürmüşlerdir. Ancak bunlar A. Öcalan için yeterli olmamıştır. Öcalan, PKK'nın DTP'ye görüşmeler için verdiği yetkiyi ortadan kaldırmış ve muhatap olarak kendisini göstermiştir. AKP'nin büyük iddialarla ortaya koyduğu açılımın tek başarı şansı vardır, o da oyunu kuralına göre oynayıp, Öcalan ile doğrudan görüşmeler yapmak veya Öcalan'ı DTP'ye vekâlet vermeye zorlamaktır. Ancak bu tür bir görüşme süreci önümüzdeki genel seçim sonrasına ertelenmiştir. Öcalan'ın yakalanmasının üzerinden on sene  geçmiştir. Tek kişilik hücrede devletin sınırlarını çizdiği bir zeminde dış dünya ile ilişkisini sürdüren Öcalan, 62 yaşındadır. 

Bu süre içinde Talabani Irak Cumhurbaşkanı, Barzani ise K. Irak Yönetimi başkanı olmuştur. Öcalan için bunlar başlı başına imha edicidir. 

İmralı'da ölme düşüncesi Öcalan'ı çıldırtmaktadır. Öcalan bundan dolayı bir şekilde “ Affedileceği ” bir süreç için her türlü işbirliğini yapmaya yatkındır. 

Öcalan'yn işbirliğine yatkın oluşu, kayıtsız şartsız işbirliğine açık olduşu anlamına gelmemektedir. Öcalan doğrudan muhatap alınmanın yanında, teröre son vermek için bazı olmazsa olmazları da vardır. Öcalan'ın taleplerini iki noktada özetleyebiliriz: 

1) Öcalan'ı kapsayan bir genel af ilân edilmesi, 
2) Kürt kimliğinin siyasal kimlik haline dönüştürülmesi. Oysa, AKP Hükümeti, kısa vadede Öcalan'ın bu taleplerini karşılayamaz. 

e) Demokratik Açılım Paketi 

Demokratik açılımın içeriği henüz belirsizdir. Bu aşamada söylenebilecek tek şey, bu girişimin Kürt kökenli yurttaşlar için etnik nitelikli demokratik hak ve özgürlükler zemini yaratacağını, Anayasanın “dil, Irk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve din ve mezhep” zemininde ayrı uygulamaları 
yasaklayan 10. Maddesine aykırı olduğudur.

Öcalan, PKK'nın DTP ' ye görüşmeler için verdiği yetkiyi ortadan kaldırmış ve muhatap olarak kendisini göstermiştir. 

Öte yandan AKP Şimdiye değin AB Uyum Yasaları ve Kopenhag Kriterleri'nin talep ettiği değişimleri de aşan önemli ve radikal değişikliklere imza atmıştır. Türkiye, yurttaşlarına herhangi bir AB ülkesinin sağladığı demokratik haklardan daha azını sağlamamaktadır. Buna rağmen, nerede biteceği belirsiz bir demokrasi talebi gündemin parçası olmaya devam etmektedir. Em. Büyükelçi Ü. Pamir'in çözüm önerisi, demokrasinin “ Bölünme referandumu” 11 yapılmasına kadar uzanmıştır. İçişleri Bakanı, yapılacak demokratik açılımları, kısa, orta ve uzun vadeli açılımlar şeklinde tanımlamıştır. 
Aşağıda Hükümetin kısa, orta ve uzun vadeli önlemlerini tartışacağız. 

Kısa Vadeli Önlemler; 

AKP bu aşamada TSK'ıın ağır tepkisini almadan ve seçimlerde oy kaybına uğramadan kısa vadeli önlemleri yaşama geçirmeyi hedeflemektedir. 
Kısa vadeli önlemler, ilk genel seçimlerden 2009 sonuna kadar tamamlanacaktır. 

AKP'nin kısa vadede atacağı adımlar, 

a) Değişik üniversitelerde Kürt Dili ve Edebiyatı bölümlerinin açılması, 
b) İsimleri değiştirilen köylere tekrar eski isimlerinin verilmesi, 
c) Özel Kürtçe televizyon ve radyo yayınlarının başlaması, 
d) Kürtçenin lise ve dengi okullarda seçmeli ders olması, 
e) Pişmanlık yasasının kapsamın genişletilmesi ve etkinleştirilmesi, 
f) Bazı devlet dairelerinde Kırmaçca ve Zazaca tercüman uygulamasının başlatılması, 
g) Güneydoğu Anadolu'daki bazı illerde, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ'ı kapsayan ve 14 Temmuz 2009'da kurulan “Trakya Bölge Kalkınma Ajansı” benzeri bir 
bölge kalkınma ajansının kurulması gibi önlemlerle sınırlı olacaktır. 

Kısa vadeli önlemler Öcalan'ı muhatap almadığı için sorunun özünü de kapsamayacaktır. Çünkü Kürt sorunu demek, terör ve Öcalan demektir. 

Kısa vadeli önlemler, ilk genel seçimlerden 2009 sonuna kadar tamamlanacak tır. 

Kürt Açılımının Geleceği 

Öcalan'ı muhatap almadan terörü ve “Kürt” sorununu çözmek mümkün değildir. Kısa vadeli önlemlerin eş zamanlı olarak PKK'nın K. Irak'tan uzaklaşması, 
teröre son vermesi mümkün değildir. Öcalan gerçek gücünün DTP değil, PKK olduğunun bilinciyle terör örgütünün gücünü korumaya çalışacaktır. 

Öte yandan açılımı “ Annelerin göz yaşlarının durdurulması”  teoriği üzerine kuran Erdoğan, son günlerde geri adım atarak, terörün hemen kesilmesinin mümkün olmadığını açıklamaya başlamıştır. Kısa vadeli önlemler konusunda Hükümet ile Genelkurmay Başkanlığı arasında uzlaşma vardır. Org. İlker Başbuğ bireysel kültürel haklara TSK'nın sert bir muhalefetinin olmadığını açıklamıştır. 

TSK'nın direnişinin Milli ve Üniter devleti hedef alan orta ve uzun vadeli önlemlere sıra geldiğinde başlaması muhtemeldir. 

Orta ve Uzun Vadeli Önlemler AKP'nin PKK'nın taleplerini karşılaması orta ve uzun vadede alınacak önlemlerle gerçekleştirilecektir. 

AKP bu amaçla orta ve uzun vadeli önlemler konusunda çalışmalara başlamış görünmektedir. 21 Temmuz 2009'da Polis Akademisi'nde yapılan, İngiltere ile IRA arasındaki görüşmelerin mimarı Lord John Alderdice'in de bulunduğu bir heyet ile yapılan toplantı, “ Devlet-Terör Örgütü Teması ” konusundaki deneyimler konusunda AKP iktidarının bilgi topladığını göstermektedir. 

Orta ve uzun vadede Öcalan'yn taleplerini karşılamaya ciddî yaklaşan AKP'nin bu aşamada artık siyasal ortamın bu talepleri karşılamak için yeterince olgunlaştığını düşüneceğini de söyleyebiliriz. 

Halk, PKK terörünün durması karşılığında üniter-millî devletten âdem-i merkeziyetçi/etnik yapıya doğru parça parça değiştirilmesine alışacaktır. 

Önümüzdeki genel seçimlerde Anayasayı değiştirecek ölçüde büyük bir destek aldığı takdirde yeni kurulacak AKP hükümetinin orta vade ve uzun vadede alacağı önlemleri şu şekilde özetleyebiliriz: 

a) Anayasa'nyn 1-4 ve 66. maddeleri başta olmak üzere değiştirilmesi ve Kürt kimliğinin siyasal bir kimlik haline dönüştürülmesi, böylece millidevlet 
ilkesinin tasfiye edilmesi, 

b) Yeni Anayasa'da milli devlet ilkesi tasfiye edilirken, Üniter-Devlet ilkesinin görünürde korunması ancak, özerk bölge yapılanmasının adı konulmadan 
gerçekleştirilmesi, Orta ve uzun vadede Öcalan'ın taleplerini karşılamaya ciddî yaklaşan AKP'nin bu aşamada artık siyasal ortamın bu talepleri karşılamak için yeterince olgunlaştığını düşüneceğini de söyleyebiliriz. 

c) A. Öcalan'ın İmralı'dan F-tipi bir ceza evine nakledilmesi ve PKK kadrolarına genel değil, kapsamlı af uygulaması  şeklinde özetlenebilir. 

AKP'nin gelecek iktidar dönemi içinde uzun vade de gündeme taşımayı hedeflediği önlemler ise, 


a) Güneydoğu Anadolu için federal çözümün gündeme getirilmesi, 
b) Kürtçenin ikinci resmi dil olması, 
c) A. Öcalan'ın serbest bırakılması, 
d) PKK'nın lider kadrolarına siyaset yapma izni verilmesi Şeklinde öngörülebilir. 

Bu önlemlerin iki etkisi olacaktır. Birincisi sınırın hemen öte yanındaki K. Irak'taki pankürdizm hayallerini güçlendirecek ve Güneydoğu Anadolu'da da bu hayallerin etkileri belirginleşecektir. İkinci etki ise Kürtler siyasallaşmı. Kürt kimliğiyle Türkiye'ye daha fazla bağlanmayı değil, Türkiye'den ne kadar toprak kopararak ayrılabilirim duygusuna kapılacaktır. 

Sonuç

Cumhuriyet 1923'ten bu yana en büyük dönüşümü yaşamaktadır. Dönüşümün ana dinamiği milli değil, dış dinamik olduğu için dönüşümün tasarımcılarının 
hiç beklemediği sonuçların ortaya çıkması muhtemeldir. Amerikan işgali altındaki Irak'ın bile federal devlet modelini içine sindiremediıi ve bölünme sürecine 
karşı her geçen gün artan bir tepkinin geliştiği düşünülür ise milli-üniter devlet karşıtı bir modelin Türkiye'de uygulanması çok zor olacaktır. 

Türkiye'yi etnik fay hatları boyunca bölecek politik girişimler, ülkemizde sosyolojik olarak var olmayan etnik sorunun politik olarak kurgulanmasına yol açabilir. “ Kürt Sorunu ”nu çözme adına yapılacak girişimler bir “ Türk Sorunu ”nu doğuracaktır. Siyasal Türk kimliğinin dışında siyasal bir Kürt kimliğinin inşa edilmesi durumunda, bir Türk için ayrı bir siyasal kimliğe sahip olan Suriyeli, Iraklı, İranlı ile Kürt arasında nasıl bir fark olacaktır? 

PKK'nın temsil ettiği sorunun aşılması için alınması gereken önlemler, milli-üniter devlet modeli içinde ve yurttaşlık temelli bir demokrasi anlayışı ile olmak zorundadır. Aksi bir yaklaşım, Anadolu coğrafyasında etnik cehennemin kapısını aralayabilir. 

< Türkiye'yi etnik fay hatları boyunca bölecek politik girişimler, ülkemizde sosyolojik olarak var olmayan etnik sorunun politik olarak kurgulanmasına yol açabilir. Kürt Açılımının Geleceği>

Askeri olarak Türkiye tarafından korunan, ekonomik olarak Türkiye'- den beslenen, ekonomik damarlarını Türkiye'nin açık tuttuğu dört milyon Kürt, bir milyon Türkmen'in yaşadığı bu bölgede (Musul ve Telafer başta olmak üzere bazı büyük Türkmen yerleşim yerleri Arap sınırları içinde kalacağı için Irak genelinde 2.5 milyon civarında olan Türkmen nüfusu K. Irak'ta 1 milyon civarına kadar inecektir) kişi başına düşen gelir hızla yükselecek ve K. Irak bir cazibe merkezi hâline gelecektir. Üstelik cazibe merkezi olan K. Irak ile Türkiye'de yapılacak Kürt Açılımından sonra siyasal bir Kürt kimliği etrafında toplanan Güneydoğu Anadolu Kürtleri ile K. Irak Kürtleri arasında sosyal, kültürel, ekonomik bütünleşme artarken, Türkiye bütünlüğünden kopma süreci güçlenecektir. 

Barzani'nin Türkiye'deki Kürtlere yönelik izlediği pankürdist politikalar kopma sürecini hızlandıracak ve çatışma zeminini güçlenecektir. Kürt(çü) siyasî kadrolar Kürt Açılımlarını stratejik hedef olan bağımsız, birleşik Kürdistan hedefine giden yolda ara adımlar olarak değerlendirmektedirler. 

Stratejik hedef, Kürt Açılımları ile Türkiye Cumhuriyeti Mersin-I.dır hattına geri itilirken, denizlere açılan büyük Kürdistan'ın kurulmasıdır. 

DİPNOTLAR;

1 Today's Zaman, 20 Şubat 2007, Suat Kınıkoğlu, “ Kirkuk, Northern Iraq and the Grand Bargain” 
2 Zaman, 27 Mayıs 2007 Prof. Dr. Ümit Özdağ 2008'e kadar K. Irak Yönetimi ile doğrudan etkili ilişki kurmak düşüncesine muhalefet eden Ankara geri adım atmıştır. 
3 Star, 14 Ekim 2008, “ Desteği kes, istihbaratı paylaş ” 
4 Radikal, 24 Aralık 2008, Murat Yetkin, “Kürt meselesinde sıcak gelişmeler” Bu gelişmelerin iç politikadaki yansıması, A. Öcalan'ın konumunun düzeltilmesi 
ihtimalinin ortaya konması olmuştur. 
5 Vatan, 22 Aralık 2008, “PKK'yı tasfiye plânı” 
6 Radikal, 7 Aralık 2008, Murat Yetkin, “ Obama döneminde PKK'ya karşı İşbirliği geriler mi? ” 
7 Yeniçağ, 24 Aralyk 2008, Sadi Somuncuoğlu, “ Dış Siyasetimiz karmakarışık halde ” ve Cumhuriyet, 27 Aralık 2008, “ Tasfiye plânnda af çıkmazı ” 
8 Cumhuriyet, 26 Aralık 2008, Mehmet Faraç, “ Peşmergenin Nafile Çabaları ” 


2 1 . YÜZYIL Ek im 2 0 0 9 
Prof. Dr. Ümit Özdağ,


http://www.21yuzyildergisi.com/assets/uploads/files/143.pdf


***