SARIKAMIŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SARIKAMIŞ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2016 Pazar

SARIKAMIŞ




SARIKAMIŞ




Em.Kur.Yarbay Köprülülü Şerif ( İlden )
Aralık 1998
Enver Paşa’nın Sarıkamış Harekatını tarih kitapları bir trajedi olarak nitelendirir. Gerçekten de doksan bin insanımızın boşu boşuna ölüp gittiği bu harekat bir trajedidir. Allahüekber dağlarında donarak ölen askerlerimizin iskeletlerinin uzaktan çalı çırpı gibi göründüğünü o dönemde yaşamış olan insanlarda tanık olmuşlardır. Bu görüntüyü rahmetli Orgeneral Refik TULGA 1963’te 3 ncü Ordu Komutanı iken değiştirmiş toplattığı kemikleri toplu bir mezara gömdürerek oraya bir anıt diktirmiştir.

Sarıkamış kuşatma manevrası,3 ncü Ordu’nun bu manevradan önceki bir bucuk aylık süre içerisinde Rusları torağımızdan söküp atamaması yüzünden çıktı. İlk fikri İstanbul verdi. 3 ncü Ordu komutanlığı üstü kapalı bir emir sayılabilecek bu fikri kabul etti ve yerine getirilmesi konusundaki görüşlerini Başkomutan vekaletine arz etti.

Bundan dolayı,kuşatma manevrası kararına 3 ncü Ordu Komutanı Hasan İzzet Paşa Hazretleri’nin tümüyle karşı çıktığı ve o nedenle görevini bırakmaya zorlandığı hakkındaki kanı yanlış olsa gerekir.

Bu kuşatma manevrası Köprüköy Savaşı’nın yapılması için 3 ncü Ordu Komutanlığı’nın elindeki kuvvetleri tümüyle kullanmadığından kaynaklanan hatanın zorunlu bir sonucuydu.

“Buradan o dağlara baktığımızda,üzerine kar düşmüş çalılıklar görürdük. O çalılıkların kurda kuşa yem olmuş askerlerimizin kemikleri olduğunu oraya gidince anladık. “ Vaktiyle Sarıkamışlı bir ihtiyarın söylediği bu sözler,tarihimizde Sarıkamış Harekatı olarak bilinen facianın boyutlarını özlü bir biçimde yansıtıyor.

Tam doksan bin insanımızın ölümüyle sonuçlanan I nci dünya Savaşı’nda yaşanmış Sarıkamış olayını Falih Rıfkı’nın şu sözleri çok iyi özetliyor ;

“.... Bugün,o hataların yıktığı memleketin harap ve türab enkazı üstünde,bize biraz hürriyet kazandırmak ve yalnız Anadolu ile İstanbul’u ve Edirne’yi kurtarmak için çarpışan Mustafa Kemal Paşa,Doğu Anadolu harap olmamış olsaydı ve eğer yalnız kumandan hatası yüzünden ölüp giden Türkler sağ olsaydılar bugün Yunanlıları denize dökmüş olacaktı. Şimdi Mustafa Kemal Paşa,Hafız Hakkı’nın muhterem mezarı ile arkadaşı Enver Paşa’nın ara sıra Doğu Anadolu harabeleri arkasından beliren hayaletine karşı yumruklarımı sıkıp sorsa ve dese ki:” Dostlar siz ne yaptınız? Türklerin yaşamak ve ölmek için vatana lazım oldukları gün bugündü Doğu Anadolu’yu aradık taradık,o enkaz arasında bir insan ve bir iskelet çıkıyor. Bu kemik olan kahramanlar,bugün hürriyet ve namus için dövüşeceklerdi. Şu hürriyet ve namus mücadelesinde birisinin bile ölmesine güç razı olduğumuz o Ordularca Türk’e nasıl kıydınız?

< http://mimoza.marmara.edu.tr/~avni/esaret/yazilar/yarbayserif.htm >

'' SARIKAMIŞ ' A GİTTİNİZ Mİ.? ''




'' SARIKAMIŞ ' A GİTTİNİZ Mİ.? ''



“Trenle, kuzeye doğru, uzun bir yolculuk başladı..."

Yasin Uygur
21.02.2005

Sarıkamış Harekâtı’nda esir düşen İsmail İrfanoğlu’nun savaş ve esaret anılarını kitap haline getiren oğlu Ahmet Rıza İrfanoğlu, Sarıkamış’ta ölen Türk askerinin toplam sayısının 40 bin civarında olduğunu söylüyor.

“Trenle, kuzeye doğru, uzun bir yolculuk başladı. Nereye gittiğimizi bilmiyorduk. Yolculuğun sonunda çok büyük bir şehre geldik. Burasının Kazan şehri olduğunu öğrendik. 1915’in şubat ayındayız. Kazan, soğuk bir yerde. Tiflis’ten gelinceye kadar pek bir şey hatırlamıyorum. Zira savaşın vermiş olduğu bitkinliği henüz atlatamamıştık. Kazan’da trenden indik ve bazı ihtiyaçları giderecek alışveriş ettik. Tekrar trene bindirildik. Sibirya’ya gitmek üzere tren yola çıkarıldı.”

Bu sözler Birinci Dünya Savaşı’nda Allahüekber Dağları’nda savaşan ve on binlerce Türk askerinin hayatını kaybettiği Sarıkamış’ta esir düşüp Sibirya’ya gönderilen İsmail İrfanoğlu’na ait. 1961’de ölen İrfanoğlu’nun savaş ve esaret yıllarında yaşadıkları oğlu Ahmet Rıza İrfanoğlu tarafından kitap haline getirildi. İsmail İrfanoğlu’nun, 1935-45 yılları arasında memleketi Rize’de din adamı olarak görev yaptığı sırada anlattığı anıları, yakın tarihimizde çok önemli bir yere sahip olan Sarıkamış Harekâtı’na da ışık tutuyor.

Ahmet Rıza İrfanoğlu, “Allahüekber Dağları’ndan Sibirya’ya” adlı kitabında, molla olarak yetişen babası İsmail İrfanoğlu’nun, din adamlarının orduya katılması zorunlu olmamasına rağmen gönüllü olarak nasıl Enver Paşa’nın komutasında yer aldığını, Allahüekber Dağlarını alışlarını, Sarıkamış’ta ölen binlerce askerin arasından nasıl kurtulduğunu, ardından yakalanıp esir olarak Sibirya’ya gönderilişini ve orada yaşadığı 4 yıl boyunca başından geçenleri anlatıyor.

Yazarın üzerinde en çok durduğu konulardan biri Sarıkamış’ta alınan büyük yenilgi ve kaybedilen on binlerce Türk askeri. İsmail İrfanoğlu anılarında, harekâttan önce kurmay heyetin şiddetli soğuk, cephane yetersizliği ve açlık gibi önemli olumsuzluklar sebebiyle uyarıda bulunduğunu; ama Enver Paşa’nın hiç kimseyi dinlemeyerek Sarıkamış’a harekât emrini verdiğini söylüyor. 9, 10 ve 11. Kolorduların, Allahüekber Dağları’ndan hareket ederek Sarıkamış’a ulaşmaya çalışırken, pusuya yatmış Rus askerlerinin saldırısı ve soğuk yüzünden çok önemli kayıplar verdiğini söyleyen İrfanoğlu, kendisiyle birlikte çok az kişinin kurtulduğunu belirtiyor.

Sarıkamış Harekatı’yla ilgili tartışmaların odağında ise ne kadar askerin şehit olduğu konusu yer alıyor. 90 bin rakamını abartılı bulan tarihçiler bu sayının 35 bini geçmeyeceğini iddia ediyor. Atatürk Üniversitesi Öğretim Üyesi Yardımcı Doç. Dr. Yavuz Özdemir ve Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu gibi bazı tarihçiler bu sayının cumhuriyetin ilk yıllarında milli duyguları artırmak için propaganda aracı olarak kullanıldığını ileri sürüyor. Ahmet Rıza İrfanoğlu da bu görüşü paylaşıyor. 90 bin rakamının 1914-1920 yılları arasında Birinci Dünya Savaşı ve ardından Ermenilere karşı verilen Kars savaşı sonucu ölen kişi sayısına denk gelebileceğini belirten Ahmet Rıza İrfanoğlu, Sarıkamış’ta ölen Türk askerinin 40 bin civarında olduğunu düşünüyor.

Bolşevik İhtilali sırasında Rusya’dan kaçış

İsmail İrfanoğlu anılarında, sürgün yılları boyunca, Türk esirlerinin başına din adamı olarak nasıl atandığını ve Rusya’daki aile yaşamı ile kültürel hayatı öğrenme şansına sahip olduğunu da anlatıyor.

Dört yıllık esaret sonunda 1917’deki Bolşevik İhtilalini fırsat bilerek Rusya’dan kaçan İrfanoğlu, kaçış sırasında Bolşevik lider Lenin’in yandaşları tarafından yakalanıp kurşuna dizilmek istendiğini ama Türk askeri olduğu anlaşılınca serbest bırakıldığını anlatıyor. Kitabın sonunda ise İsmail İrfanoğlu’nun, yaşadığı onca olaya rağmen hiç yara almadan memleketi Rize’ye dönmeyi başardığı ve hayatının kalan kısmında hem ticaretle uğraştığı hem de din adamı görevini yerine getirdiği belirtiliyor.


..