Yatırımcılar Gülümsüyor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Yatırımcılar Gülümsüyor etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2020 Pazartesi

Benim Kıbrıs Krizim: Kıbrıslılar Acı Çekiyor, Yatırımcılar Gülümsüyor


Benim Kıbrıs Krizim: Kıbrıslılar Acı Çekiyor, Yatırımcılar Gülümsüyor 


Michalis Persianis* 




* KATHİMERİNİ KIBRIS GAZETESİ EKONOMİ VE FİNANS BAŞ EDİTÖRÜ 

BAŞKANDAN  SUNUM.,

Zaman büyük bir hızla akıp geçiyor. Mevsimlerin birbirini kovalayıp yazdan sonbahara geçtiğimiz şu günlerde Avrasya coğrafyası da yine yoğun günler 
yaşıyor. 
Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği olarak takip ettiğimiz yoğun gündemi sayfalarımızın yettiği kadarıyla Eko Avrasyanın bu sayısına taşıdık. 
15 Eylül Bakü’nün işgalden kurtuluş günüydü... Kardeş ülke Azerbaycan’ın başkenti Bakü’nün kurtuluşunda büyük emeği olan 
Nuri Paşa ve Kafkas İslam Ordusu’nun tüm isimsiz kahramanlarını bir kez daha saygı ve şükranla anıyoruz. 
Kazakistan’ın başkenti Astana bu yıl başkent oluşunun 15. yıl dönümünü kutladı. Kazakistan Ankara Büyükelçisi Janseyit Tüymabayev’in davetlisi olarak gittiğimiz Astanada muhteşem kutlamalara katıldık. 
Avrasya Ekonomik İlişkiler Derneği olarak kurulduğumuz ilk günden bu yana ülkemizin Türk Cumhuriyetlerine yönelik politikaları çerçevesinde şekillendirilmiş bir gelecek inşa edilmesine aktif bir STK olarak yürütmekte olduğumuz lobicilik faaliyetleriyle katkıda bulunmak önceliğimiz olmuştur. Bugüne kadar gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında STK’lar, üniversite, enstitü ve akademilerle 
ortaklaşa birçok proje yürüten derneğimiz yeni bir oluşuma imza atıyor: ’’Avrasya Akademi’’. Kasım ayı itibariyle çalışmalarına başlayacak olan Avrasya Akademi, başta Avrasya olmak üzere Balkanlar, Kafkaslar, Orta Doğu ve Avrupa’ya uzanan coğrafyada kongre, seminer, çalıştay, söyleşi, sergi, konser gibi bilimsel ve kültürel etkinliklerin yapılmasına ortam oluşturacaktır. Akademi’nin program ve faaliyetlerini ilerleyen günlerde web sitemizden takip edebilirsiniz. 

Doğudan batıya, batıdan doğuya tüccarların, orduların, bilge kişilerin buluşma noktası olan tarihi İpek Yolu’nun 21. yy.da yeniden canlandırılması ve etkin hale gelmesi için Türk Dünyasının kardeş ülkeleri önemli işbirliklerine imza atıyor. 

Bu sayımızda İpek Yolu için yapılan işbirliklerini mercek altına aldık. İran seçimlerinin ardından ülkede son durum, Ukrayna-Türkiye ilişkilerinde güncel gelişmeler, Almanya da yapılan seçimler sayfalarımızda takip edebileceğiniz konu başlıkların dan sadece birkaçı... 

Dergimiz her geçen gün sizlerin eleştiri, yorum ve önerileriyle gelişiyor, büyüyor... Desteğiniz için çok teşekkür ediyor, en derin saygılarımı sunuyorum. 

Sahibi 
Avrasya Ekonomik Sosyal İlişkiler Derneği Adına 

Hikmet EREN 

Kıbrıs’ta bankacılık sektöründe yaşanan çöküşün otopsisi bize geniş anlamda bildik bir çerçeve çiziyor: eski dost kapitalizm, gevşek denetim, kredileme ve ölçüsüz kredi büyümesi, banka aktiflerinde büyüyen bir delik oluşturmak üzere bütünleşen ciddi hata dizileri ile birlikte hareket etmiştir. 

Belki de en ilginç olan, diğer geleneksel bankacılık krizlerinde yaşananın aksine, yabancı mevduat kaçışının Kıbrıs’ta krizin nedeni değil sonucu olmasıdır. 
Açık olan bir şey var ki, o da Eurogroup’un aldığı mevudat bu kriz ile mücadele ettiği dönemde, gerçek (reel) ekonomi , Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri ayağa kaldıran ve birçok fırsat yaratan büyük bir değişiklik tecrübe etmeye başlamıştır. 

    Açık olan bir şey var ki, o da Eurogroup’un aldığı mevudatlarda kesintiye gidilmesi kararının gereksiz ve ekonomik olarak ölçüsüz bir karar olduğudur.

Hem Laiki Bank hem de Kıbrıs Bankası “15 Mart” gününde (1) iflas etmişti, ancak bankaların yaraları, bir bankaya hücum süreci oluşturulmadan daha dikkatli şekilde sarılabilirdi.

İşleri daha da kötüleştiren, Avrupa Merkez Bankası’nın etkisiyle Kıbrıs Merkez Bankası’nın, zaten açıkça iflas etmiş olan;

Kıbrıs Merkez Bankası Başkanının tabiriyle “solunum aygıtının” kapatılması gereken Laiki Bank’a dokuz ay likidite yardımı yapmaya devam etmesidir.
Bununla birlikte, Kıbrıs’ın ortaya çıkan bu kriz ile mücadele ettiği dönemde, gerçek (reel) ekonomi , Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri ayağa kaldıran  ve birçok fırsat yaratan büyük bir değişiklik tecrübe etmeye başlamıştır.
    Laiki Bank ve Kıbrıs Bankası’nın bağlantı yerlerinden söküldüğü bir zamanda yaşanmakta olan en ilginç değişim, geleneksel ekonomik ve sosyal  elitlerin rolünün değişmekte olmasıdır. Bu durumda kriz iki yakından bağlantılı gerçeği ortaya çıkarınca görünür olmuştur:
 İlk olarak kredilemenin (bir milyon Avro üzerinde olduğu tahmin edilmektedir) ülkenin en büyük iki bankasında toplanmış olmasıdır. 
Kendileri, ortakları veya akrabaları yönetim kurullarında yer alan iş adamları geri ödeme yetenekleri konusunda ciddi bir analiz yapmadan teminat  göstermek suretiyle yüksek miktarda kredi çekiyorlardı. 
Bu krediler şirkete sermaye aktarımını sağlarken ve süresi bittiğinde sözleşmesini devamlı yenilerken, bankalar özellikle kağıt üzerinde itibarlı görünen
ancak gerçek satış değeri bulunmayan ağır teminatlara hiçbir karşılık gösterme gereği hissetmemiştir. 
İkinci olarak, Ekonomik kriz bu elit kesimi yönetim kurulları ve yürütme yetkilerinden uzaklaşmaya zorlarken, bu kesim söz konusu iki bankanın iç yapısında  denetim ve erişim imkanlarına sahip olma çabalarına girişmiştir. 
Bunu belki de kredi sözleşmelerinin yenilenmesini devam ettirebilmek ve temerrüde düşmemek için yapmışlardır. 

< İlginç şekilde, krizin pusuna rağmen Kıbrıs Yunanistan’ın yaşadığı siyasi belirsizliğe sahip değildir ve esas konu bankacılık sorunudur >

Bu değişim başka bir değişime yol açmıştır. Yabancı ülkelerde öğrenim görmüş ve iş tecrübesine sahip daha genç kadrolar, Üçlü’nün (Troyka) dikkatli bakışları 
altında, denetim mekanizmalarına girmeye başlamıştır. 
 Böylelikle ekonominin boğazındaki ipek kordon kaldırılmaya başlamıştır. 
Bu durum, devam eden bir kriz karşısında Kıbrıs’ta yeni fırsatların çıkış noktasını oluşturmaktadır.
Yaklaşık 40 yıldır, yüksek büyüme sanayisi olarak tanımlanan istikrarlı bir büyüme eğrisi takip eden ülke bu büyümeyi kurutmuştur. 
Daha fazla oyuncu bu yüksek büyüme sanayisine girdikçe ve kar sınırlarını erittikçe, ekonomi kendisini yeni bir sanayiye kaydırarak yeni yatırım ve yüksek
kar çekmeye başlamıştır.
Geleneksel elit kesim ekonomi üzerindeki denetimini kaybetmeye başlarken, Kıbrıs sadece ülkedeki hızlı ama istikrarsız büyümeye sebep olan ticari eğilimi terk
etmek zorunda kalmamış daha fazlası gerçekleşmeye başlamıştır. Artık, bankacılık şirket kurulumu ve muhasebe hizmetlerinin %4’ün üzerinde bir büyüme  oranı sağlayamaması, gerçek (reel) ekonominin yeni alanlara kayarak çeşitlenmesine yol açmıştır.

    Bu “büyüme çeşitlenmesi”, kafeterya sektöründen alternatif enerji parklarına, yüksek öğrenim sektöründen yeni çeşit profesyonel hizmet sektörüne, farklı büyüklük ve içerikte yeni projelere yönelik yatırım ve fon arayışında kendini göstermektedir.

Nakde aç olan Kıbrıs için bu büyüme çeşitlenmesi yeni yatırımcılar için kapı açmaktadır.

Artık bankalarda daha sonra kredilendirmede kullanılacak büyük mevduatlar yerine, yapılabilir gerçek projelerde doğrudan hissedar olan yabancı yatırımcılara
şahit oluyoruz. Güneş enerjisi yatırımları, kapsamlı internet alt yapıları ve uluslararası telefon hizmetleri belki de bu konudaki en önemli örneklerdir.

    İlginç şekilde, krizin pusuna rağmen Kıbrıs Yunanistan’ın yaşadığı siyasi belirsizliğe sahip değildir ve esas konu bankacılık sorunudur. 
Hemen olmasa da önümüzdeki 24 ay boyunca internetten gelişmeleri takip edecek olan çoğu yatırımcı bunun halledilebileceğini düşünmektedir.
Bu yatırım akışının bir parçası ise iflas eden bankalardan yatırımcıların aldığı sorunlu kredilerin faizleridir, ki anlaşma ve satışlar sırasında bu faizler 
somutlaşmaktadır.
Karlı bir işe dönüşme potansiyeline sahip sorunlu bir ticari krediyi elinde tutan yabancı yatırımcı, borçluyu yeniden yapılandırma ve uzun vadede bu işten hisse
alma arayışındadır. 
Bu durum ilk aşamada ümit verici ancak yaşlanmakta olan turizm sektörü için geçerlidir.
Bu fırsatların arkasında tabi ki bir dizi başka düşünceler vardır. İlki Kıbrıs sorununun çözümü için her an olabilecek ilerlemedir. Ekonomik durumun, Kıbrıs
Cumhuriyeti’ni çözüme zorlaması için suistimal edilmesinin çözüm sürecinde ilerlemeyi engelleyeceği yönünde bir hissiyat olmasına rağmen, özellikle 
açılış sahnesi Maraş’ın yeniden inşasını içerdiği takdirde, bu dönemde adanın birleşmesinin iki tarafın da yararlanacağı bir durum olduğu açıktır. 
Bu bağlamda, Kıbrıs’ın kuzeyi, eğer mümkünse doğrudan AB desteği ile AB müktesabatını uygulamaya başlamak zorundadır.

İkincisi, doğal gaz kaynakları vasıtasıyla elde edilecek büyüme umududur. Siyasi konulardan öte, gaz üretimi başladığında ön sırada yer alabilmek  amacıyla ofisler açmak ve hatta küçük ölçekli operasyonlar başlatmak suretiyle ülkede pol pozisyonuna sahip olmak için mücadele veren bir grup yabancı yatırımcı bulunmaktadır. Bunların ötesinde ülkede enerji konusunda uzmanlık bilgilerine acil ihtiyaç duyulmakta, yabancı yatırımcılar sadece yerel  oyuncuların yapacağı yatırımlarda değil teknik bilgi ve hizmet alanında da hissedar olabilme arayışı içerisindedir.

Bu gelişmeler Kıbrıs’ın düze çıktığı anlamına gelmemektedir. Kriz sonrasında Kıbrıslılar daha uzun süre sıkıntı çekecek ve ekonomi olumsuz ya da  düşük büyümede seyrederek akışkanlığını kaybedecektir.
Aynı zamanda ekonomik güçlerin yer değiştirmesi ve fon ile uzmanlık bilgisi ihtiyacı, ekonominin yıkılan devlerinin yarattığı boşluklar üzerinden en uygun fırsatları yakalamaya başlayan yabancı yatırımcılar için yolları açmaktadır.

(1) Ides of March: Tarihi olarak Roma Cumhuriyeti’nden Roma İmparatorluğu’na geçiş sürecinin dönüm noktalarından kabul edilen Julius Sezar’ın 
M.Ö.44 yılında öldürüldüğü ve Roma takviminde 15 Mart gününe denk gelen tarih.