Suriye İç Savaşı Tırmanırken Suriye Türkleri?
Yazar: Ümit Özdağ
30 TEMMUZ 2012 PAZARTESİ
Çünkü, Suriye'de rejimin çökmesi ile devletin çökmesi arasında bir fark yok. Bundan dolayı, Suriye'de demokrasiye geçişin kontrollu olması ve devletin çökmesine izin verilmeden Baas rejimi ile muhalefet arasında bir uzlaşmanın bulunması bir zorunluluktu. Oysa,Ankara kısa bir süre bu seçeneği denedikten sonra Suudi Arabistan ve Katar'ın peşinden sürüklenerek, Suriye'de devlet ve rejimin kontrolsuz çöküşüne neden olacak bir sürecin en etkin oyuncusu oldu.
Suriye'de rejim sallanırken ortaya çıkan veya Baas rejimi tarafından Ankara'yı cezalandırmak için bilinçli olarak öncelikle bırakılan suriye'nin kuzeyindeki güç boşluğundan faydalanan PKK Suriye'nin kuzeyindeki bazı kentleri ele geçirdi. Esad rejimi ise Şam'da denetimi kaybetmesi durumunda iç savaşı daha uzun süre devam ettirebilmek amacı ile Nusayrilerin yoğun bir şekilde yaşadığı ve mezhepsel zemininin güçlü olduğu Akdeniz kıyısındaki Lazkiye'den güneye doğru inen hatta yığınak yapıyor. Suriye'nin değişik bölgelerinde yaşayan Nüsayrilerde bu bölgeye bir iç göç başlatmış durumdalar. Sunni Araplar ise kendi aralarında çok parçalı olmak ile birlikte % 60 civarında çoğunluk ülke geneline yayılmış durumda. Dünya ve Türk basını bu gruplardan bahsederken Suriye'nin en büyük milli gruplarından birisini oluşturan Türklerden ise hiç bahsedilmemekte ve adeta yok sayılmaktadırlar.
Halep'e gelince kentin mimarisi ve insani dokusu ile Türk karakteri görülür. Ancak neden ise bu kadar yakın olan Suriye Türkleri hiçbir zaman Türkiye'nin mesela Kerkük Türkleri gibi gündeminde olmamıştır.
Oysa Suriye Türkleri sadece Osmanlı devletinin bölgeyi ele geçirmesi sonrasında Suriye'ye yerleşmiş " Evlad-ı Fatihan " değildir. Aksine Anadolu'da Türk varlığından önce bugün ki Suriye coğrafyasında bir dizi Türk devleti ve beyliği kurulmuştur. Bunlardan birisi de Suriye Selçuklu devletidir.Osmanlı devleti de Suriye'yi resmi adı " Et Devletül Türkiye " olan Mısır Türklerinin elinden Yavuz Sultan Selim Han döneminde almıştır. Suriye Türklerinden kaza ile bahsedilir ise "Aaa evet, Bayır-Bucak Türkmenleri" denilip geçilir. Oysa Suriye'de Türkler bu ülkenin kuzeyden güneyde değişik bölgelerine yayılmışlardır.
Halep Türkleri Gaziantep ağzı ile konuşan, milli kimliklerini muhafaza eden bir Türk grubudur. Lazkiye Türkleri veya diğer adı ile Bayır-Bucak Türkleri Hatay ağzı ile konuşan ve milli kimliklerini muhafaza eden bir Türk grubudur.Lazkiye'nin 10 kilometre kuzeyinden başlayan Bayır-Bucak Türklerinin köy ve kasabaları Hatay'a kadar uzanır. Rakka Türkleri Şanlıurfa ağzı ile konuşuyorlar. Bu ayni zamanda Kerkük ağzına yakın bir Türkçe. İdlip Türkleri Hatay'ın güney batısında yerleşikler ve büyük ölçüde asimile olmuş durumdalar. Türk olduklarını bilmekle beraber Arapça konuşmaktadırşar. Hasek/Kamışlı bölgesinde geniş bir Türk köylü ağı var.Humus Türkleri, Suriye'nin en yoğun asimilasyona maruz kalan Türkleri. Kısa bir süre önce Esad rejiminin baskı altına aldığı Humus'un Bab Amr semtinin % 60'ı Türklerden oluşturmaktadır. Şam'ın aristokrat aileleri Türk kökenli ailelerdir ve Şam'da büyük bir Türk nüfusu yaşamaktadır. Golan Türkleri Suriye Türklerinin en şanssızları arasındadır. 1967 Arap-İsrail Savaşı'nın önemli bir bölümü Golan Tepelerinin Türk köyleri bölümünde olmuştur. Köylerini ve evlerini kaybeden Golan Türkleri ki sayıları 50 bin civarındadır, Şam'ın banliyölerinde yaşamaktadır. Golan Türklerinin milli bilinçleri yüksektir.
Suriye Türklerinin Anadolu'dan uzun süre kopmadığını biliyoruz. Ancak kırsal alanda yaşayan Türkler milli kimliklerini korurken, kentler de yaşayanlar daha hızlı asimile oldular. Milli Mücadele sırasında Halep Türkler, Antep'in Fransız/Ermeni Ordusuna karşı direnişine lojistik destek vermişlerdir. 1939'da bir Halepli Türk Ankara'dan önünde ayyıldız olan şapkalar alıp Halep'te Türklere dağıtınca Türklere yönelik baskılar artmıştır. 1959'da Mustafa Hamet isimli bir Türk Türkmen partisi adlı bir parti kurmayı istedi ise de reddedilmiştir. 1994'de Bayır-Bucak Türkleri bir aydın hareketi başlatmak istediler ise de Hafız Esad tarafından şiddetle bastırılmıştır. 1600 Türk aydın hapishaneye atılmış, sivil hakları ellerinden alınmış, diplomaları iptal edilmiştir.
Suriye'de etnik dağılımı veren bazı yabancı kaynaklar da Türklerin oranı 22 milyon toplam nüfusun % 1'i olarak verilmektedir. Oysa 1995'de Suriye nüfusu 14 milyon iken Gazi Üniversitesinden Prof. Dr. Fatih Kirişçioğlu Avrasya Dosyası dergisinde yazmış olduğu makalede Suriye Türklerinin yerleşim bölgelerini köy köy tek tek vererek, Türk varlığını ortaya koymuş ve kendi hesapları sonucunda Türkmen nüfusun 1 milyon civarında olduğunu kaydetmiştir.
Bu ise % 7.5-8 arasında bir orana tekabül etmektedir. Bugün 22 milyonluk bir Suriye'de bunun anlamı 1.5 milyon'dur. Prof. Dr.Kirişçioğlu'nun araştırmasının bazı eksikleri olduğu kabul edilir ise 1995'de tespit edilemeyen Türk nüfusu ve artışı ile birlikte Suriye'de Türklerin sayısı 1.5 ile 2 milyon arasında gidip gelmektedir.
2011'de ise Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi'nden (ORSAM) Ali Öztürkmen, Bilgay Duman ve Oytun Orhon'un yapmış olduğu yerinde incelemelere dayanan "Suriye'de Değişimin Ortaya Çıkardığı Toplum:Suriye Türkmenleri" çalışmanın sonucu ise Türk olduğunu bilmekle beraber anadili Türkçeyi konuşamayan Türkler ile birlikte Suriye'deki Türk nüfusunun 3.5 milyon olduğu açıklanmıştır. ORSAM raporuna göre Şam'da 460 bin, Halep'de 975 bin, Hama'da 350 bin, Humus'da 835 bin, Lazkiye'de 385 bin, Tartus'da 50 bin, Rakka'da 120 bin, İblid'de 25 bin, Dera'da 75 bin, Kuneyra'da 50 bin ve diğer bölgelerde 175 bin olmak üzere 3.5 milyon Türk Suriye'de yaşamaktadır. ORSAM Türk Dış İşleri Bakanlığına bağlı/destekli olarak çalıştığı için ORSAM'ın bu raporu aynı zamanda Türk devletinin de hafızasını yansıtmaktadır. ORSAM raporunda verilen sayı Araplaşmış Türkleri de ettiği ve muhtemelen bir ölçüde yüksek oranlar verdiği için yüksek çıkmaktadır.
Sonuç itibarı ile Suriye bir iç savaşa doğru ilerler iken sayıları 1.5 milyon ile 3.5 milyon arasında değişen Türklerin bir önemli özelliği de iç savaşın üç aktif tarafı olan sunni Araplar, Kürtler ve Nüsayriler ile ayrı ayrı sınırdaş olmalarından dolayı yarın bu üç grup tarafından da ayrı ayrı hedef alınma ihtimallerinin çok büyük olduğudur. Diğer bir ifade ile Suriye'deki en örgütsüz, siyasal bilinci geri ve silahsız toplum olan Suriye Türkleri iç savaşın en kolay avı durumuna düşeceklerdir. Ayrıca El Kaide ile Irak iç savaşı sırasında gelişen selefi örgütler bir yandan PKK diğer yandan Türklere yönelik katliamlara başladığı zaman Suriye Türkleri kendilerini tam bir mezbaha ortamında bulacaklardır.
Suriye'de muhalefete hem destek veren hem de ABD, Suudi Arabistan ve Katar istihbaratlarının silah ve diğer lojistik desteği akıtmasını sağlayan Ankara'nın Esad rejiminin çöküşü veya Şam'da çöküşü sonrasında yaşanacak iç savaş sırasında korunmaları ve Suriye'nin yeniden yapılması sürecinde demokratik haklarına sahip olmaları konusunda hangi hazırlıkları yaptıkları meçhuldür.
Yapılması gereken ilk şey Suriye Türklerini Türk ve dünya kamuoyuna tanıtacak, varlıklarını anlatacak bir tanıtım/diploması sürecininbaşlatılmasıdır. Suriye Türklerinin siyasal temsilini üstlenen ilk adı Suriye Türkleri Derneği olan siyasal oluşum Suriye'de olayların başlamasından sonra Suriye Demokratik Türkmen Hareketine dönüşmüştür. Ankara, Suriye Demokratik Türkmen Hareketi'nin Ankara tarafından desteklenen Suriye Ulusal Konseyi'ne dahil olmasını sağlamıştır. Ancak bundan sonraki süreçte Suriye Demokratik Türkmen Hareketi tam anlamı ile hem Türkiye hem Suriye muhalefeti tarafından dışlanmıştır. Ankara'da bu dışlanmayı engellemek için çaba sarf etmemiştir. Ankara, Suriye Türklerinin milli kimliklerinden vazgeçerek sunni Araplar içinde erimelerini telkin etmekten vazgeçmeli, aksine demokratik Suriye'de milli kimliklerini muhafaza etmelerinin Türkiye-Suriye ilişkileri içinde sağlıklı olacağını görmelidir.
Suriye Demokratik Türkmen Hareketine yakın kaynaklar Suudi Arabistan ve Katar'ın finanse ettiği silahlar Suriye'de Türkiye üzerinden dağıtılırken Türkmenlere silah verilmediğini ileri sürmektedirler. Oysa Suriye Türkleri ağır bir baskı altındalar. Silahsız oldukları için kolay hedef olma durumundalar. Örneğin Bayır-Bucak Türkmenlerinin köy ve kasabaları ile dolu olan bölgedir. Bayır-Bucak bölgesinin Bayır kesiminin büyük bir bölümü isyancıların denetimindedir. Sadece Yayladağ'ı sınır kapısı bölgesi ile o bölgede bulunan ve çoğunluğu Ermenilerden oluşan Kesep adlı belde Esat yönetiminin elindedir. Kesep'den gelen Ermeni çeteleri Türk köylerini basarak tehditler savurmaktadır.
Ayrıca bu Kesep beldesinin sahil kısmında bulunan Karaduran (Arapça: Elsemra) bölgesine kalabalık bir PKK grubu yerleşmiş durumdadır.
Nüsayriler Bayır-Bucak bölgesinde Türk köylerini her gün bombalıyor ve füze ateşi altına alıyor. Bayır-Bucak Türklerinin kendilerini savunmak için yapabileceği çok bir şey yoktur. 2700 Bayır-Bucak Türkü PKK, Ermeni çeteleri ve Nüsayri saldırılarından dolayı Yayladağ'da bir sığınmacı kampında yaşamaktadırlar.
Öte yandan Halep'de günlerden buyana süren Suriye Ordusu ile isyancılar arasındaki çatışmalar ağırlıklı olarak Haydariye, Holuk, Sahur, Şeyh Faris, Şeyh Hıdır, Bostanpaşa, Bağrıyanık gibi Türk mahallerinde gerçekleşiyor. Sebebi Türkler silahsız oldukları için mahallerini koruyamamaktadırlar.Türk kaynaklar Halep'te Kürtlerin semtleri silahlı gruplar tarafından korunduğu için Özgür Suriye Ordusu'nun bu bölgeye girmediği ve Suriye Ordusu'nun da bu mahallelerde isyancı olmadığı için girip çatışma çıkarmadığı ileri sürülmektedir. İsyancılar Türk mahallerine geliyor, bunun üzerine Suriye Ordusu zevkle Türk mahallerini bombalıyor. Halen Halep'den 100 binin üzerinde Türk kuzeye Kilis ile Halep arasındaki Türk köylerine kaçmış durumda. Şehir ve köylerde ilaç ve bebek maması sıkıntısı had safhadadır. Kısa bir süre içinde de gıda sıkıntısının başlayacağı ifade ediliyor.
Bu arada Suriye'ye giren silahların bir bölümü hiç kullanılmadan gömülmektedir. Çünkü Esad rejimi Şam'dan çekildikten sonra başlayacak iç savaş için Türkler dışında herkes hazırlık yapmaktadır.
Ve son olarak altı çizilmesi gereken husus Özgür Suriye Ordusu'nun her geçen gün biraz daha selefi cihadist bir çizgiye kaymakta ve El Kaide'nin ordu içindeki etkisinin artmaya devam etmektedir. Bir tarafta Nusayri milisleri diğer tarafta El Kaideci milisler birbirlerini yok etmek için hazırlanacaklardır. Bunu Irak yıllarca yaşamıştır. Sunni ve Şiiler Irak'ta birbirlerini gaddarca kelimenin tam anlamı ile gırtlaklayarak kesmişlerdir. İsmi Ömer, Ebubekir veya Ali, Hüseyin olduğu için binlerce insan öldürülmüştür. Bugün de Irak'ta El Kaide'nin başı çektiği şii-sunni katliamı devam etmektedir.
Şimdi Irak pratiğinin Suriye'ye taşınmaya başladığını görülmektedir. Thomas Friedman bundan dolayı 24 Temmuz 2012'de New York Times gazetesindeki yazısının başlığını Syria is Iraq diye koymuştur. Suriye'ye demokrasiden önce katliam gelecektir. Ve muhtemelen bu katliam Hafız ve Beşar Esad'ın birlikte yaptıkları katliamlardan daha korkunç olacaktır.
Suriye böyle bir geleceğe doğru hızla ilerlerken, Suriye Türkleri ise Ankara'da muhatap bulamadıklarını ifade etmektedirler. Daha doğrusu kendileri ile görüşülmesine rağmen ortaya somut bir sonuç çıkmamaktadır. Vakit çok geç olmadan Suriye Türklerinin taleplerinin ciddi bir şekilde dinlenmesi ve karşılanması için harekete geçilmesi gerekiyor.
..