Çanakkale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Çanakkale etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

7 Aralık 2018 Cuma

HAYAL KENT/ KUMKALE, ÇANAKKALE 1915 DONANMA BOMBARDIMANI İLE TARİHTEN SİLİNEN OSMANLI KASABASI.


HAYAL KENT/ KUMKALE, ÇANAKKALE 1915 DONANMA BOMBARDIMANI İLE TARİHTEN SİLİNEN  OSMANLI KASABASI.




17 Mart 2015


Ben ordunun kayıtsız şartsız, bütün esrarı ile Alman heyet-i askeriyesine tevdi ve teslim edilmesinden çok müteessir idim. Daha karar verilmezden evvel tesadüfen bu vakaya muttali olduğum vakit, sesimin erişebileceği makamata kadar itirazatta bulunmağı vazife addetmiş idim. Hiç kimse itirazlarıma cevap vermedi. Cevap vermeye lüzum görmedi. Mustafa Kemal(1916)

“HAYALETKENT/ KUMKALE” İsimli kitabım 18 MART 2015 tarihinde AMAZON Yayınlarından çıkmış ve okuyucuların hizmetine sunulmuştur.

Halen amazon yayınlarından çıkan diğer 21 kitabım gibi “Hayalet Kent/Kumklae” kitabım, kitapçılardan değil, internet vasıtasıyla aşağıdaki adresten temin edilebilir. Siparişler dünyanın her noktasına en geç üç gün içinde DHL kargo ile ulaştırılmaktadır.

(http://www.amazon.com/Kumkale-Hayalet-Dr-Tahir-Tamer/dp/1508874425/ref=sr_1_1?ie=UTF8&qid=1426595624&sr=8-1&keywords=tamer+kumkale)

Bu yıl 18 Mart ve 25 Nisan 2015’de onurla yad edeceğimiz binlerce kahramanlık destanının yazıldığı  Çanakkale Savaşının üzerinden tam bir asır geçmiştir. Bu savaşın milletimiz için ve özellikle ailemiz için çok özel bir anlamı vardır. Çünkü daha nice yüzyıllar taşınacak soyadımız Çanakkale-Kumkale savaşında kan dökerek alınmıştır.

Çanakkale Savaşlarında yönetim katı tarafından iyi bilinen ama dile getirmekten özellikle kaçınılan bir tarihi gerçek vardır. Bu gerçek 300 yıllık alt yapısı ve kültür zenginliği ile tanınmış Kumkale Nahiyesinin 25 Nisan 1915’te Fransız müstemleke askerlerinin yaptıkları çıkarma sonunda tamamen yakılıp yıkılarak bir daha oturulamaz hale getirilmesi ve dolayısıyla bu tarihi kasabanın  tarihten silinmiş olmasıdır.

Bu kitabın hikayesi 25-27 Nisan 1915’te, yani tam bir asır önce Çanakkale Boğazını aşıp İstanbula ulaşmaya çalışan dünyanın en büyük donanmasının  topçu ateşleri ile tarihten sildiği 300 yıllık bir Osmanlı kasabasının etrafında dönmektedir.

Soyadımız Kumkale’dir. Ama ailemiz Kumkale’li değildir. Kumkale, ile olan ilgimiz;  Osmanlı yüzbaşısı olan dedemiz Tahir Beyin 1914 yılı Kasımında Çanakkale’yi savunmak için İstanbul’da teşkil edilen 3 üncü Tümen, 39 uncu Piyade Alayı, 1 inci Taburuna 2 nci Piyade Bölük Komutanı olarak atanması ile başlamıştır. Muharebeden tam 92 yıl sonra Kumkale muharip gazisi olan dedesi Tahir Kavak Bey ile ayni ismi taşıyan torunu Emekli Kurmay Albay Tahir Tamer Kumkale’nin  bölgede Kumkale Muharebesinin anısını ve Kumkale Kültürünü yaşatmak için yaptığı çalışmalarla bu ilgi devam etmiştir.

1915’te tamamen yıkılıp yokedilen eski Kumkale Nahiyesi’nin yeniden canlandırılması ve Kumkale Şavaşı şehit ve gazilerine hakkettikleri değerin verilmesine, en az Gelibolu şavaşlarının şehit ve gazilerine gösterilen ilginin aynisinin Kumkale’de de gösterilmesine kadar çalışmalara devam edeceğim. Ve bu can bu bedende kaldığı sürece  şehitler diyarı Kumkale’nin anısını daima yüceltmek için çalışmalarımı özveri ile sürdüreceğim.

Çanakkale 1915 destanını yaratanlar bize bu ülkeyi kanlarıyla ve canlarıyla armağan ettiler. Ülkeyi sonsuza kadar yaşatmak, fakat yaşananlardan ders alarak ayni acıları yaşamadan huzur ve refah dolu bir gelecek temin etmekte bizim nesillere düşüyor. Bize bu kutsal vatan topraklarını emanet eden bu nesilleri çok iyi tanımak ve onları iyi anlayarak yeni nesillere anlatmak zorundayız.

Peki, biz, 20 nci yüzyılın askerlik tarihindeki en büyük anıtı olan ve şimdi de 100’üncü şeref yılını milletçe idrak ettiğimiz Çanakkale Savaşını yeterince biliyor muyuz?

Keşke, bu sorunun cevabı olumlu olsaydı. Ve biz gençlerimizi Çanakkale savaşı ruhu ile yetirebilseydik. Keşke, Türk milleti olarak vatan topraklarımız için neler yapabileceğimizi bizlere kanlarıyla ispatlayan aziz ecdadımızın kutsal emanetlerine sahip çıkabilseydik..

Ben bu kitapla Çanakkale Zaferinin 100 üncü yılı anma törenleri vesilesiyle  dedem Kumkale Malul Muharip Gazisi Tahir Beyin aziz hatırasını yaşatmak istedim. Yüz yıl önce bir gecede tamamen yıkılarak tarihten silinen bir Osmanlı şehrinin yıkılmasına şahit olan dedeme ahde vefa borcunu ödemek istedim. Bugün sadece harabeleri kalan ve tamamen unutulmuş olan Kumkale Kasabası çevresinde olanları gündeme getirmeye çalıştım. Ben belki Kumkale için yaptıklarımla sonuca tam başarıya ulaşamadım. Ama iyi bir kapı açtım. İnanmış kişilerin yapılan tüm engellemelere rağmen bazı şeyleri başarabileceklerini belgelemek istedim.

İnanıyorum ki bizden sonraki nesiller de Kumkale’yi sahiplenecek ve tarihteki haklı yerine taşıyacaklardır. Bize kanlarıyla bu toprakları vatan yapan aziz ceddimin ruhları şâd, mekanları cennet olsun.

Dr. Tahir Tamer Kumkale

http://www.kumkale.net

www.kumkale.wordpress.com

https://kumkale.wordpress.com/2015/03/17/hayal-kentkumkale-canakkale-1915-donanma-bombardimani-ile-tarihten-silinen-osmanli-kasabasi/


***

6 Haziran 2016 Pazartesi

ÇANAKKALE RUHU







ÇANAKKALE RUHU., 



Çanakkale Ruhu
Hasan Basri Pehlivan 
Çanakkale, 

Türk Milleti açısından ne kadar büyük bir zafer ise işgalciler için bilhassa - üzerinde güneş batmayan imparatorluk- olarak adlandırılan için o denli büyük bir hezimettir. İngiliz İmparatorluğu için Çanakkale hezimeti, geride travmatik hatıralar bırakmıştır. 

16 Mart 2015 Pazartesi 11:40


Birinci Dünya Savaşı'nda, birçok cephede savaşan Türk milleti için Çanakkale Savaşı Milli Mücadele'nin adeta bir provasıdır. 

Tarihin en kanlı çarpışmalarına sahne olan bu savaş, bütün cepheleri ile bir destan gibidir. Bu kahramanlık destanı; çeliğin, ateşin ve teknolojinin karşısında inancın, azmin, sabrın ve gayretin zaferidir. Bomba ve mermi sağanağına karşı -bir gül bahçesine girercesine - yürüyen mehmetçiğin ruh halini, Gazi Mustafa Kemal; “ Bombasırtı Olayı (14 Mayıs 1915) çok önemli ve dünya harp tarihinde 
eşine rastlanması mümkün olmayan bir hadisedir. Karşılıklı siperler arasındaki mesafe, sekiz metre, yani ölüm muhakkak... 

Birinci siperdekilerin hiçbirisi kurtulmamacasına, hepsi düşüyor. 

İkinci siperdekiler, yıldırım gibi onların yerine gidiyor. 



Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kuran-ı Kerim okuyor ve Cennet’e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise, Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak, cehennem gibi kaynıyor. 
Yirmi düşmana karşı her siperde bir nefer, süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor. İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren, dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan, tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.” şeklinde tasvir etmektedir. İşte Gazi'nin sözlerinde ifadesini bulan bu yüksek ruh, Türk milletinin, tarihin her döneminde ortaya çıkan, en mümeyyiz vasfıdır. Düvel-i muazzamanın bu “ Hayasız akını ” karşısında, insan bedeninden ve insan kanından örülen tarihin en büyük müdafaa hattı, Türklüğün ve İslamlığın son kalesini işgalden korurken, dünya tarihini de değiştirmiştir. 

Çanakkale, Türk Milleti açısından ne kadar büyük bir zafer ise işgalciler için bilhassa -üzerinde güneş batmayan imparatorluk - olarak adlandırılan İngiltere için o denli büyük bir hezimettir. İngiliz İmparatorluğu için Çanakkale hezimeti, geride travmatik hatıralar bırakmıştır. 
Bunların en önemlisi; Kraliyet'in en seçkin askeri birimlerinden biri olan Norfolk Alayı'nın başına gelenlerdir. Ne yazık ki mehmetçiğin kanı ve alın teri ile yazılan bu kahramanlık destanı da hurafelerle gölgelenmiştir. Kahraman mehmetçik karşısında ağır kayıplar veren Norfolk Alayı şahsında İngiliz İmparatorluğu büyük bir prestij kaybı yaşamıştır. İngilizler, Çanakkale de yaşadıkları yenilgiyi hiç bir zaman kabul edemediler. Üstünde güneş batmayan imparatorluğun hiç yenilmeyen armadası ve ordusu nasıl olur da Avrupanın hasta adamına 
yenilebilirdi! Bu mağlubiyetin bir mazereti olmalıydı. Gerek halkın kapıldığı derin korkuyu ve üzüntüyü hafifletmek gerekse İngiliz kibrini bu hezimetten kurtarmak için mağlubiyetin sebepleri konusunda geniş çaplı bir soruşturma başlatılmış ve uydurma bir rapor hazırlanmıştır. 
Buna göre “Sir Horace Beauchamp'ın kumanda ettiği alay, altmış numaralı tepeye doğru saldırıya geçer. Bu esnada gökyüzünde, büyük, beyaz bir bulut belirir ve bir anda ortalık sisle kaplanır. Alayın, bulutun içine girdiklerini görürler; büyük ve beyaz bulut, bir hortum gibi askerleri içine çeker, birkaç dakika sonra sis dağıldığında, ortada alaydan bir eser kalmaz.” Bu mizansende o kadar ileri gidilir ki; 
“Kraliyetin bu en özel ve kutsanmış gücü, Türkler karşısında o kadar büyük ve tanrısal bir savaş verirler ki, Tanrı onları kutsamak için sessizce yanlarına almıştır” yalanına dahi başvurulumaktan çekinilmez. Bizim açımızdan bakıldığında ise Norfolk Alayına gerçekte ne olduğu, meçhul değildir. Norfolk Alayı sis altında topçu desteği ile altmış numaralı tepeye doğru ilerlediğinde, kahramanca çarpışan mehmetçiğin inancı ve gayreti karşısında, alayın 267 kişilik bir bölüğü, çember içine alınarak imha edilmiş, kalanlar ise esir edilerek, bunlardan yaralı olanları, hastanede tedavi altına alınmıştır. 

Esas garip çelişki ise İngilizlerin kendi halkını kandırmak için uydurduğu bu hikayenin, Türk milletine mucize olarak takdim edilmesidir. 
Türk askerinin dehasının ve savaş kaabiliyetinin seçkin örneklerinden biri olan bu çarpışmanın - gökten inen bulutun çekip aldığı düşman askerleri- mizanseni ile gölgelendirilmesi, mehmetçiğin akan kanına ve alınterine hakaret etmektir. 
Ortaya konan somut belgeler karşısında, gerçekle alakası olmadığı ispat olunan bu tarihi hadisenin, hala ısrarla ruhani olaylarla tevil edilmeye çalışılarak, Türk evladına bir marifet gibi anlatılması esef vericidir. İnanç, savaşan askerin en büyük silahıdır. 



Askerin azmi ve gayreti ayrıca Allah'ın inayeti olmadan, hiçbir savaşın zaferle sonuçlanması da mümkün değildir. İngiliz askeri işgal için, Türk askeri ise vatanını savunmak için eline silah almıştı. Mehmetçik haklıydı ve şüphesiz Allah bizimle birlikteydi. Mehmetçik bu kadar haklı ve bu kadar üstün olmasa “bedrin arslanları” ile kıyas edilemezdi. Eğer zafer sadece bir ilahi hediye olsa idi, Yüce Peygamber bizatihi savaş meydanlarında yer almaz ve mübarek dişini şehit vermezdi. Eğer zafer sadece ilahi bir hediye olsa idi, şüphesiz ki Allah, en sevdiği kulundan ve Resulünden kolay bir zaferi esirgemezdi. Zaferi getiren; vatan sevgisi, millet sevgisi, Allah ve peygamber sevgisi ile mayalanmış inanç, azim, sabır ve gayretle yoğrulmuş kahramanlık ruhudur. Çanakkale zaferi ne yalnız mucizeler yumağıdır nede maneviyattan arındırılmış bir maddi mücadeledir. Çanakkale zaferi Mehmetçiğin olağanüstü gayretinin ve azminin Allah’ın inayeti ile taçlanması ile oluşmuş bir destandır. Allah hepimize Çanakkale ruhunu hakkıyla anlamayı ve yaşamayı nasip eylesin. Bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.                                                                                               

Hasan Basri Pehlivan

Kaynak //http://www.gazete2023.com/dusunce-analiz/canakkale-ruhuhasan-basri-pehlivan-h32255.html


Gazete2023

****