İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Nisan 2017 Cumartesi

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SÜRECİNDE ORTA DOĞU’YA YAHUDİ GÖÇÜ, BÖLÜM 5




 İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SÜRECİNDE ORTA DOĞU’YA YAHUDİ GÖÇÜ, BÖLÜM 5


Sonuç 

Savaş dönemi bütün Avrupa’yı kasıp kavuran bir Nazi dehşeti içinde geçmesine rağmen başta Yunanistan olmak üzere Polonya, Çekoslovakya, Macaristan, Romanya, Avusturya ve hatta Fas ve Cezayir gibi Afrika ülkelerinden binlerce Yahudi de Gestapo’nun gazabına uğrar, binlercesi toplama kamplarında ve gaz odalarında hayatlarını kaybeder. Hayatta kalmayı başaran, bir şekilde ülkelerini terk ederek kaçmaya çalışan ve büyük oranda da Filistin’e gitmeye çalışan Yahudilere ise neredeyse hiçbir ülke yardımcı olmaz ve destek vermez. İngiltere uzun vadeli politikasına uygun olarak Yahudi göçmenlere sınırlama ve kısıtlamalar getirirken ayrıca askerî tedbirlerle de göçmenleri taşıyan gemileri Akdeniz’de durdurarak onları Kıbrıs’a yönlendirir. Diğer Avrupa ülkelerinin de ıstırap çeken bu insanlara yardımları yok denecek kadar azdır ve bu ülkeler son derece gönülsüzdür. 

Özellikle gemilerle Karadeniz ve Marmara’yı geçerek Akdeniz’e ulaşmayı ve Filistin’e gitmeyi planlayan Yahudi göçmenlere yardım konusunda en büyük 
destek ise Türkiye’den gelir. Savaş ve Alman işgali sırasında ‘Büyük Açlık’230 dönemini yaşayan, günde ortalama 3000 kişinin açlıktan öldüğü 
Yunanistan’a yardım eden, İtalyan ve Alman esirlerinin mübadelesini tarafsızlığını koruyarak İzmir ve Mersin’de gerçekleştiren Türkiye ayrıca 
Almanların ve İngilizlerin elindeki esirlere, işgal altındaki ülkelerdeki muhtaç insanlara yardım konusunda da tamamen insani nedenlerle ön plana çıkar. 
Avrupa’nın dört bir köşesindeki esirlere, parçalanmış ailelere ve muhtaçlara çeşitli gıda malzemeleri ve yardım paketleri gönderilirken Nazilli, Niğde, 
Muğla, Nevşehir, Edirne başta olmak üzere pek çok ilde aşevleri ve kamplar kurularak Türkiye’ye sığınmış veya iltica etmiş insanlara destek sağlanır. 

Yahudilerin Filistin’den önce İngiltere tarafından zorla getirildikleri Kıbrıs’taki kamplar ‘özel hayatın bilinmediği bir cehennem, insanoğlu tarafından inşa edilmiş en çirkin mimari, açık hava hapishanesi’ olarak nitelendirilirken İngilizlerse bu göçmenleri ‘yığın, güruh, kaçak, yasa dışı, kanunsuzlar’ olarak ifade eder. Böylece ‘unutulan adanın Yahudileri’ altyapısı olmayan, yazın sıcaktan, kışın soğuktan perişan oldukları, susuzluktan kırıldıkları ve aç kaldıkları, askerî düzenin hâkim olduğu bir tür esir kampında iki seneyi aşkın bir süre geçirmek zorunda kalırlar. Bütün bu olumsuz ve zor şartlara rağmen Türkiye’nin devlet geleneğine sahip büyük bir devlete yakışır vakar ve olgunluk içerisinde bu insanlara yardıma devam etmesi ise bugün bile hatırlanması ve ibret alınması gereken bir tarih sayfasıdır. 


DİPNOTLAR;

1 Fahir Armaoğlu; 0. Yüzyıl Siyasî Tarihi (1914 -1995), İstanbul, s. 407. 
2 A. g. e.; s. 407. 
3 Douglas Frantz-Catherine Collins; The Untold Story of The Struma And World War II’s Holocaust At Sea, Death On The Sea, Harpers Collins Press Yay., 
New York, 2003, s. 19. 
4 Yehuda Bauer; Flight and Rescue;Brichah, Newyork, 1970, s. 153. 
5 Douglas Frantz-Catherine Collins; s. 29. 
6 Çetin Yetkin; Batılıların Kirli Yüzü Struma, Otopsi Yay., İstanbul, s. 13. 
7 Nicholas Bethell; The Palestine Triangle, Steimatzky’s Agency Ltd. Pres, Londra, 1979, s. 77. 
8 Yetkin; s. 25. 
9 Amos Delon; Çöküşe Tırmanış; Alman Yahudilerinin Öyküsü 1743-1933, Gözlem Yay., İstanbul, 2002, s. 446. 
10 Mark Mazower; Inside Hitler’s Greece; The Experience of Occupation 1941-1944, Yale University Press, Londra, 1993, s. 239. 
11 Photini Constantopolou-Thanos Veremis; Documents On The History of The Greek Jews, Yunanistan Dışişleri Bakanlığı ve Atina Üniversitesi Siyasal Bilgiler Bölümü, Kastaniotis Editions, Atina, 1998, s. 34. 
12 Bu kamp esasında 2000 kişiye ancak yetecek bir kapasiteye sahip olmasına rağmen, zaman içinde kampta 10.000 civarında Yahudi’nin tutulduğu da olur. 
13 Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği, Tarih 2002, İstanbul, 2002, s. 63. Clogg; s. 161. 
14 Constantopolou- Veremis ; s. 255. 
15 a.g.e.;s. 265. 
16 Mazower; s. 256. 
17 BA; 030.18.01.02.92.85.5. 
18 Bethell; s. 77. 
19 Rıfat N. Bali; Savaş Yıllarında Türkiye Yahudileri, Toplumsal Tarih, Sayı 121, İstanbul, Ocak 2004, s. 90. 
20 Rıfat N. Bali; Aliya: Bir Toplu Göçün Öyküsü 1946-1949, İletişim Yay., İstanbul, 2003, s. 190. 
21 Frantz- Collins; s. 48. 
22 BA; 030.10.206.407.31. 
23 Örneğin içinde 20 Romen Yahudi’nin bulunduğu geminin 16 Mayıs 1941’de saat 11.00’de Rumelifeneri’nde motoru bozulur. Gemi bir römorkör vasıtasıyla 
Büyükdere’ye getirilir. Ayrıca Avrupa isimli gemi 22 Yahudi Romen’le 25 Ağustos 1942 günü Karaburun bölgesinde, Dora vapuru 15 Yahudi Romen’le Karataş 
Burnu bölgesinde ve Tacorw isimli vapur da 1 Ekim 1942 tarihinde 120 Yahudi Romen’le yine Karaburun’da batar. Bu üç vapurdaki 157 Yahudi göçmen 
olaya müdahale eden ekipler tarafından kurtarılır ve İstanbul, Çatalca ve Karataş’ta enterne edilir. Gemi personelinin sorgusunda bu göçmenleri, Türk limanlarına bırakmak şartıyla pazarlık yaptıkları ve buna göre anlaştıkları; Romen olan kaptanların Suriye ve Filistin’e gittikleri takdirde muharip devlet uyruklu oldukları için esir edilecekleri endişesiyle yolculuğa devam etmeyerek gemilerini Türk sahillerinde bıraktıkları ve Romanya’ya dönecekleri anlaşılır ve “Hülasa bu kafileler behemehal Türkiye’ye yük olarak kalır. ”BA.030.10.99.641.13. 
24 BA; 030.10.99.641.13. 
25 Bethell; s. 97. 
26 a.g.e.; s. 97. 
27 BA; 030.10.99.641.13. 
28 BA; 030.18.01.02.93.122.16. 
29 BA; 030.10.119.814.3. 
30 İkdam; 6-8 İkinci teşrin 1941, Vakit, 27 Haziran 1941, 2 ve 3 Temmuz 1941. 
31 Batırılan mülteci taşıyan gemilere ilaveten bazı Türk gemileri ve tekneleri de silahlı saldırılar sonucunda batmaktan kurtulamaz. Bunlardan en bilineni ise 
23 Haziran 1941 tarihinde “Refah” vapuru ile 19 deniz subayı, 19 deniz astsubayı, 68 deniz eri, İngiltere’de havacılık eğitimine gidecek olan 1 hava subayı ile 20 hava öğrencisinden oluşan personel ile 28 kişilik gemi personeli Mersin’den hareketlerinden yaklaşık 5 saat sonra 22.30 sularında atılan bir torpille batar. Bu facia sonrasında filikalarla Karataş’ta karaya çıkarılan kazazedelerin toplam sayısı ise 32’dir. Refah vapurunun batmasıyla beraber hayatını kaybedenlerin sayısı ise toplam 167 kişidir. Öte yandan 5 Kasım 1941 tarihinde İstanbul Boğazı’ndan hareketle İğneada ve Midye arasında seyretmekte olan Türk bandıralı “Kaynakdere” motoru da bir denizaltı tarafından durdurulur ve mürettebatının İğneada’ya çıkarılması istenir. Bunun hemen akabinde de bir torpille motor batırılır. Bundan 16 gün sonra batırılan ise “Yenice” vapurudur ve Bulgaristan’ın Vasilikos açıklarında torpillenmiştir. Bu arada 23 Şubat 1942 günü kimliği bilinmeyen bir denizaltı tarafından torpillenen Çankaya isimli küçük balıkçı gemisinden mürettebatın bazıları İhsan-ı Hüda motoru tarafından kurtarılır, bazıları da yüzerek karaya çıkarlar. BA; 030.10.119.814.3. 
32 BA;030.10.110.736.16. 
33 BA;030.18.01.02.92.94.10. 
34 BA;030.10.110.736.18. 
35 Frantz- Collins; s. 48. 
36 Yetkin; s. 42. 
37 Frantz- Collins; s. 139. 
38 Bali; s. 97. 
39 Avner Levi; Türkiye Cumhuriyeti’nde Yahudiler, İletişim Yay., İstanbul, 1992, s. 148. 
40 BA; 030.10.99.641.7. 
41 Türkiye’de kalabilmek amacıyla farklı yollara başvuranlar da söz konusudur. Örneğin 1935 yılında Almanya’da ortaya çıkan Yahudi aleyhtarlığı üzerine memleketini terk etmek zorunda kalan, Türkiye’ye gelen ve 1937’den itibaren de İstanbul’a yerleşmek üzere daimi ikamet tezkeresi almak üzere müracaat eden Edit Norden isimli kadın kendisine Türkiye’yi terk etmesi için 1939 yılında 20 günlük bir süre verilmesine rağmen bu kararı uygulamaz ve Türkiye’de kalabilmek amacıyla bir Türk vatandaşıyla hülle bir evlilik gerçekleştirir. Yapılan araştırmada Türk vatandaşlığına geçmediği, elindeki Alman pasaportu ve Alman vatandaşlığı kimliğini koruduğu, nüfus müdürlüğüne evliliğini onaylattırmadığı ve evliliğinde samimi olmadığı ortaya çıkar. Böylece söz konusu kadın 3529 sayılı kanunun 25. maddesi gereğince 21 Şubat 1939 günü sınır dışı edilir. BA; 030.10.99.641.7. 
42 BA; 030.110.736.5. 
43 BA; 030.110.736.5. 
44 BA; 030.200.369.19. 
45 BA; 030.206.407.2. 
46 BA; 030.206.407.2. 
47 Emrullah Tekin, Alman Gizli Operasyonları ve Türkler, IQ Yay., İstanbul, Aralık 2001, s. 160. 
48 BA; 030.246.664.16. 
49 Söz konusu anlaşmanın harp esirleriyle ilgili olan 38. maddesinin 1. ve 2. fıkrası şu şekildedir: “Harp esirlerine irsal edilecek veya onlar tarafından gönderilecek mektup, para veya kıymetli eşya irsalatı ve posta kolileri gerek doğrudan doğruya, gerekse aynı mukavelenamenin 77. maddesinde tasrih edilen istihbarat büroları tarafından gerek mürsel ve mürselünileyh, gerekse mutavassıt memleket idarelerince bilumum posta rüsumundan muafiyeti ve harp esirlerine mahsus teberru ve yardım ayniyat eşyasının bilumum ithalat vesair tekaliften ve devlet tarafından işletilen şimendifer nakil masraflarından istisnası” söz konusudur. BA; 030.178.234.7. 
50 BA; 030.178.234.9. 
51 BA; 030.178.234.30. 
52 BA; 030.178.234.30. 
53 Avram Galanti; Türkler ve Yahudiler Tarihi, Siyasi Tetkik, İstanbul, 1947, s. 136. 
54 Söz konusu bu bilim insanları ve sanatçılar arasında Sosyal Bilimler alanında Erich Auerbach, Clemens Bosch, Wilhelm Eberhard, Walter Gottschalk, Hans Gütterbock, Ernst E.Hirsch, Alfred Isaac, Gerhard Kessler, Benno Landsberger, Fritz Neumark, Hans Reichenbach, Ernst Reuter, Helmut Ritter, Georg Rohde, Wilhelm Röpke, Walter Ruben, Alexander Rüstov, Leo Spitzer, Andreas Bertalan Schwartz, Andreas Tietze, Fen Bilimleri ve Tıp alanında Fritz Arndt, Hugo 
Braun, Leo Brauner, Friedrich L. Breusch, Wilhelm Salomon Calvi, Friedrich Dessaur, Albert Eckstein, Erich Frank, Otto Gerngross, Wolfang Gleissberg, Felix Haurowitz, Alfred Heilborn, Karl Hellmann, Julius Hirsch, Joseph Ingersheimer, Alfred Kantorowics, Kurt Kosswig, Wilhelm Liepmann, Werner Lipschitz, Edward Meichior, Rudolph Nissen, Siegreid Oberndorfer, Wilhelm Peters, Philipp Schwartz, Hans Winterstein, Güzel Sanatlar, Mimarlık, Müzik ve Tiyatro alanında ise Rudolf Belling, Carl Ebert, Paul Hindemith, Clemens Holzmeister, Leopold Levy, Gustav Oelsner, Ernst Praetorius, Bruno Taut, Eduard Zuckmayer de bulunmaktadır. 
55 Levi ; s. 148-149. 
56 Frantz-e Collins; s. 159. 
57 Yetkin; s. 36-37. 
58 Şefik Okday; Osmanlı’dan Cumhuriyete Padişah Yaveri İki Sadrazam Oğlu Anlatıyor, İstanbul, 1988, s. 128’den aktaran Çetin Yetkin; s. 37. 
59 Mazower; s. 256. 
60 25 Ocak 1943-1 Eylül 1944 döneminde Rodos’ta görev yapan Selahattin Ülkümen’in Rodos Başkonsolosluğu görevine gidişi de son derece maceralı olmuştur. Alman savaş uçakları tarafından defalarca bombalanan konsoloslukta göreve başlayabilmek için İzmir’den kayık kiralamak zorunda kalan Ülkümen, işgal sonrasında da Yahudileri ve bu Yahudilere yardım ettikleri gerekçesiyle bölgede kayıkçılık yapan Türkleri temerküz kamplarına göndermek isteyen Alman işgal kuvvetleriyle çatışmaya girer; ancak hepsinin hayatını kurtarmayı da başarır. Kurtulanlar arasında Türk kayıkçılarla beraber 30 da Yahudi bulunmaktadır. Çetin Yetkin; s. 35. 
61 Constantopolou- Veremis; s. 284. 
62 Frantz- Collins; s. 170. 
63 BA; 030.10.99.641.13 
64 BA; 030.18.01.02.102.45.7. 
65 Hurewitz; s. 173. 
66 BA; 030.10.99.641.7. 
67 BA; 030.10.110.736.16. 
68 BA; 030.10.266.793.45. 
69 Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bk. Ulvi Keser; İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin Yunanistan’a Yardım Faaliyetleri; Yardım Et Komşu, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Yay., Ankara, 2005. 
70 BA; 030.10.219.476.15. 
71 BA; 030.10.232.563.15. 
72 Bu arada Filistin’e gitmek için Türkiye’ye transit vize ile giren; fakat Suriye yetkilileri tarafından kabul edilmeyerek geri çevrilen 1 Romen, 2 İspanyol, 1 İngiliz olmak üzere 143’ü Bulgar pasaportu taşıyan 147 Yahudi, Hayfa’ya gitmek için Türkiye’den yardım talebinde bulunur. 
Öncelikle İslahiye’de bekletilen grubun 105 kişilik ilk grubu, trenle İstanbul’a getirilir ve burada Yahudi teşkilatına teslim edilir. Trenle tekrar Suriye’ye veya vapurla Filistin’e gitmeleri hâlinde, Yahudi teşkilatından teslim alınacaklarından bu kişilerle ilgili teslimat ve isim listeleri son derece 
itinayla yapılır. Bu gruba daha sonra İstanbul’da bekletilen 40 kişilik grup da ilave edilir ve İstanbul’dan kalkan Aksu vapuruyla bu göçmenler 16 Ekim 1945 günü Hayfa’ya gönderilirler. 
BA; 030.10.55.368.14 ve BA; 030.10.110.736.18. 
73 Avner Levi; Türkiye Cumhuriyetinde Yahudiler-Hukuki ve Siyasi Durumları, İletişim Yay., İstanbul, 1992, s. 148. 
74 Savaş döneminde İngiltere’nin özellikle Akdeniz’de uyguladığı ambargo ve kısıtlamalara karşı çıkan tek ülke Panama olduğundan uluslararası sularda sefere çıkan neredeyse bütün gemiler de Panama bandıralıdır. 
75 BA; 030.10.124.881.6. 
76 BA; 030.10.124.881.6. 
77 Frantz- Collins; s. 177. 
78 BA; 030.10.171.185.21. 
79 BA; 030.10.171.185.21. 
80 Hurewitz; s. 140. 
81 Bethell; s. 113. 
82 Yakın Tarihimiz Ansiklopedisi; Milliyet Yay., İstanbul, (Yayın tarihi belli değil.) s. 204. 
83 BA; 030.10.171.185.21. 
84 BA;030.10.171.185.21. 
85 Sualtı Araştırmaları Derneği Batık Araştırmaları Grubu; “M/V Struma Gemisi Enkazı Ön Teknik Rapor” Sualtı Dünyası dergisi, Eylül 2000, s. 19. 
86 Hurewitz; s. 141. 
87 BA,030.10.171.185.21. 
88 Bu Yahudilere yardımcı olmaya çalışanlardan birisi de o dönemde genç bir iş adamı olan Vehbi Koç’tur. The Standart Oil şirketinin Ankara temsilcisi konumunda olan Archibald Walker, Almanya ile ciddi ticari bağlantıları olan, Viyana’daki bürosunda Adolf Eichmann’a satış temsilcisi olarak görev veren birisidir. 
Geminin İstanbul’a demir atmasından sonra yolcular arasında Socony-Vacuum’s firmasının Romanya temsilcisi Martin Segal ve ailesinin de 
bulunduğunu öğrenen Walker onlara yardımcı olmaya karar verir. Bu noktada yardım istediği kişi ise Vehbi Koç olacaktır. Derhâl bakanlıkta İhsan Sabri Çağlayangil ile görüşen Vehbi Koç, buradan da İçişleri Bakanı Faik Öztrak’ın yanına gider ve ondan yardım sözü alır.www.eretzyisroel.org. 
89 Söz; 1 Mart 1946. 
90 Buna göre İngiltere, Yahudiler için Filistin’de bir yurt bulunabilmesi için her türlü çabayı göstereceğini, Filistin topraklarının bunun için uygun olduğunu; ancak o topraklarda yaşayanların yurttaşlık ve dinî haklarına zarar verilmeyeceğini belirtir. Ayrıca 7 Şubat 1939 tarihli toplantı sonrasında Araplarla Yahudilerin bir araya gelemeyeceklerini bildirmeleri üzerine İngiltere hükûmeti de Sömürgeler Bakanı Malcolm McDonald tarafından hazırlanan “Beyaz Kitap” ile 10 yıl içinde Filistin’e 
bağımsızlık verileceğini, bu durumun ilgili tarafların iş birliği ve uyumuna bağlı olduğunu, ilk beş yıllık dönemde Filistin’e göç edeceklerin sayısının da 75.000 
ile sınırlı kalacağını açıklar. Kudüs’te faaliyet göstermekte olan Yahudi Ajansı Kurumunun başkanlığını yapmakta olan David Ben Gurion’un Beyaz Kitap ile ilgili düşünceleri ise “Beyaz Kitap yokmuş gibi savaşacağız ve savaş yokmuş gibi de Beyaz Kitap’la savaşacağız.” şeklindedir. Wilson; s. 173. 
Ayrıca bk. Çetin Yetkin; s. 19. 
91 Hurewitz, 1942 sonunda %10’luk kısmı kadınlar olmak üzere İngiliz ordusunda 18.800 Filistinli Yahudi’nin görev yapmakta olduğunu, bu personelin 1600 kişilik kısmının Hava Kuvvetleri personeli, 400 kişilik kısmının Donanma ve geriye kalanların da Kraliyet Kara Kuvvetleri personeli olduğunu belirtir. 
Bu Yahudi askerî gücünün neredeyse tamamı Avrupa, Akdeniz ve Afrika’daki operasyonlarda görevlendirilmiştir ve Yunanistan’da esir düşen İngiliz askerleri 
arasında yaklaşık 1000 tane de Filistinli Yahudi bulunmaktadır. Yehuda Bauer ise Filistin’deki ordusunda görev yapmaya başlar.92 Esasında İngiltere’nin Beyaz Kitap uygulamasıyla ortaya attığı şey insani duygulardan tamamen uzak; ancak geleceğe yönelik bölgesel menfaatlerini ilgilendiren hususlardır. Orta Doğu’da Yahudi nüfusunun kaçak yollarla gelmiş mültecilerle devamlı olarak artması bölgede İngiltere’ye karşı nefret ve düşmanlık duygularının; 
dolayısıyla da Almanlara ve Nazi siyasetine sempati duygularının yükselmesine neden olur. En kısa şekliyle İngiltere’nin Orta Doğu politikası 
Avrupa’da yaşanan soykırımla değil, ulusal menfaatler göz önüne alınarak şekillendirilir. Beyaz Kitap çerçevesinde uygulanmaya başlayan kotalarla 1 
Nisan 1939-31 Aralık 1942 döneminde 38.930 Yahudi de Filistin’e girmeyi başarır.93 Aynı günlerde 600 Yahudi, 9-11 Mayıs 1942 tarihinde Newyork’ta 
toplanıp Filistin’de bir İsrail devleti kurulması konusundaki kararlılıklarını gösterirler.94 Almanya bir yandan müttefiklerine karşı savaşan İngiltere bir 
yandan Orta Doğu’da zengin petrol kaynaklarının üzerinde oturan ülkeleri diplomasi ve mali destek kanalıyla etkisi altına almaya çalışır. Filistin işte tam 
bu noktada oyunun en önemli parçası hâline gelir ve sadece kazanmaya endekslenmiş İngiltere’nin oyunu kaybetmeye neredeyse hiç niyeti yoktur.95 
Bu arada 27 Aralık 1939 tarihinde Bükreş’ten Reginald Hoare tarafındankaleme alınan bir mektupta ise 700 kadar Yahudi göçmenin hâlen Sakarya 
isimli bir gemide oldukları, gemide elektrik ve ısıtma sistemi olmadığı ve gemidekilerin çoğunun zatürree oldukları belirtilir.96 İngiltere bir yandan 
büyük bir göç hareketini engelleyeceğini hesaplarken bir yandan da Arap 500.000 Yahudi nüfusundan 25.700 kişilik bir grubun İngiliz ordusuna katıldıklarını, siyasi nedenlerden İngiltere’nin bu Yahudilerin askerlik girişimi konusunda gönülsüz ve çekimser kaldıklarını ifade eder. Yehuda Bauer; Flight and Rescue;Brichah, Newyork, 1970, s. 62. Ayrıca bk. J.C.Hurewitz; Struggle for Palestine, Greenwood Pres, Newyork, 1968, s. 127. 
92 14 Mayıs 1948’da İsrail devletinin kurulduğuna dair 36 Yahudi ileri gelen tarafından açıklanan deklarasyonda da “…Dünyanın farklı bölgelerinden gelen Yahudilere 
ilaveten Nazi soykırımından kurtulanlar zorluklardan, kısıtlamalardan ve tehlikelerden korkmadan İsrail’e göç etmeye devam etmişler ve insanca bir yaşam hakkı, özgürlük ve kendi ülkelerinde samimi bir yorgunluk duygusundan asla vazgeçmemişlerdir. Bu ülkenin Yahudi toplumu bütün gücüyle Nazi güçlerine karşı askerlerinin kanları ve bütün savaş gücüyle barışsever ülkeler ve özgürlük mücadelesine katkıda bulunmuşlar ve Birleşmiş Milletleri kuran halklar arasında kabul edilmeye de hak kazanmışlardır...” ifadesine yer verilir. Wilson; 183. 
93 Hurewitz; s. 140. 
94 Evan M. Wilson; Decision On Paletsine;How The U.S.Came To Recognize Israel, Hoover Institution Press, Kaliforniya, 1979, s. 24. 
95 İngiltere uygulamaya geçirdiği yaptırımları ve kısıtlamaları yürütebilmek için Avrupa ülkeleriyle de iş birliği içine girme çabasındadır. Örneğin 1939’da Bulgaristan’a 
verilen bir notada Bulgar bandıralı herhangi bir gemide Yahudi göçmenlerin bulunması hâlinde geminin yolcularıyla derhal Bulgaristan’a geri gönderileceği bildirilir. 
Aynı durum Romanya bandıralı gemiler için de geçerlidir. Bu arada benzer bir uygulama Filistin sahillerinde de yürürlüğe konulur ve Yahudi göçmenleri taşıyan herhangi 
bir geminin sahile yanaşması veya tahlisiye sandalları vasıtasıyla bu Yahudileri gizlice kıyıya çıkarma girişiminde bulunması hâlinde Yahudilerin, gemi kaptanları ve mürettebatının tutuklanması ve sandalların açık denize çıkarılması konusunda kanun çıkartılır. Struma gemisinin trajik sonunun İngiltere’nin bu politikasında çok büyük bir payı vardır. Frantz- Collins; s. 54. 
96 Bethell; s.87. 
97 Bauer; s. 273. 
98 FO.PIO; Communique nu. 5. 13 Ağustos 1946. 
99 Frantz ve Collins; s. 54-55. 
100 Bethell ise Milos ve Pacific gemilerindeki toplam yolcu sayısını 1760 olarak belirtir. Buna göre Atlantic isimli gemide de yaklaşık 1500 kişi bulunmaktadır. Bu gemilerdeki mülteci sayısıyla ilgili olarak Hurewitz ise “…Majeste Hükûmeti Alman kontrolü altındaki topraklardan kaçan mülteciklerden ilgisini esirgememektedir. Fakat Filistin hükûmeti el konulan iki buharlı gemideki 1771 yolcuya ülkede kalma müsaadesi verilmeyeceğini açıkladı.” ifadesine yer verir. J. C. Hurewitz; Struggle for Palestine, Greenwood Pres, Newyork, 1968, s. 140. 
101 Frantz ve Collins; s. 54-55. 
102 Kıbrıs valisi ise yolcuların gemiden inmesine müsaade etmez ve yolcuların her an patlak verecek bir salgın hastalıktan kırılabileceklerini, geminin kapasitesinin çok üzerinde yolcu taşımakta olduğunu, yıkanma ve temizlik ihtiyaçları için hiçbir kolaylık tesisinin bulunmadığını, yemek yeme imkânının ise hiç olmadığını dile getirir. Valinin asıl sıkıntısı beslenmeleri İngiliz idaresi tarafından karşılanan gemidekilerin günlük masrafının 75 Sterlin olmasıdır. 
Bakanlık gemilerin Kıbrıs’a ulaşmasından hemen sonra yayınladığı bir genelgeyle gemilerin düşman ajanları taşımakta olduğunu ve gemideki genç Yahudilerin 
Filistin’in güvenliğini tehdit edeceklerini duyurur. İngiliz Sömürgeler Bakanlığı yaklaşık 4000 kadar Yahudi göçmeni ne yapacağını düşünürken hükûmet de söz konusu Yahudi göçmenleri bir İngiliz sömürgesi olan Mauritius adasına gönderme kararı alır. Adanın İngiliz valisiyle yapılan görüşmelerde 4000 kadar göçmenin kendi yataklarını getirmeleri, muhafızların kontrolünde bulunmaları ve sağlık problemleriyle ilgili olarak da doktor sağlanması hâlinde adaya gelebilecekleri kararlaştırılır. 
103 Patlamanın olduğu anda gemide mültecilerle ilgili soruşturma yapmakta olan Haganah üyesi Yahudi polis memuru Boby Lustig’den aktaran Bethell; s. 93. 
104 www.jafiorg.mil/education/100/act/38zion.html. 
105 Hurewitz; s. 140 ve Bethell; s. 96. 
106 FO. Sömürgeler Bakanlığının 11 Haziran 1941 tarihli NC/9 Nicosia 30.10.1816 sayılı telgrafı. 
107 J.C. Hurewitz; Struggle for Palestine, Greenwood Pres, Newyork, 1968, s. 95. 
108 Gruber; s. 64. 
109 Bu bölge esasında Birinci Dünya Savaşı döneminde de İngiltere ve Fransa tarafından askerî amaçlı olarak kullanılmıştır. 
ATASE, K. 2680, D.210, F.1-37, 1-63, 1-64, 1-65, F.1-59, 1-60, 1-61, 1-62. 
110 Mark Schulman; “Larchmont Ex-Prisoner Returns to Famagusta”, Larchmont Gazete, 24 Kasım 2003. 
111 Söz; 9 Ağustos 1946. 
112 Eleftheria; 14 Ağustos 1946. 
113 FO.PIO; Communique Confidential Pres Comments. nu. 5, 14 Ağustos 1946. 
114 Esperini gazetesi “Rusya’daki komünistler de böyle yapmayacaklardır. 
115 Gruber; s. 62. 
116 a.g.e.; s. 65. 
117 Bu şekilde Yahudilere su satan Hüseyin Nafi Rıza ile 12 Ekim 2006’da Gazi Mağusa’da yapılan görüşme. 
118 1945-Mayıs 1948 döneminde yasa dışı yollarla Filistin’e gelenlerin sayısı ise 69.878 olur. Bu sayının 52.384 kişilik grubu ise İngilizler tarafından Kıbrıs’a sevk edilenlerdir. Toplam 66 gemiyle gerçekleştirilen bu operasyon sırasında 40 tanesi İtalyan limanlarından olmak üzere 64 gemi Avrupa’dan, 2 gemi Kuzey Afrika’dan hareket etmiştir. Ayrıntılı bilgi için bk. 
www.hri.org/news/cyprus/eng/1998 ve www.washington-report.org/backissues. 
119 Eleftheriya; 15 Ağustos 1946. 
120 Hürsöz; 1 Eylül 1946. 
121 A.g.g; 4 ve 6 Eylül 1946. 
122 Mark Schulman; “Larchmont Ex-Prisoner Returns to Famagusta”, Larchmont Gazete, 24 Kasım 2003. 
123 Hürsöz; 5 Eylül 1946. 
124 A.g.g; 4 Eylül 1946. 
125 A.g.g; 9 Eylül 1946. 
126 The Cypriot; 9 Eylül 1946. 
127 A.g.g.; 17 Mayıs 1947. 
128 Laub; s. 25. 
129 Hürsöz; 17 Mayıs 1947. 
130 Hürsöz; 4 Mart 1948. 
131 Morris Laub; Last Barrier To Freedom; Jewish Holocaust Survivors on Cyprus 1946-1949, Kaliforniya, 1985, s. 6. 
132 Başta Balkan ülkeleri olmak üzere Avrupa’dan kaçarak Kıbrıs adasına gelmeye çalışan ve burada açılan kamplarda tutulan Yahudilerle ilgili olarak resmî makamların kabul ettikleri ve kullandıkları ifade “illegal” yani “kanun dışı” olur. 
133 Mark Schulman; “Larchmont Ex-Prisoner Returns to Famagusta”, Larchmont Gazete, 24 Kasım 2003. 
134 Laub; s.10. 
135 Söz; 14 Haziran 1947. 
136 Bu iki gemi İbranice de Atzmaut ve Kibbutz Galuiot olarak bilinirler ve Pan York “Hürriyet”, Pan Crescent ise Diyasporada toplanmak” anlamına gelmektedir. 
137 Shalom Eitan’dan aktaran http://www.jewishgen.org/Yizkor/libkany/lip001.html. 
138 Laub; s. 41. 
139 1946’dan başlayarak 1948 sonuna kadar kamplarda Yahudi nüfusu konusunda Destination Palestine kitabının yazarı Ruth Gruber 50.000’e yaklaşan bir nüfustan bahseder. Bu rakam kampların kapatıldığı tarihe yaklaşıldığında neredeyse 50.000’in de üzerindedir.Herald Tribune; 15 Ağustos 1948. 
140 Hürsöz; 6 Şubat 1948. 
141 Kadınların saçlarının sıfır numara olarak tıraş edilmesi ikinci Dünya Savaşı döneminde Yahudi direniş örgütleri tarafından sıkça müracaat edilen yollardan birisidir. Özellikle Yahudilere karşı davranışlar içine giren ve Nazi güçleriyle iş birliği hâlinde olan kadınlar tespit edilip derhâl tıraş edilerek bütün kamuoyuna ifşa edilirler. 
142 Laub; s. 18. 
143 FO.PIO; Communique Confidential Pres Comments. nu. 5, 16 Ağustos 1946. 
144 Buna göre 1946 tarihli Muhaceret Kanunu üzerinde bazı değişiklikler yapılır ve bu yeni kanuna göre herhangi bir sebeple bir muhacirin gözaltına alınması ve söz konusu muhacirin kaçmaya çalışması hâlinde Kıbrıs Valisinin verdiği yetkiye dayanarak silahlı muhafızlar tarafından kişiye derhâl ateş edilecek ve kişinin açılan ateş sonucunda hayatını kaybetmesi durumunda da onu vuran İngiliz askeri kanunlar önünde hiçbir şekilde suçlu kabul edilmeyecektir. Yeni kanunla ayrıca herhangi bir sebeple toplanmış olan muhacirlerin dağılmaları konusunda silahlı muhafız tarafından yapılacak uyarıya aldırış edilmemesi hâlinde zor kullanılacak, müşterek bir gayeye hizmet etmek üzere toplanan kalabalık da aynı şekilde dağılmaları istendiğinde derhâl dağılacak, aksi davranış gösterilmesi ve mukavemet edilmesi hâlinde silah kullanmak dâhil her türlü tedbir alınacaktır. Bu durumda silah kullanan İngiliz askeri veya polisi kanun önünde kesinlikle sorumlu tutulmayacaktır. The Cyprus Gazette; 20 Ağustos 1946. 
145 Hürsöz; 14 Kasım 1946. 
146 A.g.g; 17 Kasım 1946. 
147 A.g.g; 30 Kasım 1946. 
148 Bu komitenin bütün çalışanları Filistinli Yahudilerden oluşmaktadır. Kamp içindeki bütün görüşmeler, yapılan bütün çalışmalar, toplantılar, hazırlanan bütün raporlar da İbranice olarak hazırlanır. Bu komite tarafından yapılan seminer çalışmalarında yaklaşık 1800 kişi eğitimden geçirilir. 
Bu arada kampta tesis edilen bir matbaa vasıtasıyla gazete de çıkarılmaya başlanır. Bunlara ilaveten 4000 kitaplık bir kütüphane de göçmenlerin hizmetine girer. Öte yandan 
Amerika Birleşik Devletleri, Fransa ve İngiltere’de bulunan komitenin bürolarına gönderilecek raporlar ise İngilizce olarak hazırlanır. 
149 FO.PIO; News Item. 29 Ağustos 1946. 
150 FO.PIO; News Item. 29 Ağustos 1946. 
151 FO. PIO;.Communique nu. 7, 9 Eylül 1946. 
152 Hürsöz; 14 Mayıs 1947. 
153 Shalom Eitan’dan aktaran http://www.jewishgen.org/Yizkor/libkany/lip001.html. 
154 Shalom Eitan’dan aktaran http://www.jewishgen.org/Yizkor/libkany/lip001.html. 
155 FO.PIO; Communique. No.3. 16 Ağustos 1946. 
156 Hürsöz; 20 Ağustos 1946. 
157 İngiliz yetkililerin bu Yahudi kalabalıkla ilgili olarak kullandığı ifade ise “yığın, sürü veya güruh” anlamına gelebilecek olan “mob” kelimesidir. FO.PIO; Communique Confidential Pres 
Comments. nu. 1, 18 Ağustos 1946. 
158 Hürsöz; 20 Ağustos 1946. 
159 İngiliz askerlerinin bundan sonra da özellikle silahlı nöbet tuttukları kampların girişleri, ana nizamiyeler, nöbetçi kulübeleri gibi yerlerde Yahudi göçmenlere yaklaşımları çok da müsamahakâr olmayacaktır. Örneğin 13 Ocak 1948’de Dikelya kampından Ksilodimbu kampına geçmek isteyen ve bu konuda izin almayan üç Yahudi de aynı şekilde İngiliz askerlerinin açtıkları ateş sonucu ağır yaralanırlar. İki kamp arasında yaklaşık 100 metre kadar bir mesafe bulunmasına rağmen İngilizler kendilerinden müsaade alınmadan kamplar arasında geçişlere kesinlikle izin vermediklerinden aykırı davranışlarda bulunan Yahudiler açılan ateş sonucu 
yaralanırlar. Hürsöz; 20 Ocak 1948. FO.PIO; Communique Confidential Pres Comments. nu. 1, 18 Ağustos 1946. 
160 Vakit; 10 Eylül 1946. 
161 Hürsöz; 10 Eylül 1946. 
162 A.g.g.; 10 Eylül 1946. 
163 A.g.g; 11 Eylül 1946. 
164 A.g.g.; 11 Eylül 1946. 
165 A.g.g; 11 Eylül 1946. 
166 Hürsöz; 8 Eylül 1946. FO.PIO Communique Confidential Pres Comments. News Item.11 Eylül 1946. 
167 Belediye Başkanı ayrıca adaya gelecek insanlara şefkat ve merhamet gösterilmesi gerektiğini ve bu insanların bütün umutlarının dikenli teller arasında gölgelendiğini ifade eder. Adada yaşayan insanlar arasında Yahudi göçmenler konusunda ilk harekete geçenler de uzun zamandır adada yaşamakta olan Kıbrıslı Yahudilerdir. 
Larnaka kaza komiserine müracaat eden Kıbrıslı Yahudiler kendilerinin kamplara girebilmeleri konusunda yardımcı olunmasını talep ederler. Kendi aralarında bir heyet teşkil eden ve bir de sözcü seçen Yahudiler amaçlarının kamplarda kalanlara yardım olduğunu da açıklarlar. Bu arada oluşturulan bir başka heyet vasıtasıyla da ada sathında yardım faaliyetlerine girişilir ve daha ilk etapta yaklaşık 100 Kıbrıs Lirası yardım toplanır. Para yardımlarına ilaveten özellikle giyecek malzemeleri ve elbiseler de toplanmaya başlanır. Kıbrıs’ta yaşamakta olan yaklaşık 100 kadar Yahudi’nin yardımcı olmaya çalıştıkları göçmenlerin bir kısmının daha önce Yunanistan’da yaşadıkları ve özellikle Selanik’te oturmakta oldukları öğrenilir. Kıbrıslı Rumlarla Kıbrıslı Türklerin kamplara ve buralarda kalan Yahudilere karşı ilgileri ise genellikle savaş ekonomisiyle perişan olmuş ekonominin ve hayat şartlarının gittikçe kötüleşeceği yönündeki endişeleriyle doğru orantılıdır. Genellikle Rumca gazetelerin ısrarlı yazıları sonucunda bu konuda halk arasında belirgin bir hoşnutsuzluk ortaya çıkar ve Yahudiler adadan ayrılıncaya kadar artarak devam eder.FO.PIO; Communique Confidential Pres Comments. nu. 5, 14 Ağustos 1946. 
168 Hürsöz; 5 Aralık 1946. 
169 Ateş; 10 Aralık 1946. 
170 Hürsöz; 6 Aralık 1946. 
171 A.g.g; 6 Aralık 1946. 
172 Kampların hiçbirinde isim olmamasına rağmen Yahudi göçmenler bu üst geçide “42. Cadde” ismini verirler. Kamplardan birine gizlice temiz su getirildiği veya kamplara yeni gelenler olduğu yönünde duyumların alınması üzerine “42. Cadde” üzerindeki trafik de yoğunlaşır. Böylece bu üst geçide yeni bir isim daha bulunur ve köprü Varşova’da Naziler tarafından Yahudilerin Aryan sokaklarında yürümelerini engellemek için yapılan köprüye atfen “Varşova Gettosu Köprüsü” olarak da anılmaya başlar. 
173 Hürsöz; 6 Aralık 1946. 
174 FO.PIO; News Items, 30 Ağustos 1946. 
175 FO.PIO;.News Items,17 Eylül 1946. 
176 Eleftheria; 16 Ağustos 1946. 
177 Laub; s. 15. 
178 A.g.e ; s. 25. 
179Çocukların sünnetleriyle ilgili olarak sandak ve mohel tespit edilir ve Yahudi göçmenler gelenek ve göreneklerini bu kamplarda da yaşatmaya çalışırlar. 
Çocuklarla ilgili bu sünnet törenlerinde kirvelik görevini yapacak olanlar genellikle ailenin yaşça büyük bir üyesi olmakla birlikte bu özellik çok fazla ön plana çıkarılmaz. 
Sandak çocuğa kirvelik yapan kişi, Mohel ise sünneti yapan kişidir. www.hri.org/news/cyprus/eng/1998. 
180 Laub; s. 100. 
181 a.g.e.; s. 100. 
182 Bu kadar sıkıntılı bir ortamda nasıl çocuk doğurabildikleri sorusuna bir Yahudi kadının cevabı ise “Hitler’in kurallarına göre bir kadın eğer hamileyse derhâl öldürülür. 
Kadınlar kendi ırklarının devamını sağlamaktadırlar ve ölüm listelerinde de ilk sıradadırlar. Bugün çocuk doğurabilen bütün kadınlar birer çocuk yapmaya kararlıdır. 
Bu bizim Hitler’e cevabımızdır. İşte İsrail’i böyle hayatta tutacağız. Bir çocuk doğurup yaşatabilirsen işte demokrasi budur.” olur. Herald Tribune; 15 Ağustos 1948. 
183 Laub; s. 91. 
184 FO.PIO; Communique Confidential Pres Comments. nu. 5, 11 Eylül 1946. 
185 FO.PIO; Communique nu. 6, 19 Nisan 1947. 
186 Bu kamplarda yaklaşık iki yıl kalmış olan Bar-İlan Üniversitesi öğretim üyesi Meir Kasirer ile 17 Ağustos 2004 tarihinde yapılan görüşme. 
187 FO.PIO; News Item. 29 Ağustos 1946. 
188 FO.PIO; News Items. 30 Ağustos 1946. 
189 FO.PIO; News Items. 30 Ağustos 1946. 
190 Hürsöz; 1 Eylül 1946. 
191 Gazeteci Ruth Gruber ise yaşadıklarını “Daha önce de Yahudilerle çok yakın irtibat içinde olmama rağmen dünyadan tecrit edilmiş vaziyetteki Kıbrıs’ta nelerle karşılaşacağım konusunda tamamen hazırlıksızdım.” der.191 Kamplardaki sefaleti, susuzluğu ve ortalığa sinen pis kokuları ele alan Ruth Gruber “…Her akşam bu hapishane kamplarından ayrılıp Savoy Hotel’e döndüm ve bir saat banyo yaptım. Yine de üzerimdeki pis kokuyu gideremedim.”diyerek ifade eder. 
192 Cafer Ertuğrul ile 24 Nisan 2006 tarihinde Londra’da yapılan görüşme. 
193 Laub; s. 30. 
194 FO.PIO; News Items. 30 Ağustos 1946. 
195 Hürsöz; 24 Eylül 1946. 
196 FO.PIO; Communique Confidential Pres Comments. nu. 2, 28 Ağustos 1946. 
197 FO.PIO; Communique Confidential Pres Comments. nu. 2, 28 Ağustos 1946. 
198 FO.PIO; Communique Confidential Pres Comments. News Item.11 Eylül 1946. 
199 Laub; s. 31. 
200 Bir kaçma teşebbüsü sırasında ön plana çıkanlar ise başıboş köpeklerdir. Kamptan kaçmaya çalışan Yahudi, insanlara alışık olan bir köpeğin havlamasıyla yakalanır. 
Firarın köpekler tarafından yarım kalması üzerine ertesi gün kamplardaki Yahudi organizasyonlar tarafından civardaki bütün sokak köpeklerinin öldürülmesi yönünde bir 
talimat gelir. Her ne kadar bu konuda bazı itirazlar olsa da bu talimat yerine getirilir ve onlarca köpek gönüllü bir grup tarafından öldürülür. Gruber; s. 45. 
201 FO.PIO; Communique nu. 3, 21 Nisan 1947. 
202 FO.PIO; Communique nu. 2, 29 Kasım 1946. 
203 FO.PIO; Communique nu. 2, 29 Kasım 1946. 
204 Filistin hükûmetinin bu konuyla ilgili açıklamasında bu fiil “to absorb” olarak belirtilmektedir. 
205 FO.PIO; Communique nu. 6, 19 Nisan 1947. 
206 FO.PIO; Communique nu. 3, 21 Nisan 1947. 
207 FO.PIO; Communique nu. 6, 19 Nisan 1947. 
208 FO.PIO; Communique nu. 3, 21 Nisan 1947. 
209 FO.PIO; Communique nu. 7, 22 Nisan 1947. 
210 Rum gazeteleri ise başta Eleftheria olmak üzere “Bugün Karaolos kampında kalan Yahudilerden ne kadar şikayet edersek edelim onlara sempati göstermekten kendimizi alamıyoruz. Pazar günü kampta olan hadiseler bu zavallıların durumlarını düzeltmek için hükûmetin hemen harekete geçmesi lüzumuna bir işarettir.” şeklinde görüş bildirirler. Elefthriea; 20 Nisan 1947. 
211 Laub; s. 43. 
212 Ayrıca bu çocukların neredeyse tamamı farklı siyasi partilerin ve örgütlenmelerin koruması altında bulunmaktadır. Örneğin Knesset İsrael gemisiyle gelen toplam 
3845 Yahudi göçmenden 585’i çocuktur ve bu çocukların da %77’lik bir kısmını oluşturan 450’si öksüzdür. 1946’nın Aralık ayında kış kampı olarak bilinen Kamp 
64 Xylotymbou kampı açıldıktan sonra çocukların büyük bir kısmı bu kampta toplanır. 29 Haziran 1947 tarihi itibarıyla bu kampta 985’i öksüz olmak üzere toplam 1775 çocuk ve genç barınmaktadır. 
Bu çocukların %43’ü Polonya’dan, %32’si Macaristan’dan, %13’ü Romanya’dan, %7’si Çekoslovakya’dan, geri kalan %5’lik kısım ise farklı ülkelerden gelen çocuklardır. Çocukların farklı siyasi partilere ve fikirlere bağlı olmaları, kamplara geldikten sonra Siyonist ideolojiye uygun olarak yetiştirilmeleri ve kampların kendine has bir iç disiplin sisteminin bulunması nedeniyle kamplardaki zor yaşama şartları çocukları çok fazla etkilemez. 
Bu kamp daha sonra Yahudi göçmenler tarafından Kfar Noar olarak da isimlendirilecektir. Kamptaki çocuk sayısının her geçen gün biraz daha artmasıyla kamp arazisi de bölgedeki diğer kamp arazilerinin içine doğru genişlemeye başlar. Bu kampta çocuklara yönelik eğitim faaliyetleri Ocak 1947’den itibaren Chanoch Reinhold’un The Youth Aliya çerçevesinde kampta göreve başlamasıyla farklı bir boyut kazanır ve çocuklara geleceğe yönelik bir eğitim verilir. Özellikle çocukların daha rahat bir ortamda eğitim görmeleri konusunda çalışan Yahudi Yardım Birliği, “kamp içinde kamp” adı verilen bir sistem geliştirir ve yaklaşık 50 çocuk bu farklı uygulamadan istifade eder. Çocukların kendilerini özellikle fiziksel ve ruhsal olarak geliştirebilmelerini amaçlayan bu uygulamada çocuklara daha fazla yiyecek verilir. Günde üç yerine beş öğün yemek yiyen, beyaz çarşaflarda yatan, ders içi faaliyetlerde farklı uygulamalara tabi tutulan çocuklar günlük ortalama 3800 kalorilik gıda tüketirler. Böylece çocukların geçmişi unutmaları ve rahat bir ortamda sağlıklı büyümeleri hedeflenir. Kamplarda çocuklara yönelik eğitim vermek üzere Yahudi yardım kuruluşları tarafından büyük desteğin yanında İngilizler de bu konuda lojistik destek sağlamaya çalışırlar. Bu kişiler, kamplarda özellikle pedagojik formasyondan geçmiş kalifiye elemanlar arasından titizlikle seçilerek görevlendirilirler. P.I.O.; News Items. 30 Ağustos 1946. 

213 Laub; s. 21. 
214 FO.PIO; Communique nu. 1, 12 Eylül 1946. 
215 FO.PIO ;Communique nu. 3, 28 Eylül 1946. 
216 FO.PIO; Communique nu. 3, 28 Eylül 1946. 
217 www.jafiorg.mil/education/100/act/38zion.html. 
218 Ruth Gruber; Destination Palestine, Current Boks Pres, Newyork, 1948, s. 17.   
219 1960 yapımı olan filmde başrolleri ise Amerikalı ünlü aktör Paul Newman ile Eva Marie Saint, Peter Lawford, Sal Mineo arasında paylaşılır. Filmin yönetmenliğini ise Otto Preminger yapmaktadır. Filmin asıl ilham kaynağı ise 1958 yılında çok satanlar listesinde rağbet gören aynı adlı kitabın Amrikalı yazarı Leon Uris olur. Filme ilham kaynağı olan bir diğer yazar ise Ruth Gruber ve “Destination Palestine (Rota Filistin) isimli kitabı olur. 
220 Yehuda Bauer; Flight and Rescue;Brichah, Newyork, 1970, s. 316. 
221 Bethell; s. 321. 
222 a.g.e.; s. 327. 
223 www.jafiorg.mil/education/100/act/38zion.html. 
224 Bethell; s. 333. 
225 www.washington-report.org/backissues. 
226 www.washington-report.org/backissues. 
227 BA.; 030.10.266.793.49. 
228 Örneğin BM Genel Sekreteri Trygve Lie tarafından Başbakan Recep Peker’e yapılan Filistin muhacirlerine çadır yardımı konusundaki öneri 9 Aralık 1948 tarihli toplantıda ele alınır ve Kızılay tarafından 2000 mahruti çadır gönderilmesi kararlaştırılır. BA.; 030.18.01.02. 118.80.14. BA.; 030.01.124.799.5. BA.; 030.01.124.799.5. 
229 Toplam 39 seferde adaya 52.384 Yahudi göçmen getirilir; ancak burada belirtilen gemiler dışında da adaya gelen gemiler söz konusudur. 
Örneğin bu listede 15 Mart 1946 tarihinde Empire Rival gemisiyle gelen 544 erkek ve 153 kadın dışında 5 Ekim 1947 tarihinde Empire 
Rest vapuruyla gelen 390, Empire Comfort’la gelen 398, Snow Smith’le gelen 829 Yahudi göçmen, 4 Ekim 1947 tarihinde Empire Shelter’la gelen 402 Yahudi yoktur. Hürsöz; 7 Ekim 1947. 
230 İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi işgaline uğrayan Yunanistan’a Türkiye’nin yardım faaliyetleriyle ilgili olarak bk. Ulvi Keser; Yardım Et Komşu; 
İkinci Dünya Savaşı’nda Türkiye’nin Yunanistan’a Yardım Faaliyetleri, Kıbrıs Türk Kültür Derneği Yay., Ankara, 2005. 


***

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SÜRECİNDE ORTA DOĞU’YA YAHUDİ GÖÇÜ, BÖLÜM 4


 İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI SÜRECİNDE ORTA DOĞU’YA YAHUDİ GÖÇÜ, BÖLÜM 4


Yahudi Göçmenlere Yardım Faaliyetleri 

Kamplardaki Yahudi göçmenlere en büyük destek İngiltere ve Amerika’daki Yahudi kuruluşlarından gelir.148 Bu kuruluşlar arasında ilk sırayı ise Müşterek Yardım/Dağıtım Komitesi ve Yahudi Ajansı almaktadır. Bu kuruluşlar Yahudilerin giyim ihtiyaçlarını öncelikle İngiliz askerî depolarından sağlamaya çalışırlar.149 Başta çocuklar olmak üzere kamplardaki herkesin eğitimi yanında göçmenler için ana dilde bir gazete çıkarılması da öncelikler arasına alınır. Ayrıca dinî vecibelerini yerine getirmek isteyenlere yönelik dinî kitaplar ve yayınlarla özellikle kadınlar için şal temini planlanır. Çocuk pedagojisi ve terapisi ile spor alanında yardımcı olmak üzere iki eğitimli personel, 2 İbranice öğretmen ve bir haham da tahsis edilir ve kampa gönderilir. Ayrıca banyo, mutfak tuvalet, yemekhane, yatakhane gibi kolaylık tesisleri için de girişimlerde bulunulur.150 Bunun hemen ardından 10 Eylül 1946 tarihinde yardım malzemeleri Fuadiye isimli gemiyle Mağusa’ya gelir.151 İlk parti acil ihtiyaç listesinde tıbbi malzeme ve ilaçlar, kitap, anasınıfı ve kreş malzemesi, dinî eşyalar, giysiler de vardır.152 

Kamplarda Filistin’de faaliyette bulunan İşçi Partisi olarak bilinen Mapai, Hashomer Hatzair, dinî ağırlıklı partiler Agudas Israel, Mizrachi, hem 
İşçi Partisi hem de dinî parti gibi görünen Hapoel Hamizrachi, genel Siyonist eğilimleriyle Noar Zioni veya Betar başta olmak üzere 17 partinin bir temsilcisi ve bunların oluşturduğu bir sekreterya bulunmaktadır. Bu siyasi partiler o kadar organize ve etkili çalışmaların içindedir ki herhangi bir siyasi partinin üyesi olmayanlar aç kalmaktadır; çünkü bütün yemek ve yiyecekleri bu partiler dağıtmakta ve sadece kendi üyelerini koruyup kollamaktadırlar.153 
Kamplardaki siyasi çekişmeler ve rekabet öyle bir boyuta gelir ki bu durum hemen herkesi rahatsız etmeye başlar ve şiddete varan çatışmalar da yaşanır.154 

Ayrıca gelecekte kurulacak bir İsrail devletinin askerî çekirdeğini oluşturmak için liderlik vasıflarına sahip kimseler arasında Haganah tarafından gizli bir kurs da açılır. Siyasi partilerin gönderdikleri öğretmen ve eğitimciler ise eğitimsiz, tecrübesiz ve pedagojik formasyondan yoksundurlar. Bu bağlamda çocuklar yaşlarına uygun olarak değil siyasi partilerin düşüncelerine göre sınıflara alınmaya başlanır. Bu derslerde çocukları özellikle hırsızlık, cinayet, soygun gibi kanun dışı faaliyetlerden uzak tutmak maksadıyla özel ihtiyaçlarına yönelik bazı dersler, Filistin ile ilgili dersler ve matematik konusunda haftada toplam 22 saatlik bir program çıkarılır. 

İngiliz idaresi ise kampların işleyişi konusunda 18 Ağustos 1946 gününe kadar bilgi vermekten kaçınmayı tercih eder.155 Kamplara ilk giren ise Cyprus Mail olur. Söz konusu gazetenin muhabirleri kamplara alınacak; ancak Yahudi göçmenlerle konuşmayacaklardır.156 Gazetecilerin kampa geldiğini gören; ancak onlarla konuşmaları yasaklanan Yahudi göçmenler ise durumu protesto ederler, bayraklar ve marşlar eşliğinde ‘Filistin, Filistin’ diye bağırarak yürüyüşe geçerler.157 Kampın ana kapısına kadar gelen göstericilerin üzerine İngiliz askerlerinin ateş açması sonucunda yaralananlar olur ve tansiyon iyice yükselir. Ortamı sakinleştirmek için Filistin gazetesi yazarı A. Fisherman İbranice bir konuşma yapmak zorunda kalır.158 Yahudilerin kamplarla ilgili ilk şikayetleri verilen yemeklerin ve yiyeceklerin yetersiz olduğu, çocuklara ise süt verilmediği konusundadır.159 Yahudi kamplarına BBC ve Reuter muhabirlerinin yanında Kıbrıs’ta yayımlanmakta olan Hürsöz, Vakit, Haber ve Son Dakika gazeteleri adına Türk gazetelerinin ilk girişleri ise 9 Eylül 1946 tarihinde gerçekleşir. Bu tarihte kampta 2139 Yahudi göçmen bulunmaktadır.160 Yahudi heyetinden İtzhak Posnar arkadaşları adına gazetecilere kısa bir konuşma yapar:161 

“Atlantik Beyannamesindeki prensiplere riayet edilmesini istiyoruz. Bu vaziyet karşısında sükût-u hayale uğradık. Temerküz kamplarından sonra kendimizi burada bulmakla çok hayret ettik. Buranın bir temerküz kampından bir farkı yoktur. Böyle bir şeyi düşünmek benim için çok güçtür. Bize ne olacağını bilmek isteriz. Hiçbir memleketin hiçbir kanunu bu vaziyetimize müsaade etmez. Herkes kendine ne olacağını bilmeyi arzuluyor. Bizi tel örgüler arkasına attılar. Bu hareket karşısında nazik davranacak değiliz. Hürriyet istiyoruz. Hürriyetten gayrisi boştur. Ve bunun da bir yolunu bulacağız. Bu sözlerimle her enterne edilmiş olanın hislerine tercüman oluyorum.” 

Bu konuşmalara karışan diğer Yahudi temsilcileri de meselenin giyecek, yiyecek veya barınma meselesi değil, hürriyet meselesi olduğunu vurgularlar:162 

“Hiçbir zaman kamp inşasına yardım etmeyeceğiz. Yemeklerimizi biz pişiriyoruz fakat kamp inşa edemeyiz. Bize kamplar yapması için Alman esirleri getirilmiştir. Almanların yaptıkları kamplarda kalmayacağız. Daha evvel Almanlar bizim için temerküz kampları yapıyorlardı. Şimdi de aynı şeyi yapmaya sevk ediliyorlar. Bizi bir tek şey tatmin edebilir. Filistin’i istiyoruz. Filistin’den başka hiçbir yere gitmeyeceğiz.” 

Evli Yahudiler için müstakil çadır verilmemesi, 4 evli aileye sadece bir çadırın verilmesi, hamile kadınlara ekstra yiyecek verilmemesi ve bakımsızlıkları da şikayet konusu olur.163 Kamptaki görüntü içler acısıdır ve insanlar perişan vaziyettedir, giyecek bir şeyleri yoktur:164 

“…Üzerlerinde giyecek namına pek az bir şey var. Kızlar ve kadınlar kısa bir don ve göğüslük kullanıyorlar. Kimisi mayo ile. Erkeklerin hemen hemen hepsinin üst kısmı çıplak, bacaklarında ya renkli bir don veya kısa, kirli bir pantolon var…” 

Gezi sonrasında gazetecilerin vardıkları ortak nokta ise “bu bahtsız ve vatansız” Yahudilerin durumunun iddia ettikleri kadar kötü olmadığı, “berbat bir mazinin ve aylardır çektikleri sıkıntı ve bilhassa hürriyetsizliğin”165 acısıdır. İngiliz askerlerinin Yahudi göçmenlere nasıl davranacaklarını bilmemesi, tecrübesiz likleri, koordinasyonsuzluk ve altyapı eksikliği sonucunda kamplarda pek çok istenmeyen olay olur. Bu arada Yahudi göçmenlerle kampı dolaştığını ve American News Agency için görev yaptığını söyleyen Amerikalı gazeteci Claire Neikind 11 Eylül 1946 tarihine kadar tutuklanır.166 Lefkoşa Belediye Başkanı I. Clerides ise Yahudi göçmenlerin adada geçirecekleri süre veya sayıları konusunda şahsen hiçbir itirazının olmayacağını belirtir.167 Bu arada İtalya’dan, Polonya’dan kaçan Kaf-Gimel Yordei Hasira gemisi 785 yolcusuyla 18 Ağustos 1946 günü Mağusa’ya gelir. Knesset Yisrael gemisiyle gelen 3845 Yahudi ise Mağusa limanından Karaolos kampına götürülürken üzerinde “Kıbrıslı kardeşler! 
Auschwitz, Bucheuwad, Maidauek’deki Alman temerküz kamplarında fena muamele gören bizler için memleketinizin de bir temerküz kampı hâline 
getirilmesine müsaade etmeyiniz. Kıbrıslı kardeşler! Kıbrıs’ta bulunan Yahudilerin memleketleri olan Filistin’e gönderilmeleri için siz de gösteriler yapabilir siniz.”168 yazan bildiriler dağıtırlar. 

Gazetelerin Kamplara Tepkileri ve İzlenimleri 

Karaolos dışında diğer kamplar da gazeteciler tarafından ziyaret edilir.169 5 Aralık 1946’da kampı ziyaret eden ekipte bu kampın mimarı İngiliz 
binbaşı G. J. Wilson da bulunmaktadır.170 Kampta önce erkekler ve kadınlar için yapılmış 96 hasta kapasiteli klinik ziyaret edilir. Kampta daha ciddi 
hastalar ise Lefkoşa’ya sevk edilmektedir. Kampta 125 kişi kapasiteli aşhane ve yemekhane, 400 kişilik toplantı salonu dışında 15’er kişilik yatakhaneler 
bulunmaktadır.171 Barakalara sadece birkaç sandalye ve birer de soba konulmuştur. Bu kamplarda Yahudi göçmenler tarafından en çok söylenen 
şarkılardan birisi ise “Cyprus is also a Palestine / Kıbrıs da bir Filistin’dir” şarkısıdır. Küçük odalı barakalar evli Yahudilere verilirken göçmen sayısının 
artmasıyla bu uygulamaya son verilir ve aileler aynı barakayı paylaşmak zorunda kalır. Kampta ayrıca 24 duşlu iki banyo barakası da mevcuttur. Su 
ihtiyacını karşılamak üzere kampta büyük bir depo inşa edilir; fakat susuzluk kampların en büyük sorunu olmaya devam eder. Gazete, kampta toplam 

3500 Kıbrıslının amele olarak çalıştığını, esir tutulan 800 Alman askerinin de aynı şekilde çalışmak zorunda olduklarını belirtir. Kampın komutanlığını ise 
C. J. Wilson isimli bir İngiliz binbaşı yapmaktadır. Bu arada göçmen kampıyla Dikelya bölgesi arasında doğrudan bir demir yolu hattı da 
mevcuttur. Xylotymbou’daki Yahudi kampının ortasından yol geçtiğinden İngilizler buraya ahşap kaplama bir üst geçit de yaptırırlar.172 Kamplarda 
çadırlar veya barakalar arasındaki sokaklarda ise isim mevcut değildir. Kampta kendilerine kimlik verilmeyen ve Hitler’in temerküz kamplarından 
kurtulmayı başaran Yahudiler, o kamplarda bile kendilerine birer kimlik verildiğini belirterek isimsiz bir yerde isimsiz kişilikler olarak yaşadıklarından 
yakınırlar. Karaolos bölgesindeki yaz kamplarında zaman zaman göçmenlerin denize girmesine de müsaade edilir ve burada bir voleybol 
sahası da inşa edilir.173 

Kamplarda Gıda, Giyim ve Barınma İmkânları 

İngilizler özellikle Karaolos bölgesinde göçmenlere mal satmak isteyenlere ve dükkân veya kantin çalıştırmak isteyenlere müsaade etmez.174 
Acil ihtiyaçlar bile Lefkoşa’da Malzeme, Nakliyat ve Pazarlama Kontrolörlüğü tarafından karşılanmaktadır.175 Esasında bu kamplara gelirken yanlarında 
hiçbir şey getirmemiş olan Yahudi göçmenlerin alışveriş için paraları da yoktur. Daha sonraki dönemde İngilizlerin de müsaadesiyle limonatacı, 
saraç, terzihaneler ve marangoz atölyeleri açılır. Ayrıca Yahudi sanatçılar da taş ve tahtadan el işi eserler yapmaya başlarlar. Kamplarda yemeklerin 
hazırlanması ve pişirilmesinde sadece Yahudiler görevlidir ve yemekler büyük kazanlarda pişirilmektedir. Yahudi göçmenlere haftalık olarak peynir 
ve marmelat, günlük olarak da genellikle pirinç bulamacı ve etli patates yemeği verilmektedir. İngilizler yemeklerin gayet doyurucu olduğunu, 
Kıbrıslıların bile bu yemekleri yiyemediklerini söyleseler de Yahudiler yemeklerin kalitesinden ve azlığından şikayetçidirler. Kamplarda daha sonra 
Yahudi Merkez Komitesi tarafından meyve, dikiş malzemesi, gaz lambası ve bazı ufak ihtiyaç maddelerinin satıldığı kantinler açılır. Kıbrıslı Rumların bu 
“zavallı yaratıklara”176 sevgi göstermekle beraber Yahudi göçmenlerin adaya getirilmeleri konusunda tepki gösterdikleri bir husus ise hayat pahalılığının 
artacağı, Kıbrıslıların ikinci planda kalacağı korkusudur. Ayrıca Yahudi göçmenlerin kamptan dışarıya çıkmalarına izin verilip verilmeyeceği de belli değildir. 

Farklı ülkelerden ve farklı kültürlerden gelmiş olan insanların tek bir çatı altında barınmaları dinî alışkanlıkları farklı insanlar bağlamında yemek 
konusunda sıkıntıların çıkmasına neden olur. Örneğin Macarlar et yemeyi reddederler ve kendi kasaplarının kestiği etleri talep ederler.177 Kültür 
farklılıkları da problemler yaratır. Yahudi Müşterek Yardım Komitesi tarafından Amerika’dan getirtilen ve “Lee” fabrikası tarafından üretilen 
pantolonlar beklenmedik bir tepki yaratır. Pantolonları “Biz diplomat mıyız? 

Neden bu resmî giysileri bize gönderiyorlar?” diyerek giymeyen göçmenler yardımları da kabul etmez.178 Tam olarak 52.384 Yahudi göçmenin barındığı 
kamplarda iki yılda 2000 çocuk doğar179 ve erkek çocukların Yahudi geleneğine göre sünnet törenleri de burada yapılır. Kamplar deniz kıyısında 
olmasına rağmen çocukların denize girmelerine müsaade edilmez. Israrlı girişimler sonunda sadece Kamp 64’te çocukların silahlı nöbetçilerin 
arasında denize girmelerine müsaade edilir.180 Ortaya çıkan bu komik duruma daha fazla dayanamayan kamp komutanı Albay Dent de istifa eder 
ve adadan ayrılır.181 

Kampın ilk yılında 500 bebek doğarken, yaklaşık 800 çift de evlenir. Kampta 1 yaşının altında 250’den fazla bebekle karşılaşan gazeteci Gruber 
bu durum karşısında hayrete düşer.182 Genellikle göçmenler arasında gerçekleşen evliliklerin dışında görevlilerle göçmenler veya kamp görevlileri 
arasında da evlilikler söz konusudur. İsveç’ten kaçıp gelen ve 800 genç kadını taşıyan Chaim Arlosoroff isimli geminin 28 Şubat 1947 tarihinde 
Kıbrıs’a gelmesinin ardından evliliklerin sayısında büyük bir artış ortaya çıkar. Yahudi göçmenler, siyasi parti temsilcileri ve yardım kuruluşlarının 
personeli bu bayanlarla evlenmek için yarışırlar.183 

Kamplarda çoğunluğu yaşlılar olmak üzere yaklaşık 400 kişi çeşitli sebeplerden hayatını kaybeder. Kamplarda hayatını kaybeden ilk İngiliz 
askerini ise 9 Eylül 1946’da Karaolos’ta nöbette elektrik çarpmıştır.184 Kamplarda hayatlarını kaybedenler Margoa adı verilen mezarlıkta 
gömülürler185 ve bu, “unutulan adanın unutulan Yahudileri”186 olarak ifade edilir. 

Sağlık Konusunda Alınmaya Çalışılan Tedbirler 

Yahudi Yardım Komitesi göçmenlere doktor ve hemşire bulmak için de girişimlerde bulunur; çocuk gelişimi konusunda uzman doktorlar, kadın 
doğum uzmanları dâhil doktorlar kamplarda istihdam edilirler.187 Bu arada burada bebek kliniği dâhil farklı klinikler de açılır.188 Kamplarda en yaygın 
hastalıklar cilt hastalıkları, salgınlar ve psikolojik rahatsızlıklardır. Acil durumlar dışında Yahudi göçmenler İngiliz doktorlar tarafından tedavi 
edilmeyi reddederler. Ağır hastalar ise Lefkoşa’daki İngiliz askerî hastanesine kaldırılırlar. Bu hastanede göçmenler için 400 kişilik bir 
kontenjan ayrılmıştır. Hastanede ebe ve hemşireler, diş hekimleri, psikolog ve psikiyatrlar da görev yapmaktadır. 29 Ağustos 1946 gününden itibaren 
kamplarda bir göz ve optik servisi de açılır.189 Gözlükler ihtiyaç sahiplerine aciliyet durumuna göre ve parasız verilecektir.190 

Yahudi göçmenlere günlük 2100 kalori civarında ve genellikle ekmek, patates, sebze, süt, yumurta, margarin, çay ve etten oluşan gıdalar da verilir. 
Hamile kadınlara ise hamileliklerinin yirminci haftasından itibaren 550 kalorilik ekstra yiyecek yardımı yapılır.191 Mağusa’da mültecilere yardım 
edenler arasında Cafer Ertuğrul isimli Kıbrıslı Türk de bulunmaktadır:192 

“Çocukluğum zamanında bana annemin verdiği portakalları tellerin arasından Yahudilere veriyordum. Bir gün bir İngiliz askeri beni yakaladı ve 
tokatladı. Bunun üzerine annem derhâl Yahudi kampına giderek nöbetçi askeri etkisiz hâle getirdi ve silahını elinden aldı. Daha sonra da nöbetçi 
askerin silahıyla beraber kamp komutanının makam odasına girdi. İçeri girmesiyle beraber komutana öyle bir çıkıştı ki komutan ne yapacağını, ne 
söyleyeceğini bilemedi. Komutan derhâl annemden özür diledi ve beni tokatlayan askeri çağırarak hem azarladı, hem de onun annemden özür 
dilemesini emretti. Ertesi gün komutan bana bir kutu dolusu çikolata gönderdi. Komşuların anneme ‘Hanife bunu nasıl yaptın? Askerler seni 
vurabilirdi.’ sözlerine ise hiçbir zaman cevap vermedi.” 

Kamplardan Kaçma Teşebbüsleri 

Kamplardaki hayatın hapishane veya esir kampı şartlarında olduğunu iddia eden Yahudiler Mossad, Yahudi Yardım Komitesi ve kamplarda görev 
yapan Yahudilerin yardımlarıyla kamplardan kaçmaya da çalışırlar. Kaçma teşebbüslerinin neredeyse tamamı deniz kıyısındaki Karaolos bölgesindeki 
kamplarda gerçekleşir.193 Kamptan kaçan olduğunda İngilizler bu görevlilerin evlerini de aramaya başlar. İngiliz kamp görevlileri yaptıkları açıklamalarda 
kamp bölgesine denizden yaklaşacak olan herhangi bir deniz aracına hiç tereddütsüz nöbetçi askerler tarafından ateş açılacağı ve bu deniz 
araçlarının kampa yaklaşmalarına müsaade edilmeyeceği yönünde ortalıkta dolaşan söylentilerin doğru olmadığı şeklinde bir açıklamada bulunur.194 Bu 
arada kamplarda meydana gelen arbede ve kargaşalarda havaya ateş açan askerlerin görüntüleri Amerika’da ortaya çıkar.195 Adanın çok küçük olması 
ve saklanacak fazla bir yer olmaması yüzünden kaçanlar kısa sürede yakalanırlar.196 Kaçanların telleri keserek kaçması ise neredeyse 
imkânsızdır.197 Tünel kazarak kaçanlar yanında ayrıca Lefkoşa’daki hastaneye sevk edilen Yahudiler de bir fırsatını bulup kaçmaya teşebbüs 
ederler.198 Bu şekilde hastaneden ilk kaçma teşebbüsü 10 Eylül 1946 günü olur ve kaçan 2 Yahudi Limasol’da yakalanıp tekrar Karaolos kampına 
getirilirler. Dikenli tel örgülere rağmen bazen sahte bir kimlik kartı kullanmak suretiyle bazen gece karanlığında nöbetçilere fark ettirmeden kaçma 
teşebbüsleri söz konusu olur. Kaçmayı başaranlar için ikinci bir macera ise kendilerini Filistin’e götürecek bir gemiye gizlice binmeye çalışırken yaşanır. 
Kaçan Yahudilerle ilgili olarak gazetelere yaklaşık 1500 Yahudi göçmen yansımış olsa da aslında tünel kazarak kaçanlar 300 civarındadır.199 

Kamplarda İsyan Girişimleri 

Kamplarda bütün Yahudilerin bildikleri kural, “Kampa ilk giren ilk gidecektir.” İlkesidir ve bunun dışında Kıbrıs’tan çıkmalarına müsaade 
edilenler Filistin’de acil ihtiyaç duyulan doktorlardır. Özellikle beyin cerrahi, genel cerrahi, iç hastalıkları gibi dallara ait doktorlar kura ve sıraya girmeden 
Filistin’e gönderilirler. İngilizler kendi kotalarına bağlı olarak ilk etapta “hapishane adası”200 Kıbrıs’tan Filistin’e gönderilecek grupların 750 kişi 
olacağını açıklar fakat bu sınırlamaya genellikle uyulmaz.201 Bu bağlamda kamplardan ayrılarak Filistin’e gitmesine müsaade edilen ilk grup kampa 
Yagar isimli gemiyle 14 Ağustos 1946’da Polonya’dan gelen 754 Yahudi arasından seçilecektir. İngilizler aynı şekilde 536 yolcusuyla 14 Ağustos 
1946 günü Mağusa’ya gelen Henrietta Szold gemisinin yolcularının da seçmelere katılacaklarını bildirir ve sonuçta toplam 300 kişi Filistin’e gitmeye 
hak kazanır. Bu 300 kişi içinde ailesiyle olan 1-4 yaş arasındaki çocuklar ve kimsesiz çocuklar önceliğe sahiptir.202 Ayrıca hamileliğinin son günlerini 
yaşayan kadınlar ve son olarak doktorların müsaadesiyle hastalar da ilk gruptadır.203 Böylece ilk gruba toplam 270 kişi seçilir. Geriye kalan 30 kişi de 
Yagar gemisiyle adaya gelenler arasından kurayla tespit edilir. İlk 300 kişinin dışında kalanlar da Yagar ve Henrietta Szold gemisinin yolcuları arasından 
seçilecektir. Susannah gemisiyle Filistin’de toplama kampına götürülen 375 Yahudi göçmen yüzünden Kıbrıs’tan Filistin’e gönderilecek Yahudi sayısı da 
750’den 375’e indirilir. 150’den fazla Yahudi’nin Filistin topraklarına “yedirilmesinin”204 imkânsız olduğunu dile getiren Filistin’deki İngiliz yönetimi 
kotanın kesinlikle 150 kişi ile sınırlandırılması taraftarıdır. Bu şekilde kamplardan ayrılan ve 750 kişilik kotadan çok düşük bir sayıyla Hayfa’ya 
doğru yola çıkan S.S. Efthalia isimli ve Panama bandıralı gemide de toplam 150 Yahudi göçmen bulunmaktadır. 

Kamplarda zorla ve silahların gölgesi altında tutulan Yahudi göçmenler tutuklu veya esir olduklarını düşünmeye başladıklarından kamplarda tansiyon giderek artmaya ve sinirler de giderek gerilmeye başlar. Kamplardaki ilk ciddi isyan hareketi de 18 Nisan 1947’de 55 numaralı kampta gerçekleşir. Önce İngilizlere karşı tepki ve isyan hareketi olarak başlayan gösteri; kalabalığın artmasıyla kampın ana girişinde büyük bir gövde gösterisine dönüşür, ana kapılar ateşe verilir.205 Bu arada kampa bir binbaşı komutasında takviye bir askerî birlik çağrılır. Kampı çevreleyen tellere gelerek gösterilerini sürdüren göçmenlerin üzerine ateş açılır ve Shlomoh Chaimson isimli Yahudi göçmen aldığı kurşun yaralarıyla derhâl ölür. İsteklerinin yerine getirilmediğini ileri süren Yahudi göçmenler 5 günlük açlık grevine de başlarlar. Hamile kadınlarla bebekli anneler dışında kamplardaki herkes bu açlık grevine katılır.

Greve katılmayanlar ise 20 Nisan 1947 öncesinde kampa getirilen Yahudi göçmenlerdir.206 Daha sonraki dönemde ise bu açlık grevinin sadece bir göz boyama olduğu, greve katılanların yiyeceklerinin gizlice kamplara taşındığı ve az da olsa herkesin düzenli yemek yemeye devam ettiği öğrenilir.207 Ölen Yahudi göçmenin cenaze törenine katılan, cenazeyi omuzlarında taşıyan insanlar arasında Binbaşı Newman da bulunmaktadır.208 22 Nisan 1947 günü Yahudilerin şartları kabul edilir ve derhâl uygulanmaya başlanır.209 Bunun hemen ardından daha önce kamplarda kalan Yahudiler tarafından reddedilen oranlardaki yiyecek maddeleri kamplara getirilmeye başlanır ve İngilizler çocuklardan başlayarak insanlara gıda takviyesinde bulunur.210 Bir başka isyan girişiminde ise Yahudi Yardım Komitesine ait Dikelya’daki büro yağmalanır. Bu duruma sert tepki gösteren Yahudi Yardım Komitesi ise doktorlar ve öğretmenler dâhil kamplardaki bütün çalışanlarını geri çeker ve kamp dışına gönderir. Bu olaydan 4 gün sonra yapılan hareketin yanlışlığı belirtilerek Yahudi göçmenler tarafından özür dilenir ve çalışanlar tekrar görevlerine dönerler. Kampların kapatılmaması ve kamplarda nüfusun devamlı artması İngilizlere karşı öfkeyi de artırır. Örneğin 1947’de Mağusa’da demirli olan ve Hayfa ile Kıbrıs arasında Yahudileri taşıyan Ocean Vigour isimli gemi tahrip edilir.211 

Kamplarda Eğitim ve Kültür Faaliyetleri 

Vakit geçirecek ve kendilerini meşgul edecek herhangi bir faaliyetin içinde olmayan insanların sosyal düzene karşı isyan ve tepki içine gireceklerinin farkında olan İngiliz idaresi bu durumla ilgili acil tedbir alma yoluna gider. Bu arada Yahudi Yardım Komitesi de kamplarda 1947’de sayıları 1000 civarında olan çocuklar için ana sınıfı, kreş, ilkokul açar. Çocukların büyük bir kısmı İngilizler tarafından Kamp 65 olarak adlandırılan yaz kampında bulunmakta ve sabah saat 06.00’dan öğleyin saat 12.00’ye kadar eğitim almaktadırlar.212 

Büyükler için gün boyu verilen eğitimlerde ise Yahudi tarihi, gelenekler, protokol, görgü kuralları ve Filistin’deki sosyal hayat, Yahudi sanatçılar, şairler, dinî liderler, edebiyat ve kültür insanlarıyla ilgili dersler bulunur. Bu bağlamda Filistin’den akademisyenler, siyasi parti temsilcileri ve kendi konularında ön plana çıkmış insanlar bu kamplara birkaç günlüğüne gelerek insanları eğitir. Kamplardaki eğitim faaliyetleri konusunda en fazla ön plana çıkan ise merkez yönetimi Hayfa’da bulunan ve yetişkin eğitimini öncelikli hedef olarak tespit eden Rutenberg Vakfı ve Henrietta Szold tarafından kurulmuş olan ve genellikle öksüz ve yetim Yahudi çocuklar konusunda faaliyette bulunan The Youth Aliya örgütüdür. Ayrıca göçmenlere marangozluk, su tesisatçılığı ve elektrikçilik gibi konularda kurslar da verilir.213 Kamplarda Yahudi göçmenler tarafından tiyatro ve dans grupları da oluşturulur.214 

Bu faaliyetlere ilaveten kamplarda Yahudi göçmenler tarafından 25 Eylül, 26 Eylül ve 27 Eylül günlerinde Yahudi yeni yıl kutlamalarına müsaade edilir.215 
Bu arada Filistin’de görev yapmakta olan Kraliyet Silahlı Kuvvetleri Din işleri Departmanından Yüzbaşı B. Ebstein de Kamp 60 ve Kamp 61’de görev yapmak üzere Kıbrıs’a gelir.216 Kamplarda ayrıca futbol takımları kurulur ve bu futbol takımları ilerleyen günlerde İngiliz askerleriyle ve hatta adada esir tutulan 
Alman askerleriyle de futbol maçları yaparlar. 

Exodus Gemisi ve 4554 Yahudi Mülteci 

Konulan kota ve sınırlamalarla askerî tedbirlerin işlememesi üzerine İngiltere hükûmeti yeni bir strateji geliştirerek mülteci gemilerini Kıbrıs’a değil 
geldikleri ülkelere göndereceğini açıklar. 

Bu açıklamanın ardından “İngiliz yetkililerin taş kalpliliği ve ahlaki çürümüş lüklerine karşı göçmenlerin kahramanca mücadelesinin”217 bir sembolü hâline gelen ve 4554 Yahudi mülteci taşıyan Exodus gemisi ortaya çıkar.218 Gemi daha sonraki dönemlerde o kadar popüler hâle gelir ki bu konuda bir film bile çekilir.219 
Haganah tarafından 1947’de satın alınan gemi Filistin’e gitmeyi uman binlerce Yahudi mültecinin bulunduğu Fransa’nın Séte limanına gelir.220 
Séte’de gemiye Honduras bayrağı çekilir. Exodus gemisi 11 Temmuz 1947’de Akdeniz’e açıldığında İngiliz donanmasının en güçlü gemilerinden 
The Mermaid, HMS Ajax, Cardigan Bay, The Mermaid, Childers, Chequers, Charity, Chieftain Cheviot destroyerleri arasında yoluna devam eder221,
ve 18 Temmuz 1947’de Hayfa limanında durdurulur.  222, 

İngiliz savaş gemilerinin çarpması sonrasında 2 mülteci ve 1 mürettebat hayatını kaybeder. Yahudi göçmenler ise kendilerini patates, boş kutu ve konserveler atarak savunurlar. 223 Gemidekiler daha sonra üç farklı gemiye nakledilerek Port-de- Bouc’a geri gönderilirler. Bu üç İngiliz gemisi Fransız basını tarafından 
“Yüzen Auschwitz” olarak adlandırılırlar.224 Gazetecilerin bu olayı öğrenmesi ve dramatik tablolar çizerek dünya kamuoyuna yansıtması üzerine bütün dünyanın tepkisini üzerinde toplayan İngiltere ise geri adım atar ve mültecilerin geldikleri yerlere iade edilmeyeceklerini açıklamak zorunda kalır. 
Hemen arkasından Exodus yolcuları tekrar Kıbrıs’a getirilirler.225 Böylece gemi, “Yahudilerin ne kadar çaresiz ve zayıf, İngilizlerin de ne kadar zalim  oldukları nı” 226 göstermek için mükemmel bir fırsat olur. 

Öte yandan Birleşmiş Milletlerde Filistin’in taksimi konusunda Türkiye’nin aleyhte bir tutum sergilemesi Arap ülkeleri tarafından “ebediyen minnettarlıkla karşılanacağı” ifadesiyle karşılanır.227 15 Mayıs 1948 tarihinde İsrail devletinin kurulmasından sonra da Türkiye’nin Yahudi göçmenlere yardımları devam eder.228 Şubat 1949 tarihinde ise kamplar kapatılır ve İsrail’den gelen gemiler vasıtasıyla 10.000 civarında Yahudi göçmen de kamplardan ayrılır. 

Kamplara Getirilen Yahudi Göçmenler ve Gemiler 29 Temmuz 1946-14 Nisan 1948 döneminde kamplara gelen ve ayrıldığı tarih, çıkış yaptığı ülke ve yolcuları 
tespit edilebilen gemiler ve yolcuları aşağıda dır. (TABLO 1 VE 2 ) 229 








5 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR



***