İbrahim ÇEVİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İbrahim ÇEVİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2020 Cuma

Sykes-Picot, Bush-Blair ve Barzani-Bağdadi

Sykes-Picot, Bush-Blair ve Barzani-Bağdadi



Türksam / Orta Doğu ve Afrika / 
Sykes-Picot, Bush-Blair ve Barzani-Bağdadi,
16 HAZİRAN 2014


Yazar: İbrahim ÇEVİK 
Kategori: Analizler, Dış Politika Araştırmaları Merkezi, Orta Doğu ve Afrika

Kader midir bilinmez… 

Irak’ın ne olacağına daima ikili gruplar karar vermiştir. 
Düne kadar bu ikili gruplar Sykes-Picot ve Bush-Blair’den ibaretti. 
Bugün türeyen yeni ikili Barzani-Bağdadi’dir. (Abu Bakr al Baghdadi). Bu tarihi yolculukta Türkiye’nin adı hiçbir yerde geçmez.

Tarihimizin bize yüklediği sorumluluğa rağmen soydaşlarımızı iç politik kavgalarda harcadık. 
Bölgeye ait temel bilgilerimizi stratejik bilgi haline getirmeye zaman bulamadık. 
Binlerce kilometre uzaktaki ülkeler Irak’ta oyun kurarlarken biz Türkmeneli’ni sadece hedef haline getirdik. 
Kürt petrolüne ve cari açığı Kuzey Irak parasıyla kapatmaya yoğunlaşırken, daha öz ifadeyle paranın peşinden koşarken biriken Sünni öfkesini görmedik. Dünyaya kendimizi Irak, Lübnan ve Suriye’deki Sünni Arapların hamisi olarak sunduk. 
Arkası sağlam olmayan bu duruş yine Sünni Arapların bir fiskesiyle yıkıldı. Türkmenler, Kürtler ve Şiisiyle Sünnisiyle bütün Araplar nazarından kaybeden tek ülke Türkiye oldu.

Önce selefi olarak sonra Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak Irak’ta “Bilad-ı Şam” ilan edildi. Lübnan, Filistin, Ürdün, Suriye, Irak ve nihayet Türkiye’nin bir bölümünü kapsayan İslam devletinin adıydı bu. Şam (Sham), Suriye’nin başkentini değil El Cezire, Mezopotamya ve adı geçen ülkelerin tümüne verilen isimdir. Yine aynı anlama gelen yani doğuya ait olanı, doğudan yükselişi 
anlatan Levant tanımlaması da kullanılır. Bu tanımlamalar durumun ne ölçüde ciddi olduğunu anlamamız için yeterlidir.

ABD, Usame Bin Ladin’i öldürerek yıkılan gururunu tekrar ayağa kaldırdı; ama arkasında yoğunlaşıp, patlamasını sağlayacak bir merkez arayan Sünni öfkesini bıraktı. ABD, ayrılırken Irak’ı husumet yaratmada Baas’ı aratmayan, Sünnileri köşeye sıkıştıran Dawa Partisi’ne ve Maliki’ye teslim etti. Batı, topraklarında yaşayan Sünnileri terörist sınıfında görmekte ısrar edince öfkenin sınırları küresel ölçeğe yükseldi.  IŞİD’i bu öfke yarattı ve Vahabi parasıyla bugünkü gücüne ulaştı.

Suriye ve Irak’ın petrollerinin önemli bölümünü eline geçirdi. Russia Today’in bildirdiğine göre Musul Merkez Bankası’nda ele geçirdiği 426 milyon dolar ile dünyanın en zengin terör örgütü haline geldi. Irak ordusunun terk ettiği askeri donanımları elde etti. Artık böyle bir gücün önünde durmak gerçekten zordur.
IŞİD’in hedefleri arasında Kürt Bölgesel Yönetimi de (KBY) bulunmaktadır. Gerçekleştirdiği eylemlerle bunu ortaya koydu. 

Ancak şu andaki öncelikli hedefi Bağdat. Aksi olsaydı Musul’dan sonra Kerkük’e yönelirdi. Böylece hem dünyanın en zengin petrol yataklarına sahip olur hem de Kürtlerin petrol üstünlüğüne darbe vurmuş olurdu. Irak ordusu Musul’da adeta bozguna uğramış gibi kaçarken ve Kerkük de aynı durumdayken IŞİD neden şehre girmedi ve onun yerine peşmerge şehrin kontrolünü tümüyle ele geçirdi? Musul’da üniformalarını çıkarıp sivil kıyafet giyerek kaçan askerler Kerkük’te farklı mıydılar? 

   IŞİD için son bir adımlık işti ama yapmadı, bu işi Barzani’ye bıraktı. O da eline geçen bu altın fırsatı kaçırmadı ve tek kurşun sıkmadan Kerkük’ün üzerinde çöktü. Barzani böylece başını çok ağrıtan Kerkük’ün statüsünü belirleyecek olan Birleşmiş Milletler’in 141. maddesinden kurtulmuş oldu. Türkmeneli’nin bir yurdu daha Kürtleştirildi.

   Kürdistan Demokrat Partisi’nin (IKDP) sözcüsü Muhammed Ali Yasin, peşmergenin IŞİD ile Bağdat arasındaki savaşa karışmayacağını, Kürdistan dışında bir yere gönderilmeyeceğini söyledi. Bu durumda IŞİD, başarılı olamasa bile merkezi hükümeti sallayacak bu da Barzani’ye sayısız fayda sağlayacak. Şii-Sünni çatışmasını dışarıdan izleyen fırsatçı Barzani, ABD’yi Irak’ın bölünmesine razı olmaktan başka çare bırakmamaya çalışacak.

Ülkemizdekiler de dahil olmak üzere tüm Kürtçülerin dilinde “Gelê Kurd Yeke” (Kürt Halkı Birlik) sloganı kullanılıyor. Batı destekli Kürtçülerin rüyası olması bakımından bu da IŞİD’in Barzani’ye sağladığı bir diğer fayda. Bir fayda daha; 
IŞİD ile boğuşan Bağdat’ın Kuzey Irak üzerindeki baskısı tümüyle kalkmak üzere. Bağdat’ın gözünden uzakta kalacak olan Kuzey Irak’taki bölgesel yönetim, Kürt petrolünü dünya pazarlarına henüz çıkardığı bugünlerde hiç ummadığı bir rahatlığa kavuşmuş olacak. Petrolü kendi üzerinden sevk eden Türkiye’nin kazancı ise belki birkaç milyon dolar olacak. Bunun karşılığında 
kaybını maddi olarak ifade etmek mümkün olmayacak. Batılı ülkeler ve de özellikle Türkiye’nin dış ticaretinde Irak’ta işbirliği yapılabilecek tek güç Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetim olacak. Barzani, ticari ayrıcalığını siyasi tavizleri koparmada ustalıkla kullanacak. Petrol piyasası ani yükselişe geçtiği için Kürt petrolü özellikle spot piyasada hem rağbet görecek hem de yüksek fiyattan alıcı bulacak. Askeri bakımdan Irak ordusu kaçarken arkasında bıraktığı ağır silahlarla peşmergeyi hiçbir harcama yapmadan modern silah-mühimmat ve teçhizatla donatmış olacak.

   Sonuç olarak: 

   Küresel ölçekte olmasa dahi Türkiye bölgesinde büyük bir ülkedir. Küresel politikalara etki edemese dahi bölgesel politikalarda oyun kurucu olmak zorundadır. Böylesine büyük ve önemli bir ülkenin “devlet adamları” tarafından yönetilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. 

   Aksi takdirde giderek küçülme akıbetinden kurtulması mümkün değildir. Buna karşılık giderek büyümek suretiyle tek kazanan Barzani olacaktır.

http://turksam.org/sykes-picot-bush-blair-ve-barzani-bagdadi

***