ABD Suriye'yi Neden Vurmalı, Neden Vurmamalı?
Cahit Armağan DİLEK
Suriye'de rejim güçleri tarafından 21 Ağustos 2013 tarihinde kimyasal kullandığı iddialarının dünya kamuoyuna yansıdığı andan hemen sonra Suriye'ye yapılacak bir harekatın tarihi ve harekatın nasıl gerçekleşeceği üzerinde çok şeyler yazıldı, söylendi. Geçen süreçte Suriye'ye yönelik muhtemel bir harekata fiilen katılabilecek ülkelerin tutumları belirginleşti. İngiltere parlamentosu, hükümetine onay vermedi, Fransız hükümeti parlamentoya sorma ihtiyacı hissetmeden ABD'yi desteklediğini açıkladı, Almanya böyle bir harekata katılmayacağını net biçimde bildirdi. Rusya zaten başından buyana Suriye'ye her türlü askeri müdahaleyi reddediyor. Bunların yanında BM Güvenlik Konseyi’nden harekata yönelik bir karar çıkması olasılığı ortadan kalktı. NATO Esad'ın yaptıklarının karşılıksız kalmaması gerektiğini ancak NATO'nun bir hazırlığı olmadığını açıkladı. Böylece Esad yönetime cevap verme ve cezalandırma işi tek başına ABD'ye ve Obama'nın kararına kaldı.
Ve Obama tam on gün sonra 31 Ağustos 2013 günü yaptığı açıklamayla ABD'nin tek başına da olsa Suriye'de kendi halkına karşı kimyasal silah kullanan rejimin bu saldırısının karşılıksız kalmayacağını, Amerikan ordusunun her türlü askeri müdahaleyi yapabilecek hazırlıkları tamamladığını, isterlerse derhal operasyon yapabileceklerini, kendisinin bu kapsamda sınırlı bir harekat yapılması yönünde kararı verdiğini ancak zamanlaması için henüz kararını vermediğini, bununla birlikte halkın görüşünü ve desteğini de alabilmek için Kongre'nin onayını (ABD başkanının askeri bir harekatı başlatmak için anayasal yetkisi olmasına rağmen) arayacağını açıkladı. Bu açıklamayla birlikte Suriye'ye yönelik muhtemel bir harekatın yapılması en erken 9 Eylül 2013 tarihine (tatilde olan ABD Kongresinin toplanma tarihi) kadar ötelenmiş oldu.
Bu ötelemeyle birlikte Suriye'ye müdahaleyi isteyenlerle istemeyenler arasında zaten halen devam eden psikolojik harekatın daha da yoğun olarak yaşanacağı bir ortamın olacağı aşikardır. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı ülkenin büyük medya kuruluşlarına röportaj vererek, Kongre üyelerine brifingler vererek, İngiltere dahil müttefikleriyle görüşerek destek arayışını başlattığı görülmektedir. NATO Suriye'ye yönelik bir harekat için planlamalarının olmadığını ancak saldırının Suriye rejim unsurlarınca yapıldığına dair önemli kanıtlar olduğuna inandıklarını, bu saldırının karşılıksız kalmaması gerektiğini açıklayarak ABD'ye destek çıkmaktadır. Ancak ortaya çıkacak yeni iddialar, kanıtlar bazı ülkelerin tutumlarında değişiklik yaratabilecektir. Nitekim Obama'nın açıklamalarının hemen sonrasında 21 Ağustos 2013 günü meydana gelen kimyasal saldırıların aslında muhaliflerin yanlışlıkla/kazayla patlattığı haberleri kamuoyuna yansımış, Rusya karşı tutumunu sürdürerek saldırıyla ilgili olarak kendilerine sunulanların kanıt olarak kabul edilemeyeceğini vurgulamaya devam etmiştir.
Önümüzdeki günlerde ortaya çıkabilecek benzeri gelişmeler tabii ki Amerikan Kongre üyelerini de etkileyecektir. Kendilerine ulaştırılacak özel ve gizli bilgileri de değerlendirerek Obama'nın "Esad'ı cezalandırmak üzere sınırlı bir operasyon yapılması" kararını onaylayıp onaylamamaya "ABD Suriye'yi neden vurmalı, neden vurmamalı" sorusuna kendilerince cevap arayarak karar vereceklerdir.
İşte bu yazıda bu soruya cevap aranırken Amerikan bakış açısıyla dikkate alınacak hususların neler olabileceği ortaya konulmaya çalışılacaktır.
ABD Suriye'yi Neden Vurmalı?
- Suriye kırmızı çizgiyi aştı.
ABD Başkanı Obama Ağustos 2012'de Suriye'de kimyasal silah kullanılmasını ABD'nin kırmızı çizgisi olarak açıklamıştı. Amerikan istihbaratı elde ettikleri bilgi ve kanıtların 21 Ağustos'taki saldırının Suriye rejimine bağlı unsurlarca gerçekleştirdiğini savunmaktadır. Kimyasal silah kullanımı insanlık suçudur, uluslararası anlaşmalarla kullanımı yasaklanmıştır ve kullanımı uluslararası hukuk kuralının ihlalidir. Öyleyse Esad yönetimi kırmızı çizgiyi aşmanın karşılığını görmeli ve cezalandırmalıdır.
- Esad meydan okuyor, ABD'nin dünya düzenini bozuyor.
Bütün uyarılara, ambargolara rağmen Esad rejimi halen varlığını sürdürüyor, yasaklanmış silahları kullanabiliyor, bu da ABD'nin dünya liderliği karizmasına zarar veriyor. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan ve Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle ABD'nin tek süper güç olduğu şartlara göre yeniden uyarlanan yeni dünya düzeninin işleyişini aksatmakta, küresel güvenliğe zarar vermektedir. Bu durum ABD'nin çıkarlarına aykırıdır ve tehdit oluşturmaktadır. Bu tehlikeli gelişme daha da büyümeden darbe vurulmalıdır.
- Kimyasal silah kullanımı ve yayılması ABD'nın ulusal çıkarlarını tehdit ediyor.
Kimyasal silah kullanımı kısa zamanda kitlesel insan ölümüne ve hatta soykırımlara yol açması, kullanıldığı bölgede ve küresel ölçekte daha büyük çatışmalara, savaşlara ve istikrarsızlıklar yaratması açısından ABD'nin genel ulusal çıkarlarına aykırıdır. Dolayısıyla kimyasal silah kullanımı mutlaka cezalandırılmalı ve tekrar kullanımı engellenmelidir.
- Esad cezalandırılmazsa yeni saldırılar olabilir, başka ülkeler de kimyasal silah kullanımı için cesaretlenir.
Esad'ın işlediği insanlık suçu karşılıksız kalır, cezasız kalırsa benzer saldırıları tekrar yapabilir, bu da Suriye'de daha büyük katliamlara yol açar. Ayrıca elinde kimyasal silah bulunduran diğer ülkeler ve gruplar da kimyasal silah kullanımının karşılıksız kaldığından cesaret alarak kullanabilirler. Küresel barış tehlikeye girer. Uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış silahların kullanımı cezasız kalmamalıdır.
- Suriye karşılıksız bırakılırsa, İran'a da karşılık verilemez.
Mevcut uluslararası güç dengesinde Suriye demek İran demektir. Afganistan işgaliyle başlayan, Irak'ın işgaliyle devam eden ve şimdi Suriye oluşmakta olan durum aslında ABD ile İran'ın karşılaşmasıdır. Özellikle Irak'ta ve şimdi Suriye'de ABD ile İran arasında adeta bir vekalet (aracı) savaşı (proxy war) yaşanmaktır. Bugün Suriye'de olanlara müdahale edemeyen bir ABD nükleer silah üretme aşamasında olduğunu iddia ettikleri İran'a da aynı gerekçelerle müdahale etmekte zorlanacaktır. Dolayısıyla bu harekat geleceğe dönük bir mesaj da taşıyacaktır.
- Bölgedeki müttefiklere taahhütler.
ABD'nin bölgedeki müttefiklerine (İsrail, Ürdün Türkiye) güvenliklerinin sağlanmasına yönelik ikili, özel, ittifaklara dayalı taahhütleri vardır. Böyle bir harekat söz konusu ülkelerin ABD'ye duydukları güveni korumalarını sağlayacaktır.
ABD Suriye'yi Neden Vurmamalı?
- Esad güçlerinin saldırdığına ilişkin kanıtlar yetersiz. Muhalifler de şüpheli.
ABD istihbaratı tarafından sunulan kanıtlar yetersiz. Kimyasal silah kullanıldığına dair kanıtlar mevcut ancak bunların Suriye rejimi tarafından kullanıldığı iddiaları kesin olarak ispat edilmiş değil. Aksine muhalif grupların Esad'a karşı uluslararası müdahaleyi sağlamak için bu saldırıyı (kazayla da olsa) gerçekleştirdiğine dair önemli iddialar var. Önceki aylarda muhalif grupların kimyasal saldırıda kullanılan gazlara sahip olduğuna dair çıkan haberler ise bu iddiaları destekler niteliktedir.
- Önceki yıllarda Amerikan müdahalesine gerekçe olan savaş yalanları.
Suriye'de Suriye rejimi tarafından kimyasal silah kullanıldığı iddialarının kanıtlarının bazı kesimlerce inandırıcı bulunmaması, aksine muhalif grupları suçlayıcı iddiaların ortaya konulması önceki yıllarda yalan olduğu ortaya çıkan (en azından yalan olduğu yalanlanmayan) gerekçelerin ABD'yi savaşa soktuğu, yalan gerekçelere dayalı savaşların binlerce insanın ölümüne ve milyarlarca dolarlık maddi kayıplara yol açtığı bilinmektedir. İşte ABD'yi bilerek ve bilmeyerek savaşa sokan veya ABD'yi askeri müdahaleye zorlayan bazı savaşlar ve yalan gerekçeleri:[1]
1917-18 ABD'nin I.Dünya Savaşına girişi: Amerikan gemisi Lusitania'nın batırılışı ABD'nin karşı savaş ilan edilmiştir olarak kamuoyuna sunuldu ve ABD savaşa girdi.
1941 ABD'nin II.Dünya Savaşına girişi: Japonya'nın Pearl Harbour'a aniden ve bilerek saldırdığı gerekçesiyle ABD karşılık vermek üzere savaşa girdi.
1950-53 Kore Savaşı: Komünist ordular Kore'ye girdi, dünya komünizm tehdidi altında gerekçesiyle BM hareket geçirilip Kore Savaşı’na girildi.
1964-74 Vietnam Savaşı: Uluslararası sulardaki Amerikan gemilerine Kuzey Vietnamlılarca saldırıldı gerekçesiyle Vietnam Savaşı’na girildi.
1969-73 Komboçya'nın bombalanması: Vietnam'daki savaşı sona erdireceğiz, bölgeye barış getireceğiz gerekçesiyle Kamboçya bombalandı.
1983 Grenada: Amerikalı öğrenciler tehdit altında gerekçesiyle Grenada işgal edildi.
1986 Libya: Almanya'da Amerikalı askerlerin de gittiği gece kulübünün Libyalı kişilerce bombalandığı gerekçesiyle Tripoli ve Bingazi bombalandı.
1989 Panama: Panama devlet başkanının uyuşturucu kaçakçılığına karıştığı gerekçesiyle Panama işgal edildi.
1990-91 Kuveyt-Irak: Irak tarafından işgal edilen Kuveyt'in özgürleştirilmesi gerekçesiyle Birinci Körfez Harekatı yapıldı, Irak bombalandı.
2001 Afganistan: 11 Eylül saldırıları gerekçe gösterilerek El-Kaide'nin üslendiği yer alan Afganistan bombalandı ve işgal edildi.
2003 Irak: Kimyasal silah bulundurduğu gerekçesiyle Irak'ın işgal edildi.
- ABD'nin geçmişteki sınırlı deniz aşırı askeri müdahalelerinin başarısızlıkları.
Geçmişteki bazı deniz aşırı Amerikan askeri müdahaleleri başarısızlıkla sonuçlanmış, bir çok Amerikalı asker kaybına ve ABD'nin uzun süren savaşlara girmesine yol açmıştır. İşte bunlardan bazıları:[2]
1983 Lübnan: İsrail ile FKÖ arasındaki ateşkesten sonra ABD, İtalya ve Fransa'dan oluşan barış gücü Lübnan'da görev yaparken Amerika'nın yanlı davranışını bahane eden gruplar Beyrut'taki Amerikan Deniz Piyade birliklerine karşı bombalı saldırı gerçekleştirdi, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana nükleer olmayan en büyük patlama olan bu saldırıda 241 Amerikan askeri hayatını kaybetti ki bu ABD'nin İkinci Dünya Savaşı’ndaki Iwo Jima Adası muharebesinden sonra tek bir saldırıda maruz kaldığı en büyük insan kaybıydı. Bu durum ABD'nin dört ay sonra Lübnan'dan çekilmesine yol açtı.
1986 Libya: Kaddafi'nin terörist grupları desteklediği dönemde 1986 yılında Almanya'da Amerikan askerlerinin de sürekli gittiği bir gece kulübüne Libyalı kişilerce yapılan saldırıdan on gün sonra ABD Tripoli ve Bingazi'yi bombaladı, bombalamada 2 Amerikalı havacı, 45 Libyalı asker ve 15 sivil Libyalı hayatını kaybetti. Şimdi öç alma sırası Kaddafi'deydi ve iki yıl sonra Lockerbie faciası olarak da bilinen Pan-Am Havayolları’na ait 103 uçuş numaralı uçağın yine Libyalı kişilerce düşürülmesi sonucu 270 kişi hayatını kaybetti. Bu kayıpların yanı sıra Kaddafi 2011 yılına kadar iktidarda kaldı.
1998 Irak: Saddam'ın BM silah denetçilerle işbirliği yapmadığı gerekçesiyle Aralık 1998'de ABD dört gün süreyle Irak'a füze saldırıları gerçekleştirdi. Ancak Saddam beş yıl daha iktidarda kaldı ve ABD'nin Saddam'ı iktidardan düşürme girişimleri 2003 Irak Savaşı ile sonuçlandı, savaşta yüzbinlerce Iraklının yan sıra yaklaşık 4500 Amerikan askeri öldü, onbinlercesi yaralandı. ABD Irak'ta 2003'tekinden daha kötü bir Irak bırakarak Aralık 2011'de askerlerini Irak'tan çekti.
1998 Afganistan ve Sudan: 1998'de ABD'nin Kenya ve Tanzanya'daki elçilik binalarına yönelik bombalı saldırıları (elçilik binaları yakınında gerçekleşen saldırılarda yüzlerce insan öldü, binlercesi yaralandı, 12 Amerikan askeri de hayatını kaybetti) cezalandırmak için Afganistan ve Sudan'daki El-Kaide unsurlarına karşı hava operasyonları düzenledi. Amerikan operasyonları sonrasında Newsweek Dergisi’nde yer alan haberde El-Kaide liderlerinden Ayman el-Zawahiri "savaş daha yeni başlıyor, şimdi Amerikalılar vereceğimiz cevabımızı beklesin" diyordu. Nitekim cevapları çok gecikmedi, 2000 yılında USS Cole gemisine yapılan saldırıda 17 Amerikan denizcisi öldü, 2001'de de 11 Eylül saldırıları gerçekleşti ve bu saldırılar ABD'yi yıllarca sürecek Afganistan ve Irak Savaşlarına sürükledi.
- Geçmişte (o zamanlarda da yasak olmasına rağmen) kimyasal silah kullanan ülkelere cezalandırma operasyonları yapılmadı.
Kimyasal silahların kullanımı yirminci yüzyılın hemen başında yasaklanmış olmasına rağmen I.Dünya Savaşı'nda Almanya'nın, 1935 yılında İtalya'nın Etiyopya'da, İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya'nın Çin'de, ABD'nin 1962-67 arasında Vietnam'da, 1980-88 arasına İran-Irak savaşında Saddam tarafından[3] kullanımlarına karşı cezalandırıcı operasyonlar gündeme gelmemişken, şimdi Esad'a karşı operasyon gerekçesi olarak sunulması tutarlı bir politika değildir.
- Esad'a karşı bir operasyon El-Kaide ile aynı safta olmaktır.
ABD'nin terörle mücadelesi dendiğinde tanıdığı, bildiği ve hedef aldığı bir örgüt vardır, o da El-Kaide'dir. Bugün Irak'ta Esad'a karşı savaşan çok sayıda grup vardır ve bunların hatırı sayılır bir bölümünü El-Kaide bağlantılı terörist gruplar ve yabancı savaşçılar oluşturmaktır. Esad'a karşı sınırlı da olsa bir harekat Esad'ı yavaşlatabilecek, ona karşı savaşanlara avantajlı ortamlar oluşturabilecektir. Bu durumdan doğal olarak, El-Kaide bağlantılı gruplar da yararlanacaktır. ABD'nin bir numaralı düşmanına destek veren, aynı safta olduğunu gösteren bir pozisyonda olmasının Amerikan halkına anlatılması mümkün değildir.
- Suriye'ye yönelik sınırlı operasyonun muhtemel etkileri ve sonuçları.
* Suriye'ye yönelik sınırlı cezalandırıcı operasyon ülkede mevcut kimyasal silahları ortadan kaldırmayacaktır. Çünkü operasyonda kimyasal silah depoları hedef alınamayacak ve etkisiz hale getirilemeyecektir.
* Suriye'ye yönelik sınırlı operasyon ülkedeki iç savaşı derinleştirecek ve yayılmasına neden olacaktır. Suriye toprak olarak küçük bir ülke olmasına rağmen etnik, mezhepsel, dinsel, kültürel yapısıyla Ortadoğu'daki en karmaşık yapıdaki ülkedir. Bu haliyle buraya yapılacak dış müdahale mevcut durumu daha da karmaşık hale getirecektir.
* Sınırlı da olsa askeri bir operasyon ABD'nin Suriye'nin içine adım atması olacaktır. Ama bu tek ve son adım olmayacaktır. Peşinden diğer adımlar gelecek ve tam içine girecektir.
* Esad'ın karşılık vermesi ve ABD'ye destek veren Türkiye, Ürdün ve İsrail'de bazı hedeflere saldırması muhtemeldir. Çünkü ABD'nin operasyonu Esad'ın ABD'ye ve müttefiklerine karşılık vermesini uluslararası hukuk normları açısından bir nebzede olsa meşrulaştıracak, elini güçlendirecektir. Halbuki ABD bu ülkelerin güvenliği için verilmiş sözümüz var diyor. Ayrıca NATO Türkiye'ye saldırı olursa korumak için planlarımız hazır diyerek NATO'nun da olaya müdahil olabileceği ihtimalini gündeme getiriyor ki bütün bunlar savaşın Suriye sınırları dışına yayılması bölgesel ve küresel tehdit oluşturması anlamına gelmektedir.
* Sınırlı da olsa bir operasyonun yapılması Esad ve Esad'ı destekleyenlerin (İran, Hizbullah gibi) daha agresif şekilde karşı koymalarını güçlendirecek ve hızlandıracak, bu ülke ve gruplar arasındaki işbirliğini artıracak, hatta bunlarında savaşa müdahil olmasını yasallaştıracak, Suriye'deki savaşın başka ülkelere taşınmasını kolaylaştıracaktır.
* Sınırlı bir operasyonla kalmayacak bu müdahalenin maliyeti bütçe kısıtlamalarıyla uğraşan ABD ordusunu zora sokacaktır. Üstelik operasyona fiilen destek verebilecek ülkenin, Fransa dışında, olmaması savaşın tüm maliyetinin ABD'nin üstüne kalmasına yol açacaktır. Evdeki hesap çarşıya uymayacak ABD yeni bir savaş bütçesi hazırlamak zorunda kalacaktır. Şimdi sınırlı müdahaleye onay veren Kongre ABD'nin uzun süreli olarak savaşa müdahil olması durumunda ABD Başkanının talep edeceği ilave bütçeyi onaylamak zorunda kalacaktır. Amerikan halkının bundan hoşnut olması söz konusu değildir. Halihazırda büyük oranda savaşa karşı bir kamuoyu vardır.
- Operasyonun zamanlaması.
Suriye rejiminin kimyasal silah kullandığı iddialarını teyit eden kanıtlar çıkar çıkmaz operasyon yapılsaydı daha etkili sonuçlar alınabilirdi. Ancak ilk etapta geniş uluslararası destek de bulan cezalandırma operasyonunun icra zamanı geciktikçe beklenen etkisi de azalmaktadır. En azından Esad değerli unsurları kaçırma, saklama imkanı bulmuştur. Bu yer değiştirmeler, ülke içi insan hareketleri, gruplar arasındaki çatışmalarda kontrolü ele geçirilen yerlerin değişmesi hedef belirlenmesinde sorunlar yaratacak, hedefler belirlense de Suriye yönetimi tarafından istismar edilmesini kolaylaştıracaktır. Bundan sonra yapılacak bir harekat ne kadar başarılı olursa olsun ABD açısından yasak savma anlamında yapılan bir harekat olacak, Esad yönetimine ise sivil hedefler vuruldu, sivil insanlar öldürüldü propagandası yapılmasına imkan tanıyacaktır.
Sonuç
Görünen o ki Obama'nın işi zordu, ancak o bu zorluğu topu Kongre'nin halkın temsilcileri olduğunu vurgulayıp Kongre'ye atarak tüm Amerikan halkıyla paylaşarak atlatmayı tercih etti. Her türlü sürpriz ve keskin gelişmelere açık olan Ortadoğu'da ABD'nin tutarlı bir Suriye stratejisinin olmaması da bu sınırlı müdahaleye karar verilmesi işinin ABD Kongresine kadar gelmesine yol açan diğer bir faktör oldu. Böyle bir ortamda Kongre üyelerinin işi şimdi gerçekten zor.
Verilecek kararın ABD'nin liderliğini ve saygınlığı koruyan, Esad'ı cezalandıran, kimyasal silah kullanmayı düşünenlere aklından bile geçirmemeleri için bir mesaj olan, ABD bütçesine yük getirmeyen, ABD'ye yeni tehditler ve düşmanlar yaratmayan, insan hayatının korunmasını sağlayan, Suriye'deki iç savaşı sona erdiren, yeni düşmanlıklar yaratmayan, mevcut çatışmaların yayılmasını önleyen, gizli hedef İran'ı yeniden düşünmeye sevk eden, özel dost İsrail'in güvenliğine zarar vermeyen bir karar olması Amerikalıları memnun edecektir.
Ancak böyle bir karar olmayacak ve bu saydıklarımızdan birçoğu maalesef gerçekleşmeyecektir. ABD Suriye'yi sınırlı bir operasyonla vursa da vurmasa da Suriye'de yara kanamaya devam edecektir. Dolayısıyla hangi kararla en zarar verilir diye düşünmek karar oluşturmaya başlamak için bir hareket noktası olabilir.
[1] "A century of lies: the rationales fr in foreign wars, a century old white house tradition; 1September 2013, http://www.globalresearch.ca/a-century-of-lies-the-rationales-for-in-foreign-wars-a-century-old-white-house-tradition/5347442.
[2]"Before bombing Syria, four cases of Deja Vu", BuzzfeedCommunity, 29 August 2013, http://www.buzzfeed.com/thewilsoncenter/before-bombing-syria-4-recent-examples-to-conside-bh9k.
[3]"The Shadow of Ypres", The Economist, 31 August 2013,
http://www.economist.com/ news/briefing/21584397-how-whole-class-weaponry-came-be-seen-indecent-shadow-ypres.
***