Almış başını gidiyor dur diyen yok
Armağan KULOĞLU
oakuloglu@gmail.com
Seçim ortamı ve Nevruz, bölücülerin, anayasa ve yasadışı propaganda ve gövde gösterilerine imkân tanıyan bir atmosfer yaratmıştır.
Devlete, anayasal sisteme ve Türk Milletine meydan okuma eylemleri had safhaya ulaşmıştır. Bugüne kadar verilen tavizlerden, yapılanlara ve söylenenlere karşı sessiz kalınmasından cesaret almışlardır. Siyasetçilerin, seçim sürecinde ucuz siyaset peşinde koşup, sorumsuz davranış sergileyerek hoş görünme arayışları, onları gittikçe cesaretlendirmiştir. Duyarlı siyaset yapanların da etkisi sınırlı kalmıştır. Bölücüler, artık kendi işlerini kendilerinin göreceklerini beyan etmektedir.
Nevruz, Türklerin Ergenekon’dan çıkışı, diriliş ve baharın müjdecisi anlamlarıyla kutlanan, efsaneleşmiş bir Türk bayramıdır. Özellikle Kürtlere ait bir kavram ve bayram değildir. Türklerin tarih boyunca ulaştıkları ve etki bıraktıkları coğrafyada kutlanmaktadır. Bu kapsamda Kürtler tarafından da anlamına uygun bir şekilde kutlanabilir. Kullanılan renkler aslında Türklerin geleneksel renkleridir. Bu renkler kimsenin tekelinde de değildir.
Ancak bu bayram sanki sadece Kürtlere aitmiş gibi gösterilmekte ve bölücü gösteriler için istismar edilmektedir. Bu kapsamda yüz binlerce insan paçavralar altında toplanmış, bölücü başı mahkûmun posterleri meydanlarda boy göstermiştir. Yönetimin gereksiz yere yücelttiği ve kendisinden medet umulan bir figür haline getirdiği bölücü başının, devletin kontrolünden geçmiş tehdit dolu mektubu meydanlarda okunmuştur. Üstelik üslubu, yandaşlar ve entelektüeller tarafından maalesef yapıcı da bulunmuştur.
***
Bölücüler, direnişin Anadolu Kürdistanı ve Mezopotamya halkı için olduğunu söylemiş, bölücü başı ve KCK tutuklularının derhal serbest bırakılmasını talep etmiştir. Bölücü başı, savaşta nasıl direndiyseler, barışta da öyle direneceklerini ifade etmiş ve bu slogan pankartlarda da yer almıştır. Seçim konuşmalarında Nevruz’un bölücü başına özgürlük bayramı olduğu, Kürt halkının önderini içeride bırakmayacağı, yerel seçimin referandum niteliği taşıdığı ve seçimlerde Kürdistan’da yönetimleri ele alacakları açıklanmıştır.
Seçimlerden sonra Demokratik Özerklik adı altında bir dönem başlayacağı, bu dönemde Kürlerin yaşadığı coğrafyanın Kürdistan olarak kabulünün önemli olduğu, eğitim, sağlık, sosyal politikalar, yerel ekonomi alanında uygulamaya geçileceği belirtilmektedir. Bugün için coğrafi ve yerleşim yerleri isimlerinde, kent giriş ve çıkışlarında, dükkân isimlerinde Kürtçe uygulamaya geçildiği, seçim otobüslerine Kürdistan tabelaları asıldığı açıklanmaktadır. Bundan sonra da belediye hizmetlerinin resmen Kürtçe olacağı, ana okulundan üniversiteye kadar Kürtçe eğitim verileceği, kendi ders kitaplarını basacakları söylenmektedirler.
Kardeş belediyeciliğin uygulanacağı, böylece Türkiye, İran, Irak ve Suriye Kürtlerini bir araya getireceklerini, sınırları fiilen kaldıracaklarını iddia etmektedirler. Orta Doğu Halklarının Demokratik Konfederal Birliği’ne hizmet eden bir rol üstlenmekten ve dört parçalı Kürt birliğinden bahsetmektedirler.
***
Seçim konuşmasında etnik siyaset yapan bir bölücü siyasetçi, Mustafa Kemal’in Askerleri’ne “it” diyecek kadar küstahlaşmıştır. İktidar, ana muhalefet ve sorumlu devlet kurumları, uzun bir süredir PKK ve bölücü hareketleri görmezden gelmekte, Türkiye’nin çözülmesi sürecinin arkasına takılmaktadır. Bölücülük/Kürtçülük almış başını gitmiş, buna dur diyen bir yetkili veya anayasal kuruma rastlanmamıştır. Birkaç yıl önce, çok iyi şeyler olacağı söylenmiştir. Ancak o iyi şeylerin ne olduğu, bugün üzüntüyle takip edilmektedir. Şimdi de seçimden sonra iyi şeyler olacağı yetkililer tarafından ifade edilmektedir. Siyasi rant uğruna, Kürt kardeşlerinin kahramanlığından bahseden, dağa çıkmanın anlayışla karşılanabileceğini söyleyen yetkili bile vardır.
Durum son derece ciddidir. Bu devlet kanla, gözyaşıyla, fedakârlıklarla kurulmuş, kuruluş felsefesi belirlenmiş ve bugüne kadar değerlerimiz olan tek vatan, tek millet, tek bayrak, tek devlet prensibiyle sebatla korunmuştur. Ulus devlet ve üniter yapı vazgeçilmez yapımızdır. Anayasayla teminat altına alınmıştır. “Alıştıra alıştıra” zarar verilmesine müsaade edilemez. Yanlış yolda olanlara ve ona fırsat yaratanlara hatırlatılır.
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/almis-basini-gidiyor-dur-diyen-yok-30271yy.htm