Bu Kadarı da Olmaz (mı?)
Cüneyt Arcayürek.,
Sözüm ona ileri demokrasinin ileri giden Yargıtay’ının Balyoz kararlarını tarihsel bir yorumu diye niteleyenler...
Sanıkların darbe amacıyla ittifak kurduğuna oybirliği ile alınan kararda:
Sanıklardan kimilerine 20, kimilerine 15-18 ya da 10 yılla cezalandıran Yargıtay’ın darbeye teşebbüs edenlerin kimilerini darbeci, kimilerini daha az darbeci, kimilerini de az biraz darbeci diye sınırlandırmasını adil, eşit bir ceza kararı olduğuna inananlar oldukça...
Darbe seminerine katılan ast rütbeliklerden biri cezalandırılırken aynı sırada oturan diğerinin neden tahliye edildiği anlaşılmadıkça...
İç ve dış ilgili yetkili kurumların raporlarına karşın dijital delillerin bulunmadan önce değiştirildi diye es geçilmesindeki nedenler aydınlanmadıkça...
Hangi sanığın nasıl bir darbe icraatına katıldığına, yurtdışında görevli iken darbe girişimine katıldı diye kimilerine neden ceza verildiğine değinilmedikçe...
Ya da o tarihte bulunmayan bir sokağın adının nasıl darbe planına yazıldığını, o tarihte olmayan bir AVM’nin isminin 2003’teki darbe planına niçin, neden yazıldığı Yargıtay’ın gerekçeli kararında anlatılmadıkça...
Masumiyeti ispat yollarını kapatan her türlü yöntemin mubah sayılmasının, sanıkların dinlenmesini talep ettikleri örneğin zamanın Genelkurmay Başkanı ile darbeyi önlediğini açıklayan Kara Kuvvetleri Komutanı’nın tanıklığının mahkemece neden reddedildiğinin gerçek anlamı, amacı irdelenmedikçe...
... Yüksek yargının açıkladığı orantısız kanıttan yoksun cezaları hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda alınan kararlar diye sindirmek olanaksız.
***
Her biri kara mizaha malzeme bu örneklere gizlice ellerini ovuşturarak sevinen iktidar çevrelerinde ve yalaka yandaş medyada değinen yok!
Olmadığı gibi, yandaş yalaka medya:
Yaşamları pahasına ülkeye, devlete hizmet eden; or, kor, tüm, tuğ amiralliğe, generalliğe, albaylığa rütbe almış olan değerli askerlerin Yargıtay kararından sonra rütbelerinin sökülmesine...
Er olarak tanınmalarına, ceza alan muvazzaf ve emekli subayların rütbelerini kaybetmelerine, tüm devlet hizmet madalyalarıyla kılıçlarının da geri alınmasına eteklerinde zil çalarak manşetlerden duyuruyor.
***
Umut tükenmez diyor iktidarın önde gidenleri:
20 yıl değil 15 yıl yatacaksınız. Üstelik daha başka süreçler var. Yargıtay kararını düzeltme yolları açık. Orada olmadı Anayasa Mahkemesi, orada da olmadı mı Avrupa İnsan Hakları’na başvuru hakkınızı kullanabilirsiniz diye güya umut dağıtıyorlar!..
Oysa, Yargıtay kapısı önünde kararın açıklanmasının ardından gözyaşları dökenler... yok hayır! Sadece acılarına, yakınmalarına ortak olduğumuz sanık yakınları değil...
... Onlarla birlikte bu ülkenin gerçek demokrasiye gönül veren insanları da Yargıtay kararlarının ardından, bağımsız dedikleri, güvendikleri yargının sergilediği tabloya ağlıyorlar.
Kuşkusuz; ileri demokrasimizin ulaştığı son gerileme noktasını anlatan, açıklayan sloganı...
... Asker vesayeti gitti mi, gitti diye sevinenlere, yerine ne geldiğini anımsatıyorlar:
AKP damgalı sivil vesayet!
***
Karardan hemen sonra daha önceleri de kulislerde sözü edilen; iktidarın ancak gelecek yılın gündeminde olan üç seçiminden sonra, Yargıtay kararlarının toplumda açtığı yeni kutuplaşmayı, daha derin yaraları, bir genel afla örtme olasılığı konuşulmaya başlandı.
Neden seçimlerden sonra?..
Zira, İmralı’daki caniye hükümetin vaat ettiği iddia edilen genel af seçimlerden önce çıkarılacak olursa AKP’nin büyük ölçüde oy kaybetmesine neden olacağı hesap ediliyor ve bu nedenle... Baş caniye genel affın ancak seçimlerden sonra çıkarılabileceği anlatılıyor hukuk, siyasal, medya çevrelerinde!..
Elbette asıl amacı İmralı olan genel affın örtüsü, Balyoz ve Ergenekon mağdurlarının affı olacak!
***