Cüneyt Arcayürek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Cüneyt Arcayürek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Nisan 2020 Cumartesi

Bu Kadarı da Olmaz (mı?)

Bu Kadarı da Olmaz (mı?)



Cüneyt Arcayürek.,

Sözüm ona ileri demokrasinin ileri giden Yargıtay’ının Balyoz kararlarını tarihsel bir yorumu diye niteleyenler...

Sanıkların darbe amacıyla ittifak kurduğuna oybirliği ile alınan kararda:
Sanıklardan kimilerine 20, kimilerine 15-18 ya da 10 yılla cezalandıran Yargıtay’ın darbeye teşebbüs edenlerin kimilerini darbeci, kimilerini daha az darbeci, kimilerini de az biraz darbeci diye sınırlandırmasını adil, eşit bir ceza kararı olduğuna inananlar oldukça...

Darbe seminerine katılan ast rütbeliklerden biri cezalandırılırken aynı sırada oturan diğerinin neden tahliye edildiği anlaşılmadıkça... 
İç ve dış ilgili yetkili kurumların raporlarına karşın dijital delillerin bulunmadan önce değiştirildi diye es geçilmesindeki nedenler aydınlanmadıkça...
Hangi sanığın nasıl bir darbe icraatına katıldığına, yurtdışında görevli iken darbe girişimine katıldı diye kimilerine neden ceza verildiğine değinilmedikçe...
Ya da o tarihte bulunmayan bir sokağın adının nasıl darbe planına yazıldığını, o tarihte olmayan bir AVM’nin isminin 2003’teki darbe planına niçin, neden yazıldığı Yargıtay’ın gerekçeli kararında anlatılmadıkça...
Masumiyeti ispat yollarını kapatan her türlü yöntemin mubah sayılmasının, sanıkların dinlenmesini talep ettikleri örneğin zamanın Genelkurmay Başkanı ile darbeyi önlediğini açıklayan Kara Kuvvetleri Komutanı’nın tanıklığının mahkemece neden reddedildiğinin gerçek anlamı, amacı irdelenmedikçe...
... Yüksek yargının açıkladığı orantısız kanıttan yoksun cezaları hakkaniyet ilkeleri doğrultusunda alınan kararlar diye sindirmek olanaksız.

***
Her biri kara mizaha malzeme bu örneklere gizlice ellerini ovuşturarak sevinen iktidar çevrelerinde ve yalaka yandaş medyada değinen yok! 
Olmadığı gibi, yandaş yalaka medya:
Yaşamları pahasına ülkeye, devlete hizmet eden; or, kor, tüm, tuğ amiralliğe, generalliğe, albaylığa rütbe almış olan değerli askerlerin Yargıtay kararından sonra rütbelerinin sökülmesine...
Er olarak tanınmalarına, ceza alan muvazzaf ve emekli subayların rütbelerini kaybetmelerine, tüm devlet hizmet madalyalarıyla kılıçlarının da geri alınmasına eteklerinde zil çalarak manşetlerden duyuruyor.

***
Umut tükenmez diyor iktidarın önde gidenleri:
20 yıl değil 15 yıl yatacaksınız. Üstelik daha başka süreçler var. Yargıtay kararını düzeltme yolları açık. Orada olmadı Anayasa Mahkemesi, orada da olmadı mı Avrupa İnsan Hakları’na başvuru hakkınızı kullanabilirsiniz diye güya umut dağıtıyorlar!..
Oysa, Yargıtay kapısı önünde kararın açıklanmasının ardından gözyaşları dökenler... yok hayır! Sadece acılarına, yakınmalarına ortak olduğumuz sanık yakınları değil...
... Onlarla birlikte bu ülkenin gerçek demokrasiye gönül veren insanları da Yargıtay kararlarının ardından, bağımsız dedikleri, güvendikleri yargının sergilediği tabloya ağlıyorlar.
Kuşkusuz; ileri demokrasimizin ulaştığı son gerileme noktasını anlatan, açıklayan sloganı... 
... Asker vesayeti gitti mi, gitti diye sevinenlere, yerine ne geldiğini anımsatıyorlar: 

AKP damgalı sivil vesayet!

***
Karardan hemen sonra daha önceleri de kulislerde sözü edilen; iktidarın ancak gelecek yılın gündeminde olan üç seçiminden sonra, Yargıtay kararlarının toplumda açtığı yeni kutuplaşmayı, daha derin yaraları, bir genel afla örtme olasılığı konuşulmaya başlandı.
Neden seçimlerden sonra?..
Zira, İmralı’daki caniye hükümetin vaat ettiği iddia edilen genel af seçimlerden önce çıkarılacak olursa AKP’nin büyük ölçüde oy kaybetmesine neden olacağı hesap ediliyor ve bu nedenle... Baş caniye genel affın ancak seçimlerden sonra çıkarılabileceği anlatılıyor hukuk, siyasal, medya çevrelerinde!.. 
Elbette asıl amacı İmralı olan genel affın örtüsü, Balyoz ve Ergenekon mağdurlarının affı olacak! 


***

2 Ağustos 2018 Perşembe

Yalancının Mumu...


Yalancının Mumu...

Cüneyt Arcayürek.


Hem laik hem Müslüman, hem de demokrasiyle yönetiliyor...
Ortadoğu ülkelerine örnek gösterilen bu ülke Türkiye idi; yerinde yeller esiyor.
Suriye, Irak, son olarak Mısır da içişlerimize karışma, dedi. 
Elinde üçün biri kaldı. O da Tunus!
Tüyleri dökülmüş tavus kuşuna döndü.
İftardan sonra bir yerde mutlaka kürsüde.
Geçmiş günlerinden kalan alışkanlıkla burnu dik, fren tutmaz dili durmadan konuşuyor. Tabii yüksekten atmaya devam ediyor...
Mursi’ye yapılan darbenin Batı’dan Doğu’ya desteklendiğinden yakınırken ülke adı veremiyor.

Ad vermeye kalksa artık böyyük dostlukların sokağa düştüğünü açıklamış olacak; iyisi mi ülke, bölge ayırt etmeden, ülke adı vermeden, topluca hepsini darbeyi destekleyenler diye suçlayıp içine düştüğü açmazdan sıyrılmaya çalışıyor

***

İki örnek: İki kadim dostundan biri, Obama! 

Batı ile ilişkilerinde kilit ülkenin başkanı!

Diğeri İslam dünyasındaki yerine kanıt olan Suudi Arabistan! 
ABD’nin Ankara’dan yükselen darbe karşıtı seslere kulağı sağır.
Darbe yapılan ülkelere yardım yapılamayacağını emreden ulusal kurallar nedeniyle Amerika’nın Mısır’a askeri ve ekonomik yardımı kesmenin olanaksızlığına dayanarak 4 savaş uçağı gönderiyor.
Suud ise RTE’nin aksine Müslüman Kardeşler’den nefret ediyor...
Askerin emrine ekonomik sıkıntıları çözümlemesi için 5 milyar dolarcık göndermekle yetinmeyen Suudi Arabistan Kralı, telefonla aradığı Mısır Genelkurmay Başkanı Sisi’yi tebrik ediyor, başarılar diliyor.
Peki, bu ülkelerin devlet başkanları RTE’yi ne zaman hangi nedenle arayıp kutluyorlar?

ABD (RTE’nin elinde bu ülkenin radikal, siyasal İslama dönüşeceğini hesaplama gereğini duymadan) ılımlı İslamı gerçekleştiren adımlar attığı...
...Suud ise laikliğin canına okuduğu için...

Özetlenirse gelinen nokta:

RTE’yi demokrasiye geçenlere örnek bir ülke yarattı diye Batı’dan Doğu’ya sırtını sıvazlayanların davranışları… meğer mevsimlik imiş...
Mısır darbesi yalnız Mursi’yi koltuğundan etmedi...
RTE’nin de uluslararası gerçek değerini, itibarını ortaya koydu.

***
Yurda yayılan Gezi Parkı eylemlerini öyle ufak tefek yasalara aykırı olaydan saymadığı, itiraf etmese de düpedüz sağlıksız demokratik yaptırımları nedeniyle kendine karşı halk hareketi olduğunun bilincinde.
Hâlâ bu eylemlere yüklenmesindeki gerçek neden bu!
Bu doğrultuda harekete geçen emrindeki polis de Gezi Parkı eylemlerini illaki gizli örgütlere, hükümeti devirmeye bağlıyor.
Binlerce gözaltı, evlerin sabaha karşı basılıp aranması... bu olası senaryoyu doğrulayacak -RTE’yi tatmin edecek- kanıt bulmak için.
Başbakan da polisten aldığı aklına koşut bilgilerle konuşmalarında işte Gezi Parkı’nın gerçek yüzü diye ortaya çıkıyor.
Milyonlarca insanımıza TV’lerden yanlış, çoğu uydurma bilgiler sıralarken RTE...

***
...İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün, haklarında, örgüt kurmak, halkı sokağa dökmek, provokatif eylem, polisi düşman gibi lanse etmek, marjinal sol ve uluslararası yapılanmalarla birlikte olmaktan düzenlediği fezlekede delil arayan...
...bula bula önlük, eldiven, kırmızı bez gibi bazı eşyalar bulan yargıç, tutuklanma talebiyle önüne gelen Taksim Platformu yetkilisi 12 kişiyi serbest bırakıyor.
Deliller bulundu diye fezlekedeki suçlamaları -isyanı- bastırdıktan sonra günlerce RTE, her konuşmasında bir bir sıraladı ve...
....polis, başbakanlarını doğrulamak çabasıyla böylesi görülmemiş zoraki delillerle fezleke hazırlayıp insanları ağır koşullar altında günlerce gözaltında tuttu.

Ne ki mahkeme, Başbakanı da ona koşut deliller, suçlar uyduran polisi de yalanladı!

Yalancının Mumu hâlâ yanıyor!

Yalancının Mumu…
Medyamızın iktidar gazına geldiğini bir kez daha izledik.
Mısır’da ordu, uyarılara karşın bir türlü meydanları boşlatmayan Mursi’yi destekleyen Müslüman Kardeşler’e ateş açtı.
Askeri yönetime göre ölü sayısı Müslüman Kardeşler sözcünün açıklamasının yanında solda sıfır. Kimine göre 300, kimine göre binden fazla.
ABD başta Batı dünyası Mısır askerini kınıyor. Ama bizimkiler bir adım ilerde!
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu dünyayı Mısır yönetimine karşı harekete geçmeye, Birleşmiş Milletler’i göreve çağırıyor.
Davutoğlu bizdeki darbelerin, üstelik süre vererek demokrasiye dönüleceğini vaat ettiği gibi bir açıklama yapmasını bekliyor Genelkurmay Başkanı Sisi’den.
Bu sırada yüzüne, teneke tınlaması gibi sesine hasretten olacak, kimi yayın organlarımız da Başbakanları RTE’den Mısır’daki katliama dair kükreyen bir konuşma işitmek için “Neredesin ey usta nerede?” diye haberler döktürüyor.
***

Dışişleri’nin medyamıza yansıttığı haberden öğrendik:
Top secret, devlet sırrı gibi nerede olduğu gizlenen Başbakanımızın, Mısır’da halkına şiddet kullanan Sisi’nin kanlı eylemlerini dakikası dakikasına izlediğini ve…
…bittabi bir Osmanlı eyaleti Mısır’daki katliama içi yanan, kendi başına Osmanlılık taslayan Dışişleri Bakanı Davutoğlu’na, gereken talimatları verdiğini öğrendiğimiz günün ertesi meğer RTE...
...başında kep, kıçında şortla Bodrum açıklarında lüks bir yatta karşısında sustalı maymun gibi siyah elbiseleri, kravatlarıyla oturan birkaç kişiyle muhabbet etmekteymiş!
Diğer kimi muhalif gazetelerin “Başbakan 8 gündür nerede?” diye meraklı sorular içeren haberler yayımladığı aynı gün...
...dün; Sözcü gazetesi başarılı bir gazeteciliğe imza attı...
Beyefendi’nin serin Akdeniz sularında motor sefası yapan büyük fotoğrafını tam sayfa yayımladı.
Yalancıların mumunu söndürdü!..
***

Bu ülkenin belli başlı muhalefet partisi milletvekillerinin evleri soyuluyor. Ziynet eşyalarına, paralarına dokunulmuyor; kimi dosyaları karıştırıyor.
Parti binaları, telefonlar, toplantılar dinleniyor; muhalefet fişleniyor.
İzlediği politikalarla ülke bölünmeye koşuyor.
İmralı’dan aldığı talimatlarla devlet politikası kurguladığı yetmiyormuş gibi; müebbet katilin Türkçesi bozuk kardeşinin, ağabeyini ziyarete giderken “sürece en büyük katkıyı yapan Apo’nun mapushane koşullarının değiştirilmesi” gerektiğini içeren, yasalar gereği örneğin yeniden muhakeme edilmesi istemini reddeden kararları hukuk devletine aykırı bulan açıklamalarını bu hükümet sineye çekiyor.
Denizde, karada tatildeki RTE’nin bu olanlar umurunda bile değil...
Günlerini bu ülkeye hizmette saçlarını süpürge ederek geçiren, kendinden menkul bir yakıştırmaya göre böyyük mü böyük lider; kıçında şort, başında kep, motora atmış kapağı, tatilin keyfini çıkarıyor.
***

İslam âlemine ve tabii RTE’ye göre yaşam kuralları ve var olan her yararlı nesne İslam kaynaklı.
Ama İslam dünyası ve RTE, dört elle sarıldığı, ne ki ikiyüzlülüğü sergileyen bir yazıdaki şu satırlardaki gerçekleri acaba inkâr edebilirler mi?
“Teknoloji bütün devletlerden, sultanlardan (tabii bizdeki kopyasından da) diktatörlerden daha güçlü. Her istediğini dayatıyor. Kimse otomobil istemem; telefon, televizyon almam; internet, MR bunlar gâvur icadı diye istemem demiyor.
Kimse hacca deve kervanıyla gitmiyor. Gâvur icadı uçakla gidiyor.
Telefonundan ayrılamayan bağnaz; elektromanyetik dalgalardan haberli değil.
Ama Kuran’a bakıp telefon karşıtlığı yapamıyor. Çünkü Kutsal Kitap’ta böyle bir şeyden söz edilmiyor.
Televizyon ne gösterirse seyreden, telefonu ile fotoğraf çeken, her türlü figüratif sanata, resme, heykele karşı çıkıyor. Şeriat böyle diyormuş! Telefonu neden kırmıyor. O bir şeytan işi ve gâvur icadı değil mi?”
Müslümanlık satan RTE’ye göre bilumum yaşamsal araç ve gereçler, örneğin şu motor, TV, telefon; yüzyıllar öncesi çölden gelen, ileriye bakın içeriğinde olduğu söylenen kuralların günümüzdeki ürünleri...
Öyleyse? Bugün kullandığımız araç ve gereçlerin tümü, İslam kaynaklı.
Elbette hiçbiri gâvur icadı değil!
Yersen raftaki yalancı dolmalar gibi...
Hesaplaşma, TSK’nın şahsında, Türkiye ile yapılıyor; Atatürk ile yapılıyor, Türk tarihi ile yapılıyor! Hani, AB temsilcisi Karen Fogg, “Türk tarihi ile hesaplaşmak lazım” diyordu ya, işte o yapılıyor. Davanın ve varlığı iddia edilen “Ergenekon terör örgütü” adının, Türk tarihini karalamak üzere seçilmiş olması da bunun en büyük delilidir.



***


12 Kasım 2017 Pazar

RTE’nin Müjdelerizle Geldi 2014!...


RTE’nin Müjdelerizle Geldi 2014!...



Cüneyt Arcayürek

Her geçen gün bir önceki günü aratıyor. 
Oysa Başbakan’a bakılırsa ohooo Türkiye ve halk refaha doğru almış başını gidiyor. 
Her yeni yıl insanlarımıza daha bir zenginlik, daha ferah günler vaat ediyor. Yaşamsal sıkıntıların, bunalımların giderek azaldığı günler müjdeliyor. 
Başbakan’ın ağzından ballar gibi akan bu sözleri dinliyor, rahatlıyorsunuz belki ve bir de uyanıyorsun ki, 1 Ocak sabahı hükümet, ne zorba rejimden geri adım atıyor, ne yaşam sıkıntılarının giderileceğini öngören kararlar açıklıyor ne de zamlardan... ekonomi ve mali baskın önlemlerinden bir adım geri atıyor! 
İşit de inanma derler ya bazılarının sözlerine. 
Bu sözün doğruluğunu kanıtlama görevini üstlemiş bir başbakanı var bu ülkenin. 
Her sözü Allah’la başlayıp biten Başbakan, zamlara da Allah’ın emri gereğidir derse şaşıracak mısınız?

***
Bu iktidar zaten uzun zaman yeni yıl kutlamalarını İslama aykırı diye propaganda yapanlara sesini çıkarmayarak destek verdi
Halkın yollara, sokaklara dökülerek istediği gibi bağırıp eğlenmesine TOMA’larla, biber gazıyla müdahale etmedi, tabii bir geceliğine. 
31 Aralık’ın 1 Ocak’a bağlandığı gece zorbalığı hiçe saymanın tadını çıkardı halkımız ve öyle ki TV’ler, örneğin Kanal D, yılbaşı gecesinin ertesi akşam haberlerinde bütün önemli haberleri bir yana attı, 25 dakika yılbaşının, özellikle İstanbul’da, kısaca tüm Türkiye’de nasıl coşkuyla kutlanıldığını yayımladı. 
Oysa o sabah orta sınıfa, ortanın altındaki milyonlara darbe vuran zamlar açıklanmış, yürürlüğe girmişti ama... ne gam Kanal D’ye ve diğerlerine... 
Zamların halkın güncel, aylık hatta yıllık olanaklarına vurduğu darbeyi yorumlayan tek bir haber yayımlanmadı. 
Milyonları etkileyen TV’ler bu kafayla giderlerse seçimlere... 
... RTE korkusundan sıyrılacak havayı nah yakalarlar demek geliyor insanın içinden!

***
Geçende particilik nedeniyle siyasal mantığını yitirmeyen bir muhalif milletvekili bana köyde kentte bire bir görüştüğü insanların, örneğin bir çifçinin, bu Başbakan’ın zamlarla canlarına okuduğunu söylediğini, ama yine gözlerinin içine bakarak aynı çiftçinin muhalefet partilerine oy vermeyeceğini belirttiğini anlattı. 
Benim Müslüman vatandaşımdı, şaşırmadım. 
Toplum ayakta... İktidar elinde cop, yasa yoksa yeni yasa çıkararak demokratik hak ve özgürlüklere, yaşam sıkıntılarına zamlarla her gün yeni bir darbe vuruyor. 
Böyle bir manzara çizen Batılı demokrasilerde böyle bir hükümet ve başbakanı acaba bir gün görevde kalabilir mi?

***
Bu ülkede üç ay önce, Taksim’deki sapanlı görüntüleri nedeniyle polis operasyonunda tutuklanan Emine Hanım gibi kadınlarımız, toplumsal bir güç olarak bu iktidarın lanetlediği, darbe dediği, suikast diye tanımladığı Gezi eylemlerinin “sadece bir iki ağaç için değil, haksızlığa ve adaletsizliğe isyan olduğunu” ve Gezi eylemleri başlasa yine katılacaklarının açıklayıcı işaretlerini verebilseler... 
... ya da Edirne’de kendini çay içmeye davet ettirmeye çalıştığı evin hanımının “çay yok, evime gelmeniz de istenmez” diye balkonundan iktidar bakanına ve tabii iktidara duygularını ifade eden yanıtını örnek alarak kadınlarımız topyekûn harekete geçebilseler..... 
Bu iktidar ne yaparsa yapsın, zorbalığını dikta rejimlerini aratmayacak düzeyde uygulasın; kadınlarımız, Edirne’deki hanımla Emine Hanım gibi davransalar... 
... Oy yitirmeyeceği sanısıyla sandık da sandık diye meydan okuyan AKP iktidarına önce yerel sonra genel seçimlerde okkalı bir Osmanlı tokatıyla gidiş yolunu gösterebilirler.

***
Durup durup insanların özel yaşamlarına müdahale etmediklerini söyler başbakanları. 
Oysa son zamlarla bir kez daha bir bakıma insanların yaşamlarına müdahalenin, hatta koşullarını yaşanmaz durumuna getirmenin dik âlâsı uygulamalar yapıyor. 
Sigara adamın keyfi... Bira içip rahatlıyor... Sağlığını koruyoruz diyebiliyor...
Hadi canım sende!.. 
Sen bütçendeki açığı kapatmak amacıyla insanların güncel yaşamlarına bal gibi müdahale ediyorsun. 
Yakındır, bu zamların gerekçesini açıklarken halka hizmet verebilmeyi sağlamak için başka olanak bulamadığını söyleyebilir
Özel yeni uçaklara, makam arabalarına şuna buna hazineyi çarçur ettiğini örtmek için son zamları getirdim diyebilir mi? 
Hatta uygulamaya koyduğu dolaylı dolaysız vergileri, aman ha bana hizmet diyen halk beni zamlara zorladı, diye de savunabilir
Her şey beklenir bu iktidardan... 
... Demokrasinin temel kurallarını uygulamadan gayri!  

***