Değişen güvenlik anlayışı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Değişen güvenlik anlayışı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Şubat 2020 Pazar

Çevresel Güvenlik: Afrika’da Çevre-Güvenlik İlişkisine Bir Bakış

Çevresel Güvenlik: Afrika’da Çevre-Güvenlik İlişkisine Bir Bakış 



Pelin ALİYEV 


Özet 

İnsanın çevresini kendi çıkarlarına uygun duruma dönüştürme çabası, çevresel kirlilik ve bozulmanın nicel ve nitel olarak artması ve doğanın kendini yenileyebilme kapasitesinin üstüne çıkılması nedeniyle çevre sorunları çağımızın en önemli sorunları içerisinde yer almış ve bir güvenlik meselesine dönüşmüştür. Çevre ile güvenlik arasındaki ilişkiyi ifade etmek için kullanılan çevresel güvenlik kavramına özellikle son yirmi yılda ilgi artmış ve kavram, güvenlik çalışmalarının arasında önemli bir yer edinmiştir. Bu kapsamda çevre sorunlarının çatışmaya yol açıp açmayacağı sorusu son yıllarda cevabı aranan sorular arasındadır. Çevre sorunlarından en fazla etkilenen bölgelerin başında gelen Afrika kıtası, çevre-güvenlik ilişkileri bağlamında incelemeye değer örnekler barındırmakta dır. 

Bu çalışmanın amacı, Afrika kıtasından verilen örnek olaylar çerçevesinde çevre ile güvenlik arasındaki ilişkiyi incelemek ve çevre sorunlarının çatışmaya yol açma potansiyeline sahip olup olmadığını tartışmaktır. 

Giriş 

Güvenlik kavramı, Soğuk Savaş döneminin sonuna kadar geleneksel güvenlik anlayışı çerçevesinde genel olarak askeri güç unsuru ile birlikte ele alınmıştır. Ancak bu dönemin sona ermesiyle güvenlik kavramının içeriğinde belirgin bir değişiklik ortaya çıkmış ve geleneksel güvenlik anlayışı yerini yeni güvenlik anlayışına bırakmıştır. Böylece insanın çevresini kendi çıkarlarına uygun duruma dönüştürme çabası, çevresel kirlilik ve bozulmanın nicel ve nitel olarak artması ve doğanın kendini yenileyebilme kapasitesinin üstüne çıkılması sonucu 
küresel bir nitelik kazanan çevre sorunları, özellikle 1990’lı yıllar sonrasında bir güvenlik meselesi olarak ele alınmaya başlanmıştır. 

Bu çalışma, yerli ve yabancı kaynakların tarandığı nitel bir araştırma türünde olup Afrika kıtasından verilen örnekler üzerinden çevre ile güvenlik arasındaki ilişkiyi incelemek ve çevre sorunlarının çatışmaya yol açma potansiyeline sahip olup olmadığını tartışmak bu bildiri metninin birincil amacını oluşturmaktadır. Bu çalışma çerçevesinde çevrenin bir güvenlik meselesi olup olmadığı ve çevre sorunlarının çatışmaya yol açıp açmadığı sorularına yanıt aranacaktır. 

Değişen Güvenlik Anlayışı 

Üzerinde yapılan birçok akademik çalışmaya karşın, uluslararası ilişkiler alanının en temel kavramı olarak nitelendirebileceğimiz güvenliğin herkesçe kabul görmüş bir tanımını vermek imkânsızdır. Hemfikir olunan nokta ise güvenliğin tartışmalı bir kavram olduğudur. 

Tek bir tanım yapamama durumu tüm sosyal ve siyasal kavramlar için ortak bir sorun olmakla birlikte buradaki esas sorun, güvenliğin çok-boyutlu bir kavram olmasıdır. Oysa 1980’li yıllara kadar güvenlik, sadece ulusal güvenlik kapsamında askeri açıdan ele alınan ve gücün bir uzantısı olarak görülen bir kavramdı. 

İki kutuplu düzenin sona ermesiyle güvenlik kavramı, salt askeri açıdan değil, siyasi, ekonomik, sosyal ve çevresel faktörlerin de dâhil olduğu çok-boyutlu bir bakış açısıyla ele alınmaya başlanmıştır. Güvenlik kavramındaki bu çok-boyutluluk, kapsamlı ya da ortak güvenlik anlayışı olarak ifade edilmektedir. 

Bu güvenlik anlayışı, uluslararası güvenliğe en büyük tehdidin ülkelerin kendilerinden değil de, aralarında küresel çevre sorunlarının da 
bulunduğu sorunlardan kaynaklandığı varsayımına dayanmaktadır.357 

Çevre Sorunları 

Çevre sorunları, türlü insan faaliyetleri nedeni ile çevresel değerlerin zarar görmesi sonucunda ortaya çıkmıştır.358 Sanayileşmeye koşut olarak bilim, teknik ve teknoloji alanında yaşanan gelişmeler, hızlı nüfus artışı, hızlı kentleşme, aşırı üretim ve tüketim, kirlilik ve doğal kaynaklar üzerindeki baskı çevre sorunlarına yol açmıştır. İnsanın çevresini kendi çıkarlarına uygun duruma dönüştürme çabası; çevresel kirlilik ve bozulmanın nicel ve nitel olarak 
artmasına yol açmıştır. Böylece bir ekolojik kriz ortaya çıkmıştır. Çevre, günümüzde yerkürenin ve bu yerküre üzerindeki tüm varlıkların karşı karşıya kaldığı bir sorunsal, bir başka deyişle öğeleri birbirine bağlı olan bir sorunlar bütünü 359 haline gelmiştir. 

Çevresel Güvenlik 

Güvenliğe yönelik tehditlerin kapsamının genişlemesinin bir sonucu olarak, çevre sorunları da 1990’lı yıllar itibariyle bir güvenlik meselesi olarak ele alınmaya başlanmıştır. Çevre ile güvenlik arasında ki bağlantıyı ifade etmek üzere çevresel güvenlik kavramı ortaya atılmıştır. Çevresel güvenlik kavramı, çevresel bozulmaların güvenliği tehdit etmesi olarak tanımlanabilir.360 Barnett ise, çevresel tehditleri bir güvensizlik hali olarak değerlendirdiği için çevresel güvenlik kavramı yerine çevresel güvensizlik kavramını kullanmayı tercih 
etmiştir. 

Çevre-güvenlik ilişkisine dikkat çeken ilk uluslararası belge, BM Dünya Çevre ve 
Kalkınma Komisyonu’nun ana teması sürdürülebilir kalkınma olan 1987 tarihli Ortak Geleceğimiz adlı raporudur. Rapor kapsamında çevre, barış ve güvenlik etkileşimine dikkat çekilmiş ve çevresel konular güvenlik boyutuna taşınmasıyla çevrenin politika basamaklarındaki önem sırası yükseltilmiştir.361 1990’larda ise Barry Buzan, güvenliği askeri güvenlik, siyasi güvenlik, ekonomik güvenlik, toplumsal güvenlik ve çevre güvenliği alt başlıklarında inceleyen çalışmasını ortaya koymuştur. Buzan bu tipolojisinde çevresel güvenlik kavramı ile yaşamın idamesinde olmazsa olmaz role sahip bir sistem olarak bölgesel ve küresel biyosferin korunmasına işaret etmektedir.362 

Çevre ve güvenlik arasındaki ilişkiyi inceleyen iki ana yaklaşım vardır: İlki, çevresel sorunların özellikle paylaşılan doğal kaynaklarla ilgili olup devletler arası çatışmalara yol açtığı konusuna, ikincisi ise şiddet ya da istikrarsızlaşmanın bir nedeni olarak kaynak kıtlığı üzerine odaklanmaktadır. Bu nedenle ilk yaklaşım daha çok devletlerin güvenliği, ikincisi ise daha çok bireyin güvenliği ile ilgilidir.363 

Çevre Sorunlarının Çatışmalara Yol Açma Potansiyeli 

Çevre sorunlarının ülkeler arasında veya ülke içinde herhangi bir çatışmaya yol açıp açmadığı sorusu çevresel güvenlik çalışmalarında en çok tartışılan soruların başında gelmektedir. Çatışmaların birbiriyle ilişkili çeşitli sebeplere dayandığına dair geniş bir konsensüs vardır. Çevre de bu sebeplerden biri olarak görülmekte dir. Çevre sorunları, doğrudan doğruya bir çatışmanın ortaya çıkmasına yol açtığını söylemek güçtür. Fakat dolaylı yönden çatışmanın şiddetlenmesine neden olmaktadır. Nitekim Toronto Üniversitesi’nden Thomas Homer-Dixon öncülüğündeki araştırma grubu da yürüttüğü çalışmada çevresel değişimin tek başına çatışma nedeni olmayabileceği; ancak etnik, dini, sosyal, siyasal ve diğer 
bağlamsal faktörlerle bir araya geldiğinde iç çatışmaların kaçınılmaz hale geldiği sonucuna varmıştır.364 

1986 yılında Myers açık bir şekilde çevresel konular ile güvenlik arasındaki ilişkiyi tartışmış ve çevresel bozulmanın şiddetli çatışmaya sebep olacağı sonucuna varmıştır. Gıda kıtlığı, balıkçılığın bitmesi, su kıtlığı, iklim değişikliği ve ormansızlaşmayı çatışmaya sebep olan konular olarak değerlendirmiştir. Çevresel göçü de çatışmaya yol açan sebepler arasına dâhil etmiştir. Myers’a göre; bir ulusun çevresel temelleri tükenirse, ekonomisi sürekli bir şekilde kötüye gider, toplumsal düzeni bozulur ve siyasal yapısı istikrarsızlaşır. Bu çıktılar çatışmaya yol açar. Çatışma; ülke içinde kargaşa ve isyan şeklinde olabileceği gibi, başka ülkelerle gerilimler ve düşmanlıkların ortaya çıkması şeklinde de olabilir.365 

Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu’nun 1987 tarihli Ortak Geleceğimiz adlı 
raporunda, çevresel baskıların siyasal gerilim ve askeri çatışmaların hem nedeni hem de sonucu olduğu vurgulanmaktadır. Raporda ayrıca, hammaddeler, enerji kaynakları, topraklar, su havzaları, boğazlar ve diğer önemli doğal kaynaklar üzerinde hak iddia edebilmek ya da kontrollerini sürdürebilmek amacıyla, ulusların savaşım verdikleri belirtilmekte ve bu çatışmaların söz konusu doğal kaynaklar azalıp üzerlerindeki rekabet yoğunlaşınca daha da artma tehlikesinin bulunduğu savunulmaktadır.366 

Kanada Toronto Üniversitesi’nden Thomas Homer-Dixon öncülüğündeki araştırma grubu bir çevre sorunu olarak nitelendirilen çevresel kıtlığın sıcak çatışmaların arkasında yatan bir neden olup olmadığını analiz etmiştir. Araştırma; su kaynakları, toprak, orman ve balıkçılık gibi yenilenebilir doğal kaynakların kıtlığının tarımın gerilemesine, ekonominin verimliliğinin düşmesine, göçlere, yasal kurumların yani devletlerin dağılmasına, dolayısıyla etnik çatışmalara, isyanlara, darbelere ve iç savaşa sebebiyet vereceğini ortaya koymuştur. Kısacası tam bir sosyo-ekonomik istikrarsızlığın yaşanacağı ifade edilmektedir.367 

Dalberg’in yayınladığı bir raporda ise iklim değişikliğinin insan-kaynaklı etkileri 
temiz su kaynaklarında kıtlık, havayla ilgili hastalıklar, gıda güvensizliği, göç ve yer değiştirme şeklinde sıralanmaktadır. Rapora göre bu etkiler, toplumda birtakım gerilimlere yol açmaktadır. Tüm bunlar istikrarsızlık kaynağıdır ve toplumsal dengesizlik, istikrarsız ekonomik performans, kurumsal çökme gibi sorunlar ortaya çıkarır. Böylece toplumda şiddet ya da silahlı çatışma riski doğar.368 

Afrika’da Çevre Sorunlarının İzleri 

Merkezi Cenevre'de bulunan Global Humanitarian Forum'un 2009 yılında hazırlattığı “Sessiz Krizin Anatomisi” başlıklı rapor, iklim değişikliğinin her yıl yaklaşık 300.000 kişi ölümüne yol açtığını, 325 milyon kişiyi ciddi biçimde etkilediğini ve 125 milyar dolarlık ekonomik kayba neden olduğunu ortaya koymaktadır.369 Afrika, iklim değişikliği nedeniyle en kırılgan, bir başka deyişle en fazla risk altındaki bölge olup en zayıf 20 ülkeden 15'ine ev sahipliği yapmaktadır.370 Bu özel durumu nedeniyle, incelemeye değer örnekler 
barındırmaktadır. 

Afrika ülkelerinin maruz kaldığı en önemli çevre sorunlarının başında su kaynaklarına erişim sıkıntısı gelmektedir. Kıtada 17 nehir ve 160 göl bulunmakla birlikte su kaynakları kıta genelinde eşit olarak dağılmamıştır. Afrika’daki insanların üçte biri, kuraklığa meyilli bölgelerde yaşıyor ve bu insanlar, kuraklığın etkilerine karşı korunmasız durumdalar. Kıta nüfusunun yaklaşık %25’inin su sıkıntısı yaşadığı tahmin edilmektedir. 2020 yılına kadar yaklaşık 75-250 milyon insanın, iklim değişikliğinden ötürü su konusunda artan oranda sorun yaşayacağı tahmin edilmektedir.371 Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göre 2012 yılında içilebilir su kaynaklarına erişme noktasında en büyük sıkıntıyı Demokratik Kongo Cumhuriyeti çekmiştir. Buna göre içilebilir su kaynaklarına ülke nüfusunun sadece %46’sı erişebiliyor. Öte yandan temiz suya erişen nüfus oranının ise çok daha düşük olduğu görülmektedir. 2012 yılında Nijerya nüfusunun sadece %9’u temiz suya erişme imkânına sahipti.372 

Su sıkıntısının en önemli sebebi kuraklıktır. Somali de bugün kuraklık sorunuyla 
mücadele etmektedir. Gün geçtikçe şiddetlenen kuraklık nedeniyle halk başka ülkelere göç etmeye başlamıştır. 31 Ağustos 2014 tarihinde güncellenen kayıtlı Somalili mülteci sayısı 957,275 iken en fazla Somalili mülteciye ev sahipliği yapan ülke Kenya’dır. Kenya’da bugün 427,078 Somalili mülteci bulunmakta dır. 373 Somalililer Kenya sınırındaki Dadaab mülteci kampına akın ediyor. Kampta kayıtlı Somalili mülteci nüfusu ise 339,606. 374 Bu kamp, kayıtlarda dünyanın en büyük mülteci kampı olarak geçiyor. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği yetkilileri, göçün esas sebebinin, ülkede 20 yıldır devam eden iç savaş ve kuraklık olduğunu dile getiriyor.375 

Kuraklık ve su sıkıntısı çeken ülkelerden birisi de Moritanya’dır. Ülkede kanalizasyon sistemleri olmadığı için çeşitli hastalıklar insan sağlığını tehdit etmektedir. Moritanya’da zengin mahallelerde Senegal’den getirilen su, susuzluğa geçici bir çözüm olarak sunulurken, düşük gelirli bölgeler aynı şansa sahip değil. Bu sebeple bölge insanı sıtma hastalığı tehlikesiyle karşı karşıya. Öte yandan, su sıkıntısı sebebiyle ülkede ağaçlandırma çalışmalarının yapılamaması kuraklık ve çölleşmeye neden olmaktadır.376 

Sudan ise, elli yılı aşkındır silahlı çatışmalara ve kargaşalara ev sahipliği yapıyor. Darfur’da tekrarlayan kuraklık, artan demografik baskı ve siyasal marjinalleşme bölgeyi kanunsuzluk ve şiddet sarmalına iten unsurlar arasında dır. Bu durum 2003 yılından beri yaklaşık 300.000 insanın hayatını kaybetmesi ile, 2 milyondan fazla insanın da evini ve yaşadığı yeri terk etmesiyle sonuçlanmıştır. Darfur’da çatışmanın pek çok nedeni olmakla birlikte UNEP’in çevre ve çatışma içerikli analizleri; bölgesel iklim değişkenliği, su kıtlığı ve 
verimli toprakların devamlı kaybı çatışmanın altında yatan önemli faktörler olduğunu tespit etti. Güney Sudan’dan iç savaştan etkilenen insanların gelmesiyle verimli toprak ve su kaynaklarındaki azalmanın daha da arttığı ifade edilmektedir.377 

Sonuç 

Soğuk Savaş döneminin sona ermesiyle devlet merkezli ve askeri tehdit odaklı 
geleneksel güvenlik anlayışı, yerini yeni güvenlik anlayışına bırakmıştır. Günümüzde tüm yerküreyi tehdit eden çevre sorunları, bu yeni güvenlik anlayışı çerçevesinde bir güvenlik meselesi olarak görülmeye başlanmıştır. Çevre sorunları ile güvenlik arasındaki bağlantıyı ifade etmek için de çevresel güvenlik kavramı kullanılmaya başlanmıştır. 

Bir güvenlik meselesi olarak ele alınan çevre sorunlarının ülkeler arasında veya ülke içinde çatışmaya yol açıp açmadığı sorusu bugün çevresel güvenlikle ilgili çalışmaların odak noktasını oluşturmaktadır. Çatışmaların birden fazla nedeni olduğu ileri sürülmektedir. 

Bununla birlikte çevre sorunları doğrudan bir çatışma nedeni olmamakla birlikte var olan bir gerilimi tırmandırarak çatışmaya dönüştürme potansiyeline sahiptir. Bir başka deyişle, bu çalışmada çevre sorunlarının doğrudan değil, dolaylı yönden bir çatışmaya yol açabileceği sonucuna ulaşılmıştır. 

Kaynakça 

Human Impact Report: Climate Change-The Anatomy of a Silent Crisis”, Global 
Humanitarian Forum, Geneva, 2009. 

Barnett, J. (2001). The Meaning of Environmental Security – Ecological Politics and Policy in the New Security Era, Londra: Zed Books. 

DeSombre, E.R. (2006). The Global Environment and World Politics (International Relations for the 21st Century), Bloomsbury Academic. 

Ergül, N. (2014). Yeni Güvenlik Anlayışı Kapsamında Birleşmiş Milletler’in Rolü ve Uygulamaları, BİLGESAM, 
http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-162-2014040744n_ergul.pdf (Erişim tarihi: 09.09.2014). 

From Conflict to Peacebulding: The Role of Naturel Resources and the Environment”, UNEP, 2009, 
http://postconflict.unep.ch/publications/pcdmb_policy_01.pdf (Erişim tarihi: 
12.09.2014). 

İzci, R. (1998). Uluslararası Güvenlik ve Çevre”, der. Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Politikada Yeni Alanlar, Yeni Bakışlar. İstanbul: Der Yayınları. 

Kaypak, Ş. (2013). “Çevresel Güvenlik ve Sınıraşan Çevre Suçları”, Dumlupınar 
Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 38. 

Keleş, R. (2005). Çevre Politikası. Ankara: İmge Kitabevi Yayınları. 

Kibaroğlu, A. (2007). “Çevre Sorunlarının Uluslararası Güvenliğe Etkileri”, Dördüncü Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler, Genelkurmay ATASE SAREM, 31 Mayıs-2 Haziran 2007, İstanbul. 

Mazlum, İ. (2003). “Çevre ve Güvenlik İlişkisine Tanımsal Bir Yaklaşım”, Ayhan 
Kaya ve Günay Göksu Özdoğan (der.), Uluslararası İlişkilerde Sınır Tanımayan Sorunlar. İstanbul: Bağlam Yayıncılık. 

Mburu, G.K. (2014). “Afrika’daki İklim Değişikliği ve Su: Afrika’daki Uyumun 
Arttırılmasına Yönelik Boşlukların Kısıtlamaların ve Fırsatların Analizi”, TASAM Afrika, 
http://www.tasamafrika.org/pdf/afk5/06-Geoffrey-Kimiti-Mburu_TR.pdf (Erişim tarihi: 08.09.2014). 

Moritanya’da kuraklık alarm veriyor”, 22.07.2014, 
http://tr.euronews.com/2014/07/22/moritanya-da-kuraklik-alarm-veriyor/ (Erişim tarihi: 10.09.2014) 

Refugees in the Horn of Africa: Somali Displacement Crisis, UNHRC The UN 
Refugee Agency, http://data.unhcr.org/horn-of-africa/regional.php (Erişim tarihi: 22.09.2014). 

Somalili çocuklar susuzluktan ölüyor, 14.07.2011, 
http://tr.euronews.com/2011/07/14/somalili-cocuklar-susuzluktan-oluyor/ (Erişim tarihi: 10.09.2014) 

UNHCR-The UN Refugee Agency, Refugees in the Horn of Africa: Somali Displacement Crisis, 
http://data.unhcr.org/horn-of-africa/region.php?id=3&country=110 (Erişim tarihi: 21.09.2014). 

World Health Organization, 
http://gamapserver.who.int/gho/interactive_charts/mdg7/atlas.html?indicator=i0   (Erişim tarihi: 08.09.2014). 

BU BÖLÜM DİPNOTLARI;

357 Rana İzci, “Uluslararası Güvenlik ve Çevre”, der. Faruk Sönmezoğlu, Uluslararası Politikada Yeni Alanlar, Yeni Bakışlar, İstanbul, Der Yayınları, 1998, s. 405. 
358 Şafak Kaypak, “Çevresel Güvenlik ve Sınıraşan Çevre Suçları”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 38, Ekim 2013, s. 14. 
359 Ruşen Keleş, Çevre Politikası, İmge Kitabevi Yayınları, 5. Baskı, Ankara, Mayıs 2005, s. 24. 
360 Şafak Kaypak, “Çevresel Güvenlik ve Sınıraşan Çevre Suçları”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 38, Ekim 2013, s. 15. 
361 Şafak Kaypak, “Çevresel Güvenlik ve Sınıraşan Çevre Suçları”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı 38, Ekim 2013, s. 16. 
362 Nihal Ergül, Yeni Güvenlik Anlayışı Kapsamında Birleşmiş Milletler’in Rolü ve Uygulamaları, BİLGESAM, s. 175, 
      http://www.bilgesam.org/Images/Dokumanlar/0-162-2014040744n_ergul.pdf (Erişim tarihi: 09.09.2014). 
363 Elizabeth R. DeSombre, The Global Environment and World Politics (International Relations for the 21st Century), Bloomsbury Academic, 2006, s. 31-32. 
364 Ayşegül Kibaroğlu, “Çevre Sorunlarının Uluslararası Güvenliğe Etkileri”,Dördüncü Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler, Genelkurmay ATASE SAREM, 31 Mayıs-2 Haziran 2007, İstanbul, s. 218. 
365 Jon Barnett, The Meaning of Environmental Security – Ecological Politics and Policy in the New Security Era, Zed Books, Londra, 2001, s. 39. 
366 İbrahim Mazlum, “Çevre ve Güvenlik İlişkisine Tanımsal Bir Yaklaşım”, Ayhan Kaya ve Günay Göksu Özdoğan (der.), Uluslararası İlişkilerde Sınır Tanımayan Sorunlar, Bağlam Yayıncılık, 2003, s. 338. 
367 Ayşegül Kibaroğlu, “Çevre Sorunlarının Uluslararası Güvenliğe Etkileri”,Dördüncü Uluslararası Sempozyum Bildirileri, Güvenliğin Yeni Boyutları ve Uluslararası Örgütler, Genelkurmay ATASE SAREM, 31 Mayıs-2 Haziran 2007, İstanbul, s. 218. 
368 “Human Impact Report: Climate Change-The Anatomy of a Silent Crisis”, Global Humanitarian Forum, Geneva, 2009, s. 54. 
369 “Human Impact Report: Climate Change-The Anatomy of a Silent Crisis”, Global Humanitarian Forum, Geneva, 2009, s. 1. 
370 “Human Impact Report: Climate Change-The Anatomy of a Silent Crisis”, Global Humanitarian Forum, Geneva, 2009, s. 58. 
371 Geoffrey Kimiti Mburu, “Afrika’daki İklim Değişikliği ve Su: Afrika’daki Uyumun Arttırılmasına Yönelik Boşlukların Kısıtlamaların ve Fırsatların Analizi”, TASAM Afrika, 
      http://www.tasamafrika.org/pdf/afk5/06-Geoffrey-Kimiti-Mburu_TR.pdf (Erişim tarihi: 08.09.2014). 
372 World Health Organization,  
      http://gamapserver.who.int/gho/interactive_charts/mdg7/atlas.html?indicator=i0   (Erişim tarihi: 08.09.2014). 
373 Refugees in the Horn of Africa: Somali Displacement Crisis, UNHRC The UN Refugee Agency, 
      http://data.unhcr.org/horn-of-africa/regional.php (Erişim tarihi: 22.09.2014). 
374 UNHCR-The UN Refugee Agency, Refugees in the Horn of Africa: Somali Displacement Crisis, 
      http://data.unhcr.org/horn-of-africa/region.php?id=3&country=110 (Erişim tarihi: 21.09.2014). 
375 “Somalili çocuklar susuzluktan ölüyor”, 14.07.2011, 
      http://tr.euronews.com/2011/07/14/somalili-cocuklar-susuzluktan-oluyor/ (Erişim tarihi: 10.09.2014) 
376 “Moritanya’da kuraklık alarm veriyor”, 22.07.2014, 
      http://tr.euronews.com/2014/07/22/moritanya-da-kuraklik-alarm-veriyor/ (Erişim tarihi: 10.09.2014) 
377 “From Conflict to Peacebulding: The Role of Naturel Resources and the Environment”, s.9, UNEP, 2009, 
      http://postconflict.unep.ch/publications/pcdmb_policy_01.pdf (Erişim tarihi: 12.09.2014). 


***