Doç.Dr.Sait Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Doç.Dr.Sait Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Kasım 2016 Çarşamba

KAMU DİPLOMASİSİ BAŞKA HALKLARA ANGAJE OLMAK , AYAKLANDIRMAK BÖLÜM 1




KAMU DİPLOMASİSİ BAŞKA HALKLARA  ANGAJE OLMAK , AYAKLANDIRMAK 
BÖLÜM 1 


Doç. Dr. Sait YILMAZ 
İstanbul Aydın Üniversitesi Ulusal Güvenlik ve Strateji Merkezi Müdürü, 
saityilmaz@aydin.edu.tr 

Özet: 1960’lı yıllarda akademik literatüre giren “Kamu Diplomasisi” kavramı, 
tıpkı barış, savaş, demokrasi ya da yumuşak güç gibi muğlak ve tanımlanması tartışma konusu olmaya devam eden bir uluslararası ilişkiler olgusu olmaya devam etmektedir. Bunun temel nedeni diğer kavramlarda olduğu gibi genellikle ülkelerin bu tanımlamalardan beklentileri yani farklı çıkar algılamalarıdır. Türkiye ya da Norveç’in algıladığı gibi kamu diplomasisi öncelikle kendi dış politikanızı diğer ülke halklarına anlatmak ve ülke imajını geliştirmek için bir etkileme faaliyeti ya da daha ötesinde fikirler savaşını kazanmak olarak görülebilir. Bunun bir adım ötesinde kamu diplomasisinin büyük güçler tarafından yumuşak gücün bir vasıtası olarak diğer ülke halklarına derinden nüfuz etmek ve onları uzun vadeli dönüştürmek için bir yöntem olarak kullanıldığı görülmektedir. 2010 yılında başlayan ve halen devam eden Ortadoğu’daki Arap hareketlerinde ise kamu diplomasisinin sosyal medyayı kullanarak aynı zamanda bir ayaklandırma ve içten çökertme vasıtası olarak kullanıldığı dönem başlamıştır. Bu makalede, kamu diplomasisinin kavramsal boyutları ve özellikle bu alanın lideri olan Amerika Birleşik tarafından Ortadoğu’daki kullanılma yöntemleri üzerinde durulmaktadır. 
21. Yüzyılda Sosyal Bilimler Sayı: 1 / Eylül-Ekim-Kasım ‘2012 

Doç. Dr. Sait YILMAZ 
Giriş 

Ülkelere gelen tehditler artık askerler ve silahlardan değil yumuşak gücün fikirlerinden gelmektedir. Kamu diplomasisi, resmi diplomasi gibi ülke çıkarlarını 
sağlamaya yönelik bir fikirler savaşı çeşididir. Bu savaş yabancı halkları anlayarak, bilgilendirerek ilişki kurarak ve etkileyerek kazanılır. Kamu diplomasisindeki “kamu” terimi “devleti” değil “halkı” ifade etmektedir. Soğuk Savaş süresince ABD kamu diplomasisi Kültürel Özgürlük Kongresi (CFC), Özgür Avrupa Radyosu (RFE), Amerikanın Sesi Radyosu (VOA) ve Amerikan Tanıtım Ajansı (USIA) ile yürütüldü. 1990’larda ideolojik savaşın bittiği sanılarak bu ikna mekanizması dağıtıldı 1. 
11 Eylül 2001 ile birlikte tekrar geriye dönüldü. 2002 yılında 22 Arap ülkesinde 
100 milyon kişiye hitap edilirken, bugün TV ve radyo yayınları 60 dilde 
175 milyon kişiye ulaşılmaktadır. VOA, İran’a uydu vasıtası ile günde 7 saat yayın yapmakta ve yetişkin İranlıların üçte birine ulaşmaktadır. Tarihte kamu diplomasisinin yani önce yabancı halkların kazanılması ile ilgili pek çok örnek mevcuttur.
Örneğin Osmanlılar, bir yeri işgale gitmeden önce tüccarlarını gönderir, onlar vasıtası ile Osmanlının gelişinin refah ve adalet getireceğine halkı ikna ederlerdi. 
Böylece hem halkın direnişini azaltılır hem de işgal sonrası toplumsal düzenin tekrar kurulması kolaylaşırdı. Halkların kazanılması, 20. yüzyıldan itibaren diplomasi faaliyetlerine paralel olarak çeşitli teknolojik gelişmelere göre yeni vasıtalar edindi. 
1917 Bolşevik Devrimi’nde telgraf, 1979 İran Devrimi’nde teyp kayıtları, 1989 
devrimlerinde faks makinelerinin (TV çok az rol oynamıştı) oynadığı rolün yerini 
bugün internet ya da sosyal medya aldı. 

Dış politika hedeflerinize ulaşmak için diğer ülkenin sizi sevmesi değil, güven 
ve saygı duyması önemlidir. Düşmanlık ise evrensel değildir, daha çok olumludan az olumluya doğru bir kategorilendirme, daha az sorunlu ya da problemli bölgeler söz konusudur. Her şeye rağmen ülkeniz insanların gelmek istediği bir yerdir. 
Olumluluk durumu bazen artan, bazen azalan bir süreçtedir yani yönetilebilir. Yapılması gereken üç şey vardır; fikirler ile savaşacak bir ideoloji ya da düşünsel çerçeve oluşturmak, uygun iletişim kanalları ile işbirliği için uygun bir dünya 
(alternatif vizyon) sunmak ve karşıt grup/hareketler oluşturmak ve (perde arkasından) desteklemek (bu destek için ülkende ve mahallinde gerekli kurguyu sağlamak). Bu amaçla ABD Dışişleri Bakanlığı bünyesinde Küresel Stratejik 
Angajman Merkezi (GSEC2) oluşturuldu. Bu merkezin amacı fikir savaşları programları hazırlamak ve günlük faaliyetleri yürüterek, Amerikan çıkarlarını sağlamaya yardımcı olmaktır. 


1 Glassman, James K. Public Diplomacy in the Twenty-First Century, Interview in CFR, (June 30, 2008). 
2 Global Strategic Engagement Center. 


Bir Tavsiye Grubu oluşturularak özel sektör, Terörle Mücadele 
Merkezi gibi diğer kurumlar ile yakın çalışma ilişkisi kuruldu. Sosyal medya 
vasıtası ile ABD’deki eğitim ve kültürel değişim programlarına katılanlar ağa dâhil edilmektedir. Fikirler savaşı için Türkiye ve Endonezya gibi bölgesel güç illüzyonu içindeki ortaklarla işbirliği yapılmaktadır. 

Son yıllarda uluslararası ilişkilerde zorlayıcı yöntemlerde yeni yöntemler keşfedildi. Birbiri ile iç içe geçen yeni yöntemler şunları kapsamaktadır3; 

(1) Güç üssü aşınması; ülke içindeki taraflardan birini kullanarak rejimi etkilemek. 
(2) Rejimile ilgili huzursuzluk çıkarmak. 
(3) Lideri yok etmek. 
(4) Ülkeyi bir bütün olarak zayıflatmak, güçsüzleştirmek. 
(5) Rakibin askeri başarısını yok sayacak diplomasi uygulamak. 

Bir ülke için güç üssü; rejim içinde etki ve kontrolü sağlamak için kritik 
önemi olan kişi, grup ve kurumlardır. Huzursuzluk stratejisi, ülkeyi yönetenleri 
karar veya tutumlarını hatta kendilerini değiştirmek (decapitation) için baskı unsuru halkasına kendi halkını da dâhil etmeyi öngörmektedir. Zorlayıcı, yönetimin kendini korumak için oluşturduğu bariyerleri, kaba kuvvet kullanımını ve sivillere verdiği cezaları istismar eder. Bununla beraber yaşanan örneklerine bakarak huzursuzluk stratejisinin ancak diğer kurgular ile birlikte kullanıldığında sonuç verdiği görülmektedir. Yeni yöntemler Arap dünyasında kamu diplomasisi ve stratejik iletişim uygulamaları ile hayata geçti. Stratejik iletişim sadece mesaj gönderme, basın yayınları ve medya ilişkileri gibi geleneksel iletişimi içerir. Kamu diplomasisinde web veya sosyal medya gibi diğer teknoloji ile bireysel angajman da söz konusudur. Bu makalede kamu diplomasisinin gerçek yüzü, Amerikan kamu diplomasisi kurgusu, Arap hareketlerinde sosyal medyanın nasıl kullanıldığı üzerinde durulacaktır. 

Kamu Diplomasisinin Gerçek Yüzü 

Soğuk Savaş’ın ilk yıllarında kamu diplomasisi doğrudan ve ideolojik bir psikolojik savaşın parçası idi. İkinci Dünya Savaşı’ndan beri uluslararası tanıtım (bilgilendirme) programları Amerikan dış veya ulusal güvenlik politikalarının daimi bir vasıtası oldu4.1940’lı yılların sonuna doğru ABD’deki Cumhuriyetçi ve Demokratlar içinden bazı akıllı adamlar bir araya gelerek küresel olarak komünizmle mücadele etmek için bazı örgütler kurdular. Bunlardan askeri olanı NATO idi. Ekonomik alanda Marshall Planı’nı desteklemek için Dünya Bankası ve IMF gibi Bretton Woods kurumlarını teşkil ettiler. Ancak bunları da yeterli görmediler; değerler, kalpler ve düşünceler için mücadele etmek üzere propaganda ve psikolojik savaşın diğer unsurları USIA’nın içine konuldu. Voice of America (VOA) kurulalı zaten on yıl olmuştu. 

3 Yılmaz, Sait, (2009), Ulusal Savunma Strateji, Teknoloji, Savaş, Kumsaati Yayınları, Istanbul, Bölüm 1. Barry R. Posen and Andrew L. Ross, Competing Visions for US Grand Strategy”, International Security Vol.21, 
No.3, (Winter 1996-1997), p.5-53. 
4 Laurie, Clayton D, (1996), The Propaganda Warriors: America’s Crusade Against Nazi Germany, University Press of Kansas. 



Radio Free Europe (RFE) ve Radio Liberty (RFE-RL) 1950’lerin başında Sovyet Blokuna karşı radyo yayınları yapmak için CIA desteği ile kuruldu. Uydu televizyon CNN, 1980’de faaliyete geçerken 1980’lerin orta-sında USIA video konferanslar için uydu televizyon ağı oluşturdu. World Wide Web’in icadından hemen sonra 1990’larda USIA, bir kamu diplomasisi web sitesi oluşturdu. Eğitim ve kültür programları Amerikan kamu diplomasisinin ikinci unsuru oldu. 
Kamu diplomasisinin üçüncü ayağı “siyasi eylem” olarak adlandırıldı. Bu resmi, yarı resmi ve örtülü istihbarat faaliyetlerini de içine alan ve ülke dışındaki önemli kişi ve kuruluşları etkilemeye çalışan aktivitelerin genel adı idi5 . 

“Kamu Diplomasisi” kavramı 1960’lı yıllarda Edmund Gullion tarafından literatüre kazandırılmasından sonra 1970’lerde ‘propaganda’ kelimesinin kötü ünü nedeni ile Amerikan hükümetinin uluslararası bilgi, kültürel ilişkiler ve yayın 
(medya) faaliyetlerini tanımlamak (örtmek) için kullanılmaya başlandı6. Kamu 
diplomasisi artık örtülü propaganda vasıtası yerine diğer ülke kamuoyu ya da halkı ile ‘iletişim’ ve ‘toplum oluşturma (community building)’ yöntemi olmuştu 7 . 
Kamu diplomasisi işi yumuşak güce entegre edilerek Ulusal Demokrasi Vakfı 
(NED) ve ABD Kalkınma Ajansı (USAID) gibi kurumların katıldığı demokratikleş tirme ve kalkınma işleri yanında özellikle kültür boyutunda diğer ülkelerdeki 
sivil topluma angaje olacak yeni roller edinildi. Amerika Birleşik Devletleri, kamu diplomasisi alanında dünyanın en geniş imkânlarına sahip ülkesidir. Toplumların örgütsel olarak kamu diplomasisine yaklaşımları farklıdır. Avrupalılar, tanıtım ve kültür bakanlıklarına meyillidir, Amerikalılar ise Soğuk Savaş döneminin nispeten küçük vasıtalarından (USIA, uluslararası yayınlar vb.) sonra şimdi şebekeye dayalı (networked) ve pek çok aktörün bir araya geldiği bir sistem kurdular8. Diğer ülkelere göre Amerikan kamu diplomasisinin uzun bir tarihi vardır. Gerçekte kamu diplomasisi faaliyetlerinin modern geçmişi büyük ölçüde ABD’nin bu alanda özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra yarattığı konsept, vasıta ve uygulamaların tarihi olarak da görülebilir. 

Batının İkinci Dünya Savaşı’ndan bugüne kamu diplomasisi ile uyguladığı 
büyük stratejiler; Soğuk Savaş süresince Sovyet Bloku’na karşı “birleştirme”, “çevreleme”, “nüfuz etme”, Soğuk Savaş sonrasında ise (NATO ve AB ile) “genişleme” ve bugün ise küresel olarak “dönüştürme” olarak şekillendi9. Bunlar içinde bugün uygulanmakta olan dönüşüm stratejisinin temelinde ABD’nin evrensel değerleri temsil eden tek ülke olduğu varsayımı yatmaktadır. 

5 Lord, Carnes, The Past and Future of Public Diplomacy, ORBİS, Vol. 42, No. 1, Winter 1998, p.49-72. 
6 Gregory, Bruce, (2008), Public Diplomacy: Sunrise of an Academic Field, Academy of Political and Social Science, SAGE Publications, http://ann.sagepub.com/content/616/1/1274, p.1. 
7 Kruckeberg, Dean and Marina Vujnovic, (2005). Public Relations, Not Propoganda, for US Public Diplomacy in a Post-9/11 World: Challenges and Opportunities, Journal of Communication Management Vol.9, No.4, 
Emerald Publishing Limited, p.296. 
8 Gregory, Bruce. Public Diplomacy and National Security: Lessons from the US Experience, Small Wars Journal, (15 August 2008). 
9 Henrikson, Alan K., (2006). What Can Public Diplomacy Achieve?, Netherlands Institute of International Relations ‘Clingendael’. 


Dönüşüm stratejisine geçiş 18 Ocak 2006 tarihinde ikinci Bush döneminin başlangıcında Dışişleri Bakanı Rice’ınGeorgetown Üniversitesi’nde yaptığı konuşma ile başladı. Rice, bu konuşmada; 

“Amerikan vizyonunun tüm dünyaya liderlik etmesinden, dünyadaki her ülke ve kültürde tiranlıklara son vermek için demokratik hareketleri ve kurumları desteklemekten” bahsediyordu10. Rice, devamla bu görev için ABD’nin ihtiyaç duyduğu diplomasinin sadece rapor etmek değil, dünyayı değiştirmek kabiliyetine sahip olmasının gerekli olduğunu söyledi ve “dönüşümşel diplomasi” olarak adlandırdı. Böylece ABD, güvenlik çıkarlarını, kalkındırma gayretlerini ve demokratik ideallerini bu kurgu içinde realize edecekti. 2008’de ise sosyal medyanın sırası geldi ve operasyonel olarak kamu diplomasisi için kullanılmaya başlandı11. Kamu diplomasisi 20. yüzyılda fikirler, savaşlar, siyasi baskılar ve profesyonel normlar etrafında oluşurken, 21. yüzyılda küreselleşme, ağ yapıları ve yeni teknolojiler tarafından yeniden şekillendirilmektedir. Bugün ABD, İslamcı terör ve otoriter devletler olarak dünyaya mal ettiği tehdit unsurları ile ideolojik bir savaşın içindedir. 

ABD Kamu Diplomasisi 

ABD için kamu diplomasisi12; ABD toplumu, kültürü, kurumları, değerleri 
ve politikalarının daha fazla kabulü ve anlaşılması için yabancı hükümetlerin ötesinde küresel seyircilere ulaşarak onları anlamak, bilgilendirmek, angaje olmak ve etkilemektir. ABD, kamu diplomasisi başlığı altında yapılan faaliyetleri esas olarak beş kurum aracılığıyla yürütmektedir. Bunlar; Uluslararası Yayın Yöneticileri Kurulu (BBG13), Dışişleri Bakanlığı, Beyaz Saray, USAID ve Savunma Bakanlığıdır. 
Bu kurumlar arasında doğrudan koordinasyon sağlayan herhangi bir birim yoktur. Fakat faaliyetler hem planlama hem de uygulama aşamasında belli bir işbirliği içerisinde yapılmaktadır. ABD’de kurumlar arası çalışma denilince akla normal olarak Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ve CIA tarafından liderlik edilen kurumlar arası çalışma grupları gelir. Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC), kamu diplomasi ve stratejik iletişim koordinasyonu için Beyaz Saray, Savunma Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı temsilcilerini “Uluslararası Kriz İletişim Timi” olarak bir araya getirir. Fikirler savaşı için Nisan 2006’da Dışişleri Bakanlığı’na Dışişleri Bakanlığı Kamu Diplomasisi ve Kamusal İlişkiler Müsteşarlığı kuruldu. Bugün ABD’de çoğu değişim ve eğitim programları ile ilgili olmak üzere 14 hükümet dairesi ve 48’in üzerinde bağımsız ajans ve komisyon kamu diplomasisi işleri ile ilgilenmektedir14 . 

10 Rice, Condoleezza Rice, Transformational Diplomacy, Georgetown University, Washington DC, 18 January 2006, 
www.state.gov./secretary/rm/2006/59306.htm. 
11 Arsenault, Amelia, (2009). Public Diplomacy 2.0, in Philip Seib (ed.), Toward a New Public Diplomacy: Re
inventing US Foreign Policy New York: Palgrave Macmillan. 
12 American Academy of Diplomacy, A Foreign Affairs Budget for the Future: Fixing the Crisis in Diplomatic 
Readiness, (October, 2008), p. 24. http://www.stimson.org/budgeting/Publications/Long_Final_11_08.pdf. 
(Accessed: Sept 21, 2009). 
13 Broadcasting Board of Governors. 
14 Interagency Working Group on U.S. Government-Sponsored International Exchanges and Training, (2008), 
FY2008 Annual Report, Washington, D.C., p. 14, 
http://www.iawg.gov/reports/inventory/. 


2009 yılında Obama’nın direktifi ile NSC içinde kurulan Küresel Angajman 
Direktörlüğü (GED15); ulusal güvenlik hedeflerine yönelik olarak diplomasi, ile-
tişim, uluslararası kalkınma ve yardım, iç angajman ve ulaşım gibi yollarla angajman politikalarını takip etmektedir16. Obama’nın devam ettirdiği küresel 
angajman stratejisi diğer ülkelerin halklarına angaje olunmasında şebekeye dayalı irtibatların gücünün kullanılmasını ve devlet dışındaki aktörlerin diplomasiye şekil verdiği bir dünyayı öngörmektedir17. Her bahar Dışişleri Bakanlığı’nın büyükelçileri sorumlu olduğu ülke ile ilgili tüm uzantılar (Savunma İşbirliği, CIA, Dış Ticaret, Tarım, Göçmen vb.) ve Bakanlığın ilgili (Siyasi, Ekonomik, Halkla İlişkiler vb.) dairelerinin temsilcileri biraya gelerek o ülke ile ilgili Görev Programı’nın (MPP18) tatbikatını yapmaktadırlar. Tatbikatın amacı verilen yıllık mali bütçe çerçevesinde Amerikan çıkarlarının o ülkede nasıl sağlanacağının prova edilmesidir19 . 
Bu tatbikattan bir ay sonra ilgili dışişleri memurlarına terfi ve fonksiyonlarına esas olmak üzere bir etkinlik raporu (ERR20) verilir. Her ABD büyükelçiliği bulunduğu ülkedeki bilgilendirme ve kültürel programları yönetmek için halkla ilişkiler şubesine sahiptir. Bu şubeler ABD hükümet politikalarını ve faaliyetlerini resmi yetkililer, medya ve halka açıklamakla görevlidir. Şubede bulunan ve genellikle CIA çalışanı olan Kültürel İşler Memuru (CAO), Bilgilendirme Memuru (IO) ve Halkla İlişkiler Memuru (PAO) bu işleri yerine getirir. DD Dünya genelindeki 10 Amerika Merkezi, 177 Amerikan Kaynak Merkezi ve hemen her ülkede oluşturulan Ülke Timi; Amerikan kültürü, değerleri ve politikalarının yayılması için bulundukları ülkenin elçilikleri bünyesinde faaliyet göstermektedir. 

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 54.6 milyar dolar 2011 bütçesinin 1.29 milyar 
doları kamu diplomasisi için harcandı. Dışişleri Bakanlığı içinde kamu diplomasisi en çok para harcanan eğitim ve kültür değişim programları ile yürütülmektedir. 
2010-2011 akademik yılında ABD üniversiteleri ve kolejlerine gelen uluslararası 
öğrenci miktarı %5 artarak 723.277’e ulaştı. Bu rakam bir rekoru ve on yıl öncesine göre %32 artışı temsil etmektedir. Türkiye, %2 oran ve 12.184 öğrenci ile 

10. sırada yer almaktadır21. ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Eğitim ve Kültürel 
İşler Bürosu (ECA22) ise akademik, profesyonel ve kültürel değişimler kapsamında Fulbright ve Uluslararası Lider Ziyaretçi Programı ile her yıl yaklaşık 40.000 kişiyi 

15 Global Engagement Directorate. 
16 The White House: Statement by the President on the White House Organization for Homeland Security and Counterterrorism, (May 26, 2009), http://www.whitehouse.gov/the_press_office/Statement-by-the-President-
on-the-White-House-Organization-for-Homeland-Security-and-Counterterrorism/. 
17 Nye, Joseph S. and Anne-Marie Slaughter: Report of the Working Group on Foreign Policy Infrastructure and 
Global Institutions, The Princeton Project on National Security, (27 September 2006), pp. 1-28, 
http://www.princeton.edu/~ppns/conferences/reports/fall/FPIGI.pdf. 
18 MPP: Mission Program Plan. 
19 Kiesling, John Brady, (2006) Diplomacy Lessons, Potomac Books Inc., Washington D.C., p.108. 
20 ERR: Employee Efficiency Report. 
21 International Institute of Education: International Student Enrollment Increased by 5 Percent in 2010/11, 
Led by Strong Increase in Students From China, (November 14, 2011). http://www.iie.org/en/Who-WeAre/
News-and-Events/Press-Center/Press-Releases/2011/2011-11-14-Open-Doors-International-Students 
22 The Bureau of Educational and Cultural Affairs. 

ABD’ye getirmektedir. Her yıl ABD’ye 4.000 devlet başkanı ve hükümet yetkilisi 
uluslararası ziyaretçi statüsünde gelmektedir23. Her yıl 800 kadar Amerikalı uzman diğer ülkelere gönderilerek Amerika ve politikalarını anlatmaktadır. Her yıl 90.000’den fazla yabancı öğretim üyesi, Amerikan eğitim kurumlarına bağlı çalışmaktadır. 

Bu öğretmen ve öğrencilerin, genellikle ülkelerine ABD değerleri ve kurumları 
hakkında olumlu bir imaja sahip biçimde dönmeleri Amerikan kamu diplomasisinin başarısında büyük öneme sahiptir. 

Öğrencilere yaklaşmak için eğitim tavsiye online şebekeler ve mobil birimler oluşturulmuştur. Yabancı ülkelerden gelen öğrenciler ABD ekonomisine her yıl 19 milyar $ katkıda bulunmaktadır.
Ülkeye getirilmek için genç, bağımsız, işsiz, geleneksel olarak marjinalize olmuş 
insanlar ve kadınlar en uygun kitle olarak görülmektedir. 

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından diplomatlara verilen görev; yabancı ülkelerin 
vatandaşlarını daha iyi yaşamaları, kendi ülkelerini inşa etmeleri ve kendi geleceklerini dönüştürmeleri için kullanmaktır. Bunun için artık işler hükümetlerle değil halklar ile yapılacak yani başkent ve büyük şehirlerden kırsala gidilecekti. 
Böylece Amerikan Varlık Noktası (APP24) fikri böylece ortaya çıktı. Dünyada nüfusu bir milyonun üstünde olup da Amerikan varlığı olmayan 200 şehir vardı. 
APP’de yaşayanlar en iyi diplomatlar olacak ve elçilik dışında yaşayarak, yeni ortaya çıkan toplum ile çalışacaktı. APP’lere Endonezya ve Mısır’da başlandı ve sonra genişletildi. 
Bunlara genç memurlar tarafından işletilen internet siteleri üzerinden 
sohbet odaları ile halka angaje olan Sanal Varlık Noktaları (VPPs25) eklendi26 . 
CIA’daki gibi istasyon sistemi yerine diplomatlar için küçük şebekeler kuruldu. 
ABD diplomatik yapısının da bu vizyona uygun şekilde lokalize edilmesi gerekiyordu. 
Öncelik bölgesel stratejiler içinde yandaşlar bulmakta idi. Amerikan hikayesinin 
anlatılması için El Cezire gibi bölgesel yayın yapan haberleşme vasıtalarının 
kullanılması yanında bölgesel diplomatik merkezlerde Arapça konuşan diplomatlar bir araya getirilerek, kamu diplomasisi stratejisinin koordine edilmesi hedeflendi. 

Kamu Diplomasisi ve Sosyal Medya 

İnternet ve bilgi teknolojilerinde yaşanan değişimler ABD kamu diplomasisi 
gayretlerinde yeni bir dinamik yarattı. Dijital medya şebekeye dayalı, kullanıcı 
esaslı olduğundan sosyal ve işbirlikçi bir model sunmakta, angajman ve iki yönlü iletişime imkan vermektedir. Bu durum ABD’nin en iyi olduğu alanda büyük bir avantaj sağladı. Pek çok dilde yayınlanan Wikipedia sayfaları, SMS mesajları, Facebook, Foursquare, blog’lar ve çeşitli internet sağlayıcıları eskinin radyolarının hayal edemeyeceği fırsatlar sundu. Radyolar da facebook sayfaları ya da kurdukları şebekeler vasıtasıyla kullanıcılar ile temasa geçtiler. Şimdi facebook ile birlikte “düşünce laboratuarları” kurma düşüncesi bulunmaktadır. Amaç online toplumlar oluşturmak ve onlarla aktif angajmanı sürdürmektir. 

23 James K. Glassman: ibid, (June 30, 2008). 
24 American Presence Post. 
25 Virtual Presence Posts. 
26 Alan K. Henrikson: ibid, (2006). 


Bunun ABD uluslararası yayıncılığı için yeni bir paradigma olması bekleniyor. Yani sadece haberler yayınlanmayacak aynı zamanda paylaşılacak, haber-bilgi-fikir için karşılıklı sohbet edilecektir27. Bu sohbetler için kadın haklarından genetik yapısı değiştirilen ürünlere kadar sayısız konu seçilmektedir. 

2008’in son aylarında kamu diplomasisinde teknolojinin kullanılması ile ilgili 
yoğun tartışmalar yapıldı. Hükümet on-line sosyal ağdan en az iki alanda faydalanma yolunu seçti; işbirliğini geliştirmek ve kitlelere mesaj gönderme kampanyalarını organize etmek. Bu kapsamda, ABD Dışişleri Bakanlığı kamu diplomasi stratejisi 2.0 çerçevesinde yeni trende uygun olarak aşağıdaki faaliyetler başlatıldı28; 


- Demokrasi ve kültürlerarası diyalog konuları kapsamında YouTube’da gençler 
arasında video paylaşma yarışması düzenlenmesi. 
- ABD’deki eğitim olanakları ve yabancı öğrenci değişim programlarına katılmak 
için gençlere yönelik bir sosyal ağ web sitesi (ExchangesConnect - http://connect.state.gov/) oluşturulması. 
-Dışişleri Bakanlığı Kamu Diplomasisi Başkanlığı’na doğrudan soru yöneltme 
imkânı sağlayan blog forumları düzenlenmesi. 
-Şiddet ve aşırılığa karşı online vasıtaların nasıl kullanılacağına ilişkin bilgi ve 
tecrübeleri paylaşmak için dünya genelindeki ana örgütlerle bir küresel zirve yapılması. 

İran, Mısır gibi ülkelerde sokak hareketlerine açıktan destek vermeyen ABD 
ve İngiltere, internet eylemcilerini perde arkasında eğitti. Bu projenin adı kamu 
diplomasisi 2.0 idi. 2.0 inisiyatifi diğer yandan kamu diplomasisi temel konseptinin interaktif bir ortamda angaje olma ve fikirlerin değişimini öngören iki yönlü sürecinin modern bir uygulaması idi. Clinton, ülke dışında diplomasi ile teknolojinin bir arada olması konseptinin mimarlığını yaptı. Kablolu haberleşmede sorun çıktığında Clinton büyükelçilikleri twitter ve facebook kullanmaya yöneltti. Halen dışişlerinin 192 twitter ve 288 facebook hesabı bulunmaktadır. İnternete Özgürlük programının amacı yurt dışındaki siber rejim muhaliflerini desteklemek ve onların rejimlerini yok etmek için ihtiyaç duydukları ümide liderlik etmektir29 . 
Sosyal medya vasıtaları bu amaçla düşüncelerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması işine yarar. Birçok ülkede demokrasi yanlısı ya da basın özgürlüğünü desteklesin diye milyonlarca kişiye para yardımı yapılmaktadır. 

27 Gedminn, Jeffrey and Walter İsaacson: Celebrating 60 Years of RFE, ASPEN Institute, Washington D.C., 
(September 28, 2010). 
28 Glassman, James K.: Public Diplomacy 2.0: A New Approach to Global Engagement, (December 1, 2008). 
U.S. Department of State, 2008 Remarks by the Under Secretary for Public Diplomacy and Public Affairs. 
http://Www.state.goV/r/us/2008/112605.htm (accessed January 15, 2009). 
29 Fitzpatrick, Catherine A: The Net Delusion: The Dark Side of Internet Freedom, Foreign Policy , (January 7, 
2011). 

ABD Dışişleri Bakanlığı’nın sosyal medya vasıtası ile giriştiği inisiyatifler arasında şunlar sayılabilir30; 

- Dışişleri memurlarının Arap web siteleri ile doğrudan iletişime geçmesi, 
- Üst düzey yetkililerin önemli konuşmaları, ziyaretleri ve inisiyatiflerin video 
kampanyaları ile desteklenmesi, 
- Apps-for-Africa, E-journals, podcasts, twitter feeds, SMS feeds gibi vasıtalar 
ile dijital haberleşmenin desteklenmesi. 

Dünyada 5 milyar mobil telefon kullanıcısı (1.8 milyar internet kullanıcısına 
kıyasla) bulunmakta ve bunların üçte ikisi gelişmekte olan dünyada yaşamaktadır. 
21 ülkede yapılan araştırmaya göre; cep telefonları %75’i mesaj (metin) göndermek için, %50’i resim ve video paylaşmak için kullanılmaktadır. Telefonla internet kullanımı ise şimdilik %30 civarındadır. 500 milyon kişi facebook kullanmaktadır. 
Sosyal medyayı kirli işlerde kullanmak için ağ paradigması Dışişleri Bakanlığı siyaset planlama dairesinde çalışmış olan Anne-Marie Slaughter tarafından geliştirildi31. 
Bu nosyona göre; bizler ağlar ile çalışan bir dünyada yaşamaktaydık ve 
Amerika bu irtibatları aktifleştirerek küresel düzeyde etkinliğini oldukça artırabilirdi. 
Web 2.0 organik olarak sosyal medya uygulamalarına temel teşkil etmekte, 
kültür paylaşımı ve iki taraflı angajman ve işbirliği sağlamaktadır. Yeni oyun sanal dünyada genişlemekti ve web sitelerinden facebook ve twitter’e linkler vererek, flickr fotoğraf akışı, YouTube videoları, “dipnote” blogları ve RSS beslemeleri32 ile siber dünyada bütün köşeler tutuldu. Bunu yaparken kamu diplomasi stratejisi ve bu alandaki öğrenci değişimleri gibi faaliyetler yeniden gözden geçirildi. Bu faaliyetler arasında pek çok inisiyatif başlatıldı. Clinton’ın dijital diplomatları, bir yandan düşmanlarını Amerikan emperyalizminin yeni Truva atı olan internet özgürlüğünün iyi olduğuna inandırmaya çalışmakta33, bir yandan da internet üzerinden oluşturulan “online vatandaşlık” ağını idare etmektedir. 

Arap Hareketleri ve Kamu Diplomasisi 

Ortadoğu’daki ayaklanma hareketlerinin kendiliğinden oluştuğu iddialarına 
verilecek cevap liderlerinin ve başarı hikâyesi olan hemen herkesin facebook’tan 
seçilmiş olduğu ve Silikon Vadisi’nin bu devrimlerdeki aslan payıdır. 

30 Schneider, Michael: Public Diplomacy in the Digital Era – Toward New Partnerships, Journal of Public 
Diplomacy, (September 27, 2010). 
31 Comenetz, Jacob: Innovating Public Diplomacy For a New Digital World, The Washington Diplomat, (July 27, 2011). 
32 RSS çeşitli internet siteleri tarafından yayınlanan haber vb. içeriğin tek bir ortamdan topluca izlenebilmesine olanak sağlayan yeni bir içerik besleme yöntemidir. RSS – Real Simple Syndication, RDF Site Summaryveya Rich Site Summary (Zengin Site Özeti) kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısaltmadır. XML biçiminde olan RSS dosyaları ilk olarak NetScape firması tarafından geliştirilmeye başlanmıştır. RSS dosyalarının kullanımı her geçen gün artarak yaygınlaşmaktadır. 
33 Morozov, Evgeny: Why Washington’s support for online democracy is the worst thing ever to happen to the Internet. 
Foreign Policy Magazine, (January-February 2011). 



Kurulan ağın önemli parçalarının hepsi çeşitli konferanslara ve atölye çalışmalarına tabi tutuldular. Örneğin, Eylül 2010’da Google, Ortadoğu’dan bir düzine blogçuyu Budapeşte’de “ifade özgürlüğü” konferansı için topladı. Tweet’ler gönderildi ve diktatörler devrildi, böylece internet=demokrasi oldu. Bu formül Ortadoğu’daki ayaklanmalara internetin katkısını anlatmaktadır. Bir odadan facebook ile yönetilen yarım milyon kişi Mısır’da devrim yaptı. Tunus ve Mısır’ın blogçuları, teknik elemanları ve aktivistleri Mayıs 2009’da Kahire’de atölye çalışmalarında bir araya gelerek halka angaje olarak fikirleri nasıl savunacakları, sansürü nasıl aşacakları konusunda eğitildiler. Bu faaliyetlerin hepsi ABD hükümeti ve Soros’un Açık Toplum Enstitüsü tarafından fonlandı34. Bu çalışmalar Beyrut ve Dubai gibi şehirlerde de yapıldı ama katılanların güvenliği için basına yansıtılmadı. Bu işler için seçilen kişiler online olarak tesadüfi işler yapmak üzere organize edilmişti. Bu şebeke tamamen 
sanal ve kendiliğinden olmalı idi ki arkasındaki Batılı hükümet, vakıf ve 
şirketlerin desteği anlaşılmalısın. 

2009 yılında 16 Arap ülkesinde yapılan araştırmaya göre Arapça konuşan internet kullanıcısı sayısı 60 milyondu35. Sosyal medya ve artan vatandaş angajmanı ile Batılılar 2015 yılına kadar 100 milyon Arap’ı kendi şebekeleri içine çekmeyi umuyorlar36. 2009 yılında Arap dünyasındaki 35.000 olan aktif blogçu miktarı 2010 sonunda 40.000’e ulaştı. Mısır’da beş milyon kişi sosyal şebekeyi kullanıyordu37. YouTube’da video paylaşımına halk müzik videoları ile hazırlanmıştı. Twitter da oldukça etkindi sadece Ürdün’de 25.000 kullanıcısı vardı38. Sistemler arasında geçiş ile mesajların diğer paylaşım sitelerinde de yer alması sağlanıyordu. 
Arap dünyasında 2010 yılında 17 milyon kişi Arapça Facebook kullanmakta idi39 . 
Yerel olarak kurulan sosyal medya platformları (Beyrut’taki NowLebanon.com, 
Amman’daki Aramram.com, 7iber.com, Ammannet.net, AmmonNews.net vb.) 
hükümet kontrolü dışında haber ve video yayınlıyordu. BBC World Service ve 
Batoota Films şirketi Lübnan’da Web üzerinden bir film üreterek 160.000 kişiye 
Shankaboot.com ve YouTube üzerinden ulaştırdılar. Yemen, Umman, Suudi Arabistan, Ürdün, Fas ve Mısır gibi ülkelerde nüfusun %50’sinden fazlasının 25 yaşın altında olması gençleri özellikle hedef kitle haline getirmektedir40. 

34 Morozov, Evgeny: How Much Did Social Media Contribute to Revolution in the Middle East? Public Affairs, (Apr/May 2011). 
35 MBR Foundation: Arab Knowledge Report 2009, Toward Productive Intercommunication for Knowledge, 
http://content.undp.org/go/newsroom/2009/october/the-arab-knowledge-report-2009-towards-productive-
intercom munication-for-knowledge.en (accessed December 9, 2010) 
36 Ghonim, Wael, (2010), Google Marketing Manager Middle East and North Africa, Arab Crunch, http://arabcrunch.
com/2010/12/google-mena-ad-spending-is-between-110-130-million-usd-in-2010-100-million-arabusers-
will-be-online-in-2015.html (accessed December 12, 2010). 
37 GGGhannam, Jeffrey: Social Media in the Arab World: Leading up to the Uprisings of 2011, Center for International 
Media Assistance (CIMA), ( February 3, 2011). 
38 George-Cosh, David: Twitter Plans Arabic website, The National, (November 17, 2010), http://www.thenational.
ae/business/technology/twitter-plans-arabic-website (accessed December 7, 2010). 
39 Arab Crunch: Facebook Population: Arabic The Fastest Growing, English Falls from The Majority Leadership, 
(August 30, 2010). http://arabcrunch.com/2010/08/facebook-population-arabic-the-fastest-growingenglish-
falls-from-the-majority-leadership.html (accessed December 11, 2010). 

Online haber siteleri ve blogçular aynı zamanda resmi Arap basınının izlenmesi için hizmet etmektedir. 
Blogçuların sıradan haberleri bile yorumlamaları çok önemli istihbarat bilgileri sağlamaktadır. 

Ortadoğu’da yeterince raporcu olmadığından “vatandaş muhabirliği” denilen 
bir yöntem ortaya çıktı ve cep telefonları, Facebook, Twitter, YouTube ve WordPress kullanan insanlardan bir şebeke oluşturuldu41. Bu sosyal şebeke insanları bilgilendirecek, harekete geçirecek, eğlendirecek, şeffaflığı artıracak ve hükümete meşruiyet sağlayacaktır. Oyunun farkına varan Arap ülkeleri hemen blogçular, muhabirler, sivil toplum ve insan hakları eylemcileri ile ilgili tedbirler almaya başladı. Arap ülkeleri iletişim alt yapılarını mobil internet, fiber optik kablolarla artırarak daha hızlı internet ile gençliğe hitap ederken, ulusal güvenlik amaçlı olarak web sitelerini izleme, filtreleme ve engelleme faaliyetleri yanında eylemcileri veya rejim muhaliflerine yönelik tutuklama ve hapis tedbirleri almakta, önleyici yasalar çıkarmaktadır. 
Sansür dışında web sitelerini önlemek için sensörler kullanılmaktadır. Ancak bunlar bir yere kadar etkili olmakta çünkü aşılabilmektedir. Buna karşılık Batı’nın argumanı İnternet Özgürlüğü devreye girdi. Resmi düzeyde yapılan baskı ve şantajların yanında mahallinde mantar gibi biten NGO’lar baskı aracı olarak kullanılmaktadır.

Örneğin Bahreyn’de Sonbahar 2010’da 23 kişi hükümete karşı faaliyetlerden tutuklanınca insan hakları grupları online kampanyalar ile harekete geçti ve Ekim seçimlerini etkilemesi sonucu Bahreyn hükümeti sıkıca sallandı42 . 

Amman, Arap bölgesel sosyal medya yeniliklerinin merkez üssüdür. Yerli sosyal 
medya şebekesi ve medya platformları köprüleri buradan kurulmakta, sanal ve fiziksel dünya için video, yazılı metinler, animasyonlar gibi ürünler yanında online işler YouTube üzerindeki Alhoush Toplum Kanalı vasıtası ile kotarılmaktadır. 
Aramram.com sitesi USIAD’ın yardımı ile bir grup genç Ürdünlü tarafından kuruldu. 
Site, gençlere yönelik müzik ve dans yanında sivil sorumluluk, çeşitli görüşler 
ile ilgili video ve yazılı içerik üretmektedir. Aramram’ın diğer parçası Greyscale 
Films ise ABD’nin meşhur demokrasi inşacısı National Endowment for Democracy (NED)’in yardımları ile kuruldu. Ortak amaçları video ve filmler ile sivil sorumluluk görüntüsü altında gençlere hitap etmek ve doktrine etmektir. Bu amaçla sık sık atölye çalışmaları yeni teknolojiler ve stratejiler üzerinde çalışmaktadırlar. Çok ucuza verilen hizmetler ile ülkelerin internet kullanıcıları artırılmaya çalışılırken, artık gazete okumak yerine internetten haber okuma alışkanlığı, facebook ve twitter kullanımı özendirilmektedir. Arap dünyasındaki 17 milyon facebook üyesine karşılık günde 14 milyon gazete satılmaktadır43 . 

40 The World Bank Arab World Initiative, http://data.worldbank.org/region/ARB (accessed January 29, 2011). 
41 Gedminn, Jeffrey and Walter İsaacson: ibid, (2010). 
42 Richter, Frederik: Lively Bahrain Social Media face Government Pressure, Reuters, (October 21, 2010), 


http://www.reuters.com/article/idUSTRE69K2OG20101021 (accessed December 12, 2010). 

43 Malin, Carrington: Facebook Reach Beats Newspapers in Middle East & North Africa, Press Release, Spot On Public Relations, (May 24, 2010), http://www.spotonpr.com/mena-face book-demographics/ (accessed December 
10, 2010). 


2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..




**

9 Haziran 2016 Perşembe

İSRAİL VE BARZANİ AİLESİ




İSRAİL VE BARZANİ AİLESİ,




İSRAİL VE BARZANİ AİLESİ 
Doç.Dr.Sait YILMAZ* 
* Doç.Dr.Sait Yılmaz, İAU Uluslararası İlişkiler Öğretim Üyesi, USAM Müdürü 



İran, Arap ve Bizans tarihçileri tarafından varlıkları kaydedilmiş olmasına rağmen Kürtlerin kökeni konusunda belirli bir ittifak yoktur. 
Bazı Kürt tarihçileri, kendilerini Urartulara , Ari Irka bağlamak istemişlerse de bunu belgeleyememişlerdir. 

Kürtlerin kökeni konusunda dil’e bakmakta bir fayda sağlamamaktadır; Kürtçede biraz Arapça, biraz Farsça ve Türkçe dışında pek az sözcüğe rastlanmıştır. Tarih Kürtlere Orta Doğu’da rastlamış ve hiçbir zaman bağımsız bir devlet olamamışlar dır. Daima, o çevreye hâkim devletlerin yönetiminde kalmışlar, her dönemde bağımsız olmak için başkaldırmışlar ve yenilmişlerdir1. Ancak her zaman birlikte yaşadıkları topluma kendilerini kabul ettirmişler, onlarla bazen uyuşarak bazen diklenerek günümüze kadar gelmişlerdir. Kürtler tarihte homojen bir topluluk olmamışlar, bugün de değillerdir. Birden çok etnik topluluk olmalarının en önemli göstergesi birbirini anlamayacak kadar çok ve farklı lehçeler kullanmalarıdır. Pek çok aşiret reisi ya yabancı kökenlidir ya da menşeleri farklı gruplara hâkimdir2. 

Irak'ın kuzeyinde Nakşibendîlik tarikatı yaygındır. Nakşibendî aileleri ve şeyhleri içinde en güçlüsü günümüzde Barzani ailesidir. Irak’ın kuzeyinde bağımsız 
bir Kürt devleti kurmak isteyen Mesut Barzani’nin babası Molla Mustafa Barzani’nin ağabeyi Şeyh Abdüsselam, Nakşibendîliğin yayılmasını sağlayan Kürt kökenli Nakşibendî tarikatı lideri Mevlana Halid’in mürididir. Mevlana Halid’in Halidiye yolu Irak’ın kuzeyinden bütün Orta Doğu’ya yayılmış, Kürt-İslamcılığının Nakşibendî kolu İstanbul’a ulaşmıştır. Barzani ailesinden çıkan Nakşibendî-Halidi şeyhlerin hepsi kendilerine Mesih-Mehdi payesi vermişlerdir. Barzani ailesine ait Nakşibendî-Halidi şeyhler müritlerine bağımsız Kürdistan fikrini empoze etmekteydiler. Osmanlı Türkiyesi içindeki fikri anlamda ilk Kürt isyanını başlatan, Nakşibendî-Halidi Şeyhi 

I.Abdüsselam Barzani, müritleri tarafından Mehdi olarak kabul ediliyordu. 

I.Abdüsselam İstanbul'u ele geçirerek halife koltuğuna oturmak rüyaları içindeydi. 

Ancak müritleri tarafından uçtuğuna inanılan 1.Abdüsselam Barzani pencereden fırlatılınca yere çakılarak öldü. Şeyh II. Abdüsselam Barzani ise Osmanlı Türkiyesi’ne karşı silahlı isyana teşebbüs eden ilk Nakşibendî-Halidi Kürt şeyhidir. 

Barzaniler 1900'lere kadar Barzan köyünde kurdukları tekkelerde pek çok Nakşibendî-Halidi mürit yetiştirdiler. Barzan, Türkiye sınırına 15, İran-Irak sınırına 70 kilometre mesafede yer alır. Barzan şehri, önce Yahudi hahamlar sonra da Nakşibendî tarikatı şeyhleri ile ve Kürt milliyetçiliğinin cazibe merkezi olarak varlığını sürdürdü. Barzani aşireti her fırsatta Osmanlı Türkiyesi’ne isyan etti. Kürt isyanları ile Barzani aşiretinin ortaya çıkışı hemen hemen aynı zamanlara denk gelmektedir. 

Barzani aşiretinin yaklaşık 200 yıllık geçmişi Osmanlı Türkiyesi’nin zayıflaması ile başlar. 1. Dünya Savaşı esnasında Irak’ta Osmanlıların Orta Doğu’dan çekilmesine neden olan bazı isyanlar olmuştur. İngilizlerin ilgi odağı haline gelen bölgede İngilizler Basra bölgesini ele geçirerek propaganda etkinliği ile Arapları Türklere karşı kışkırtmıştır3. Osmanlının parçalanmasından sonra Cumhuriyet Türkiyesi’ne karşı kullanılmak üzere Barzani aşireti; değişen dünya konjonktürüne uygun olarak ABD-İsrail-İngiltere üçlüsünün beslediği bir ‘mayın eşeği’ olarak görülmüştür. 

Irak’ta Kürt isyanları ve Molla Mustafa Barzani 

Molla Mustafa Barzani’nin tanımlamasına göre Barzani Aşireti Amadiye yakınlarında yaşan eski ve savaşçı bir aşirettir. Dede Sait Barzani Osmanlı 
İmparatorluğu’na karşı en çok ayaklanan aşiret reisiydi. Muhammet Barzani’nin büyük kardeşi Abdülselam Barzani Osmanlı İmparatorluğu’na karşı ayaklanması 
nedeniyle dönemin Musul Valisi Süleyman Nazif tarafından 1915’de idam edilmiştir. İstiklâl Savaşı yıllarında İngiltere Krallığının Kürt uzmanı ve aynı zamanda Türk düşmanı olan İngiliz istihbaratçı Edward William Charles Noel’in rehberliğini ve tercümanlığını yapanlar ise Kürt Bedirhan aşiretidir. Osmanlı Devletinin 1. Dünya Savaşı’nda yenilmesinden sonra Mustafa Kemal Atatürk’e suikast girişimini planlayan Bedirhan aşireti soyundan gelen Dr.Kâmuran Ali Bedirhan İran istihbarat örgütü SAVAK tarafından desteklenerek Barzani ile İsrail’in arasını yapmak üzere gönderilmiş, başarılı olarak Barzani emrindeki Kürt milislerin İsrail subaylarınca eğitilmelerini sağlamıştır. Kürtçülük hareketinin önde gelen şahsiyetlerinden biri olan Kamuran Ali Bedirhan Kürdistan Teâli Cemiyeti üyesiydi. 1940 yılından sonra Paris’e yerleşerek Polonyalı Yahudi bir kadın ile evlenen Kamuran Ali Bedirhan ölümüne kadar da Paris’te yaşadı. Günümüzde Bedirhan aşireti mensubu olup, Türkiye’de faaliyetlerde bulunan işadamı ve politikacılar arasında Cüneyt Zapsu ve akrabalarının iştirakleri (Massey Ferguson, BİM Marketler zinciri vd.) bulunmaktadır4. Cüneyt 
Zapsu’nun dedesi Kürt İsyancı Said-i Kürdi’nin yakın arkadaşlarından Abdurrahim Rahmi Zapsu’dur. 

Kürtler, 1. Dünya Savaşı’nı izleyen 1919-1930 yılları arasında İngiltere’ye, 1932-1935 ve 1943-1945 tarihleri arasında ise Haşimi Hanedanı’na karşı  ayaklanmışlar dır. Ayaklanmaların başını Barzani Aşireti çekmekteydi. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılış döneminde (1922-1924) Iraklı Kürtler yarı bağımsız devlet kurmaya çalıştılar. Mahmut Berzenci 1922 yılında arasında Kürdistan Krallığını ilan etti. Ancak, İngiltere Lozan’dan sonra Irak'ın bütün bölgelerini birleştirmek isteyince Şeyh Mahmut Berzenci buna karşı çıktı. Mahmut Berzenci ve hükümetin teslim olmaması üzerine Birleşik Krallık Hava Kuvvetleri Süleymaniye ve çevresini bombaladı. Devam eden çatışmalar sonrası 24 Temmuz 1924 yılında bu bölge Irak’a bağlandı5. 1943 yılında Barzani Aşiretinin lideri Molla Mustafa Barzani olmuştur. 

1943’te Barzaniler Irak yönetimine karşı isyan etti. Ancak İngilizlerin desteğini alan Irak ordusu, saldırıya geçip Barzanileri bastırdı. Kasım 1945'te Mustafa Barzani 10 bin aşiret mensuplarıyla birlikte İran’a sığındı. 22 Ocak 1946’da İran'da Kadı Muhammed’in önderliğinde Mahabad'da Kürt Cumhuriyeti kuruldu. Devlet başkanlığını Gazi Muhammed ve savunma bakanlığını Molla Mustafa Barzani üstlendi. Cumhuriyete 17 Ocak 1947 yılında İran rejimi tarafından son verildi ve 31 Mart 1947 yılında Gazi Muhammed idam edildi. Kürt Cumhuriyeti'nin yıkılmasıyla Molla Mustafa Barzani çatışmalardan sağ kalan yandaşlarıyla Sovyetler Birliğine geçti. 

Mustafa Barzani. Sovyetler Birliği’nin İran’dan güçlerini çekmesi nedeniyle Türkiye üzerinden 52 günlük bir yürüyüşün ardından 1947 yılında Sovyetler Birliği’ne ulaştı. Sovyetler Birliği Molla Mustafa Barzani ve yandaşlarını askeri kampa yerleştirdi ve yandaşlarını sokakları süpürme, kar kürüme gibi işlerde çalıştırdı. Molla Mustafa Barzani’nin isteği ile Kürt milislerden bazılarına Sovyetler Birliği tarafından askeri eğitim verildi. Molla Mustafa Barzani, Sovyetler Birliğince siyasi mülteci sayılmıyordu, önce kasaplık yaptı sonra değirmende çalıştı. Moskova’ya giderek Devlet Başkanı Joseph Stalin ile görüştü ve Stalin’in emri ile Askeri Akademi’ye kabul edildi. Buradaki eğitimi tamamlayarak General rütbesi aldı. Stalin’in 1953 yılında ölümünden sonra, yeni Sovyet lider Nikita Kruşçev, Molla Mustafa Barzani’ye bir ev tahsis etti ve Rusça öğrenmesi için özel kurslar düzenletti. 1958’de Irak’ta gerçekleşen devrim ile Kral Faysal’ın devrilmesi Mustafa Barzani’nin kaderini değiştirdi. Darbenin lideri Abdülkerim Kasım, Mustafa Barzani’ye bir heyet göndererek Irak’a dönmesini istedi. Arap ve Kürtlerin Irak Devletinin ortağı olduğuna dair bir kanun çıkarttı. Molla Mustafa Barzani’nin partisi KDP’ye (Kürdistan Demokratik Partisi) meşruiyet tanıdı ve 14 Kürtçe gazete yayınlanmasına izin verdi. 

1958 yılındaki Kasım darbesi ile Irak’a dönen Molla Mustafa Barzani, 1963 yılında Baas Partisi iktidara gelene kadar SSCB tarafından desteklenmiştir. Kürtler, 1960’ların sonlarında ABD ve onun bölgedeki müttefiki İran tarafından desteklenmiş, bu destek Irak’ın 1972’de Sovyetler Birliği ile Dostluk ve İşbirliği Antlaşması yapması üzerine daha da artmıştır. 1970 yılında ABD, İsrail ve İran’ın baskısı ile Kürtlere azınlık hakları veren Irak hükümeti 1975 yılında İran ile anlaşarak bu hakları geri almış, İran’a kaçan Barzani 1979’da Washington’da ölmüştür. 1975 yılında Cezayir antlaşması ile İran, Irak’tan istediğini alınca Kürtlere verilen destek ortadan kalkmıştır. 

Irak Kürtleri ile Irak ordusu arasındaki çatışmalar özellikle 1970 sonrası hızlanmaya başlamıştır. İran-Irak Savaşı’nda da İran’ın yanda yer alan Kürtler bu desteğin karşılığında da bir şey alamadıkları gibi 1988’de Halepçe katliamını yaşamışlardır. Saddam Hüseyin 1988 yılında Irak’ın kuzeyinde İran-Irak savaşında İran’ın yanında yer alan ve El-Enfal Harekâtı isyanını bastırmak adına Kürtlere karşı kimyasal silah kullanmış ve Halepçe katliamında beş bin kişi ölmüştür 6 . 

Molla Mustafa Barzani-CIA-MOSSAD İlişkisi 

 Barzani CIA ilişkisi 1972 yılında başlamıştır. Bir Kürt heyeti ihtiyaç duydukları yardımların mahiyeti hakkında ABD’li yetkilerle görüşmek üzere İsrail üzerinden 
Washington’a gitmiştir. Heyet üyeleri Washington’da dönemin CIA Operasyonlar Başkanı Helms ve Kissinger’in yardımcısı Albay Richard Candy ile görüşmüşler dir. 

Amerika, Kürtlerin isteklerini sıcak bir şekilde karşılamış, 5 Milyon dolarlık Rus yapımı silah yardımı sözü vermiştir. ABD, aslında Kürtlerin bağımsızlık özlemini paylaşmıyor, Kürtleri Irak’a karşı bir araç olarak görüyordu. Barzani, İran-ABD-İsrail üçgeninde ve İsrail’den sürekli açık destek alan bir yapıda gözükse de, İsrail’in asıl amacı Arap tehlikesini İsrail üzerinden uzak tutmaktı. Barzani ABD desteği ile bağımsız bir Kürt Devleti kuracağına o kadar inanıyordu ki, Irak’taki CIA yetkilisine gönderdiği mesajda ‘Şayet davamızda başarılı olursak ABD’nin 51. Eyaleti olmaya hazırım’ demiştir 7. 

ABD ve İsrail desteğini yanına alan Kürt milisler Mart 1974’de Irak Baas Rejimine karşı ayaklanmış, ancak Irak Devletinin İran ile anlaşma yapması üzerine hayal kırıklığına uğramış, planları altüst olmuştur. 

 Ünlü Amerikalı gazeteci Jack Anderson, Washington Post'taki bir makalesinde şöyle yazıyordu: "Her ay kimliği belli olmayan bir İsrail yetkilisi İran sınırından Irak'a gizlice girerek Kürt lider Molla Mustafa Barzani'ye 50 bin Amerikan doları veriyor. Bu para Kürtler'in, İsrail karşıtı olan Irak hükümetine karşı faaliyetlerini sürdürmelerini sağlıyor." Anderson'ın o sıralarda yayınlanan bir CIA raporuna dayanarak verdiği bilgiler arasında, Molla Mustafa Barzani ile dönemin Mossad şefi Zvi Zamir arasındaki yakın ilişki de vardı. 

 Irak’ın kuzeyinde sadece CIA değil, MOSSAD, MI-16, SAVAK ve diğer birçok ülkenin istihbarat örgütü istihbarat ağı kurmuştu. CIA ajanları 4 müstakil ev 
kiralayarak kriptografik ve uydu haberleşme sistemi kurmuşlardı. Evlerin korunmasını maaşları CIA tarafından ödenen Kürt milisler sağlıyordu. Yerel halk bu evlerin CIA ajanları tarafından kullanıldığını biliyordu. CIA ajanları faaliyetlerini yürütürken ABD’nin uluslararası insani yardım çalışmalarını yürüten Dış Felaket Yardımları Ofisi’nden (OFDA8) yararlanmaktaydı. Kürt ajan ve muhbirlerine maaşlarını bu ofisten sağladıkları gelir ile ödüyorlardı. Bu kişilere ABD Hükümeti adına çalıştıklarına dair kimlik belgeleri bile düzenlenmişti. ABD yaklaşık 200 CIA görevlisi ile diğer istihbarat uzmanlarını finanse etmek için Irakta milyonlarca dolar harcamıştır. Askeri Koordinasyon Merkezi ve NGO’larda istihdam edilen CIA personeli 5 yıl yoğun gayret sonucunda bölgede bu istihbarat ağını kurabilmiştir. 

ABD özellikle 1993 yılından itibaren Amedya, Zaho, Dohuk ve Acre bölgelerinde kendilerine bağlı Kürt milisler için yerleşim birimleri kurmuş, çeşitli kaynaklardan gönderilen maddi yardımları bu işbirlikçi Kürtlere aktarmıştı. 1994 yılında Irak kuzeyindeki kaosta Talabani’ye bağlı güçler Barzani’nin elindeki Erbil’de 
denetimi ele geçirmişti9. 1996 yılında iki Kürt grup arasındaki çatışmaların şiddetlenmesi üzerine Saddam’ın ordusu Erbil’e kadar gelerek Talabani’ye karşı 
Barzani’yi desteklemiştir. Saddam Hüseyin’e bağlı birliklerin Irak’ın kuzeyinde kontrolü eline geçirmesi ABD tarafından finanse edilen Kürt ajanları tehlikeye düşürdü ve ABD Kürt milislerini Türkiye üzerinden tahliye etmek istedi. OFDA’nın 1500 yerel görevlisi ve aileleri ile birlikte, Zaho’daki Askeri Komite Merkezi’ndeki yaklaşık 1000 yerel görevlisi ve aileleri olmak üzere toplam 2500 kişin Türkiye üzerinden ABD Başbakanı Bill Clinton’ın isteği ile tahliye edilmiştir. Bundan sonra 2003 Nisanına kadar bölgede yeni bir yapı oluşturulamamış, her iki grup kendi bölgelerinde fiili yönetimlerini kurmuşlardır. 

Kürtler ve Yahudilik 

Kendisi de bir Kürt Yahudisi olan UCLA öğretim üyesi Prof. Yona Sabar 1982 yılında yazdığı ‘‘The Folk Literature of the Kurdistani Jews: An Anthology (Kürdistan Yahudilerinin Halk Edebiyatı: Antoloji) başlıklı kitap, Irak’ın kuzeyinde yaşayan Kürt Yahudilerinin hayatına ışık tutmaktadır. Prof. Sabar'ın verdiği bilgiye göre, 16. ve 17. yüzyılda bölgede yaşayan ailelerin en ünlülerinden birisi Barzani ailesiydi ve bu aileye mensup hahamların kurduğu Yahudi eğitim kurumları büyük bir itibara sahipti. Prof. Yona Sabar, Yahudi Barzani ailesinin kurucusunun 16. yüzyılda yaşayan Haham Samuel Barzani olduğunu belirterek, ailenin sonraki yüzyıllarda Musul, Kerkük ve Erbil yöresinde etkili olduğunu söyledi. Barzani ailesi hakkında en önemli detaylı bilgileri Yahudi Ansiklopedisi – Judaica vermekte ve şöyle açıklamaktadır. Bu aile Barzani ismini yaşadığı bölgenin adından almıştır. Barzani ailesinin diğer Kabalist hahamları Musul’da ve diğer Kürt şehirlerinde yaşamışlardı. Kürt Yahudileri ilerleyen dönemlerde Siyonizm’i de benimsemişlerdi. İsrail kurulduktan sonra, Kuzey Irak ve Suriye’de yaşayan 200 bin Kürt Yahudisi, büyük bir operasyon ile İsrail’e getirilmişler 
ve İsrail parlamentosunda önemli mevkilerde bulunmuşlardı. Bugün de İsrail’de 250 binden fazla Kürt Yahudisi yaşamaktadır. 


 Tarihçi Ahmet Uçar’a göre; ‘‘Yaygın kanının aksine, Barzani adı sadece Barzani sülalesinden gelenlerin adı değildir. Barzan bölgesindeki aşiret konfederasyon una mensup herkese Barzani denir. Sallum Barzani de muhtemelen, o bölgede yaşamış olan bir Yahudidir ve Barzani ailesiyle hiçbir ilişkisi yoktur. Barzan tek bir aşiret ve köyden müteşekkil değildir. Barzani aşireti, Beroji, Mizorî, Şêrvanî ve Dolemêri gibi dört aşiretten oluşan bir aşiret konfederasyonudur. Kökenleri, Amediye paşası Zübeyir’e dayanmaktadır.” Özetle bütün Kürtler Yahudi değildi. Kürtlerle birlikte yaşayan Yahudiler, iki grubu ayrılıyordu. Bir kısmı ticaretle, kuyumculukla, el sanatlarıyla uğraşırken, bir kısmı da toprak işleterek, Kürtler gibi yaşıyordu. Kürtlerle birlikte aynı yerlerde yaşayan Süryaniler, Ermeniler gibi, zaman içinde bazı Yahudi aileleri de, çeşitli nedenlerden, dinlerinden vazgeçerek Müslüman olmuşlardır. Yahudi aileler Hakkâri’de olduğu gibi, Barzan’da da vardı. İsrail devleti kurulunca da bir kısmı İsrail’e gitti, bir kısmı da kendi köylerinde kaldı. 

 Mossad'ın Barzani'yi tercih etmesinin elbette özel sebepleri vardır. Barzani ailesinin içinde geçmişte bazı Yahudiler ve hatta hahamlar yer almıştır10. İsrail'in doğal müttefiki Barzani ailesinin bölgede uğradığı başarısızlıklardan sonra Kürt Yahudileri İsrail'e göç ettiler. Barzani'nin Irak'ın kuzeyindeki Kürt devleti için şu anda birçok İsrailli provokatör bölgede faaliyet göstermektedir. Irak’ın kuzeyinde çeşitli kimlikler altında 1300 İsrail askerî ve istihbarat görevlisi bulunduğu değerlendirilmektedir. Tevrat'ta ‘‘Vaadedilmiş Ülke’’ olarak Nil'le Fırat arasının işaret edildiğine dair yorumlar vardır. Ayrıca, Barzani ailesi sürekli Mehdi çıkartmaktadır. 

Yahudilik'te de Mehdilik çok önemlidir. Yahudilikte inanılan Mesih inancı doğrultusunda bu planı gerçekleştirecek liderlerinde Yahudi olması, Kabalistik planın bir parçasıdır. Ancak, Kürt Yahudileri diye tabir edilen kesim ile Kürt dilini ve kültürünü benimsemiş, tarih boyunca Kürdistan diye tabir edilen Irak’ın kuzeyinde var olmuş, sonradan İsrail’e göç eden Yahudiler kastedilmektedir. Bu kesim etnik kökenleri itibariyle Kürt değil, aksine Yahudi kavmindendirler. Kuzey Irak’ta yayın yapan ‘İsrail-Kürt’ dergisi, İsrail’deki Kürt Yahudilerini Kuzey Irak’a dönmeye çağırıyor. Dergi pek çok yazısında amacını Kürt-İsrail ilişkilerini derinleştirmek olarak tarif ediyor. Akademisyenler, araştırmacılar ve stratejistlerin bugünkü Ortadoğu’daki yapılanmanın, büyümesi beklenilen Kürt Yahudi devleti olduğunda hem fikirdirler. (Kürdo-Judaik) Kürt Yahudi devletinin büyümesi ileride Ortadoğu ve dünya politikalarını çok önemli bir şekilde etkileyecektir. 

 Mola Mustafa Barzani - İsrail İlişkileri 

Molla Mustafa Barzani, 1950'den beri sık sık ziyaret ettiği İsrail'de her zaman Kuzey Irak kökenli, Kürtçe konuşan bir Yahudi hahamın evinde kaldı. İsrail ile Irak yerel yönetimlerinin ilk teması, 1963 yılında Barzani ile MOSSAD başkanı General Meir Amit’in Kürtlere yardım konusunda görüşmeleri ile başlamıştır. 1967 yılında, Arap - İsrail Savaşı’nda ele geçirilen Sovyet yapısı silahlar, İsrail tarafından KDP’ye verilmiştir. Körfez Savaşı sonrasında Barzani bölgenin geleceği için İsrail ile temaslar da bulunmuştur11. Molla Mustafa Barzani, ilk kez 1967 yılında İsrail'e gittiğinde kendisini kabul eden İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan'a, hediye olarak bir 'Kürt hançeri' ile birlikte, Kerkük petrol rafinelerinin planlarını da getirir. Mart 1969'da yapılan bir operasyonda da Barzani-Mossad işbirliğiyle Kerkük rafinerileri bombalandı ve çalışamaz hale getirildi. Barzani ikinci olarak 1973 yılında İsrail'i ziyaret etti. Bu ziyaretinde de, ilkinde olduğu gibi, 1950 ortalarında İsrail'e göç etmiş Kürt Musevisi 

David Gabay'ın evinde kalmış, hediye olarak da Moşe Dayan'ın eşi için altın bir kolye getirmiştir. 

1967'deki Altı Gün Savaşı'ndan kısa bir süre önce İsrailliler, Irak Hava Kuvvetleri'ndeki bir pilotla gizlice bağlantıya geçmişler ve onu bir deneme uçuşu 
sırasında aniden İsrail'e uçmaya ikna etmişlerdi. Iraklı pilotla İsraillilerin bağlantısını kuran aracılar ise Kürtlerdi. Ağustos 1966'da Tel-Aviv'e inen söz konusu MIG, bu Sovyet yapımı uçak hakkında daha önce yetersiz bilgiye sahip olan İsrail'e ve onun Batılı müttefiklerine büyük bir avantaj sağladı. Hatta bazı yorumlara göre, İsrail'in Altı Gün Savaşı'nın ilk gününde Mısır Hava Kuvvetleri'ne yaptığı büyük baskın, MIG'lerin teknik özellikleri hakkında edinilen bilgi sayesinde mümkün olmuştu. Ian Black ve Benny Morris'e göre, Kuzey Irak dağları ile Tel-Aviv arasındaki ilişki giderek "Ortadoğu'nun en kötü saklanan sırrı" sıfatını kazandı. İsrail 1967 yılında Arap ordularından ele geçirdiği çok sayıda Sovyet silahını Kürt ayaklanmacılara yolladı. Kendilerine verilen Doğu Bloku silahlarına önce şaşıran daha sonra çok sevinen Molla Barzani, ayrıca bulduğu İsrail yapımı bombalardan daha çok istemişti. Kendisini silah ve paraya boğan İsrail'in gücüne hayran kalan Barzani, İsraillilere ortak bir seferberlik de önermişti. Barzani'nin planına göre, Kürt peşmergeler Irak'ı zapt ettiğinde İsrail de Suriye'yi işgal edebilecekti. 

İsrailli eski general Rafael Eitan'ın anıları da, İsrail-Barzani iş birliğinin boyutlarını bütün çıplaklığıyla ortaya koyan bilgiler sağlıyordu. Rafael Eitan, Mustafa Barzani'nin talebi üzerine, 1969 yılında Irak'a giderek ayaklanmayı yakından görmüş ve ayaklanmanın lideri Barzani ile mücadeleyi daha yaygın bir savaş haline dönüştürme konusunu görüşmüştü. Eitan ziyaretinden sonra, İsrail Savunma Bakanlığı'na, ayaklanan Kürtlerin çok iyi savaşmakla beraber gelişmiş savaş araçları ve silahlarından mahrum olduklarını, kendilerine yardım edilmesi gerektiğini bildiren bir rapor da yazmıştı. Ayaklanmacı Kürtlerle kurduğu bu gizli ittifak, İsrail'e Irak ordusu hakkında çok önemli istihbaratlara ulaşma fırsatı da veriyordu. İsrail, Irak’ın kuzeyindeki Kürtlerle ilişkisini hiç koparmamıştır. Hatta bu destek Türkiye gibi İsrail’in kolay kolay kırmak istemeyeceği bir ülkeyi karşısına almak pahasına da olsa ‘psikolojik-politik’ olarak sürmüştür. Kuzey Iraklı Kürt ayaklanmacılarla İsrail arasındaki bu iş birliği, 1975 yılına kadar sürdü. O yıl, Kürt isyanının diğer büyük destekçisi olan İran, Irak ile bir anlaşmaya vardı ve bunun üzerine Kürt ayaklanmacılara yaptığı tüm 
yardımı kesti. ABD de İran ile birlikte hareket edince, Barzani hareketi Bağdat rejimi karşısında savunmasız kaldı. İsyan, bu rejim tarafından kanlı biçimde bastırıldı. İsrail'in durumu kabullenmekten başka seçeneği yoktu. 

Mesut Barzani Dönemi 

 İsrail, Irak'ın kuzeyindeki Kürtlerin oluşturmak istediği parçalanmış Ortadoğu için en ideal "kart" olduğunu her zaman aklında tuttu ve bu kartı yeniden devreye sokmak için fırsat kolladı. İsrail’in, kuruluşundan bu yana bölgede varlığını sürdürebilmek için izlediği genel politika, Yahudiliğin kuşatılmışlığını dengelemek, bunun için de dış çemberdeki ülkeler ile yoğun ilişkiler içinde olmaktır. Türkiye ve İran, İsrail’in bu politikasında özel öneme sahip ülkelerdir. Bu ülkeler, İsrail tarafından dost olarak kazanılmak ve İsrail’in üzerindeki yoğun Arap baskısını azaltmakta kullanılmak istenmiştir. İsrail aynı zamanda Arap coğrafyası içinde Araplık ile çelişkisi olan her unsuru, Arap kuşatmasını kırmak için kullanmak istemiştir. Bu unsurların başında Irak Devleti ile hiçbir zaman uyuşmayan Barzani ve onun liderliğindeki Kürt gruplar önemli bir yere sahiptir. Irak Kürtleri, İsrail açısından stratejik bir unsur olmasının yanında, İsrail’in bazı tarihi bağlar ile bağlı olduğu bir unsurdur. İsrail’in 

Molla Mustafa Barzani ile kurduğu ilişkiler, bugün de oğul Mesut Barzani ile devam etmektedir. 

Körfez Savaşı 1975 yılından itibaren bitkisel hayatta olan KDP ve KYB adına yaşama dönmek için bulunmaz bir fırsat olmuştur. Bu aşamada Mesut Barzani’nin gelecek stratejisi tartışmaları için gittiği yer İsrail olmuştur. Irak’ta bir Kürt devletinin kurulması için batı dünyası desteğinin en yoğun olduğu 1990’lı yıllarda Washington’da lobi yapanların başında İsrailli politikacı Ariel Şaron gelmiştir. İsrail Dışişleri Bakanlığının eski bir görevlisi olan Oded Yinon’un Dünya Siyonist Örgütü’nün yayın organı olan ‘’Kivunim’’ dergisinde 1982’de yayınladığı ‘İsrail için strateji’ adlı çalışmasında, Irak’ın geleceği ile ilgili ileri sürdüğü şu tespit önemlidir; ‘Irak etnik ve mezhebi temeller üzerinde bölünecektir; kuzeyde bir Kürt devleti, ortada bir Sünni ve güneyde bir Şii devleti’. Bu bölünmenin İsrail’in güvenliği açısından şart olduğu görüşü 
ileri sürülmüştür12. Bugünkü İsrail nüfusunun Ortadoğu coğrafyasını denetim altında tutmaya yetmeyeceğini bilen Yahudi stratejistler, bu amaca ulaşmak için iki paralel politika önermektedirler; İsrail, önce yirmi milyonluk nüfusa erişmek zorundadır, diğer yandan çevresindeki ülkeleri bölerek yirmi milyon ile Orta Doğu’yu kontrol altında tutacaktır 13. 


1983 yılında Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki PKK’ya yönelik harekâtı esnasında - daha 1982’de Lübnan’ı işgal etmiş olan İsrail’in Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri 
Bakanı Şamir, Türkiye’yi ‘Kürdistan’ı işgal altında tutan devletlerden birisi’ olarak nitelenmiştir. Ancak aradan iki sene geçtikten sonra aynı İzak Şamir, 1985 yılında Başbakan Turgut Özal’a PKK’ya karşı işbirliği önermiştir. Barzani ailesi ile MOSSAD hep ilişki içinde olmuşlardır. Kürt-Nakşibendî, Halidi tarikatı mensubu Barzani ailesine Irak'ın kuzeyinde 150 yıldır bir Judeo-Kürt devleti kurdurulmak istenmektedir. İsrail ile İkinci Dünya Savaşı sonrası özellikle istihbarat ve askeri konularda sağlanan işbirliği Türkiye gerek terör ile mücadelesinde gerekse İsrail faktörünün Ortadoğu’da Türkiye aleyhine çalışmasının frenlenmesinde önemli faydalar sağlamıştır. Ancak 2003 yılı sonrası iktidarın hatalı politikaları neticesi İsrail’in dostluğu kaybedilmiş ve gerek terör gerekse Türkiye düşmanları ile işbirliği yapmak konusunda bu ülkenin önü açılmıştır. 

Bunda Türk hükümetinin dış politikayı İslamcı anlayış ile şekillendirmek istemesi etkili olmuştur. 

Bugün, Irak'ın kuzeyinde onlarca İsrail şirketi çalışmakta ve bu şirketler aracılığıyla ülkeye her yıl 500 İsrailli girmektedir. İsrailliler, çifte kimlik taşımakta, kimliklerde müstear isimler kullanılmaktadır. İsrailliler Irak'a özellikle tüccar, iş adamı ve gazeteci sıfatıyla girmektedir. İsrail ayrıca Irak’ın kuzeyinde oluşturmaya çalıştığı finansal alt yapı ve toprak satın alma girişimleri ile de gündeme gelmektedir. Irak bir bütün olarak kaldıkça Kürtlerin İsrail ile enerji koridoru oluşturacak kadar ileri bir bağa girmesi mümkün görünmemektedir. Irak'ın kuzeyinde faaliyet gösteren İsrail şirketlerinden Solel Boneh, Tsim, Ronson, Laisrael ve Bazan alt yapı, inşaat, taşımacılık, petrol arama ve su kanalı açma gibi işler yapmaktadır. Yapım ve onarım işiyle uğraşan Solil Bonaih şirketinin Basra, Bağdat, Dohok, Kerbela, Nasıriyye, Musul, Erbil ve Süleymaniye 'de şubeleri bulunmaktadır. İsrail devletinin ikinci Devlet Başkanı İhsan Bin Tefsi; ‘Yahudilerin Kürdistan'da 12 yerleşim yerinde bulunduğunu 
ve Kürdistan'daki Yahudi Kürt topluluğunun hahamlar ve değerli fikir adamları çıkardığını 14’ söylemektedir. 

Bazı araştırmacılara göre, Irak'ın Kürt kesimindeki Yahudi grup ve cemaatlerin sayısı 146'ya ulaşmıştır. Türkiye’nin de bu bölgedeki yatırımları dikkate alındığında ortaya çıkan sonuç; Kürtler, İsrailliler ve Türkler elleriyle Kürdistan’ı sağlamlaştırmaktadırlar. 


1 İsmet Bozdağ: Kürt isyanları, Truva Yayınları, İstanbul, 2009, s.8. 
2 Sait Yılmaz: Irak Dosyası, Kum Saati Yayınları, İstanbul, 2009, s.35. 
3 David Mcdowall: A Modern History of the Kurds, I. B. Tauris, (Londra, 1996), p.48 
4 Tuncay Özkan: CIA Kürtleri Kürt Devletinin Gizli Tarihi, Alfa Yayınları, İstanbul, 2004, s.77. 
5 Altan Tan: Kürt Sorunu, Timaş Yayınları, İstanbul, 2009, s.285-286. 
6 Yılmaz Kalkan: Bir Ortadoğu Gerçeği Irak ve Saddam Hüseyin, Beyan Yayınları, İstanbul, 1991, s.34. 
7 Özkan: a.g.e., 2004, s.87. 
8 OFDA: Office of US Foreign Disaster Assistance. 
9 Sa’di Berzenci: Irak Kürdistanında Mevcut Durum Hakkında Görüş, Avrasya Dosyası, Cilt 3, Sayı 1, İlkbahar 1996, s.198. 
10 A. Medyalı: Kürdistanlı Yahudiler, Berhem Yayınları, (1992), s.53. 
11 www.radikal.com.tr/ek_haber.php?Ek=ktp&haberno=4175 (15.07.2005) (Giriş: 17 Nisan 2009). 
12 Ümit Özdağ: Türkiye Kuzey Irak ve PKK, ASAM Yayınları, Ankara, 1999, s.189-190. 
13 Özdağ: a.g.e., 1999, s.192 
14 Şalom Nakdimon: Irak ve Ortadoğu'da MOSSAD, Elips Yayıncılık, Ankara, 2004, s.34. 


****