Eyalet Meclisleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Eyalet Meclisleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Kasım 2019 Çarşamba

ATATÜRK DÖNEMİ MECLİSLERİ (1920-1938) BÖLÜM 2

ATATÜRK DÖNEMİ MECLİSLERİ (1920-1938) BÖLÜM 2




Seçim Yarışı, 

Parlamentonun varlık nedeni demokrasinin temel koşulu olan seçim, iktidarın da korkulu rüyasıdır. Zira seçimler muhalefeti iktidar, iktidarı da muhalefet yapabilme gücüne sahiptir. 

1923 Türkiyesinde iktidarda liderliğini Mustafa Kemal’in yaptığı 10 Mayıs 1921’de kurulan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Grubu19 (I. Grup), muhalefette ise lideri bile belli olmayan, programını oluşturmamış, örgütsüz II. Grup vardı.20 Seçim dolayısıyla bunlara yenileri de eklendi. Örneğin Müdafaa-i Millîye Grubu, İaşeciler Grubu, Amele Grubu, Bağımsızlar gibi.21 Ancak bunlar içinde üzerinde 
durulması gereken, başında Kara Kemal’in olduğu İaşeciler Grubu idi. Zira bu grup aynı zamanda İttihat ve Terakki’yi çağrıştırıyordu.22 

İttihatçılar Mustafa Kemal’i desteklemekle birlikte zaman zaman ona karşı çıkmaktan da geri durmamıştı. Bu nedenle de İttihat ve Terakki’nin I. Grupla tam birlikteliğinden söz edilemezdi. Zira 

II. Grupla işbirliği yapacağı, bağımsız olarak seçime gireceği gibi haberler de ortalıkta dolaşıyordu. Özellikle Cavit Bey İttihat ve Terakki’yi yeniden diriltmek için çabalıyor hatta Mustafa Kemal’in “9 Umde”sine karşılık 9 maddelik 
bir program da oluşturuyordu. Ancak Mustafa Kemal Paşa’nın seçimlerde parçalanmaya gidilmeden bütünleşilmesi doğrultusundaki giriştiği çabaları ve seçimle yakından ilgilenmesi İttihatçıların II. Grupçuların cesaretini kırdı ve başarılı olamayacaklarını anlayınca örgütsel düzeyde ortaya çıkıp iktidar mücadelesine girişmekten kaçındılar.. Sonuçta seçimin galibi, halkın tüm kesiminin hatta azınlıkların da desteklediği Mustafa Kemal’in liderliğini yaptığı I. Grup oldu.23 

Adayların Belirlenmesi 

Mustafa Kemal yayınladığı 9 umdeyi kabul eden ve kendilerine başvuran kişilerden milletvekili adayları belirlemek üzere bir komisyon kurdu. Bu komisyon adayları belirlenirken; 

1- 9 Umde’nin sahiplenilmesi 
2-Adayların, alanında uzman olması, yüksek öğrenimli olması 
3-Adayların seçim çevresine yakın olması24 gibi özellikler arandı. 

Saptanan adaylara kimi yerden tepki gösterildiği de oldu. Eskişehir, Çanakkale gibi. 

İstanbul’dan I. Grubun adayları dışında bağımsız adaylıkların koyanlar da oldu. Bunlar ya siyasi örgütlerce ya da halk tarafından imza karşılığı gösterilen adaylardı. Birinci grup kimi yerlerde de çıkarılacak milletvekili sayısından daha fazla aday gösterdi. Örneğin Bursa’dan 5 kişi seçilecek olmasına karşın 15, Ankara’da 6 aday yerine 13, Eskişehir’de 3 aday yerine 9, Biga’da 3 aday yerine 5, Ordu’da 5 yerine 8, Kars’ta 2 yerine 4... Manisa adaylarına da tepkiler oluşmuştu. Yakup Kadri Mardin’den, Hakkı Tarık Giresun’dan aday gösterilmişti. 25 
Seçimler Haziran-Ağustos aylan arasında yapıldı. Yoğunluk ise Temmuz ayında oldu.. Örneğin İstanbul, İzmir, Siirt, Tekirdağ ve Gelibolu’da seçimler Haziran ayında bitirildi. Diyarbakır, Bayazid, Niğde, Kırkkilise, Giresun, Ordu ve Trabzon’da ise Ağustos’ta tamamlandı. Giresun’da 13 Ağustos’ta, Ordu’da 14 Ağustos Trabzon’da ise 15-16Ağustos’ta yapıldı. Meclis açıldıktan sonra 
1923 Seçimlerinde ülke genelinde 72 seçim çevresinden 287 milletvekili seçildi. Mustafa Kemal hem İzmir hem de Ankara’dan seçildiği için sayı 286’ya indi. Ara seçimlerle bu sayı 333’a çıktı. 

Parlamento Deneyimi 

Milletvekillerinden 122’i %36.6’ı I. Dönem ve Meclisi Mebusan’da milletvekilliği yapmış kişilerdir. 211’i %63.3 ise yeniden seçilmiştir.26 
Sosyo-ekonomik yapı: Milletvekillerinin % 42.78’i memur, % 18.32’si asker, % 17.71’i serbest meslek, % 17.11’i tarım ve ticaret kesiminden gelmektedir. % 2.10’u ise din adamıdır. 

Yaş ortalaması 

Üyelerin yaş sınırı 30-70 arasındadır. Yaş ortalaması ise 43.7’dir. 

Yerellik: 

Milletvekillerinin % 59.76’sı kendi bölgesinden, % 40.24’ü farklı bölgelerden milletvekili seçilmiştir. 
Farklı bölgeden seçilenlerin % 64.92’si ülke içinden, % 35.82’si Misak-ı Millî sınırları dışından dır ki toplam 48 kişidir. Bunların 35’i Balkan, 6’sı Ege adaları, 5’i Kafkas, 2’si de Arap coğrafyasından dır. (Çaka, s. 93-96) 

Eğitim: 

Milletvekillerinin, % 63.36’ü yüksekokul (% 20.12’si askerî okul), % 20.72’si orta öğretim (rüştiye, idadi, sultani), % 10.21’i medrese, % 3.3’ü de özel okul % 1.5’i iptidai, mezunudur. 

Milletvekillerini % 37.54’ü yabancı dil bilmektedir. Bunların % 36.92’si Fransızca, Almanca ve İngilizce, % 16.60’si de Arapça ve Farsça bilmektedir. %62.46’sı ise dil bilmemektedir. 

Meclisin Gerçekleştirdiği Kimi Olaylar 

Bu meclis, vatanın sınırlarını saptayan Lozan Antlaşması’nı onayladı. Ankara’yı başkent yaptı. Saltanatın kaldırılmasıyla oluşan devlet başkanlığı boşluğunu verdiği büyük mücadele sonunda Cumhuriyet’i ilan ederek doldurdu. 

Cumhuriyet’in dayanacağı temel yapıyı belirlemek üzere yeni bir anayasa yaptı. Askerlerin ya milletvekilliği ya da askerî görevlerden birini tercih etmelerini sağladı. Hilafeti kaldırdı. Eğitimi birleştirdi ve laik bir temele oturttu. Lozan’da verdiği söze sadık kalarak genel af çıkardı, ancak ulusal mücadeleye karşı çıkmış olan 150 kişi bu affın dışında tuttu. 

Türkiye Cumhuriyeti’ni çağdaş dünyanın bir parçası yapabilmek amacıyla her alanda köklü dönüşümler yapacak yasal düzenlemeleri gerçekleştirdi. Medeni Kanun, Borçlar Kanunu, Ceza Kanunu, Deniz ve Kara Ticaret Kanunu, Usul ve İcra İflas Kanunu gibi cumhuriyetin temelini oluşturacak kanunları çıkardı. 

Çok partili yaşama adım attı. Ancak ülkenin bütünlüğü, genç cumhuriyetin tehlikeye girmesi bu adımı durdurdu..Çok partili sisteme geçilemedi ama binbir güçlükle elde edilen vatan ve onun üzerinde inşa edilen cumhuriyet korundu. Bu meclis, ulusal, çağdaş bir devlet ve toplum için gereken alt yapıyı hazırladı. 

II. Dönem TBMM günü geldiğinde yeniden seçime gitmek üzere dağılma kararı aldı. 27 Haziran 1927’de görevini tamamladı. Son olarak üzerinde durmak istediğim Meclis V. Dönem meclisidir. Zira bu dönem üyelerinin belirlenmesinde, seçim stratejisinin uygulanmasında Atatürk’ün etkin olduğu son meclistir. 

V. DÖNEM TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ: 

a-Meclisin Yenilenmesini Zorunlu Klan Etmenler 

Versailles Antlaşmasının yarattığı olumsuzlukları sürekli işleyen Nazilerin 1933’te iktidarı ele geçirmesi ve Nazilerin silahlanmaya ağırlık vermesi, Avusturya’yı kendisine bağlama denemesi, Avrupa’da Marsilya faciasının yaşanması, Saar’ın Almanya ile birleşmeye karar vermesi, İtalya’nın Habeşistan’la ilgilenmesi ve İtalyan diktatörü Mussolini’nin büyük bir askerî güç oluşturmaya yönelmesi Avrupa’yı tedirgin ediyordu”27 Bu gelişmeleri yakından izleyen Türkiye Cumhuriyeti yöneticileri bu gelişmeler karşısında Hükûmetin, seçimleri yenileyerek güven tazelemesinin daha doğru olacağına karar verdi.28 

b-Meclisin Yenilenme Kararının alınması., 

Bu konu ilk kez 14 Kasıml934’te toplanan Cumhuriyet Halk Partisi Grubunda dile getirildi ve Fırka “Fırka Reisliği (ne) yetki verdi.29 

c-Parti Çalışmaları 

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 5 Aralık 1934 günlü toplantısında seçimin yenilenmesi oy birliği ile kabul edildi.30 
Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin elinde bulunan işleri bitirebilmesi için 23 Aralık 1934’e değin çalıştı. 

Bu süre içinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi, bu hakkın kullanımı konusunda Anayasa’da düzenlemeler yapıldı. 

Ankara’nın ilçelerinden seçilen ikinci seçmen sayısı şöyleydi: 

Keskin 144, 
Kızılcahamam 118, 
Koçhisar 98, 
Kalecik 99, 
Haymana 80, 
Ayaş 77, 
Bala 73, 
Çubuk 68, 
Beypazarı 74, 
Nallıhan 48, 
Polatlı 41 kişiydi bkz. Ulus 15 Kanunusani, 1935, s.1 
İstanbul ikinci seçmen adayları için bkz. Cumhuriyet 16-18. İkinci kanun. 1935. 

Ülkede tek parti hâkimiyeti olduğu için siyasal partilerin siyasi mücadeleyi başlatması gibi bir durum oluşmadı. Dolayısıyla siyasi yaşamı da Cumhuriyet Halk Partisi’ndeki hareketlilik belirliyordu. Bu konuda da kadınlardaki canlılık dikkati çekiyordu. CHF Umumi Katibi Recep Peker, kadınların siyasi hayata daha aktif bir şekilde katılmasını sağlamaya özen gösterdi.31 Kimi basın organları 
da kadınlar üzerinden siyasi hayatı renklendirme çabasına girdi.32 Öte yandan Cumhuriyet Halk Fırkası, seçim bölgelerinde halkı aydınlatıcı konuşmalara ağırlık verdi. Seçimler konusunda halkı aydınlatabilmek için radyoda seçim hakkında her akşam konferanslar verildi.33 Cumhuriyet Halk Fırkası örgütlü güç olarak ikinci seçmenlere büyük önem veriyordu. Her ilde çeşitli meslek gruplarından, 
bürokratlardan ve mebuslardan ikinci seçmen adaylarını saptıyor ve bunları birinci seçmenlere açıklıyor ve seçmenlerin bu adaylara oy vermelerini istiyordu.34 Bu seçimde ilk kez kadınlara da listelerde yer verilmeye başlandı. Örneğin Ankara ve Ankara’ya bağlı nahiyelerden 51’i kadın, 281’i erkek olmak üzere 332 kişilik bir ikinci seçmen aday listesi hazırlanmıştı.35 

1935 seçimlerinde Ankara’da 40.860 seçmen vardı. İkinci seçmenlerin seçimi 20/21 ocakta yapıldı ve 37.542 seçmen oy kullandı. Cumhuriyet Halk Fırkası’nın gösterdiği adaylar seçimi kazandı.36 

Yürürlükteki seçim mevzuatına göre milletvekili olabilmek için ya mevcut siyasi partiden aday gösterilmek ya da bağımsız aday olmak gerekiyordu. Seçilebilmek için en güvenli yol, siyasi partiden aday olmaktı. Bu nedenle milletvekili olmak isteyenler Cumhuriyet Halk Fırkasına başvuruyordu. Basına sızan haberlere göre; bu seçimde milletvekili adayları arasında meslek sahibi olanların sayısı 
artırılacak37 Mecliste 10 bağımsız 15 de kadın milletvekili bulunacaktı. 
Bu duyumlar Cumhuriyet Halk Fırkası dışında milletvekili olmak 
isteyenlerin umutlarını artırıyor, siyasi yaşamı canlandırıyordu. 

Bu seçimlerde Cumhuriyet Halk Fırkası’na milletvekili adayı olarak başvuranların sayısı 2000’i geçmişti.38 

d-Adaylarda Aranacak özellik 

Cumhuriyet Halk Fırkası tüzüğüne göre milletvekilleri adayları CHF Genel Başkanı, Genel Başkan Vekili ve Genel Sekreterden oluşan 
Başkanlık Divanınca bekleniyordu. Adayların 

1-Aydın olması 
2-Serbest meslek sahibi olması 
3-Millî Mücadeleye karşı olumsuz tavırda bulunmamış olmaları 
4-Güvenilir kişilik yapısına sahip olmaları isteniyordu.39 

Cumhuriyet Halk Fırkası Genel Başkanı Mustafa Kemal Atatürk bu seçimleri İstanbul’dan yönetmeye karar verdi ve Ankara’da ikinci seçmenlerin seçimi yapıldıktan sonra Genel Başkan Vekili, Başbakan İsmet İnönü’yü de yanına alarak 21 Ocak 1935’te İstanbul’a gitti ve Dolmabahçe Sarayı’na yerleşti. Bir süre sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Kâzım Özalp, Parti Genel Sekreteri Recep Peker ve Hükûmet üyeleri de İstanbul’a gittiler. 

2 Şubat 1935’te CHF Başkanlık Divanı ile Genel İdare Heyeti, Fırka Meclis Grubu İdare Heyeti, İcra Vekilleri Heyeti Dolmabahçe Sarayı’nda Atatürk’ün başkanlığında toplandı. Toplantıda yeni milletvekili adayları, seçimde izlenecek politika, üzerinde durulacak konular, ulusa yayınlanacak bildiri, bağımsız milletvekillerinin seçileceği yerler ve bunların sayıları tartışıldı. 

Bu dönem Avrupa’da ırkçılık yükselen bir değer olurken Atatürk ülkenin kaderini çizecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından Müslüman olmayanların da meclise girmesini sağlayacak bir arayış içine girdi. Toplantıya 3 Şubatta da devam edildi.40 

2 Şubat 1935’te Atatürk, Cumhuriyet Halk Fırkası örgütlerine ve ikinci seçmenlere yayınladığı bildiride Fırka Umumi Reislik Divanının yeni mecliste de müstakil üyelerin bulunmasına imkan vermek için Ankara, Afyon, Antalya, Denizli, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Konya, Kütahya, Sivas, Tokad, Muğla, Niğde, Yozgad, Çankırı ve Kastamonu da 16 boş yer bırakmaya karar verdiğini belirtti. 

Ancak bunların cumhuriyetçi ve millîyetçi olmalarını CHF programınındışında bir programla ortaya çıkmalarını ve CHP ini eleştirmelerini istedi..”41 

5 Şubat 1935’te Milletvekilleri adayları açıklandı. Cumhuriyet Halk Fırkasından adaylık bekleyenler bu liste de yer alamadıklarını görünce bağımsız aday olarak ortaya çıkmaya başladılar. 

Eski Kadın Birliği Başkanı Nezihe Muhittin Hanım da milletvekili adayı olduğunu açıklayarak kadınlara öncülük etti.42 Ali Fuat Paşa (Konya), Halil Bey (Muğla), Hüseyin Hüsnü Bey (İzmir) ve Galip Kemali Bey (İstanbul) bağımsız aday olduklarını açıkladılar. 

Bunların sayısı giderek arttı. 

Dr. Abravaya. Dr. Taptas, Bere Keresteciyan ve İstemat Zihni, Kevork Simkeşoğlu, Avukat İbrahim Naom gibi kişilerde adaylıklarını açıkladılar.43 

Adaylar; basından yararlanıyorlar, toplantılar yapıyorlar, yüz yüze görüşmelerde bulunuyorlardı.44 

Bu seçimde İstanbul Kültür Müdürlüğünün yayınladığı bir genelge üzerine bütün ilkokul öğrencileri sınıf sınıf seçim yerlerine götürülmüş seçimin nasıl yapıldığı 

Seçimler tüm yurtta 8 Şubat 1935 ‘de yapıldı. 
Seçimin sona ermesi dolayısıyla 8 Şubat 1935’de Mustafa Kemal Paşa şu bildiriyi yayınladı. “Sevgili Yurttaşlarım, 
Bana ve Partime inanınızı ve güveninizi gene gösterdiniz, saylav namzedi olarak size sunduğum arkadaşları yüce seçiminize değerli buldunuz. Ulusca gösterilen birlik, ülküye bağlılık bütün gözleri yeniden yurdumuza çevirmiştir. 

1935 seçiminin bittiği bu, 8 Şubat akşamı Türkiye, iç ve dış alanlarda bundan sonra da karşılaşabileceğimiz türlü meseleler önünde nasıl bir azim ve kuvvet manzarası göstereceğini bir daha acuna bildirmiş oldu. Öz dileğimiz yurdun yüceliği, yurttaşın genliğidir.”45 

İçişleri Bakanlığı da yayınladığı bildiride: 

8 Şubat cuma günü memleketin her tarafında yapılan saylav seçimi aynı günde bitmiştir.Seçilmesi icab eden 399 saylavdan 17’i kadın olmak üzere 386’sı Cumhuriyet Halk Fırkası namzedlerinden ittifakla ve 13’ü de müstakillerden ekseriyetle seçildiğini duyurdu.46 gösterilmiştir.Bir ders seçim konusuna ayrılmış ve öğrencilere basit bir şekilde milletvekili seçimi.onları seçeceklerin nasıl olması gerektiği anlatılmış ardından da öğrencilere bu konuda ödev hazırlamaları istenmiştir.

1935 seçimlerine katılım oranı bir hayli fazladır. Ulus gazetesinin bazı illere ilişkin verileri de bu savı doğrulamaktadır. Şöyle ki: 

Zonguldak’ta katılım % 78, 
Antalya’da % 80, 
İstanbul’da % 87, 
Erzurum % 87, 
Çankırı % 85, 
İzmir’de % 89, 
Aydın’da % 69.6 oy kullanmıştır.47 

1 Mart 1935’de çalışmalarına başlayan V. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi 27 Ocak 1939’da Büyük Millet Meclisi intihabının yenilenmesi kararının alınmasına kadar 3 yıl 10 ay 26 gün çalıştı. 

V. Dönem boyunca Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 444 kişinin milletvekili olarak görev yaptığı görülmektedir. 
V. Devre boyunca, 10 milletvekili %2.2 valilik, müfettişlik ve elçilik görevlerine atanarak istifa etmiştir. 35 milletvekili %7.8 ise 
vefat etmiştir. İstifa edenlerin ve ölenlerin yerine yenileri seçilmiştir. 

Ara seçimlerde seçilen milletvekili sayısı 45’tir. 

V. Dönem Milletvekillerinin Parlamento Deneyimi Milletvekillerinin % 66’sının parlamento deneyimi vardır. 

Bu mecliste milletvekillerinin % 33.8’i ilk kez milletvekili seçilmiştir. 
Dolayısıyla milletvekili değişimi %33.8’dir. Bu da demokratik ülkelerde ki değişime denk düşmektedir 

Yeni seçilen milletvekilleri içinde Hasan Âli Yücel, Hüseyin Cahit Yalçın, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Ömer Asım Aksoy, İbrahim Necmi Dilmen, Mehmet Fuat Köprülü, Cevdet Kerim İncedayı, Selim Sırrı Tarcan gibi kültür yaşamımıza, Numan Menemencioğlu gibi dış politikamıza damgasını vuracak kişilere yer verilmiştir. Ayrıca, Kâzım Nami Duru ve Şükrü Bleda gibi ittihatçılara, Refet Bele, Kazım Karabekir gibi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasının önde gelen kişilerine de yer verilmiştir. 

V. Dönem milletvekillerinden %4’ü kadın, %2.9’u bağımsız dır. 

Milletvekillerinin doğum yerleri ile seçildikleri seçim çevresi ilişkisi de şöyledir: 
Doğum yerlerinden milletvekili olanların oranı %32.4 

Doğum yeri dışındaki seçim çevrelerinden milletvekili olanların oranı %67.5. Bunun %20.9 unun doğum yeri Misaki Millî sınırları dışında kalmıştır. 

Milletvekili olma bakımından İstanbul doğumluların önde olduğu görülmektedir (% 19 (88 milletvekili). Onu Selanik doğumlular %4.5 (20), İzmir doğumlular %3.6 (16 milletvekili), Bursa, Girit doğumlular %2.2 (10 milletvekili), Ankara, Konya, Manastır, Trabzon doğumlular %1.8 (8 milletvekili), Adana, Sivas doğumlular % 1.3 (6 milletvekili), Aydın, Bosna, Çorum, Erzincan, Isparta, Yozgat, doğumlular %1.1 (5 milletvekili) izlemektedir. 

V. Dönem milletvekillerinin yaş ortalaması 51.3’tür. En genç milletvekili 1905, en yaşlı olanı da 1852 doğumludur. 

Milletvekillerinin eğitim durumları 

Yüksek öğretim % 73.4 
Orta Öğretim % 17.1 
İlk öğretim %1.3 
Âlimekteb % 0.4 
Medrese % 3.6 
Kolej % 0.6 
Özel okul % 2.4 

Görülüyor ki V. Dönem milletvekillerinin eğitim düzeyi bir hayli yüksektir. 

Yüksek öğretimin okullara göre dağılımı ise şöyledir: 

Hukuk % 16.4 
Mülkiye % 12.8 
Harbiye % 10.1 
Tıp Fakültesi % 9.2 
Yurt dışında yüksek öğretim % 4 
Ziraat Mektebi % 3.1 
Öğretmen Okulu % 1.8 
Edebiyat Fakültesi %1.5 
Mühendis Mektebi % 1.1 
Fen Fakültesi % 0.9 

Orta öğretimin okullara göre dağılımı: 

Orta Okul % 6.8 
Rüşdiye % 4.5 
Lise % 3.6 
İdadi % 2.9 

V. Dönem milletvekillerinin yabancı dil bilgisi görünümü 

Fransızca % 65.9 
Almanca % 17.7 
İngilizce % 9 
Arapça %8.3 
Farsça % 6 
Rumca % 5.8 
Rusça % 3.1 
İtalyanca % 2.5 
Ermenice % 1.5. 

Milletvekillerinden Sivil bürokrasiden gelen % 
M, Serbest meslek (çiftçi, avukat, gazeteci, ziraatçı, yazar-şair, işçi, tüccar, bankacı, sanayici, iktisatçı, matbaacı, serbest) %27.2 
Asker %14.1 
Belediyeci – Yerel Yönetici % 7.6 
Sağlıkçı (Doktor, dişçi, eczacı, baytar) % 7.4 
Din adamı %0.4 

V.Dönemin en önemli özelliklerinden biri de Atatürk’ün vefatı üzerine ülkede herhangi bir karışıklığa meydan vermeden Cumhurbaşkanlığına 
İsmet İnönü’yü seçerek sistemin aynen sürdürülmesini kararlaştırmasıdır. 

Bu dönemde Boğazlar üzerindeki egemenlik haklarımızı kısıtlayan tüm hükümler Montrö antlaşmasıyla kaldırıldı (20 Temmuz 1936). Türkiye, Afganistan, İran ve Irak arasında Sadabat Paktı yapıldı (8 Temmuz 1937). Hatay anayasası, statü organiği, seçilmiş bir parlamentosu ve hükûmeti bulunan ayrı bir varlık haline getirildi (2 Eylül 1938). Dersim isyanı bastırıldı (Eylül 1937) 

Anayasa’da değişiklik yapılarak Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleri anayasaya eklendi (5 Şubat 1937) Genel af kanunu çıkarılarak 150’liklerin affedilmesi sağlandı (29 Haziran 1938). Ulusal Bayram ve tatil günleri belirlendi (27 Mayıs 1935) ve Bayrak kanunu çıkarıldı (29 Mayıs 1936). Bankacılık alanında ciddi düzenlemeler yapıldı.Günümüzde özelleştirme dalgasının tam tersi olarak 
bu meclis döneminde yabancı şirketler tarafından işletilen şirketlerin millîleştirilmesine hız verildi. Aydın Demir yolu, Ergani Türk anonim şirketi, İstanbul Telefon Şirketi, Ereğli şirketi, İzmir telefon şirketi, Üsküdar Kadıköy Su şirketi, İstanbul elektrik şirketi gibi şirketler millîleştirildi. Devletin yapılanması konusunda çeşitli bakanlıkların teşkilat kanunları çıkarıldı, kimilerinin teşkilat kanunlarında değişikliklere gidildi. 

Bu dönemde Türkiye’nin demokratikleşme sürecini etkileyen İş Kanunu (8 Haziran 1936Basın Birliği kanunu (28 Haziran 1938), Cemiyetler Kanunu (28 Haziran 1938) gibi oldukça önemli yasalar çıkarıldı. Türk ceza yasasında köklü değişiklikler yapılarak ünlü 141 ve 142 maddeleri ceza yasasına eklendi. (11 Haziran 1936) 

Sonuç, Demokratik sistemlerin temeli, toplumu dönüştürmenin itici gücü parlamentodur.. Bu nedenle de parlamentolar toplumun gerisinde değil önünde bulunmak zorundadır. Mustafa Kemal dönemi parlamentoları hep toplumun önünde bulunmuşlar ve görevlerini başarıyla tamamlamışlardır. 

Konuşmama Atatürk’ün şu sözleriyle son veriyorum: Vatandaşın en büyük görevi aynı zamanda en kutsal hakkı seçme hakkıdır. Devlet yapısının temeli olan Büyük Millet Meclisi üyelerini, vatandaşlar seçerler.48 Meclislerle yönetilen memleketlerde de bazı milletvekillerini seçerken çok dikkatli ve kıskanç olunmalıdır...memleketi ve milleti seven, aklına anlayışına vicdanına en güvendiğiniz kişileri seçin.. Millete dost görünüp iktidar mevkiine geçtikten sonra onun gerçek ihtiyaçlarını düşünecek yerde memleketi kendi istediği yolda 
götüren, laf anlamayan, yetkili kimselerin yol göstermelerine kulak asmayan, millette mevcut kuvvetleri kendine bağlamaya çalışan kahraman yüzlü insanları seçmeyin49 diyordu. Sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. 


DİPNOTLAR;

1 Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi I. S 146 
2 Kırzoğlu, Erzurum Kongresi, Ankara: 1993, s.57 
3 Kırzoğlu, s. 66 
4 Uluğ İğdemir, Sivas Kongresi, s. 80 
5 Sivas Kongresi, s.81 
6 Bkz. Belgelerle Mustafa Kemal Atatürk, s.84 
7 Takvimi Vekayi, 4 Teşrinievvel 1335 
8 İhsan Güneş, “Müdafaai Hukuk Cemiyetinden Halk Fırkasına Geçiş” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, c.3, Mart 1987, S.8, s.431 
9 Baykal, Heyeti Temsiliye Kararları, s. 16, 17 
10 İhsan Güneş, “Müdafaai Hukuk Cemiyetinden, s.431 
11 Uluğ İğdemir, Heyeti Temsiliye Tutanakları, Ankara: 1975, s.9-14, 152 
12 Yunus Nadi, Kurtuluş Savaşı Anıları, İstanbul: 1978, s.262-263 
13 Güneş, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisinin Toplanması ve Nitelikleri, Birinci Meclis, 1998, s.37-38 
14 Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Politikada 45 Yıl, Ankara, 1968, s.10 
15 bkz. Arı İnan, Atatürk’ün Eskişehir ve İzmit Basın Toplantısı 
16 Bkz. TBMM ZC, c.283 
17 Bkz. TBMM ZC, c.28 s.326-348 ikinci seçmenlerin seçilme koşulunda da bir düzenleme yapıldı. Buna göre her 200 erkek nüfus için bir 
    ikinci seçmenin seçilmesi kabul edildi. 
18 Bkz. Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, Ankara: 1991, s.516-518 
19 İhsan Güneş, Birinci Türkiye Millet Meclisi’nin Düşünce Yapısı, 1997, s.171 vd 
20 Güneş, a.g.e., s. 180 vd. Güneş, “1923 Seçimi” 70. Yılında Ulusal ve Boyutlarıyla Atatürk’ün Büyük Nutku ve Dönemi, Ankara: 1999, s.113 vd 
21 (Tevhid-i Efkâr, 4 Nisan 1923) 
22 Bu grup ile ilgili olarak bkz. Karaosmanoğlu, a.g.e., s.12 vd 
23 Güneş, “1923 Seçimleri”. 
24 Bkz. Işıl Çakan, s.43 
25 Karaosmanoğlu, a.g.e., s.24-25 
26 Kazım Öztürk, Türk Parlamento Tarihi, II. Dönem, c.3, s.817 den yararlanılmıştır. Karşılaştır: Çakar, a.g.e., s.115 vd 
27 Ebuzziya, “Meclisin Feshi Meselesi”, Zaman (17 Tesrinisani 1934). Cumhuriyet Gazetesi’nin 14 Tesrinisani 1934 tarihli haberinde 
    seçimin yenileneceği bildiriliyor. 
28 Bkz. ağabeydin Daver “Mebus Seçiminin Yenilenmesi”, Cumhuriyet (16 Tesrinisani 1934) 
29 Bkz. Cumhuriyet (15 Tesrinisani 1934), s.1. 
30 TBMM, C.24, s.81. Mir Gazetesi İsmet Paşa’nın böyle bir istekte bulunmasının “uluslararası vaziyetin karışık olmasından” ve 
    “Türk hükûmetinin ve Cumhuriyet Halk Fırkası’nın yeniden Türk Ulusunun itimadına müraacat etmesi lazım” geldiğinden kaynaklandığını iler sürmektedir.
31 Bkz. Ayin Tarihi No.13, 1935, s.27-48. Cumhuriyet 13 Aralık 
32 Cumhuriyet 25 İkinci Kanun 1935, s.1 vd. 
33 Ulus 18 Sonkanun 1935, s.1. 
34 Ankara adayları için bkz. Ulus 18 Sonkanun 1935, s.1-5 
35 Ankara ikinci seçmen adayları için bkz. Ulus 18 Son kanun 1935, s.1, 5. 
36 Ulus 22 Sonkanun 1935, s.1. 
37 Cumhuriyet 30 Ocak 1935, s.3. Milletvekili adayları için bkz. Cumhuriyet 5 Şubat 1935, s.7 vd. 
38 Cumhuriyet 30.1.1935, s.3. 
39 Bkz. Hakkı Uyar, Cumhuriyet Halk Partisi, İstanbul: 1998, s.262-263 
40 Ayin Tarihi No.15, 1935, s.2. Ulus (3 Şubat 1935), s.1. 
41 Bkz. Ulus Gazetesi 3 Şubat 1935. 
42 Cumhuriyet 6 Şubat 1935. 
43 Cumhuriyet 4.2.1935 
44 Esat Öz, Tek Parti Yönetimi ve Siyasal Katılım, Ankara:1992, s.l57 
45 Ulus 9 Şubat 1935 
46 Ulus, 9 Şubat 1935, s.1 Mustakillerin seçildikleri iller adları ve aldıkları oylar şöyledir: 
Ankara: Dr.Taptas 1273 
Afyon: Bere Keresteciyan 666 
Antalya: Tayfur Sökmen 588 
Çankırı Mustafa Ersoy 412 
Denizli Emekli General Şefik 707 
Eskişehir İstemat Zihni 422 
İstanbul Emekli General Refet 290 
İzmir Halil 1157 
Konya Emekli General Ali Fuat 1352 
Kastamonu Lise Müdürü Nuri 438 
Muğla Hüsnü Kitabçı 455 
Niğde Dr.Abravaya 503 
Sivas Mitad Şükrü 868 
Bkz.Ulus, 9 Şubat 1935, s.3 
47 Bkz. Ulus, 16, 19, 21, 22, 23, 25, 26 Sonkanun 1935 s. 3, 3 Şubat 1935, s.6 karşılaştır. Öz i ise %68, 5 olduğunu belirtmektedir. A.g.e. 
48 Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s.367 
49 Kocatürk, a.g.e., s.368 

***


ATATÜRK DÖNEMİ MECLİSLERİ (1920-1938) BÖLÜM 1

ATATÜRK DÖNEMİ MECLİSLERİ (19201938) BÖLÜM 1 


İhsan GÜNEŞ* 
* Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi 


İnsana, insanca yaşama olanağı tanıyan sistem kuşkusuz özgürlükçü demokrasidir. Ancak her demokrasinin arkasında damla damla oluşan büyük bir birikim vardır. Bu birikim, toplumların gelişmesine, çağdaşlaşmasına da paralellik gösterir. 

Devlet geleneğinin yerleştiği, köylülükten kentliliğe geçildiği, ekonomik refahın arttığı, sanayileşmenin güçlendiği, ulusal bütünlüğün sağlandığı, kültür düzeyinin yükseldiği, okur-yazar sayısının arttığı, yerlerde demokrasi daha kolay kurulabilmekte, daha kolay kök salabilmektedir. 

Her siyasal sistemin olduğu gibi demokrasinin de olmazsa olmazları vardır. Bunların başında da parlamento gelmektedir. Her parlamentolu sistem demokrasi değildir, ama her demokratik ülkede mutlak bir parlamento vardır. Sistemin demokratik olabilmesi için de parlamentonun belirli aralıklarla yenilenmesi gerekir. İster atanmayla, ister seçimle oluşmuş olsun parlamentolar siyasi gücün sınırlarını belirleyen kurumlardır. Daha ilk çağlarda kimi ülkelerde parlamentolar oluşmuş ise de bunlar sürekli olamamıştır. 14. yüzyılda 
İngiltere’de filizlenen parlamentolu yaşam süreklilik kazanmıştır. 1789 Fransız devriminden sonra ise parlamento siyasal yaşamın vazgeçilmez ögesi olmuştur. 

Artık günümüzde parlamentosuz bir sistem hayli arkaik olarak nitelendirilmekte dir. Türk toplumunun parlamentoyla tanışması ise, 19. yüzyılın ikinci yarısında olmuştur. 19. yüzyılın ilk yansında atılan çağdaşlaşma adımları parlamentonun alt yapısını oluşturmuştur. 
Özellikle II. Mahmut döneminde kurulan merkez meclisleri, Tanzimat Fermanının ilanından sonra kurulan Muhassıllık Meclisleri, Eyalet Meclisleri, Vilayet İdare Meclisleri bu konuda atılmış önemli adımlardır. 

Çağdaşlaşma hareketlerinin sonucu ortaya çıkan batılı aydınlar ülke sorunlarının çözümünde temsile dayalı parlamentolu bir sistemi temel öge olarak almışlardır. Yeni Osmanlılar olarak bildiğimiz kişiler bu doğrultuda mücadele vermişlerdir. Nitekim II Abdülhamit padişah olduktan sonra devlet düzenini belli bir temele oturtmak amacıyla bir komisyon oluşturdu. Bu komisyon bir yandan Kanunu 
Esasiyi hazırlarken öte yandan da kurulacak meclis konusunu ele aldı Nitekim Meclis-i Umumi adı verilen iki kanatlı bir parlamentonun oluşturulması kararlaştırıldı. Bu parlamentonun bir kanadı padişah atamasıyla diğer kanadı ise seçimle oluşacaktı. Nitekim 19 Mart 1877’de ilk Osmanlı parlamentosu çalışmalarına başladı. Ne yazık ki 14 Şubat 1878’de çalışmalarını sonlandırmak zorunda kaldı. Bu durum çağdaş dünyadaki gelişmelere aykırılık gösteriyordu. Zira çağdaş dünya parlamentolu sisteme yönelirken Osmanlı İmparatorluğu 
parlamentolu yaşamı askıya alıyordu. Bu askıya alış otuz yıl sürdü. Asker-sivil bir avuç aydının zorlamasıyla 23 Temmuz 1908’de parlamentonun yeniden toplanması kararlaştırıldı. 17 Ekim 1908’de çalışmalarına başlayan Osmanlı Parlamentosu fiilen 18 Ocak 1920 ve hukuken ise 11 Nisan 1920’ye dek çalışmalarını sürdürdü. 

Çağdaş Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün yaşamında da parlamento önemli bir yere sahiptir. Bunu üç döneme ayırmak olasıdır.

1- İttihat ve Terakki Dönemi, 
2- Mütareke Dönemi, 
3- TBMM Dönemi. 

İttihat ve Terakki Dönemi 

Mustafa Cemal daha genç bir kurmay subay iken istibdatçı mücadele veren İttihat ve Terakki hareketi içinde yer almıştır. Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurarak asker içinde istibdatı yıkmak amacıyla ilk örgütlenmeyi başlatmıştı. Bu örgütün Selanik şubesini açarken yaptığı konuşmada sorunların çözümünün “milleti hâkim kılmakla” mümkün olacağını vurgulamıştı. (Bu kavram 1919’dan sonra sık sık kullanılacaktır.) 
Milleti hâkim kılmanın yolu millete dayanan bir sistemin kurulmasıyla mümkün dü. Bunun da yolu ya doğrudan doğruya halkı yönetime katmak ya da halkın temsilcilerine dayanan bir sistemi kurmaktan geçiyordu. Doğrudan demokrasi olanaksız olduğuna göre temsili demokrasi en güzel çözümdü. Meşrutiyetin ilanı ve arkasından çoğulcu ve yarışmacı genel seçimlerin yapılarak 17 Aralık 
1908’de Meclis-i Umuminin açılmasıyla kısmen halk egemenliğine dayanan sisteme geçildi. Böylece Mustafa Kemal’in amaçladığı değişim de gerçekleşmiş oldu. 

Mütareke Dönemi 

17 Aralık 1908’de açılan Meclisi Umumi 21 Aralık 1918’de Meclis-i Mebusanın kapatılmasıyla işlemez hale geldi.Yürürlükte bulunan Anayasaya göre Meclisin en geç 4 ay sonra açılması gerekiyordu. Meclis karşıtı kimi kişiler Birinci Dünya Savaşı’nın yenilgiyle bitmesinin doğurduğu olumsuzlukları gerekçe göstererek meclissiz yöntemi tercih ediyorlardı. Örneğin Tevfik Paşa ülkenin kimi yerlerinin işgal altında bulunması nedeniyle yapılacak seçimlerin sağlıklı olmayacağı tezini savunarak barış ortamı sağlandıktan dört ay sonra seçimlerin yapılabileceğini söylüyordu. Bu yaklaşımda gerçek payı olmasına karşın iktidardakilerin asıl korkusu ülkedeki en politize güç olan İttihatçıların yeniden güç kazanacağı ve iktidarı ele geçireceği kaygısı idi. İktidar dışı güçler ise (basın, siyasal örgütleri) 
seçimlerin yapılarak parlamentonun açılması doğrultusunda kamuoyu oluştur maya çalışıyorlardı. Örneğin Millî Kongre’nin 23 Mayıs 1919’da yaptığı toplantıda Mebuslar Meclisi’nin ya da Millî Şura’nın toplanması istenmişti. 

İzmir’in işgalinden sonra Osmanlı yönetimi bu sorunun doğuracağı sorumluluğu paylaşmak üzere Saltanat Şurasını topladı (26 Mayıs 1919). Bu toplantıda da Meclis konusu gündeme geldi. “Millî Meclis, Millî Şura” ya da “milleti daha çok temsil edecek bir kurul”dan söz edilerek Meclis-i Mebusan’ın açılması vurgulandı. Millî Kongre temsilcisi Hüsnü Bey kongrenin bu kararını Şura’da da dile getirdi. Ahmet Rıza, Rauf Ahmet, Hamit ve Ömer Fevzi de onu destekledi.1 

Anadolu’da başlayan Müdafaa-i Hukuk hareketi, Mustafa Kemal Atatürk’ün Anadolu’ya geçmesinden sonra giderek güç kazandı. 

Atatürk de bu hareketin güçlenmesi için elinden gelen çabayı gösterdi. 
Atatürk liderliğinde gelişen ulusçu hareket her fırsatta Meclisin toplanması ve ülke yazgısına el koyması gerektiğini söylüyordu. 

Örneğin Erzurum Kongresi’nde Sürmene temsilcisi Ömer Fevzi Bey “Tarih muvacehesinde kendimizi mesuliyetten kurtarmak ve milletimizin selâmetini her şeye tercih etmek istersek Meclis-i Mebusan intihabatının da acilen icrası”nın padişah tarafından “emr-ü ferman” edilmesi gerektiğini söyledi2. Tokat temsilcisi Rıfat Bey ise Meclis-i Millînin intihabatma başlanmasını istemekteyiz diyordu3 (26 Temmuz 1919). 7 Ağustos 1919 tarihli Kongre bildirisinde de Kuvayı millîyenin amil millî iradenin hâkim kılınması, Hükûmeti merkeziyenin Meclis-i Millîyi hemen toplayıp mukadderat-ı millet ve memleket hakkında alınacak tüm kararlan Meclis-i Millî’nin denetimine sunması istendi. 

Sivas’ta toplanan kongrenin 9 Eylül 1919 tarihli II ve III. celsesinde Meclis-i Mebusan konusu gündeme getirildi. “Reis Paşa, biz her işimizi meşru, mahzursuz ve bilhassa kanuni yapmak istediğimizden, her şeyden evvel, en seri bir surette Meclis-i Mebusanı” toplamak zorundayız demiştir.4 Hatta Meclisin İstanbul’da değil, Anadolu’da toplanmasının daha uygun olacağı da dillendirilmiştir.5 
Bu konuşmalar doğrultusunda 13 Eylül 1919’da seçim için hazırlıklara başlandı. 

Kongre sonrasında yayımlanan bildiride, milletlerin kendi kaderlerini çizdiği bu devirde merkezi hükûmetin de millî iradeye dayanması zorunludur. 

Çünkü millî iradeye dayanmayan hükûmetlerin kararları milletçe geçerli olmadığı gibi dış devletlerce de geçerli sayılmaz. Milletin içinde bulunduğu sıkıntıdan ve endişeden kurtulmak çarelerine bizzat girişmeden hükûmeti merkeziyenin Meclis-i Millî’yi vakit geçirmeden toplaması ve başarı ile millet ve memleket yazgısı hakkında alacağı kararları Millî Mec1is’in denetimine sunması zorunludur, deniliyordu.6 Ulusçuların zorlamasıyla Meclisin toplanmasına karşı olan Damat Ferit Paşa istifa edince Padişah “şeraiti kanuniye’ dairesinde 
intihabatın biranevvel icra ve heyeti Mebusanın içtimaa davet edilmesi” koşuluyla Ali Rıza Paşa’yı sadrazamlığa atadı.7 Ali Rıza Paşa Hükûmeti kurulunca, Meclis-i Mebusan’ın açılması konusu yeniden gündeme geldi ve 
7 Ekim 1919’da seçimlerin yapılmasına ilişkin kararname yayınlandı. Böylece ulusçular ile Osmanlı yöneticileri seçimlerin yapılıp, hükûmetin meclisten dolayısıyla halktan güç alması konusunda birleşmiş oldular. 

Mustafa Kemal Paşa liderliğindeki ulusçular, seçimlere büyük önem verdiler. Yayınladıkları bildirilerde sık sık “Osmanlılar”, “Vatandaşlar”, “Milletdaşlar” gibi kavramlar kullandılar. Millete “hayır ve şer’in” mebuslardan geleceğine dikkati çekerek, bu seçimde savaş suçlularının, aşırı derecede İttihatçı veya İtilafçı olanların, ülkeyi felakete sürüklemiş eski mebusların, ihtikarlık, hırsızlık yaparak 
millî onuru yaralayanların. Türklüğe bağlı gerçek millîyetperver olmayanların desteklenmemesini istediler.8 “Maksad-ı Millîyeye sadık zevatın mebus” seçtirilmesi için Fırka komutanlarına yazılar yazıldı.9 Hürriyet ve İtilaf Fırkası ittihatçıların seçime müdahale edeceğini gerekçe göstererek seçimi boykot etti. Hıristiyan unsurlar ise farklı amaçlar peşinde oldukları için seçime katılmadı lar.10 Kasım ve Aralık ayında zor da olsa seçimler yapıldı ve 164 mebus seçildi. Bunların çoğunluğunun ulusçu olması Meclisin ömrünü kısalttı. Zira 12 Ocak’ta açılan Meclis-i Mebusan sadece 65 gün yaşayabildi. 

Reşat Hikmet Bey’in Meclis Başkanı seçilmesi Meclis-i Mebusan’ın çalışmaların dan ne padişah, ne hükûmet ne de İtilaf Devletleri memnun kaldı. İşgaller konusunun mecliste tartışılması, Misakı Millî kararlarının alınması, İtilaf Devletlerini çok rahatsız etti. Ulusçu hareketi halkın gözünden düşürebilmek için İstanbul’u işgal ettiler. Kimi üyelerinin tutuklanması üzerine Meclisi Mebusan 
18 Mart 1920’de çalışmalarına ara verdi. Böylece parlamentolu dönem fiilen bitmiş oldu. 11 Nisan 1920’de padişah iradesiyle de Meclis-i Mebusan’ın varlığına hukuken son verildi. 

TBMM Dönemi 

Sivas’taki komutanlar toplantısında adı gündeme getirilen Kurucu Meclis düşüncesi11 İstanbul’un işgalinden sonra yeniden güncelleşti. 
Mustafa Kemal 17 Mart 1920’de arkadaşlarına gönderdiği bir telgrafta “İstanbul Meclis-i Mebusan’ın ve hükûmeti merkeziyeye başta İngilizler olduğu halde Kuvayı İnzibatiye tarafından resmen ve cebren vaziyet olunarak hâkimiyet ve istikâl-i Osmaninin haleldar edilmiş olması devletin vaziyeti umumiyesinde esaslı bir tebeddül vücuda getirmiştir diyerek anayasanın koruması altında bulunan 
yasama, yürütme ve yargının olmadığı bu koşullarda İstanbul ile ilişkinin kesildiğini, idare tarzını saptamak üzere bir “Meclis-i Müessisan”ın oluşturulmasını istemiştir. Ancak Meclis-i Müessisan terimine tepkiler gelince 19 Mart 1920’de yayınladığı genelgede “salâhiyet-i fevkaladeyi haiz” bir meclisi millet işlerini yürütmek ve kontrol etmek üzere Ankara’da toplantıya çağırmıştır. Böylece meclis konusunda Mustafa Kemal’in üçüncü girişimi başlamıştır. 

Oysa bu sırada Mustafa Kemal Paşa ile yol arkadaşlığı yapmak isteyen kimi kişiler O’nun bu tavrını anlamıyordu. Örneğin Yunus Nadi Bey aralarında geçen bir konuşmada Mustafa Kemal’in; “Ben bilakis her kerameti meclisten bekliyenlerdenim. Nadi Bey bir devre yetiştik ki onda her iş meşru olmalıdır. Millet işlerinde meşruiyet ancak millî kararlara istinad etmekle, milletin temayulatı umumiyesine tercüman olmakla elde edilir... Meclis nazariye değil hakikattir ve hakikatlerin en büyüğüdür.” 12 

19 Mart 1920’de yayınlanan genelge Osmanlı sisteminden kopuşun, çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’nin de temelini atan bir belge olmuştur. 

Bu belgeye göre “salahiyet-i fevkaladeyi haiz meclis” Ankara’da toplanacaktı. Bu meclise gelecek kişiler “mebus olma” koşullarına tabi olacak, seçimler, livalar esas alınarak yapılacak ve her livadan 5 milletvekili seçilecekti. Milletvekillerini kazalardan livaya gelecek ikinci seçmenler yanında liva idare ve belediye meclisi üyeleriyle Müdafaa-i Hukuk idare heyetleri seçecekti. Milletvekilliği için her 
parti, cemiyet, zümre aday gösterme hakkına sahipti. İsteyen kişiler de bağımsız olarak adaylıklarını koyabilecekti. Seçimler en üst mülki amirin denetiminde gizli oy ile yapılacaktı. Sayım ise oy verenlerin oluşturduğu meclisin kendi aralarından seçeceği iki kişi tarafından meclis huzurunda yapılacaktı. 

Görülüyor ki bu belge Osmanlı Anayasasına aykırıydı. Zira Osmanlı parlamento geleneği iki meclisliydi. Burada tek meclis öngörülüyordu. 
Osmanlı Anayasası ve seçim kanunu mebus sayısını nüfusa göre hesaplıyordu. Oysa bu belge idari birimi esas almıştı. 
Osmanlı seçim kanununa göre seçmenler ikinci seçmenleri seçer, onlar da mebusları seçerdi. Oysa bu belgede ikinci seçmenlerin yanında idare, belediye meclisleri ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin idari heyetleri de milletvekili seçimine katılıyordu. Böylece seçmen tabanı genişletilerek meclisin temsil gücü güçlendirilmiş oluyordu. 

Seçimler güç koşullarda yapıldı. Zira İstanbul’daki Osmanlı Hükûmeti, onun yandaşları, İtilaf devletleri ve henüz Mustafa Kemal’in gücünü algılayamamış olan kimi yöneticilerin olumsuz tavır ve davranıştan, iletişim kanallarının yetersizliği seçimleri güçleştirdi. 

1920 Türkiye’sinde 66 liva bulunuyordu. Ancak bunların tümünde ve gerektiği gibi seçimin yapıldığını söyleyebilmek güçtü. Çatalca, Gelibolu, Kırklareli ve Tekirdağ’da yapılamadı. Adana, İzmir, İzmit, Mersin gibi illerde belirli yörelerde seçim yapılabildi. Dersim, Malatya Trabzon, Konya gibi yerlerde ciddi sorunlarla karşılaşıldı. Bazı yerlerden ise istenilen sayıda milletvekili çıkarılamadı. 
(Örneğin, Burdur’dan Mehmet Akif in milletvekili olması gibi). 

Henüz seçimler bitmeden, seçilenlerin çoğu da Ankara’ya ulaşmadan yayılan iç isyan dalgalarını durdurabilmek için 23 Nisan 1920’de 115 milletvekilinin katılımıyla Millet Meclisi çalışmalarına başladı. Yasama, yürütme, zaman zaman da yargı görevini üstüne alan Meclis 23 Nisan 1920’den 16 Nisan 1923’e kadar aralıksız çalışmalarını sürdürdü. 

23 Nisan 1920’de toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisiyle ülkemizde Millî Meclis dönemi de başlamıştır. Zira, o güne değin oluşmuş olan meclisler İmparatorluk meclisleri olduğu için çok ulusluydu. Ancak zaman içinde imparatorluktan kopmalar yaşanmış ve 1920’lere gelindiğinde ülke bir ölçüde farklı uluslardan arınmıştı. Kalanlar ise ulusçu harekete karşı oldukları için seçime katılmamıştı. 
Bu nedenle birinci dönem meclisi aynı zamanda ilk ulusal meclis olarak doğmuştu. O nedenle de Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak anılmıştır. 

Bu meclisin üyelerinin sosyolojik yapılarına baktığımızda: üyelerin %33’ü sivil bürokrasiden geliyordu. (Bunların %11’i idareci, %10’u memur, %7’si öğretmen, %4’ü yargıç, %l’i güvenlik görevlisi idi.) 

Üyelerin %25’i serbest meslek mensubu idi. (Bunların %10’u çiftçi, %7’si tüccar, %5’i avukat, %2’si gazeteci ve %l’i de bankacıydı). 

Üyelerin %14’ü asker, %4’ü sağlıkçı, %2’si aşiret reisi, %l’i teknik elemandı. %10’u ise din adamıydı (ki bunların %4’ü müftü, %4’ü müderris ve %2’si de şeyhti). 

Görülüyor ki I. Türkiye Büyük Millet Meclisi tüm halk kesimini temsil etmektedir. Herhangi bir sınıf ya da toplumsal kesime dayanmamaktadır. 

Olağanüstü koşulların yarattığı, ülke çıkarlarını her şeyin üstünde gören bir Meclis olduğu için emsallerine göre genç bir meclisti. 

Zira 30-40 yaş grubunu oluşturan milletvekillerinin oranı % 74 idi. (Bunların % 39’u 30, % 35’i 40 yaş grubunu oluşturuyordu). 

Eğitim tabana yayılmamış olmasına karşılık bu meclise katılanların %60’ı bir yüksekokul, %25’i orta öğretim, %19’u ise medrese mezunu idi. 

Milletvekillerinin % 43’ünün Türkçe’nin dışında bir yabancı dil biliyordu (% 22’si Fransızca, % 19’u Arapça, % 14’ü Farsça, % 6’sı Almanca biliyordu). 

30 yaş grubunda Fransızca’nın, 40-50 yaş grubunda Arapça ve Farsça’nın etkin olduğu dikkati çeker.13 

Meclis üyelerinin %57.4 kendi yörelerinden %42 doğum yeri dışındaki yerlerden milletvekili seçilmiştir. (Bunlardan %11.8’inin doğum yeri Misak-ı Millî sınırlan dışında kalmıştır). 

Milletvekillerinden %28.2 inin parlamento deneyimi olduğu bunlardan %19.3 ünü IV. Dönemden mebusları oluşturuyordu ki bu da sadece 2 ay 6 gün sürmüştü). Dolayısıyla bu meclisin pek parlamento deneyimi yoktu. 

II.Dönem Meclisi Seçim Kararan Alınması 

Egemenliği padişahtan millete geçiren, işgalci güçleri yurttan kovan, binlerce yıldan beri Türk ulusunun yazgısını çizen saltanatı kaldıran bu meclis ne yazık ki düşman yurttan kovulduktan sonra Meclis yoğunluğu her gün artan bir iç mücadeleye sahne olmuştur. 
Bu mücadele dışarıda da yankı bulmuş ve muhalif bir milletvekilinin öldürülmesine kadar varmıştır. Dolayısıyla “meclis meclis olmaktan çıkmıştı.” Kimileri Mustafa Kemal’in Washington’un yaptığı gibi köşesine çekilmesini, kimileri diktatör olmasını istiyordu.14 Bu meclis harbi yapmak zaferi kazanmakla mükellefti diyenler, yeniden seçimlere gidilmesini isteyenler de vardı. Oysa savaş henüz bitmemiş, Lozan görüşmeleri sürmekte idi. Bu durum Mustafa Kemal Paşanın dikkatinden kaçmıyordu. Ocak 1923’te yaptığı yurt gezilerinde halkın nabzını tutuyordu. Lozan Konferansı, Teşkilatı Esasiye Kanunu, Saltanat, Hilafet, Millet Meclisi, Halk Fırkası, Mecliste ki Gruplar hakkında açıklamalar yapıyordu.15 Millî Mücadeleyi başarıyla veren bu meclisle çağdaş devleti oluşturmanın zor olacağı sonucuna varmış olacak ki seçimlerin yenilenmesini uygun çözüm olarak görmüştür. 

Böylece hem Batılı devletlere iktidarın halka dayandığı mesajını verecek hem de çağdaş devletin temellerini atarken kendisine ayak bağı olan muhalefetten büyük ölçüde kurtulacaktı. 

Seçimlerin yenilenmesi konusunu önce hükûmet üyeleriyle paylaştı. Onların da onayını aldıktan sonra ‘Anadolu ve Rumeli Müdafaai Grubunu topladı. Burada da tartıştıktan sonra seçime karar verecek olan Meclise sorun aktarıldı. 1 Nisan 1923’te Aydın milletvekili Esat Efendi ve 120 arkadaşının “Müdafaai memleket gayesiyle toplanan Türkiye Büyük millet Meclisi (nin)” bu amacı gerçekleştirerek 
kendinden sonra gelenlerin taktirini kazandığını, ülkenin barışa ve ekonomik kalkınmaya gereksinimi olduğunu belirten ve bu nedenle de seçimlerin yenilenmesinin isteyen önergesini Türkiye Büyük Millet Meclisi ittifakla kabul ederek seçimlerin yenilenmesine giden yolu açtı.16 Ancak, Meclis elindeki işleri bitirebilmek için 15 gün daha çalıştı. 

Seçim kararı alındıktan sonra, uygulanmakta olan geçici seçim yasasında değişiklik gündeme geldi. 3 Nisan 1923’te 20.000 erkek nüfusa bir milletvekili seçilmesi, oy verme yaşının 25’ten 18’e indirilmesi, seçmen olabilmek için (birinci ve ikinci seçmen) öngörülen vergi verme koşulunun kaldırılması gibi radikal düzenlemeler yapılarak ulusun daha etkin temsiline olanak sağlandı. Seçimlerin yürütülmesi icrai bir iş sayılarak Heyeti Vekileye verildi.17 Tabii bu arada ikinci seçmen konusunda da değişiklik yapılarak her 200 seçmene 1 
ikinci seçmenin seçilmesi kararlaştırıldı. 

Seçim kararının alınmasından ve seçim yasasında yapılan bu değişikliklerden kısa bir süre sonra Mustafa Kemal Paşa, seçimde izleyeceği yolu saptamak üzere bir seçim bildirisi yayınladı. 8 Nisan 1923’te yayınlanan ve tarihimize “9 Umde” olarak geçen bu bildiri18 daha sonra kurulacak Halk Fırkası programının iskeletini ve yapılacak devrimlerin programını oluşturacaktı. 

Mustafa Kemal aynı gün ulusal Kurtuluş Savaşı’nın temel dayanağı olan Müdafaa-i Hukuk cemiyetlerini Meclis’te kendi liderliğinde oluşmuş bulunan I. Müdafaa-i Hukuk Grubu’na katılmaya çağırdı. 

2. Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,

***