GERÇEKLİĞİ OLMAYAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
GERÇEKLİĞİ OLMAYAN etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Aralık 2020 Pazartesi

GERÇEKLİĞİ OLMAYAN İYİMSERLİK

GERÇEKLİĞİ OLMAYAN İYİMSERLİK


Feyzi Çelik ÇÖZÜMÜN UÇURUMUNDAKİ SÜREÇ VE KÜRDİSTAN 09.09.2014 İnsan, bazen çok önem verdiği bir yeri bulabilmek için arayışlara girer, ondan bundan yardım ister. Bulunacak yeri bulmak zorlaştıkça, aranılan yeri bulmak, aradığınız yeri bulup da orada gerçekleştirmek istediğinizi bir tarafa bırakıp, orayı bulmak bile başlı başına bir başarı gibi görünür. Elinizde bir pusula veya harita olmadığı için, aradığınız yeri sürekli başkalarına sormak zorunda kalırsınız. Defalarca, farklı kişilere sordukça, gideceğiniz yere gitme amacınızı da unutursunuz. Zamanınız az kalmıştır. Sizin için gideceğiniz yerdeki amacınızı gerçekleştirmek ikinci plana düşmüştür. Cezaevine düşenler de öyle. Önce hemen serbest bırakılacaklarına inanırlar, sonradan bir savcı veya hakimin karşısına çıkmayı dahi özlemle ararlar. Dışarı çıkma isteği bir anda mahkemeye çıkma düşüncesine dönüşür. Ama burada eksilmeyen tek şey umudun varlığıdır. Ancak umut, beklentilerle yoğruldukça, tükenir.
Adı “Süreç” olsun, “çözüm” olsun ya da “çözüm süreci” olsun, herkesin gözü bunda. Ancak giderek, bu kelimeler, asıl anlamlarından uzaklaştıkça, tıpkı “Umudun” tüketilmesine benzer bir akibet bunları da bekliyor. Sahip olmayacağını bilip de sahibi olma umudunu canlı tutar gibi, umudu yarınlara taşır gibi yine de çözümün olabileceğine inanmaya başlıyoruz. İnanmaya başladıkça, umudun öldüğünü de kabullenmiş oluyoruz. Umudun, bireyselliği, kişiye bağlılığı, inanmada yoktur. Çünkü, inanma ile bireysellik bir tarafa bırakılmış, gerçekleşme başkalarına bağımlı hale gelmiştir. Başkası yapacak, siz başkasının yapacağına inanacaksınız. Amaçsız umut durumuna düşmek aynen budur. Nazi Zindanında yazılmış ölüm ilamının tarihini bilen “Dar Ağacından Notlar” kitabının yazarı Julios Fuçik : “Geçen yıl, geçen ay, bugün, yarın-gözlerimiz hep, umudumuzu taşıyan yarına dönük. Şansınız olmayabilir, yarın vurulabilirseniz de- ama ah, o yarın da ne çok şey olabilir! Hele bir yarın olsun, bak nasıl her şey değişecek… Değişebilir yani. Hiçbir şey durmuyor ki… Hiçbir şey durağan değil ki… Kim bilir yarın neler olacak? Yarınlar geçiyor, binlerce insan ölüyor, onlar için yarın yok artik. Geride kalanlar, umutlarından bir şey yitirmeden sürdürüyor. Kim bilir neler olabilir yarın? İnsanlar, bir yığın söylenti yayıyorlar, her gün. Her hafta savaşın sonunun geldiğini uyduruyor biri, bu söylenti ağızdan ağza, daha doğrusu kulaklara varan ağızlarda dolaşıyor. He hafta. yeni bir mutlu heyecan fısıltısı dolaşıyor, Pankrats'da, hemen inanıyoruz. Böyle şeylere inanmamak için zorluyor insan kendini. Yalan umutlarla oyalanmak. doğru değil diyor kendi kendine Ama boşuna. iyimserlik, yalanlara dayanmaz, dayanamaz alanlarla beslenmez iyimserlik Gerçeklere dayanmalıdır savaşın tek bir yolla bitebileceği gerçeğini gören bir iyimserlik yaşayabilir. Yüreğinin derinlerinde gerçeğe inanıyor insan. Bu inanç bir gün karara dönüşecek, ve kazanılan bir gün, yaşanılabilen bir gün, feda edemediğiniz yaşam sizi korkutan ölüm arasındaki bağı kaldırabilir de İnsan yaşamında öylesine çok gün yok. Ama gene de günlerin çabuk, daha çabuk, daha çabuk geçmesini istiyor insan. Genellikle insanin yaşamından bir gün alıp götüren, ömrünü kısaltan zaman, insanın en büyük dostu burada.. Ne garip! Yarın, bugün oluyor. Öbürgün, bugün oluyor ve sonra geçip gidiyor. Askılar, daha karşı hücrenin kapısında öyle duruyor.”
“Çözüm, barış ve süreç” sihirli üç kelime… Herkesin dilinde, hükümetin, devletin, Kürtlerin! Kim varsa bunlarla yatıp kalkıyor. Gerçekliği olmayan bir iyimserlikle. ***