HAKKI ÖZNUR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
HAKKI ÖZNUR etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

27 Mart 2016 Pazar

ALPEREN DERGİSİNİN YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR İLE YAPTIĞI TARİHİ SÖYLEŞİ. (2)



ALPEREN DERGİSİNİN YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR İLE YAPTIĞI TARİHİ SÖYLEŞİ. (2)




BBP YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR: 

ABD HİMAYESİNDEKİ KANDİL YOK EDİLMELİDİR. 

PKK’NIN KANDİL’DEKİ, AVRUPADAKİ, SURİYE’DEKİ LİDER KADROLARI MUTLAKA SAĞ VE VEYA ÖLÜ ELE GEÇİRİLMELİDİR.,

ÜLKÜCÜ FİKİR VE SİYASET ADAMI, ARAŞTIRMACI – YAZAR HAKKI ÖZNUR İLE YAPILAN SÖYLEŞİ:

İKİNCİ BÖLÜM

“ÖZERKLİK İLAN EDİYORUZ” DİYEN HAİNLERİN ÜZERİNE TÜRK DEVLETİNİN BALYOZU İNMELİDİR

Alperen Dergisi: Terör örgütü PKK ülkemizin kuzeyinde kantonlar mı kurmak istiyor?

Hakkı Öznur: İmralı ve Kandil'in şer planında Suriye'deki PKK/PYD kantonlarının Türkiye'de ilan edilecek özerk şehirlerle birleştirilmesi var. Türkiye'deki PKK özerkliğinin kanton veya bölge değil de şehir ölçeğinde olacağı bizzat terör örgütü PKK/KCK tarafından daha önce dile getirilmişti.

Kızıl stalinist terör örgütü KCK kent ayaklanmaları gerçekleştirip Türkiye içinde kobaniler oluşturmayı planlamaktadır. HDP/PKK özerklik ilan etme kanton kurma peşinde.

PKK'nın özerk şehirleri kapıda. Suriye'nin kuzeyindeki PKK/PYD'nin özerk bölgeler ilan etme adımının Abdullah Öcalan – MİT görüşmelerinde planlandığı, Öcalan'ın BDP'lilerle İmralı'da yaptığı ve kayıtlara da giren görüşmelerin içeriğiyle artık açıkça ortaya çıkmıştır.

Örgüt Diyarbakır, Şırnak, Hakkâri (Cizre, Nusaybin, Yüksekova), Ağrı, Kars – Kağızman, Iğdır, Doğubayazıt, Ardahan, Göle ve Erzurum'un bir bölümünde faaliyetlerini artırıp sözde özerklik- kanton bölge oluşturmaya çalışıyor.

ABD, İsrail ve Batı taşeronu terör örgütü 4 il ve 8 ilçede tek taraflı ‘öz yönetim (özerklik) ilan ettim’ diyor. PKK'yı da bünyesinde barındıran KCK'nın Yürütme Konseyi üyesi Abas kod adlı Duran Kalkan'ın 27 Temmuz'da yaptığı çağrı üzerine harekete geçen gruplar Van, Şırnak, Hakkâri, Batman, Varto, Bulanık, Sur, Silvan, Silopi, Cizre, Nusaybin, Şemdinli, Yüksekova'da artık özerk yönetimlerin kurulacağını duyurdular.

Kandil'deki PKK elebaşları Türkiye'de olay çıkarmak için provokatif açıklamalarını devam ettiriyorlar. Kandil'in KCK üzerinden yayınladığı açıklamalarda (başkaldırı – isyan) çağrısı yapılmaktadır.

PKK/KCK AÇIKLAMASI: KENDİ VALİLERİNİZİ, KAYMAKAMLARINIZI SEÇİN

ABD Başkanı Obama’dan ve AB ülkelerinden “Özerklik ve Kanton”  ilanına destek isteyen, TSK operasyonlarının durması için Obama’dan ricada bulunan, ABD uşağı KCK ‘PKK’nın haftalık yayın organı “Demokratik Ulus” adlı bölücü dergi 11 Ağustos 2015 tarihli sayısının kapağına “Öz yönetim ve Öz savunma zamanı. Zaman Özerklik ilan etme zamanı” manşetini atmıştır.

Terör örgütü PKK’nın televizyonu olan Med Nuçe televizyonuna konuşan PKK'nın Kandil'deki liderlerinden Cemil Bayık, “hava saldırıları dahil bütün operasyonlarını durdururlarsa, müzakereyle Kürt sorununu çözüleceğini kabul eder ve ilan ederlerse, tahkim edilmiş bir ateşkesi kabul ederlerse, Önder Apo’nun koşullarını düzeltirlerse, özgür şartlarda müzakerenin olmasını ve Önder Apo’nun da baş müzakereci olarak müzakereleri sürdürmesini kabul ederlerse, tahkim edilmiş ateşkesin izlenmesi için, izleme komitesini kabul ederlerse, yine müzakerelere derhal başlarlarsa, müzakerelerin sağlıklı yürüyebilmesi için üçüncü bir tarafı kabul ederlerse, biz bu koşullar yerine getirilirse hemen ateşkesi ilan etmeye hazırız.” diyor.

Yine Cemil Bayık adlı vatan haini parlamentoda çözümün tıkandığını söyleyerek özerklik çağrısı yapmış ve örgütün bölgede kendi vali ve kaymakamlarını seçmelerini istemiştir.

Mossad ve İngiliz servisi ile irtibatlı Cemil Bayık adlı hain şunları söylüyor:

"Artık merkezden Ankara’dan bu devletin bu hükümetin alanları yerelleri yönetmesi mümkün değil. Bu ortaya çıkmıştır. Yapılması gereken yerellerin kendi kendilerine yönetmeleridir. Kendi demokrasilerini geliştirmeleridir. Bu temelde kendilerine karşı geliştirilecek saldırılara karşı kendilerini savunmalarıdır. Kendi valilerini, kaymakamlarını sorumlularını seçmeleridir. "

PKK ideologlarından Abas kod adlı Duran Kalkan adlı alçak bir televizyona “Köy köy kasaba kasaba demokratik özerkliği inşa edelim” çağrısının ardından örgütün siyasi uzantısı HDP/DBP mensupları silahlı PKK militanları ile harekete geçmiştir. 

Terör örgütünün “12 Merkezde Özerklik ilan ettim” dediği yerler şöyle: 

Şırnak/Merkez 10 Ağustos 2015 

Şırnak/Silopi 12 Ağustos 2015 

Şırnak/Cizre 12 Ağustos 2015 

Mardin/Nusaybin 12 Ağustos 2015 

Hakkâri/Yüksekova 13 Ağustos 2015 

Muş/Varto 13 Ağustos 2015 

Muş/Bulanık 13 Ağustos 2015 

Hakkâri/Merkez 14 Ağustos 2015 

Diyarbakır/Sur 14 Ağustos 2015 

Diyarbakır/Silvan 15 Ağustos 2015 

Van/Edremit 15 Ağustos 2015 

Van/Başkale 16 Ağustos 2015 

İlk sözde öz yönetim ilanı, bir polis memurunun şehit edildiği, Silopi'den gelmişti. PKK uzantısı DBP’liler Şırnak’ta, 10 Ağustos'ta ‘öz yönetim' kararı alındığını ilan ettiler. Basın açıklamasında, “Devleti reddetmiyoruz. Ancak kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybetmiştir.” demişlerdir.

PKK’nın HDP gibi uzantısı olan çoğu KCK’lıların içinde yer aldığı DBP'li bölücüler 5 şehit verdiğimiz gün Şırnak’ta aynı gün  'demokratik özerklik' ilan ederek, 'Bundan sonra kendimizi bizler yöneteceğiz, başkalarına yönettirmeyeceğiz' demişlerdir. Şu alçaklığa, şu şerefsizliğe bakın! Hem vatan evlatlarımızı şehit ediyorlar, ardından Kandil’den aldıkları talimatla “özerklik ilan ettik” açıklamasını yapıyorlar.

DBP İl Başkanı PKK’lı alçak Salih Gülenç, “demokratik özerklik” ilan ettiklerini açıklayarak "Kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşrutiyetini kaybetmiştir. Bu şekliyle devletin hiçbir atanmışı bizi yönetemeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da gelişecek tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz. Bundan sonra kentimizi de kendimizi de bizler yöneteceğiz. Başkalarına yönettirmeyeceğiz kentte bulunan tüm devlet kurumları meşrutiyetini yitirmiştir" demiştir.

Şırnak’ın Cizre ilçesinde neredeyse her sokağa bir hendek veya barikat kurulmuş durumda. İlçelerdeki hendek ve barikatlar PKK’nın gençlik yapılanması olarak adlandırılan Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG – H) üyeleri tarafından kuruldu.

ÖZ YÖNETİM İLAN EDİP, TEHDİTLERDE BULUNUYORLAR

13 Ağustos günü DBP’li Hakkari Belediye Eş Başkanları Dilek Hatipoğlu, Nurullah Çiftçi, HDP ve DBP Hakkari il başkanları ile 200 PKK’lı, DBP il binası önünde 'Öz yönetimlerini' ilan ettiklerini basına açıkladılar.

DBP’li Çiftçi, "kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşrutiyetini kaybetmiştir. Bu şekliyle devletin hiç bir atanmışı bizi yönetemeyecektir. Bundan sonra halk olarak öz yönetimimizi esas alarak demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da gelişecek tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz. Bundan sonra kentimizi de kendimizi de bizler yöneteceğiz" demiştir.

Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) İlçe Başkanı Barış Gülenyüzlü, “özerklik” ilan ettiklerini açıklıyor. Özerklik açıklaması için yaklaşık 300 DBP’li Mescit Mahallesi, Azizoğlu Meydanı’nda bir araya geliyor.

Kendilerine “Halk Savunma Birliği “adı veren yüzü maskeli ve ellerinde silah bulunan PKK’lılar da barikatlar kurarak kimlik kontrolü ve üst araması yaptı. Grup adına açıklama yapan DBP İlçe Başkanı Gülenyüzlü:

“Biz Ankara’dan yönetilmek istemiyoruz. Bu yüzden kendimizi ve kentimizi öz yönetimimizle yönetmek istiyoruz. Ve tabii ki yöneteceğimiz bu alanda bu halkın önderi olan önder Apo ile bu sistemi uygulayacağız. Bu bizim en meşru hakkımızdır. Önder Apo’nun özgürlüğü Kürdistan halkının özgürlüğüdür. Faşizan ve meşru olmayan rejime karşı toplumun öz yönetimi olarak kendimizi beyan ediyoruz. Silvan halkı yönetecektir.” demiştir.

Öte yandan Batman Belediye eş başkanları DBP’li Sabri Özdemir ve Gülistan Akel ile bazı PKK destekçisiler ile sözde ’özerklik’ açıklaması yaptılar.

DEVLET, BU KAHPELERİ! ARTIK SUSTURMALI VE YARGILAMALIDIR

Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde, terör örgütü PKK'nın gençlik yapılanması YDG – H'li hainler güvenlik güçlerinin girişini engellemek için hendek kazıp, barikatlarla kapattıkları Tekel Mahallesi'nde bulunan 4 Nolu Aile Sağlığı Merkezi'nin bahçesinde direkteki Türk Bayrağı'nı indirip yerine PKK paçavrasını astılar.

18 Ağustos günü Diyarbakır'ın Lice ilçesinde toplanan PKK yandaşları adına DBP İlçe Eşbaşkanı Murat Akgün adlı PKK’lı vatan haini “Devletin hukukunu ve sistemini tanımıyoruz. Devlete karşı kendi öz savunmalarımızı yapacağız. TC. askeri ve polisi Kürdistan’dan defolsun”  demiştir.

13 Ağustos günü Yüksekova Belediyesi'ne ait Halkevi önünde toplanan, aralarında DBP ve HDP yöneticileri, belediye meclisi üyeleri ve PKK destekçilerinin bulunduğu toplantıda, Şerafettin Dede adlı PKK’lı 'faşizan devlete karşı kendi öz savunmamızı da sağlayacağız' dedi.

19 Ağustos günü Bitlis’in Hizan ilçesinde DBP, KURDÎ – DER, DEM – GENÇ ve DTK tarafından öz yönetim ilanı yapıldı. Açıklamayı PKK’ya bağlı olan, Hizan Demokratik Halk Meclisi Eş Başkanı sıfatını taşıyan Kader Sönmez, adlı hain yapmıştır. O da, diğer bölücüler gibi "Bizler devletin atadığı vali ve kaymakamlar tarafından yönetilmek istemiyoruz. Biz artık kendimizi ve kentimizi öz yönetimimizle yönetmek istiyoruz. Bizleri temsil etmeyen T.C. rejimini ve kurumlarını meşru görmediğimizi açıkça beyan ediyoruz." demiştir.

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı DBP'li Gülten Kışanak, “Ankara'yı tanımıyoruz, öz yönetim ilan ediyoruz” açıklamaları üzerine gözaltına alınan Sur ve Silvan belediye başkanlarını savunarak devlete meydan okumaya kalkmıştır.

19 Ağustos günü Sur Belediyesi önünde konuşan Kışanak, “Devlet benim belediye başkanımı gözaltına alırsa, ben de özerklik ilan ederim” diye konuşarak provokatörlük yapmıştır. Halkı tahrik edici açıklamalarda bulunan Kışanak, “Buna sessiz kalanlar, bugün Silvan, Sur ve Lice’de yaşananlar yarın batı illerinde de yaşanacak.” tehdidinde bulunmuş ve operasyonlar devam ederse, mücadelelerine devam edeceklerini ilan etmiştir.

HDP Eş Başkanı Demirtaş da gazetecilere açıkça “Özerkliği savunuyoruz. Bu fikrimiz parti programız da var” demiştir.

PKK’nın siyasi uzantılarından olan DBP’nin Eş Genel Başkanı Emine Ayna, 20 Ağustos günü Diyarbakır Sümerpark'ta Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki DBP'li belediye başkanlarının katılımıyla düzenlenen toplantıda, "Halktan oy istemeye giderken, Diyarbakır ve Silvan'ı Ankara'dan yönetmeyeceğimizi söyledik. Tüzüğünde de özerklik talebi bulunan Türkiye'nin demokratik özerklikle yönetilmesi gerektiğine inanan ve bunun siyasi mücadelesini veren bir siyasi partiyiz. Özyönetim ve özerklik talebinin olduğu bu coğrafyada belediyelerimizle halkın özyönetim talebinin yanında ve içinde yer alıyoruz. DBP'nin tüzüğünde partinin amacı bölümünde ise "Halkın yerelde söz ve karar sahibi olduğu, tüm farklılıkların kendini özgürce ifade edebildiği demokratik özerklik modelini benimser. Bu modeli yaşamsallaştırmaya yönelik kapsamlı çalışmalar yürütür. Bu amaç doğrultusunda bilimsel araştırma ve tartışmalar geliştirir" ifadelerine yer veriliyor.

PKK’ya bağlı olarak faaliyet gösteren Demokratik Bölgeler Partisi (DBP)’nin 23 Ağustos günü Ankara’da yapılan 3. Olağanüstü Kongresi’nde DBP Eş Genel Başkanı Emine Ayna özyönetim tartışmalarına ilişkin, “Kürt halkı 'Sen benim irademi tanımazsan ben kendi irademi ilan ederim' diyor” ifadesini kullandı. DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek de “Toplum bir rejim değişikliği istiyor. Bu rejim değişikliği de en demokratik çerçeveyle öz yönetimlerdir” demiştir. PKK ve Öcalan övgüler dizilmiştir.

DTK Eş Genel Başkanı ve İmralı Heyeti Üyesi Hatip Dicle de “Öcalan serbest bırakılmalı, Dolmabahçe mutabakatı uygulanmalıdır.” demiştir.

Bir beşinci kol hareketi olan HDP’nin Hakkari Milletvekili ve DTK Eş Başkanı, Kandil talimatlı, PKK’lı vatan haini Selma Irmak,  Diyarbakır da bir grup PKK’lı ile birlikte sözde ‘öz yönetim’ açıklaması yapan belediye başkanları ve parti yöneticilerinin tutuklanmasını eleştirerek, “Böyle bir yaklaşımı diktatöryal olarak değerlendiriyoruz. Ve sizi uyarıyoruz; Bu halkın sabrını zorlamayın. Bu ülkeyi bölme noktasına getirmeyin” dedi. Göz altıların devam etmesi halinde belediyelerin önüne hendek kazacaklarını söylemiştir. Hendekçi-  Irmak, “özerk bir Kürdistan mutlaka kurulacak” diyerek bölünme tehdidinde bulunmuştur.

Terör örgütü PKK ile HDP/DBP’nin sözde "özerklik" konusunda attığı adımlar, yaptıkları ortak eylemler örgüt ile her iki parti arasındaki organik ilişkiyi göstermektedir.

SURİYE’DE SAVAŞAN PKK/PYD MENSUPLARI EYLEMLERDE BAŞ ROLDEDİR

Alperen Dergisi: Suriye’de iç savaşta savaşan PKK/PYD mensuplarının Türkiye’ye sızarak şehirlerde ve kırsalda güvenlik güçlerimize saldırdıkları kamuoyunda dile getirilmektedir.

Hakkı Öznur: Terör örgütü Suriye iç savaşında yer alan birçok mensubunu sahaya sürerek “vur – kaç” taktiği uygulamaları yapmaktadır. Irak ve Suriye den rahatça sızan PKK milis yapısını güçlendirmiş, “Öcalan’a Özgürlük, Özyönetim, Özerklik, Kanton” beklentisiyle (Serhildan) yani başkaldırı, genel ayaklanma kararı almış ve son eylemlerle kalkışmaya kalkmaktadır.

PKK çözüm sürecini istismar ederek “şehir savaşına” hazırlandı. Kaleşnikof ve pompalı tüfek ile çeşitli tip ve ebattaki tabancalar PKK'nın bölgede depoladığı silahlar arasında önde geliyor. Başta el bombası olmak üzere irili ufaklı patlayıcılar bu silahlarla birlikte saklanıyor. Özellikle Hakkâri, Şırnak, Ağrı, Diyarbakır gibi iller ve Nusaybin, Cizre, Silopi Varto, Silvan, Lice gibi ilçelerde PKK yoğun silahlanmaya gitmiştir. PKK ve derin sol örgütler şehirlere silah sevkiyatı yapmaktadır.

Dağdan inen örgüt militanları şehirlerde ilçelerde HDP/DBP binalarında eğitim vermekte, sokaklarda PKK halayları çekmekte, örgütsel şovlar yapmakta. AKP sayesinde alan hakimiyeti bazı yerlerde PKK’ya geçmiştir.

Örgüt’ün hakim olduğu buralarda mahalle ve sokak girişlerine hendekler kazan terör örgütü mensupları, güvenlik güçlerinin girmesini engellemeye çalışıyorlar.

PKK’nın gençlik yapılanması Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG – H) üyesi teröristler, yüzleri kapalı ellerinde uzun namlulu silahlarla mahallelerdeki cadde ve sokaklara hendek kazıp, barikatlar kurarak kimlik kontrolü yapıyorlar.

‘YDG – H’  adlı bölücü yapının unsurları mahallelere ‘Askere gitme’ ve ‘Devrimin öncü gücü YDG – H’ gibi duvar yazıları yazmaktadır.

PKK/KCK’nın güvenlik güçlerinin söz konusu bölgelere girmelerini ve hakimiyetlerini engellemek için başta hendek kazma, tuzaklama şeklinde olmak üzere eylemler gerçekleştirmektedir.

Varto tıpkı Cizre, Silopi, Yüksekova, Nusaybin, Şemdinli, Eruh gibi PKK’nın önem verdiği ilçe merkezleri arasında. Bunun nedeni, Varto’nun ilçe merkezi ile köylerinde örgütün etkinliği. Örgütün şehitlik olarak adlandırdığı mezarlığın burada bulunması da bir başka önemli etken. PKK’nın sözde şehitliği ilçeye çok yakın olan Kaynarca Köyü’ne bağlı Kulan mezrasında. Çatışmalarda öldürülen PKK’lılar, örgüt yönetiminin talimatıyla burada gömülüyor.

Terör örgütünün “özyönetimi” nasıl kurulacak? İlk aşamada hendekler kazılarak, barikatlar kurularak, ajitatif yalanlar uydurularak, provakatif haberler servis edilerek, daha sonra halkı devlet ile karşıya getirecek, canlı kalkan gibi kimilerini öne sürecek.

Sonra silahlar, bombalar, mayınlar patlatılarak kitlesel büyük provokasyonlar yapılacak. Örgütün kanlı stratejisi bu.

PKK merkezlerde askere, polise saldırarak çatışmaların içine bölge halkını da çekmek istiyor. Açıkça bölge halkını silahla baskıyla devlete karşı kendi yanlarında silahlı çatışmaların içine çekmek istiyor, şehir ve ilçe eylemlerini PKK’nın gençlik yapılanması üstlenmiştir.

PKK’nın ayaklanma çağrısına bölge insanı destek vermiyor. Büyük kesimi evlerinden çıkmamayı tercih ediyor. Kandil, genel ayaklanma hayali kuruyor ancak insanlar, devletle karşı karşıya gelmek istemiyor. PKK terörüne karşı çıkan büyük bir kesim bunu şimdilik örgütün ve HDP/DBP’nin baskısından dolayı açıkça meydanlarda gösteremiyor.

KCK’nın “Öz Savunması” tutmamıştır, tutamaz da. Çünkü bölge insanı bunun macera olduğunu ve en çok kendilerine zarar vereceğini biliyor ve yaşananlardan görüyor.

Bölge insanı HDP/DBP ve onların bağlı olduğu kirli ve karanlık örgüt PKK’nın bu kirli oyununu görüyor. Örgüte halk desteği zayıf. Sadece belli mahallerde bir destek var. O da kandırılmış,  olup bitenin farkında olmayan, yaşları 14 – 21 arasında gelen çocuklar ve gençler.  Devlet kesinlikle operasyonlardan terör örgütüne karşı operasyonlardan vazgeçmemeli, örgütün her alanda tepesine binmelidir.

NE SİLAH BIRAKMASI! ÖRGÜT, İLAN VEREREK DAĞA ADAM TOPLUYOR

AKP hükümetinin silah bırakacak dediği terör örgütü PKK, militan sayısını artırmak için güneydoğu sokaklarına afişler asıyor. Örgüt, Diyarbakır, Van, Batman, Şırnak, Ağrı sokaklarına astırdığı afişlerle gençleri dağa çağırıyor.

PKK’nın üst düzey yöneticilerinin daha önce verdiği bilgilere göre örgüt en güçlü dönemini yaşıyor ve militan sayısı da her geçen gün artıyor. Sürecin başlangıcında “silah bırakacağız” sözü veren, ancak aradan geçen süre içerisinde silahlı militan sayısını artıran örgüt, kadrosunu güçlendirmek için ilanla elaman aramaya başladı. Örgüt, 10 Kasım 2014 günü Diyarbakır sokaklarına terörist başı Öcalan’ın fotoğraflarının yer aldığı afişler astı. Yurtsever Devrimci Gençlik Harekâtı (YDG – H) ve Yurtsever Devrimci Genç Kadın Birliği (YDGK)’nin imzasının bulunduğu afişlerde gençler Kandil’e çağrılıyor.

Terör örgütü PKK Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Van’da, Ağrı’da, Batman’da HDP/DBP’li belediyelerinde desteğiyle sokaklara astığı bölücü afişlerde dağa adam toplamaya çalışıyor.

Afişlerde yer alan ifadeler ise dikkat çekiyor. PKK devletinin kurulması için içinde bulunduğumuz zamanın uygun olduğunun vurgulandığı afişlerde, “Şimdi değilse ne zaman?”, “Sen değilsen kim?” ifadelerine yer veriliyor. Öcalan’ın fotoğrafının altında ise “Haydi sen de Gerilla’ya katıl” denilerek çağrıda bulunuluyor. Dağa yapılan çağrının ilk defa açıkça ve asılan ilanlarla yapılması PKK’nın silah bırakmayacağını bir kez daha ortaya koymaktadır.

Çözüm süreci adı altında PKK bölgeye silahlı güçlerle yerleşmiş, TSK ise geri çekilmiş vaziyete getirilmiştir. Bir ülkede iki silahlı güç olur mu? AKP sayesinde PKK geri çekilmemiş tam aksine daha fazla bölgede etkisini daha fazla artırmıştır.



AKP “APOCULUK TA” NEREDE İSE PKK’YI SOLLAYACAKTIR!


Alperen Dergisi: Yaşanan terör olaylarından artan kaos ortamından PKK uzantısı HDP ile, İmralı ile son 5 aya kadar kanka olan, müzakerelerde bulunan, ortak basın açıklamaları yapan AKP hükümeti de sorumlu diyebilir miyiz?

Hakkı Öznur:  Tabiiki.  Hem de yüksek sesle söylemeliyiz. Ben ve partim BBP defalarca söyledik: “Çözüm süreci ihanet sürecidir, İmralı ile Kandil ile uzantıları olan HDP ile görüşmeleri kesin, PKK silah bırakmaz. PKK açılımı ülkeyi daha büyük kaoslara sürükleyecek”. Biz dedik AKP ise ABD ve Batı’nın PKK açılımını uyguladı. Sonuçta gelinen tablo bu. Ülkemiz kan, analar her gün ağlıyor. 

AKP hükümeti 6 yıldır “Öcalan’ın İtibarı (!)” dedi başka bir şey demedi.  Halen daha sapık, ruh hastası, PKK terör örgütünün ele başısı Öcalan’ı savunmakta, kollamakta, ona toz kondurmamaktalar, laf söyletmemekteler.

Öcalan güzellemelerinde HDP’yi, Kandil’i bile neredeyse solladılar. AKP çözüm süreci hikâyesinde HDP’den daha fazla terörist başı Öcalan’ı sahiplenmiştir.

Hatırlamakta fayda var: Bundan iki yıl önce bir büyükelçiler toplantısında PKK açılımının baş koordinatörü şimdi AKP genel başkan yardımcısı olan Beşir Atalay “Öcalan Kürtlerin lideri ve makul biri” demiştir.

Beşir Atalay’ın izinden giden yetiştirmesi, yeni yetme Başbakan Yardımcısı, parti devletinin siyasi komiseri (Saray mensubu) Yalçın Akdoğan da ondan feyz alarak sürekli  “çözüm sürecini en iyi okuyan Öcalan'dır. Öcalan’la görüşmeli” demiştir.

Bir dönem HDP ile arası çok iyi olan aralarından su sızmayan Başbakan Yardımcı Yalçın Akdoğan, Saray’ın HDP ile arasının açılması üzerine hemen HDP düşmanı olmuş, “Öcalan bunları yakalasa sopayla kovalar” diyerek Öcalan’ın sözcülüğüne soyunmuştur.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, 7 Haziran sonrası “Artık çözümün filmini çekerler” demişti. Çekilen, korku ve gerilim filmi oldu. Kahraman vatan evlatlarımız Çözüm süreci ihaneti yüzünden şehit düşmeye devam ediyor.

“ PKK BİZİ KANDIRDI ” PALAVRASI DEVAM EDİYOR

“Çözüm sürecinin mimarıyım” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan başta olmak üzere AKP hükümeti ve onların tetikçisi havuz medyası “HDP/PKK bizi kandırdı, terörün sorumlusu biz değiliz. Bize yalan söylediler.” diyorlar.

Başbakan Yardımcısı Arınç, “PKK, çözüm sürecini yeniden güçlenip silahlanmak, devrimci halk ayaklanması için uygun ortamı bulmak amacıyla sinsi biçimde kullandı. Bizi aldatmış kabul edebilirler.” diyor.

AKP Genel Başkan Yardımcısı, Erdoğan’ın tetikçilerinden Yasin Aktay da  “Devletin 2,5 yıldır operasyon yapmadığı dönemde örgüt her tarafa yığınak yapıyor, terör estiriyor, insan kaçırıyor, adam öldürüyordu. Sürecin başından bu yana 20 köy korucusunu öldürdü.” diyor.

6 yıldır Mart 2015’e kadar koro halinde PKK, Öcalan, KCK, HDP güzellemesi yapıp, “Analar ağlamasın, baldıran zehri içeriz.” diyenler,  7 Haziran seçim süreci sonrası tek başına iktidara gelemeyince “Çözümü biz yapacağız, oyu siz alacaksınız.” Diyerek her şeyin oy için olduğunu itiraf etmişlerdir.

Savunmaları o bildik laf: “Kandırıldık.” Zavallıları bu kez PKK kandırmış. “PKK bizi kandırdı” mazereti palavradır, yalandır, dolandır. İmralı ve HDP/PKK ile müzakere yürütenler terörün sorumlusudurlar.

Şehit cenazelerinde AKP hükümetine, Yalçın Akdoğan vb. açılımcı bakanlara gösterilen milli tepki boşuna değildir, İmralı’ya övgüler dizen Akdoğan niye Kırıkkale’de şehit cenazesinin töreninde hızla kaçmak zorunda kaldı? Niye, milleti dinlemedi, acılarına ortak olmadı? Devlet adamı dediğin milletinden kaçmaz! Sonuna kadar dinler.

Öcalan mahbubu olan Yalçın Akdoğan, Saraydaki amiri, patronu Erdoğan gibi takiyye yapmaya devam ediyor. HDP’yi kurduran Öcalan’dır. Bunu cümle âlem biliyor. Kurulmasına katkı sağlayan da senin hükümetin ve AKP’ci istihbarattır. Ey Sarayın siyasi komiseri,  Öcalan güzellemeleri! ile tanınan açılımcı Akdoğan: Öcalan ayrı, HDP ayrı değildir. HDP de Kandil de İmralı’daki caniye bağlıdır.

Hükümetin “Çözüm Süreci” dediği süreçte inisiyatif büyük oranda terör örgütü PKK’ya geçmiş durumdadır. Bunu daha önce İçişleri Bakanı olan Efgan Ala AKP’nin Afyon toplantısında itiraf etmiştir.

Bursa'da 16 Ağustos'ta katıldığı bir törende, "2014 yılının 10 Ağustosu'nda Cumhurbaşkanı yerine Başkan seçmiş olsaydık Türkiye bugün bu kaosu yaşamayacaktı. Bu milletin büyük millet olması işlerine gelmedi." şeklinde açıklama yapan Müezzinoğu'na şehit cenazesine katılan vatandaşlar büyük tepki göstermiştir. Namazın hemen ardından bir vatandaş, bakanın sözlerine atıfta bulunarak, "Daha kaç şehit gelmesi gerekiyor?" diye seslendi. Şehidin naaşının cenaze arabasına konulmasının ardından Bakan Müezzinoğlu'nu yuhalayan vatandaşlar pet şişe ve bozuk para attı. Önce bir dükkana, ardından Tayyare Kültür Merkezi'ne sığınmaya çalışan Müezzinoğlu, korumaların yardımıyla kendisini tarihi belediye binasına zorlukla atabilmiştir.

Saraydaki zat devlet başkanı olamadım diye, onun hükümeti tek başına iktidara gelemedim diye, onun işbirlikçileri ikbal günlerimiz gidiyor diyerek sorumlusu oldukları kaos ve terör olaylarını kendilerine muhalif olan herkese yıkmaya çalışıyorlar.

Çözüm süreci masalında, şehit cenazelerine katılan milyonları, şehitleri istismar etmekle suçlayan "Biz çözüm sürecine inanıyoruz. Her yola başvururuz. Baldıran zehrini içmekse, biz o baldıran zehrini içeriz (Çözüm Süreci). Yeri geldi kan kustuk, baldıran zehri içtik, kızılcık şerbeti içtik, yola böyle devam ettik edeceğiz” diyen Erdoğan ve yandaşları düne kadar yan yana, kol kola oldukları HDP ve Kandil ile taktik gereği araları açılınca milliyetçilik söylemi yapmaya, şehit cenazelerine tam kadro katılmaya başladılar. Ancak, milletimiz ve kamuoyu Saray’ın ve AKP’nin takiyye yaptığını görüyor ve biliyor. Onun için her gün peş peşe gelen şehit haberleri milletimizi derinden üzmekte ve yaralamaktadır. Şehit cenazelerine koruma orduları ile katılarak şov yapmaya kalkan, esas istismarcı olan açılımcı AKP zihniyetine ortak tepki koymakta ve “defolun gidin” buralardan demektedir.

Şırnak’ta PKK saldırısı sonucu hayatını kaybeden Yüzbaşı Ali Alkan için Osmaniye’de düzenlenen cenaze töreninde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan başta olmak üzere iktidara büyük tepki gösterilmiştir. 

Şırnak’ın Beytüşşebap İlçesi’nde PKK ile çıkan çatışmada şehit olan Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenaze namazı büyük öfkeye sahne oldu. Kardeşinin tabutunu gösteren Yarbay Alkan, “Burada vatan evladı, 32 yaşında, daha vatanına, sevdiklerine, dünyaya doymadı. Bunun katili kim, bunun sebebi kim? Çözüm diyenler ne oldu da sonradan ‘savaş’ diyor” diye isyan etmiş, “Saraylarda 30 tane korumayla gezip, zırhlı arabalara binip ‘Şehit olmak istiyorum’ diye bir şey yok. Git o zaman oraya git” diye haykırmıştı. Acısını, tepkisini dile getiren ağabey Yarbay Mehmet Alkan ise hemen AKP medyası ve AK TROLLER tarafından hedef alınmıştır.

Yarbay Mehmet Alkan, kardeşinin şehit olmasına değil; yıllarca 6 yıldır“ çözüm süreci palavrasıyla PKK/KCK operasyonlarını durduran, PKK’nın şehirleri silah cephanelikleri ile doldurmasına (100 bin silah) yığmasına göz yuman askere, polise “sakın PKK’yla savaşmayın örgüte dokunmayın” talimatı veren, görevlerini ihmal edip bugün “şehitlik edebiyatı” yaparak kendilerini öne süren zihniyete isyan etmiştir.

Bir vatan evladı şehit düşmüş ağabeyi feryat ediyor. Alçaklar acılı aileyi acının verdiği duygu ile gösterdikleri tepki karşısında hain ilan ediyorlar. Yazıktır günahtır. Ateş düştüğü yeri yakıyor ama ülkeyi de kavuruyor. Saraylarda, villalarda yazlıklarda, lüks ofislerinde yan gelip yatanlar, keyif sürenler, haram lokma yiyenler, Şehit ailelerinin acısını anlayamazlar.

AKP artık PKK açılımının Türkiye’yi nasıl bir girdaba soktuğunu görmeli aklını başına almalıdır.

Hükümet “PKK silah bırakacak” dedikçe Kandil “Ne silah bırakması? Türkiye’deki silahlı güçlerimizi daha da artırdık.” diyerek cevap vermiştir.

PKK/KCK şefleri görüştükleri batılı gazetecilere açıkça:

“Türk devletinin görüşmeleri bir gün bırakacağını biliyorduk. Bu nedenle geçen sürede büyüdük, organize olduk. Şehirlere silah ve cephane yığınağı yaptık, militanlarımızı Irak’taki ve Suriye’deki kamplardan Türkiye ye gönderdik.” demişlerdir.

Beşir Atalay’ın, Yalçın Akdoğan’ın, Efkan Ala’nın, vb. açılımcıların bakanlık yaptığı bir ülkede terör örgütü yol da keser, suikastlar de yapar, özerklik de ilan eder, kantonlar da kurmaya kalkar.

Devlete teslim olan Öcalan’dan, devletle pazarlık etmeye kalkan Öcalan’a gelinmiştir. Hükümet, “Çözüm Süreci” diyerek bölücü HDP/PKK’yı şımartmıştır. Merkez medyanın, sol medyanın, PKK medyasının destek verdiği CIA devrimcilerinin iç savaş örgütü HDP, devlete meydan okumaya devam ediyor, durum budur.

Elde uzun namlulu silahlar omuzlarda, roketatarlar emirlerinde DBP’li belediyeler. Önde kırmızı plakalı, resmi plakalı araçlarda PKK’lılara kılavuzluk yapan HDP’li vekiller, belediye başkanları koro halinde “Öz savunma” yapıyorlarmış!  Özerklik haklarıymış…

Bu hainlere, HDP/DBP’li çetelere sözde “Öz savunma” alanlarını açan kim? Açılımlardan, saçılımlardan sorumlu olan AKP hükümeti ve Saray. Sonuç: ABD planı olan PKK açılımı PKK’ya yaramış, örgüt bazı şehirlerde ve ilçelerde pozisyon kazanmış, güç kazanmıştır.

İmralı’ya 21 kez HDP heyetlerini gönderen, onlara ve Öcalan’a şov yaptıran kim? HDP heyetinin Kandil’e tatil beldelerine gider gibi, gitmesine izin veren kim? Her gün İmralı’da Öcalan ile kanka olanlar kim? HDP heyeti ile Başbakanlık’ta, Meclis’te, Dolmabahçe’de görüşen, ortak açıklamalar yapan ve artistik pozlar verenler kim? AKP…  

Şehitlerimizin katili PKK açılımıdır. Terör örgütü ile Oslo, Habur, Dolmabahçe görüşmelerini yapan AKP hükümeti dökülen kanlardan sorumludur.

Açılım palavrasıyla, terör örgütü PKK’nın önünü açan sözde  “demokrasi ve barış nutukları” atan, Türkiye’yi kan gölüne çeviren HDP/PKK’lı çetelere, çözüm süreci masalıyla ses çıkarmayan AKP ve onun kontrolü altındaki istihbarat kanlı sürecin sorumlularıdır.

AKP hükümetinin polise, valiliklere gönderdiği genelgelerde silahlı eylem yapmayan KCK'lılara dokunulmaması, KCK operasyonlarının engellenmesi, KCK/PKK operasyonları ile örgüte büyük darbe vuran polislerin tasfiye edilmesi, PKK/KCK yapılanmasının toparlanmasına yol açmıştır.

“PKK silah bırakacak” vaadinde bulunup, yerel kamu yöneticilerinin “PKK daha fazla silahlanıyor ve örgüte katılım artıyor” demesine aldırış etmeyen AKP dökülen kanlardan sorumludur.

Terör örgütünü, dağlardan rahatça silahlarıyla şehirlere indiği,  bölgeyi bombalarla doldurduğu dönem AKP dönemidir.

PKK/KCK ŞEHİRLERİ SİLAH - BOMBA İLE DEPOLARKEN MİT NE İŞ YAPIYOR?

PKK/ KCK MİT’in bilgisi dahilinde şehirlere patlayıcı depolamıştır.

PKK terör örgütü ile Oslo’da yapılan, adına  “Oslo görüşmeleri” denilen o karanlık toplantıya MİT adına katılanlardan biri olan istihbaratçı Afet Güneş‘in, PKK’lılara “Şehirleri bombalarla doldurdunuz, biliyoruz” açıklamaları Oslo görüşmelerinin basında yayınlanan tutanaklarında var. MİT diyor ki “PKK’nın silahlarını ve cephaneliklerini biliyoruz.” Peki, devletin kurumları görüştükleri PKK örgüt şeflerine bunları söylemelerine rağmen PKK silah yığmaktan şehirleri bombalarla doldurmaktan vazgeçti mi?  Hayır!

Oslo’da görüşenler terör örgütü PKK’ya hangi vaatlerde bulundular? Hangi sözleri verdiler? Fakat şu biliniyor: Oslo tutanaklarında da var. Devletin istihbarat kurumu PKK’nın her yere silah ve patlayıcı yığdığını örgütün Oslo’da görüştükleri isimlerine açıkça söylemişler. Bu görüşmelerde geçen konuşmalar gazetelerde çarşaf çarşaf yayınlandığı gibi kitap haline getiren gazetecilerde oldu.

Şehirleri silah, roket ve bombalarla dolduran her gün askerlerimizi polislerimizi hain tuzaklarda pusularda şehit eden terör örgütünün bölgeyi ve metropolleri 6 yıldır silahlarla, bombalarla doldurduğunu bilen MİT niye bekledi? Niye PKK/KCK’nın üzerine gidecek çok önemli hamleleri yapmadı? Neden elindeki çok önemli bilgileri Emniyet ile Genelkurmay ile paylaşmadı? Neden elindeki istihbarat bilgilerini paylaşarak PKK terör örgütünün çökertilmesini sağlamadı?  Niye “Yerlerini biliyoruz” denildiği halde o cephanelikler o silahlar bulunup imha edilip, PKK’ya öldürücü darbe vurulmadı?

MİT yetkililerinin uyuyan bombalardan haberimiz var dediği, işte o uyuyan bombaları, PKK uyandırmış. “Uyuyan bombalardan haberimiz var” diyen MİT ve devlet kurumları ise uyumaya hala devam ediyorlar.

MİT, devletin, milletin MİT’i olmaktan çıkmış, sanki “özel istihbarat birimi “haline gelmiş. Devlete değil, Saraya hizmet eden, “Saray İstihbarat Teşkilatı”  haline gelen bir istihbarat zihniyeti var.

Aziz milletimiz AKP hükümetine MİT’e ve diğer devlet kurumlarına bunun için kızıyor ve affetmiyor. Hemen yeri gelmişken ekleyim: Oslo görüşmelerine MİT ile beraber katılan kişilerden biri o zaman Başbakanlık müsteşar yardımcısı şimdi ise Sarayın istihbarat şefi olan Hakan Fidan’dır. Hatta öyle ki PKK – MİT görüşmelerinin ortaya çıkması ve kamuoyunun buna tepki göstermesi üzerine Hakan Fidan’a sahip çıkan “onu Oslo’ya ben gönderdim benim talimatımla gitti” diyen şimdi Cumhurbaşkanı olan Erdoğan’dır.

Hakan Fidan ve ekibi neden ABD, Batı, İsrail maşası PKK/PYD gibi terör örgütlerinin üzerine gitmediler? Niye küresel emperyalizmin taşeronu olan Öcalan ile Avrupa’daki PKK şefleri ile İngiliz gizli servisinin ve ABD ve batılı ülkelerin uşağı Salih Müslim denen alçak ile sürekli temas halinde oldular, onlarla müzakere masalarına oturdular? PYD’nin PKK olduğunu bilmiyor mu? Öcalan’ın övgüler dizdiği Hakan Fidan, MİT ve diğer PKK açılımını yürüten kimler varsa vebal altındadır… 

Dağda semiren PKK – KCK şehirlere inmiş durumda. Türkiye’ye yakalanandan çok daha fazla silah sokuluyor. PKK/KCK bölgeye yerleşti. Devlet bölgeden çekilmiş görüntüsü veriyor.

PKK'nın üst yapılanması olan KCK' ya yönelik operasyonları “çözüm süreci zarar görüyor” diye durduranlara daha sonra emirleri altındaki yargıya PKK/KCK mensuplarını medyatik övgüler eşliğinde serbest bıraktıran AKP, Türkiye’ye zarar vermiştir.

İmralı ve Kandil ile kirli ve karanlık pazarlıklar yürüten AKP hükümeti KCK sanıklarını tahliye ettirmiş ve KCK/PKK operasyonlarını yapanları görevden almıştır. “Paralel yapılanma” olan KCK ve uzantısı HDP ile her türlü görüşmeleri defalarca yapan kendisidir.

İmralı'ya, Brüksel’e, Kandil’e özel heyetler gönderip terörist başı Öcalan'ı yücelten, Öcalan'dan “Kürtlerin lideri” diye söz eden, onun kirli mesajlarını devlet töreni! ile Diyarbakır’da okutturan PKK açılımcıları başta Erdoğan olmak üzere Beşir Atalay, Efgan Ala, Hakan Fidan vb. dökülen şehit kanlarının baş sorumlularıdır. Halen bu açılımı savunan AKP hükümeti bunun mutlaka hesabını verecek ve bedelini ödeyecektir.

Terör örgütü PKK'nın yol kesmesine, kimlik kontrolü yapmasına, halk mahkemesi kurmasına, vergi toplamasına, özerklik ilan etmesine Kanton planları yapmasına 6 senedir göz yumup şimdi sözde HDP/PKK düşmanlığı yapan AKP iktidarı milletimizi kandıramaz. Oslo ve Dolmabahçe görüşmelerini, protokollerini imzalayanlar ve savunanlar tarih önünde yargılanacaklardır.

Terörist başı Öcalan daha önce, HDP heyeti ile yaptığı görüşmelerde MİT ile çok uyumlu ilişkileri olduğunu söyleyerek ‘Devlette önemli bir söz sahibi konumuna geliyorum.’ demiştir. Terörist başı açıkça “Müzakere benimle yürütülmeli. Baş müzakereci olarak ben muhatap kabul edilmeliyim” diyor. KCK diyor ki “Öcalan baş müzakereci olmalı”. Uzantısı HDP de ‘devlet de Öcalan’ın baş müzakereci pozisyonunu kabul etti’ diyor.

Öz yönetim çağrısı MİT’in masaya oturmaya çalıştığı terör üssü Kandil’den geldi. Hükümetin çoğunu serbest bıraktırdığı KCK mensuplarının bağlı olduğu terör merkezinden geldi.

PKK uzantısı HDP’lilerin 21 kez İmralı’ya giderek terörist başı ile görüşmesini sağlayan, izin veren, Öcalan övgüleri yapmalarına ses çıkarmayan AKP hükümetinin kendisidir.

Stratejik maşa PKK, güvenlik güçlerine düzenlediği saldırılarla onlarca Mehmetçiği şehit ederken, hükümet, terör örgütünü önlemek yerine eğitim kurumlarını hedef alıyor.

PKK dershane yakıyor.  Hükümetin emrindeki kolluk güçleri ise kreş basıyor, dershane basıyor. AKP hükümeti kreş baskınlarının dershane baskınlarının peşinde, ülkede istihbarat teşkilatı yok gibi…

Ülkenin milli güvenliği tehlikede.  Askerin kışlaya, polisin karakollara çekilmesi sonucunda terör örgütü PKK eylemleriyle bölgede “tek otorite benim” noktasına gelmiştir. Çözüm süreci PKK açılımı olmuştur. Örgüt dokunulmazlık kazanmıştır.

OSLO GÖRÜŞMELERİ TÜRKİYE’NİN MİLLİ GÜVENLİĞİNE ZARAR VERMİŞTİR

Alperen Dergisi: Terör örgütü PKK 2009 yılında MİT ile yaptıkları Oslo görüşmelerine açıkça sahip çıkmaktadır. Oslo süreci sonrası PKK daha fazla güç kazanmadı mı? Şehirleri silah deposu haline getirmedi mi? Hükümetin Çözüm Süreci PKK’ya yaramadı mı? Bölge terör örgütü PKK’ya terk edilmedi mi? 

Hakkı Öznur: Çok önemli sözler söylüyorsunuz: Oslo’da veya başka yerlerde PKK ile yapılan görüşmeler tamamen yanlıştır. MİT ve devletimizin bazı kurumlarının bürokratları, memurları halen İmralı ve PKK ile görüşerek yanlışa devam etmektedirler. Terör örgütü PKK Oslo görüşmeleri sonrası rahatlamış küresel emperyalizmin verdiği destekler de bitme noktasından tekrar ayağa kalkmıştır.

PKK/KCK’ya karşı yürütülen operasyonlar sonucu ele geçirilip, MİT tarafından polisin elinden alınan KCK’lılar var.

İmralı, Kandil ve örgütün Avrupa kanadı ile ilişkileri olan kanka vaziyetteki MİT; artık Saray’a ve AKP iktidarına bağlı olmayı siyasetle iç içe olmayı bırakmalıdır. MİT, Türk devletinin ve milletinin çıkarlarını korumalı ve düşünmelidir. Saraya bağlı siyasilere bağlı iktidarlarla iç içe istihbarat olmaz! MİT konumu gereği siyasetin dışında olmalıdır ve siyasete bulaşmamalıdır.

MİT’in temas halinde olduğu terör örgütü açıkça silah bırakmayacağını bir kez daha açıklamıştır. Defalarca söylüyoruz:   “PKK/KCK asla silah bırakmaz. Silah lobileri, taşeronları PKK’ya silah bıraktırmaz.” Hükümet ve MİT ise 6 yıldır “PKK silah bırakacak” dedi. Milletimiz, AKP’nin “PKK silah bırakacak”  söylemine dün de inanmıyordu, bugün de inanmıyor. Devam eden kaos ortamı, her gün gelen şehit cenazeleri AKP hükümetinin “çözüm sürecinde PKK silah bırakacak, sınır dışına çekilecekler” söyleminin yalan olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Hükümet ve MİT gerçekleri görmek istemiyor gerçek ortada. Terör örgütü silah bırakmıyor, özerlik ve kantonlar ilan etme peşinde koşuyor.

Bakın terör örgütü KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık,  12 Ağustos günü örgütün Med Nuçe televizyonunda TSK’nın Türkiye ve Kuzey Irak’ta bulunan PKK mevzilerine yönelik operasyonlarının ardından “geri çekilme ve silah bırakmanın gerçekleşmeyeceğini” açıkça söylemiştir. Bayık; “Kimse ne gerillanın kuzeyden çekilmesini bize dayatabilir, ne öyle silah bırakmasını dayatabilir. Bunlar kesinlikle gerçekleşmeyecek hususlardır. KCK geri çekilmeyecek ve silah bırakma kesinlikle gerçekleşmeyecektir.” demiştir.

KCK ve PKK'nın içinde yabancı istihbarat servislerinin elemanları cirit atıyor. Kandil ve Brüksel’de PKK liderleri CIA, Mossad, İngiliz, Alman, İran ve Suriye istihbaratının mensupları ile sürekli irtibat halindeler ve karanlık gizli görüşmeler yapmaktalar.

MİT SİYASETLE DEĞİL,  MİLLİ GÜVENLİĞİMİZLE İLGİLİ KONULARLA UĞRAŞMALI, İÇ VE DIŞ MİHRAKLARIN PEŞİNE DÜŞMELİDİR,

Türkiye’nin milli çıkarlarını korumakla sorumlu olan MİT görevini tam anlamıyla yerine getirmiyor. MİT,  bugün açıkça siyasal iktidarın kontrolüne girmiştir. MİT müsteşarı Hakan Fidan, sarayın özel muhafızı olmuştur. MİT, Erdoğan ailesini ve rüşvetçi, soyguncu iktidarın bakanlarını, yakınlarını ve onların irtibatlı olduğu şaibeli hırsızları korumakla, himaye etmekle meşgul. AKP’den milletvekili adaylığı için önce istifa eden daha sonra istifasını geri alıp AKP hükümeti tarafından MİT’in başına tekrar getirilen Hakan Fidan parti devletinin partili müsteşarıdır.

Bugün  'Milli' istihbaratın başında partili kimliği tescil edilmiş bir kişi vardır. Bu doğru değildir. MİT Müsteşarları siyasetle uğraşmaz.

MİT, siyasete asla bulaşmamalıdır. MİT Müsteşarları, mensupları parti elemanı gibi davranamaz. Hakan Fidan AKP’nin kurmaylarından biri gibi hareket etmektedir.

Devletin çivisi çıkmıştır. Hakan Fidan’ın tekrar MİT müsteşarlığına getirilmesi yanlıştır, ahlaki değildir. Fidan, istihbarat kurumunun müsteşarı gibi değil, Erdoğan ve ailesinin “Özel İşler” memuru gibi hareket etmektedir. MİT Müsteşarı mı, yoksa sarayın özel istihbarat müdürü mü belli değil.

MİT Müsteşarlığı sıradan bir görev değildir. Ama hükümet hem MİT’i, yıpratmış hem de MİT’i siyasallaştırmıştır. MİT, şu anki haliyle kamuoyunda tartışılan eleştirilen ve güven vermeyen bir kurum haline getirilmiştir. Açıkça bir kez daha söylüyorum; devletin istihbarat kurumunun en tepesindeki kişi partili olamaz! Yandaş olamaz! Taraflı olamaz! Bunlar yanlış işlerdir.

MİT mensupları Türkiye’nin milli güvenliğinden ve çıkarlarından sorumludur. Onlar partili gibi asla hareket edemezler. Parti mensubu istihbaratçılar komünist, faşist ve BAAS rejimlerinde olur, totaliter rejimlerde olur.

Milli güvenliğimiz tehdit altındadır. Devletimizin en hassas ve önemli kurumu olan MİT, ülke güvenliğini tehdit eden iç ve dış mihraklarla mücadele etmelidir.

Bölücü hainler iyice kudurdular. Memleketin dört bir yanında terör örgütü PKK tonlarca bomba patlatıyor, sürüler halinde, ellerinde NATO silahlarıyla, ağır silahlarla, roketatarlarla, doçkalarla karakollara ve devlet kurumlarına saldırıyor, sokaklarda silahlı nümayişler düzenliyor,  Silvan’da şanlı bayrağımızı indiriyor.

Her gün terörist başı ile İmralı’da mesai yapan MİT nerede? Kamu güvenliği ve diğer devlet kurumları nerede? Ne iş yaparlar! Şu hale bakın: İstihbarat minik çocukların, bebeklerin gittiği kreşleri fişlemekle, basmakla meşgul. Yazıklar olsun! Böyle istihbarat olur mu?

Milletin evlatları ile didişen bir istihbarat olur mu? İstihbaratın ve emniyet güçlerinin görevi kreş basmak değil, terör örgütlerinin inlerine girmek, terör örgütünün lider kadrolarını, militanlarını etkisiz hale getirip sağ veya diri olarak yakalamaktır. Yüce Milletimiz; devletimizin en hassas kuruluşu olan MİT’ten ve diğer güvenlik güçlerimizden ivedilikle bunu beklemektedir.  

MİT milli ve İslami değerlere bağlı, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü savunan inançlı insanları fişlemeyi, onlarla uğraşmayı bıraksın, terör odaklarının ve onların lider kadrolarının peşine düşsün. ABD, Batı, İsrail uşağı olan PKK/PYD, IŞİD vb. taşeron örgütlere, operasyon üstüne operasyon yapsın. Onları darmadağın ederek bir daha Türk devleti ile oyun oynanmayacağını onlara ve bütün cihana göstermelidir. MİT, Türk milleti adına hareket etmelidir. Siyasilerin hırs ve ihtiraslarına alet olmamalıdır.

MİT, milli stratejilere uygun davranmalıdır. MİT, adıyla mütenasip bir hale bürünerek milletimizi sevindirecek, milletimizin özlem ve arzu duyduğu, sahip çıktığı, milli ve yerli bir zihniyetle yönetilmelidir.  Milletimiz her zaman bu anlayışla hareket ederse milletin sevgi ve teveccühüne mazhar olacaktır. Hepimizin arzusu da budur.

MİT şu an İmralı ile Saray arasında postacılık yapmaktadır. MİT müsteşarı Hakan Fidan’dan en çok terörist başı Öcalan ve HDP’li bölücüler, terör üssü Kandil ve liboşlar memnun. Gladyo’nun elemanı Öcalan, Hakan Fidan’a çok güvendiğini açıkça İmralı görüşmelerinde ifade ediyor.

MİT mensupları, terörist başı Öcalan ile her gün mesai yapıyor. Devlete teslim olan Öcalan’dan, devleti teslim alan Öcalan’a gelinmiştir. Asıl paralel yapılanma olan KCK ve bir proje olan HDP’nin MİT ile ilişkileri olduğunu bilmeyen yok artık.

ABD HİMAYESİNDEKİ KANDİL YOK EDİLMELİDİR. PKK’NIN KANDİL’DEKİ, AVRUPA’DAKİ, SURİYE’DEKİ LİDER KADROLARI MUTLAKA SAĞ VE VEYA ÖLÜ ELE GEÇİRİLMELİDİR

Alperen Dergisi: Devletimiz, PKK lider kadrolarına bir operasyon yapsa ne olur?

Hakkı Öznur: Mükemmel olur. Milletimiz de zaten devletimizden bunu bekliyor. Dağda, tepede bölücü örgütün paçavraları dalgalanmaktadır. Devletin varlığının ortada olmaması hasebiyle bölücüler bölgeyi kontrolleri altına almış vaziyettedir. Terör örgütü ellerinde son modern silahlarla yol kesiyor, kimlik kontrolü yapıyor, güvenlik güçlerine ateş açıyor. Diyarbakır’da kışla içinde bayrağımızı indiriyor, teröristlerin heykellerini dikiyor, Atatürk büstlerini, okulları yakıyor, yıkıyor, korsan okullar açıyor, askerimizi, polisimizi, korucumuzu şehit ediyor, asker, polis, sivil ayrımı yapmadan insanları dağa kaçırıyor, infazlar yapıyor. ABD ve diğer emperyalistlerin desteğiyle, Türkiye’yi kan gölüne çeviriyor. Devlete meydan okuyor. Ne bekleniyor? Ülke huzursuz, millet öfkeli. Millet devletinden bir an önce terör örgütüne, terör örgütlerine anladıkları dilden konuşmasını ve inlerine girip köklerini kazımasını istiyor, bekliyor hem de dört gözle.

Kafir PKK pusu kuruyor, kalleşçe saldırılar yapıyor. 38 günde 64 vatan evladını şehit etmiştir. Hasta taşıyan ambulanslara bile molotofla saldıran bu gözü dönmüş alçaklara, şerefsizlere devlet anladığı dilden cevap vermeyip ne yapacak? Devlet sessiz mi kalsın? 6 senedir PKK’ya dokunulmadı. Bölge sözde çözüm süreci zarar görmesin diye örgüte terk edildi. Şimdi ne kadar vahim hata yapıldığı görüldü.

Stratejik maşa PKK ve PYD’nin lider kadroları mutlaka sağ veya ölü ele geçirilmelidir. Hakan Fidan ve ekibi sürekli görüştükleri PKK lider kadrolarının yerini mutlaka biliyorlardır. Bilmemeleri mümkün değil. Oslo’da terör örgütünün Kandil ve Avrupa’daki şefleri ile görüşen MİT değil mi? MİT’in işi PKK ve PYD gibi terör örgütlerinin çökertilmesini başta terör üssü Kandil olmak üzere terör üslerinin darmadağın edilmesini ve yok edilmesini sağlamaktır.  

İngiliz, Alman ve İsrail gizli servislerinin himaye ve korumasındaki Zübeyir Aydar, Remzi Kartal, Salih Müslim vb. PKK/KCK yapılanmasının önde gelenleri Batı başkentlerinde nerede yaşadıklarını, yerlerini, yurtlarını, örgütsel konumlarını, hangi karanlık odaklarla ilişkili olduklarını devletimiz ve MİT mutlaka bilmektedir.

Devletimizin özel kuvvetleri yurtdışından terör ve eylem talimatları veren PKK - DHKP-C, MLKP vb. terör örgütlerinin lider kadrolarına mutlaka operasyon yapmalıdır. Devlet yapması gerekeni yapsın artık. Milletimiz devletimizin gücünü görmek istiyor.

Bu bölücü hainler yurtdışında sefa sürmekteler. CIA istasyon şeflerinin korumaları altındalar. Bu vatan hainleri ister Brüksel’de,  Oslo’da, Londra’da, Paris’te, Viyana’da, Berlin’de Köln’de Washington’da,  Tel Aviv’de, ister Erbil’de,  Süleymaniye’de, isterse, Suriye’deki kantoncuklarda, Şam’da, Tahran’da nerede olurlarsa olsunlar Türk devletine ve milletine karşı ihanetten bulundukları yerlerden alınıp, Türkiye’ye getirilip yargılanmalı ve içeri atılmalıdırlar. 

Askerimiz, karadan Kandil’e ve Suriye’deki terör kantoncuklarına özel kuvvetler vasıtasıyla öldürücü darbeyi vurmalıdır. Kandil’deki PKK/KCK şefleri Cemil Bayık,  Murat Karayılan,  Sabri Ok, Mustafa Karasu, Duran Kalkan, Ali Haydar Kaytan, Fehman Hüseyin, (KCK’nın kadın lideri Bese Hozat kod adlı,  Kripto Ermeni, Hülya Oran) vb. örgütün önde gelenleri mutlaka özel operasyonlarla yakalanmalıdır.

Bakın HDP Parti Meclisi üyesi Bercan Aktaş, Şemdinli’de şehit olan Özel Harekat Komiseri Ahmet Çamur hakkında sosyal paylaşım sitesi Twitter’da “Şemdinli’de Polis Özel Harekat Komiseri Ahmet Çamur etkisiz hale getirilmiştir” ifadesini kullanmıştır. Bu alçaklara devlet gereğini yapmayacak da göz mü yumacak?

PKK’nın bu lider kadroları direnirse bütün teröristlere ders olması için kafalarına sıkılıp gebertilmelidirler. Kimse küresel güçlerin yabancı istihbarat servislerinin arkasına sığınarak Türk devletine meydan okuyamaz.

Ülkemizi kaosa sürüklemeye çalışan, etnik ve mezhep çatışması çıkartmak isteyen, vatan evlatlarını hain pusularda şehit eden PKK/PYD’li alçaklardan, liderlerinden en alttakilerine kadar alayından mutlaka hesap sorulmalıdır. Bir kez daha ifade ediyorum: Terörle müzakere olmaz terörle mücadele olur…

PKK terör örgütü 1978 – 2015 arası 500 köy basmıştır. 400 köyde toplu katliam yapmıştır. (Kundaktaki bebekler dâhil öldürdüğü çocuk sayısı 750 civarındadır) 7500 civarında sivil masum insanı katletmiştir. 10 bine yakın asker, polis, güvenlik güçlerine mensup vatan evlatlarını şehit etmiştir. Yine PKK, kendi içinde binlerce militanını da infaz etmiştir. En çok Kürt öldüren örgüt yine PKK’dır. İşte böylesine kanlı bir terör örgütünün elebaşını müzakereci olarak devletin muhatap kabul etmesini istemek şerefsizlikten başka bir şey değildir.


http://www.bbp.org.tr/haber_detail.php?haberid=6166


3.CÜ  BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,



*****

ALPEREN DERGİSİNİN YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR İLE YAPTIĞI TARİHİ SÖYLEŞİ. (1)





ALPEREN DERGİSİNİN YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR İLE YAPTIĞI TARİHİ SÖYLEŞİ. (1)



BBP YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR: AKP VE HDP ÜST AKLA VE TERÖR BARONLARINA HİZMET EDİYOR.


BBP YİK BAŞKANI HAKKI ÖZNUR: 

BEŞTEPE VE AKP  DEMOKRATİK SİYASETE MÜDAHALE EDİYOR DEMOKRASİYE “ HANÇER ” VURUYOR ÜLKEYİ KARANLIĞA SÜRÜKLÜYOR

ÜLKÜCÜ FİKİR VE SİYASET ADAMI, ARAŞTIRMACI – YAZAR HAKKI ÖZNUR İLE YAPILAN SÖYLEŞİ:

BİRİNCİ BÖLÜM

Alperen Dergisi: Sayın Başkanım, 7 Haziran seçimleri öncesi birçok konuşmanız da ve yazılı açıklamalarınızda kirli ve küresel bir planın parçası olan PKK açılımını yapan AKP’nin tek başına iktidara gelemeyeceğini, küresel bir proje olan HDP’nin de küresel güçlerin desteği ile algı operasyonlarıyla ve bölgede dokunulmazlık kazanan terör örgütü PKK’nın sandıkları silah zoru ile hakim olmasıyla barajı geçebileceğini, ülkenin büyük kaoslara sürükleneceğini, HDP’nin barajı geçmesi ile özerlik ve kanton planlarını devreye sokmak için PKK/KCK’nın Suriye iç savaşı ve Kobani’de elde ettiği kazanımlardan dolayı büyük sansasyonel eylemler yapabileceğini söylediniz. Tespitlerinizde ve öngörülerinizde haklı çıktınız. Sürekli Muhsin Başkan’ın “terörle müzakere olmaz, terör ile mücadele olur” sözünü hatırlattınız. Evet, bugün gelinen süreç aynen sizin söylediğiniz gibi çıktı.

Hakkı Öznur: Biz Şehit liderimiz, cennet mekan Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşlarıyız, dava arkadaşlarıyız. Büyük bir siyaset ve devlet adamı olan liderimiz 40 yıllık siyasi yaşamında iç ve dış meselelerde söylediği her konuda hep haklı çıktı. Bölücü terörden dış politikaya yaptığı analizler, tesbitler öngörüler hep doğru çıktı. Yanılmadı. BBP’nin kurulduğu günden şehadet sürecine kadar geçen süre zarfında Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Meclis Başkanlığı, Dışişleri, İçişleri vb. bakanlık yapmış kilit görevlerde bulunan kimselere, Türkiye’nin meseleleriyle ilgili başta bölücü terör olmak üzere, görüşlerini anlatmış, çözüm yollarını göstermiş ve her zaman “hep haklı çıktınız Muhsin Bey, Muhsin Başkan” şeklinde karşılık bulmuştur.  Bunu milletimiz ve siyasiler çok iyi biliyor ve biz BBP olarak da şahidiyiz. Devleti ve ülkeyi yönetenler, siyasi iktidarlar Muhsin Başkan’a “haklısınız doğru söylüyorsunuz” demişler ama onun ülke, millet ve devlet için çok önemli tespitlerini, çözüm önerilerini bilerek es geçmişler, görmezden gelmişler tam tersini yapmışlar ve uyarılarını dikkate almamışlardır.

Çünkü onlar dışa bağımlıdırlar. Küresel güçlerden emir ve talimat alırlar. Milli ve yerli bir siyaset ve devlet adamı olan Muhsin Başkanın milli ve yerli çizgisinden hep rahatsız olmuşlardır. Onun için,  Muhsin Başkan’dan çekinir ve korkarlardı. Çünkü Şehit liderimizin siyasal ağırlığı çok büyüktü. Türk dünyasında İslam dünyasında bilge bir lider ve siyaset adamı olarak görülür ve sevilirdi.

Muhsin Başkan ilkeli ve seviyeli temiz siyaseti ile hep örnek oldu. Bugün devam eden kaos ortamında herkes Muhsin Başkanı arıyor. Çünkü o bilge bir siyaset ve devlet adamı idi. Şimdi olsa yine yol gösterir, kamplaşmaya, cepheleşmeye kutuplaşmaya karşı çıkar milletin sesi ve sözcüsü olurdu.

Biz BBP olarak onun doğru siyaset anlayışını milli çizgisini yerli duruşunu devam ettiriyoruz. Bugün yapmış olduğumuz tahliller, tespitler doğru çıktıysa bu onun bize öğrettiği siyaset anlayışındandır.

Evet dediğiniz gibi; AKP’nin tek başına iktidara gelmesinin mümkün olmadığını, küresel bir proje olan HDP’ye barajı geçerek mecliste yer alması için, küresel güçlerin devrede olduğunu, HDP’nin barajı geçeceğini ifade ettim.  Ama şunu da söyledim. Yeni “bir erken genel seçim gündeme gelebilir” dedim. Şunun için söyledim. Saray koalisyon hükümetlerine karşıdır. Koalisyon hükümetinin, hükümetlerinin kurulmaması için elinden gelen her “siyasi oyunu oynar algı operasyonlarını yaptırır ” dedim. Ülke bir erken genel seçime giderse kimse şaşırmasın dedim. Yine ülkeyi büyük bir siyasi kaosun beklediğini, Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için PKK ve IŞİD gibi taşeron örgütleri kullanarak ülkemizi şiddet sarmalının içine sokabilirler dedim. Ortadoğu, terör, terörizm ve yakın çağ siyasi tarihi üzerine kafa yoran, kitaplar yazan bir yazarım.  Aynı zamanda ülkücü bir siyaset adamıyım. Çözüm sürecinin BOP ve BİP gibi küresel projelere hizmet ettiğini, küresel güçlerin Türkiye’yi etnik ve mezhep çatışmalarına sürüklemek istediklerini yıllardır yazıyorum, söylüyorum, anlatıyorum.

Anadolu’da ve Avrupa’nın dört bir yanında, verdiğim konferanslarda, bir CIA planı olan “PKK açılımının yanlış olduğunu” söyledim.  Muhsin başkanımızın ifade ettiği gibi “terörle müzakere olmaz mücadele olur” dedim.  Bölücü terörün arkasında ABD, AB ve terör rejimi İsrail’in olduğunu açıkça anlattım.

Coğrafyamızda, Balkanlar’da, Ortadoğu’da oynanan küresel oyunları tarihsel süreçleriyle, geçmişten bugüne kronolojik olarak, siyasal olarak olaylarla, belgelerle ortaya koydum, anlattım hep haklı çıktım. Haklı çıktık.

SARAY VE SARAYA BAĞLI AKP’NİN MİLLİ İRADEYE VE DEMOKRASİYE YÖNELİK PİS ENTRİKALARI VE KİRLİ OYUNLARI DEVAM EDİYOR

Hatırlamakta ve hatırlatmakta büyük fayda var. Yarınlarda yazılacak olan siyasi tarihimize ışık tutması amacıyla şunları söylemek zorundayım: 7 Haziran seçim sonuçlarını Saray ve yardakçıları, yandaşları hazmedemedi, içlerine sindiremedi ler. Her zaman “ Milli İrade ” deyip atıp tutan Erdoğan; milli iradenin 7 Haziran seçimlerinde AKP’yi tek başına iktidara getirmemesine çok içerlemiş, seçimden 1 gün sonra milli iradenin ortaya çıkardığı tabloya adete isyan etmiştir.

Erdoğan seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığı açıklamalarda bir “erken seçim mesajı” vermiştir. Havuz medyası da “erken seçim” diye tutturmuştur. Daha seçimlerin resmi sonuçları YSK tarafından açıklanmadığı ve koalisyon görüşmeleri başlamadığı halde Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ Ben Koalisyon hükümetlerine karşıyım ” demiştir.

Beştepe hemen Jet hızıyla bir hamle yapıp AKP yönetimine kendi istikametini belirtmiş ve ona göre hareket etmelerini, strateji izlemelerini istemiştir.  Beştepe tavsiye bile etmiyor,  direk dikte ettirmiştir.

Saray, milli iradeyi hiçe saymaya demokratik değerleri ve ilkeleri çiğnemeye devam ediyor. Saray, emrindeki her türlü elemanlarına, tetikçilerine siyasi partilerin içlerine kadar müdahale ettiriyor, kirli ve pis ellerini sokturuyor.

Sarayın kontrolündeki AKP ve özel istihbarat ekipleri, Saray’dan cesaret alarak açıkça anti demokratik kirli yol ve yöntemlere başvuruyorlar.

Saray demokratik siyaseti hançerliyor. Demokrasiye büyük darbe vuruyor, ülkenin kaderi ile oynuyor, Türkiye düşmanlarını sevindiriyor.

Tablo ortada! Tehlike büyük küresel oyun büyük. Görülüyor ki üst akıl  “AKP’ye HDP’yi de seçim hükümetine alın” diyor. Saray’da aynen böyle düşünüyor. AKP seçim hükümetini bir gladyo yapılanması bir beşinci kol hareket olan HDP’yi de içine alarak kurmak istiyor.

“KÜRTLER ÖZERKLİK İLAN ETMESİN NE YAPSIN?” DİYEN ABD, AB, İSRAİL UŞAĞI HDP KABİNEYE GİRİYOR

HDP yetkilileri, “AKP ile seçim hükümetine hazırız, gireceğiz yer alacağız” diyor Kızıl – Ateist cinayet şebekelerinin örgütü HDP seçim hükümetinde bakanlık almak için can atıyor.

38 günde 64 vatan evladını şehit eden ”Öz yönetim ilan ettik, demokratik özerklik ilan ettik, kantonlar kuracağız, Türk devletini tanımıyoruz, Türk ordusunu, Türk polisini Kürdistan’da istemiyoruz, defolsunlar, PKK silah bırakmayacak, silahlar susmayacak” diyen HDP/DBP’li hainler Saray ve AKP işbirliği ile devletin içine kadar girecektir.

Devletin içi ajan, hırsız ve bölücülerle kaynıyor. AKP, HDP zihniyetli Kürtçüleri bürokrasiye doldurmuştur. Türklük düşmanı siyasal Kürtçüleri devleti sarmış, devletin içine kadar sızmışlardır.

 AKP ile HDP arasında son süreçte devam eden söz düellosu danışıklı dövüşten başka bir şey değildir. AKP ve HDP birbirlerinden esasta çok memnundurlar. Çünkü kontrollü gerilim stratejileri ve devam eden kaos ortamından en çok ikisi siyasi rant elde etmektedir.  

Küresel emperyalizmin maşası HDP gelişmelerden dört köşe. Silahlı örgütü PKK/KCK dağlarda, sokaklarda metropollerde kan dökerek, vatan evlatlarını hain pusularda şehit ederken, onların siyasi uzantıları da kırmızı plakalara binecek, ülkemizin milli güvenliği ve hassas meseleleriyle ilgili konularda bilgi sahibi olacaklardır.

Avusturya'nın başkenti Viyana’da PKK’nın düzenlediği mitingde  ”Kürtler özerklik ilan etmesin ne yapsın?” diyerek, “Öz savunma, demokratik özerklik,” adı altında ülkeyi kan gölüne çeviren, askerimizi, polisimizi, korucularımızı şehit eden, sivil insanları katleden bölge halkına şiddet uygulayan, kan kusturan, cinayet şebekesi PKK’lı teröristleri, canileri savunan, CIA devrimcisi HDP’li Selahattin Demirtaş “ısrarla seçim hükümetine gireceğiz” diyor. Bu ısrar niye?. 

İşte Demirtaş gibi ABD, ABD İsrail uşaklarına, bölücü açıklamaları yapma cüretini veren AKP hükümetinin bizzat kendisidir.

HDP heyetleri, her yurtdışına çıktıklarında efendileri, bağlı oldukları küresel şer merkezler onlara, Türkiye aleyhine yeni küresel talimatlar vermekteler. Bu bölücü hainler her zaman olduğu gibi bağlı ve bağımlı oldukları, NATO merkezli Gladyo’nun emirlerini harfi harfine yerine zevkle getirmekte ve hemen uygulamaktadırlar. HDP’ye “hükümeti girin” diyen bizzat küresel güçlerdir. AKP ve HDP kaos ortaklığında beraber hareket etmekteler.  

Bakın PKK uzantısı HDP’liler ellerine geçirdikleri tarihi fırsatla en hassas bilgileri, belgeleri, bağlı oldukları üst akla ve terör üssü kandil’e vereceklerdir. Cumhuriyet tarihinde ilk defa bir terör örgütünün uzantıları Bakan olarak devlet yönetiminde yer alacaklardır.

Amerika ve İngiliz destekli HDP seçim hükümetine üye vereceğini söyleyerek stratejik bir hamle yaptı. Kabineye girecek olan HDP'li bölücüler her gün TV ekranlarında olacak. Üst akıl ve statüko işbirliği ile HDP'li bir koalisyona zemin hazırlıyorlar, toplumu alıştırmaya çalışıyorlar.

Aziz milletimiz bu tablodan çok rahatsız. PKK uzantısı, NATO’cu İsrail ve İngiliz muhibi ve maşası HDP hükümet ortağı olacak…

Saray, totaliter ve otoriter bir rejim istiyor tek derdi bunun için her yolu kendine mübah görüyor. Ülke yanmış, demokrasi çiğnenmiş umurunda değil. Onun için önemli olan başta oğlu Bilal olmak üzere ailesi, hırsız taifesi, yandaşları, tetikçileri.

Beştepe de oturan zat tam bir makyevelist ve oportünist. Nefret dilini açıkça kullanıyor ülkeyi germeye devam ediyor. Saray, hırs ve ihtirasları için ülkeyi kaosa sürüklemekten kaçınmıyor. İç siyasete müdahale ederek AKP’nin tek başına iktidara gelmesine çalışıyor. Taraflı, yandaş ve partizan bir AKP’li oturuyor Beştepe’de…

Dökülen kanların devam eden kaos ortamının sorumlusu Beştepe “Muhtariyet ilan eden” Saray onun hükümeti ve çözüm süreci dedikleri ihanet sürecinde ortakları olan bölücü HDP’dir.

Alperen Dergisi:  Sayın başkanım PKK terör örgütü 38 günde 64 vatan evladını şehit etti. Bölücü terör ve derin sol örgütler kan dökmeye, ülkemizi kaosa sürüklemeye devam ediyor. Ne yapılmak isteniyor? Türkiye nereye gidiyor?

Hakkı Öznur: Suruç'ta 33 kişinin hayatını kaybettiği Gladyo bombalı saldırının ardından terör eylemleri yoğunlaşarak arttı. Ve ülkedeki gerilim ise hızla tırmanmaya devam ediyor. Küresel odakların sağda ve soldaki taşeron maşaları Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için silahlı bombalı eylemlerine hız vermişler ve devam etmektedirler.

Evet, 38 günde 64 yiğit vatan evladı iç ve dış mihrakların taşeronları olan PKK, DHKP – C adlı terör örgütleri tarafından şehit edildiler.

Ülke yangın yeri. Dört bir yanda sürekli terör örgütlerinin saldırıları ve şehit haberleri geliyor. NATO merkezli Gladyo ile bağlantılı şer odakları 6 – 8 Ekim benzeri bir kalkışma peşindeler. Bunun olması için de köşe taşları iç savaş tahrikçileri tarafından döşeniyor.

İkiz, üçüz, dördüz saldırılar devam ediyor. PKK, IŞİD, DHKP – C gibi taşeron örgütler üzerinden ülkemiz Ortadoğu ateşinin içinde sokulmaya çalışılıyor. İçerde PKK, dışarıda IŞİD devletimize milletimize saldırıyor. PKK cinayetler infazları devam ediyor. Ülkemiz açık bir şekilde küresel saldırı altındadır.

İki koldan, üç koldan, dört koldan küresel emperyalist kıskaç devam ediyor. Ülkemiz terör sarmalının içine çekilmeye çalışılıyor. Etnik ve mezhep temelli çatışmalar topraklarımıza sıçratılmaya çalışılıyor. 

NATO merkezli Gladyo HDP/PKK’lı derin sol çeteleri sokaklara salarak tekrar sahneye çıkmıştır. Gezi olaylarında “Alevi – Sünni” çatışması, şimdi de Kobani – Suruç bahane edilerek Kürt – Türk çatışması çıkartılmak istenmektedir.

HDP'li, PKK'lı savaş lordları küresel güçlerden savaş lobilerinden aldıkları savaş söylemini, sokaklara hakim kılmaya çalışıyorlar.

CIA ile bağlantılı Avrupa Gladyo’su PKK/KCK’ya ve bir küresel proje olan ajan provokatör HDP’ye “Türkiye’yi karıştırın, sokakları kan gölüne çevirin” talimatı vermiştir. Küresel güçler Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak için Gezi ve Kobani olaylarından daha büyük olaylar çıkması için düğmeye basmışlar, harekete geçmişlerdir.

TÜRKİYE ÜZERİNDE ASİMETRİK SAVAŞ DEVAM EDİYOR

Alperen Dergisi: Türkiye üzerinde nasıl bir küresel oynanıyor?

Hakkı Öznur: Türkiye’yi saran, kökleri dışarıda olan karanlık bir ağ, Türkiye’yi “destabilize” etmek ve istikrarsızlaştırmak için bütün hızıyla kirli faaliyetlerini, oyunlarını devam ettirmektedir.

ABD/NATO destekli askeri asimetrik güç Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak, Türkiye sokaklarını 1970’lerin Beyrut sokaklarına, günümüzde iç savaşın devam ettiği Suriye ve Irak cehennemine çevirmek için asimetrik savaşın taşeronları olan PKK/PYD ‘derin Sol örgütler’, IŞİD vb. Vahhabi – Selefi terör örgütleri kullanarak kendini gösterir.

Türkiyemiz asimetrik savaşın her yönüyle karşı karşıya. IŞİD ile birlikte Türkiye'nin "çifte asimetrik savaşı" başlamıştır. Bir yandan PKK diğer yandan IŞİD ve türevleri küresel taşeron örgütler, uluslararası asimetrik savaşta Türkiye üzerine kullanılan paçavralardır. 

Asimetrik savaşın alanı Irak işgaliyle ortaya çıkmıştır. Hedef Ortadoğu’dur. Yeni asimetrik savaşlarda devlet kurumu olmayan aktörler, ordusuz savaşlar, silah firmaları, petrol firmaları, istihbarat servisleri etnik ve dinî diğer yapılar, terör örgütleri hepsi işin içinde.

ABD, İsrail ve Avrupa Gladyosu bir tarafta; Rusya, Çin, İran öte taraftan bütün bu ülkeler Türkiye’nin bölgesel ve uluslararası bir büyük güç olmasını istemezler, güçlü bir Türkiye’den de rahatsızdırlar.

ABD emperyalizmi, 11 Eylül saldırılarının akabinde, tek kutuplu bir dünya düzeni için Afganistan ve Irak’ı işgal etti. Hem Asya’da hem de Ortadoğu’da askerî üsler kurdu. Bunlarla yetinmedi. Ortadoğu’da sınırların ve haritaların değişmesi için, PYD/ IŞİD vb karanlık yapılar üzerinden ikinci İsrail peşinde koşuyor. İkinci İsrail’in kurulması için Türkiye’nin etnik – mezhep çatışmalarıyla parçalanması ve iç savaşa sürüklenmesi gerekiyor. Türkiye üzerindeki küresel oyun büyük.

Etnik ve mezhep eksenli savaşlar çıkarılmak isteniyor. Ortadoğu’da uygulanmaya çalışılan “mezhep savaşlar etnik savaşlar” Türkiye’nin sokaklarına taşınmaya çalışılıyor. Türkiye, uluslararası operasyonlarla karşı karşıyadır.

Türkiye’nin kaosa ortamına sürüklenmesi, bölgemizi kaotik ortamda tutmak isteyen ABD, İsrail, İngiltere, Almanya, Rusya, Çin, İran vb. gibi ülkelere yaramaktadır… Çok zengin politik bir malzeme sağladığı PKK/HDP ve PYD (YPG) işine yaramaktadır.

PYD ve IŞİD küresel emperyalizmin Ortadoğu’da kullandığı kuklalardır. ABD ve Batı, IŞİD ve PYD üzerinden Ortadoğu’yu yeniden dizayn etmeye çalışıyor.

Bölgemizdeki kirli savaşlar Türkiye’ye taşınıyor. Türkiye, biri PKK diğeri IŞİD olmak üzere iki cephede birden mücadele etmek zorunda kalmıştır.

Suriye ve Irak örneğin de görüldüğü gibi Ortadoğu iç savaşın ekseni Türkiye’yi kaydırılmaya çalışılıyor. Ortadoğu'daki vekalet savaşlarının dalgaları Türkiye'ye vuruyor.

PYD, PKK’nın kurup büyüttüğü bir örgüttür. Kararları Kandil’de alınır ve uygulanır. PKK/PYD, IŞİD ile savaşarak Türkiye – Suriye sınırı boyunca coğrafi derinlik kazanırken, askeri kapasitesini artırdı ve sofistike silahlara sahip oldu.

PKK/PYD Irak ve Suriye’de “IŞİD ile savaşıyoruz” görüntüsü altında bölgede kendini meşrulaştırmaya çalışıyor. PYD dünyaya şirin gözükmeye çalışıyor. Kısmen de stratejilerinde başarıya ulaşmıştırlar. ABD ve Batı dünyası bu süreçte, PKK/PYD’ye açıkça destek vermektedir.

Küresel güçlerin maşası PKK/PYD, Suriye’deki mezhep/dini çatışmadan ABD ve Batı desteğiyle etnik zafer çıkarmaya çalışıyor. Bir taraftan ABD koalisyon güçleri öte yandan Esad – Hameney ikilisi müttefikleri PYD/YPG’ye her türlü lojistik desteği vermekteler.

ABD, Batı ve İsrail stratejik – taktiksel boyutuyla stratejik maşaları IŞİD’in önünü bilerek açıyor. Küresel maşa IŞİD, İslam’a değil, İslamafobiye hizmet ediyor.

Amerikan Vehhabi – Selefiliciliği’yle İngiliz Şiiciliği ile Müslümanlar birbirine kırdırılıyor. NATO ile İsrail ile Haçlı faşistlerle aynı saflarda yer alanlar, İslam ümmetine ihanet etmekteler.

Suud destekli Vehhabi – Selefi akımlar ve yorumlar, mezhepçi İran devlet siyaseti İslam dünyasını kaosa sürüklemektedir.

Dünyada IŞİD kadar hızla kurulup güçlenen ve yayılan başka kaç örgüt vardır? Üst akıl IŞİD’i Suriye’de, Irak’ta kullandığı gibi Türkiye’de de kullanmak istiyor.

ABD, İsrail, Batı – Rusya, İran ve Çin Ortadoğu’da akan her kandan sorumludur. Suriye ve Irak’tan devlet olarak söz edilemez. Irak ve Suriye BOP için paramparça edildi. Şimdi ise hedefte Türkiye var. Ülkemizi etnik ve mezhep çatışmalarını körükleyerek iç savaşa çekmeye çalışıyorlar.

Suriye ve Irak sınırında CIA, Mossad, MI 6, BND, El Muhaberat, Savama vb. emperyalistlerin gizli servisleri, kontraları cirit atıyor. Her yer ajan kaynıyor.

Ortadoğu’da PKK’ya, IŞİD’e rol verenler devrede. Yabancı istihbarat servisleri ve onların bağlı olduğu Avrupa Gladyosu’nun merkezi, açıkça ülkemizi Afganistan, Suriye, Irak gibi yapmak için bütün unsurlarıyla sahaya inmişlerdir.

Amaçlanan şey; Irak ve Suriye gibi Türkiye’nin etnik ve mezhep temelli savaşa sürüklenmesidir. ABD ve İsrail ile birlikte Almanya ve İngiltere’de Türkiye’nin iç savaşa sürüklenmesi için mezhep çatışmalarını körükleyip destek vermeye devam ediyor.

ABD ÜSLERİNDEN TERÖR ÖRGÜTÜ PKK/PYD’YE LOJİSTİK DESTEK SAĞLANMAKTADIR

Alperen Dergisi: İncirlik mutabakatını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hakkı Öznur: ABD Beyaz Saray sözcü yardımcısı Eric Schultz “açılıma dönün” çağrısı yapıyor. CIA eski Türkiye şeflerinden Graham Fuller Beşar Esad’ın iktidarda kalmasını AKP – CHP – HDP koalisyonun kurulmasını istiyor.

Küresel diktatör ABD, TSK’nın PKK’ya yönelik operasyonlarından rahatsız olmuştur. Bir kez daha ifade ediyorum: ABD ile askeri ve istihbarat antlaşmaları Türkiye’nin aleyhine, terör örgütlerinin lehinedir. İncirlik Mutabakatı 2. Çekiç Güç’tür. 1991 ve 1999 yılları arasında Çekiç Güç denilen karanlık güç PKK terör örgütüne lojistik destek sağlamıştır. Nasıl ki, Çekiç Güç PKK’ya destek sağlamışsa bugün de ABD ve koalisyon güçleri PKK – PYD’ye silah desteği sağlamaktadır. Türkiye, İncirlik Mutabakatı’nı iptal etmelidir. Terör üssü olan İncirlik üssünden PYD ye lojistik destek sağlanmasına izin verilmemelidir. Türkiye artık ABD prangalarını kırmalıdır.

Türkiye, İncirlik'ten YPG'ye destek verilmeyeceğini açıklamıştı. Ancak ABD bunu yalanladı. ABD Dışişleri Bakanlığı, sözcü yardımcısı Mark Toner, Türkiye Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Tanju Bilgiç'in "YPG güçlerine hava desteği verilmesi hususu ABD ile varılan mutabakatımızın unsurlarından biri değildir" açıklamasına rağmen, İncirlik Hava Üssü'nü kullanacak uçakların IŞİD'e karşı savaşan gruplara destek olacağını ve bunların arasında YPG'nin de bulunduğunu açıkladı.

Bakanlık Sözcüsü John Kirby de “Türkiye'deki hava üslerine erişimimiz olması, (YPG’ye) desteğin daha zamanlı ve hatta daha etkili olmasına imkan sağlayacak” şeklindeki ifadeler kullanmıştı. Toner, John Kirby’nin açıklamalarının arkasında durdu ve YPG’ye yardım yapılacağını kabul etti.

Yine resmi temaslar yapmak üzere Türkiye’ye gelen ABD Başkanlık Temsilcisi Yardımcısı Brett McGurk, "PKK bizim için bir terör örgütü. PYD ise bizim hukukumuzda farklı bir statüye sahip" demiştir. "PYD ve YPG Suriye’de DAEŞ’e karşı çok etkili oldular" diyen McGurk, "Biz hava operasyonlarıyla DAEŞ’i bu bölgede zayıflatarak onlara yardım ediyoruz… Bizim Suriye Kürtleriyle işimiz, onların DAEŞ’le savaşı sürdüğü sürece devam edecek" ifadelerini kullandı.

Hürriyet'ten Verda Özer'in konuşan (15 Ağustos 2015) McGurk' “PYD ise bizim hukukumuzda farklı bir statüye sahip. PYD ve YPG Suriye’de DAEŞ’e karşı çok etkili oldular.” diyor.

ABD BAŞKANI OBAMA PYD İÇİN “KARA GÜCÜMÜZ” DİYOR

ABD Başkanı Obama ve onun peşinde Batılı ülkelerin liderleri peş peşe “PYD terör örgütü değil IŞİD’e karşı mücadele veren bir direniş örgütüdür, halkı savunan bir sivil toplum örgütüdür”  demişlerdir.

ABD Başkanı Obama Temmuz başında kurmaylarıyla IŞİD gündemli bir toplantı yapmış, toplantı sonrası basının karşısına geçen Obama, “IŞİD’e karşı karada bir partnerimiz olduğunda sonuç alıyoruz” sözleriyle PKK/PYD’yi işaret etmişti. ABD ve koalisyon güçlerinin hava saldırılarıyla önü açılan taşeron örgütler PKK/PYD, Suriye’de çok önemli stratejik mevziler elde etmiştir. Kimin sayesinde? ABD ve NATO’nun.

ABD Başkanı Obama, Pentagonda yanında ulusal güvenlik kurmayları, ABD Savunma Bakanı Ashton Carter ve ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ile yaptıkları toplantı sonrasında  “ABD’nin Ortadoğu’daki partnerinin PYD olduğunu”  dünya kamuoyuna da açıklamıştır.

ABD Savunma Bakanı, PKK/ PYD destekçisi Ashton Carter, Fransız mevkidaşı Jean-Yves Le Drian ile düzenlediği bir ortak basın toplantısında Suriye’nin kuzeyindeki PKK/PYD güçlerinin önünü açan taktik hamleler yaptıklarını,  “PYD’nin bölgede ABD’nin kara güçleri” olduğunu belirtmiştir.

PKK’nın Suriye kolu olan PYD, küresel emperyalizmin Ortadoğu’daki silahlı eşkiyasıdır. Küresel diktatör ABD PYD’ye verdiği küresel desteği gizlememekte hatta “övünerek” ilan etmektedir. ABD ile PKK/PYD arasındaki küresel ilişki resmen hem Washington hem Pentagon tarafından yapılan açıklamalarla belgelenmiştir.

Wall Street Journal adlı gazete, PKK’nın İran kolu olan PJAK – KODAR mensubu ile bir röportaj yaptı. Ne diyor PJAK’lı: “PJAK, PYD, YPG diye bir şey yok. Hepimiz PKK’lıyız, KCK’lıyız önderimiz Öcalan” diyor.

Sözde müttefikimiz ABD, PKK ile PYD’nin aynı olduklarını bildikleri halde, bölgesel çıkarları gereği PYD – PKK’dan farklı bir yapı diyor. PKK’nın PYD’yi kurduğunu ve onun Suriye’deki uzantısı olduğunu cümle alem biliyor.

PKK, YPG’nin omurgasıdır. Gerçek bu isimler kimseyi yanıltmasın HDP, DBP, DTK, PYD, YPG, PJAK, KODAR vb. alayı PKK’dır.

CIA istasyon şefleri Kandil ve Kobani arasında turlar yapacak, terör örgütü şefleri ile Türkiye’yi ve bölgeyi istikrarsızlaştırmak ve ikinci İsrail için ortak planlar yapacak, ABD özel kuvvetleri, PKK/PYD militanlarını eğitip, Türkiye’ye eylemler yapmaya gönderecek sonra da PYD ile PKK arasında ilişki yok diyecekler… Amerikalı şerefsizler yalan söylemeyi iyi bilirler.

İngiltere'de yayınlanan Daily Telegraph gazetesi, PKK liderlerinden Cemil Bayık'la yaptığı röportajdan PKK'nın ABD ile dolaylı kanallar aracılığıyla temasa geçtiğini aktarıyor.

BBC Türkçe'nin çevirisine göre haberde, Bayık'ın "Mesajlar gidip geliyor, toplantılar yapılıyor, mektuplaşmalar var ve bu ilişkinin gelişmesi de olası" sözlerine yer veriliyor.

'PKK Türkiye'yle çatışmaları bitirmek için ABD'yle gizlice görüşüyor' başlığını taşıyan haberde, PKK'nın ABD'nin arabuluculuğuna sıcak baktığı da aktarılıyor.

Alman Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel PKK'nın Kandil'deki liderlerinden Cemil Bayık ile söyleşi yaptı. 24 Ağustos Pazartesi günkü Bir Gün gazetesinde çevirisi yayınlanan söyleşide Bayık, "ABD ile ilişkiniz var mı" sorusuna "var" yanıtını verdi. Bayık, ABD'nin bunu diplomatik nedenlerle yalanladığını iddia ederken, ABD'nin Kürt sorunu için 3. taraf olması gerektiğini de söyledi.

ABD bu haberleri yalanlasa da, stratejik düşmanımız ABD’nin PKK ile 1993’ten beri ilişkisi olduğu belgelerle ortadadır. CIA istasyon şefleri, yıllardır Irak’ın kuzeyine giderek, PKK liderleriyle Erbil’de, Süleymaniye’de ve terör üssü Kandil’de sürekli görüşmektedir.  ABD dışişleri PYD lideri Salih Müslim ile sürekli irtibat halindedir. ABD, PKK/PYD’ye hem lojistik hem siyasal destek vermektedir.

Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan vb. PKK/KCK şefleri, “ABD bizim Ortadoğu da ki en büyük müttefikimiz” açıklamalarını yıllardır boşuna söylemiyorlar.

PKK/PYD’yi Amerikalılar ve batılılar nezdinde sevimli kılan bir yön ve ideoloji vardır. Laik – seküler zihniyet etnik milliyetçiliktir.

Suriye olaylarına PKK zaviyesinden bakan HDP/DBP’li şebekler ile Seküler – ateist – Marksist Türk solcular küresel emperyalizme hizmet etmektedirler.

Küresel büyük şeytan ABD şeytanlık yapmaya devam ediyor. ABD ve Batı emperyalizmi ikiyüzlülüklerini devam ettiriyorlar. Yalan, dolan, entrika, oyun hep bunlardadır. 

ABD’nin ve koalisyon güçlerinin Suriye'de sürdürdüğü bu küresel savaşı kesinlikle IŞİD adlı eli kanlı örgüte karşı yapmadığını İslam dünyası çok iyi biliyor. Bu savaş, katil BAAS rejimine karşı da yapılmıyor. IŞİD üzerinden kurulan bu kirli tuzağı görün! IŞİD bahanesiyle Siyonist İsrail ve işbirlikçi PYD bölgede etkin hale getirilmeye çalışılıyor.

Topraklarımızdaki İncirlik vb. üstlerin ABD ve Haçlı koalisyonunun uçaklarına açılmasına izin verilmesi Türkiye’nin milli güvenliğine tehdittir. IŞİD bahanesiyle masum Suriye halkı bombalanacak zalim Esad ve onun müttefiki işbirlikçi PYD ise korunacaktır.

İslam dünyası kaos içinde Türkiye kesinlikle ABD politikalarına teslim olmamalıdır. ABD Perspektifine bağlı hareket etmemelidir. Türkiye, PYD ve PKK’yı her alanda ve her yerde bitirmeli ve PKK’nın devletleşmesine izin vermemeli. Türkiye, kanton manton dinlemeden Suriye Türkmenlerini güvenlik altına alacak politikaları, planları hayata geçirmelidir. Bölgede 2. İsrail’in oluşmasına engel olunmalıdır.

PKK/PYD VE IŞİD İNGİLİZ TAŞERONUDUR

Alperen Dergisi: Ortadoğu üzerine eserleri, makaleleri olan bir yazar aynı zamanda bir siyaset ve fikir adamısınız. PKK ve IŞİD için İngiliz taşeronu deniliyor. Siz bu konuda neler söylemek istersiniz?

Hakkı Öznur: Yüzyıllık büyük oyun İngilizlerin eseridir. İngiltere, Osmanlı ve onun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti devletinden hep rahatsız olmuş, Türkleri, İngiliz çıkarlarına hep engel olarak görmüşlerdir. Türk – Türkiye düşmanı olan İngilizler coğrafyamızda her zaman PKK/PYD vb. taşeron örgütlerle kaos peşinde kargaşa peşinde koşmuştur. Bu gün Türkiye’ye yönelik küresel oyunun arkasında bölücü ve selefi terörün arkasında İngiltere vardır.  

Askerimiz,  polisimiz terör örgütü PKK’nın hain saldırılarında şehit düştükçe ve PKK saldırıları devam ettikçe İngilizler ellerini ovuşturuyor. İngiliz gazeteleri, PKK/HDP güzellemeleri yapıyor. Niçin? Terör örgütü PKK ile yapılan Oslo görüşmelerinde koordinatör ülke kim? PKK ile MİT arasında Oslo’da yapılan görüşmelerde İngilizlerin hakem olduğu yazıldı çizildi, tekzip bile edilmedi. Stratejik maşa terör örgütü PKK açıkladı: “Dostumuz İngiltere hakemlik yaptı.”

Bakın, artan terör olaylarında ve Suruç patlamasının arkasında İngiliz parmağı olduğu açıkça çok yerde söylenmektedir.

Milletimiz ve kamuoyu şunları konuşuyor: 19 Temmuz, Suruç’tan bir gün önce KCK şefi Cemil Bayık’a ‘Silahlanın ve halk savaşına hazır olun’ açıklamasını hangi ülke, hangi gizli servisler yaptırdı? PKK, KCK’ya devrimci halk savaşını başlatın emrini verenler HDP’ye hangi talimatları verdi? HDP, PKK eylemlerine neden ses çıkarmıyor? Bu soruların cevabını en iyi HDP ve patronu Kandil verebilir.

İngiliz yayın kuruluşu BBC'ye bir mülakat veren KCK örgütünün Yürütme Konseyi eş başkanı Cemil Bayık denen hain Türkiye aleyhine açıklamalarda bulunmuştur.

Cemil Bayık PKK/PYD’nin ABD ve İngiltere sayesinde Suriye ve Irak'ta önemli zaferler elde ettiğini söylemiştir.

Cemil Bayık, "Türkiye IŞİD'e karşı savaştığını söylüyor ama gerçekte PKK ile savaşıyor. PKK'nin IŞİD'e karşı mücadelesini sınırlandırmak için bunu yapıyor. Türkiye IŞİD'i koruyor" sözleriyle İngiliz BBC'den Türkiye'ye yönelik iftiralarını sürdürmüş ve İngiltere’nin PKK/PYD’ye verdiği destekten dolayı memnuniyetlerini ifade etmiştir.

PKK’lısı, PYD’lisi başta İngiliz basını olmak üzere batı basınına Türkiye aleyhine açıklamalar yapmaya devam ediyorlar.

İngiliz BBC 19 Ağustos’ta yayınladığı ‘Fotoğraflarla: PKK savaşçıları IŞİD'le savaşa hazırlanıyor’ başlıklı haberinde, "PKK 30 yıldır Türk hükümetine karşı savaşıyor. Türkiye ve birçok Batılı devlet tarafından terör örgütü olarak görülen PKK, şimdi IŞİD ile savaşta kilit öneme sahip bir oyuncu" ifadelerini kullanarak açıkça PKK propagandası yapmıştır.

Kuzey Irak’taki PKK’nın terör kamplarından birine giren BBC Farsça Servisi muhabiri Jiyar Gol'un çektiği karelere ve fotoğraf altı bilgilere BBC’de geniş yer verilmiştir. Aralarında kadın teröristlerin de olduğu PKK'lıların sözlerine yer verilen haber, BBC televizyonunda da yayınlanmıştır. Özellikle kadın teröristlerle röportaj yapan, onların gündelik yaşamlarından, günlük ihtiyaçlarına kadar birçok konuda konuşan BBC muhabirleri, makyaj, cilt bakımı gibi ihtiyaçlarını karşılayan PKK'lıları da haberleştirerek, PKK'nın "eli kanlı terör örgütü" imajını yok etmek için elinden ne geliyorsa yapmıştır.

Özellikle IŞİD'e karşı mücadele başladığında terör örgütü PKK'yı özgürlük savaşçısı olarak gösterip, terör listesinden çıkarmaya yönelik algı çalışmaları yapan ABD/İsrail ve Batı medyasında, son olarak İngiliz BBC, PKK/KCK güzellemesi yaptı. İngiliz yayın kuruluşu BBC, 37 yıldır terör eylemleri düzenleyen PKK'yı hazırladığı belgesel ile 'masum' göstermeye çalıştı. Özellikle kadın teröristlerle bilinçli olarak röportaj yapan BBC eli kanlı terör örgütü ve kendi devletinin de taşeron olarak kullandığı PKK'yı sivil toplum kuruluşu Özgürlük ve barış mücadelesi veren bir hareket gibi göstermiştir.

Bu yaptıkları yeni değil. Türk düşmanı BBC yıllardır Türkiye aleyhine ülkemizi kötüleyen yayınlar ve haberler yapmaktadır. Bu ilk değil son da olmayacaktır.

Bir kez daha söylüyorum: Atlantik – İngiliz Yahudi destekli HDP/PKK küresel terörizmin uşağıdır!

150 yıldır Ortadoğu’yu karıştıran sınırları, haritaları değiştiren, en köklü, en karanlık, en alçak emperyalist ülkelerden biri olan İngiltere taşeronları olan PKK/PYD ile birlikte IŞİD denen canavara da açık destek vermektedir. İngilizlerin PKK ile ilgili meselede devreye girmeleri, Türkiye’nin lehine değil aleyhinedir milli güvenliğimizin tehlikeye girmesi demektir.

KÜÇÜK ÖCALAN LAKAPLI SALİH MÜSLİM İNGİLİZLERİN ADAMIDIR

 ABD ve İngiltere için Latin Amerika’daki ABD karşıtları derki “Dünyada darbe olmayacak tek yer Amerika’dır. Çünkü orada bir ABD büyükelçiliği yok”  

Coğrafyamızda sinsi master planı uygulanıyor. Planın mimarları ABD/İngiltere ve İsrail.

ABD’nin, İngiliz’in, Yahudi’nin ipiyle Ortadoğu’ya inilmez! İpleri Haçlı – Siyonistlere verirseniz coğrafyamız kan ve gözyaşından kurtulamaz.

İngiliz emperyalizmi açıkça PYD terör örgütüne destek vermektedir. PYD lideri Salih Müslim sürekli Londra’dadır. İngiliz gizli servisi ve İngiliz Dışişleri ile irtibat halindedir. İngilizler, Salih Müslim için “bizim Suriye’deki en önemli adamımız” demekteler.

Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’e konuşan İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Richard Moore, “Eğer PYD ve YPG’nin IŞİD’e karşı savaşta faydasını görmeselerdi, o örgütlere destek vermeyeceklerini” belirterek, “PKK İngiltere’de kanunen bir terörist örgüt. PYD’yi bu şekilde görmüyoruz” dedi.

Türkiye’de 1,5 yıldır görevde olan İngiliz Büyükelçi, “Biz PYD’ye zaman zaman siyasi danışmalar çerçevesinde kendileriyle görüşüyoruz” demiştir. Türkiye’de yürütülen PKK açılımına destek verdiklerini itiraf etmiştir. İngiliz diplomatlar istihbarat elemanları PYD vb. taşeron örgütlerle görüşüyor,

Sultan İkinci Abdülhamid Han “Nereye baksam İngiliz oyunu karşımıza çıkıyor. Her taşın altından İngilizler çıkıyor.” demiştir. Ulu Hakan’ın 115 yıl önce söyledikleri bugün bile geçerliliğini koruyor. İngilizlerin, Siyonistlerin neden Abdülhamit Han’ı sevmedikleri belli. Çünkü büyük bir devlet ve siyaset adamı olan Abdülhamit Han 33 yıllık devlet yönetiminde İngiliz ve Yahudi oyununu, kahpeliğini görmüş ve onların Türk düşmanı olduklarını çok iyi biliyordu. Hep emperyalistlerle, Siyonistler’le mücadele etti.

Ne olursa olsun topraklarımızda gerçekleşen bütün terör eylemleri, provokasyonlar, senaryolar ABD ve Batı emperyalizminin kankası, terör rejimi İsrail’in, mezhepçi İran ve Suriye’nin işine gelir. Genel anlamda da küresel proje BOP’a hizmet eder. 

İKİNCİ İSRAİL’İN KUZEY NOKTASI KOBANİ’DİR

Alperen Dergisi: Siz yıllar önce kaleme aldığınız, sahasında çok önemli bir eser olan, hala kaynak eser olarak faydalanılan, “Cahşların Savaşı” adlı kitabın yazarısınız. İşbirlikçi Kürt hareketlerini,  Barzani ailesini, I – KDP, KYB vb. küresel emperyalizmin taşeronlarını eserinizde belgelerle ortaya koydunuz. Emperyalizmin Ortadoğu’daki oyunlarını yine olaylarla, belgelerle kitabınızda anlattınız. Terör rejimi İsrail ile işbirlikçi Kürt gruplar arasındaki siyasi ilişkileri, bağlantıları tarihleriyle birlikte net bir şekilde, “Cahşların Savaşı” adlı muhteşem eserinizde bahsettiniz. Peki hocam sizce Kobani, İsrail için neden önemli?

Hakkı Öznur: Siyonist terör rejimi İsrail 1950’lerden beri Ortadoğu’daki işbirlikçi Kürt hareketlerle yakından ilgilidir. Başta Barzani ailesi olmak üzere, uydusu Kürt örgütlere, partilere her zaman silah, para, vb. lojistik destek sağlamıştır. Mossad, dün olduğu gibi bugün de peşmergeleri eğitmektedir. Mossad’ın PKK/KCK ile de çok yakın ilişkisi vardır. PKK’nın önemli isimlerinden Murat Karayılan “İsrail bizim hem dostumuz hem müttefikimiz” demiştir. PYD lideri Salih Müslim’in de İsrail gizli servisi ile ilişkisi vardır.

İsrail ve İngiliz gizli servisi PKK/PYD’ye açıkça her türlü desteği vermektedir. İsrail gizli servisi Irak’ın kuzeyinden ve PYD’nin Suriye’de hakim olduğu yerlerden çıkmamaktadır.

Yine şunu vurgulamakta büyük fayda vardır: PYD = PKK’dır. PKK’dan ayrı bir yapı değildir. Büyük İsrail Projesi’nin kuzey noktası Kobani'dir. Terör rejimi İsrail onun için Kobani'ye önem veriyor. PYD ve PKK gibi maşalarını destekliyor.

Küresel bir terör holdingi olan PKK asla silah bırakmaz ve ona dış güçler de bıraktırmaz. PKK silahlı güçlerinin bir bölümünü Suriye’de kanton ilan ettiği 3 bölgeye aktardı. “Silahlara veda” söylemi hikayedir. PKK’nın ağır silahları ve asıl savaşçı grubu ise Kandil Dağı’nda vb. yerlerde silahlı olmaya devam edecek.

PKK/PYD, Ortadoğu’da ABD ve koalisyon güçleri tarafından himaye edilmektedir. Kobani mevzuunda da görüldüğü gibi ABD, NATO, AB ülkeleri terör örgütleri olan PYD/PKK’ya silah yardımında bulunmuştur.

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı Mark Toner, aralarında YPG'nin de olduğu IŞİD ile mücadele eden gruplara ateş açılmaması veya taciz edilmemesini Türkiye'ye açık bir şekilde ilettiklerini, Türkiye'nin de bunu kabul ettiğini iddia etmiştir. ABD ve NATO TSK’nın PKK/PYD’ye yönelik operasyonlarından açıkça rahatsız olmuştur.

IŞİD bahane edilerek NATO silahları, Mehmetçik katilleri olan bebek katilleri olan bölücü teröristlere verilmiştir. ABD’nin beslemesi PYD’ye Kobani için yaptığı silah yardımının Diyarbakır’da, Bingöl’de, Mardin’de, Şemdinli’de, Yüksekova’da, Ceylanpınar’da PKK/PYD kurşunu olarak döndüğünü görmüyor musunuz?

Yeri gelmişken şunu da söyleyim: ABD uydusu I-KBY’nin Washington Temsilciliği, Irak’ın kuzeyinde hizmet veren efendileri Amerikalılar için bir onur! etkinliği düzenledi. Törene katılan ve bir dönem Irak’taki ABD Ordusu’nu komuta eden ABD eski Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) Başkanı ve Türk düşmanı General David Petraeus, “Şüphesiz Kürtler’in dağlar dışında da dostları vardır” demiştir.

Yine Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Kongresi üyesi Robn Chalingo da, işbirlikçileri olan peşmerge güçlerinin Ortadoğu’daki en etkin güçlerden biri olduğunu düşündüklerini ifade etmiştir.

Irak’ın kuzeyinde uçuşa yasak bölgenin oluşturulmasına katkısı olan General Jim Jones ise, ABD hava ve deniz kuvvetleri askerlerinin işbirlikçileri olan peşmergeyi hiç unutmadığını söylemiştir.

General Jones, Kürtlerin en iyi dostları olduğunu bildiklerini ifade ederek, 'İlk gün hissettiğimiz gibi şimdi de o dostluğu hissediyoruz' demiştir.

ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri, IŞİD’e karşı savaşta askeri yardımların yanı sıra havadan da peşmerge güçlerine destek veriyor.

Irak harekatında 101. Hava İndirme Tümen Komutanlığı görevinde bulunan Korgeneral Petraeus denilen alçak, Süleymaniye'de Türk askerlerinin başına ABD askerleri tarafından çuval geçirildiği dönemde, ABD'nin bölge komutanıydı.



TÜRKİYE’Yİ İSTİKARSIZLAŞTIRMAK İSTEYEN KÜRESEL PLANLARIN ARKASINDA ABD/BATI, İSRAİL – KAPİTALİST ENTERNASYONAL VAR

Alperen Dergisi: Yine her gün şehitler veriyoruz. “Çözüm süreci ile analar ağlamayacak” diyorlardı. Ama analarımız her gün ağlıyor.  Her eve ateş düşüyor. Terör ve Ortadoğu uzmanı olan fikirlerine tahlillerine önem verilen çok önemli bir araştırmacı – yazar olarak sizce düğmeye kimler bastı?

Hakkı Öznur: Düğmeye dış güçlerin bastığını herkes biliyor. Bu yeni bir basma değil. Zaten Türkiye’den pis ellerini, kirli ellerini çekmiş değiller. 1947 yılından beri, tek amaçları, Türkiye’yi sömürgeleri altına almak, kendi çıkarları için Ortadoğu’da kullanmak, ABD/Batı ittifakının dışına çıkmaması. ABD ve Batı emperyalizmi Türkiye’yi bölgede “ileri karakolları, jandarmaları” gibi görüyor. Bu işbirlikçilik durumundan çıkmaması için, Türkiye’nin hep kaos içinde olmasını istiyorlar. Soğuk savaş döneminden günümüze devam eden terör olaylarının ve diğer meselelerin arkasında, küresel emperyalizm vardır. Kapitalist Enternasyonal vardır.  

ABD ÖZEL KUVVETLERİ ASKERİMİZİ, POLİSİMİZİ ŞEHİT EDEN PKK MENSUPLARINI SURİYE VE IRAK’TA EĞİTMEKTEDİR

Alperen Dergisi: Askerimizi polisimizi şehit eden vatan haini teröristlerin Suriye’den geldiği ortaya çıktı.

Hakkı Öznur: Evet doğrudur. Suruç patlamasının hemen ardından 22 Temmuz günü Urfa Ceylanpınar’da 2 polis memurunun şehit edildiği terör eylemini kendilerini “Apocu Fedai Timi” olarak adlandırılan ekip yapmıştır. Daha sonra bu hainler, Ceylanpınar’ın hemen karşısındaki Suriye’nin Resulayn kasabasına kaçmışlardır.

Yine 31 Temmuz günü Adana Pozantı’da 2 polisimizi şehit eden PKK’lı teröristler Türkiye’ye Suriye’nin kuzeyindeki PYD bölgesinden sızmıştır. Pozantı da çıkan çatışmada öldürülen PKK’lıların PYD’nin hakimiyeti arlındaki bölgeden geldiği ortaya çıkmıştır.

31 Temmuz’da Pozantı İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne saldıran grubun, terör örgütünün Amanos Dağları’ndaki elemanları olduğu tespit edildi. Örgütün infaz ve suikastlar için özel eğitim verdiği elemanları olduğu ortaya çıktı.

ABD Özel Kuvvetleri ‘Delta Force’ Şengal’de, Kandil’de, Suriye’de PKK/PYD mensuplarına askeri eğitim veriyor. PKK/PYD şehir savaşı, “Devrimci Halk Savaşı” dediği silahlı mücadele tekniklerini, ABD’nin özel savaş birlik mensubu olan özel elemanlarından öğreniyor.

ABD ve koalisyon güçlerinin vatandaşları PKK/PYD saflarında savaşıyor. Birçok "Eski Black Water" askeri PKK uzantısı terör örgütü YPG saflarında IŞİD'e karşı Suriye'de savaşıyor.

ABD derin devleti ile bağlantılı Black Water, bünyesinde paralı ve özel eğitimli askerleri barındıran özel güvenlik şirketi. Şirket Amerika nerede savaşa giriyorsa orada paramiliter faaliyetler gösteriyor. Bu karanlık şirket ismini ilk olarak İkinci Körfez Savaşı'nda duyurmuştu.

CIA ve Pentagon ile bağlantılı o şirketin yüzlerce karanlık, katil askeri şimdi Suriye'de PYD’nin silahlı örgütü YPG ile omuz omuza ve ortak operasyonlara katılmaktadır. 

Esad rejiminden destek alan PYD önce 24 Temmuz 2012 tarihinde “Asayiş Güçleri” adlı yapıyı kurdu, ardından Kanton yapılanmasına geçildikten ‘Öz Savunma Güçleri’ adını aldı.

Kanton yapılanmasına paralel olarak zorunlu eğitim kampları oluşturuldu. Ardından, Kandil askeri eğitim için Türkiye’den çok sayıda PKK yandaşını Suriye’ye gönderdi.

MLKP, MLSPB- Devrim Cephesi, TİKKO, Acilciler, Devrimci Karargah vb. başka örgütler de üyelerini bu kamplara göndererek askeri eğitimden geçirdi.

AVRUPA GLADYOSU ALEVİ – SÜNNİ ÇATIŞMASI ÇIKARMAK İSTİYOR

Alperen Dergisi: “Türkiye 90’lara döndürülmek isteniyor.” deniliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Hakkı Öznur: Küresel emperyalistler, kan baronları, silah baronları 90’lardan hatta 1980 öncesinden daha beter, daha kaoslu daha fazla kan gölüne dönen ve iç savaşı yaşayan bir Türkiye istiyor. Türkiye’nin huzur ve barış içinde olmasını istemiyorlar.

ABD ve İsrail ile birlikte Almanya ve İngiltere’de Türkiye’nin iç savaşa sürüklenmesi için mezhep çatışmalarını körükleyip destek vermeye devam ediyor. 12 Eylül 1980 öncesi Malatya, Sivas, Kahramanmaraş, Çorum 12 Eylül sonrası, “örtülü darbe” süreci dediğimiz 1993 yılında Sivas ve Başbağlar’da, 1995 Mart’ında,  Gazi Mahallesi’nde yaşananlar Türkiye’yi kaosa ve toplumsal çatışmalara sürükleyen küresel oyunların yenilerini hayata geçirmek için büyük çaba gösteriyorlar.

Etnik ve mezhep savaşlarının topraklarımız sıçramasını isteyen pek çok ülkenin istihbarat servisleri PKK, MLKP, DHKP – C, MKP, TİKKO, MLSPB, Devrimci Karargah vb. taşeron örgütleri kullanmaktadır.

Mısır’da paramiliter Baltacılar, Suriye’de Faşist Esad’ın Şebbihaları gibi sokakları kan gölüne çeviren PKK/HDP’li çeteler Türk – Kürt, derin sol örgütler de Alevi – Sünni çatışması çıkarmak istiyor.

Geçmişten günümüze orduyu müdahaleye kışkırtan, demokrasi dışı arayışlarda bulunan karanlık çevreler şimdi HDP/PKK’nın arkasına saklanarak Türkiye’yi büyük kaoslara sürüklemek istiyorlar. 68’li yıllarda (9 Mart 1971 MDD’ci Sol darbe hazırlığı) 28 Şubat sürecinde, 27 Nisan e – muhtıra sürecinde, askeri kışlasından çıkarıp “Orduyu göreve” çağıran bürokratik oligarşi – Tekelci sermaye ve tekelci medya bugün “PKK/KCK eylemlere devam –Eylemler durmasın, daha fazla kan dökün. Göreviniz iç savaş tahrikçiliğidir.” diyerek örgütten çıkarları için medet ummaktalar. Merkez medya HDP/PKK güzellemeleri yaparak PKK eylemlerine arka çıkmakta ve PKK’yı himaye altına almış vaziyettedir. Dış güçler ve Statüko Türkiye’nin hızla askeri darbe dönemlerine gitmesini istiyor, militarist ve anti demokratik bir rejimi düşlüyorlar.

Son Suruç patlaması kimin eseri? Suruç'taki patlamayla ilgili zihinleri meşgul eden istifhamlar var. Kuşkular var. Canlı bomba, olay yerinde öldü ama onu azmettirenler, destek olanlar, bu eyleme karar verenleri bilmiyoruz; belki de hiç bilemeyeceğiz. Fatura hemen IŞİD'e kesildi. IŞİD burada olsa olsa ancak maşadır. Olayın arkasına, patlamayla ne hedeflendi ona bakılmalı.

PKK/HDP, IŞİD diyor. Ama taşeron örgüt IŞİD bu eylemle ilgili bir açıklama yapmadı. Irak’ı, Suriye’yi kana bulayan IŞİD bu tür hunharca eylemler yapmaz mı? Yapar. Hatta daha büyüklerini, daha hunharca olanlarını acımasızca yapmıştır. Ve bunları da sosyal medyada yayınlamıştır. IŞİD vahşi eylemler yapmaya da devam ediyor. Bu kan manyağı, sapkın terör örgütü yaptığı kanlı eylemleri açıkça savunuyor da. IŞİD’in canlı bomba kapasitesinin çok yüksek oluğu bilinen bir gerçek. Ancak, Suruç patlamasıyla ilgili “IŞİD da yapabilir” ve “IŞİD gösterip Türkiye’yi kaosa sürüklemek isteyen küresel şer odakları ve onların stratejik maşaları da yapmış olabilir” diyen yaygın bir kanaat de var.

Suruç patlamasından ölenlerin kimliklerine, kökenlerine ve ideolojilerine bakın. Genelde Alevi ve Türk Sol örgütlerine mensuplar. Suruç'u planlayanlar Türk – Kürt çatışmasının yanında Alevi – Sünni çatışması da hedeflemişlerdir.

Türkiye'nin her yerinde Alevi kesimlerin sokağa dökülüp kitlesel provokasyonların oluşmasını beklemişlerdir. 12 Eylül öncesi, 93 Süreci (Madımak – Başbağlar) yine 1995 yılında Mart ayı – Gazi olayları gibi derin sol örgütlerin sokağa çıkıp eylemlerle ülkeyi büyük kaoslara sürüklemesini arzu etmişlerdir.

Suruç patlamasında bölgede hiçbir HDP'li yöneticinin milletvekilinin olmaması soru işaretlerine sebep olmuştur. Bir gün önce orada HDP mitingine katılan HDP Eş Başkanı Figen Yüksekdağ bağlı olduğu MLKP adlı terör örgütünün uzantısı SGDF’nin Suruç toplantısına niye katılmamış? Gelmesi bekleniyormuş. Son anda iptal edilmiş. Neden gitmediğinin cevabını hala vermiyor. Ne HDP şefleri ne oraya o gençleri götüren Sol örgütün kızıl şefleri orada yoktular. 33 kişi pisipisine öldüler, ölüme gönderildiler.

KÜRESEL ORGANİZELİ TERÖR SALDIRILARI SİYASİ MÜHENDİSLİK ÜRÜNÜDÜR

Her gün şehitler veriyoruz. 22 Temmuz günü Urfa Ceylanpınar’da görevli polis memurları Feyyaz Yumuşak ve Okan Acar birlikte kaldıkları evde uyurken, PKK militanları tarafından enselerinden vurularak şehit edilmişlerdir. 23 Temmuz günü Diyarbakır'da trafik kazasıyla ilgili tutanak tutarken PKK tarafından kurulan pusuda polis memuru Tansu Aydın kahpece şehit edilmiştir.

26 Temmuz günü İstanbul Gazi mahallesinde polis memuru Fatih Sivri terör örgütü tarafından şehit edilmiştir.

Yine Diyarbakır’da 30 Temmuz günü devriye görevi yapan polis memuru Mehmet Uyar, PKK tarafından haince bir saldırıyla şehit edilmiştir.

31 Temmuz günü Adana'nın Pozantı İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne saldıran terör örgütü PKK, İsa İpek ve Serdar Kazar adlı iki kahraman polisimizi şehit etti. İki polisimiz teröristlerle silahlarındaki son kurşunları bitinceye kadar çatışarak şehadet mertebesine ulaştılar.

Yine 7 Ağustos günü Şırnak'ın Cizre ilçesinde terörist grubun polis zırhlı aracına düzenlediği roket atarlı saldırıda 1 polisimiz şehit oldu, 3 polisimiz yaralandı. Roket mermisinin isabet ettiği zırhlı araçta bulunan 22 yaşındaki Salih Hüseyin Parça adlı yiğit polis memurumuz şehit düştü.

8 Ağustos günü Şırnak’ın Silopi ilçesinde PKK’nın gençlik yapılanması YDG – H militanlarının açtığı ateş sonucunda 24 yaşındaki, aslan gibi vatan evladı Muhammed Onur Demir adlı polisimiz şehit düşmüştür.

Yine 8 Ağustos günü Mardin’in Midyat ilçesinde devriye görevi yapan polislerimize saldıran terör örgütü Abdullah Ümit Sercan adlı kahraman vatan evladını şehit etmiştir.

Şırnak’ta yine üzücü haberler gelmiş, 10 Ağustos günü Şırnak'ın Silopi ilçesinde Abdullah Ümit Sercan adlı polisimiz şehit olduğu, mahalleye giden polis zırhlı aracına, PKK'lılar yola tuzaklanan mayınla saldırı düzenlemişler, bu hain saldırıda araçta bulunan 4 Özel Harekat Polisi, yiğit vatan evlatlarımız şehit düşmüştür.

Saldırıda özel hareket mensubu olan Resul Kayaoğlu, Yahya Mertcan, Savaş Akyol ve Şahin Polat Aydın adlı yiğit vatan evlatları, hain pusuda şehit düşmüştür.

Şırnak’ta 4 aslanımızı şehit verdiğimiz gün yine başka bir terör örgütü olan DHKP – C, 10 Ağustos günü Sultanbeyli İlçesi Fatih Polis Merkezi Amirliği'ne bomba yüklü bir araçla terör saldırısı gerçekleştirmiştir. Saldırı neticesinde polis merkez amirliğinde görevli polis memurlarımız ve vatandaşlarımız hafif şekilde yaralanmıştır.

Aynı polis merkezine yönelik saldırı nedeniyle sabah saatlerinde olay yerinde tedbir alan ve inceleme yapan polis ekiplerine ikinci bir silahlı saldırı düzenlenmiştir. Yapılan bu ikinci saldırı neticesinde Bomba İmha ve İnceleme Şube Müdürü Beyazıt Çeken ağır yaralanmış, kaldırıldığı hastanede tüm müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur.

Yine 15 Ağustos günü Hakkari Şemdinli’de, Başkomiser Ahmet Çamur adlı yiğit polisimiz, PKK’lı hainlerin uzun namlulu silahlarla açtığı ateş sonucu şehadet mertebesine ulaşmıştır.

Yine 23 Ağustos 2105 günü Mardin’in Nusaybin ilçesinde polis memuru Yakup Mete evine giderken. PKK’lı alçaklarca kahpece şehit edilmiştir.

26 Ağustos günü Mardin’de devriye görevi yapan zırhlı aracın devrilmesi sonucu özel hareket mensubu polisimiz Oktay Uçar şehit düşmüştür.

Polislerimiz gibi kahraman Mehmetçiklerimiz, askerlerimiz de hain, kızıl pusularda şehit düşmeye devam ediyor.

20 Temmuz günü Adıyaman’da jandarmaya uzun namlulu silahlarla ateş açan terör örgütü, 22 yaşındaki Uzman Onbaşı Müsellim Ünal’ı şehit etmiştir. PKK askerimizi polisimizi şehit ederken bir başka taşeron örgüt IŞİD de 23 Temmuz günü Kilis’in Elbeyli ilçesinde devriye görevi yapan askerlerimize ateş açmış, açılan ateş sonucu Astsubay Mehmet Yalçın Nane şehit düşmüştür.

25 Temmuz günü Diyarbakır'da düzenlenen saldırıda Jandarma Kıdemli Başçavuş İsmail Yavuz ve Uzman Jandarma Çavuş Mehmet Koçak PKK’lı hainler tarafından şehit edilmiştir.

Cinayet şebekesi, mürted örgüt PKK’nın hunharca işlediği cinayetler 27 – 28 Temmuz tarihleri arasında da devam etmiştir. PKK terör örgütü 27 Temmuz günü Malazgirt ilçe jandarma komutanı, bir vatan arslanı, kahramanı olan Binbaşı Arslan Kulaksız’ı ailesinin yanında şehit etmiştir. Bir gün sonra ise Şemdinli merkezinde uzman çavuş Ziya Sarpkaya’yı kalleşce, kahpece bir saldırı ile şehit etmiştir.

30 Temmuz günü Kara Kuvvetleri 6’ncı Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı’na (Şırnak/Akçay) ait Görmeç ve Seslice Üs Bölgelerine izinden dönen personeli götürmek üzere planlanan konvoyun yol emniyetini almak için görevlendirilen askerlerimize, bölücü terör örgütü mensubu teröristler tarafından yapılan saldırı neticesinde;  Üsteğmen İbrahim Tanrıverdi, Oğuz Kaan Kandemir, Hamza Yıldırım adlı askerlerimiz şehit olmuştur.

1 Ağustos günü Kars’ın Kağızman ilçesi Karakurt mevkiinde PKK'lıların araç yakması ardından trafiğe kapatılan yolda mayına basan Uzman Çavuş Ali Gökçe adlı vatan evladı şehit oldu. 1 Ağustos günü Mardin’in Midyat ilçesi Düzoba Köyü mevkiinde petrol boru hattı bölgesinde muhtemel saldırıları engelleme görevi için devriye yapan askerlerimize bölücü terör örgütü mensubu teröristlerce yere döşenmiş el yapımı patlayıcının patlatılması sonucu, 20 yaşındaki Jandarma Komando Er Barış Akkabak şehit düşmüştür.

Ağustos gecesi terör örgütü PKK, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesine bağlı Karabulak Jandarma Karakolu'na 2 ton patlayıcı yüklü traktörle intihar saldırısı düzenledi. Saldırıda karakolda görevli erler Medet Mat ve Mansur Cengiz şehit düştü. 31 askerimiz ağır yaralandı.

4 Ağustos tarihinde Şırnak merkeze bağlı Milli Jandarma Karakolu'nda görevli askerler ile köy korucularına pusu kuran PKK'lı teröristler yola önceden koydukları patlayıcıyı infilak ettirdi, ardından roketatar ve uzun namlulu silahlarla ateş açtı. Çıkan çatışmada, teröristlerin açtığı ateşle Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Acar ile Jandarma Er Abdulkadir Pektaş şehit düşmüştür.

Yine 4 Ağustos günü Şırnak’ın Silopi ilçesinde Tugay Komutanlığı bahçesindeki nöbet kulesine el yapımı parça tesirli bombayla yapılan PKK saldırısında nöbet tutan askerlerimizden Abdulhalit Aras şehit düşmüştür.

7 Ağustos günü Ağrı'nın Doğubayazıt ile Van'ın Çaldıran ilçelerini birbirine bağlayan karayolunda araçları yakan PKK'lı teröristler, çatışma sırasında jandarma uzman onbaşı Muhammed Oruç’u şehit etmişlerdir.

10 Ağustos tarihinde Şırnak'ın Beytüşşebap İlçesi'nde Sikorsky helikoptere PKK'lı teröristler tarafından roketar ve doçka uçaksavar silahıyla yapılan hain saldırıda Doğan Acar adlı vatan evladı, kahraman askerimiz şehit düşmüştür.

11 Ağustos günü Şırnak – Güçlükonak karayolu Gabar Dağı eteklerinde bulunan 6. Motorlu Piyade Tugay Komutanlığı'na bağlı Akdizgin Karakolu’na saldıran PKK’lı teröristler Barış Aybek adlı vatan evladını şehit etmiştir.

12 Ağustos günü Diyarbakır'daki Özekli Jandarma Karakolu'na saldırı düzenleyen terör örgütü PKK Uzman Çavuşumuz Fatih Gökçen’i şehit etmiştir. Aziz şehidimiz Gökçen Osmaniye’nin 218’inci şehididir.

13 Ağustos günü Bingöl'ün Genç ilçesinde demiryoluna terör örgütü PKK tarafından yerleştirilen el yapımı patlayıcının uzaktan kumanda ile patlatılması sonucu Jandarma Uzman Çavuş Veli Ateş şehit düşmüştür.

14 Ağustos 2015 tarihinde Hakkâri ili Yüksekova Dağlıca bölgesinde operasyon halindeki askeri birliklerimize bölücü terör örgütü mensubu bir grup terörist tarafından roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırıda bulunulmuştur. Kahraman askerlerimiz PKK’lı hainlere anında karşılık vermiş, ancak saldırıda Astsubay Üstçavuş Durmuş Taştiken, Uzman Çavuş Yasin Gencer, Uzman Çavuş İbrahim Taş gibi yiğit vatan evlatları şehit olmuştur. Biri ağır olmak üzere altı kahraman askerimiz yaralanmıştır. Ağır yaralı askerimiz Uzman Çavuş Mustafa Kemal Özata 14 gün sonra yaşam mücadelesini kaybedip şehit olmuştur. Şehitlerimiz, kahramanlar taburu Efe taburuna mensuplardı.

Dağlıca’dan sonra üç şehit haberi de Bingöl’den gelmiştir. 15 Ağustos günü Bingöl Karlıova Hacılar köyü mevkiinde PKK’lı teröristlerin yol kapatmasına müdahaleye giden Jandarma Özel Harekat unsurlarının araçlarından birinin geçişi esnasında önceden yola döşenmiş uzaktan kumandalı bombanın patlaması sonucu Astsubay Muhammed Gürlek, Uzman Çavuş Musa Saydam ve Uzman Çavuş Haşim Dirik şehit olmuştur.  PKK’lı alçaklar her yerde pusu kurmaya haince saldırmaya devam ediyorlar.

Yine 16 Ağustos Pazar günü Kars'ın Kağızman ve Digor ilçeleri arasındaki Votankale mevkiinde PKK'lı teröristlerce yola döşenen mayının patlaması sonucu astsubay başçavuş Nurettin Öztürk şehit düşmüştür

18 Ağustos Salı günü Diyarbakır'ın Lice İlçesi kırsalında, Jandarma Özel Harekat timleri ile Diyarbakır – Bingöl karayolunu ulaşıma kapatan PKK'lılar arasında sabah saatlerinde çıkan çatışmada Uzman Çavuş Muhammed Tufan şehit düşmüştür.

Yine o çatışmada yaralanan kahraman askerimiz, vatan evladı, genç bir teğmenimiz Jandarma Teğmen Hubeyip Turan da şehadet mertebesine ulaşmıştır.  2 askerimizin şehit düştüğü çatışmalar gece saatlerinde de devam etmiş, saat 21.00 sıralarında yine aynı bölgedeki çatışmada, bölgede süren operasyonlarda Jandarma Astsubay Metin Aydemir, Uzman Onbaşı Latif Adıgüzel de şehit düşmüştür.

Yine hain pusu: 8 şehit. 19 Ağustos 2015 tarihinde saat 14.10 sularında Siirt – Pervari yol emniyeti için görevlendirilen unsurlarımıza bölücü terör örgütü mensubu teröristler tarafından, daha önceden yol kenarına yerleştirilen el yapımı patlayıcı patlatılmıştır. Patlama sonucunda kahraman sekiz personelimiz şehit olmuştur.

Şirvan ve Pervari ilçeleri arasındaki hain pusuda Uzman Çavuş Hakan Aktürk, Uzman Çavuş Ferdi Gerekli, Uzman Çavuş Barış Akan, Uzman Çavuş Bahadır Aydın, erler Ömer Erüstün, Recep Bekçi, M. Ali Barkın ve Emre Kaan Arlı şehit düşmüştür.

Bölücü terör örgütü mensupları tarafından, 22 Ağustos akşamı Şırnak Beytüşşebap Ayvalık Jandarma Karakoluna roketatar ve uzun namlulu silahlarla yapılan hain saldırıda kahraman vatan evladı Osmaniyeli, Yüzbaşı Ali Alkan, müdahalelere rağmen kurtarılamayarak şehit olmuştur.

PKK’lı vatan hainleri 23 Ağustos günü Diyarbakır’ın Kulp ilçesindeki hidroelektrik santralinin güvenliğini sağlayan askerlerimize ateş açmış Kırşehirli yiğit vatan evladı onbaşı Mehmet Karayı hain saldırıda şehit etmiştir.

25 Ağustos günü Hakkari’ye bağlı Şemdinli ilçesinde hainlerin yola yerleştirdiği mayının patlaması sonucu Astsubay Üstçavuş Kenan Ceylan ile onbaşı Ahmet Bıçakçı adlı kahraman vatan evlatlarımız şehit düşmüştür.

İnsanlıktan nasibini almamış caniler tarafından adice ve kalleşçe gerçekleştirilen eylemlerde 38 günde bölücü teröre 64 şehit verdik. Askerimiz, polisimiz, korucumuz hain pusularda şehit düştü.

PKK açılımı yüzünden asker ve polislerimiz ile birlikte 16 korucu da PKK açılımının başladığı o günden bugüne kanlı örgüt tarafından şehit edilmiştir.

Milletimizin arslan gibi evlatları emperyalizmin uşağı olan terör örgütleri tarafından hain saldırılar neticesinde şehit düşmeye devam ediyor.

PKK 6 – 8 KOBANİ PROVOKASYONLARINI BAŞLATTIĞI GİBİ GENEL AYAKLANMA STRATEJİSİNİN DEVAMINI UYGULAMAYA ÇALIŞIYOR

Alperen Dergisi: PKK cinayetleri Kobani olayları sırasında açıkça görülmedi mi? PKK kan dökmeye 7 Haziran 2105 seçimleri sonrası başlamadı ki.

Hakkı Öznur: Çok doğru söylüyorsunuz. PKK geçen seneden beri cinayetler işlemeye, kan dökmeye devam ediyor.

Yüksekova’da PKK açılımının başladığı süreçten itibaren birçok polis ve askerimiz hain pusularda şehit edilmiştir. 24 Mayıs 2009 tarihinde polis memuru Metin Batak, 24 Nisan 2010 Yalçın Bozok, 14 Temmuz 2010 tarihinde uzman çavuş Yasin Ak, Durdu Çapar adlı iki askerimiz, 5 Temmuz 2011 tarihinde uzman çavuşlar Yahya Karakaya, Murat Kozanoğlu terör örgütü PKK’nın militanları tarafından hain pusularda şehit düşmüşlerdir.

Yüksekova – Diyarbakır hattında cinayetler devam etmektedir. HDP kışkırtması ile geçen sene 6 Ekim günü başlayan 1 hafta devam eden 'Kobani' gösterileri sırasında Bingöl’de hasar gören iş yerlerini gezen şehir merkezinde incelemelerde bulunan Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Türker, İl Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin, Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu ve koruma polisi Uğur Adlı saldırıya uğramıştı. 9 Ekim'de meydana gelen hain saldırıda Emniyet Müdürü Türker ve koruma polisi Adlı ağır yaralanmış, Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ve Başkomiser Hüseyin Hatipoğlu da şehit olmuştur.

Bölücü terör örgütü mensubu silahlı üç terörist tarafından; 25 Ekim 2014 günü saat 16.00'da, Hakkâri İli Yüksekova İlçe Merkezinde düzenlenen silahlı saldırı sonucu, bir Uzman Jandarma Çavuş ve iki Jandarma er şehit olmuştur.

29 Ekim günü Diyarbakır Merkez Bağlar ilçesi Körhat 70. Sokaktaki semt pazarında eşi ile pazar alışverişi yaparken yüzü maskeli 2 PKK’lı teröristin saldırısına uğrayan Diyarbakır 8'inci Ana Jet Üssü Komutanlığına bağlı Muharip Hava Kuvveti ve Hava Füze Savunma Komutanlığı'nda görevli Astsubay Üstçavuş Nejdet Aydoğdu, kaldırıldığı hastanede şehit olmuştur.

Diyarbakır’da 2 polis memurumuz, geçen sene Ağustos ayında Diyarbakır’da şehit edilmişti. Diyarbakır iki günde iki polis suikastıyla sarsılmıştı. Polis memuru Osman Bal’ın katledilmesinden bir gün sonra istihbaratçı Ali Kızıloğlu yine evinin önünde arkadan yaklaşan yüzleri kapalı PKK çeteleri tarafından şehit edildi. Van’da yine Tuncay Akyüz polis memuru yine arkadan kalleşçe sıkılan kurşunlarla şehit olmuştu.

YÜKSEKOVA – DİYARBAKIR HATTINDA SUİKASTLER DEVAM EDİYOR

Yüksekova’da PKK açılımının başladığı süreçten itibaren birçok polis ve askerimiz hain pusularda şehit edilmiştir. Yüksekova – Diyarbakır hattındaki cinayetler şimdi Urfa’da, İstanbul’da olduğu gibi bütün Türkiye’ye yayılmaya çalışılmaktadır.

Hakkari’de, Diyarbakır’da, Şırnak’ta, Urfa’da, Mardin’de, Bingöl’de, Van’da, Ağrı’da, Siirt’te, Muş’ta vb. yerlerde askerlerimiz, polislerimiz, korucularımız PKK terör örgütü tarafından hain tuzaklarda şehit ediliyor.

Terör örgütü PKK’nın gençlik yapılanması YDG – H bölgede asker ve polislerle ilgili keşif çalışması yapıyor. Kapı kapı gezen PKK ölüm fişlemeleri yapıyor. HDP/DBP’li belediyeler ve PKK kontrolündeki yapılar şehir ve ilçe merkezlerinde oturan asker ve polislerin adreslerini tespit ediyor. Onlara yönelik suikast ve eylem planları hazırlıyorlar. Suikast amaçlı keşif çalışmalarını bölgede artık rahatlıkla yapıyorlar.

Hakkari, Diyarbakır, Bingöl, Şırnak, Van ve Şanlıurfa’da meydana gelen suikastler PKK’nın bu keşif çalışmaları sonucu olmuştur.

ABD ve NATO’nun emrindeki stratejik piyon PKK şehirlerde ilçelerde gerçekleştirdiği asker ve polis suikastlarıyla devlet görevlilerini sokağa çıkartmak istemiyor. Güvenlik güçlerini görev yapamaz hale getirmek istiyor. Terör örgütü, “devlete bölge bizden sorulur” mesajı veriyor. Terör örgütünün ele başısı İmralı’dan “Gever” dediği Yüksekova ile ilgili “Gever halkının direnişini selamlıyoruz. Kürt halkının özgürlük direnişi devam ediyor.” diyerek Yüksekova’yı çok önceden terör örgütü için stratejik merkez haline getirilmesini istiyordu.

ABD ve NATO’nun emrindeki stratejik piyon PKK şehirlerde ilçelerde gerçekleştirdiği asker ve polis suikastlarıyla devlet görevlilerini sokağa çıkartmak istemiyor. Güvenlik güçlerini görev yapamaz hale getirmek istiyor. Terör örgütü, “devlete bölge bizden sorulur” mesajı veriyor.

KCK, PARALEL DEVLET YAPILANMASIDIR

Alperen Dergisi: Değerli Başkanım, KCK nedir? KCK nasıl bir yapılanmadır?

Hakkı Öznur: KCK sözleşmesinin bir paralel devlet olduğunu herkes bilmektedir. Bu gün Güneydoğu’da terör örgütü Kandil’den aldığı talimatlarla KCK sözleşmesinde yazan maddeleri tek tek hayata geçirmeye çalışıyor. HDP’li (DBP) belediyeler terör organizasyonu KCK yapısına göre şekilleniyor. Örgüt mahkemeler kuruyor, halktan zorla vergi adı altında para topluyor. Asker ve polis görev yapamaz konumda. Bölge PKK’ya teslim edilmiş bir duruma getirilmiştir.

KCK yapılanması tam bir paralel devlet yapılanmasıdır. Türkiye’de gerçek anlamda bir “paralel devlet” varsa hiyerarşisi, emir – komuta zinciri, silahlı militanları özerklik peşinde koşan her alanda örgütlenen KCK – PKK’dır.

Bir devlet anayasası şeklinde hazırlanan 47 maddelik KCK sözleşmesine baktığınızda, Ortadoğu’da bir Kürt devletinin hayali vardır. PKK’nın hedefinde önce özerklik, ardından dört parçalı Konfederal Kürdistan’ı kurmak vardır. Sözleşmeye göre, KCK sistemi, yasama, yürütme, yargı erkleri bulunan bir devlet yapısını esas almıştır. Askerî kanadı HPG’dir. KCK üyeliği (vatandaşlığı) kabul eden bir yapıdır. Bu yapılanmanın lideri, AKP Hükümeti’nin müzakere ettiği, terörist başı Öcalan’dır.

PKK/KCK literatüründe en tepede yer alan ve nihai karar merci olan önderlik! Apo denen sapıktır. PKK ve Kandil, Öcalan’a önderlik kurumuna resmen uymak zorundadır. PKK yanlısı Fırat haber ajansına konuşan KCK elebaşlarından Sabri Ok’ta, 6 – 9 Ekim 2014 (Kobani Provokasyonu) olaylarında birçok bölgede denetimi ele geçirdiklerini açıkça ifade etmiştir.

Stratejik piyon PKK bölgede sadece yol kesip kimlik kontrolü yapmakla kalmıyor. “Yerel güvenlik birimleri” oluşturup şehrin ilçeleri ortasında yanaşık düzen eğitimi veriyor (Yüksekova Şemdinli, Şırnak, Cizre, Silopi, Nusaybin, Silvan, Lice, Varto vb.) “Sivil ve idari örgütlenmeleri”ni en küçük yerleşim birimlerine kadar indirip bölgeye yaygın olarak yerleşiyor ve kızıl mahkemeler kuruyor. “Paralel gerçeği” güneydoğuda… PKK açılımı yüzünden, bölge halkı halk sinmiş vaziyette…


http://www.bbp.org.tr/haber_detail.php?haberid=6167


2 Cİ BÖLÜM İLE  DEVAM EDECEKTİR..



*****