Hasan Pulur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Hasan Pulur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Ağustos 2018 Perşembe

Yine Tasa Anayasa…



Yine Tasa Anayasa…


Hasan Pulur

İlk tanıştığımızda “Teşkilat-ı Esasiye” kanunuydu. Her konuda ikiye bölünmeyi marifet sananlardan bir kısmı böyle derken CHP’liler “Anayasa” derlerdi, bize göre doğrusu da buydu. Sonra birdenbire “Teşkilat-ı Esasiye” gitti, “Anayasa” geldi oturdu.
İlahi kavga başlamıştı.
“Şimdi tasa/Anayasa!” dedik ya!
Hem de ne tasa!

***
Meclis Başkanı Cemil Çiçek helak oldu, lakin bize öyle bir fıkra anlattı ki!
Adamın biri falan kasabaya yaya giderse kaç dakika süreceğini sormuş, cevap yok! Bir daha sormuş yine cevap yok, kızmış, “yahu ağzını açıp bir şey söylesene!..”
Öbürü boynunu bükmüş.
“Yürü de yürüyüşünü göreyim ona göre bir tahmin yaparım!”
Cemil Çiçek, Anayasa için böyle dedi.
“Kimsenin yürüdüğü yok, tahmin istiyorlar.”
Oysa konu bize göre Anayasa değil!

***
Ya ne?
Kusura bakmayın ama, maksat yeni Anayasa ise 1980 modeli “darbe” yapımı Anayasa’yı değiştirirler.
Demek ki Anayasa’dan memnunlar...

***
Hem şimdi başka işleri var, eli sopalı ya da palalı adamlar ortaya salıyorlar, bir genç daha öldürüldü! Gezi olaylarında mimledikleri mimar ve mühendisler durumuyla ilgileniyor!
Nasıl ilgi olduğunu anlamışsınızdır herhalde...

***
Taksim Gezi olayları sırasında polisin biber gazından kaçıp, Divan Oteli’ne sığınanların hesabını sormayacaklar mı?!!
Canını kurtarmak isteyenlere kapılarını açtı diye birkaç uydurma fotoğrafla, oteli mühimmat deposu ilan edecekler.
Ayıptır ayıp!
Hani “Seksenler”in “Butik Ali”si, “Bana her şeyi söyleyin de şunu söylemeyin!” der ya!
Ne derseniz deyin ama “Koç Ailesi”ne “terörist koruyucusu” demeyin.
Laftan lafa geçiyoruz.

***
Anayasa Mahkemesi, 10 yıldan fazla tutukluluğu öngören maddeyi iptal etti.
Bir de süre koydu, bir yıldan sonra uygulanır.
Adam tutuklu, tahliye olması gerekmiyor mu?
Hayır, bir yıl sonra...
Hem maddeyi Anayasa’ya aykırı diye iptal edeceksiniz, ama bir yıl içeride bekleteceksiniz.
Bu nasıl bir mantık.
Kanun iptal edilmiş, Anayasa’ya aykırı bulunmuş, lakin sen hele bir yıl daha yat da!
Anayasa Mahkemesi Başkanı da işin farkında olmadı ki takdiri hakimlere bırakıyor.
Velhasıl böyle işte!
“Yine tasa/Anayasa!”

***



12 Kasım 2017 Pazar

Mülkün temeli zorda, hem de çok zorda!


Mülkün temeli zorda, hem de çok zorda!


Hasan Pulur


Türk diline yakışan bir deyim vardır.   “Adalet mülkün temelidir.”
“Mülk” kelimesini, “devlet” diye alırsanız, adalet, devletin temeli olur.
Bazı cahiller, gecekondu tapusu dağıtırken, adaleti övmüşlerdir, sanki elindeki bir karış gecekondu arsası “devlettir”. Devlet dağıtmaktadır.
Ecdadın “mülkün temeli” dediği devletiyle, bugün halkın başı dertte.

***
Sanırsınız ki, polisle, savcılar kanlı bıçaklı...
Başbakan, “devlete karşı bir komplo var” diyor.
Kim bu komplocular?
Polisler...
Karşılarında kim var?
Savcılar, hakimler!
Her ne kadar Sayın Başbakan “komplo”nun başlangıcını 17 Aralık’tan önce veriyorsa da, yani Taksim Gezi olayları...
Başbakan’a göre, uluslararası komplonun içerideki işbirlikçileri ise; ağaç, çayır, çim ve yeşillikle girmişlerse de, ikinci komplonun belirtisi “yolsuzluk” iddiasıdır.
Birden ortaya iki bakan oğluyla, bir banka genel müdürü çıkmış, evlerinde milyon dolarlar, kasalar, para sayma makineleri bulunmuştur.

***
Arkadan bir liste daha piyasaya sürülmüş, ama anlaşılan ilk operasyonda gaflet içinde olan polis ve idareciler, yasaya rağmen, bunları yakalayıp, savcıya göndermemiştir.
Yasaya göre polisler soruşturmanın başında amirlerini haberdar edeceklerdi, yasa böyledir.
Burayı atlamışlar. Polisler ve iktidar geç uyanmışlardır.
Ufak bir örnek...
Diyelim savcı birinin ifadesini alacak, polisler de üst makama haber verecektir:
Savcı, “sayın büyüğümüzün oğlunu da istiyorlar...”
Sonrasını merak ediyor musunuz?
Olay o kadar büyüdü ki!
Bakanlar istifa etti, azledildi, altlarından koltuk çekildi...

***
Lafı uzatmaya gerek var mı?
Eğer bir savcı, “bana yapılanları görün!” diye Maliye’nin önünde bildiri dağıtıyorsa.
Var mı Cumhuriyet tarihinde böyle bir vak’a?

***
Ya Başbakan’ın savcıya çektiği fırça:
“Biz, senin ne olduğunu biliriz!”
Kim bu? Bir savcı, gazetenin birinci sayfasından bir fotoğraf.
Sanki mafya reisi:
“Savcı iş peşinde!”
Kim demiş, “adalet mülkün temelidir” diye...
Bu mülkün temeli bu ağırlığı çeker mi?
Eğer mülke sahip çıkıyorsanız, kim sahipse, sahipliğini göstersin, yoksa bir gün Başbakan’ın “komplo endişesi” bu mülkü zangır zangır titretip yıkar.
Bakın, Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Elçibey ne diyor:
“Gurtaralım derken gırgın istemiyoruz. Halgın yarasını gırarak halgı kurtaramazsınız. Çünkü zulm ile âbad berbat olu ahiri berbat olur. Yolumuz uzun olsun ama gansız zulumsuz olsun.”
Demirci Efe, Rafet Paşa’ya demiş ki:
“Paşam, bu devleti zalim ile âlimler ayakta tutuyor,
Ben âlim olmadığıma göre, size kalıyor!”
Hukukla, kanunu karıştırmadan.
Her diktatörün kanunu vardır ama, hukuk değildir.

***
Ya Yargıtay imamı?
Yargıtay’da bir davanın dosyasına “mütalaa” vermesi için Amerika’ya Hocaefendi’ye götüren “imam” kim?
Söyleyen de az buz adam değil, eski Adalet Bakanı, eski Meclis Başkanı, AKP’li...


***