Mülkün temeli zorda, hem de çok zorda!
Hasan Pulur
Türk diline yakışan bir deyim vardır. “Adalet mülkün temelidir.”
“Mülk” kelimesini, “devlet” diye alırsanız, adalet, devletin temeli olur.
Bazı cahiller, gecekondu tapusu dağıtırken, adaleti övmüşlerdir, sanki elindeki bir karış gecekondu arsası “devlettir”. Devlet dağıtmaktadır.
Ecdadın “mülkün temeli” dediği devletiyle, bugün halkın başı dertte.
***
Sanırsınız ki, polisle, savcılar kanlı bıçaklı...
Başbakan, “devlete karşı bir komplo var” diyor.
Kim bu komplocular?
Polisler...
Karşılarında kim var?
Savcılar, hakimler!
Her ne kadar Sayın Başbakan “komplo”nun başlangıcını 17 Aralık’tan önce veriyorsa da, yani Taksim Gezi olayları...
Başbakan’a göre, uluslararası komplonun içerideki işbirlikçileri ise; ağaç, çayır, çim ve yeşillikle girmişlerse de, ikinci komplonun belirtisi “yolsuzluk” iddiasıdır.
Birden ortaya iki bakan oğluyla, bir banka genel müdürü çıkmış, evlerinde milyon dolarlar, kasalar, para sayma makineleri bulunmuştur.
***
Arkadan bir liste daha piyasaya sürülmüş, ama anlaşılan ilk operasyonda gaflet içinde olan polis ve idareciler, yasaya rağmen, bunları yakalayıp, savcıya göndermemiştir.
Yasaya göre polisler soruşturmanın başında amirlerini haberdar edeceklerdi, yasa böyledir.
Burayı atlamışlar. Polisler ve iktidar geç uyanmışlardır.
Ufak bir örnek...
Diyelim savcı birinin ifadesini alacak, polisler de üst makama haber verecektir:
Savcı, “sayın büyüğümüzün oğlunu da istiyorlar...”
Sonrasını merak ediyor musunuz?
Olay o kadar büyüdü ki!
Bakanlar istifa etti, azledildi, altlarından koltuk çekildi...
***
Lafı uzatmaya gerek var mı?
Eğer bir savcı, “bana yapılanları görün!” diye Maliye’nin önünde bildiri dağıtıyorsa.
Var mı Cumhuriyet tarihinde böyle bir vak’a?
***
Ya Başbakan’ın savcıya çektiği fırça:
“Biz, senin ne olduğunu biliriz!”
Kim bu? Bir savcı, gazetenin birinci sayfasından bir fotoğraf.
Sanki mafya reisi:
“Savcı iş peşinde!”
Kim demiş, “adalet mülkün temelidir” diye...
Bu mülkün temeli bu ağırlığı çeker mi?
Eğer mülke sahip çıkıyorsanız, kim sahipse, sahipliğini göstersin, yoksa bir gün Başbakan’ın “komplo endişesi” bu mülkü zangır zangır titretip yıkar.
Bakın, Azerbaycan’ın eski Cumhurbaşkanı Elçibey ne diyor:
“Gurtaralım derken gırgın istemiyoruz. Halgın yarasını gırarak halgı kurtaramazsınız. Çünkü zulm ile âbad berbat olu ahiri berbat olur. Yolumuz uzun olsun ama gansız zulumsuz olsun.”
Demirci Efe, Rafet Paşa’ya demiş ki:
“Paşam, bu devleti zalim ile âlimler ayakta tutuyor,
Ben âlim olmadığıma göre, size kalıyor!”
Hukukla, kanunu karıştırmadan.
Her diktatörün kanunu vardır ama, hukuk değildir.
***
Ya Yargıtay imamı?
Yargıtay’da bir davanın dosyasına “mütalaa” vermesi için Amerika’ya Hocaefendi’ye götüren “imam” kim?
Söyleyen de az buz adam değil, eski Adalet Bakanı, eski Meclis Başkanı, AKP’li...
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder