10 Kasım 2017 Cuma

DOĞU AKDENİZ ENERJİ REKABETİ EYLÜL 2016 BÖLÜM 1

DOĞU AKDENİZ ENERJİ REKABETİ EYLÜL 2016  BÖLÜM 1







Merve Aksoy

İÇİNDEKİLER 

Giriş 01 
Mevcut Enerji Açısından Doğu Akdeniz Bölgesi 
İsrail’in Deniz Alanı İhlali 
Gazze Marine 
Filistin Topraklarında Elektrik Enerjisi 
Doğu Akdeniz ve BM Deniz Hukuku 
İsrail ve Kıbrıs’ın Artan İnisiyatifi 
Olağan Senaryolar 14 
Sonuç 16 
Son Notlar 17
Araştırma 23 
Ortadoğu 01 02 Eylül 2016 

Giriş 

Doğu-batı uzunluğu yaklaşık 4.000 kilometre, kuzey-güney genişliği 750 kilometre, yüz ölçümü 2,9 milyon kilometrekare, ortalama derinliği 1.400 metre olan Akdeniz, Tunus’un Bon Burnu ile Sicilya Adası ucundaki Lilibeo Burnu arasında çizilen hatta göre Doğu ve Batı Akdeniz olarak ikiye ayrılmıştır.1 Bugün Tunus ile Sicilya Adası’nın doğusundaki bölgeyi ifade eden Doğu Akdeniz, Doğu-Batı ticaretinin en önemli kavşaklarından biridir. Doğu Akdeniz bölgesi son dönemde enerji çalışmalarının yoğunlaşmasıyla giderek artan bir öneme kavuşmuştur. 2008 yılında kayda değer miktarda petrol ve doğalgaz yatakları bulunan bölge, enerji transferinde önemli bir kavşak olmanın yanı sıra enerji merkezi olarak da etkisini arttırmaktadır. 



Bölgede var olan geniş enerji yataklarının ekonomik-politik etkisi sadece Akdeniz ile sınırlı kalmayıp aynı zamanda Ortadoğu coğrafyasının politik ve ekonomik dinamiklerini de etkiyecek potansiyele sahiptir. Doğu Akdeniz’e kıyı devletler olan Mısır, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY), Lübnan, Suriye, İsrail ve Gazze Şeridi, Birleşmiş Milletler (BM) Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre Doğu Akdeniz’de var olan yataklar üzerinde hak sahibidir. 

Doğu Akdeniz bölgesi, kendisinin sahip olduğu zengin kaynaklara ilave olarak Ortadoğu ve Hazar bölgesinden Batı’ya yönelik enerji ihracatında transfer ve geçiş güzergâhı olarak da önemli bir kavşak konumundadır. Bölge gerek mevcut gerekse gelecekte inşası planlanan boru hatları konusunda da stratejik bir konuma sahiptir. 

Azerbaycan’ın Sangaçal terminalinden gelen petrolü, Türkiye ve Gürcistan üzerinden geçerek İskenderun’daki Ceyhan deniz terminaline ulaştıran 1.768 
kilometrelik Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı Doğu Akdeniz’deki stratejik enerji rekabetinin önemli bir unsurudur. Önceden var olan Kerkük-Ceyhan boru hattı ile Irak petrolünü uluslararası pazarlara ulaştıran bölge, BTC boru hattının 2006 yılında faaliyete geçmesiyle birlikte dünya ticaretinin önemli noktalarından biri haline gelmiştir. Bu durum bölgeyi güvenlik ve enerjinin devamlılığı konusunda uluslararası sistemdeki bütün devletlerin üzerinde rekabete giriştikleri bir yer haline getirmiştir. 

Libya, Mısır, Yunanistan, Türkiye, Tunus, Suriye, Lübnan, Batı Şeria, Gazze Şeridi, İsrail, KKTC, Doğu Akdeniz, GKRY, Batı Akdeniz, 

MEVCUT ENERJI AÇISINDAN DOĞU AKDENIZ BÖLGESI 

Enerji taşımacılığı konusunda dünyada coğrafi olarak kritik bir konuma sahip olan Doğu Akdeniz’in önemi 2008 yılında bulunan petrol ve doğalgaz rezervleri ile tekrar gündeme gelmiş ve bölge hem ekonomik hem de siyasi yönden bir anda yeniden zirve yapmıştır. Doğu Akdeniz’de bulunan rezervler sadece bölge politikalarını değil, yanı başında bulunan Ortadoğu’yu ve dünya enerji tüketiminde üst sıralarda bulunan Avrupa’yı da yakından etkilemektedir. Avrupa açısından bu konunun önemi, Rusya’ya olan enerji bağımlılığının bölgeden 
gelecek bu yeni enerji kaynağı ile hafifleyecek olmasından kaynaklanmaktadır. 2010 yılında ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi (United States Geological Survey/USGS) tarafından yayımlanan raporda, Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve Filistin/İsrail arasında kalan ve Levant Havzası olarak isimlendirilen Afrodit bölgesinde 3,45 trilyon metreküp doğalgaz ve 1,7 milyar varil petrol bulunduğunun tahmin edildiği belirtilmektedir.2 

Yine aynı rapora göre Nil Delta Havzası’nda yaklaşık 1,8 milyar varil petrol, 6,3 trilyon metreküp doğalgaz ve 6 milyar varil sıvı doğalgaz rezervi olduğu 
tahmin edilmektedir. Kıbrıs Adası’nın çevresinde ise 8 milyar varillik bir petrol rezervi olduğu tespit edilmiştir. Girit Adası’nın güneydoğusunda kalan ve Heredot olarak adlandırılan bölge ile Kıbrıs Adası etrafındaki bölgede de toplamda 3,5 trilyon metreküplük doğalgaz olduğu belirlenmiştir.3 

Raporda verilen rakamlar doğrultusunda Doğu Akdeniz’deki enerji rezervinin yaklaşık olarak 30 milyar varil petrole eşdeğer olduğu tahmin edilmektedir. 
Bunun toplam değeri ise bugünkü piyasa rakamları ile 1,5 trilyon dolardır. Rezerv bölgeleri ve miktarları şu şekildedir: Kıbrıs, Lübnan, Suriye ve İsrail arasındaki bölgede 3 milyon 450 bin metreküp doğalgaz ve yaklaşık 1 milyar 700 milyon varil petrol bulunmaktadır. Delta havzasında 7 trilyon metreküp doğalgaz ve 1 milyar 800 milyon varil petrol olduğu tahmin edilmektedir. Kıbrıs, İsrail ve Mısır arasında kalan alanda 10 trilyon metreküp doğalgaz, 8 milyar varil petrol mevcuttur. 



Doğu Akdeniz’de Dört önemli Enerji sahası bulunmaktadır 

..Afrodit: Kıbrıs Adası’nın güneyindeki saha 
..Leviathan: Kıbrıs Adası ile İsrail arasında (Afrodit’in güneydoğusunda) kalan saha 
..Nil: Kıbrıs Adası ile Mısır arasında kalan saha 
..Herodot: Kıbrıs Adası ile Girit Adası’nın güneydoğusunda kalan saha 

Kaynak: Al Jazeera 


Doğuya uzanan bölgede ise 3 trilyon metreküp doğalgaz vardır. Akdeniz’de toplam değeri 3 trilyon dolar olan 60 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon rezervi olduğu belirtilmektedir. 

Bu da Türkiye’nin 572 yıllık, Avrupa’nın ise 30 yıllık doğalgaz ihtiyacını karşılayacak bir miktar anlamına gelmektedir.4 İsrail’in Leviathan ve Tamar 
sahalarında ispatlanmış doğalgaz miktarı yaklaşık 700 milyar metreküptür, bunun 1,8 trilyon metreküpe kadar çıkabileceği tahmin edilmektedir. 
Sadece Leviathan sahasındaki ispatlanmış 453 milyar metreküplük doğalgaz miktarı 25 Avrupa ülkesine altı yıl yetecek büyüklüktedir 
ve bu oran sadece İsrail’in Münhasır Ekonomik Bölgesi (MEB) içinde kalan doğalgaz miktarı için geçerlidir.5 Bölgenin stratejik önemini arttıran 
bir diğer özelliği ise transit enerji taşımacılığındaki rolüdür. Enerji taşımacılığı açısından 2013 yılı rakamlarıyla yılda yaklaşık 5 milyar varil 
ham petrol Süveyş Kanalı ve SUMED (Arap Petrol Boru Hattı) aracılığıyla Batılı pazarlara bu coğrafya üzerinden ulaştırılmaktadır.6 

GKRY’nin verdiği arama izinleri ile bölgede çalışmalar yapan Noble Energy adlı şirket yaklaşık 33 trilyon metreküp gaz tespit etmiştir. Bu bulgular 
da Doğu Akdeniz’in öneminin artmasına ve yeni arama çalışmalarının yapılmasına sebep olmaktadır. Bulunan her yeni enerji yatağı ve 
rezervle birlikte Doğu Akdeniz’e kıyısı olan devletlerin bu rezervler üzerinde söz hakkı doğmakta ve kıta sahanlıklarında yer alan bölgelerdeki 
rezervlere yönelik ilgili devletlerle anlaşmalara gidilmektedir. 

Rezervlerin çıkarılıp işlenmesi ve akabinde pazara ulaştırılması konusunda her geçen gün yeni bölgesel ittifaklar yapılmaktadır. İsrail ve Mısır’la başlayan 
bu ittifaklar, İsrail ve GKRY ile devam etmiş ve son olarak Türk-İsrail yakınlaşmasıyla yeni bir boyut kazanmıştır. 

Doğu Akdeniz bölgesinde son dönemde keşfedilen doğalgaz miktarları aşağıdaki tablodaki gibidir: 



İSRAİL’İN DENİZ ALANI İHLALİ 

İsrail ve Filistin devletinin deniz yatakları ve kıta sahanlıkları jeolojik açıdan bitişiktir. İsrail ve Filistin arasında anlaşmazlığa sebep olan bu durum, denizdeki 
bazı bölgelerin hangi devletin kıta sahanlığına girdiğine dair tartışma yaratmaktadır. Ancak hâlihazırda İsrail, Filistin devletinin iznini almaksızın 
bölgede bir dizi rezerv arama faaliyeti başlatmıştır. 

İsrail, 2004 ile 2013 yılları arasında Gazze kıta sahanlığında Gazze Şeridi’nin deniz yetki alanlarını ihlal ederek Yam Tethys projesini başlatmıştır. 
Bu proje, Doğu Akdeniz bölgesinde İsrail kıyılarından yaklaşık olarak 20 kilometre açıklıkta bulunan üç farklı doğalgaz yatağını kapsamaktadır. 
Bunlar Mari-B, Noa ve Pinnacles’tir. İsrail, Gazze’nin yetki alanına giren bu bölgede Mari-B adını verdiği platformu kurarken Oslo anlaşmalarını 
göz ardı ederek Filistin ile iş birliği içine girmemiştir. Eylül 2014’te de Yam Tethys bölgesinde doğalgaz üretimine geçildiği rapor edilmiştir. 
2011 yılında Benjamin Netanyahu ve Mahmud Abbas, İsrail ve Filistin arasında Noa South bölgesindeki yatakların geliştirilmesi için iş birliği 
yapılması konusunda anlaşmıştır. 

Bölgedeki hiçbir arama/çalışma faaliyetinde Filistin’in haklarını gözetmeyen ve görüşünü almayan İsrail’in bu anlaşmayı yapmaktaki niyeti, en 
iyi ihtimalle, Oslo anlaşmaları gereği bölgede yapılan arama çalışmalarında iş birliğinin zorunlu kılınması olabilir. Oslo anlaşmalarında şöyle 
bir madde bulunmaktadır: “İsrail ve Filistin tarafları bitişik bölgelerindeki doğalgaz ve petrol üretimi konusunda iş birliği için anlaşmak 
durumundadır.” Noa sahası Gazze Marina’e bitişik bulunan Filistin suları ile Filistin kara sularına doğru genişleyen Border sahaları arasında 
kalmaktadır. 

2012 yılında İsrail’in Delek Grubu tarafından yapılan sondaj çalışmasında Noa ve Noa South 1 bölgelerinde kayda değer gaz rezervleri bulunmuştur. 
İsrail’in Noa South 1 bölgesinde tek taraflı yaptığı bu sondaj çalışmaları, Filistin devleti egemenliğini ihlal eder nitelikte, Filistin kıta sahanlığına doğru genişlemiştir. 

 Gazze Marina bölgesi ise kıta sahanlığı bakımından doğrudan Filistin 2011 yılında Benjamin Netanyahu ve Mahmud Abbas, İsrail ve Filistin arasında Noa South bölgesindeki yatakların geliştirilmesi için iş birliği yapılması konusunda anlaşmıştır. 

Araştırma 23 Ortadoğu 05 06 Eylül 2016 devletini ilgilendirmektedir. Gazze Marina 1’deki doğalgaz yatakları 2000 yılında keşfedilmiş olup, Filistin 
Otoritesi’nin kontrolü altındaki sularda yer almaktadır. Bölgede yaklaşık olarak 1,4 trilyon kübik feet doğalgaz olduğu tahmin edilmektedir. 

1999 yılında dönemin Filistin lideri Yaser Arafat doğalgaz yataklarının keşfedilmesi ve doğalgazın çıkarılmasına yönelik olarak British Gas şirketi ile 25 yıllık bir anlaşma imzalamıştır. 2000 yılında da Gazze Marine bölgesindeki doğalgaz yatakları British Gas tarafından keşfedilmiştir. 

Keşfedilen doğalgaz yatakları Filistin topraklarının enerji ihtiyacını karşılamanın yanı sıra ihraç edilebilme potansiyeline de sahiptir. Filistin Otoritesi’ne ait 
deniz yatağında bulunan bu rezervlerin Filistin’in dışa bağımlılığını azaltacak nitelikte olduğu tespit edilmiştir.7 Ne var ki, 1999 yılında British Gas ile imzalanan anlaşmadan sonra deniz yatakları üzerindeki haklar bölünmüştür. Buna göre British Gas, topraklar üzerindeki hakların %60’ına, Consolidated Contractors Company %30’una, Filistin Otoritesi kontrolü altındaki Palestine Investment Fund ise kalan %10’una sahiptir. Teknik olarak Gazze Marina bölgesinde sondaj çalışması yapılması, bölgenin sığ yataklara sahip olması sebebiyle diğer deniz yataklarına göre daha kolaydır. Başta British Gas olmak üzere diğer şirketler de deniz yatağından sağlanacak rezervlerin artırılması için destek vermiştir. 

2014’te İsrail’in Gazze’ye düzenlediği saldırının ardından Gazze Marina deniz yatağının geliştirilmesi hakkındaki İsrail-Filistin iş birliği oldukça zayıflamıştır. 

GAZZE MARİNE 

    Gazze Marine Doğu Akdeniz havzasında keşfedilen ilk enerji sahalarından biridir. ABD Jeolojik Araştırmalar Merkezi’nin bölgede yaptığı çalışmaya 
göre Gazze Marine havzasında yaklaşık 1 trilyon kübik feet doğalgaz bulunduğu tahmin edilmektedir. 

Kaynak: 
https://therearenosunglasses.files.wordpress.com/2013/09/no-eez-solution-the-politics-oee8081-oil-and-gas-inthe-eastern-mediterranean.pdf



Gazze Marine, konum itibarıyla Tamar ve Leviathan’a kıyasla kıyıya daha yakın ve işletime uygunluk açısından daha sığ olmasına rağmen henüz el değmemiş bir bölgedir. Bölgenin işletim haklarını elinde bulunduran British Gas, Filistin Otoritesi, Birleşik Devletler ve The Office of the Quartet Representative, bölgenin geliştirilmesini desteklemek için gerekli girişimlerde bulunmuştur. British Gas, bölgedeki yatakların keşfinden 2007’ye kadar, Gazze Marine bölgesinden gaz satışı için İsrail hükümeti ile bir dizi anlaşma yapmıştır. 

Ancak mutabık kalınan anlaşmaların başarısız olmasının ardından British Gas anlaşmalardan çekilmiştir.8 2008 yılında İsrail’deki ofisini kapatan 
British Gas, değer kaybetme riski olmasına rağmen hisse senetlerinin %90’ını elinde tutmaya devam etmektedir. Şirket, hem İsrail hem de 
bölgenin asıl hak sahibi olan Filistin Otoritesi ile ilişkilerini sürdürmüştür. Gazze Marine‘in geliştirilmesi önündeki en büyük zorluklar politik 
anlaşmazlıklar ve güvenlik sorunlarıdır. 

2007’de HAMAS’ın Gazze’de yönetime gelmesinden bu yana İsrail Gazze Şeridi’ne yönelik ağır bir abluka ve ambargo uygulamaktadır. 
Bu durum Gazze Şeridi’ndeki altyapının, elektrik şebekesinin, yolların ve su rezervlerinin gelişmesi önündeki en büyük engeldir. 

İsrail ayrıca 2007’den itibaren Gazze Şeridi’ne çok sayıda saldırı düzenlemiştir. Bu saldırılar hem birçok kişinin hayatını kaybetmesine hem de 
bölgenin altyapısının onarılamaz şekilde tahrip olmasına neden olmuştur. Gazze için Ulusal Erken Kalkınma ve Yeniden Yapılanma Planı (National 
Early Recovery and Reconstruction Plan for Gaza) öngörüsüne göre enerji, su, sağlık ve tarım tesislerine karşı yapılan saldırılarda zarar gören 
yerlerin onarılabilmesi için 850 milyon Amerikan dolarından daha fazlası gerekmektedir.9 İsrail’in Gazze Şeridi’ne 2014’te yaptığı saldırılardan bu yana 
İsrail - Filistin arasında Gazze Marine’in geliştirilmesine dair çok az bir temas söz konusu olmuştur. 

Keşfedildiği günden itibaren Gazze Marine bölgesinin geliştirilmesi ve rezervlerin çıkartılması hususunda göz önünde bulundurulması gereken çok 
fazla kriter olduğundan konu üzerinde kayda değer bir ilerleme kaydedilememiştir. 1999 yılında dönemin İsrail başbakanı Ehud Barak Filistin’in 
bölge üzerindeki hak iddialarına karşı çıkmamış, Filistin Otoritesi de buranın keşif lisansını 25 yıllığına British Gas’a vermiştir. 
Ancak 2000 yılında İsrail’in Yam Tethys Konsorsiyumu (Houston merkezli Noble Enerji ve İsrail’in Delek Grubu) British Gas’ın Gazze açıklarında 
keşif yapmasının yasaklanması gerektiğine ilişkin İsrail Yüksek Mahkemesi’ne bir dilekçe vermiştir. Mahkeme belgelerine göre Yam Tethys, Filistin 
Otoritesi’nin bölgenin lisansını British Gas’a verecek kadar bölgede yasal yetkiye sahip olmadığını iddia etmiştir.10 2001’de Yam Tethys Konsorsiyumu 
British Gas’ın bölgede arama ve keşif yapmasına izin veren lisansını iptal ettirmek amacıyla tekrar mahkemeye başvurmuştur. Ancak 
mahkeme bu konu hakkında henüz bir karar vermiş değildir. British Gas ve İsrail hükümeti, Filistin Otoritesi’nin imtiyaz sahibi olduğu 
bölgedeki doğalgazın satışına dair bir dizi anlaşma yapmak için müzakerelerde bulunmuşlardır. 

Ancak görüşmeler 2. İntifada’nın başlaması ile birlikte sona ermiştir. 2004 yılında British Gas, niyetinin Gazze Marine doğalgazını talep edecek yeni pazarlar bulmak olduğunu ve bu bağlamda Mısır’la birtakım görüşmeler yapmak istediğini açıklamıştır. Mısır açıklarında işletilen tek sıvılaştırılmış doğalgaz terminalinin varlığı dikkate alındığında, British Gas’ın yeni pazar olarak Mısır’a yönelme sebebi anlaşılmaktadır. Ancak British Gas’ın bu niyetini açıklaması üzerine, dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair araya girmiş ve bir sonraki yıl British Gas, İsrail ile müzakereleri yeniden başlatmıştır. 

O dönemde bölgenin geliştirilmesine dair hazırlanan projelerden biri de İsrail’in güneyde yer alan kıyı şehri Aşkelon’a yakın mesafedeki Gazze 
Marine bölgesinde bir boru hattı yapılması projesidir. Ancak bu konu üzerinde bir anlaşmaya varılamamıştır. Bunun sebebinin ücretlendirme konusunda yaşanan 
anlaşmazlık olduğu düşünülmektedir. Taraflar arasında devam eden müzakerelerin arka planında -endişeleri olmasına rağmen - İsrail’in HAMAS ile anlaşma niyetinde olduğu görülmektedir. 



2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR

***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder