27 Kasım 2017 Pazartesi

OTORİTEYE BOYUN EĞMEK BÖLÜM 3


          OTORİTEYE BOYUN EĞMEK  BÖLÜM 3

OTORİTEYE BOYUN EĞMEK #5

Kitle… Kitle davranışı… Kitle psikolojisi… Kalabalık…

Kitle; çok sayıda insanın bir arada olması durumu…

Bir insan topluluğunun kitle sayılabilmesi için; heterojen yani birbirinden farklı kişilik yapısında, geniş tabana yayılmış, anonim olması gerekir…

Son dönemde, kitle ve kitle davranışı, toplumsal mühendislerinin ve siyasal iletişim danışmanlarının toplum üzerinde uyguladıkları “asimetrik psikolojik harp” tekniklerindeki ve yaptıkları hesaplamalarındaki ana değişkenlerdendir.

Kitle davranışı ise; kitleyi oluşturan insanların aynı yer/ortam ve zamanda, aynı şekilde yoğun ve duygusal nitelikte, çoğunlukla aniden ortaya çıkan ve kontrolsüz biçimde gelişen, sosyal normları ihlal eden ortak davranışlar olarak tanımlanıyor.

Kitle davranışlarının ortaya çıkması için insanların coğrafi/fiziki olarak birbirine yakın olması, birbirini doğrudan etkilemesi, ya da aralarında bir tür iletişim olması gerekmez.

Bu noktada iletişim çağının temelini oluşturan medyanın/internetin ve son dönemde sosyal medyanın bunda belli bir rol oynadığı varsayılıyor.

***

Kitle davranışları üzerine ilk bilimsel çalışmalar 1895 yılında toplum ve kitle psikolojisi üzerine yaptığı çalışmalarla öne çıkan Fransız Gustave Le Bon tarafından gerçekleştirilmiş.

Le Bon kitleler üzerinde yaptığı incelemelerde, kalabalık içerisinde insanların uygar/bilinçli kişilik yapısının ortadan kalkma ve bunun yerine ilkel ve vahşi içgüdülerin ortaya çıkma eğiliminin yüksek olduğu tespitinde bulunmuş.

Le Bon’ a göre; “ Kitleyi meydana getiren bireyler kimler olursa olsun; yaşama biçimleri, işgüçleri, karakterleri yahut zekaları ister benzer, ister ayrı olsun, kalabalık haline gelmiş olmaları onlara bir nevi kollektif ruh aşılar.”

Yani kitleyi oluşturan bireylerin her biri tek başınayken hissedeceği, düşüneceği ve davranacağından farklı şekilde bu ortak kitle bilinci çerçevesinde hisseder, düşünür ve davranır.

Le Bon kitleleşme sürecini 3 psikolojik mekanizmayla açıklamaktadır;

_ Anonimlik…
_ Bulama&
_ Kolay yönlendirilebilirlik… (Telkine yatkınlık)

***

_ Anonimlik; kitle içindeki birey çoğunluğun sayı üstünlüğünden dolayı bireyin sorumluluk duygusunun ortadan kalkması, kişinin bireysel eylemlerinden dolayı kendini sorumlu hissetmemesidir. Kitleler isimsiz (anonim) ve dolayısıyla sorumsuz oldukları için, bireyleri daima, her yerde kontrol edici rol oynayan sorumluluk duygularından tamamen uzaklaştırır ve onları içgüdülerine daha kolay teslim eder.

_ Bula_ma; Bir toplulukta her duygu, her davranış, yayılmacı özelliğe sahiptir. Hem o derece yayılmacıdır ki, birey, kişisel çıkarını topluluğun çıkarına kolayca feda eder. Bu davranış/fedakarlık hali aslında insan doğasına ters olmakla birlikte ancak bir kitleye dahil olduğunda meydana gelen şaşkınlık verici bir olaydır.

Kitlede ortaya çıkan duygu ve davranışlar hızla ve kontrolsüz bir biçimde kitle içerisinde yayılması ve herkesin bu duygu ve davranışlara göre hareket etmeye başlar. Bulaşma görüşüne göre kitledeki bireyler birbirlerinin duygu ve davranışlarını sürekli olarak taklit ederler.
Le Bon, bu durumu; “Gözlenmesi kolay fakat açıklanması zor olarak nitelediği bulaşma olgusunu, hipnotik bir olay” olarak görmüştür.

_ Kolay yönlendirilebilirlik (Telkine yatkınlık) ise; kitle içinde kişisel bilinçlerini yitirmiş durumda olan bireylerin, kitlede lider konumda olan veya etkileme gücü yüksek olan kişi ya da kişiler tarafından kolayca ikna edilebilir ve yönlendirilebilir hale gelmesidir.

Kitle içindeki birey, bilincini yitirdiğinden, hipnozdakine benzer durumda herhangi bir telkine açık hale gelir.

***

Bu 3 Psikolojik Mekanizmayla hareket eden kalabalıkların duyguları abartılmış ve basittir.
Hoşgörü, rasyonel düşünce ve yargı güçleri yoktur. Hiçbir davranış önceden düşünülmediği için ani, dengesiz, mantıksız ve ilkel davranışlar sergilerler.

***

Sosyolojiye merakı olanlar için “Kitleler Psikolojisi” kitabını tavsiye ederim.
İnternette .PDF dosyası olarak ta www.bit.ly/kitleler-psikolojisi adresinden indirebilirsiniz.

***

Kendisini yaşadığı modern toplumun bir üyesi olarak gören birey, kendisini toplumda özgün bir kişilik olarak görür ve toplum içinde bencil, saldırgan, sabit fikirli ve dürtüsel hareket ederek, kitleler ile koşulsuz şartsız hareket etmekten sakınır.

Ancak bir kitleye katılan birey; kişisel kimliğini yitirir, kitlenin isimsiz bir üyesi haline gelir ve davranışlarındaki sınırlamaların etkisi azalır.

Sonuçta davranışlarını kontrol etme ve mantıksal düşünme becerileri azalan bireyin bencil, saldırgan, sabit fikirli olma ve dürtüsel hareket etme eğilimi artar.

Böylece birey içinde bulunduğu kitlenin davranışlarından dolayı kişisel sorumluluk duymaz ve davranışlarının toplum tarafından nasıl karşılanacağı umursamaz hale gelir.

***

Allahû Tealâ kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim (En’âm / 116)’de buyuruyor ki;  

“Eğer Ülkedeki, yeryüzündeki insanların çoğunluğunun düşüncelerine, inançlarına ve uygulamalarına uyarsan, onlar, seni başına buyruk hale getirerek, Allah yolundan uzaklaşmana, dalâleti, bozuk düzeni, helâki tercihine imkân sağlarlar. Onlar kesinlikle, ilme, delile dayanmayan zanlarına uyarlar ve onlar kesinkes yalan-yanlış saçmalarlar.”

***

Milli duygulara sahip, sorumluluk sahibi, toplumsal olaylara duyarlı, bencil olmayan, doğru-yanlış humakemesi yapabilen, sabit fikirli olmayan bir toplum, bir nesil dileğiyle…

Hüseyin KURT
****

OTORİTEYE BOYUN EĞMEK #6

Öğrenilmiş Çaresizlik…

Toplumda birçok birey hayatı boyunca sayısız başarısızlığa uğrar.

Birey, ne yaparsa yapsın hiçbir şeyin değişmeyeceğini, olayların kendi kontrolünde olmadığını düşünür…

Bir süre sonra olaylar/durumlar karşısında bir daha asla başarıya ulaşamayacağını düşünüp, bir daha deneme cesaretini kaybeder…

Önceki denemeler karşısındaki başarısız sonuçları, kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlar.

Buna; “ Öğrenilmiş çaresizlik…” deniliyor…

***

“ Öğrenilmiş Çaresizlik ” kavramını ortaya atan Martin Seligman, teorisini şöyle özetliyor; "Ne zamanki bir kişi, yaptığı hiçbir şeyin bir fark yaratamayacağına inanırsa, çaresizliği ve hiçbir şey yapmamayı öğrenecektir"…

Öğrenilmiş çaresizliğe, köpeklerle yapılan deneylerin yanı sıra diğer örnek durum “fil hikayesi” dir…

Şöyle ki;

Hindistan’da filleri yetiştirmek için, onları küçücükken kalın bir zincirle bir kazığa bağlarlar… Tabi bu yavru filin bu zinciri koparabilmesi, kırabilmesi ya da kazığı söküp atabilmesi mümkün değildir… Küçük fil önceleri bundan kurtulmak için tüm gücüyle uğraşır, defalarca dener ama sonucu değiştiremez, özgürlüğüne kavuşamaz…

Yıllar geçer, fil kocaman olur… Bağlı olduğu kazığın ve zincirin onlarca katına gücü yetebilir artık… Ama fil asla böyle bir girişimde bulunmaz…

O özgür olamayacağına inanmıştır, artık kırılamayan şey, filin zinciri değil inancıdır.

***
Anlaşılıyor ki; “ Korkular, insanlara korkulan şeylerden daha fazla zarar verir…”

Çaresizlik ile ilgili iki durum karşımıza çıkıyor; “gerçek çaresizlik ve sahte çaresizlik…”

Hayatta bazen maruz kalınan gerçek çaresizlikler ile öğrenilmiş çaresizlik durumu aynı şey değildir. Gerçekten çaresiz olmadığınız halde, çaresiz olduğunuzu sanarak, çözebileceğimiz bir sorunumuzu çözmek için hiçbir şey yapmadığımızda “öğrenilmiş çaresizlik” yaşıyorsunuz demektir.

Çaresizlik duygusu yaşayanlar: "Gerçekten çaresiz durumda mıyım, yoksa çaresiz olduğumu mu düşünüyorum?” diye düşünmeli…

Öğrenilmiş çaresizliğin birey üzerinde “aklı, istekleri ve duyguları” zayıflatmasına izin vermemeli…

Öncelikle, ihtimallerin tümünü gözden geçirmeden asla, "Kurtuluş yolu yok!" dememeli...

***

İnsan denemekten neden korkar?

Kaybetmekten korktuğu için!

Çaresizliği öğrenmiş kişiler sürekli olarak, " Bir kez daha başarısızlığa uğramamak için ne yapmalıyım?" sorusuna cevap ararlar…

Çoğu zaman vardıkları sonuç; " Hiçbir şey yapmamak! " tır…

Ama unutmamak gerekir ki; “ hiçbir şey yapmamak uzun vadede en büyük başarısızlık nedenidir ”

***

Ne olursa olsun geçmişteki başarısız sonuçlara takılıp kalmayın.

Eğer bizi yaradan Allah, bu sınav dünyasında sürekli geçmişimize bakarak yaşamamızı isteseydi, sanırım gözlerimiz ensemizde yaratırdı!..

Geçmişteki başarısızlıkları ne unutun, ne de büyütün…

Geçmişin kötü deneyimlerinin geleceğinizi şekillendirmesine asla izin vermeyin.

Hüseyin KURT

Öğrenilmiş çaresizlik için video #1 : http://youtu.be/w4aXy6KezII

Öğrenilmiş çaresizlik için video #2 : http://youtu.be/JV1lKXm5czM 




***

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder