DOĞU AKDENİZ'DE ENERJİ KEŞİFLERİ VE TÜRKİYE BÖLÜM 7
Anlaşmaya konu bölgede Mısır’ın kıyı uzunluğu 400,128 mil iken, GKRY’nin kıyı uzunluğu ise 197,659 mildir. Görüldüğü gibi Mısır’ın kıyı uzunluğu GKRY’nin kıyı uzunluğunun iki katından bile fazladır. Bu nedenle hakça bir paylaşımda GKRY ancak Mısır’ın yarısı kadar deniz yetki alanına sahip olması gerekirken, yapılan anlaşmada ortay hat prensibine göre hareket edildiği için Mısır ile eşit yetki alanına sahip olmuştur.90 Bir başka deyişle 2003 MEB sınırlandırma anlaşmasıyla GKRY, Mısır’ın Doğu Akdeniz’deki 21.500 kilometrekarelik yetki sahasını açıkça sahiplenmiştir. Mısır, Türkiye ile yapacağı bir sınırlandırma anlaşmasıyla Doğu Akdeniz’de sahip olduğu mevcut yetki sahasından 12.000 kilometrekare daha fazla bir MEB yetki alanı elde edebilecektir.91
Söz konusu alanda üçüncü sınırlandırma anlaşmasının Yunanistan ile yapılması gerekmektedir. Bu hususa yukarıda Türkiye ve Yunanistan’ın görüşleri
incelenirken temas edildiği için burada tekrar ele alınmayacaktır. Ters tarafta kalan adaların karasuları dışında kıta sahanlığı ve MEB sınırlarının belirlenmesine bir etkisinin olamayacağı UAD’nın ve hakem mahkemelerinin kararıyla sabittir. Ancak bir hususa dikkat çekmekte fayda vardır. Yunanistan,
Doğu Akdeniz’de Libya, Mısır ve GKRY ile kıta sahanlığı/MEB sınırlandırma anlaşması imzalamak istemektedir. Her ne kadar Mısır, Yunanistan’ın
taleplerini geri çevirdiyse de bir sınırlandırma anlaşması imzalama olasılığının ortadan kalktığını söylemek doğru olmayacaktır. Türkiye’nin başta Yunanistan
olmak üzere adı geçen tüm sahildar devletler ile bir sınırlandırma anlaşması imzalayıp, Doğu Akdeniz’deki durum daha da içinden çıkılmaz bir
hale gelmeden önleyici tedbirler üretmesi ve uygulamaya geçmesi yerinde bir adım olacaktır.
Doğu Akdeniz’deki Hidrokarbon Yataklarının Ekonomik Değeri
Dünyada doğal gaz tüketimi her geçen gün artmaktadır. 2011’de Japonya’da meydana gelen deprem ve tsunami felaketinde zarar gören nükleer enerji santralleri, nükleer enerji ile ilgili tartışmaları olumsuz yönde etkilemiştir. Nitekim Japonya’da yaşananlardan sonra Almanya gibi enerjisinin bir bölümünü
nükleer santrallerden elde eden ülkeler bu santrallerin varlığını tartışmaya başlamıştır. Uzak Doğu’da Çin’in başını çektiği ekonomik gelişmeler de doğal
gaza duyulan ihtiyacı artırmaktadır. Çin enerji tüketiminde ABD’yi geride bırakmaktadır. Öyle ki Çin ve Hindistan’ın toplam enerji ihtiyacı dünya enerji
tüketiminin yüzde 10’unu geçmiştir ve bu ihtiyacın 2030’lu yılların ortalarına kadar yıllık ortalama yüzde 2.9 oranında artarak devam etmesi beklenmektedir.92
Kaya gazı gibi alternatif enerji kaynaklarının devreye girmesi gaz fiyatlarını etkilese bile doğal gaza olan ihtiyacı azaltmamıştır. Dünya genelinde doğal
gaz tüketiminin yılda ortalama yüzde 1.6 artarak 2035 yılında 169 trilyon ayak küpe ulaşması beklenmektedir. Ancak alternatif enerji olanaklarının
piyasaya arzı ile doğal gaz fiyatlarında meydana gelecek değişiklikler Doğu Akdeniz’deki potansiyel enerjinin geleceğini doğrudan etkileyecektir. Bölgede
keşfedilen enerji yatakları çok derinde bulunduğundan ancak gelişmiş teknolojik imkânların kullanılmasıyla üretimleri mümkündür. Bu durum ise
maliyetleri artırıp kar marjını düşürmekte, dolayısıyla gelişmiş ve pahalı teknolojik imkânlara sahip büyük enerji şirketlerinin yatırım yapmamasına neden olmaktadır. Nitekim Hindistan’ın önde gelen enerji şirketlerinden ONGC Videsh Ltd. yüzde 33 pay sahibi olduğu Mısır’a ait NEMED sahasından ekonomik
olarak uygulanabilir olmadığı gerekçesiyle çekilmiştir. ONGC, kaya gazının devreye girmesiyle düşen doğal gaz fiyatlarını bu kararına gerekçe
olarak göstermiştir.93
Aynı bağlamda Doğu Akdeniz’deki enerji kaynakları ile ilgili bir diğer sorun da potansiyel olarak var olduğu söylenen enerji miktarı ile varlığı ispatlanan
miktar arasındaki farktır. Havzadaki potansiyel enerji miktarının parasal değeri ile ilgili bir trilyon dolardan üç trilyon dolara kadar farklı tahminler yürütülmekte dir. En iyimser tahmin tüm Doğu Akdeniz havzasında toplam değeri üç trilyon dolar olan 60 milyar varil petrole eşdeğer hidrokarbon rezervi bulunduğu yönündedir. Ancak varlığı ispatlansa bile bu rezerv, aralarında siyasi sorunlar bulunan en az yedi farklı ülkeye dağılmış durumdadır.
Doğu Akdeniz ile ilgili yapılan en iyimser tahminler baz alındığında, bu bölgede potansiyel olarak var olduğu söylenen enerji miktarının mevcut tüketim oranıyla Türkiye’nin 572, bütün Avrupa’nın ise 30 yıllık enerji ihtiyacını tek başına karşılayacağı hesap edilmektedir.
Bahse konu coğrafyada üretilmesi yüksek maliyet gerektiren yatırımlara bağlı olan enerji yataklarının söz konusu yatırımın en az yirmi yıl süreyle aktif olarak
çalışmasını sağlayacak kadar geniş ve güvenli olması gerekmektedir. Örneğin İsrail’in Leviathan sahasında bulduğu enerji yatağı ile birlikte Doğu Akdeniz’de bulunan en büyük yataklardan biri olarak kabul edilen ve GKRY’nin ilan ettiği hidrokarbon arama sahasının 12. parselindeki Afrodit bölgesinde yer alan enerji yatağının ekonomik değeri hala tartışma konusudur.94 Doğal gaz fiyatlarına bağlı olmak üzere Afrodit sahasında toplam değeri 70 milyar doları aşan doğal gaz rezervi bulunduğu sanılmaktadır. Seçilecek yönteme göre değişmekle birlikte söz konusu gazın tüketici pazarlara ulaşması için en az 5 ile 16 milyar dolar arasında yatırım yapılması gerekmektedir. Afrodit bölgesinden elde edilecek gazın tüketici pazara ulaştırılması için seçilecek en ucuz yöntem, gazın boru hattıyla Türkiye’ye ve buradan nihai pazara ulaştırılmasıdır (Yaklaşık 4.8 milyar dolar). Türkiye’de petrol ve enerji alanında faaliyet gösteren şirketlerin boru hattı kurulması konusunda girişimleri olmuştur. Turcas grubunun hem doğal gaz satın alma hem de boru hattı kurulması konusunda İsrail hükümetine yaklaşık 2.5 milyar dolarlık bir yatırımla deniz altından Mersin’e ulaşacak 470 kilometrelik boru hattı inşa etmeyi teklif ettiği basına yansımıştır. Bunun yanında Zorlu grubunun da bu yönde benzer bir teklifte bulunduğu iddia edilmiştir.95
Ancak bir türlü çözülemeyen Kıbrıs sorunun neden olduğu siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle şuanda bu metodun kullanılması söz konusu değildir.
Sadece Kıbrıs Adası ve etrafı değil, hemen hemen tüm Doğu Akdeniz havzasında üretilecek doğal gaz ve petrolün tüketici pazarlara ulaştırılması için
tercih edilebilecek en ucuz metot gazın veya petrolün önce Türkiye’ye ve buradan mevcut hatlarla son pazarlara gönderilmesidir. Bu durum İsrail MEB
alanında çıkarılacak enerji kaynakları için de geçerlidir. Nitekim Türkiye-İsrail ilişkileri tarihinin en kötü dönemini yaşadığı bugünlerde bile İsrail, bazı Türk
şirketleri aracılığıyla Doğu Akdeniz havzasında çıkaracağı enerjiyi Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşımayı planlamaktadır. Doğu Akdeniz’de çıkarılacak
enerjinin Türkiye üzerinden taşınması, Türkiye için de önemli bir ekonomik avantaj oluşturacaktır. Ayrıca bu metodun tercih edilmesinin Türkiye’nin son
yıllarda izlediği güvenli bir enerji merkezi olma politikasına da ciddi katkısı olacağı muhakkaktır.
Teknoloji ilerledikçe Doğu Akdeniz’deki ispatlanmış enerji rezerv miktarı da artmaktadır. Teknolojinin gelişmesi ile doğru orantılı olarak gelecekte hem
derin sulardan petrol veya doğal gaz çıkarma maliyetlerinin daha makul seviyelere gerilemesi, hem de yeni hidrokarbon yataklarının bulunması mümkün
olacaktır. Doğu Akdeniz ile ilgili yapılan en iyimser tahminler baz alındığında, bu bölgede potansiyel olarak var olduğu söylenen enerji miktarının mevcut
tüketim oranıyla Türkiye’nin 572, bütün Avrupa’nın ise 30 yıllık enerji ihtiyacını tek başına karşılayacağı hesap edilmektedir. Bu büyüklükte bir enerji
potansiyelinin bölge ve bölge ile ilgili aktörlerin iştahlarını kabartması vazgeçilmezdir. Ancak burada yaşanacak bir gerginlik hem bu ekonomik potansiyelin heder olmasına yol açacak hem de mevcut siyasi sorunlara yenilerini ekleyecektir. Türkiye haklarını muhafaza etmek suretiyle, Doğu Akdeniz’de gelişen durumu iyi etüt etmeli ve buradaki potansiyelden ekonomik ve siyasi açılardan istifade etmeye çalışmalıdır.
Doğu Akdeniz’de Oluşan Yeni Siyasi Dengeler
Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki son gelişmeler etrafında dikkatle değerlendirmesi gereken hususlardan biriside bölgede oluşan yeni politik dengelerdir.
Söz konusu bu yeni dengeler havza ile ilgili güvenlik anlayışının değişmesine de neden olmaktadır. İsrail, Yunanistan ve GKRY’nin Doğu Akdeniz’de birlikte
oluşturmaya çalıştıkları güvenlik çemberi bu durumun en somut örneklerinden birisidir. Doğu Akdeniz havzasının stratejik önemine çalışmanın başında
değinilmiştir. Tekrara düşmemek için burada yeniden ele alınmayacaktır. Ancak üzerinde mutlaka durulması gereken bir iki husus belirtilecektir.
Bu çerçevede dile getirilmesi gereken ilk husus, GKRY’nin bütün adayı temsilen AB’ye alınmış olmasıdır. Avrupa’nın ihtiyaç duyduğu enerjinin büyük
kısmı Akdeniz üzerinden taşınmaktadır. Doğu Akdeniz sadece Avrupa için değil, dünya ticaretinin önemli su yollarından biridir. Doğu Akdeniz’in Orta
Doğu ve Hazar havzası gibi enerji merkezlerini ve bu merkezlerden yayılan petrol ve boru hatlarını kontrol edebilecek stratejik bir konumda bulunması
birçok aktör için olduğu gibi, kuşkusuz AB için de çok önemlidir. O nedenle küresel bir aktör olarak AB’nin Doğu Akdeniz ve Doğu Akdeniz’i kontrol
edebilecek en kilit noktada bulunan Kıbrıs Adası’na olan ilgisi anlaşılabilir. Ancak bu ilginin AB’yi yıllardır devam eden bir sorunun çözümüne olumsuz
katkı yapacak tasarruflarda bulunmaya sevk etmesini anlamak biraz zor görünmektedir.
AB Kıbrıs’ta devam eden, çözülmemiş bir sorun olduğu halde Rum İsrail, Yunanistan ve GKRY’nin Doğu Akdeniz’de birlikte oluşturmaya çalıştıkları güvenlik çemberibölgede oluşan yeni politik dengelere örnek gösterilebilir.
Yönetimi’ni tüm adayı temsilen üyeliğe kabul etmekle hem aday devletlerin sorunlarını çözmeden tam üye olamayacağı kuralını ihlal etmiş, hem de
Kıbrıs’taki sorunun taraflarından biri haline gelmiştir. Kıbrıs sorunu ile ilgili olarak bugüne kadar hazırlanan en kapsamlı ve en yapıcı çözüm planı olan
Annan Planı da, AB’nin Rum Yönetimi’ne tam üyeliğe kabul edileceğine dair verdiği garanti ile akim kalmış ve sorunun çözümü maalesef ertelenmiştir.
Bir başka deyişle AB Doğu Akdeniz ve Kıbrıs’a enerji ve ticaret yollarının güvenliğini tesis edecek stratejik bir konumda bulundukları için önem atfedip
buradaki varlığını tahkim etmeye çalışırken, bölge güvenliğini tehdit edecek bir sorunun çözümüne engel olmuştur. AB’nin vermiş olduğu karar bugün sadece
Kıbrıs sorununu değil Türkiye-AB ilişkilerini de doğrudan etkilemektedir. Rum Yönetimi devam eden müzakere sürecinde 8 ayrı başlığın açılmasını
engellemektedir.
Nitekim sondaj çalışmaları sırasında AB, GKRY’ni desteklemiş ve bağımsız bir devlet olarak Güney Kıbrıs’ın ikili anlaşmalar imzalayabileceğini; uluslararası
hukukun ve BMDHS’nin öngördüğü yetki alanlarında doğal kaynaklarını dilediği gibi kullanmaya hakkı olduğunu ifade etmiştir.96 Türkiye’nin Kıbrıs ile iyi komşuluk ilişkilerini sürdürmesi gerektiğini vurgulamış ve Türkiye’yi üye bir devlete karşı güç kullanmaması konusunda uyarmıştır.
Yapılan uluslararası toplantılarda AB’nin Doğu Akdeniz’deki ekonomik alanı için Rum Yönetimi ve Yunanistan’ın öngördüğü alanları gösterir
haritalar kullandığı görülmektedir. Bu tür uygulamaların taraflar arasındaki güveni son derece olumsuz etkilediği ve sorunları daha da içinden çıkılmaz
hale getirdiği muhakkaktır. Doğu Akdeniz’de yaşanan gelişmelerin Ege’de Türkiye ile Yunanistan arasında sorun teşkil eden kıta sahanlığı ve karasuları
gibi konuları yakından ilgilendirdiği ve Doğu Akdeniz’deki tasarrufların Ege’de de suların tekrar ısınmasına neden olabileceği tüm taraflarca dikkate
alınmalıdır. Sorunsuz ve güvenli enerji nakil yollarına sahip olmak isteyen AB mevcut ve muhtemel güzergâhlarda sorunların çözümünde daha yapıcı rol
oynamalıdır. AB’nin Güney Kıbrıs’ın sondaj çalışmaları ile ilgili sergilediği en olumlu tutum, çıkarılacak doğal gaz veya petrolün Adadaki taraflarca
paylaşılması gerektiği vurgusu olmuştur. Uluslar üstü bir kurum olarak AB Doğu Akdeniz’deki sorunların hakça çözümünde kuşkusuz daha aktif roller
üstlenebilecek bir pozisyondadır.
Bölgedeki siyasi gelişmelerin seyrini etkileyen ikinci husus Türkiye-İsrail ilişkilerinde yaşanan kırılmadır. Türkiye İsrail ilişkileri, İsrail’in 2008-2009
Bölgedeki siyasi gelişmelerin seyrini etkileyen en önemli hususlardan biri Türkiye-İsrail ilişkilerinde 2008 yılından bu yana yaşanan kırılmadır.
Bu durumun aksine İsrail-GKRY ve Yunanistan arasındaki diplomatik ve ekonomik ilişkiler hızla gelişmektedir.
Gazze harekâtından bu yana giderek kötüleşmiştir. 2009 Davos Ekonomik Formu’nda yaşanan ‘One Minute Krizi’ ve aynı yıl İsrail ile yaşanan ‘Alçak
Koltuk Krizi’nden sonra 2010 ilkbaharında yaşanan ‘Mavi Marmara Olayı’ ile birlikte iki ülke arasındaki ilişkiler tarihinin en kötü dönemine girmiştir.
Bu gelişmelerin bir neticesi olarak İsrail, GKRY ve Yunanistan’a yaklaşmış ve Doğu Akdeniz konusunda adı anılan üç ülke birlikte hareket etmeye başlamıştır.
2008 ilkbaharında İsrail ve Yunan hava kuvvetlerinin Girit Adası açıklarında ortaklaşa düzenledikleri tatbikatla başlayan İsrail-Yunanistan yakınlaşması
2010-11 dönemindeki enerji keşifleri ve Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasıyla ivme kazanmış, GKRY’ni de kapsayacak şekilde genişlemiştir. Son derece
kısıtlı bir hava sahası olan İsrail Türkiye’nin hava sahasını kapatmasıyla hava kuvvetlerinin eğitimi için ihtiyaç duyduğu sahayı bu iki ülke ile ilişkilerini
geliştirmek suretiyle bulmuştur. Yunan ve İsrail hava kuvvetleri 2010 yılından bu yana Doğu Akdeniz açıklarında ortak tatbikatlar düzenlemektedir. Yine
2010 yılında Yunan Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral G. Karamalikis’in İsrail’i ziyareti ile başlayan üst düzey askeri yetkililerin karşılıklı ziyaretleri de
devam etmektedir. Yunan basınında Yunanistan’ın İsrail’den silah sistemleri alacağına dair haberler yer almaktadır. 2012 yılının Şubat ayında Benjamin
Netanyahu’nun GKRY’ne yaptığı resmi ziyaret sırasında iki ülke arasında içeriği açıklanmayan bir savunma işbirliği anlaşması imzalanmıştır. 2011 yılında
yaşanan sondaj krizi sırasında İsrail, GKRY’ni açıktan desteklemiş ve savaş uçaklarını KKTC hava sahası ve TPAO’nun araştırma gemisi üzerinde uçurmaktan çekinmemiştir.
8 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR
***
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder