26 Kasım 2017 Pazar

Gün Gelecek


Gün Gelecek

Işık Kansu

CHP’nin hukuk işlerinden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan ile küçük bir söyleşi:
- Başbakanların savcılıkça hakkında soruşturma açılmış oğullarını koruma, sakınma yetkisi var mıdır?
- Başbakan’a, aranan bir şüpheliyi koruma yetkisi tanıyan bir yasa yoktur, ama Başbakan, hakkında soruşturma açılmış oğlu ile birlikte Başbakanlık makam arabasında dolaşmaktadır. Bir şüpheli hakkında gözaltı ya da yakalama kararı varsa her polis, bu kararı yerine getirmekle yükümlüdür. Dolayısıyla Başbakan’ın koruma polisleri, çevresindeki Emniyet görevlileri ve İstanbul Valisi, yataklık suçunu, en hafifinden görevi kötüye kullanma suçunu işlemişlerdir. 

- Hukuksuzluk, yasaların ve hatta anayasanın tanınmaması nereye kadar gidecek?

- Tarih, gözünü karartan siyasetçilerin sonunda zararlı çıktıklarını kanıtlamaktadır. Yakın geçmişte hukuksuzlukları yaratanlar ile ittifak eden siyasi iktidar, şimdi kendi yolsuzlukları ortaya çıkınca hukuksuzluktan yakınmaktadır. Başbakan telaş içinde yolsuzlukların üstünü örtme çabası içindedir. Belki bugün için görevliler susturulabilir, soruşturmalar durdurulabilir ama unutulmasın ki, devletin kayıtlarından hiçbir şey silinmez. Gün gelecek, tüm yolsuzluk ve hukuksuzlukların altında kalacaklardır.

Yok Yok

Deneyimli meslektaşımız Emine Kaplan, yolsuzluğa ve rüşvete bulaşmış bakanların fezlekelerinde yazılanları haberleştirdi. Birisi 28 kez, diğeri 10 kez, bir diğeri de 3 kez rüşvet almış. Aldıkları da az buz değil, milyon dolarlar değerinde.
Recep Tayyip Erdoğan’ın umurunda bile değil. İşi gücü, önüne geleni suçlamak, bağıra çağıra olup biteni perdelemek... 
CHP’li Mahmut Tanal, çok güzel özetliyor yaşadıklarımızı:
“Bir bakanın ailesini yanına almış, tutuklu işadamı Rıza Sarraf’ın özel uçağıyla umreye gittiği manşetlerde çıktı. Bugüne kadar tek bir yalanlama yok, ortaya konulmuş bir fatura yok, ‘Gitmedim’ diyen yok, ‘Gitmedi’ diyen de yok.
Aynı bakanın 700 bin liralık bir saati hediye adı altında rüşvet olarak aldığı iddia ediliyor, aradan neredeyse kırk beş gün geçti, ‘Almadım’ diyen yok, ‘Alın size bu saatin faturası’ diyen yok. ‘700 değil de şu kadardı’ diyen yok, ‘Hayır, almadım’ diyen yok. 

Bir başka bakanın elbise kılıfına doldurulmuş dolarları alarak rüşvet aldığı iddia ediliyor, telefon tapeleri ortada dolaşıyor. ‘Almadım’ diyen yok, ‘Elbise hediye edilmedi’ diyen yok, ‘Elbise geldi, alın size faturası’ diyen yok, ‘Elbisenin içerisinde para yoktu’ diyen yok. Bir başka bakanın oğlunun evinde 6 çelik kasa yakalanıyor. Bir evde 6 kasa neden tutulur? Cevap yok. Tek bir cevap var: ‘Yalı sattı, onun parası’ dediler. Bu yaşta, bu çocuk bu yalıyı alacak parayı nerede kazandı, soran yok. Bir banka müdürünün evinde ayakkabı kutularının içerisinde milyon dolarlar çıkmış, ‘İmam hatip yaptıracaktı, para topladık’ dediler. Bağış toplamak, yardım toplamak için valilikte veya kaymakamlıkta bir para toplanma izni olur. Burada yardım toplama izni yok, yardım yapanlar ortada yok, yardım paralarını neden evde tuttu, soran yok. İşadamı Ali Ağaoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne rağmen, İstanbul AKP İl Başkanı’na rağmen, Çevre ve Şehircilik Bakanı’na rağmen konuşup emsal değişikliği yaptırdığına dair tapeler ortada dolanıyor. Bunlara ‘Yalan’ diyen yok, ‘Böyle bir konuşma yapmadım’ diyen yok, savcılığa şikâyet eden yok, dava açan yok, ‘Bunlar iftiradır’ diyen yok. 
Rıza Sarraf’ın ailesiyle birlikte kişi başına 1 milyon dolar rüşvet verip Bakanlar Kurulu kararıyla Türk vatandaşı yapıldığı iddia ediliyor. ‘Ortalıkta böyle bir Bakanlar Kurulu kararı yok’ diyen yok, ‘Böyle bir iş olmadı’ diyen yok, ‘Hayır, yapılmadı’ diyen yok.”

Hoş

Recep Tayyip Erdoğan’ın “hocam” paşası Hilmi Özkök, tutsak emekli Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ yeniden yargılanırsa tanık olurmuş. Diyor ki:
“Bana neden tanıklık etmediğimi, mahkemeye gitmediğimi sordular. E gitsem zaten dinlemiyorlar. Işık Paşa’da gördük. İyi ki de gitmemişim. Emekli de olsa bir Genelkurmay Başkanı’nın mahkeme kapısından dönmesi hoş bir şey değil.” 
Tanıklık ederse, Hilmi Özkök’e sormalılar:
“Emekli de olsa bir Genelkurmay Başkanı’nın yıllardır cezaevinde yatması, ‘terörist’ suçlamasıyla hüküm giymesi sizce nasıl bir şeydir?”

Aynısı

İskenderun muhabirimiz Akın Bodur, geçen temmuz ayında Hatay Belediye Başkanı Lütfü Savaş ile bir söyleşi yapmış, Gezi olaylarını sormuştu. O dönemde AKP’li olan Lütfü Savaş, “Gezi olayları dış güçler kaynaklı ve amacı hükümeti yıkmaktır” demişti. 

Akın, AKP’den devşirilip CHP’den Hatay’a Belediye Başkan adayı yapılan Lütfü Savaş’a geçen günlerde bu sözlerini anımsatıp “Şimdi ne düşünüyorsunuz?” diye sormuş. Savaş, “Aynısını düşünüyorum” demiş. 
Vay benim, haziran eylemlerinde özgürlük ve demokrasi için şehit düşmüş çocuklarım... 
Yanarım, yanarım, onlara yanarım...  



***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder