17 Kasım 2017 Cuma

CIA VE ORTADOĞU - 70 YILIN BİLANÇOSU BÖLÜM 1

CIA VE ORTADOĞU - 70 YILIN BİLANÇOSU,
BÖLÜM1


CIA ve Ortadoğu; 70 yılın bilançosu.. 

Doç.Dr.Sait YILMAZ 

 Giriş 

ABD kurulduğunda beri güvenlik kültürü önemli değişimlerden geçti. 1929 
yılında ABD Dışişleri Bakanı Henry Stimson “Centilmenler başkasının mektubunu 
okumaz” diyerek, bir şifre kırma operasyonunu reddetmişti. 1950.lerin başında Kore Savaşı.nda General MacArthur, gerilla savaşı gerekli dediğinde de Kongre “Bu Amerikan kültürüne uygun değil” diyerek, reddetmişti. 1941 yılında yani II. Dünya Savaşı.na hazırlanırken ABD Başkanı Roosevelt, Bilgi Koordinatör Ofisi.nin (COI1) kurulmasına onay vermiş ve bu istihbarat servisinin başına General William Donovan getirilmişti. 1942 yılında COI, örtülü faaliyetlere uygun olarak düzenlenirken Stratejik Hizmetler Ofisi.ne (OSS2) dönüştü. İngilizlerden kopya edilerek, teşkilatın içine ülkenin en zengin ve en güçlü kişilerini alınarak elit kişilerden kurulu bir yapı kuruldu. 

1943 yılında Donovan, Roma.daki Katolik Kilisesini Anglo-Amerikan casusluk 
operasyonlarının merkezi haline getirdi. Soğuk Savaş boyunca Vatikan ve ABD, en uzun süreli istihbarat ittifaklarından biri oldu. 1945 yılında OSS kaldırıldı, örtülü operasyonlara son verildi, zararsız bilgi toplama ve analiz işlerine dönüldü. Bu dönemde “Paperclip Operasyonu” ile bazı Naziler, Sovyetlere karşı kullanılmak için Amerika.ya kaçırıldı. Bunlardan en önemlisi, Hitler.in üst düzey casusu ve Sovyetler Birliği içinde istihbarat ağı kuran Reinhard Gehlen idi. Gehlen, göçmen Nazi casuslarını kullanarak ABD için Rusya.daki şebekeyi yeniden harekete geçirdi. Bu ajanlar arasında Alfred Six, Emil Augsburg, Klaus Barbie, Otto von Bolschwing ve Albay Otto Skorzeny gibi Yahudi kamplarında adı “kasap” olarak anılan isimler öne çıkıyordu. Gehlen Örgütü, sonraki 10 yıl boyunca yani OOS ve CIA arasındaki dönemde sadece Sovyetler Birliği.ne karşı istihbarat yapan bir köprü örgüt oldu. Ancak, sağlanan istihbaratın çoğu düzmece idi. Amerikalıların gözünde önemini kaybetmek istemeyen Gehlen, 1948 yılında Sovyetler ile savaşın an meselesi olduğunu ve Batının önleyici bir darbe vurması gerektiğini savunuyordu. 1950.lerde ise “füze açığı” hikâyesi ile tehdidi daha da büyüttü. Ruslar, Gehlen örgütü içine sızmışlar ve dezenformasyon yapıyorlardı. 

 1947 yılında Ulusal Güvenlik Kanunu ile “Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA)” ve 
“Ulusal Güvenlik Konseyi (NSC)” kuruldu. 1947 yılında Yunanistan.da Komünist 
isyancılara karşı sağ kanata askeri yardım yapıldı ve Soğuk Savaş boyunca CIA, 
Yunan liderlerinin işlediği suçları görmezden geldi. CIA.yi ilk dizayn edenler tüm 
görev ve kaynakları teşkilatın ana görevi olan istihbarat toplama, analiz ve dağıtımı üzerine düşünmüşlerdi ama kısa sürede sık ve karmaşık bir şekilde örtülü faaliyetlere yöneldiler. İstihbarat üretme işinde, ne kadar doğru değerlendirme yaparlarsa yapsınlar işler iyi gitmedi yani doğru değerlendirmeler bile doğru politikalara yol açmadı3. Bunun nedeni karar verici konumunda olan başkanların ön yargılarının ya da kendi özel düşünce sistemlerinin aşılamaması idi. Bu aynı zamanda, başkanların CIA içindeki atamalarına hatta örtülü operasyonu yapacak birimleri seçimine kadar olumsuz etki etti. Analizci çok zor kanıtların arasından bir sonuca ulaşmış olsa da bürokrasi içinde çatışan çıkarlar, ara kademelerdeki kişilerin farklı bakış açıları, ideolojileri başlangıçtaki sonucu değiştirdi. İstihbarat toplama ve örtülü faaliyetler, değerlendirme ve analiz arasındaki iç çekişmeler CIA tarihi boyunca devam etti. 


Kişisel etkilenmeler Küba olayında olduğu gibi yanlış politikalara yol açtı. CIA, NSC üzerinden Başkan.a bağlı idi ve üzerinde Kongre de dâhil herhangi bir demokratik denetim yoktu. CIA kanununda; teşkilatın “..NSC tarafından verilecek diğer işleri ve görevleri yapar” maddesi ile örtülü faaliyetler için gerekli kapı açılıyordu. CIA, 1948 yılında Wall Street avukatı Frank Wisner.in başkanı olduğu Politika Koordinasyon Ofisi ile örtülü faaliyetler bölümünü teşkil etti. Bölümün gizli yönergesine göre sorumlulukları arasında şunlar bulunuyordu; propaganda, ekonomik savaş, önleyici doğrudan eylem (sabotaj, anti-sabotaj, imha ve kurtarma dâhil), düşman ülkelere karşı yıkıcı faaliyetler (Özgür Dünyayı tehdit eden ülkelerde direnişçi gruplara el altından destek, yerel anti-komünist unsurlara yardım). 1949 yılında Radyo Free Europe kurularak, özellikle Soğuk Savaş boyunca Amerikan propaganda ağının kilit unsurlarından biri teşkil edildi. 

ABD güvenlik politikalarının 1940.lardan beri iki temel amacı vardı4; (1) Siyasi 
ve ekonomik olarak liberal dünya düzeninin geliştirilmesi, bölge petrolüne garantili nüfuz. (2) Komünist güçlerin çevrelenmesi ve caydırılması. Buna 11 Eylül 2001 sonrası iki hedef daha eklendi; (3) Terörizmle küresel mücadele. (4) Ortadoğu.nun dönüşümü. İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD stratejisinin hedefi başta Ortadoğu olmak üzere dünya genelinde petrol ve ekonomi üzerinde denetim sağlayarak, kendine bağımlı ilişkiler geliştirmekti5. Suudi petrollerine hâkim olan ARAMCO şirketinin hisseleri daha önce Rockefeller ailesine ait dört şirket arasında paylaştırılmıştı. Bu dört şirket 1944'te bir araya gelerek ARAMCO'yu kurmuşlardır. Ortadoğu petrollerinin yüzde 99'u yedi büyük petrol şirketinin kontrolü altındadır. Bu şirketlerin beşi Yahudi Rockefeller ailesine aittir. Geriye kalan iki şirketten Shell'in sahibi Marcus Samuel ve Royal Dutch'ın sahibi Wiliam Detending de Yahudidir. 1971.de ulusal güvenlik danışmanı olan Henry Kissinger, 1973.de petro-dolarları ABD.ye döndürmenin de yolunu bulmuş, yedi kız kardeş inanılmaz gelirler sağlamıştı. 

1974 yılında petrol fiyatları aniden artınca, ABD ile Suudi Arabistan arasında yapılan gizli anlaşmalar ile petro-dolarların Amerikan ekonomisine dönüşü garanti altına alındı6. Petrol, dolar karşılığı satılacak, karşılığında ABD, Suudi Arabistan.a silah ve teçhizat verecekti. Bu anlaşmanın Suudiler için asıl faydası, hanedanı iktidarda tutma garantisi idi7. Artık, ABD doları altın ile değil petrol ile destekleniyordu. Bu anlaşma ile Suudi ailesinin özel ve sürekli payı korunmakta, diğer yandan OPEC içinde fiyatların belirlenmesinde Suudilerin desteği sağlama alınmakta idi. Artık petrol almak isteyen her ülke FED.ten para satın almak zorunda idi. Bu borç paralar sadece kâğıt üzerinde veri idi ama yüz milyarlarca dolar bu yolla ABD bankalarına yazıldı. Kısaca, ABD, 1940 ve 50.lerde Ortadoğu.da iki özel ilişki geliştirdi. Birincisi İsrail ile ve ne olduğu gayet açıktır. İkincisi S.Arabistan ile güvenlik ve askeri yardım karşılığı petrol sözü idi. 

CIA ve İş Dünyası 

 CIA.nın kurulduğu yıllarda Dışişleri Bakanı olan John Foster Dulles ve kardeşi 
CIA Direktörü Allen Dulles, öncesinde Wall Street.in en güçlü hukuk firmasında 
avukat ve banker idiler. Reagan döneminin CIA Direktörü Bill Casey de öncesinde Wall Street.de avukat ve borsacı idi. New York Borsası Başkan Yardımcısı Dave Doherty de CIA.dan emekli idi. CIA direktörlerinden ve bakan George H.W. Bush, ülkenin en büyük 11. savunma şirketi olan Carly Group.a danışmanlık yaparak, Wall Street.de oldukça etkili idi. CIA Direktörlerinden John Deutch ise Citigroup yönetim kuruluna girdi. CIA operasyonları başlangıçta Amerikan iş dünyasının çıkarlarının korunmasına odaklandı. Çeşitli ülkelerde halk tarafından, demokratik yöntemlerle seçilmiş liderler önlerindeki en önemli engeldi. Çünkü bu liderler milliyetçi ideoloji ile ekonomilerini geliştirmek, zenginliği halka dağıtmak, ülke kaynaklarını yabancıların elinden alıp millileştirmek istiyor, Amerikan şirketleri tarafından kendilerinden istenen 
reformlara karşı çıkıyor, korumacı bir politika izlemeye çalışıyorlardı. CIA.nın işi ise Amerikan iş dünyasının çıkarlarını korumak için muhalefeti düzenlemek oldu. Bu muhalefet ideolojik çekişmelerin yoğun olarak yaşandığı Soğuk Savaş.ın ilk 
döneminde karşı taraf sol ve komünist ilan edilerek, sağ diye bilinen kesimlerden seçildi ve silahlı kuvvetler içinden bir grup ile temas edilerek askeri darbeler düzenlendi. Yapılan pazarlık şu idi; eğer ülke ekonomisini yabancı yatırımcılar için uygun hale getirirseniz, sizi iktidara getireceğiz. Mevcut iktidarın gönderilmesi için seçilen muhalif gruplar kiralanmakta, eğitilmekte ve birlikte çalışılmakta idi. Örtülü işler mekanizmasının kullandığı yöntemler içinde; propaganda, sahte oy sandıkları, satın alınmış seçimler, tehdit, şantaj, cinsel entrikalar, yerel basında yayınlatılan sahte hikâyeler, muhalif partilerin içine sızma ve bölme, adam kaçırma, işkence, ekonomik sabotaj, ölüm mangaları ve suikastlar önde gelmekteydi. Bu yöntemler sonunda ülkede bir askeri darbeye yol açacak anarşi ortamını beslemekte ve ülkenin başına ABD çıkarlarına uyacak bir diktatörün getirilmesi ile anarşi sakinleşmekte idi. 

Ancak, iş bununla da bitmemekte, bu diktatörün güvenlik mekanizması CIA 
tarafından eğitilmeye ve kontrol altında tutulmaya devam edilerek; iş dünyasının düşmanlarına yönelik sorgulama, işkence ve cinayetlere devam edilmekte idi. 

 Ülke genelinde insan hakları ihlalleri yapılırken kurbanların adı Komünistler 
idi. Ama çoğu durumda ortada bir Komünist tehdit yoktu. Muhalifler genellikle 
köylüler, liberaller, ılımlılar, işçi sendikası liderleri gibi yurtsever ve ulusalcı muhalefet idi. Yukarıdaki senaryo CIA.nın meşhur “Amerikalılar Okulu”nda (SOA8) öğretildi ve pek çok ülkede benzer şekilde uygulandı9. Bu okul Panama.da açılmış sonra Georgia.da Fort Benning.e taşınmıştı. Okulun “Diktatörler Okulu” ya da “Katiller Okulu” gibi takma adları vardı. Latin Amerikalı subaylar kendi ülkelerinde uyguladıkları sorgulama, işkence ve cinayet yöntemleri bu okulda öğrenmişlerdi. 1987 yılına kadar CIA.nın örtülü operasyonları ile 6 milyon kişi öldü10. İronik olan yapılan CIA müdahaleleri genellikle Amerika.nın siyasi hedeflerini sağlayamadı. Yeni iktidara getirilen bir diktatör bile kendisi için kurulan CIA mekanizmasından kurtularak kendi polis devletini kurma yolunu seçiyor ama iktidarda kalmak için de CIA.nın 
dediklerini yapıyordu. Böylece dediklerini yaptığı sürece CIA, bu diktatörlerin 
acımasızlıklarına ve ordu, istihbarat, polis gibi güvenlik aygıtı üzerindeki kontrollerine göz yumdu. CIA için en büyük endişe konusu boomerang etkisi idi yani halka rağmen yapılan darbe sonunda daha büyük bir dalga ile yapılanları tersine çevirebilirdi. İran.da Şah.ın devrilmesi bumerang etkisi idi. Demokrasiyi devirip, diktatörü getiren CIA, başka bir demokrasi dalgası ile mağlup oluyor ama kendini hala demokratik dünyanın lideri diye tanımlıyordu. CIA bu dönemde reforme edilemedi, kurumsal ve kültürel olarak yozlaştı, pek çok suç ve yolsuzluklara bulaştı. Ancak, CIA.nın kuruluşunun 50. yıldönümünde konuşan ABD Başkanı Bill Clinton şöyle demekteydi; 

“Zaruri olarak, Amerikan halkı senin cesaretinin tam hikâyesini hiçbir zaman 
bilmeyecek”. CIA.yı başarılı bir istihbarat teşkilatı olarak değerlendirmek zordur. 
Hizmet edilen Amerikan çıkarları genellikle ülkenin değil, zengin bir sınıfın başka 
ülkelerdeki iş çıkarları ya da ABD.ye bu ülkelerden ucuz iş ve kaynak getirilmesidir. 

Bunlar yapılırken o ülkelerin iç işleri, insan hakları yok sayılmıştır. Amerikan istihbarat örgütleri üzerindeki denetimin çok az olması suç işlemekte onları özgür kılmıştır. 

 CIA ve Medya 

 İkinci Dünya Savaşı.ndan beri, CIA ABD.nin ana güç unsurlarından biri oldu. 
CIA, dış medyanın yönlendirilmesinde de önemli işlevler edindi. Propaganda işleri dışında medya ile ilişkileri; kişiler, yerli halk, olaylar ve çeşitli konular hakkında bilgi toplamayı da hedefledi. CIA.nın medya operasyonları (Mockingbird) ile ilgili bir özet yapalım. Mockingbird, CIA.nın öncüsü OSS (1942-1947) ile başlayan sonra CIA ile devam eden Avrupa.daki gazetecilerden oluşan bir ağın ve psikolojik savaş uzmanlarının merkezinde olduğu medya faaliyetlerini kapsamaktadır11. Bu faaliyetlere katılan Dışişleri Bakanlığı.nın Siyaset Koordinasyon Ofisi (OPC12) mevcudu 1949.da 302 iken 1952.de 2.812.e çıkmıştı. Diğer ülkelerde 3.142 sözleşmeli personeli vardı13. United Press.in Berlin Bürosu tarafından kara propaganda programının merkezinde olduğu bir basın kolordusu kurulmuştu14. 

Muhabir, köşe yazarı, kitap yazarı, editör ya da Radyo Free Europe gibi 800 kadar haber ve bilgi kuruluşu bu ağın içinde idi. Her birinin ayrı bir kod ismi, ayrı bir işlevi vardı15. İngilizce ya da başka dilde pek çok basın hizmeti, süreli yayın ve gazete CIA.nın işlerini örtmek için kullanılmaya başlandı. CBS, Times ve Newsweek içindeki CIA çalışanları ve sağlanan imkânlar çok daha ileri düzeyde idi. Bunlara ABC, NBC, Associated Press, UPI, Reuters, HearstNewspapers, Scripps-Howard gibi yayın organları da ilave edilebilir. En az 53 uluslararası medya şirketi CIA.nin cephesi olarak belirlenmiş ve mali olarak desteklenmekteydi16.  Muhabirler ve haberciler CIA tarafından resmi eğitim programına tabi tutulmaktaydı. 1960.ların sonundan itibaren CIA içinde odak faaliyet alanı örtülü işlerden istihbarat analizine kaymaya başlayınca bu alanda yeni personel alınmaya başlandı17. CIA.nın örtülü faaliyetleri ilgili pek çok kitap ve yayın sansüre uğradı. 1960.ların sonundan 1980.ler boyunca süren Gladyo operasyonları ile CIA ve NATO tarafından kurgulanan Avrupa.da sivil hedeflere terörist saldırılar kamuoyundan saklandı. Gladyo ile ilgili ilk haber ancak 1990.larda İtalyan başbakanı Giulio Andreotti.nin sürece katıldıklarını itiraf etmesi ile ortaya çıktı. 

Hollywood ise CIA.nın imajını düzeltmek için Argo ve Zero Dark Thirty gibi filmler yapmaya yönelmişti18. 

 CIA.nın medya yönlendirmesi ve medya ile finans ilişkileri bugün 1970.lere 
göre çok daha etkin bir roldedir. Öte yandan Amerikan halkının Afganistan ve Irak savaşlarında olanlar, Suriye.de iç savaş çıkarılması, IŞİD.in doğuşu gibi pek çok konuda gerçeklerden haberi hala yok ya da duyarsız hale getirildi. Amerikan medya mensupları 1960.lardaki siyasi suikastlar ya da CIA.nın uyuşturucu trafiğindeki rolü gibi konuları hiçbir zaman sorgulayamadılar. 1947 yılında çıkarılan Ulusal Güvenlik Kanunu.na göre CIA.nın bütçesi gizli idi ama o dönemlerde yıllık 30 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyordu. 1990.larda Senatör Carl Levin, uyuşturucudan kazanılan her yıl 300 milyar doların ABD bankacılık sistemi ile dolaşıma girdiğini belgeledi. Özbekistan, Laos, Vietnam gibi ülkelerden tonlarca eroin CIA.nın Air America uçakları ile ABD ve Avrupa.ya taşınıyordu19. CIA.nın hayırseverlik (fliantropik) kurumlar ile ilişkisi 1950.lerin başından itibaren sürekli artmıştır. Böylece arkasında CIA.nın olduğu projelerin para kaynağı örtülü hale gelmiştir. 1976 yılında ABD Kongresi tarafından yapılan soruşturmada uluslararası aktivitelere sağlanan 700 bağışın %50.sinin aslında CIA tarafından verildiği ortaya çıktı20. Amerikan kültürel hegemonyasının yayılması ve sol siyaset ve kültürel etkinin azaltılmasında Ford Vakfı ile CIA arasındaki işbirliği en önde geleni idi. 

Ford Vakfı, ABD hükümetinin uluslararası kültürel propaganda uzantısı olarak çalışıyordu. Örtülü ödenekler gençlik grupları, sendikalar, üniversiteler, yayın evleri ve diğer özel kuruluşlara ilişkin programlara gitti. Bu listeye daha sonra insan hakları grupları eklendi. Ford Vakfı-CIA işbirliği ile bir yayınevi (Intercultural Publications) kurularak iki dergi (Perspectives ve Der Monat) çıkarılmaya başlandı21. 2014 yılında Alman gazeteci Udo Ulfkotte yazdığı “Satın Alınan Muhabirler” adlı kitabında haber ve makalelerin CIA ve Alman istihbaratı tarafından kendi isimleri kullanılarak yazıldığını itiraf etmekteydi22. Soğuk Savaş boyunca Komünizm ve insan hakları olgularını kullanan bu vakıflar bugün hala terörizm ve demokrasi kavramları ile ABD politikalarına uyum göstermeyen ülkelere karşı baskı aracı olarak kullanılmaktalar. 

2 Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR,


****

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder