12 Kasım 2017 Pazar

Zehir Zıkkım Olsun!...


Zehir Zıkkım Olsun!...


Hikmet Çetinkaya


Soygun, vurgun, talan... 
Biraz yalan! 
Yok yok yalanabildiğin kadar yalan ki yağmadan yararlan! 
Safları sıklaştır, kavgaya hazırlan. 
Patron ne istiyorsa başını salla... 
Çevresinde dolanabildiğin kadar dolan. 
Yaşadığın evrene bak, coğrafyaya, oğullara, gemilere, gemiciklere... 
Kutulara! 
Büyük, küçük her boy var... 
Beğen! 
Stadyumlardan yükselen seslere kulak ver: 
“Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk!” 
İstersen uyan! 
Çal, çırp... 
Götür babacığım götür... 
Çelik kasalar, kutular... 
Birazını kutulara birazını kasalara... 
İyi yerleştir! 
Ortaya dökülen dolarcıklara bak! 
Bir de asgari ücrete... 
Dayanabilirsen dayan! 
Kutuyu kim açtı? Kasalara kim baktı? 
Sana ne? 
İktidar ve cemaat çatışması mı ne! 
Çeteler-meteler! 
Yeter! 
Bu düzen dün de böyle gidiyordu bugün de... 
Yalanım varsa, kutular benim olsun inan! 
Tüm bunlar olurken, seni demokrasi masallarıyla, özgürlük ninnileriyle uyuttular! 
Gezi Direnişi’nde patlayan tomurcuğu görmediler... 
O gençler var ya o gençler! 
Her şeyi onlar yaptılar... 

***
Kuş besledin mi kafeste yetiştin mi son nefeste! 
Yetişemedin... 
O anaları babaları gördün mü? 
Görmedin... 
Sen uyu ve uyanma hiç! 
Gözlerini açma... 
Haziran Direnişi yurdun dört bir yanında kendi türkülerimizle birlikte çoğalırken, umudumuzu hiç kırmadık! 
Ölümler gördük, acılar, hüzünler... 
Gözyaşlarında boğulduk. 
Gecenin yıldızlarıydı gençler! 
Mehmet Ayvalıtaş, Abdullah Cömert, Ethem Sarısülük, Medeni Yıldırım, Ali İsmail Korkmaz, Ahmet Atakan ve Hasan Ferit Gedik... 
Onlar öldüler... 
Yüreklerimize gömüldüler. 
İktidar ve cemaat medyası... 
Evet sizler! 
Neler yazdınız arkalarından neler! 
Yürekleriniz taş kesilmişti... 
Şimdi unuttunuz! 
Demokrasi, özgürlük, hukuk... 
Adalette eşitlik... 
Bugün aklınıza geldi. 
Çelik kasalar ve kutular... 
Rüşvet ve vurgun! 
Size dokununca! 
Öyle değil mi? 
Oysa o gençlerin umutları vardı, hayata ve dünyaya bakışları... 
Sevgi, aşk, kardeşlik... 
İnsanca yaşama tutkuları... 
Kırdınız o fidanları, yalan yazdınız, yalan söylediniz... 
Utanmadan ve sıkılmadan üstelik. 
Umut ve emek! 
O yüzden Fenerbahçe stadında atılan sloganlar: 
“Her yer Taksim, her yer direniş!”, “Her yer rüşvet, her yer yolsuzluk!” 

***
Bu iştah sizin, bu mide sizin... 
Hanlar ve hamamlar sizin... 
Bankalar sizin, kasalar, kutular sizin... 
Yiyin birbirinizi yiyebildiğiniz kadar! 
Haram olsun!.. 
Yürü, koş, atla, zıpla... 
Erit, diyeceğim ama eritemezsin! 
Zehir zıkkım olsun... 
Doymak bilmiyorsun... 
Çatlayıncaya kadar yedin... 
Sonunda patladın! 
Her şey balondu aslında biliyordun! 
Soygun ve vurgun! 
Durumları idare etmek, ortaklık yapmak! 
Bavulcuyu koruyup kollamak, onu demokrasi kahramanı olarak görmek. 
Sabah akşam televizyon kanallarına çıkarmak! 
Haydi şimdi çıkarın bakayım o kanallara! 

***
Şimdi kalkmış birileri dolarları, mangırları anlatıyor... 
Rüşveti! 
Yolsuzluğu! 
Öteki yanıt veriyor: 
“Ne istediyseniz verdik 11 yıldır... Sizi de Allah doyursun...” 
Paralel devlet varmış, polis ve yargıda cemaat imamları... 
Sanki bilmiyorduk! 
Anlat bakalım anlat... 
İyi geliyor iyi... 
Haziran Direnişi, o genç ölümler, ağlayan analar, babalar, kardeşler, arkadaşlar... 
Ah kara gözlü halkım sen uykudasın... 
Bilmiyorum uyanacak mısın? 
Zamanın şafağında hayatı kucaklayıp yarınlara umutla bakacak mısın?



***


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder