KUTLAMA
YEKTA GÜNGÖR ÖZDEN,
Gazete,
dergi, kitap çıkarmanın güzlüklerini bilenler yayın yaşamında bir yaşın
mutluluğuna alkış tutarlar. Ortaokul, lise ve üniversite yıllarında duvar
gazetesi, okul dergisi, yerel gazetelerin sanat sayfalarıyla uğraşan, sonraki
yıllarda kimi gazete ve dergide yönetici ve yazar olarak çalışan, kitaplarıyla
görüşlerini kamuoyuna sunan bir yurttaş olarak ülkemizde yayıncılığın insandan
neler alıp götürdüğünü iyi bildiğimi sanıyorum. Küreselleşme-globalleşme adıyla
dayatılan yeni sömürgecilik sürecinde yeryüzü medyasının ne hale geldiğini de
üzüntüyle izliyoruz. Hele savaş çığırtkanlığının çıkar bağlantılarıyla
sergilediği çirkin boyut, düşünenleri karamsarlığa, umutsuzluğa düşürüyor.
Yalanı, yakıştırmayı, karalamayı, kötülemeyi, suçlamayı, gözdağını, tehdit ve
iftirayı beceri sayarak saldırganlıklarını demokratlık savıyla sürdürenler,
saygıdan ve terbiyeden uzak yazı ve sözlerini kişisel bozukluklarını yansıtan
belirtilerle kirletenler, düşmanların yapamadıklarını çekinmeden ve utanmadan
yapmaya kalkışanlar, çöreklenip yuvalandıkları medyanın tetikçiliğine soyunup
terör aracı durumuna düşenler, Kıbrıs'ı satmak, Türkiye'yi kiralamak için
onursuzluğu yeğleyenler, bilgi ve bilinç yoksunu uydu ve uşak ruhlular,
Türkiye'yi Türkiye yapan Atatürk ilkeleri ve Türk Devrimi karşıtları etkin
konuma gelince insanın kanı donuyor. Birbirine eklenerek büyüyen sorunların
altında ezilen toplumun ilgisi ve tepkisi de yeterli olmayınca gerçeğin, aklın,
onurun, erdemin, ahlâkın, adaletin, bilimin, soyluluğun, bağımsızlığın, özgürlüğün,
egemenliğin sesini duymak özlemi giderek büyüyor. Bu sesleri duyurmak da
kutsanacak bir görev niteliğini kazanıyor. Bir yıldır okuyucularına doğru
bildiklerini anlatan gençlerin TÜRKSOLU adlı yayın organını düzenli biçimde
çıkarmalarını bu nedenlerle övgüyle karşılıyorum. Umursamazlık, aldırışsızlık,
adamsendecilik, ilgisizlik, tembellik ve "Bana dokunmayan yılan bin
yaşasın" anlayışıyla uyuklayanlar, tiksindirici bir uyuşukluk içinde
korkudan titreyenler, onun bunun kapısında el açıp bekleyenler, bir yer kapmak
ya da ad yapmak için aşağılanmaya katlananlar bu gençlerin devingenlikleri,
yılmak-yorulmak bilmeden çalışmaları karşısında kendilerini özeleştiriye bağlı
tutmalıdır. Örnek alınacak çabalarıyla güçlükleri göğüsleyen gençler,
öğrenimlerini de aksatmamaktadır. Türlü yavanlıkların, sahteciliklerin boy
attığı günümüzde, yönetimin karakteri ve amacıyla dış ilişkilerdeki
bozuklukların belirgin olduğu ortamda Mustafa Kemal Atatürk'ün tam bağımsızlık
başta tüm ilkelerini içtenlikle savunanları kutlayarak yüreklendirmek en yapıcı
katkıdır.
Değişik kat
ve alanlarda, değişik yüz, giysi, biçim ve yöntemle rastlanılan laik Atatürk
Cumhuriyeti, İnönü ve barış karşıtlarının güçbirliği ve dayanışmasına bakıp
yüzlerinin kızarması gerekenler, gelişmelerin doğallığını, iyiye doğru
gelişmeyi, deneyimi ve oluşumları göz ardı edip geçmiş kimi olaylara bakarak
gençleri suçlamakta, haksız eleştirilerle güçlerini kırmaya ağırlık
vermektedir. Yanlışta direnmek sakıncalıdır. Yanlışı düzeltmek, doğru yapmayı
da aşan bir düzeylilik göstergesidir. Gençler ulusal yapımızı, ulusal
çıkarlarımızı yürekli biçimde savunuyor, özveriyle çalışıyor. Herkesin yanlışı
olabilir. Katılmadığımız anlatım biçimleri, kullanılmasını uygun bulmadığımız
sözcükler, eleştirdiğimiz ve karşı çıktığımız davranışlar olabilir. "İyi
ilaç acıdır" sözünün anımsattığı gibi uyararak, öğüt vererek değil, örnek
olarak onların bizden iyi yetişmelerini sağlamalıyız. Önleyip engelleyerek,
durdurup gerileterek değil. Özendirip destekleyerek.
Müdafaa-i
Hukuk ruhu, Kuvayı Milliye ateşiyle başarılan Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın
amaçladığı çağdaş demokrasi yepyeni, laik Cumhuriyetimiz üzerinde
taçlanacaktır. Gerzek ve gevezelerin, sarsak ve sapkınların, satılmış ve
döneklerin, ikiyüzlü çıkarcıların, ulusal kimliğini yadsıyan bölücü ve
yıkıcıların kararttığı çevremiz yine Kemalizm/Atatürkçülük aydınlığıyla
gönenecektir. Sorunlarımız ancak Atatürkçü Düşünce dizgesiyle çözümlenecektir.
Solcu, ilerici, demokrat, aydın, çağdaş geçinenler anlaşıp birliktelik
oluşturamadıkça yapaylıklarını açıklamaktadır. Duygusallık, bilgisizlik,
yüzeysellik, içtensizlik, ilkesizlik, tutarsızlık, bencillik, özseverlik,
büyüklenme, kıskançlık, yalan-dolan ancak karşıdevrimcileri sevindirir, onların
gücünü oluşturur, onlara destek sayılır. Bu da bir tür yozlaşma ve
yıkıcılıktır. Bu olumsuz görünüm içinde TÜRKSOLU bir umut ışığı olarak görev
yapmaktadır. "Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türkiye halkına Türk Ulusu
denir" sözündeki anlamı, güzelliği ve gerçeği yansıtarak yapraklarını
doldurmakta, içeriğiniz çekici kılmaktadır. Daha ne yapsın? Hiçbir şey
yapmayanlar, kötülüklere ve yitiklere neden ve araç olanlar güçlenirken
Atatürkçü gençleri yalnız bırakmak varlığımızın değerini bilememekten ötede
kendimize kıymaktır.
Ulusalcı
kesimde paylaşılamayan nedir? İlkede ve ülküde birliktelik varsa ayrılıkların
nedeni var mıdır? Kim kimi niçin istemez ve beğenmez? Yanlışlık ve yanılgı
nerededir? Konuşmak, görüşmek, tartışmak, çözümlemeye çalışmak aklın,
yurtseverliğin gereği değil midir? Yaşamı özelde ve genelde etkileyen tüm
koşullar kötüye giderken, Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın gerektiren durumlardan söz
edilirken, yeni Sevr dayatılmaya çalışılır Lozan'ın intikamını almak için
oyunlar birbirini izlerken Kemalist/Atatürkçü olduğunu söyleyenlerin bir
kesiminin donukluğu, tutukluğu, ilgisizliği, kopukluğu, ayrımcılığı,
bozgunculuğu, dağınıklığı, saplantıları şaşırtıcı ve üzücüdür. TÜRKSOLU bu
yanlışlıkları, sorumlularını gündeme getirmeli, kimi oyunları bozmalıdır.
Geleceğimizin güvencesi olan gençlerimiz yansız, gerçekçi ve yapıcı
tutumlarıyla yararlarını daha da arttıracaklardır. TÜRKSOLU'nun Atatürk
aydınlığında esenlik ve başarı dolu nice yıllar dileğiyle birinci yaşını
içtenlikle kutluyorum.