Kasım Süleymani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Kasım Süleymani etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Şubat 2020 Çarşamba

Çanlar Sadece İran değil, Türk Dünyası için de Çalıyor..

Çanlar Sadece İran değil, Türk Dünyası için de Çalıyor.. 



Prof.Dr.Sait Yılmaz 
3 Ocak 2020 



İranlı general Kasım Süleymani nin öldürülmesi her şeyden önce bir cinayet ve bizzat başka bir devletin başkanı tarafından onaylanması daha da büyük bir felaket ve suç. İşlenen cinayet, benim önceki kitaplarımda bahsettiğim Hedefli Öldürme Sistemi.nin (Targeting Killing) bir parçası. Bu görev muhtemelen her Salı günü yapılan ve başkan, komutanlar ve ilgili operasyon birimlerinin katıldığı toplantıda alındı ve bir general bu işe tayin edildi. Bu toplantıda alınan kararlar ile üç tür cinayet mekanizması devreye giriyor; 

- Hedefli öldürme; uydudan takip edilen bir hedef, buraya yakın bir ABD üssünden kalkan drone (insansız hava aracı) ile vuruluyor; operasyon Pentagon.da bir harekât odasından idare ediliyor. 

- Özel Kuvvet/Askeri Şirket görevlendirme; ABD.nin çıkarlarına göre hareket 
etmeyen (örneğin ihaleyi vermeyen) birileri o ülkeye gönderilen ekip tarafından yok ediliyor ya da etkisi hale getiriliyor (en çok Afrika.da kullanılıyor). 

- CIA Suikastları; ABD.nin hedefi olarak belirlenen münferit kişiler, örneğin bir araba kazasına kurban giderek, iz bırakmadan ortadan kaldırılıyor. 

Bu makalede, Kasım Süleymaninin katledilmesinin arkasında yatan nedenlerden çok, büyük resim için jeopolitik güç savaşlarında nerede olduğumuzu açıklayacağız. Aslında konu, İran ve Ortadoğudan çok tüm Asya için çanların çaldığı bir dönemi kapsıyor. O yüzden, bu coğrafyanın merkezinde olan Türkistan ve Türk Dünyası.nı dolayısı ile bizi daha çok ilgilendiriyor. Türk medyasında gezen; „ Avrasyacılık., „ Ön Asya Birliği ., „ Çin ve Rusya ile 
dost olduğumuz. gibi boş masalları bir kenara bırakmanın ve uyanmanın zamanıdır. Umarım katkımız olur. 

Kasım Süleyman ve İran, büyük planın neresinde? 

ABD, Orta Doğu ve Türkiye konusunda ikiye bölünmüş durumda; 

- Büyük İsrail in peşindeki küreselci Siyonistler; (Mesihci) planı hızlandırmak için İran senaryosu ve Kürt devletçikleri kurma peşinde idi ama Trump, ikinci kesimden çekilmek zorunda kaldı. 

- Çin i asıl tehdit olarak görenler; bunlar bir an önce Orta Doğu.dan çıkmak ve asıl tehdide yönelmek istiyorlar. İran, Çin ve Rusya tehdidine karşı Türkiye ile ilişkileri iyi tutmak istiyorlar. Birinci grupta olanların ABD.yi asıl hedefinden uzaklaştırdığına inanıyorlar. 

ABD nin İran savaş senaryosunu daha önce bir makalemde detaylı bir şekilde 
anlatmıştım. 2018 için planlanan bu savaş, ekonomi ve teknoloji sorunları nedeni ile 2020.ye ertelendi. Ancak, ABD, uzun zamandır İran içinde ayaklanma provaları yaparak, uluslararası gündemi sıcak tutmaya çalışıyordu. 

İran ise ABD senaryosunun farkında olarak savunmayı İran dışına taşıyacak, ülke dışında da düşmanını vuracak bir yöntem geliştirdi. ABD.ye ancak karadan vurulabilirdi ve bunun için Kasım Süleymani beş ülkede 200 bin genç savaşçı eğitiyordu. Bu ülkeler sırası ile Irak, Suriye, Yemen, Pakistan ve Afganistan.dır. Böylece ABD.nin dikkati İran dışına kayacak ve odaklanma sorunu yaşayacaktı. 

İran, son olaydan sonra mutlaka bir karşılık vermek isteyecek, en uygun hedef ve zamanı kollayacaktır. Bu hedef muhtemelen daha üst düzey olacaktır. ABD, son suikast ile kendi vatandaşlarını korumak değil, daha da tehlikeye atmış oldu. İran.ın durduracak tek bir aktör var; İngiltere. 

İran, yakın zaman önce el altından İngiltere ile anlaştı ve kendisine yönelik senaryoyu ertelemiş gözüküyordu. Bu anlaşmanın temelinde İranın İngilterede dondurulmuş 450 milyar Avro civarındaki fonlarından vazgeçmesi var. Böylece İran, İngiltere.nin koruması altına girdiğini düşünüyor. 

Yahudi jandarması ABD ise, Trump.ın göreve geldiği günden beri Arapların 
paralarına el koymakla meşgul. Salmanın elindeki tek kaynak olan ARAMCO.nun da devri ile ülkenin bölünme süreci başlayacak. Salman ise gerçekleri örtmek için modern Suudi Arabistan ütopyasına oynuyor. 

ABD nin iş planında İran içinde ayaklanmaların gittikçe sıklaştırılarak, seçilen 
zamanda düğmeye basılması var. Çin için büyük savaşa hazırlanan ordu ise ayrı bir ordu ve yeni teknolojiler nedeni ile en erken 2025.de hazır hale gelecek. Sonrası eğitim ve tatbikatların için de belirli bir hazırlık dönemi gerektiriyor. 2035 civarında yapılacak Çin ile savaşta kullanılacak yeni ABD ordusunun kullanacağı teknolojiler ve konseptler ile ilgili detayları bir sonraki makalemde bulabilirsiniz. 

İran, halen Orta Asya.ya Tacikistan üzerinden etki etmeye çalışıyor. Afganistanda Tacikleri kullanıyor. Şii Hazara Türklerini sistematik olarak Anadolu.ya göndererek kendine Doğu Anadolu.da kuşak (etki alanı) kurmaya çalışıyor. 1949 sonrası İrana gelen Afgan mültecileri de Türkiye.ye yönlendiriyor. 

Türk Dünyası için Asıl tehdit Çin’dir.. 

Çin, Rusya ve İran sanıldığı gibi dost ya da müttefik değiller. Şangay İşbirliği Örgütü, iki ülkenin Doğu Türkistan ve Çeçenistan gibi yerlerdeki bağımsız hareketlerini terörle mücadele adı altında şeytanlaştırmasına yarıyor. Rusya.nın İran.a attığı kazıkları, nükleer silah konusunda engellemelerini ve Suriye.deki rekabetini daha önce yazmıştık. Rusya ve İran, en azından Suriye.yi kendi kontrolüne almak için rekabet halindeler. Çin.e gelince; Kuşak Projesi olmadan „Batıya Doğru. politikası onu küresel güç haline getiremez. Bu proje, onu eninde sonunda Rusya ile bir çatışmaya götürecek. Kazakistan.da olduğu gibi Türk 
Dünyası içinde de rekabet halindeler. Çinin; 

- Pakistan ile Hindistana karşı iyi ilişkileri var. 

 - Afganistan daki Taliban üzerinde etkili. 

 - Rusyada Sibirya güneyini İran.a kadar (evlilik yolu ile) Çinlileştiriyor. 

Uzak Doğu.daki zincirleme savaş bölgelerini ve Çin senaryosunu saymaz isek 
Asya.daki potansiyel çatışma bölgeleri içinde; 

- Kırgızistan, 

- (Üçe Bölünmüş) Keşmir, 

- Myanmar, bulunuyor. 

Doğrudan çatışma ya da işgal ihtimali şimdilik düşük çünkü ABD.nin konumu 
belirleyici olacak. Çin, Kuşak Yolu.nun güvenliğini sağlayacak tedbirler alırken, ABD ise bu güzergâhı istikrarsızlaştırmak istiyor. 

Rusya, yakın çevre güvenliğini uzak askeri operasyonlar ile güçlendiriyor. Ancak, yakın çevre dediği Türk Dünyası.nda hala kontrolü sağlayamadı. Rusya mevcut demografisi ve ekonomisi ile uzun süre bu şekilde yaşayamaz. 2050 yılında Rus ordusundaki Müslüman sayısı dengeye gelecek. Rusya, Asya dengelerinde zayıf duruma düşerken, bu Türk Dünyası birliği için hem bir fırsat hem de Çin tehdidinin daha fazla hissedilmesi demek. 

Türkiye ve Türk Dünyası için büyük güç tehdidi üç ayrı odaktan gelmektedir; 

- Kısa vadede; ABD, 

- Orta vadede Rusya ve 

- Daha uzun gelecekte ise Çin. 

Bunların içinde en tehlikeli olan Çin tehdididir. Şimdi diyeceksiniz ki, “Hadi ABD ve Rusya’yı anladık da, Çin nereden çıktı?”. Açıklayalım; Çin tehdidi; şimdilik yumuşak gücü ile geliyor, „kuşak yol.dan kaçmak istiyor ama kaçamıyorlar, Çin nüfuzuna girmek istemiyorlar. Bölge Çin etki sahası olmaya aday. Çin tehdidi; Doğu Türkistan.dan sonra Batıya doğru öncelikle Türk Dünyası.nın en zayıf halkası olan Kırgızistan.ı tehdit ediyor. Batı Türkistan.da en zayıf halka Kırgızistan.dır. 

Türkiye ve Türk Dünyası.. 

Soğuk Savaş sonrasında Ankara.nın Türk Dünyası ile yakın ilişki kurma hevesi amaç-araç dengesi sağlanamadığı için hayal kırıklığı yaratmıştı. 2003 yılına gelindiğinde ise yeni iktidarın dış politika hesaplarında Türk Dünyası yoktu. Üstelik iktidarın ideolojisinin Türk Dünyası.nda başka bir karşılığı yoktu. Orta Doğu odaklı İslamcı anlayış, 2016 yılına kadar bırakın milliyetçiliği „Türk. kelimesinin kullanılmasından bile imtina etmişti. İki önemli olay iktidarın politikalarında değişime yol açtı; 

- 2006 yılında başlayan Kürt sorununun çözümüne yönelik Demokratik Açılım.ın 
başarısız olması neticesi 2015 yılı yazında terörle mücadeleye dönme ihtiyacı, milliyetçiliğe sarılmayı zorunlu kıldı. 

- Özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası müttefik arayışına giren iktidar 
partisinin MHP kartına daha çok sarılması Türk Dünyası ile ilişkilerin önünü açtı. 

Türk Dünyası öyle ihmal edilmiş ki, Türk Birliği.nin en güçlü sesi olmak, Kazakistan devlet başkanı Nazarbayev.e kalmıştı. 

Türkiye.nin Türk Dünyası.nda aktif olması ile ilgili ilk adım Kasım 2016.da 
Özbekistan ile ilişkilerin düzeltilmesi oldu. Böylece hem Türk Dünyası.na ilgi hem de kurumsal ilişki başladı. Halen Türkiye.nin Türk Dünyası (Türkistan, Orta Asya) ile ilişkileri Afganistan merkezli olmak üzere iki mihverde yürümektedir; 

- Afganistan.ın Batısında Pakistan üzerinden Güney Asya.ya, 

- Doğu kanadında ise Özbekistan üzerinden Türkistan.a (Orta Asya.ya). 

Türkiye-Pakistan-Özbekistan üçlüsü Nisan 2019.da askeri tatbikat (Dostluk Kalkanı) yaptı. Bu üç ülke terörle mücadele senaryosu aslında uzun vadeli bir entegrasyonun askeri alt yapısını oluşturuyor. 

Türkiye-Azerbaycan-Moğolistan-Kırgızistan (TAMK) ise ortak jandarma birliği 
kurdu. Bu da, askeri alt yapıya yeni bir ilave sayılmalıdır. 

Rusya Federasyonu, Türkiyeyi uyandırmadan ve rahatsız etmeden ABD ve NATO ile ilişkilerinde kötüye gidişin derinleşmesini bekliyor. Rusya ile ilişkilerin geleceği Türkiye ve ABD arasındaki sorunlar konusunda tam mutabakat sağlanmasına bağlı. Rusya ile ilişkiler bozulursa iki ülke öncelikle Suriye ve Libya.da karşı karşıya gelecek. Rusya, beklenmedik bir zamanda Montrö.yü de gündeme getirebilir. S-400.lere karşı Rusları karadan vuracak bir oyun bozucuya ihtiyaç var. Bunlar, Rusya.nın yumuşak karnı olan; 

- Kırım.da bir Türk direnişinin başlatılması, 

- Çeçenistan ve Dağıstan.da ayrılıkçı hareketlerin canlanması, 

- Ukrayna ile ortak projeler olabilir. 

Karadenizin etrafındaki Kırım Türkleri ve Çeçen kardeşlerimiz on yıllardır acımasız Rus saldırıları altında yok edilmektedir. Rusya ile yapılan anlaşma gereği İstanbul.un göbeğinde güpegündüz katledilen Çeçen liderlerin durumuna hep kayıtsız kaldık. 

Sonuç 

Türk Dünyası, Çin i asıl tehdit algılıyor, Rusya ile denge sağlamaya çalışıyor ama ona da güvenmiyor. Çin tehdidine karşı Rusya.ya bağımlı kalmak istemiyorlar.  Çin-Rusya çatışma potansiyeli Türk devletlerini tehdit ediyor, üçüncü büyük aktöre ihtiyaç var. Türkiye ise Batı ile ilişkilerini kullanarak bu denge ihtiyacını karşılayabilir. Bu yüzden, Türkiye, ABD ve NATO ile ilişkilerini koparmamalıdır. Türkiye, İran.ın düşmanı değil kontrol eden ülke olmalıdır; İran.ın bölünmesi değil, rejimin değişmesi Kaçar ailesi gibi bir Türk ailenin bu ülkeyi yönetmesi bizim için en iyisidir. Türkiye, Çin-Rusya ve ABD.nin İran sonrası daha 
belirginleşecek Türkistan coğrafyasındaki çatışmasında merkez konumda olarak bir denge politikasına hazır olmalıdır. Büyük güçlerin oyunlarının bir parçası değil, kendi oyunumuzun aktörü olmalıyız. 

Bunun için de Türkçü bir lidere ihtiyacımız var. 


***

9 Şubat 2020 Pazar

Süleymani Suikastının Ortadoğuya Yansımaları

Süleymani Suikastının Ortadoğuya Yansımaları



Kasım Süleymani Suikasti ve Muhtemel Bölgesel Sonuçları

Mustafa Caner 
04.01.2020 

   


Dünya gündemi 3 Ocak sabahı Ortadoğu’dan ulaşan şok bir haberle sarsıldı. ABD güçlerinin düzenlediği bir hava operasyonunda, Bağdat Havalimanı’nda bulunan İran Devrim Muhafızları’nın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani öldürüldü. Süleymani’nin ölümü hem ABD hem de İran tarafından teyit edildi. Süleymani ile birlikte öldürülenler arasında Haşdi Şabi’nin önemli komutanlarından Ebu Mehdi el-Mühendis de bulunuyordu. ABD’nin bu beklenmedik Süleymani hamlesi, pek çokları tarafından 1. Dünya Savaşı’nı başlatan, Avusturya Arşidük’ü Franz Ferdinand suikastine benzetiliyor ve bu hamlenin bölgede geniş çaplı bir savaşı tetiklemesinden korkuluyor. Süleymani operasyonunun ABD Başkanı Trump’ın bilgisi ve onayı dâhilinde olduğu yine ABD makamları tarafından teyit edilmiş durumda.

Kasım Süleymani’nin öldürülmesinin önemini kavrayabilmek için, Süleymani’nin İran için ifade ettiği değeri tespit etmek gerekmektedir. Devrim Muhafızları’nın sınır ötesi operasyonlarından sorumlu birim olan Kudüs Gücü’nün komutanı sıfatıyla Süleymani, on yıllardır İran Dini Lideri Ali Hamaney’in emirleri doğrultusunda İran’ın bölgesel siyasetini şekillendirmektedir. Suriye iç savaşı sırasında İran’ın sahadaki tüm kuvvetlerinin kontrolü ve Afganistan ile Pakistan başta olmak üzere diğer ülkelerden getirilen Şii milislerin koordinasyonu tamamen Süleymani’nin elindeydi. Yine Süleymani Irak’ta DEAŞ’a karşı girişilen operasyonlarda Haşdi Şabi şemsiye yapılanmasını koordine eden önemli isimlerin başında geliyordu. Süleymani, Lübnan’daki Hizbullah ile de yakın temas halindeydi ve bölgesel siyaset anlamında İran Dışişleri Bakanlığı’ndan daha fazla güce sahipti. Öyle ki Esad’ın geçen yıl Tahran’ı ziyaretinden İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in haberi olmazken Süleymani ziyaret sırasında huzurda bulunuyordu. Hatta bu duruma oldukça bozulan Zarif, istifasını vermiş ve fakat istifası kabul edilmemişti. Bölgede sürekli yer değiştirmesinden ve pek çok ülkede faaliyet göstermesinden dolayı “gölge komutan” olarak adlandırılan Süleymani, İran ve bölgede İran’a bağlı savaşan güçler arasında efsane statüsüne çoktan yükselmişti. Hatta Maryland Üniversitesi’nin yaptığı bir araştırmaya göre Kasım Süleymani, İran’ın en popüler ismiydi. Bu anlamda Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani’yi bile geride bırakıyordu.

Süleymani’nin öldürülmesi, İran’ın bölgesel operasyon kapasitesinin ciddi anlamda sakatlanması anlamına geliyor. İran’ın bölgesel siyaseti ve askeri stratejisi, asimetrik savaş anlayışına dayandığından, karizmatik komutanların saha içerisindeki ağırlığı ve önemi son derece yüksek. Süleymani gibi birinin boşluğunun kısa sürede doldurulması imkânsız ve uzun vadede doldurulmasının da garantisi yok. Dolayısıyla İran yalnızca önemli bir komutanını değil; aynı zamanda uzun bir süredir yatırım yaptığı bölgesel siyasetinin payandalarından birini de kaybetmiş durumda.

ABD Trump’ın başkanlığından bu yana İran’ın bölgesel nüfuzunu sınırlandırmak amacıyla “maksimum baskı” denilen bir siyaseti uygulamaya başlamıştı. Maksimum baskının esas fonksiyonu, İran’ın bölge ülkelerinde artan siyasi ve askeri ağırlığının azaltılması ve son tahlilde yok edilmesiydi. Şimdiye dek daha çok ekonomik yaptırımlar ile ilerleyen süreçte geçtiğimiz yılın Nisan ayında İran Devrim Muhafızları’nın ABD Dışişleri Bakanlığı’nın Yabancı Terör Örgütleri listesine alınmasıyla birlikte farklı bir aşamaya geçilmişti. İran da cevap olarak Amerikan Merkez Komutanlığı’nı (CENTCOM) terör örgütü olarak kabul edip misilleme yapmıştı. Dolayısıyla iki taraf da birbiriyle doğrudan askeri angajman için zemin yaratmıştı. İlerleyen dönemde İran üzerindeki ekonomik baskıların artmasına paralel olarak Körfez’de gerginlikler yaşanmış ve askeri çatışma kıvılcımları kendini göstermeye başlamıştı. Son aylarda İran, Irak ve Lübnan’da yaşanan protesto hareketleri de İran için tehlike çanlarının çalması anlamına geliyordu. Sürüp giden bu gerginliğin patlama noktasına ise geçtiğimiz günlerde Irak’ta ulaşıldı. Haşdi Şabi güçlerinin ABD tarafından vurulmasına karşılık olarak aralarında Ebu Mehdi el-Mühendis’in de olduğu milisler, ABD’nin Bağdat Büyükelçiliğini kuşatıp duvarlarını ateşe verdiler. Bunun üzerine ABD Başkanı Trump, attığı bir Tweet ile çok etkili bir cevap verileceğini söylerken aynı tweeti alıntılayan İran Dini Lideri Hamaney ise, “ABD hiçbir şey yapamaz” şeklinde cevap verip meydan okumuştu. Trump’ın Süleymani cevabı, İranlı yetkilileri hazırlıksız yakaladı. Daha önce defalarca ABD’nin menziline girip çıkan Süleymani’ye dokunulmuyordu. Fakat bu kez beklenmeyen bir hamle geldi.

İran’da Süleymani’nin ölümünün ardından 3 gün yas ilan edildi. Ülkenin en yüksek makamının başında bulunan Dini Lider Ali Hamaney, yayınladığı bir mesajda “Katilleri suikast sonrası acı bir intikam bekliyor” diyerek ABD’yi tehdit etti. Cumhurbaşkanı Ruhani de aynı şekilde Süleymani’nin intikamının alınacağını söyledi. Sadece olağanüstü güvenlik durumlarında acil olarak toplanan İran’ın Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi, Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani başkanlığında toplandı. Yıllardan sonra ilk kez Dini Lider Hamaney de Konsey toplantısına iştirak etti. Dışişleri Bakanı Zarif bir tweet atarak, “ABD’nin bir uluslararası terörizm eylemiyle, DEAŞ, El Kaide, Nusra vd. ile savaşta en etkili güç olan General Süleymani’yi hedef alıp öldürmesi son derece tehlikeli ve aptalca bir gerginlik hamlesi. Bu haydutça maceracılığın tüm sorumluluğu ABD’ye ait” diyerek İran’ın muhtemel cevabını işaret etti. İran’da bir ABD Büyükelçiliği ya da ABD’li bir diplomatik temsilci bulunmamaması nedeniyle İsviçre’nin Tahran Büyükelçiliği ABD’yi temsil ediyor. Bu yüzden İsviçre Büyükelçisi, olayla ilgili olarak İran Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Yine eski Devrim Muhafızları Komutanı Muhsin Rızai de “İntikamımız ağır olacak” diyen bir tweet attı. Pek çok İranlı komutan, intikam yeminleri ederken Hamaney’in emriyle Süleymani’den boşalan koltuğa Tuğgeneral İsmail Kaani atandı.

ABD’nin Süleymani gibi bir sembol ismi, yaşarken efsaneleşmiş bir kilit komutanı öldürmesi, İran yönetimini de ağır bir cevap yükünün altına soktu. İran’daki sistemin devamlılığı açısından sert bir cevap verileceği aşikâr. Aksi takdirde sistemin ciddiyeti ve temelleri İranlı muhafazakârlar tarafından da sorgulanabilir hale gelecek. Ancak verilecek cevabın niteliği ve zamanı tartışmalı. İran’ın vereceği cevabın ne olacağı büyük oranda Ulusal Yüksek Güvenlik Konseyi toplantısında netleşecek. Misillemenin ABD’nin Ortadoğu’daki varlığını sürdürülemez hale getirecek tarzda uzun bir zamana yayılarak yapılması, İran’ın doğrudan ve hemen ABD’ye saldırmasından daha ağır basan bir ihtimal. ABD’nin askeri varlığının bulunduğu bölge ülkeleri İran’ın hedefinde yer alıyor. Irak bu ülkelerin başında geliyor. Ülkedeki İran nüfuzunun boyutu, Haşdi Şabi gibi devasa bir ordunun İran ile olan ilişkisi, Mukteda es-Sadr’ın Mehdi Ordusu’nu yeniden canlandıracağını açıklaması, Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi’nin suikasti kınaması ve Irak Şiilerinin lideri Ayetullah Sistani’nin de Süleymani’ye yapılan saldırıyı kınaması ve ondan bir “kahraman” olarak bahsetmesi Irak’ı en muhtemel cephelerden biri haline getiriyor. Ayrıca ABD’den yapılan açıklamada vatandaşlarının Irak’ı derhal terk etmelerinin istenmesi ve ABD‘nin Bağdat Büyükelçiliğine asker takviyesi yapılması da önemli göstergelerden. İran ile ABD arasındaki gerginliğin Irak’ta iç savaşa varabilecek bir çatışmaya dönüşmesi de seçenekler arasında. Dolayısıyla ilk etapta bu gerginlikten en çok Irak’ın zarar göreceği söylenebilir. Irak dışında Suriye, Lübnan, Yemen, Körfez, Körfez Arap ülkelerindeki ABD askerleri ve üsleri de İran’ın yöneleceği muhtemel hedefler arasında yer alıyor.

Süleymani’nin öldürülmesi İran’ın iç siyasi dengeleri açısından da önemli. İran için bu kayıp kısa vadede rejim için birleştirici bir unsur olacaksa da uzun vadede İslam Devrimi anlatısının güç kaybetmesine sebep olacak. Son yıllarda İran’ın sınır ötesindeki faaliyetlerine ayırdığı kaynaklar, ekonomik yaptırımların yıkıcı etkisiyle birleştiğinde İran halkının yönetime karşı bir tür güvensizlik ve hayal kırıklığı beslemesi sonucunu doğurmuştu. İran siyasal kültüründe içkin ve Şii teolojisinin de köşe taşlarından olan “yas” olgusunun devreye girmesiyle birlikte rejimin kaybetmiş olduğu halk desteğini kısa vadede yeniden kazanacağı düşünülebilir. Bu sebeple İran yönetimi Süleymani’nin kaybını bir süre etkileyici sokak törenleriyle işleyip ölümsüz bir mit yaratmaya çalışacaktır. Şimdiden Süleymani’nin kenti Kerman başta olmak üzere çeşitli İran şehirlerinde –ve hatta İran sınırları dışında yer alan Keşmir gibi bölgelerde dahi- başlayan yas törenleri bu durumun habercisidir. Süleymani’nin Tahran’da düzenlenecek cenaze töreni İslam Cumhuriyeti tarihinde eşine az rastlanır bir kitlesel gövde gösterisine dönüşecektir.

İran dış siyasetinin izleyeceği yol da bu saatten sonra ABD, İsrail ve Batı’ya yönelik tavizsiz ve sert bir tutum zemininde şekillenecektir. 2020 İran Meclisi ve 2021 İran Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kaderi de büyük oranda bu suikast eylemi ve beraberinde getireceği sonuçlar tarafından çizilmiş durumdadır. Ruhani gibi ılımlıların yerini sertlik yanlısı muhafazakârların alması kaçınılmaz gibi görünmektedir.  Elbette bu durumun hem bölge hem de küresel siyaset anlamında da bir takım ciddi dönüşümleri tetikleme ihtimali mevcuttur.

https://orsam.org.tr/tr/kasim-suleymani-suikasti-ve-muhtemel-bolgesel-sonuclari/


***