Mehmet Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mehmet Yılmaz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

28 Ocak 2015 Çarşamba

KENDİ ÜLKESİNİ İŞGAL EDEN ORDU.,BÖLÜM 1



KENDİ ÜLKESİNİ  İŞGAL EDEN ORDU., BÖLÜM 1






KENDİ ÜLKESİNİ  İŞGAL EDEN ORDU,
Cemile Bayraktar 





Bu kitap Derin Düşünce Fikir Platformu’nun okurlarına armağanıdır. 

www.derindusunce.org 

İçindekiler 

Önsöz ...................................................................................................................................................................... 5 
Devlet Kuranların Millet Kurgusu; 27 Mayıs 1960 Darbesi...................................................................................... 6 
Devlet Kuranların Millet Kurgusu; 27 Mayıs 1960 Darbesi(1): İhtilal’e Doğru ........................................................ 8 
Devlet Kuranların Millet Kurgusu; 27 Mayıs 1960 Darbesi(2): Dayatılan Son, İhtilal! ........................................... 13 
Devlet Kuranların Millet Kurgusu; 27 Mayıs 1960 Darbesi (3): İhtilal Sonrası ....................................................... 18 
Devlet Kurabilirsiniz, Millet Kurgulayamazsınız! ................................................................................................... 22 
Devlet Kuranların Millet Kurgusu(4):Milleti Kıracaklardı, 12 Mart Muhtırası ....................................................... 26 
Yıldönümünde, Röportajlarla, Referandum Gölgesinde 12 Eylül Darbesi(1) ........................................................ 30 
Yıldönümünde, Röportajlarla, Referandum Gölgesinde 12 Eylül Darbesi(2)M. Nazım Öztürk ............................. 37 
Yıldönümünde, Röportajlarla, Referandum Gölgesinde 12 Eylül Darbesi(3):Osman Yurt .................................... 47 
Yıldönümünde, Röportajlarla, Referandum Gölgesinde 12 Eylül Darbesi(4):Mehmet Şahin................................ 54 
Yıldönümünde, Röportajlarla, Referandum Gölgesinde 12 Eylül Darbesi(5):Sonuç ............................................. 58 
15 yaşında işkence gördüm 12 Eylül’de!… Cafer Solgun ile Ülkenin Toprağından Acı Sökmek............................. 60 
Şeriat Nerede? 28 Şubat’ın Post’unun Altında ...................................................................................................... 66 
Laiklik Tehdit Altındaysa Halkı Tehdit Etmek Teferruattır: 27 Nisan ..................................................................... 70 


Önsöz 

Hiç bir yeri işgal edemeyen ordular kendi ülkelerini işgal ederler. Çünkü bir ordunun ayakta durması için insan emeği ve maddî destek gereklidir. Normal bir ordu kaynaklarını emrinde olduğu milletten sağlar... Efendisi olan bu milletin gönüllü katkısıyla silah alır, asker toplar, YABANCI DÜŞMANLA savaşır. 

Normal ordular efendilerini yani milleti, o milletin vatanını korurlar ya da ganimet getirebilecekleri ülkeleri işgal ederler. Yine efendilerinin emri ve izniyle yaparlar bunu. 

Anormal ordular ise üniformalı eşkıyalardır. Disiplinsiz olduklarından YABANCI DÜŞMAN ile savaşamazlar. Kolayca yenebilecekleri İÇ DÜŞMANLAR uydururlar ve bu bahane ile kendi ülkelerini işgal ederler. Başbakan asarlar. Milletvekillerini hapse atarlar. Korumakla yükümlü oldukları halkı işkenceler altında inletirler. Üniformalı eşkiyalar ülkenin zenginliklerini tüketirler, geleceğini mahvederler. 

Kendisini ülkenin sahibi zanneden üniformalı eşkıyaların hakim olduğu ülkeler yabancı orduların işgali altında gibidir. İşgalciler kimseye hesap vermezler. Halkın isyan etmesine engel olmak için “etrafımız düşmanla çevrili” diyerek KORKU PROPAGANDASI yaparlar. 

Eleştirilerden uzak kalmak için farklı inançlardan ve kültürlerden olan insanların birbirine düşman olması da bu eşkiyaların işine gelir. Bu sebeple terörü destekleyebilir hatta teröristlere silah ve para yardımında bulunabilirler. 

Okuyacağınız kitap kendi ülkesini işgal etmiş bir ordunun kısa tarihidir. 

Mehmet Yılmaz 



Devlet Kuranların Millet Kurgusu; 27 Mayıs 1960 Darbesi 

Sunuş: Tarih üzerine konuşabilmenin ön koşullarından biri de, objektif değerlendirmelerdir. Bazı toplumlar güdüleri ile değil, güdü(l)meleri ile varışlara ulaştırılmaya çalışıldığı için resmi tarihleri objektif olmaktan uzaktır. Sadece varış noktaları ya da varış süreçleri üzerindeki değerlendirmeleri değil sonuç üzerindeki değerlendirmeleri de bu güdülmelerden nasiplenmiştir. 

Ancak bu toplumlarda dahi toplumu oluşturan insanlar, biz onlara millet diyelim- güdülmelerine kendi içlerinden cevaplar üretirler. 
Yaşadığımız son 10-12 yılı göz önünde bulunduracak olursak; bir atasözü olan tarih tekerrürden ibarettir sözü, yahut İbn Haldun’un buyurduğu gibi suyun suya benzediği kadar, tarihin tarihe benzer sözü aslında bugün yaşadıklarımızın hemen hemen hepsinin 50 yıl önce de yaşandığının, en azından yoğun benzerlikler olduğunun kanıtıdır. Yani Türkiye Cumhuriyeti tarihi, gerçeği yaşayanlar ile yalanı yazanlar arasında gidip gelirken, aslında en büyük zararı 
yine Türkiyeli vatandaşlar görmüştür. Maddi olarak gerileyen ülkenin vatandaşları da manevi olarak daha doğrusu zihnen gerilemiş, irade bir türlü milletin eline geçmemiş, geçtiğinde zorla elinden alınmıştır. Halkın lehine(!) söylemleri ile yola çıkan darbe niyetleri, halkın aleyhine sonuçlar ile noktalanmıştır. 

Cumhuriyetin ilanından önce yeni Türk devletinin ilk siyasi partisi ‘ Halk Partisi ‘ 23 Ekim 1923'te resmen kurulmuştur. Daha sonra Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır. Bu dönemden 1945 yılına kadar alternatif bir parti kurmak maalesef mümkün olmamıştır. Ancak yıllar sonra 18 Temmuz 1945'te Milli Kalkınma Partisi ardından 7 Ocak 1946'da Demokrat Parti kurulmuştur. 


    14 Mayıs 1950'de yapılan seçimde Demokrat Parti iktidara gelmiş, 24 yıl kesintisiz tek başına iktidarda kalan CHP’yi yerinden etmiştir. Ülkenin darbeler tarihinin ilk adımı ise millete rağmen, milletin seçimi olan Demokrat Parti üzerinden kendine zemin hazırlamıştır. 

Devlet kuran zihniyet aynı kararlılık ile milleti de kurmayı, millet bu kurgunun dışına çıktığına şeklen belirli ölçülerde kalması için her türlü eylemi gerçekleştirmeyi meşru bilmiş bu nedenle bazı çevrelerce her zihnin kınaması gereken darbeler övülmüş, darbeciler alkışlanmıştır. Ancak millet geleceğim kaderimdir, kaderim seçimimdir vurgusunda ısrar etmiş, her darbe girişimi sonrasında darbecilere kapının yönünü sandıkla dahi olsa göstermiştir. 

İnsanların ekmek almak için dahi kuyruğa girdiği sefalet dolu yıllardan sonra millet, Tek Parti Döneminde yaşadıklarının acısını Demokrat Parti’yi iktidara getirerek çıkartmıştır. Bu refah ve demokrasiden kargaşa anlamı çıkartan, kendini devletin ve milletin efendisi sanan darbecilere, 27 Mayıs 1960 Darbesinin hemen ardından kapatılan partinin ardılı olan bir partiyi iktidara taşıyarak gereken cevabı vermiştir. Ancak gereken cevap gelene kadar kurgunun anlık vurgusunda; bir başbakan asılmış, milletin iradesi kılıçtan geçirilmiş, halen 
yürürlükte olan ve demokrasiye geçişimizin önündeki en büyük engel olan 1982 Darbe Anayasasının zemini hazırlanmıştır. 

27 Mayıs 1960 Darbesinin 50. yılında, devlet kuranların millet kurmasına muhalif bir duruşla, darbecilere yargı yolunu açacak, halen darbe arzusu taşıyanlara bir sonrakinin 

olmayacağını tebliğ edecek ve tüm bunları kanuna bağlayacak bir anayasanın yapılması gerektiği vurgusunda bulunarak bilinmeyenleri ile 27 Mayıs Darbesini konuşmaya açıyoruz. 



***