Moğolistan için Ekonomik Refaha ve Siyasi Liberalleşmeye Giden Yol
Süreyya YİĞİT
Özet
Günümüzde Moğolistan farklı geçişleri yaşamaktadır. Büyük ölçüde tarım öncelikli ekonomiden madenciliğin hakim olduğu geçişin orantısız büyümeye
katkıda bulunarak Moğolistan’da önemli bir sorunu şiddetlendirmiş bulunmakta. Geçiş süreçlerinde ekonomik özgürlük, şeffaflık, düzenli seçimler, hukukun üstünlüğü, insan hakları, örgütlenme özgürlüğü ve ifade özgürlüğü üzerinde sıkça durulmaktadır. Demokrasi geniş bir proje olarak kabul edilirse bunun içinde yoksulluğun kalkmasına, eşitlik ve sosyal adaletin gerçekleşmesi de sözkonusudur. Siyasal olarak Moğolistan demokrasiye geçişte çeşitli engellerle karşılaşmıştır. Yine de son başkanlık seçimi bu konulara ışık tutacak nitelikte olduğunu ve Moğolistan’ın geleceği için olumlu bir perspektif sunduğunu söyleyebiliriz.
Moğolistan'ın Jeopolitiği, Ekonomisi ve Dış Politika Stratejisi
Ömer Faruk TÜRK,
24 Nisan 2013
1921 yılında Çinden ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Moğolistan, Bolşeviklerin desteğiyle tesis ettiği yönetim sistemiyle dünyanın ikinci komünist devleti olmuş, Sovyetler Birliğinin güdümüne girmiştir. Moğolistan, bağımsızlığının ilk dönemlerinde uluslararası arenada tanınma mücadelesi vermiş, ancak 1946da Çin tarafından tanınmış ve 1960da Birleşmiş Milletlere kabul edilmiştir. Ulanbator, Çine karşı tanınma mücadelesi verdiği bu dönemde Sovyet Rusyanın nüfuz alanı içinde kalmayı tercih etmiş, devletler sistemine bağımsızlığını kabul ettirirken Sovyetlere bağımlı hale gelmiştir. Moğolistan, Soğuk Savaş dönemindeki uluslararası sistemde Moskovanın uydusu olarak varlık göstermiş, Sovyetler Birliği ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında tampon bölge işlevi görmüştür.
Soğuk Savaş sona erdiğinde Sovyetlerin mali desteğinin kesilmesiyle iktisadi durgunluk dönemine giren Moğolistan, aynı dönemde piyasa ekonomisine geçmeye çalışmış ve Rusyanın etkisinden kurtulmaya başlamıştır. İlk etapta liberal ekonomiye intibak sorununun yaşandığı Moğolistanda 1996da iktidara gelen Demokratik Birlik Koalisyonu döneminde serbest piyasa sistemine dönüşüme imkân tanıyan reformlar gerçekleştirilmiştir. Moğol karar mercileri, Soğuk Savaş döneminden çıkarılan derslerle çok yönlü dış politikanın ve ticari ilişkilerin önemini kavramış, bu anlayış doğrultusunda özellikle Çin ve ABD olmak üzere diğer ülkelerle ilişkiler geliştirmeye odaklanmıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde ise coğrafi yakınlığın etkisiyle giderek Çinin ekonomik nüfuz alanına giren Moğolistan siyasi ve ekonomik bağımsızlığını, Rusya ve Çin dışındaki üçüncü ülkelerle geliştireceği güçlü ilişkilerle muhafaza edebileceğini değerlendirmiştir.
Moğol karar mercileri, ülkenin coğrafi konumunu göz önünde bulundurarak Rusya ve Çin dışındaki ülkelerle münasebete geçmek ve bu iki ülkeye olan bağımlılığı yönetilebilir bir düzeye çekmek maksadıyla üçüncü komşuluk stratejisini tasarlamıştır. Ulanbator bu strateji doğrultusunda başta ABD, Kanada, Japonya, Güney Kore, Hindistan, Avustralya, Almanya ve Hollanda olmak üzere diğer ülkelerle ikili ilişkilerini geliştirmeye başlamış, bu ülkeleri Moğolistana yatırım yapmaya davet ve teşvik etmiştir. Bu analizde Moğolistanın jeopolitiği, yeraltı kaynaklarına bağlı gelişen ekonomisi, Rusya ve Çin ile mevcut ilişkileri incelenmekte, Moğol karar mercilerinin Rusya ve Çine bağımlılığı azaltmak amacıyla uygulamaya çalıştığı üçüncü komşuluk stratejisi değerlendirilmektedir.
Moğolistanın Jeopolitiği
Moğolistan, 1.564.000 km2lik yüzölçümü ve yaklaşık 2,8 milyonluk nüfusu ile yeryüzünde, nüfusuna oranla en geniş toprağa sahip ülkedir. Halkın %30unun hala göçebe ve yarı göçebe olduğu Moğolistanda nüfusun %90ı Moğollardan oluşmaktadır. Moğolların % 70e yakını Kalka, gerisi de Zaçin Moğollarıdır. Moğolistan nüfusunun %6sını Kazaklar, %4ünü ise Rus, Çin, Kore ve diğer etnik unsurlar oluşturmaktadır. Tarihi süreçte Moğolların etki alanı Moğolistanın mevcut toprakları dışında Rusya ve Çinin bugünkü sınırları içinde yer alan bölgeleri de kapsamaktadır. Rusyada Tuva Özerk Cumhuriyetinde, Sibiryanın güneyindeki Buryatya bölgesinde ve Çinde İç Moğolistan bölgesinde Moğollar yaşamaktadır. Modern Moğolistan, mevcut Moğol dünyasının sadece bir parçası niteliğindedir. Moğol dünyası olarak ifade edilen bölge Avrasya coğrafyasında doğuda Kore yarımadasından batıda Hazar Denizine kadar uzanan bir kuşağa tekabül etmektedir.
Moğolistanda, bağımsızlığın ardından eski Moğol topraklarına hâkim olma fikri yayılmaya başlasa da Sovyet dönemindeki siyasi zeminde Pan-Moğolizm bastırılmıştır. Ancak 1990 sonrasında Moğol milliyetçiliği söylemleri artmış ve Cengiz Hana atıfla Rusyanın Moğolistan sınırına yakın Buryatya bölgesi, İç Moğolistan ve Altay dağlarına kadar olan sınırlar kastedilerek geleneksel Moğol coğrafyasının öneminden bahsedilmiştir. Moğol askerlerine Cengiz Hanın hayatı ve Cengiz Haz döneminde getirilen askeri yeniliklerin ülkeye kazandırdığı güç anlatılmaya başlanmıştır. Bu dönemde siyasi liderlerin de katıldığı Cengiz Han günleri düzenlenmiş ve milli ruhun yeniden canlandırılması amaçlanmıştır. Ancak bu milliyetçilikte bugünkü Rusya ve Çin sınırları içindeki Moğol unsurlara yönelik belirgin bir yayılmacılık anlayışının olmadığı görülmektedir. Pan-Moğolist düşünce kültürel değerleri korumayı amaçlamakta, yayılmacı politikalar içermemektedir. Aksi takdirde Rusyanın ve Çinin tepkisine maruz kalacak olacak olan Ulanbator, bu tepkilerden zarar görebileceğini değerlendirmektedir.
Orta doğu Asyada yer alan Moğolistanın sadece Rusya Federasyonuna ve Çin Halk Cumhuriyetine sınırı vardır. Denize çıkışı bulunmayan Moğolistan, coğrafi olarak kuzeyde Rusya güneyde Çin tarafından çevrelenmiş durumdadır. Moğolistana üçüncü ülkelerden hava ve kara yoluyla gerçekleştirilecek nakliyat ve ziyaretler, Rusyanın veya Çinin hava sahasını veya karayollarını açmasına bağlıdır. Aynı şekilde Moğolistan, ancak Rusya ve/veya Çin üzerinden dünyaya açılabilecek bir konumdadır. Bölgedeki güç dengesi de Moğolistanı Moskova ve Pekine bağımlı kılan önemli bir unsurdur. Moğolistan kendisiyle mukayese edildiğinde güç çarpanları oldukça büyük olan ve stratejik derinliğe sahip Rusya ve Çin arasında yer almaktadır. Moğolistan, enerji ve savunma alanında Rusyanın etkisinde iken, ekonomik açıdan Çinin nüfuz sahasındadır. Çinin kalabalık nüfusu ise Ulanbator-Pekin arasındaki güç asimetrisini derinleştirmektedir.
Rusya ve Çine bağımlılığı kaçınılmaz kılan bu coğrafi konum ve güç dengesi, Moğol devlet aklını Moskova ve Pekinle iyi komşuluk ilişkilerini korumaya ve bu iki ülke dışındaki üçüncü ülkelerle ilişkilere odaklanmaya sevk etmiştir. Moğol karar mercileri, dış politika uygulamalarını Rusya ve Çinin tepkilerini hesaba katarak gerçekleştirmekte, özellikle bu iki ülkeyi tahrik edebilecek politikalardan imtina etmektedir.(1) Ancak Ulanbator, tamamen bu iki ülkeye veya sadece bu ülkelerden birisine bağımlı kalmayı da arzu etmemekte, üçüncü ülkelerle irtibatını güçlendirmeye çalışmaktadır. Moğol devletinin bu yaklaşım doğrultusunda geliştirdiği üçüncü komşuluk stratejisinin coğrafyanın dış politika üzerindeki etkisinin belirgin bir örneği olduğu ifade edilebilir.
Diğer taraftan Rusya ve Çin gibi iki güçlü ülke arasındaki tampon bölge işlevi, Moğolistana Avrasya jeopolitiğinde kritik bir konum kazandırmaktadır. Dünyadaki mevcut dengeler üzerinde etkili olan, Avrasya jeopolitiğine yön veren Rusya'ya ve Çine sınır komşusu olmak Moğolistanı gerek bu iki ülke nazarında ve arasında gerekse ABD ve diğer Batılı devletler nezdinde kıymetli bir aktöre dönüştürmektedir. Tamamen Çinin nüfuzu altına girmiş bir Moğolistan Moskovayı rahatsız edebileceği gibi, Soğuk Savaş dönemindeki gibi Rusyanın güdümünde hareket eden bir Moğolistan Pekinde kaygı uyandırabilir. Moğolistanın Batılı ülkelerle, özellikle ABDyle yüksek düzeyli ilişkiler geliştirmesi ise hem Rusya hem de Çinde endişelere yol açabilir.
Moğolistanın Ekonomisi
Sovyet döneminde kapalı piyasa sistemine sahip olan Moğolistan, 1990ların başında Sovyetler Birliğinin dağılmasının ardından serbest piyasa ekonomisine geçmeye çalışmıştır. Moğol ekonomisi Sovyet sisteminin çökmesiyle büyük bir mali destekten mahrum kalmış, Sovyetlere bağımlı bir modelden müstakil bir serbest piyasa ekonomisine geçişte zorluklarla karşılaşmıştır. İlk aşamada yüksek enflasyon, işsizlik ve temel gıda maddelerinde yetersiz arz gibi akut problemlerle mücadele eden Moğolistana ABD, Japonya, Almanya ve Kanada finansal destek sağlamıştır. Moğol ekonomisi 1990lı yılların ilk yarısındaki istikrarsız dönemin ardından 1996-2000 döneminde serbest piyasa ekonomisine geçişi sağlayan reformlar gerçekleştirmiş ve toparlanmaya başlamıştır.
1995te %6, 1996-1999 döneminde ortalama %3,5 düzeyinde büyüme kaydeden Moğolistan, 1997te Dünya Ticaret Örgütüne üye olmuştur. 1990lı yılların sonunda Asyadaki ve Rusyadaki finansal krizden olumsuz etkilenen Moğol ekonomisinin 2000li yıllarda daha yüksek oranlarda büyüdüğü gözlemlenmiştir. Moğolistan 2003-2008 döneminde %7-10 düzeyinde büyümüş, 2008de küresel finansal krizden dolayı %1,3 oranından küçülürken 2009dan itibaren tekrar yüksek büyüme rakamlarına ulaşmıştır. 2011 yılında %17,5lik bir oran ile dünyada ekonomisi en çok büyüyen ülke haline gelen Moğolistan, 2012 yılında da %12 düzeyinde iki haneli büyüme oranı kaydetmiştir. Dünya Bankası, yer altı kaynaklarının ihracatından elde edilecek gelirlerdeki beklenen artıştan hareketle Moğolistanın 2013 yılında ise %22,9luk bir büyüme kat edeceğini öngörmektedir.
Şekil 1: Yıllık Büyüme Trendi
Kaynak: Dünya Bankası
Moğolistan tarım, hayvancılık ve madenciliğe dayalı bir ekonomiye sahiptir. Tarıma elverişli toprakların oldukça sınırlı olduğu ve göçebe yaşam biçiminin hala sürdürüldüğü ülkede hayvancılık oldukça yaygındır. Dünya kaşmir arzının %30unu sağlayan Moğolistanda kaşmir ihracatı toplam ihracatının yaklaşık %7sini oluşturmaktadır. Moğol ekonomisindeki yüksek büyüme oranları ise büyük ölçüde madencilik sektöründeki hareketliliğe bağlıdır. Bu nedenle hayvancılığa zarar veren doğal afetler ve maden fiyatlarındaki dalgalanmalar, Moğol ekonomisinde ödemeler dengesini ve büyüme grafiğini doğrudan etkilemektedir. Örneğin küresel finansal kriz nedeniyle 2008-2009 döneminde bakır fiyatlarının düşmesi ve 2009-2010 kış dönemindeki şiddetli kar fırtınasında (zud) çok sayıda hayvanın telef olmasıyla kaşmir üretimin azalması bütçe açığına ve ihracat rakamlarının düşmesine yol açmıştır.
Moğolistan bakır, altın ve kömür gibi yer altı maden kaynaklarına sahiptir. Moğolistanda 150 bin metrik ton uranyum rezervinin olduğu ileri sürülmektedir. Bu rezerv büyüklüğüyle Moğolistan, dünyada en fazla uranyuma sahip 8. ülke konumundadır. Moğol topraklarında yaklaşık 1000 ton altın (40 milyon ons), 35 milyon ton bakır ve 173 milyar ton kömür rezervi bulunduğu tahmin edilmektedir. Bakır, altın, çinko ve kömür madenlerinin ihracatı toplam ihracatın yaklaşık %70ine tekabül etmektedir. Moğol ekonomisi başta Çin olmak üzere pek çok ülkeye ihraç edilen bu madenler sayesinde güçlenmektedir.
Moğolistandaki mevcut sanayi üretimi büyük ölçüde maden kaynaklarına bağlıdır ve yabancı yatırımlar madencilik sektöründe yoğunlaşmaktadır. Bu kapsamda keşfedilen yeni bakır, kömür ve uranyum yataklarının Moğolistan ekonomisine büyük katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir. Oyu Tolgoy ve Tavan Tolgoy bölgelerinde bulunan yeni bakır, altın, uranyum, kömür ve florit rezervlerinin etkisiyle ülkedeki sanayi yatırımlarında belirgin bir artış gözlemlenmektedir. 2020 yılına gelindiğinde sadece Oyu Tolgoy bölgesindeki madenlerden elde edilecek gelirin milli gelirin yaklaşık %30unu oluşturacağı tahmin edilmektedir.
Şekil 2: Moğolistandaki Yabancı Yatırımlar (2011-2012)
Kaynak: Foreign Investment And Foreign Trade Agency
Moğol ekonomisinde sektörel dağılıma bakıldığında hizmet sektörünün %51,6 düzeyinde ve ilk sırada yer aldığı, sanayi sektörünün %32.6lık oranla ikinci sırada yer aldığını ve tarımın %15.8lik oranla üçüncü sırada yer aldığı görülmektedir. İstihdamın sektörel dağılımına bakıldığında Moğolistanda hizmet sektörünün %55 düzeyinde ve en büyük paya sahip olduğu, tarımın %33.5lik bir düzeyle ikinci ve sanayinin %11.5lik bir oranla üçüncü sırada yer aldığı gözlenmektedir. Ülkede 2011-2012 dönemindeki veriler esas alındığında işsizlik oranının %9 civarında seyrettiği, 2008de küresel finansal krizin etkisiyle %30a kadar çıkan enflasyonun ise mevcut verilere göre %15 düzeyinde olduğu müşahede edilmektedir.(2)
Moğolistanın dış ticaretine bakıldığında ithalatın ihracattan yüksek seyrettiği ve dış ticarette Çin ve Rusyaya bağımlılık göze çarpmaktadır. Çin, Moğolistanın en büyük ticari ortağı konumundadır. Moğolistanda toplam ihracatın %92si Çine yapılmaktadır. Toplam ithalatın %40ını ise Çin ürünleri oluşturmaktadır. Moğolistanın toplam ithalatında Çinin ardından en büyük payı Rusya almış durumdadır. Enerji üretimi çok düşük olan Moğolistan, petrolün %90ından fazlasını Rusyadan ithal etmektedir. Moğolistanın bu nedenle petrolde Rusyaya tamamen bağımlı olduğu ifade edilebilir.(3) Moğolistana Çin ve Rusyanın ardından en çok ithalatı ABD ve Japonyanın gerçekleştirdiği görülmektedir.
Şekil 3: Moğolistan'ın İhracat ve İthalatı (2011-2012)
Kaynak: AB Ticaret İstatistikleri
Moğolistan-Çin İlişkileri
Tarihi süreçte Doğu Asya toprakları Çin ve Moğol hanedanlıklarının mücadelelerine sahne olmuş ve bu iki topluluk farklı dönemlerde birbirine hâkim olmaya çalışmıştır. 1912 yılında Mançu Hanedanının yıkılmasıyla birlikte yeni kurulan Çin devleti, Moğolistanı da sınırlarının içerisine almak istemiş ve bağımsızlık hareketinin filizlendiği Moğol topraklarını baskı altında tutmuştur. 1920li yıllara kadar süren mücadeleler sırasında Rusyadaki sosyalist rejimden etkilenen Moğol liderler, Bolşeviklerin desteğiyle Çinlilere karşı bağımsızlığını kazanmıştır. Çin, Moğolistanın bağımsızlığını ancak İkinci Dünya Savaşından sonra bir süper güç olarak ortaya çıkan SSCBnin baskısı ile 1946da tanımıştır.(4) Çinli yetkililerin ifadeleri ve açıklamaları ise Pekinin Soğuk Savaş döneminin sonlarına kadar Moğolistanın bağımsızlığını kabullenemediğini göstermektedir.
Moğolistan ve Çin arasındaki 4,700 kmlik sınır, iki ülke arasında karşılıklı bağımlılığa yol açmakta, ikili ilişkilere stratejik önem kazandırmaktadır. Çin toprakları Moğolistanı güneybatısından doğusuna kadar çevrelemektedir. Moğolistan topraklarındaki seyrek nüfusa karşılık, Moğol sınır boyunca uzanan İç Moğolistan bölgesinde Çinli nüfus oldukça yoğundur. Moğolistan kuzey ve güneydoğu Asya ülkeleriyle ticari ilişkilerini geliştirmeyi amaçlamakta, bu ülkelere ulaşabilmek için Çinin hava ve kara sahasına ihtiyaç duymaktadır. Çinin gerek Rusya gerekse Kazakistanla sınırı bulunduğu için Moğolistanın coğrafi konumu Pekin nezdinde aynı düzeyde hayati değildir. Ancak Çin ana karasının merkezine yakın olan Moğolistandaki gelişmeler Çini etkileyebilecek sonuçlar doğurabileceğinden Pekin yönetimini yakından ilgilendirmektedir.
Ulanbator, yakın geçmişin etkisi ve Çinin mevcut ekonomik ve askeri gücü ve ülkedeki nüfuzundan dolayı Çinden tehdit algılamaktadır. Çinle ilişkiler söz konusu olduğunda bağımsızlık, Moğol karar mercileri için oldukça hassas bir konudur. İki ülke arasındaki güç asimetrisi ve Soğuk Savaş sonrası dönemde Moğolistanın Çine artan bağımlılığı Ulanbatorun bağımsızlık konusundaki kaygılarını canlı tutmaktadır. Moğolistanın Çin kaynaklı endişelerinde Pekinin İç Moğolistandaki Moğol azınlığa yönelik asimilasyon politikasının da etkisi olduğu değerlendirilmektedir. Çinin nadir elementler açısından oldukça zengin olan İç Moğolistan bölgesindeki Moğol topluluğu, özellikle Kültür Devrimi sonrası dönemde asimilasyon politikalarına maruz kalmıştır. Pekinin sistematik biçimde bu bölgeye milyonlarca Han Çinlisini yerleştirmesiyle Moğollar kendi bölgelerinde azınlık haline gelmiş durumdadır.
Moğolistan-Çin ilişkilerinde Ulanbatorun üçüncü komşuluk stratejisi doğrultusunda Batılı ülkelerle geliştirdiği ilişkilerin niteliği önem arz etmektedir. Moğolistanda güçlü bir ABD varlığı Çinde çevrelenme psikolojisini tetikleyebilir. Çindeki bu psikolojik dinamiği iyi analiz eden Moğol yöneticileri, Ulanbatorun tarafsızlık politikasını her defasında vurgulayarak Pekinin tehdit algısını teskin etmeye çalışmaktadır. Çinin Moğolistan üzerindeki çıkarları, Ulanbatorun tarafsızlığı üzerine kuruludur. Moğolistanın tarafsızlık politikasını Pekin lehine bozması bile, ABD ve Rusyanın Çin üzerinde baskı kurması ve Pekinden tehdit algılaması sonucunu doğurabilir. Pekin, böyle bir senaryonun Çinin menfaatlerine de zarar verebilecek sonuçlar doğurabileceğini değerlendirmektedir. Tayvan meselesinde, Japonya ve Hindistanla ilişkilerinde karşısında ABDyi bulan Pekin, Moğolistanda da Washingtonla karşı karşıya gelmek istememektedir.(5)
Çin Halk Cumhuriyeti, hâlihazırda Moğolistanın en büyük ticari ortağı konumundadır. Çin aynı zamanda Moğolistandaki en büyük yabancı yatırımcıdır. Çinli girişimcilerin yatırımları Moğolistandaki yabancı yatırımların yaklaşık %50sini oluşturmaktadır. Çin, Ulanbatorun serbest piyasa ekonomisine geçiş döneminde gerçekleştirdiği özelleştirme projelerini fırsata dönüştürmüş, Moğolistanda çok sayıda yatırım başlatmıştır.(6) Daha çok maden kaynaklarına odaklanan Çin, Moğolistanda yaklaşık 2,5 milyar dolar büyüklüğünde yatırıma sahiptir. Moğolistandaki Gobi bölgesinin güneyinde bulunan 6 milyar metrik tonluk kömür rezervlerini işletmek isteyen Çin, bu doğrultuda büyük çaba sarf etmektedir. Gobi bölgesindeki rezervlerden çıkarılacak kömürün tüm Çinin enerji ihtiyacını 3 yıl boyunca karşılayabilecek büyüklükte olduğu tahmin edilmektedir.
Çinin Moğolistan üzerindeki ekonomik nüfuzu ve maden kaynakları üzerindeki etkinliği Moğol toplumunda tedirginliğe yol açmakta, Moğol karar mercilerini Çini dizginlemeye yönelik tedbirlere sevk etmektedir. Nitekim ülke ekonomisinin madenciliğe dayalı gelişmesi ve Çinin bu sektördeki etkinliği son yıllarda Moğolistanda bir kaynak milliyetçiliğinin yükselmesine neden olmuştur.(7) Moğol halkı maden kaynaklarının çıkarılması ve işletilmesini milli egemenlikle ilişkilendirmeye, bu sektördeki özelleştirme projelerine kuşku ile bakmaya başlamıştır. Moğol kamuoyunda yükselen kaynak milliyetçiliğinin meydana getirdiği atmosferde Moğol devleti özelleştirmelerde yerli yatırımcıya ayrıcalık tanıyan bir kanun çıkarmıştır. Bu kanunla özelleştirmelerde yabancı yatırımcılardan gelen tekliflerle Moğolistan merkezli yatırımcıların teklifleri farklı değerlendirilerek stratejik kaynakların dış yatırımcılardan korunması amaçlanmıştır. Söz konusu kanunla Moğolistanın Çinin ilgi duyduğu Gobi bölgesini koruma altına almayı amaçladığı değerlendirilmektedir.
Tibetin ruhani lideri Dalay Lamanın 2002de Moğolistanı ziyaret etmesi ile Ulanbator-Pekin arasında diplomatik bir kriz ortaya çıkmıştır. Bu diplomatik kriz, Çine ekonomik bağımlılığın muhtemel sonuçlarını göstermesi açısından önem arz etmektedir. Çinin, Dalay Lamanın ziyaretinin ardından ikili ticarette önemli bir vasıta olan demiryollarını 36 saatliğine kapatması Moğol ekonomisini sarsmıştır. Moğol yetkililer, bu girişimi sadece Moğol ekonomisine değil, egemenliğine de getirilmiş bir tehdit olarak algılamış, Çine bağımlılığın yönetilebilir bir düzeye çekilmesinin gerekliliğini idrak etmiştir. 2002deki kriz sonrasında Çine olan bağımlılığın azaltılması böylece Moğol karar mercilerinin masasında duran en önemli konu haline gelmiştir. Son yıllarda Çinden Moğolistana çalışmak amacıyla gelen işçilerin sayısının da 20 binlere ulaşması Moğol yetkililerin bu kaygısını canlı tutmaktadır. Ulanbator, Moğolistanda artan Çinli işçi sayısına hem istihdam açısından hem de demografik açıdan tehdit nazarıyla bakmaktadır.
Moğolistanın 1990lardaki dış politika kavramı ve güvenlik stratejisi, Rusyaya olan bağımlılığı azaltmak üzerine kuruluyken günümüzde kavram, Çin temelli yürütülmekte ve Ulusal Güvenlik Stratejisi bu kapsamda ele alınmaktadır. 2010 yılından beri uygulanan yeni Ulusal Güvenlik Stratejisine göre hiçbir ülke Moğolistana gelen yabancı yatırımların 1/3ünden fazlasına sahip olamayacaktır. Bu stratejinin Moğolistandaki yabancı yatırımların %50sini elinde bulunduran Çine yönelik geliştirildiği değerlendirilmektedir.
Moğolistan-Rusya İlişkileri
Moğolistan, Çine karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinde Bolşeviklerin sağladığı destekle muvaffak olmuştur. Sovyet Rusyanın nüfuzu altında Çinden bağımsızlığını kesinleştiren Moğolistan, İkinci Dünya Savaşı döneminde de SSCBnin himayesine sığınarak Japon tehdidinden kurtulmuştur. Çine bağımsızlığını kabul ettirirken Sovyet sistemine bağımlı hale gelen Moğolistan, Soğuk Savaşın sona ermesi ve SSCBnin dağılmasıyla serbest piyasa ekonomisine geçmeye ve çok yönlü bir dış politika geliştirmeye başlamıştır. Moğolistan-Rusya ilişkileri SSCBnin dağıldığı dönemde durmuş olsa da müteakip dönemde yeniden canlanmıştır. Moskova, Ulanbatorun hala en yakın ve güvenilir dostu konumundadır. Moğolistan, Rusyanın Çin ile gerçekleştirdiği ticarette koridor vazifesi görmektedir. İkili ticarette savunma sanayi ve enerji ön plandadır.
1990ların başında Moğolistan-Rusya ilişkilerinde Moğolistanın SSCBye olan yaklaşık 17 milyar dolarlık borcu sebebiyle sorun yaşanmıştır. Ulanbatorun borçta indirime gidilmesini ve uzun vadeli bir taksitlendirme talep etmesi Rus yetkililer tarafından kabul edilmemiş, bu uyuşmazlık ikili ilişkilere olumsuz biçimde yansımıştır. Ancak Rusyada Vladimir Putinin iktidara gelmesiyle Moğolistanın borcu 11 milyar dolara indirilmiş ve vade uzatılmıştır. Putin dönemi ile birlikte canlanan ikili ilişkilerle eski müttefiklerin birbirine yaklaştığı, Moğolistanın Çin nüfuzunda ziyade Rusya ile ilişkilere daha olumlu baktığı gözlemlenmiştir. Moskova ABDnin Avrupa-Atlantik güvenlik sistemini doğuya doğru genişletme girişimi çerçevesinde Moğolistan üzerinde de etki sahibi olmasını istememektedir. Ulanbator ise tamamen Çinin nüfuzu altına girmeyi istememekte, dünya pazarlarına daha çok Rusya toprakları üzerinden açılmaya çalışmaktadır.
Putin dönemiyle birlikte Moğolistan-Rusya arasında askeri işbirliğinin geliştiği görülmektedir. İki ülke, Rusyanın Buryatya bölgesinde her yıl Selenga adı altında ortak askeri tatbikatlar gerçekleştirmektedir. Moğol Savunma Bakanı Daşdemberel Bat-Erdenenin Şubat 2013te yaptığı Rusya ziyaretinde, iki ülke arasında yeni ortak askeri tatbikatlar planlanmıştır. Moğol Silahlı Kuvvetlerinin envanterindeki uçak ve tank gibi platformlar, silah sistemleri ve askeri teçhizat büyük ölçüde Rus menşelidir. 2008de imzalanan bir anlaşma ile Moğolistan askeri teçhizatının bakım ve onarımının 26 milyon dolar karşılığında Rusya tarafından yapılması kararlaştırılmıştır. Moğol askeri öğrenciler Rus harp akademilerinde eğitim görmektedir. Hâlihazırda 400den fazla Moğol askeri öğrencisi, Yekaterinburgdaki Suvorov Harp Akademisinde modern harp eğitimi almaktadır.
Moğolistan-Rusya arasındaki ticari ilişkiler iki ülke için de önem arz etmektedir. Moğolistanın toplam ithalatının %32sini Rus ürünleri oluşturmaktadır. Moğolistan, akaryakıt ihtiyacının %90ını Rus Rostneft Şirketinden tedarik etmektedir. Rusya, Moğolistandaki maden yataklarıyla, özellikle uranyum kaynaklarıyla ilgilenmektedir. Moğolların en büyük bakır üretim bölgesi Erdenetin %49u Ruslar tarafından işletilmektedir. Rus yatırımları Moğolistan genelindeki toplam yabancı yatırımların %2sini oluşturmaktadır. Moğolistan ve Rusyayı birbirine bağlayan demiryolları, iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin güçlenmesine imkân tanırken, Rusyanın Çin pazarına, Moğolistanın ise dünya pazarlarına ulaşmasına hizmet etmektedir. Ülkedeki mevcut demiryolları vasıtasıyla Rusyadan Çine yılda yaklaşık 10 milyon ton yük taşınmaktadır. Ulanbator ise 2005 yılında Moskovayı stratejik ortak ilan ederek Rusya üzerinden Moğolistanı dünya piyasalarına açacak 7 milyar dolarlık demiryolu hamlesini başlatmıştır.(8)
Moğolistanın Üçüncü Komşuluk Stratejisi
Moğol karar mercileri, Soğuk Savaş sonrası dönemde tarihi tecrübelerini ve jeopolitik gerçeklikleri göz önünde bulundurarak milli bağımsızlığın ancak Çin ve Rusyaya olan bağımlılığı yönetilebilir bir düzeyde tutarak ve bu iki ülke dışındaki ülkelerle irtibata geçerek teminat altına alınabileceğini değerlendirmiştir. Moğol yetkililer, Çin ve Rusya dışındaki ülkelerle bu iki ülkeyi tahrik etmeyecek seviyede ve muhtevada ilişkiler tesis etmeye yönelmiş, bu yaklaşımı üçüncü komşuluk stratejisi ifadesi ile kavramsallaştırmıştır.(9) Üçüncü komşudan kasıt tek bir ülke değildir. Üçüncü komşu Çin ve Rusya dışındaki bütün ülkeleri kapsamaktadır. Moğolistan, bu strateji doğrultusunda başta ABD olmak üzere Kanada, Japonya, AB, Güney Kore ve Avustralya gibi ülkelerle, NATO ve AB gibi uluslararası teşkilatlarla ticari-diplomatik-askeri ilişkiler geliştirmeye özen göstermektedir. Japonya, Kanada, ABD ve Güney Kore aynı zamanda Moğolistanın sosyalist rejimden çıkma sürecinde bu ülkeye destek sağlayan ülkelerdir.
Moğolistanın ilişki tesis ettiği üçüncü komşular arasında ABDnin öne çıktığı gözlemlenmektedir. Moğolistan bölgedeki rekabete güvenlik ortağı olarak gördüğü ABDyi dâhil etmeye çalışmaktadır. İki ülke arasında 1994te başlatılan küçük çaplı askeri tatbikatlar, günümüzde Khan Quest adıyla uluslararası bir boyut kazanmıştır. Tatbikata Rusya ve Çin gözlemci statüsünde katılmaktadır. ABD, eğitim desteği çerçevesinde Moğol askerlerine modern harp eğitimi de sağlamaktadır. Tüm eğitim ve tatbikatlarda Sovyetlerden kalan silah sistemlerini ve askeri teçhizatı kullanan Moğolistan, ABDnin savunma sanayi teknolojisinden uzun dönemde faydalanmayı ve ABD menşeli silahlar kullanmayı planlamaktadır. Ancak Moğolistanın yaptığı tüm tatbikatların Çin ve Rusyanın rızasına bağlı olduğu belirtilmelidir. İki ülkeden herhangi birisinin hava sahasını, demir yollarını veya limanlarını açmaması durumunda üçüncü ülkelerle ne tatbikatların ne de ticaretin gerçekleşmesi mümkündür. Coğrafi konumundan kaynaklanan sınırların farkında olan Moğolistanın bu nedenle üçüncü ülkelerle geliştirdiği ortaklıklarda iki güçlü komşusunun tepkisini çekmemeye ihtimam gösterdiği değerlendirilmektedir.
Rusya ve Çin, ABDnin Moğolistana olan ilgisinden, bu ülkedeki yatırımlarından ve ortaklaşa gerçekleştirilen askeri tatbikatlardan rahatsızlık duymaktadır. Nitekim Moğolistan, her ne kadar tarafsızlık politikasına ters düşse de, ABDnin Irak işgali sürecinde 1000 kişilik bir askeri grup göndermiş ve ABDnin yanında olduğunu göstermiştir. Ayrıca 2003 yılından bu yana Moğol kuvvetleri Afganistanda varlığını devam ettirmektedir. Bu askeri katkılar karşılığında Washington, Moğolistana askeri yardım sözü vermiş ve hibeler göndermiştir. Nitekim Moğolistan, ABDnin Doğu Asya-Pasifik Bölgesine yönelik geliştirdiği stratejide önemli bir konuma sahiptir.(10) Bu önem Çinin küresel düzeydeki etkisinin belirginleşmesiyle birlikte artmaktadır. ABDnin Moğolistan medyasında da etkili olmaya başladığı görülmektedir. Moğolistanda daha çok büyük şehirlerde yayın yapan ABD destekli Eagle TV, Amerika ve Hristiyanlık propagandası yapmaktadır. Bunun yanı sıra ABD hükümeti tarafından desteklenen Gobi Bussiness News, Moğolistanda ücretsiz dağıtılmaktadır.(11)
Moğolistanın Kuzey Amerikada Kanada ile güçlü ticari ilişkiler geliştirmiştir. Moğolistanın piyasa ekonomisine geçişiyle birlikte Ulanbatorla ilişkilerini geliştirerek sürdüren Kanada, Moğolistanda ikinci büyük yabancı yatırımcı konumundadır. Kanadalı girişimcilerin Moğolistanda yaklaşık 500 milyon dolarlık yatırımı bulunmaktadır. Özellikle Moğolistandaki maden kaynaklarına ilgi duyan Kanadalı şirketler, kuzeydoğu Moğolistandaki (Oyu Tolgoy) 2.500 hektarlık uranyum alanını işletmektedir.
Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore) ile Soğuk Savaş yıllarında iyi ilişkiler geliştiren Moğolistanın liberal ekonomiye geçmesi, Kuzey Kore ile ilişkilerine zarar verse de, ikili ilişkiler sürdürülmüştür. Açık piyasa sistemini benimsemesinin ardından Güney Kore ile ilişkilerini de yoğun olarak geliştiren ve böylece iki Kore ile de yakın ilişkilere sahip olan Moğolistan, bu iki devlet arasındaki barış görüşmelerinde arabulucu görevini üstlenmeye hazır olduğunu beyan etmektedir. Moğollar ile Kore yarımadasındaki toplum arasında kültürel yakınlık da bulunmaktadır. Kore toplumu soylarının Moğolistandan geldiğine inanmaktadır.
Moğolistan-Hindistan ikili ilişkileri gelişme kaydetmektedir. İkili ilişkiler ticari ilişkiler yanında savunma işbirliğini ihtiva etmeye ve stratejik bir boyut kazanmaya başlamıştır. Ulanbator, Hindistanın 2011-2012 dönemi için BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine destek vermiştir. Moğolistan ve Hindistan münavebeli olarak iki ülkede ortak askeri tatbikatlar gerçekleştirmektedir. Hindistan ABD-Moğolistan arasında düzenli olarak icra edilen Khan Quest tatbikatlarının 2006daki bölümüne dâhil edilmiştir. Çinin iki ülke arasında gerçekleştirilen tatbikatlardan rahatsız olduğu belirtilmektedir. İkili askeri ilişkilerin kapsamının genişletilmesi durumunda Çinde ABD öncülüğündeki devletler grubu tarafından çevrelendiği yönünde bir algı ortaya çıkabilir.
Moğol yönetimi nükleer silahlanmaya karşı yürütülen kampanyaların açık destekçisi konumundadır. Moğolistan, 1992de kendisini Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge olarak tanımlamıştır. Her iki sınırında da nükleere sahip süper güçler bulunurken Moğolistanın gerçekleştirdiği bu hamle güven verici niteliktedir. Böylece Moğolistan, hem bu iki gücün hem de Batının desteğini almıştır.
Ulanbator yönetimi uluslararası teşkilatlarla ilişkilerini geliştirmek maksadıyla pek çok örgüte başvuruda bulunmuştur. Dünyanın en büyük açık piyasası olan Güneydoğu Asya Uluslar Birliğine (ASEAN+6) üye olmayı, zengin Güneydoğu Asya devletleri ile ilişkilerini geliştirmek adına önemli gören Moğolistan, bu doğrultuda adımlar atmakta ve Güney Asya ülkeleriyle ilişkilerini her alanda geliştirmeye çalışmaktadır. Diğer yandan Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliğine (APEC) de katılım için başvuran Moğol yönetimi potansiyel aday konumunu devam ettirmektedir. Bunun yanı sıra Türkiyenin diyalog içerisinde olduğu Şangay İşbirliği Örgütünü (ŞİÖ) yakından takip eden Ulanbator, bu örgütün içerisinde gözlemci statüsündedir. Moğolistanın, terör, aşırılıkçılık, ayrılıkçılık karşıtı işbirliği amaçlı kurulan ŞİÖde bulunması, Rusya ve Çin için olası bir Pan-Moğolizm ayaklanmalarının Ulanbator tarafından teşvik edilmemesi adına önemlidir. Pasifik Ekonomik İşbirliği Konseyi, Asyada İşbirliği ve Güven Arttırıcı Önlemler Konferansı (AİGK), Asya Birliği, Doğu Asya Birliği gibi bölgesel örgütlerde de aktif rol üstlenen Moğolistan, milli menfaatlerini bölgedeki barış ve istikrarın devamında görmektedir.
Soğuk Savaş sonrası dönemde Ulanbatorun üçüncü komşuluk stratejisiyle dünyaya açılma sürecinde uluslararası ölçekte faal pek çok sivil toplum kuruluşu Moğolistanda varlık göstermeye başlamıştır. Bu kuruluşlar arasında Asia Foundation, World Vision Mongolia, Soros Foundation, Save the Children, Amnesty International Mongolia, Good Neighbour Society Mongolia ve Catholic Church Mission yer almaktadır. Bu sivil toplum kuruluşları ekonomik kalkınma, eğitim, sağlık, tarım, çocuk suiistimallerine ve doğal afetlere karşı önlem gibi alanlarda faaliyette bulunmaktadır. Sosyalist rejimden sonra pek çok alanda yeniliğe giden Moğolistana özellikle eğitim konusunda sivil toplum aracılığıyla büyük yardımlar sağlanmıştır.(12) Ancak Moğol toplumu genelde Batı menşeli sivil toplum müesseselerinin ülkede misyonerlik yaptığını, gençler üzerinde etki kurmaya çalıştığını düşünmekte ve özellikle dini eğilimi bulunan kuruluşlara şüphe ile yaklaşmaktadır.(13)
Sonuç
Çin ve Rusyaya bağımlılığa mecbur bırakan coğrafyası Moğolistanı bu iki ülke dışındaki üçüncü ülkelerle işbirliğini öngören bir dış politika stratejisi tasarlamaya sevk etmiştir. Moğolistan, Soğuk Savaş sonrası dönemde geliştirdiği ve uygulamaya başladığı üçüncü komşuluk stratejisiyle Çin ve Rusya dışındaki üçüncü ülkelerle güçlü ilişkiler tesis etmeye ve özellikle Çinin ülkedeki nüfuzunu yönetilebilir bir düzeye çekmeye çalışmaktadır. Moğolistanın üçüncü komşuluk stratejisi doğrultusunda ABD başta olmak üzere Kanada, Güney Kore, Hindistan, Avustralya, Almanya ve Hollanda ile işbirliğine girdiği, bu ülkeleri yatırıma teşvik ettiği gözlemlenmektedir. Moğolistan, maden kaynaklarına dayalı gelişen ekonomisine Çin ve Rusya dışındaki yatırımcıların katkı sağlamasını ve Moğol ekonomisinin üçüncü komşularla entegrasyonunu amaçlamaktadır. Moğol karar mercileri böylece Moğolistanın gelecekte tamamen Çinin nüfuzu altına girmesini önlemeyi, Çine bağımlılığı azaltmayı ve iki küresel güç arasında bağımsızlığını muhafaza etmeyi hedeflemektedir.
Son Notlar:
(1) Mongolian Ministry of Foreign Affairs, Mongolias Foreign Policy in the Political Field, 24.02.2011, (Erişim tarihi 19.10.2012), http://www.mfat.gov.mn/index.php?option=com_content&view=article&id=80%3Aii-&catid=36%3A2009-12-20-21-52-14&Itemid=55&lang=en.
(2) Dünya Bankası, Moğolistan Verileri, http://data.worldbank.org/country/mongolia (Erişim 26.02.2013).
(3) KPMG, Investment in Mongolia, 2012, s. 10-11
(4) Christopher P. Atwood, Encyclopedia of Mongolia and the Mongol Empire, (New York: Facts On File Inc., 2004), 377.
(5) Wang Peiran, Mongolias Delicate Balancing Act, China Security, 5/2, (World Security Institute 2009), 27.
(6) Morris Rossabi, Modern Mongolia: From Khans to Commissars to Capitalists, (Los Angeles: University of California Press, 2005), 244.
(7) Julian Dierkes, Mongolias Evolving Foreing Investment Regime, East Asia Forum, Ocak 2013.
(8) Dan Levin, Herkes Moğolistanın Madenlerine Gözünü Dikti , Sabah, 09.07.2012, (Erişim 24.10.2012), http://www.sabah.com.tr/NewYorkTimes/2012/07/09/herkes-mogolistanin-madenlerine-gozunu-dikti.
(9) Üçüncü Komşuluk stratejisi ilk defa 1990da Moğolistanı ziyaret eden dönemin ABD Dışişleri Bakanı James Baker tarafından dile getirilmiştir. Bu konuşmada Baker, ABDnin Moğolistanın üçüncü komşusu olduğunu belirtmiştir. Bkz. Alicia J. Campi, U.S. Government Policies Towards Mongolia in the Last 20 Years, Mongolian and Tibetan Affairs Commission, (Erişim 30.09.2012) http://www.mtac.gov.tw/mtac_quarterly/quarterly_c/7/1292551917.pdf, 89.
(10) Jeffrey Reeves, Mongolias Evolving Security Strategy: Omni-enmeshment and Balance of Influence, The Pacific Review, 25/5, (2012): 604.
(11) Morris Rossabi, a.g.e., 194.
(12) Morris Rossabi, a.g.e.,164.
(13) D. Byambajav, NGOS in Mongolia: a Crucial Factor in Mongolian Society and Politics, The Mongolian Journal of International Affairs, No. 13, (2006): 144.
***