Prof.Dr.Erol MANİSALI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Prof.Dr.Erol MANİSALI etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

10 Ocak 2016 Pazar

KAFESTEKİ CUMHURİYET VE KEMALİZM



KAFESTEKİ CUMHURİYET VE KEMALİZM


EROL MANİSALI
Haziran 2004
MÜDAFAA - I HUKUK


Atatürkçü düşüncenin (veya Kemalizm) içini doldurmaz boş bırakırsak, işte o zaman Kemalizm ve Cumhuriyete ihanet etmiş oluruz.

Biz laikiz, biz Cumhuriyetçiyiz, biz halkçıyız, biz ulusalcıyız demek yetmez. 21. yüz yılın başındaki Türkiye için bu ifadelerin içini işlemek, somuta indirgemek, boş çuval gibi bırakmamak gerekir.

Boş çuval gibi bıraktığımız zaman birileri alır o boş çuvalı bizim kafamıza Süleymaniye’de olduğu gibi geçiriverir.

Bugün Kemalizmin anlamı, bir taraftan Türkiye’nin Batı? kapitalizminin postmodern sömürgesi haline getirilmesini önlemek için çaba göstermek, öte yandan, 
" İçimizdeki İşbirlikçileri " Tasfiye edecek politikalar üretmek ve uygulamaya sokmaktır.

Bu iki " Temel hedef " ortaya konmadan ve anlaşılmadan Laikiz, Çağdaşız, Cumhuriyetçiyiz, Halkçıyız, Atatürkçüyüz söylevleri, " Gardrop Atatürkçülüğü " olmaktan öteye gitmez. Kemalizmi " Esas mesele " ile birlikte, " Esas sorun " ile birlikte algılamak ve çağdaşlık, laiklik, özgürlük gibi hedefleri " Esas mesele " ile birlikte çözmek gerekir. 

Çünkü, " Esas mesele" halledilemez ise ne laiklik, ne özgürlük, ne de demokrasi hedefine ulaşılır. .

Batı kapitalizminin Türkiye üzerindeki sömürgeci dayatmaları engellenmeden ve uzantıları tasfiye edilmeden hiçbir şey yapılamaz. .
Bu iki sorun ilerlerken, biz laikiz, biz halkçıyız, biz Cumhuriyetçiyiz, biz özgürlüklerden yanayız demenin anlamı yoktur. Sadece bu ifadelerde kalmak, bir kafesin içindeki kuşun " Uçma özgürlüğü " ile eşanlama gelir. Kuşu kafese koyduktan sonra, " Sen kafesin içinde istediğin kadar uçabilirsin, Uçmakta özgürsün " diye alay ederler.


’' Esas Meseleyi ’' anlamak...


Bugün Batıdaki odaklar, kısaca Batı kapitalizmi soğuk savaş sonrasında Türkiye’yi parçalayıp denetimi altına almak istiyor. Yavaş yavaş, sindirte sindirte. 

"Kuşun etrafına kafes örülürken", tabii, uçmakta.özgürsün istediğin kadar uç deniyor Türkiye’ye.

Avrupa Birliği, yarın da içine alamayacağı Türkiye’yi " Himayesi altına " alıp sömürgeleştiriyor. Onun için önce Kıbrıs’ ver, Ege’yi ver, Patrikhane’yi
devletleştir, Ermenilere soykırım yaptım de, KADEK’le masaya otur diyor. Ve alay edercesine, " Önce Kıbrıs ’' , Ege’yi ver ki masaya oturalım" diyebiliyor. Bu gayri ciddi  tutumu, içimizde kimileri bile bile ciddiye alıyorlar.

Ve işin daha da vahim yanı, AB’nin ve ABD’nin içimizdeki uzantııları olan bazı büyük sermaye çevreleri ve bazı siyasi parti liderleri Batı kapitalizminin bu emperyalist oyununu onlarla birlikte oynuyorlar. Bu oyunu ulusalcı ve anti - emperyalist siyasi partilerin, işçi sendikalarının, üniversitelerin, memurun, köylünün, esnafın, meslek örgütlerinin ve tabii Ordunun engellemesi gerekir.

Yani 70 milyon insanın ortak ses vermesi gerekir.

Çünkü bu hareket, Batı kapitalizminin Türkiye’yi yeniden sömürgeleştirmek için giriştiği bir harekettir. Bu harekete karşı çıkmadan ben laikim, ben Cumhuriyetçi yim, ben Atatürkçüyüm demek, " Kafesin içinde uçma talimi yapmaktan başka bir şey değildir ".

" Kimileri " bunu özellikle yapıyorlar. 70 milyon insanı kafesin içine sokulurken, kendilerinin kafesin içine sokulurken, kendilerinin kafesin dışında kalacaklarını? 
düşünüyorlar:

 " Efendilerinin icazeti ile" tabii...

- 1995’te bazı büyük sermaye çevreleri ve bazı " Liberal " Politikacılar, Batı kapitalizmi adıına Gümrük Birliği ile, " Türkiye’yi kafesleme " operasyonu’nun ilk adımını attılar.  Bu soğuk savaş sonras?nda Türkiye üzerindeki Batı, operasyonu nun ilk önemli kurumsal hamlesi idi.

- 2000’ li yıllarıda kimi büyük sermaye çevrelerine köktenci siyasiler de " Aynı Misyon " doğrultusunda katıldılar. Irak’a asker gönderilmesi 1995’ ten sonraki ikinci önemli gelişmedir. Başlattıkları işi tamamlamak, istiyorlar.

Türkiye Irak’a Asker göndermiyor; Irak’ işgal eden ABD’nin emrine kuvvet tahsis etmiş oluyor. Eğer asker gönderilirse " Askerlerimiz, işgalci ülke ABD komutasında, Irak ( ve Arap ) halk ile çatışmaya itilecektir ". Türkiye Batı’nın bizim için hazırladığı kafesin içine tamamen sokulmuş olacaktır.

Türkiye’nin Batı kapitalizmine tek yanlı bağlanmasına karşı çıkmadan ve içimizdeki işbirlikçileri tasfiye etmenin önceliğini anlamadan, " Ben laiklikten yanayım, ben demokrasiden yanayım, ben Cumhuriyetten ve çağdaş uygarlıktan yanayım " Söylevlerinin hiçbir anlamı? yoktur.
Kendi kendini aldatmaktan ve işbirlikçilerin ekmeğine yağ sürmekten başka...


http://mudafaai-hukuk.com.tr/arsiv/haziran04_04.pdf



..

ASLANLAR, SIRTLANLAR VE LEŞ KARGALARI





ASLANLAR, SIRTLANLAR VE LEŞ KARGALARI


Prof.Dr.Erol MANİSALI
Temmuz 2004

Bir tarafta, avını pençesi ile yere indirip parçalayan Et oburlar var. Vahşi ormanın kralları bunlar.
Yan tarafta ise sırtlanlar, çakallar ve dallara tünemiş akbabalar bekliyorlar. Onlara da bir şeyler düşecek.
Aslanların gerisinde çakallar, akbabalar olağan manzaradır. En geri planda duran leş kargalarını unutmamak gerekir. Arta kalan kırıntları bekliyorlar. Kendi leşlerini bile hiç 
aldırmadan’ midelerine indirirler.
Orman kanunu bu, güçlü olanın hep üstün geldiği bir düzen; hayvanlar dünyası. Sırtlanları var, akbabaları var, leş kargaları var. Ormanın düzeni bu, orman faşisttir; 
güçlü olan ayakta kalır, güçsüz ise yok olup gider.

Bu sahneleri hep biliriz, belgesellerde hep görürüz. Aslan ya da sırtlan öküzü, karacayı nasıl parçalar biliriz: Akbabalar artıkları nasıl didikler, görmüşüzdür. 

Ya Leş kargaları, aradan hırsızlık yaparak nasıl yürütürler artıkları  Ormanın kanunu bu milyonlarca yıldır öyle gelir öyle gider, doğal denğe denir, hayvanlar aleminin düzeni
budur.

Ya insanlar âlemi

Ya insanlar âlemi Bilgileri var, akılları var, zekaları var; hatta insanlıkları bile. Onlar düşünürler, hissederler, gülerler, ağlarlar; acıma duyguları vardır, inançları vardır. 
Hatta erdem adını verdikleri kendilerine özgü üstünlükleri bile...

Sade vatandaş, sokaktaki insan, toprağın kokusunu tatmış olanlar bunları iyi bilirler. Bildikleri için de hoşlanmadıkları Şeyler olunca tepkilerini gösterirler.
Savaşlara, soygunlara, uygunsuz şeylere karşı çıkarlar. Coşkuludurlar, insand?ırlar; acı çekenle birlikte üzülürler; ellerini uzatıp yardım etmeye çalışırlar.

İnsanlardan söz ediyorum; orman kanunlarına karşı çıkanlardan; çıkarları için insanlara, ülkelere bomba yağdıranlara karşı koyup bütün dünyada yollara
dökülenlerden söz ediyorum; Gerçek İnsanlardan...

Amerikan, İngiliz mallarına ve hizmetlerine boykot diye çırpınan gençlerden, düşünürlerden söz ediyorum.

Ya bunlar kimler?

Ya bunlar kimler İnsanlar arasında orman kanunu uygulamaya kalkanlar, Irak’ta bir savaş yapılmıyor. Savaş değil, sadece saldırı, işgal, hatta soykırım; 
İnsanlığa karşı soykırım...
- 100 kiloluk bir adam 40 kiloluk birine karşı ringe çıkarsa bunun adı boks olmaz..
- Yılanın kafesine bir fare attığımzda, " Fare yılanla savaşıyor " diyemeyiz. ,
- Real Madrid’in karşısınd a da 5 kişi ile oynayan Çengelköy futbol takmını seyretmek, Futbol maçı seyretmek olmaz.. Televizyonlarda, medyada biz ne izliyoruz? 

Bir savaş mı Sıralayalım:

1) ABD’nin ( ve İngilterenin ) Irak’ı ve bölgeyi işgalini izliyoruz.
2) ABD’nin dünya imparatorluğunu kurma yolundaki saldırılarını seyrediyoruz; yani, ABD’nin, " Önce İslam dünyası olmak üzere, dünyaya karşı yürüttüğü" savaşı izliyoruz. 
    Bir bakma Şimdilik ABD ile İslam Dünyası arasında adı konmamış bir savaş ile karşı karşıyayız.
3) Bir vahşeti, bir toplu cinayeti izliyoruz... Sivillerin, Masum insanların, önce aç, susuz, ilaçsız bırakılıp sonra da üstlerine bomba yağdırıldığı bir soykırımı izliyoruz...

4) Ve bu vahşetin çevresinde sıralanmış akbabalar leş kargalarını izliyoruz...

Akbabalar İspanya, İtalya, Kuveyt gibi bize de bir şey düşer diye tünemiş bekleyenler. Ya leş kargaları Onlar fazla uzakta değil, çok yakınımızda;
savaş çığırtkanlığı yapan, her gün baz gazete sayfalarında ve televizyon ekranlarında gördüğümüz yaratıklar. Aslanlar ve sırtlanlardan arta kalan leşleri
midelerine indirmek için bekliyorlar. Irak’ta masum insanların cesetlerini de bunların '' Menü’süne ekleyebiliriz.''
Churchill, " Bir Damla petrolün bir damla ’ Kandan daha değerli olduğu bir dünyada yaşıyoruz " demedi mi Bugün aynı şeyi Bush söylüyor. Hem de, gözünü bile kırpmadan.

İşte size ispatı; Amerika’nn Irak’ı işgali... Her Iraklı çocuğun kan karşılığında elde edilen petrol! Dünya bu vahşeti durdurmak zorunda; Şöyle ya da böyle.

www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali

..