Suriye İç savaşı sonrası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Suriye İç savaşı sonrası etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Nisan 2020 Salı

Suriye İç savaşı sonrası., Türkiye Ne Yapmalı?

Suriye İç savaşı sonrası.,  Türkiye Ne Yapmalı? 



Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 

www.21yyte.org 

Türkiye Suriye iç savaşından en olumsuz etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. 4 milyona yakın Suriye sığınmacının ülkemize gelmesi, güney komşumuz Suriye’nin yönetilemez hale dönüşmesi, Suriye’de çok sayıda terör grubunun kendisine yer bulması, dünyanın dört bir yanından teröristlerin bölgeye akın etmesi, silah baronlarının ellerini ovuşturması, silahlı çatışmaların halen devam etmesi, birçok ülkenin ilgisinin Suriye’ye kayması, vekâlet 
verilen silahlı devlet dışı aktörlerin güç kazanması, terör örgütlerinin alanda yayılması ve yayıldığı bölgeleri idare edebilecek bir kontrol gücüne kavuşması, safların sürekli yer değiştirdiği kaygan zeminlerin çoğalması gibi hususlar yan yana konulduğunda Suriye meselesinin önümüzdeki uzun yıllar boyunca Türkiye’nin bir numaralı sorunlarından birisi olacağına işaret ediyor. 

Bu derecede karmaşık bir ortamda hem diplomasi kanallarını açık tutabilmek, hem ülkenin güvenliğini koruyabilmek hem de insani faaliyetleri bir arada yürütebilmek gerekiyor. 
Suriye meselesinde önceliklerin belirlenmesi, belirlenen sorunların sırasıyla bütünleşik bir plan çerçevesinde çözüme kavuşturulması önem arz ediyor. Ülkemizin güneyinde ABD ve batılı birkaç ülkenin de hem maddi hem de manevi desteği ile bir PKK devletçiği kurulması girişimleri olduğu, bu konunun Türkiye’nin güvenliği açısından önemi, burada Irak kuzeyindeki gibi otonom bir yapının tesis edilmesinin Suriye’yi fiiliyatta 3 ya da 4 parçaya böleceği göz önünde tutulduğunda Suriye’den kaynaklı en önemli sorunun PKK/ PYD terör yapılanması sorunu olduğu görülmektedir. PKK terör örgütünün çekirdeği 
oluşturduğu, isimlendirilmesinin ne olduğunun çok da önemli olmadığı bir yapı, Türkiye için bir beka meselesidir. Bu nedenle Türkiye Suriye meselesinin bundan sonraki dönemlerinde bütün ağırlığını PKK/PYD terör örgütü yapılanmasının ortadan kaldırılmasına vermelidir. 

Türkiye sınırları ötesinden ülkenin güvenliğini sağlamak için diplomasi kanallarını sonuna kadar açık tutmalıdır. Ancak ülkenin güvenliği için öncelikle Suriye’de mevcut yönetimle ilişkilerin normalleştirilmesi, doğrudan devlet başkanları arasında görüşmeler yapılamasa bile devlet-devlet diyaloğunun yeniden tesisi, Suriye ile 1998 sonrası yakalanan iyileşme döneminin yeniden tesisi gerekmekte dir. Suriyenin bölünüp parçalanması Türkiye için bir risk oluşturacağından, Suriyenin bölünmemesi için Türkiye’nin Suriye’ye daha fazla destek vermesi, komşu ülkeyi koruması kollaması ve Suriye’nin kuzeyindeki PKK terör 
yapılanmasını iş birliği ile sona erdirmesi en akılcı yol olarak görülmektedir. 

Hâli hazırda kendisine müttefik diyen, ülkemizin yanında olduğunu sürekli beyan etmesine rağmen her zaman karşımızda bulunmayı seçen, gizli planlarını gerçekleştirmek için terör örgütleriyle iş tutan, terör örgütü sıfatıyla binlerce insanımızı katleden PKK’ya bundan yıllar önce rüyasında bile göremeyeceği bir kapasite inşası sağlayan ülkelerle iş birliği yapmaktansa, bize soğuk mesafeli duran, bir zamanlar terör örgütlerine destek veren, ancak bir dönemde de Türkiye’nin en iyi dostu haline gelen bir ülke ile tekrar barışmak belki de bu açıdan daha rasyonel olabilecektir. 

Yapılması gereken bir diğer husus da ABD zoru ile kurulmaya çalışılan uluslararası gözlem gücü ve güvenli bölge tartışmaları ile ilgilidir. ABD’nin güvenli bölge kavramından anladığını, PKK terör örgütü için güvenliği sağlanmış bir bölge olduğu akılda tutulmalı, özellikle bu bölgede bir uçuşa yasak bölge ilan edilmesi durumunda bölgenin özerk PKK devletçiği haline geleceği şimdiden bilinmelidir. Bu nedenle güvenli bölge konusunda Türkiye’nin dışarda bırakılacağı kararların alınması mutlaka engellenmeli, gerekirse sert güç unsurları devreye sokularak ABD’nin oyalama taktiklerine son verilmelidir. 

Suriye özelinde iş birliği yapılması, halen devam eden iki ülke ilişkilerinin korunması gereken bir diğer ülke de Rusya’dır. Suriye özelinde devam edecek olursak Suriye’de söz sahibi iki ülkeden birisi olan Rusya’nın bir diğer ülke ABD’ye göre daha tutarlı olması Rusya ile iş birliğinin geleceğini daha öngörülebilir kılmaktadır. ABD’nin oyalayıcı, yüzünüze gülerken arka planda kuyu kazan politikaları belki de bu nedenle Türkiye-Rusya yakınlaşmasını sağlamıştır. ABD ile hem NATO hem de batılı ülkelerle iş birliği açısından 
mesafeli ve temkinli ilişkiler devam ettirilirken, Rusya ile sahada iş birliği artırılabilmeli, Rusya sayesinde Suriye yönetimiyle daha fazla kanal açılması sağlanabilmelidir. Aksi takdirde başta Körfez ülkeleri olmak üzere çok sayıda ülkenin bizim açtığımız boşluğu doldurmaya hevesli olduğu, komşusu Türkiye yerine diğer Körfez ülkelerine yanaşacak bir Suriye’nin daha da kontrolsüz hale gelebileceği düşünülmelidir. 

Türkiye için yapılması gereken bir diğer husus da Suriyeli sığınmacılar meselesinin çözülmesidir. Sayın Cumhurbaşkanının da son dönemlerde Suriyeli sığınmacıların geri dönüşü ile ilgili görüşlerini beyan etmesi, sığınmacıların ülkelerine dönüşlerini için büyük bir proje başlatılmasına ışık tutmalıdır. Suriye ile ilişkilerin daha ileri bir düzeye taşınması, Rusya’nın geri dönüşlere garantör olması sayesinde Suriyeli sığınmacılar ülkelerine dönmeli, bu tür konularda oldukça hevesli ve bonkör görülen Avrupa Birliği’nin maddi olarak desteği talep edilmeli, çatışmaların azalmaya başladığı bu dönemlerde geri dönüşler için atılacak adımların yıllar sonrasında meyvesini vereceği göz önünde tutularak şimdiden tedbirler alınmalıdır. 

21. YÜZYIL TÜRKİYE ENSTİTÜSÜ 
Özel Rapor - 
Mart 2019 
www.21yyte.org 

***