Erol Başaran Bural etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Erol Başaran Bural etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Kasım 2020 Çarşamba

Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi.,

Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi.,





Sınır Ötesinden Pençe Vuruşu
Yazan  Erol Başaran Bural 
31 Aralık 2019

2019 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve kolluk kuvvetleri; PKK, IŞİD, FETÖ ve DHKP-C terör örgütleri başta olmak üzere yurt içi ve sınır ötesinde terörle mücadeleye aralıksız devam etmiştir.
Bu dönem içerisinde; yurt içinde kırsal alanda PKK ile mücadeleye devam edilirken eş zamanlı olarak yerleşim yerlerinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine yönelik çok sayıda operasyon gerçekleştirilmiştir.

Barış Pınarı Harekâtı.,

Suriye’deki PKK terör örgütü varlığına yönelik olarak, 9 Ekim 2019 tarihinde Barış Pınarı Harekâtı başlatılmıştır. Barış Pınarı Harekâtının amacı; Suriye kuzeyinde teşkil edilmeye çalışılan PKK devletçiğine engel olmak üzere bu bölgedeki koridoru parçalamak, Türkiye’ye yakın bölgelerde konuşlu PKK terör örgütü unsurlarını temizlemek, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturmak, oluşturulacak güvenli bölgeye Türkiye’de bulunan geçici koruma altındaki Suriyelileri yerleştirmek, M4 karayolunu kontrol altına alarak PKK’nın ikmal faaliyetlerine engel olmak şeklinde ifade edilmiştir.



Barış Pınarı Harekât Alanı

Suriye kuzeyinde Resulayn ve Tel Abyad ilçeleri arasında başlatılan operasyon, 17 Ekim 2019 tarihinde ABD ile varılan mutabakat neticesinde 120 saat süre için durdurulmuştur. 13 maddelik mutabakata göre PKK terör örgütünün operasyon bölgesinden güneye çekileceği, çekilme tamamlanmazsa operasyonun devam edeceği kararına varılmıştır. 120 saatlik aranın tamamlanmasına kısa süre kala Soçi’de, 22 Aralık 2019’da Rusya ile varılan mutabakat neticesinde ise; Tel Rıfat ve Münbiç'teki PKK/YPG'li teröristlerin, silahlarıyla beraber bu bölgenin dışına çıkarılacağı 23 Ekim’den itibaren 150 saat içinde PKK/YPG'nin harekat bölgesinde sınırdan 30 kilometrenin dışına çıkarılacağı, 150 saatin sonunda Barış Pınarı Harekât alanı sınırlarının batısı ve doğusunda, 10 kilometre derinlikte Türk-Rus ortak devriyelerinin başlayacağı hususları karara bağlanmıştır.[1]
Barış Pınarı Harekâtı süresince PKK terör örgütünün sınır illerimize yönelik 700’e yakın havan ve roket saldırıları sonucunda 18 vatandaşımız şehit olurken çok sayıda mülk zarar görmüştür. Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre harekatta 16 askerimiz şehit olmuş, 168 askerimiz ise yaralanmış, Suriye Milli Ordusu’ndan 224 asker şehit olmuş, 692 asker yaralanmış, 900’ün üzerinde terörist etkisiz hale getirilmiştir.[2] 31 Ekim 2019 itibarıyla 4 bin 219 kilometrekare alan içindeki 558 yerleşim biriminin ele geçirildiği ifade edilmiştir.

Pençe Operasyonları

2018 yılı Mart ayından itibaren hemen hemen Afrin’e yönelik düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı ile eş zamanlı olarak, Hakkâri/Şemdinli ilçesinin hemen güneyinde ve Irak’ın kuzeyinde yer alan, PKK terör örgütünün barınma alanlarından Hakurk’a yönelik operasyon başlatılmıştır. “Kararlılık” adı verilen bu operasyon ile sınır ötesinden önleyici tedbirler kapsamında;

Hudut güvenliğinin sağlanması,

PKK terör örgütünün söz konusu bölgedeki barınma alanlarının imha edilmesi,
Teröristlerin Irak kuzeyinden ülkemize girişinin engellenmesi,
Türkiye içindeki terör örgütü mensupları ile Irak kuzeyindekilerin irtibatının kesilmesi,

Bölgenin terör örgütü mensuplarından tamamen temizlenmesi amaçlanmıştır.
  

 Pençe Operasyonu Harekât Bölgesi
 
2018 yılında başlatılan Kararlılık Harekâtı, 2019 yılında genişletilerek Pençe Harekâtına dönüştürülmüştür. TSK’nın Irak kuzeyinde 27 Mayıs 2019’da başlattığı Pençe Harekâtı terörizmle mücadelenin sınır ötesinden başlatılması maksadıyla icra edilen önleyici stratejisini bu bölge için yeniden gündeme getirmiştir. Pençe-1 Harekâtı 27 Mayıs'ta Hakurk’a yönelik olarak Kararlılık harekatının devamı şeklinde başlatılırken, 12 Temmuz 2019 tarihinde Pençe-2 harekâtı Hakurk’tan güneye doğru genişletilen bölgede başlatılmıştır. 23 Ağustos 2019’da ise Irak’ın kuzeyinde PKK’nın Irak’ın kuzeyinde bir başka yuvalanma alanı olan Sinat-Haftanin bölgesinde Pençe-3 Operasyonunun başlatıldığı açıklanmıştır. Operasyon, hudut güvenliğini daha uygun arazi kesimlerinden ve ileriden sağlamak maksadıyla icra edilmiştir.[3]
Pençe harekâtı kapsamında 174 teröristin etkisiz hale getirildiği, 398 mağara ve deponun imha edildiği, 356 mayın ve EYP’nin tespit edilerek etkisiz hale getirildiği, 5.3 ton amonyum nitrat ele geçirildiği, yakın bir tarihte ise Hakurk bölgesinde SA-18 hava savunma füzesi ele geçirildiği MSB tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında belirtilmiştir.[4]

Kıran Operasyonları

2019 yılında yurt dışında Irak ve Suriye kuzeyine operasyonlar devam ederken, eş zamanlı olarak yurt içinde Kıran serisi operasyonlar başlatıldı. Jandarma Genel Komutanlığına bağlı jandarma komando, Jandarma Özel Harekât ve güvenlik korucuları ile Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Polis Özel Harekât birliklerince;
Yurt içinde bölücü terör örgütü PKK’nın kış üslenmesi hazırlıklarını bertaraf etmek,
Hareket kabiliyeti daralan terörist grupları etkisiz hale getirmek,
Teröristlerin bölgeler arası geçişlerini engelleyerek takviye almalarını önlemek
PKK terör örgütünün yurt içi hareket kabiliyetini kısıtlamak,
Alan hakimiyetini tesis etmek ve/veya pekiştirmek olduğu değerlendirilmektedir.
Kıran operasyonları kapsamında;
17 Ağustos 2019’da Kavaklı bölgesi merkez olmak üzere, Hakkâri-Van-Şırnak ara hattını kapsayacak şekilde Kıran-1,
27 Ağustos'ta Bagok ve Mava alanları merkez olmak üzere Mardin-Batman-Şırnak ara hattında Kıran-2,
21 Eylül'de Herekol ve Bestler Dereler bölgesi merkez olmak üzere Siirt ve Şırnak ara hattında Kıran-3,
24 Eylül'de Çemçe-Madur bölgesi merkez olmak üzere Kars-Ağrı-Iğdır ara hattında Kıran-4,
8 Kasım'da Şenyayla bölgesi merkez olmak üzere Diyarbakır-Bingöl-Muş ara hattında Kıran-5,
13 Kasım’da Van, Hakkâri ve Şırnak kırsalındaki Faraşin bölgesinde Kıran-6[5],
24 Kasım’da Tunceli'de, Munzur Vadisi'nde Kıran-7[6],
11 Aralık 2019’da Bitlis ve Siirt kırsalında Kıran-8[7],
20 Aralık 2019 tarihinde Şırnak’ta Kıran-9 Cudi Dağı, Hakkari’de Kıran-10 Kazan Vadisi[8],
21 Aralık 2019’da ise Kıran-11 Narko-Terör Operasyonu başlatılmıştır.[9] Kıran operasyonları çerçevesinde de şu ana kadar 121 terörist etkisiz hale getirilmiş, 229 mağara ve sığınak imha edilmiştir.

SİHA Kullanımı

2016 yılından itibaren Türkiye’nin PKK ile mücadelede askeri kuvvet kullanımı, istihbarata dayalı, nokta hedeflerine yönelik, yurtiçi ve yurtdışını kapsayan, güvenliğin sınır ötesinden alındığı yeni bir konsepte evrilmiştir.

Bu yıldan itibaren TSK ve İçişleri Bakanlığı envanterindeki İnsansız Hava Aracı (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçlarının (SİHA) nitelik ve niceliklerindeki artış, yeni nesil taarruz helikopterlerinin kullanılmaya başlanması yeni konseptin yapı taşını oluşturmuştur. İçişleri Bakanlığı terörden arananlar listesinin[10] incelenmesi neticesinde söz konusu listeden; kırmızı kategoriden 12, mavi kategoriden 9, yeşil kategoriden 24, turuncu kategoriden 21 ve gri kategoriden 171 PKK’lı teröristin etkisiz hale getirildiği görülmektedir. 2018 yılında 101 sözde üst düzey teröristin etkisiz hale getirildiği bilinmektedir.[11] Son iki yıllık veriler karşılaştırıldığında etkisiz hale getirilen PKK terör örgütü lider kadro sayısında yaklaşık %70’lik bir artış görülmektedir.
Ayrıca SİHA’lar kullanılarak gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde 2019 yılında 363, bugüne dek toplam 1.144 PKK terör örgütü mensubunun etkisiz hale getirildiği açıklanmıştır.[12]

PKK ile Mücadelede İkna Yöntemi

PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında terör örgütüne katılanların aileleriyle görüşülmüş, bu şahısların terör örgütünden ayrılmalarını sağlamak üzere aileler vasıtasıyla ikna metodunun kullanılmasıdır. Yapılan resmî açıklamalara göre[13] son üç yıldır 5.500’ün üzerinde aile ile görüşülmüş, 2019 yılında[14] 260, son üç yılda ise 800’e yakın terör örgütü mensubu bu faaliyetler neticesinde güvenlik güçlerine teslim olmuştur.

IŞİD Terör Örgütüyle Mücadele

Açık kaynaklardan derlenen bilgiler çerçevesinde 2019 yılında yurtiçinde düzenlenen operasyonlar neticesinde 1.939 IŞİD mensubu gözaltına alınmıştır (Grafik 1).
 


Grafik 1. 2019 Yılı IŞİD Terör Örgütü Gözaltı Miktarı
Bir yandan PKK terör örgütüyle, diğer yandan irili ufaklı çok sayıda aşırı sol eğilimli terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye IŞİD terör örgütünü etkisiz hale getirmek ve eylem kapasitesini sonlandırmak üzere operasyonlarını da devam ettirmektedir. Bununla birlikte, Suriye ve Irak’ta silahlı kapasitesi sınırlandırılmış olan IŞİD terör örgütü Türkiye’ye yönelik tehdit olma vasfını korumaya devam etmektedir.

IŞİD terör örgütüne yönelik operasyonlarda ele geçirilen terör örgütü mensuplarının sayısı önemli olmakla birlikte, ülkemizin hangi şehirlerinde bu operasyonların yoğunlaştığı da (Grafik 2) ayrıca önem arz etmektedir. Terör örgütü IŞİD’e yönelik olarak düzenlenen operasyonlardan medyaya yansıyanların analizi neticesinde; Adana, İzmir, Samsun, Bursa, Şanlıurfa, Osmaniye ve Mersin illerinde düzenlenen operasyon miktarlarının ön plana çıktığı görülebilmektedir.
 


Grafik 2. 2019 Yılı İllere Göre IŞİD Terör Örgütü Operasyon Miktarları
Açık kaynaklara yansıyan haberler analiz edildiğinde, Türk vatandaşlarının yanı sıra çok sayıda yabancı uyruklunun IŞİD operasyonları neticesinde gözaltına alındığı/tutuklandığı da göze çarpmaktadır. IŞİD operasyonlarında gözaltına alınan yabancı uyrukluların büyük kısmını Suriye ve Iraklılar oluştururken, az sayıda da olsa; Fas, Mısır, Endonezya, Filistin, Cezayir, Fransa, Hollanda, Ürdün, Lübnan, Danimarka, Birleşik Arap Emirlikleri ve Gürcistan vatandaşlarının da bulunduğu görülmektedir.

Türkiye’deki IŞİD tehdidine yönelik bir diğer tespit ise düzenlenen operasyonlarda IŞİD mensuplarının ülkemizde kurulu dernek ve vakıflarla ilişkileri olmasıdır. Operasyonlarla ilgili açık kaynak haberlerine yansıyan bilgilere göre, legal görünüm altında illegal faaliyetleri organize eden IŞİD terör örgütü mensuplarının bu yerlerde;

Terör örgütüne eleman kazandırmak maksadıyla ders ve sohbetler düzenledikleri,
Örgütün propagandasını yaptıkları,
Suriye’de çatışma bölgelerine gidip-gelmek üzere planlama yaptıkları, 
Çatışma bölgesinden gelen veya gidecek elemanların ihtiyaçlarını karşıladıkları,
Örgüte eleman temin etmek amacıyla çalışmalar yaptıkları,
Örgüt üyelerinin ailelerine yardım topladıkları,

IŞİD terör örgütü adına haraç topladıkları anlaşılmaktadır.

Yıl içerisinde IŞİD’le mücadele kapsamında dikkat çekici bir diğer husus da haziran ayı içerisinde Mersin-Anamur’da terör örgütüne ait beş adet sığınak ve deponun ele geçirilerek imha edilmesine ilişkin olarak karşımıza çıkmaktadır.  Anamur’da düzenlenen operasyon neticesinde çok sayıda yaşam malzemesinin yanı sıra uyku tulumları ve sırt çantaları ele geçirilmiş, olayla ilgili zanlıların kırsal alanda faaliyet yürütmeye çalıştıkları ve eylem arayışında oldukları belirlenmiş, sulh ceza hakimliğine sevk edilen zanlılardan 14'ü tutuklanmış, 5'i adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. IŞİD terör örgütüne ait depo, sığınak ve barınakların tespitine ilişkin dikkat çekici hususlardan ilki belki de ilk kez IŞİD’in depo ve sığınaklarının arazide bulunmuş olmasıdır. İkinci husus ise bu depoların Mersin-Anamur kırsalında ele geçirilmesidir.

Hatırlanacağı gibi IŞİD terör örgütü eski lideri Ebubekir el Bağdadi 29 Nisan 2019’da bir video yayımlamış, Bağdadi elindeki "Türkiye Vilayeti" yazan bir dosya dikkatleri çekmiştir.  Bağdadi’nin videosunun yayımlanmasının üzerinden yaklaşık iki ay geçtikten sonra bu kez Türkçe konuşan 5 örgüt mensubunun örgüt lideri Bağdadi’ye bağlılıklarını tazeledikleri görüntü kaydı basına yansımış, konuşan terörist Türkiye’yi tehdit etmiştir. Türkiye’ye yönelik IŞİD tehdidinin açıklandığı bu günlerin arkasından örgüte ait sığınak ve barınakların bulunması, örgütün kırsal alanda eğitim ve eylem yapma niyetini ortaya koymaktadır.

FETÖ ile Mücadele

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Türkiye için en önemli güvenlik sorunlarının başında gelmektedir. Şüphesiz her terör örgütü Türkiye için tehdittir ancak FETÖ’nün güvenlik, sosyo-ekonomik, sosyo-politik, sosyo-psikolojik öğeleri içinde barındırması, ezoterik kült bir yapısı olması, üyelerinin kendilerini terör örgütüne adama seviyeleri, takiye yaparak kripto elemanlar olarak uyuyan hücrelere dönüşmeleri, kendi çıkarları için diğer tüm terör örgütler ya da yabancı istihbarat örgütleri ile işbirliği yapabilmeleri ve kısaca amaca ulaşmak için her yolu mubah saymalarından dolayı en büyük ve önemli tehlike olduğunu söylemek mümkündür.
FETÖ, Türkiye açısından arz ettiği tehdidin yanında aynı zamanda bölgesel ve küresel etkileriyle birlikte uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edecek potansiyele sahip devletlerarası ilişkileri etkileyen “Yeni Nesil Bir Terör Örgütüdür”. Zira FETÖ, uluslararası alanda faaliyet halinde olan diğer terör örgütlerinin radikalleşme süreçlerinden ciddi farklılık göstermektedir; 30 yılı aşkın bir zaman diliminde radikalleşme süreci olan FETÖ yapısı modern kültist radikalleşmenin, günümüzdeki en son, en kanlı ve en küresel yapısını oluşturmaktadır[15].
FETÖ ile mücadele kapsamında 15 Temmuz 2016’dan bugüne 2019 yılı Kasım ayına kadar 261 bin 700 kişinin gözaltına alınmış, bunlardan 91 bin 287'si tutuklanmıştır[16]. FETÖ ile mücadelede başlatılan soruşturmalar neticesinde 15 Temmuz 2016'dan bugüne kadar TSK’dan 3 bin 559'u 2019'da olmak üzere toplam 18 bin 630 personel ihraç edilmiş, 356'sı 2019 yılında olmak üzere toplam 982 emekli personelin rütbeleri geri alınmıştır. 5 bin 846 personel hakkında ise adli ve idari süreç devam etmektedir.[17]

2019 yılında FETÖ ile mücadelede yaşanan bir diğer gelişme de FETÖ mensuplarının yurtdışında yakalanarak Türkiye’ye getirilmesidir. Bu kapsamda 30 Ağustos 2019’da FETÖ’nün Malezya sorumlusu[18], 19 Ekim 2019’da ise FETÖ’nün Meksika sorumlusu[19] MİT operasyonuyla Türkiye’ye getirilmiştir.
2019 yılında FETÖ ile mücadele kapsamında yaşanan önemli bir diğer gelişme ise örgütün finansal kaynaklarıyla mücadelesinde görülmüştür. Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ’nün Türkiye’ye yasa dışı yollardan para sokmak için “Hawala” olarak bilinen bir sistemi kullandığını deşifre etmiş, bu sistemi kullanarak ülke içerisine sokulan yüklü miktardaki paranın döviz büroları üzerinden belli bir komisyon karşılığında illerde örgüt mensuplarına ulaştırıldığını belirlemiş, şüphelilerin Hawala sistemini kullanarak 13 milyon 744 bin 197 dolar, 2 milyon 135 bin 634 Avro ve 12 milyon 628 bin 530 lira tutarında işlem yapıldığını tespit etmiştir. Haklarında gözaltı kararı verilen 79 şüpheli arasındaki 7 kişinin döviz bürolarında çalışan kişiler oldukları belirtilmiştir.[20]

2019 Yılında PKK Terör Örgütüyle Mücadelenin Analizi

PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında 2019 yılına ilişkin veriler,[21] teröristle mücadele harekâtının kış aylarında da aralıksız devam ettirilmesi, terör örgütünün barınma alanlarının İHA’lar tarafından kesintisiz şekilde gözetlenmesi/kontrol altında tutulması alan hakimiyetini sağlanması neticesinde, PKK’nın eylem ve hareket kabiliyetinin yurt içinde büyük ölçüde sınırlandırdığına işaret etmektedir.
Teröristle mücadeleye iştirak eden TSK ve kolluk kuvvetleri 2019 yılında terör örgütünün yurt içindeki barınma alanlarına yönelik operasyonlarını sürdürerek, terör örgütü elemanlarının lojistik ve barınma maksadıyla kullandıkları sığınak ve mağaraları tespit etmiş bu alanları kullanılamaz hale getirmişlerdir. MSB tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında aktarılan bilgilere göre[22] 2019 yılı içerisinde toplam 1.852 sığınak, mağara ve depo imha edilmiştir.  

Aynı basın bilgilendirme toplantısı bilgilerine göre; 2018 yılı içerisinde düzenlenen teröristle mücadele harekâtı kapsamında; toplamda çeşitli çap ve markalarda 1.015 silahın ele geçirildiği görülmektedir. (Grafik 3) Ele geçirilen silahlar cinslerine göre incelendiğinde dikkat çeken hususun, ABD tarafından PKK/PYD terör örgütüne aktarılan tanksavar füzelerindeki artış olduğu görülmektedir. Bu füzelerden 2016 yılında bir adet, 2017 yılında 11 adet, 2018 yılında 30 adet ele geçirilirken, 2019 yılında bu sayının 69’a yükseldiği görülmektedir. Yıl içerisinde ayrıca; 1.066 EYP imha edilirken, 420.000 hafif silah mühimmatı, 174 mayın, 3.329 kilo patlayıcı madde ile 45 ton amonyum nitrat ele geçirilmiştir.
 

Grafik 3 - 2018 Yılında PKK Terör Örgütünden Ele Geçirilen Silahlar
 
PKK terör örgütüne yönelik olarak 2019 yılında TSK ve kolluk kuvvetleri 31’i büyük, 119’u orta çaplı olmak üzere toplam 150 operasyon düzenlemiş, operasyonlarda 1789 terörist etkisiz hale getirilmiştir.  Etkisiz hale getirilen terör örgütü mensuplarından 255’ini terör örgütünden kaçarak güvenlik güçlerine teslim olanlar oluşturmaktadır.[23] Barış Pınarı Harekâtı süresince etkisiz hale getirilen 900, Pençe Harekâtı kapsamında etkisiz hale getirilen 174 teröristle birlikte 2019 yılında toplam 2.863 terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Yurt içindeki terörist sayısı 2017’de 2 bin 475-2 bin 780 civarında iken bu sayı yüzde 69 azalışla 2018’de 755-876 aralığına, 2019’da ise 500’ün altında kadar düşmüştür.

Örgüte katılım son 30 yılın en düşük seviyesine ulaşmış ve 2018 yılında örgüte katılan kişi sayısı 95’e kadar gerilerken, (2017 yılında PKK terör örgütüne katılım sayısı[24] 117) 2019’da bu sayı 100’e yakın bir seviyede ortaya çıkmıştır.     
Açık kaynaklardan derlenen bilgilere göre 2019’e ilişkin şehit ve yaralı durumu incelendiğinde, yıl içerisinde 71 askerimizin şehit olduğu (Grafik 4), 259 askerimizin yaralandığı, 4 güvenlik korucumuzun şehit olduğu 9 güvenlik korucumuzun yaralandığı, 3 polisimizin şehit olduğu 8 polisimizin yaralandığı, 26 vatandaşımızın şehit olduğu 50 vatandaşımızın yaralandığı sonucuna ulaşılmaktadır.  
 
Grafik 4 -  2016, 2017, 2018 ve 2019 Yıllarında Şehit Yaralı TSK Personel Durumu
 Ayrıca 2019 yılı içerisinde düzenlenen narko terör operasyonları neticesinde; 43 milyon kök keneviri ele geçirilmiştir.[25]

Halkların Birleşik Devrim Hareketi Terör Örgütü

 Irak kuzeyinden Türkiye’ye geçiş yolları kontrol altına alınan PKK terör örgütü terör eylemlerini gerçekleştirmek üzere kendisine yeni yollar, yeni alanlar aramaktadır. Terör örgütü PKK bu maksatla Türkiye’deki irili ufaklı diğer örgütlerle iş birliği yapmakta, yurt içinde özellikle şehir merkezlerinde kendisine yeni ortaklar bulmaya çalışmaktadır.

Türkiye’de kamuoyu tarafından pek de bilinmeyen Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Türkiye’de terör eylemleri gerçekleştirmek isteyen bazı komünist ve Marksist-Leninist silahlı örgütlerin ortak eylem yapma kararının ardından birleşerek 12 Mart 2016’da kurdukları bir terör oluşumu olarak dikkat çekmektedir. Kuruluş bildirgesi PKK terör örgütü elebaşlarından Duran Kalkan tarafından okunan HBDH, kendi söylemleriyle “emperyalizm, kapitalizm, şovenizm, faşizm ve ırkçılık gibi fikirlere karşı mücadele edeceğini açıklayarak, bu amaçla eylemler yapacağını” bildirerek terör sahnesindeki yerini almıştır.
HBDH, PKK çatısı altında adı altında; Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP), Maoist Komünist Partisi (MKP), Devrimci Karargâh, Devrimci Komünarlar Partisi (DKP), Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB), Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB) ve Türkiye Komünist Emek Partisi/ Leninist (TKEP-L) isimli terör örgütlerinden meydana gelmektedir.

2019 yılı içerisinde HBDH tarafından üstlenilen özellikle sabotaj türü eylemler bilinmektedir. Her ne kadar sayıca diğer terör örgütlerine göre daha küçük gruplardan oluşsa da PKK terör örgütünün himayesi altında kurulmuş olması HBDH isimli terör oluşumunu birincil derecede tehdit haline getirmeye yetmektedir.

PKK ile iş birliği içerisinde HBDH’nin bölücü örgütün teknik kapasitesinden faydalandığı, daha önceki yıllarda erişemeyecekleri silah sistemlerini bu iş birliği sayesinde elde etmeleri HBDH’nin kapasitesini artırmaktadır. Suriye’de IŞİD terör örgütüyle mücadele adı altında PKK/PYD ile de aynı saflarda yer alan HBDH altındaki terör örgütleri, bu ülkeyi adeta bir laboratuvar alanı olarak kullanarak yeni taktik ve teknikler öğrenmekte, eylem tecrübesi elde etmektedir. Ortak amaçları Türkiye’ye zarar vermek olan HBDH çatısı altındaki terör örgütleri PKK terör örgütü korumasında kapasite kazanmakta, PKK terör örgütü de artık diğer terör örgütlerine vekalet vererek alan genişletmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme 

IŞİD terör örgütüyle mücadele çerçevesinde, eldeki sayısal veriler, yıl içerisinde düzenlenen operasyonlar, operasyonlarda ele geçirilen malzemeler, operasyonlar ın düzenlendiği coğrafi alanlar göz önünde bulundurularak; Türkiye’ye IŞİD terör örgütü tehdidinin halen varlığını sürdürdüğü, Irak ve Suriye’de görünürlüğü azalan IŞİD terör örgütünün Türkiye’de eylem yapma fırsatı kolladığını, Dernek-vakıf benzeri yasal görünümlü oluşumlar üzerinden propaganda, eleman temini, finansman sağlama faaliyetlerini sürdürdüğü, Yalnızca büyükşehir kapsamındaki illerimizde değil aynı zamanda dikkatleri çekmeyeceğini düşündüğü nispeten daha küçük illerde örgütlenme çabası içerisinde olabileceği, Kırsal ve dağlık bölgelerde tıpkı PKK terör örgütü gibi barınma alanları oluşturma ve bu bölgelerde eğitim yapma gayretlerini artırmış olabileceği, PKK terör örgütünün ülke içerisinde minimize edilmesiyle eş zamanlı olarak sahneye çıkarak terör eylemlerini artırabileceği, PKK terör örgütüyle iş birliğini artırabileceği değerlendirilmektedir. IŞİD’le mücadele çerçevesinde;

IŞİD terör örgütünün şehir yapılanmasının temizlenmesine yönelik devam eden operasyonlara ağırlık verilmesinin, Yerleşim yerlerinde özellikle geçici koruma altındaki Suriyelilere yardım görünümü altında kurulan dernek ve vakıflar üzerindeki kontrolün artırılmasının, Kırsal alanda yuvalanmaya çalışan IŞİD teröristlerine yönelik tedbirlerin artırılmasının,

Örgüt propagandası yaparak radikalleşmeye neden olan IŞİD terör örgütü yayınlarının sonlandırılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

HBDH isimli terör yapılanması içerisinde yer alan değişik örgütlerin sosyal medya üzerinden yayımladığı mesajlar incelendiğinde, önümüzdeki dönemlerde bu örgütlerin; gençlere yönelik propaganda ve elaman temin sürecine hız verecekleri, PKK terör örgütünün cezaevleri ve sokak eylemlerine katılım sağlayacakları, Türkiye içerisinde örgütlenme çabalarını artıracakları öngörülmektedir.
Hem kapasite olarak hem de eylem sayısı olarak her ne kadar HBDH’nin gücü şu an için önemsenmeyecek boyutta imiş gibi görünse de PKK terör örgütü ile mücadele ederken bileşenleri ve destekçileri ile mücadele göz ardı edilmemeli, bu yapılanmaya karşı daha fazla önlem alınmalıdır. IŞİD terör örgütüyle mücadele bahanesiyle çoğunlukla Suriye’de faaliyet gösteren terör yapılanmasına karşı istihbarat gayretleri artırılmalı, lise ve üniversite gençliği içerisinde yayılmalarına ve ideolojik olarak yerleşmelerine izin verilmemeli, Türkiye’deki hücre yapılanmalarına yönelik operasyonlar artırılmalıdır.
2019 yılı içerisinde PKK terör örgütü ile mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar ve elde edilen neticeler değerlendirildiğinde, terör örgütüne ilişkin istihbarat faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerin etkinliğinin eskiye nazaran arttığını söylemek mümkün görünüyor.

Sınır ötesinde düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Kararlılık ve Pençe Harekâtlarıyla eş zamanlı icra edilen hava harekâtları ile terör örgütü mensuplarının sınırlarımızdan içeri girmesi, sınır ötesindeki barınma alanlarında hareket etmeleri önlenmiş, terör örgütü mensupları yurtiçine giremeden bulundukları yerde yani kaynaklarında imha edilerek, terör örgütüne sınır ötesinden pençe vuruşu yapılmıştır.

Sonuç olarak; 2019 yılında teröristle mücadelenin etkin bir şekilde yürütüldüğü, TSK ve kolluk kuvvetlerinin birçok terör örgütüne karşı eş zamanlı olarak büyük başarılar elde ettiği değerlendirilmektedir. Sahada güvenlik alanında kazanılan başarılar terörizmle mücadelenin diğer boyutlarına da yansıtılmalı, 2020 yılından itibaren terörün psikolojik, sosyo-kültürel, ideolojik boyutlarıyla mücadele kapsamında daha fazla çalışma yapılmalı, yurt içinde PKK terör örgütüne desteğin azaldığı değerlendirilen bu dönemden istifade ile terör örgütünün arkasında bulmak isteyeceği halk desteğinin tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik sosyo-ekonomik eylem planları hazırlanmalıdır.

TSK verileri kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde, PKK terör örgütünün EYP saldırılarının büyük oranda önüne geçildiği, binlerce EYP’nin ele geçirilerek imha edildiği, EYP ile birlikte çok sayıda LPG tüpünün de PKK sığınak ve barınaklarında bulunduğu anlaşılmaktadır. Terör örgütünün EYP yapımında kullandığı amonyum nitrat içerikli gübrelerin dağıtımına / satışına getirilen kısıtlamalar ve kontroller LPG tüpleri içinde alınmalı, LPG tüplerinin dağıtımı ve satışını kontrol altında bulunduracak bir düzenlemeye gidilmelidir.
Terörizmle mücadele çok boyutlu bir yaklaşımla ele alındığında lider kadrolara yönelik düzenlenen operasyonların bu yaklaşımın önemli bir parçası olduğu görülüyor. Lider kadro operasyonları neticesinde;

Terör örgütünün terör eylemleri planlama ve icra yetenekleri ile hareket kabiliyetinin kısıtlandığı,
Terör örgütü sözde liderlerinin yerlerini gizledikleri, iletişim vasıtalarını kullanamadıkları,
Terör örgütünün bilgi/veri akışının sekteye uğradığı,
Terör örgütünün hiyerarşik yapısının bozulabileceği,
İmha edilenin yerine yeni sorumlu bulunana kadar örgütten kopmaların yaşanabileceği,

Terör örgütü mensuplarının moral seviyesinin düşeceği düşünülmektedir.
Lider kadroya yönelik operasyonların başarının daha yukarılara taşınabilmesi için PKK terör örgütünün sözde üst düzey sorumlularına yönelik operasyonlar artırılarak devam ettirilmeli, tıpkı FETÖ mensuplarına olduğu gibi PKK terör örgütü mensuplarına yönelik lider kadro operasyonları Avrupa’ya taşınmalıdır.
2019 yılı içerisinde gerçekleştirilen bir yıllık terörizmle mücadele operasyonları değerlendirilirken, bu mücadelede önemli görevler alan TSK mensuplarının ve kolluk kuvvetlerinin yıl içerisinde ne tür zorluklar yaşadıklarını, kahramanlıklarını, fedakârlıklarını da düşünmeden geçmemek gerekiyor… Bu vesile ile terörle mücadelede şehit olan tüm asker, polis, güvenlik korucusu ve vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum…

Erol Başaran Bural., 

DİĞER MAKALELERİ;

'Gözlem noktalarımıza provokatif eylem olabilir'
Rus Askeri Doktrini Çerçevesinde İdlib
Bağdadi ve Şahin
Fırat'ın doğusunda ABD'nin 'güvensiz' bölgesi
Türkiye’ye Yönelik IŞİD Tehdidi ve Mücadele


 KAYNAKÇA;
[1] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-tarihi-zirve-sonrasi-cumhurbaskani-erdogan-ve-putinden-ortak-aciklama-41356342
[2] https://www.diplomatikstrateji.com/baris-pinari-harekati-son-durum-haritasi/
[3] https://www.cnnturk.com/turkiye/son-dakika-pence-3-harekati-basladi.
[4] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/msb-2019da-150-teror-operasyonu-yapildi/1685339
[5] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kiran-operasyonlarinda-116-terorist-etkisiz-hale getirildi/1643650
[6] https://www.trthaber.com/haber/turkiye/kiran-7-operasyonu-basladi-442626.html.
[7] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/kiran-8-basladi-41400869.
[8] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-haberi-kiran-9-cudi-dagi-ve-kiran-10-kazan-vadisi-operasyonu-basladi-41401877
[9] https://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/kiran-11-operasyonu-basladi-1260-personel-katiliyor.
[10] http://www.terorarananlar.pol.tr/Sayfalar/default.aspx
[11] https://www.cnnturk.com/turkiye/suleyman-soylu-artik-sinirlarimizdan-kus-ucurtmayacagiz
[12] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-soylu-kiran-operasyonlarinda-121-terorist-etkisiz-hale-getirildi-41378134
[13] https://www.haberler.com/icisleri-bakani-suleyman-soylu-3-yildir-600-e-12663223-haberi.
[14] https://www.icisleri.gov.tr/teror-orgutunde-cozulme-devam-ediyor-12
[15] Polis Akademisi Başkanlığı. (2018). Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ. Polis Akademisi Yayınları: 67 Rapor No: 20. 5. ISBN: 978-605-4619-95-5.
[16] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-soylu-kiran-operasyonlarinda-121-terorist-etkisiz-hale-getirildi-41378134.
[17] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[18] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/feto-nun-malezya-sorumlusu-mit-operasyonuyla-turkiye-ye-getirildi/1569017
[19] https://www.yenisafak.com/gundem/fetonun-meksika-imami-osman-karaca-mit-tarafindan-yakalanarak-turkiyeye-getirildi-3510954
[20] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1703085/turkiyeye-yasa-disi-para-transferine-baskin.html
[21] 01 Ocak-24 Aralık 2018 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığı, TSK ve MSB tarafından yapılan resmi açıklamalar ve açık kaynaklarda yer alan haberlerden derlenmiştir.
[22] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[23] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[24]http://aa.com.tr/tr/politika/icisleri-bakani-soylu-15-temmuz-2016-tarihinden-itibaren-47-bin-523-kisi-tutuklandi/1007102
[25] https://www.aa.com.tr/tr/politika/icisleri-bakani-soylu-narko-teror-kapsaminda-bu-yil-43-milyon-kok-kenevir-yakaladik/168713

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/turkiye-nin-2019-yilinda-terorizmle-mucadelesi-sinir-otesinden-pence-vurusu

***

22 Nisan 2020 Çarşamba

Suriye’de Bundan Sonra Neler Yaşanabilir?

Suriye’de Bundan Sonra Neler Yaşanabilir? 


Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 
www.21yyte.org 



Sekiz yıldır devam eden Suriye iç savaşının ve bu savaştan kaynaklanan yerel, bölgesel ve uluslararası krizin zaman içerisinde şiddeti, aktörleri, kapasitesi değişmiş, yarattığı etkiler farklı boyutlara ulaşmıştır. Her ne kadar son yılı içerisinde başlangıcına göre Suriye iç savaşında çatışmaların seviyesi azalma gösterse de, savaşın kısa ve orta vadede sona erebileceğini söylemek için henüz çok erkendir. Büyük bir ihtimalle, Suriye’de kalıcı bir çözüme ulaşılması, çatışmaların tamamen sona ermesi, terör örgütlerinin varlığına son verilmesi, silahlı muhalif grupların ortadan kalkması, Suriye rejiminin güvenliği tam 
anlamıyla sağlaması, baskıcı rejim yönetimine son verilmesi ve demokratik seviyenin yükseltilmesi çok uzun yıllar alacaktır. 

Bundan sonraki dönemlerde de Suriye’de çatışmaların şiddeti azalsa bile karakterinin değişebileceği, sahadaki aktörlerin sayısının da bu değişiklikle birlikte farklılaşabileceği, kontrol altına alınan bölgelerin elde bulundurulmasına yönelik farklı hamlelerin gözlemlenebileceği, Suriye’nin siyasi yapısının yeniden şekillendirilmesi kapsamında diplomatik gelişmelerin yaşanabileceği bir ortamla karşılaşılması mümkün görünmektedir. 

Sekiz yılını geride bırakan Suriye krizinin önümüzdeki safhalarında Suriye’nin batısında kalan bölgelerde hakimiyetini muhafaza eden Esed rejiminin bu gücünü koruyamaya yönelik tedbirler geliştirebileceği, elde bulundurduğu bölgelerden doğuya doğru alanını genişletmek maksadıyla askeri operasyon düzenleyebileceği, Suriye’nin orta kesimlerinde kalan çöl bölgesinin de kontrolünü sağlamak üzere hamlelerde bulunabileceği, savaşın kalıntılarını ortadan kaldırabilmek için yeniden yapılanma faaliyetlerine  yönelebileceği    öngörülmektedir. Yine aynı bölgede muhaliflerin elinde kalan bölgelere yönelik olarak özellikle İdlib bölgesinin temizlenmesi kapsamında gayretlerini artıracak olan Suriye rejim güçleri, bu bölgede mevcut yabancı teröristlerin varlığına son vermek, radikal terör örgütleriyle mücadele etmek üzere kısa-orta vadede bir operasyon düzenleyebileceği düşünülmektedir. Bu operasyondan Türkiye’nin bölgede bulunan gözlem noktalarının ve TSK varlığının etkilenmemesi, İdlib’den Türkiye’ye doğru bir nüfus akışının yaşanmaması önem arz edecektir. Ayrıca aynı bölgede radikal terör örgütlerinin de kendi aralarında güç mücadelesine dayalı bir çatışma ortamı yaratması, benzer şekilde İdlib bölgesindeki radikal 
terör örgütleriyle Türkiye tarafından desteklenen silahlı muhalif grupların çatışması, ya da muhalif grupların kendi aralarında çatışmaları da bir ihtimal olarak akılda tutulmalıdır. Her ne kadar İdlib’de konuşlu Heyet Tahrir Şam terör örgütü şimdiye dek Türkiye’ye yönelik bir eylem düzenlememiş olsa da önümüzdeki dönemlerde bu grubun çıkar çatışması içine girmesi ve çıkarlarının zedelendiğini düşünmesi halinde öncelikle bölgede bulunan Türk varlığına ve daha düşük bir ihtimal de olsa Türkiye içerisinde terör eylemleri düzenlemesi 
olasılığı da mevcuttur. 

Yoğunlukla Suriye’nin batısında bulunan İran ve İran destekli milis silahlı güçler ile İsrail ve ABD arasındaki güç mücadelesi de önümüzdeki dönemlerde devam edecek gibi gözükmektedir. Özellikle İdlib bölgesindeki radikal unsurlar bir şekilde temizlenirse, İran’ın bu bölgedeki varlığı daha fazla sorgulanmaya başlanabileceği gibi, İran’a yönelik ambargonun da tamamen uygulamaya konmasıyla birlikte İran silahlı gücünün bölgedeki varlığının sonlandırılmasına yönelik hem askeri hem de siyasi yöntemler denenmeye başlanabilir. 

Önümüzdeki dönemlerde gerçekleşmesi muhtemel güvenlik risklerinden birisi de PKK/ PYD terör örgütünün IŞİD’le angajmanının sona ermesinin ardından dikkatlerini Afrin, Menbiç, Tel Rıfat, El bab-Cerablus bölgelerine yöneltmesidir. Bir süredir düşük yoğunluklu olsa da Afrin ve tel Rıfat bölgesinde gerek TSK varlığına gerekse Özgür Suriye Ordusu güçlerine yönelik PKK/PYD terör örgütü tarafından düzenlenen terör eylemlerini artması ihtimali söz konusudur. 

Suriye’de meydana gelmesi beklenen bir diğer gelişme de Fırat Nehri doğusundaki ABD askeri gücünün aslında çekiliyormuş gibi yaparak varlığını tahkim etmesi ve hatta batılı ülkelerin de askeri birlik sevkini sağlayarak bu bölgeyi bir koalisyon gücü ile doldurması ile yaşanabilir. ABD’nin sözde çekilme özde Suriye kuzeyinde varlığını tahkim etme kararının ardından ülkemiz sınırları boyunca, oluşturulacak bir gözlem gücünün yerini alması ve hatta NATO’nun da bu işe dâhil edilmek istenebileceği aşikârdır. ABD planlarına göre temel amaç bölgedeki PKK/PYD terör örgütünü korumak olduğundan yola çıkarak, bahsedilen gözlem gücü niteliğindeki askeri koalisyon birliğinin içerisinde Türkiye’nin yer almaması için söz konusu ülkelerin ellerinden gelen gayreti gösterebileceği de düşünülmektedir. 
Yine aynı kapsamda bu bölgeye bazı zengin Arap ülkelerinin para gücü transfer etmesi de mümkün görünmektedir. 

ABD ile diplomatik ilişkilerin oldukça kötü bir döneme girmesi, ABD’nin Türkiye’ye yönelik hasmane tutumunun devam etmesi, S-400 alımının bir kriz haline dönüştürülmek istenilmesi gibi hususlarda yaşanacak değişimlerin, Suriye’de ABD’nin bulunduğu bölgelerde Türkiye’nin aleyhine bir durum geliştirmesini de beraberinde getirebilecektir. 



Bu kapsamda ilişkilerin seyrine göre Suriye kuzeyindeki PKK terör örgütünün Türkiye’ye yönelik terör eylemleri geliştirebileceği, Türkiye’nin uzun süredir dile getirdiği Fırat’ın Doğusu operasyonunu önlemek için ABD tarafından sınır hattı boyunca teşkil ettiği gözlem noktaları arasında sınır devriyeleri düzenleyebileceği, bölgede uçuşa yasak bölge ilan etmesi gibi gelişmelerin yaşanabileceği değerlendirilmektedir. 


Özel Rapor 
Mart 2019 
www.21yyte.org 


 ***

Suriye İç Savaşının Türkiye’ye Etkileri Nelerdir?

Suriye İç Savaşının Türkiye’ye Etkileri Nelerdir? 


Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 
www.21yyte.org 



Sekiz yıl önce başlayan Suriye iç savaşı gerek içinde bulunduğumuz coğrafya da gerekse uluslararası alanda en çok ülkemizi etkilemiştir. Suriye iç savaşının Türkiye’ye yönelik en büyük olumsuz etkisi, ülkemizin en uzun hudut hattına sahip güney komşusu ülkenin topraklarında, PKK terör örgütü tarafından bir bölgenin kontrolünün ele geçirilmesi, dahası terör örgütünün Suriye’de ortaya çıkan radikal terör örgütleriyle mücadele çerçevesinde, ABD başta olmak üzere batılı ülkelerce meşru hale getirilmesi ve bununla paralel olarak 
PKK terör örgütüne bir terör devletçiği kurması için büyük fırsatlar yaratılmıştır. PKK terör örgütünün Suriye kuzeyinde başat aktör haline getirilmesinin ardından burada yaratılmak istenen oluşum Türkiye için bir numaralı güvenlik tehdidi haline gelmiştir. 

ABD’nin desteği ile Suriye kuzeyinde temel taşları döşenen terör devletçiği, Irak’ın kuzeyindeki mevcut yapı ile birlikte değerlendirildiğinde tehdidin ve tehlikenin boyutları daha iyi anlaşılabilmektedir. 

40 yılı aşkın bir süredir Irak’ın kuzeyindeki otorite boşluğunu fırsata çevirerek bölgeye yerleşen ve Türkiye’ye yönelik terör ve tedhiş hareketlerini bu alandan yöneten PKK terör örgütü, Suriye’deki iç savaştan faydalanarak Suriye’nin kuzeyine de yerleşerek, Türkiye’nin mücadele etmesi gereken terör cephesini genişletmiştir. ABD eliyle IŞİD terör örgütüyle mücadele bahanesiyle güçlendirilen PKK/PYD terör örgütü varlığı Suriye’nin toprak bütünlüğü için de en önemli güvenlik tehditlerinden birisi haline gelmiştir. PKK terör örgütünün çatı yapılanması KCK’nın hedeflediği şekilde dört ülkeden toprak 
kopararak yaratılmak istenen sözde devletin ilk adımlarını özerklik ilanı ile atan PKK/ PYD, sadece Suriye’nin kuzeyinde değil ülkenin enerji kaynaklarının büyük bölümünün yer aldığı doğusuna doğru da yayılarak dünyanın en zengin terör örgütlerinden birisi haline gelmiştir. 

Suriye iç savaşının sekiz yılı içerisinde Türkiye bir diğer güvenlik tehdidi olarak radikal terör örgütleriyle tanışmıştır. Özellikle 2014 yılından itibaren Irak ve Suriye’de hızla yayılan IŞİD terör örgütü, El Kaide türevli diğer terör örgütleriyle birlikte Türkiye’yi doğrudan tehdit olarak görmüş, ülke içerisinde de çok sayıda terör eylemi gerçekleştirerek maalesef ki ülkemize yönelik terör tehdidinin boyutunu değiştirmiştir. 

20 Mart 2014’te, Hatay’dan kiraladıkları taksiyle İstanbul’a giderken Niğde Ulukışla’da yol kontrolü sırasında durdurulan 3 IŞİD’li terörist, 1 astsubay ve 1 polisimizi şehit ederken, 5 Askerimizi de yaralaması ile ülkemizde terör eylemlerini başlatan IŞİD; 58

• Haziran 2014’de Musul Konsolosluğumuzu işgal ederek 49 vatandaşımızı rehin 
almış, 2015 yılının Ocak ayında Sultanahmet Meydanında bombalı eylem düzenlemiş, 
• Temmuz 2015’de Suruç’ta çoğunluğu üniversite öğrencilerinden oluşan kalabalığa saldırı düzenleyerek 34 kişinin ölümüne 100’den fazla insanımızın yaralanmasına neden olmuş, 
• 10 Ekim 2015’de Ankara tren garına canlı bomba saldırısı düzenleyerek 107 insanımızı katletmiş, 500’den fazla kişiyi yaralamış, 
• 2016 yılında ikinci kez Sultanahmet Meydanında eylem yapmış ve aralarında 
yabancıların da bulunduğu 12 kişiyi öldürmüş, 
• Aynı yıl Mart ayında İstiklal caddesinde canlı bomba 4 insanımızı katletmiş ve 36 kişiyi yaralamış, 
• 2016 Nisan ayı içerisinde Kilis başta olmak üzere birçok ilimize roket ve havan 
saldırıları düzenlemiş, 
• 2017 yılının yılbaşı gecesi bir gece kulübüne saldırı düzenleyerek 39 insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur. 



Toplamda 300’den fazla vatandaşımızı çeşitli eylemlerle katleden IŞİD terör örgütü Türkiye’nin terörle mücadelesinde ayrı bir yer tutmaya başlamış, belki de PKK terör örgütünden sonra ülkemize yönelik ikinci büyük güvenlik tehdidi olarak yerini almıştır. 

Suriye iç savaşı ile birlikte Türkiye’yi etkileyen en önemli konulardan birisi de IŞİD terör örgütüne katılmak maksadıyla ülkelerinden ayrılarak Suriye’ye gitmeye çalışan yabancı teröristlerin geçişleri olmuştur. Özellikle 2014-15 yılları arasında hem sınır güvenliğinin sağlanması hem de yabancı teröristlerin Türkiye’yi geçiş noktası olarak kullanması hususlarından Türkiye oldukça fazla etkilenmiştir. 

Bu yıllarda Türkiye; 

• IŞİD’in elindeki sınır kapılarının karşısında bulunan hudut kapılarını kapatmış, 
• Yabancı teröristlerin ülkeye girişini engelleyen listelerin oluşturulmasına öncülük etmiş, 
• Havalimanları, deniz limanları ve hudut kapılarında Risk Analiz Merkezleri kurmuş, 
• Hudutlarda güvenliği artırmak üzere Hudut Özel Harekât birlikleri kurmuş, 
• Sınır fiziki güvenlik sistemlerini artırmış, eksikleri tamamlamıştır. 

Sekiz yıllık Suriye iç savaşının Türkiye’yi etkileyen en önemli gelişmelerinden birisi de Suriye’den Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacılar sorunudur. Resmi kayıtlara göre 3,5 milyondan fazla insanı ülkesinde barındırmak zorunda kalan Türkiye, ülkemize gelen Suriyelilerin tamamına geçici koruma statüsü vermiş, bu insanlar için yaklaşık 40 milyar dolar harcama yapmış, Avrupa ülkelerine geçemeyen sığınmacılar için hedef ülke haline gelmiştir. Ülkemizin hemen hemen her iline dağılan, özellikle Suriye sınır hattı boyunca konuşlu illerimizde demografik yapının değişmesine varabilecek nitelikte bir yoğunluğa ulaşan Suriyeli sığınmacılar, yaşadıkları şehirlerde toplum hayatına entegre 
olamamış, siyasi ve sosyal düzene uyum sağlayamamış, ekonomik sisteme yönelik büyük olumsuzluklar yaratmışlardır. 



Bir kısmı oldukça zor hayat şartları altında yaşamlarını devam ettiren Suriye sığınmacılar, barınma ve gıda gibi ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çekerken, özellikle sınır illerinde yaşayan vatandaşlarımızın da olumsuz tepkilerine maruz kalmışlardır. Suriyelilerin şehirlerde sayısının artmasıyla yerel halkta özellikle asayiş konusunda önemli endişeler oluşmaya başlamıştır. Suriyelilerle ilgili bir başka şikâyeti de çeşitli işletmelerde düşük maliyeti sebebiyle Türkçe dahi bilmeyen Suriyelilerin çalıştırılması olmuştur. 

Bölge halkının önemli bir kısmı, iş imkânlarının ellerinden alındığına inanmaktadır. 

Ekonomik durumu nispeten daha iyi olan Suriyeliler, barınma için çoğunlukla konut kiralama yolunu seçtikleri için emlak piyasası ev sahipleri açısından olumlu bir gelişme sağlamış, ancak daha düşük ekonomik seviyedeki, kiracı konumunda olan yerel halk bu gelişmeden oldukça olumsuz etkilenmiştir. Masum sivilleri korumak maksadıyla tamamı ile insani ve ahlaki sebeplerle başlatılan sığınmacı alımları, Suriye iç savaşının şiddetlenmesine paralel olarak zaman içerisinde Türkiye için kontrol edilemez bir hal almaya başlamıştır. 

Gelecekte ise Suriyeli sığınmacılarından kaynaklanan güvenlik problemleri ile karşı karşıya kalınabileceği, sığınmacıların kendi ülkelerine yani Suriye’ye geri dönmeleri için sürdürülebilir ve akılcı politikalar çizilmesi gerekliliği ön plana çıkmaktadır. 


DİPNOT;


58 http://www.hurriyet.com.tr/gundem/cephaneyle-geldiler-2605176 


Özel Rapor 
Mart 2019 
www.21yyte.org 


***

21 Nisan 2020 Salı

Suriye Savaşında Rol Alan Aktörler Kimlerdir?

Suriye Savaşında Rol Alan Aktörler Kimlerdir? 



Özel Rapor 
Erol Başaran BURAL 
Mart 2019 
www.21yyte.org 



Belki de soru Suriye savaşında rol almayan aktörler kimlerdir olmalıydı. Soruyu bu şekilde sormak cevabı da kolay hale getirebilirdi. 2010 yılında bölgede başlayan sözde Arap Baharı olayları neticesinde birçok ülkede iç karışıklıklar ve yönetim değişiklikleri meydana geldi, çok sayıda insan hayatını kaybetti. Ancak diğer ülkelerde meydana gelen olaylarla kıyaslandığında; Suriye iç savaşına diğer bölgelerdeki çatışmalara nazaran daha çok sayıda aktörün dahil olduğunu ve bu ülkedeki olayların ve çözüme giden yolun daha karmaşık bir hal aldığını söylemek yanlış olmayacaktır. 

Suriye 


Rusya ve İran’ın Suriye iç savaşına Suriye rejimi lehinde müdahil olmasının ardından ülkedeki yönetim gücünü yavaş yavaş ancak artan şekilde koruyan Beşar Esad, sekiz yıl süre içerisinde ülkenin batısında konumunu sürdürmeyi başarmış, ülkenin doğusunda kalan alanlarda kendisine yönelik muhalif silahlı grupları da etkisiz hale getirmek için gücünü toplamaya başlamıştır. 

İç savaşın başlangıcından bu yana devlet terörünü uygulamaya devam eden Suriye Rejimi kimyasal silah ve varil bombaları kullanmaya, kitlesel sivil ölümlerine yol açmaya devam etmiş, Suriye halkının ülke dışına sığınmacı olarak ve ülke içerisinde çoğu zaman zorla olmak üzere yer değiştirmelerine neden olmuştur. 

Uzun yıllardır Esad ailesinin kontrolü altında bulunan Suriye rejiminin silahlı gücü ve emniyet-istihbarat teşkilatı “Muhaberat” Rusya ve İran’ın da desteği ile Fırat nehri batısında sekiz yıl içerisinde Halep dâhil beş önemli bölgede kontrolü sağlayabilmiştir. 
Zorunlu askerlik sisteminin devam ettiği, savaş öncesi 220.000 askerin görev yaptığı Suriye rejim ordusunun hâlihazırda yaklaşık olarak 25.000 askerlik bir gücünün savaşma kapasitesinin olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca 2011 yılından bugüne kadar yaklaşık 100.000’den fazla askerin ordudan firar ettiği de söylenmektedir. 

Bu gücün yanı sıra “Şebbiha” olarak isimlendirilen, sayılarının 10-15.000 civarında olduğu ifade edilen hatta sekiz yıl içerisinde sayılarının 40.000’e ulaştığı iddia edilen, Esad ailesine bağlılığı ile de bilinen milis güçlerinin de varlığından bahsetmek gerekir. Genellikle aşırıcı şiddet hareketleriyle birlikte anılan, eski ordu mensuplarının çoğunluğunu oluşturduğu Beşarın kardeşi Mahir Esed yönetimindeki Şebbihalar, ilk kez 1982 yılında Suriye’deki ayaklanmaları bastırmak üzere sahneye çıkmıştı. 70’li yıllarda baba Esed tarafından Milli Savunma Ordusu olarak kurulan Şebbihalar, Suriye’deki krizin başlangıcından 
itibaren sokaklarda görünmeye başlamış, birçok kentte rejimin idari ve asayiş yetkilerini devralmıştır. Şebbihalardan kaynaklı olarak çok sayıda insanın ortadan kaybolmasının, toplu göz altıların yaşanmasının, gözaltına alınanlara yönelik işkence iddialarının, halk arasında yoğun ve bilinçli bir korku yaydığı da bilinmektedir. 

2011 yılından itibaren ülkenin batısını kontrol altında bulundurmaya çalışan Esed rejimi, Fırat’ın batısındaki PKK/PYD terör örgütünün ana çatısını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleriyle (SDG) hemen hemen hiç mücadele etmemiş ve hatta SDG ile temaslar kurarak PYD terör örgütünü güçlenmesine göz yummuş, Fırat’ın doğusunu terör örgütüne bir anlamda hediye etmiştir. 

Rusya 


Suriye iç savaşının belki de en önemli aktörü Rusya olmuştur. Sekiz yıl öncesinde ABD, Türkiye ve Suudi Arabistan Esed karşıtı muhalifleri desteklerken, IŞİD terör örgütü Suriye’ye yayılmış, ülkedeki Esed karşıtlığı bu andan itibaren IŞİD’le mücadeleye evrilmiştir. IŞİD tehdidinin yayılmasının ardından Eylül 2015’de Suriye’de sahaya inen Rusya, Suriye iç savaşının seyrini değiştiren hamleler yapmıştır. Suriye ve Rusya hükümetleri arasında 18 Ocak 2017'de varılan anlaşmaya göre son derece kritik bir lojistik merkez olan Tartus 
Deniz Üssü, Rusya'ya 49 yıllığına kiralanmıştır. Rusya bu üste nükleer savaş gemileri de dahil olmak üzere 11 savaş gemisi bulundurma hakkını elde etmiştir. Rusya'nın diğer askeri varlığı ise Hmeymim Hava Üssü’nde konuşludur. Bu üs 30 Eylül 2015'te faaliyete geçmiştir. 
Rusya, Suriye'de iç savaşının seyrini Esad rejimi lehine döndüren hava operasyonlarını bu üsten yürütmektedir. Üste Rus yapımı SU-24, SU-25, SU-34 savaş uçakları ile Mİ-24 ve Mİ-8 helikopterleri konuşludur. 23 32 uçak, 16 helikopter, 9 tank, 2 hava savunma sistemi ve 2000 askeri ile Himeymim üssünde bulunan Rus askeri güçleri, Tartus’da çoğunluğu lojistiği destekleyen olmak üzere 1.700 asker bulundurmaktadır. 

ABD’nin yer aldığı bir coğrafyada söz sahibi olabilmek için Suriye’deki iç savaştan faydalanan Rusya, Suriye’nin Akdeniz kıyılarında üs bölgeleri tesis ederek tarihsel açıdan da bölgedeki müttefiki sayılabilecek Suriye rejiminin tamamen çökmesine kendi çıkarları doğrultusunda izin vermemiştir. Bu açıdan bakıldığından Esed’in halen ayakta kalabilmesini Rusya’ya borçlu olduğunu söylemek de yanlış olmayacaktır. Rusya askeri üslerini tesis etmesinin ardından Suriye’ye yoğun bir hava desteği sunmuş, ülkenin batısında kalan alanda hava üstünlüğünü tesis ederek Suriye Rejim güçlerinin alanda kontrolü tesis etmesine büyük katkılar sunmuştur. 

Sekiz yıllık süre içerisinde Rusya Suriye iç savaşında; 112 askerini, 8 uçak, 7 helikopter ve birkaç zırhlı aracını kaybetmiştir.24 

İran 

Suriye’yi Lübnan Hizbullahına ulaşmak için bir köprü, kendi menfaatlerini korumak için bir tampon bölge, yayılmacılık hedeflerini geliştirmek için bir fırsat olarak gören İran; Devrim Muhafızları ile birlikte 2011 yılı son aylarında Suriye iç savaşında yerini alan ilk ülke olmuştur. İran Şam, Humus, Halep, Hama ve çatışmalı bölgelerde toplam 16 üs inşa etmiştir.25 


Suriye nüfusunun % 12’sini oluşturan ve iktidarı elinde bulunduran Nusayrileri mezhepsel nedenlerle destekleyen İran, ezeli düşmanı olarak gördüğü İsrail’e bir adım daha yaklaşmak, bölgedeki İsrail karşıtlığını artırmak, Lübnan Hizbullah’ına destek olmak, İran’dan İsrail’e uzanan lojistik karayolunun kontrolünü ele geçirmek, Suriye’de kontrolü Sünnilere terk etmemek maksadıyla Suriye iç savaşına dahil olduğu düşünülmektedir. 

İran Devrim Muhafızları'nın danışmanları da rejim saflarında görev yapmaktadır. Tahran yönetiminin, Afganistan ve Irak kökenli çok sayıda Şii milisi Şam yönetimi saflarında Suriye'ye gönderdiği de bilinmektedir. İran Devrim Muhafızları'nın dış operasyonlardan sorumlu özel Kudüs Gücü'nün komutanı Tümgeneral Kasım Süleymani de Suriye'de rejim güçlerine taktik destek vermektedir. İran'ın Suriye sahasındaki askeri varlığı; Tiyas Hava Üssü, Şayrat Hava Üssü, Kisvah Kara Üssü, Şam Havalimanı yakınlarındaki tesislerde  konuşlu dur. 26 



İran’ın Suriye sahasında; yaklaşık 7.000 askerden oluşan kendi askeri birlikleri, 6-8.000 arası Lübnan Hizbullahı, 4-5.000 Iraklı Şii milis ve 2-4.000 arası Afgan Şii savaşçısı olduğu tahmin edilmektedir. Tahran özellikle Afgan mültecilere baskı yapıp onları çatışmalarda savaşmaları için Suriye’ye göndermiştir. 



İran ayrıca, rejimin paramiliter gruplar kurmasına da yardımcı olmuştur. Fakat tek başına İran desteğine rağmen savaşın ilk yıllarında rejim muhaliflere karşı tutunamamıştır. Sekiz yıl içerisinde, yine kesin olmamakla birlikte, 1.500’den fazla kayıp veren Şii milis güçleri Esed rejiminin sahada en büyük destekçilerinden birisi olmuştur. 27 

İsrail 



İran’ın bulunduğu bir alanda İsrail’in pasif kalması, İsrail’in bölgedeki üstünlüğünü kaybetmesi anlamına geleceğinden, İsrail sahada askeri birlikleri ile olmasa da İran’ı sınırlamak adına özellikle hava gücüyle Suriye iç savaşındaki varlığını hissettirmiştir. Hava Kuvvetleri ile düzenlediği operasyonların yanı sıra, İsrail’in Suriye’de Dürzi muhalifleri de desteklediğine yönelik teyide muhtaç bilgiler bulunmaktadır. 

İsrail’in Suriye iç savaşı boyunca stratejisinin sınır komşusu Suriye’deki gelişmeleri yakından takip etmek, Moskova ile birlikte çalışarak kendisi için riskleri en az seviyede tutmak ve sınır güvenliğini sağlamak olduğu söylenebilir. Bu kapsamda İsrail sekiz yıllık 

Suriye iç savaşı süresince; 

• İran’ın Suriye’deki varlığını kontrol altında tutmak ve İran’ın Hizbullah’a silah aktarımını engellemek, 
• Esed Rejiminin İsrail’e tehdit oluşturamayacak kadar zayıf kalmasını sağlamak, 
• Golan Tepelerini elde bulundurmak, 
• Radikal terör örgütlerini sınırlarından uzak tutmak maksadıyla çok sayıda hava harekâtı düzenlediği söylenebilir. 

Bu kapsamda; Eylül 2018’de İsrailli bir yetkilinin açıklamasından son iki yıl içerisinde İsrail tarafından Suriye’ye yönelik 200’den fazla saldırı düzenlendiği de bilinmektedir.28 

ABD 



Rusya’nın Suriye’de varlık göstermesi, IŞİD tehdidinin Irak’tan başlayarak Suriye’ye yayılma hızının artması, ABD’nin aslında maliyet-etkinlik analizi sonucu uzak durmaya karar verdiği Suriye sahasına inmesine neden oldu. 2015 sonlarında ilk kez özel kuvvet unsurlarını Suriye’nin kuzeydoğusuna gönderen ABD’nin Suriye’de bulunmasına neden olarak; kendisine Rakka’yı sözde başkent ilan eden IŞİD terör örgütünü bu kentten ve Suriye’den çıkararak faaliyetlerini sonlandırmak, IŞİD’in geri dönüşüne engel olmak, siyasi çözüm sürecine katkıda bulunmak şeklinde görünür hedefler ortaya konuldu.29 

Ancak ABD’nin asıl hedefi ne IŞİD’i ortadan kaldırmak, ne de İran’a yönelik hamleler yapmaktı. ABD’nin Suriye’de bulunmasının temel nedeni Suriye’de bir PKK terör devletçiği kurulmasının alt yapılarının hazırlanması, Türkiye’nin kurulacak terör devletçiği bölgesinden uzak tutulması idi. 

ABD askeri üsleri, Türkiye sınırına yakın, terör örgütü PKK/YPG’nin işgalindeki bölgelerde yer almaktadır. Münbiç, Kamışlı, Tabka, Darbesiye, Rümeylan ve Ayn el Arap'da ABD'nin hava üsleri bulunmaktadır. Haseke'de ise ABD'nin bir radar üssünün yer aldığı bilinmektedir.30 

2015 yılından itibaren ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde ikisi hava üssü, diğerleri ikmal, yakın destek ve operasyon üsleri olmak üzere 10 üssünün bulunduğu bilinmekte iken ABD bölgedeki askeri varlığını zaman içerisinde genişletmiştir. Bölgeye güç kaydıran ABD, buradaki gücünü sahadaki konumuna göre artırmıştır. Suriye’deki hava üslerinin sayısı zaman içerisinde 3’e çıkarılırken askeri üslerin sayısında da iki kat artış görülmüştür. ABD, Suriye’nin kuzeyinde daha önce PKK terör örgütünün uzantısı PYD’nin denetimindeki 

Derik, Tabka, Rimeylan, Hol, Şedadi, Ayn el Arap, Eyn İssa, Menbiç, Rakka, Haseke, Irak sınır hattındaki Tanaf (ÖSO’nun kontrolünde) ve Şanlıurfa’nın Akçakale ilçesi karşısında yer alan Tel Abyad’da toplam 22 askeri üs kurmuştur. Yeni üsler kurmak için bölgeye malzeme, araç gereç ve silah sevkiyatını artıran ABD’nin, 2018 sonunda IŞİD’den temizlenen Deyrizor kentinin doğu kırsalında yer alan Behra bölgesinde yeni bir hava üssü kurduğu da bilinmektedir.31 ABD’nin Suriye’de bugüne dek yedi askerini kaybettiği yönünde de bilgiler mevcuttur.32 


2018 yılı sonlarında ABD, Türkiye’nin PKK/PYD terör örgütüne müdahalesini önlemek, terör örgütünü koruma altına almak maksadıyla; Türkiye Suriye sınır hattı üzerinde gözlem noktaları açmaya başlamıştır. 2018 yılı Kasım ayı sonunda ABD, Şanlıurfa'nın karşısındaki Suriye topraklarında, Akçakale ile Ceylanpınar arasındaki yaklaşık 100 kilometrelik sınır hattında 4 noktaya tahkimat yapmaya başlamıştır. Bu noktalardan ilki, Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinin karşısındaki Suriye topraklarında yer alan Tel Abyad'ın doğusunda kalmaktadır. İlçenin doğusundaki Bir Aşık ile Ayaş köylerini birbirine bağlayan yol üzerinde terör örgütü PKK/PYD tarafından kullanılan bir noktada da gözlem noktası tesis 
etmiştir. Bir diğer nokta da, Şanlıurfa'nın Suriye sınırındaki Yeşiltepe köyü karşısındaki Suriye topraklarında bulunan Nussif Tepe köyünün kuzeyindeki Musa Tepesi’dir. Yine Şanlıurfa'nın sınır ilçesi Ceylanpınar'ın 20 kilometre batısında, Ceylanpınar Tarım İşletmeleri mevkisinin karşısında yer alan Hınzır köyündeki Hınzır Tepesi de bir diğer gözlem noktasının bulunduğu alandır. Ceylanpınar'a sınır Resulayn ilçesinin 5 kilometre batısında, Türkiye sınırına 4 kilometre mesafede, Erkam Tepesi köyündeki askeri noktada da ABD'nin gözlem noktalarının konuşlandığı bir diğer bölgedir.33 

Suriye iç savaşı süresince kendisine sahada müttefik olarak terör örgütü PKK/PYD’yi seçen ABD PYD’yi eğit donat kapsamına alarak terör örgütünün kapasite artırımına büyük katkılar sunmuştur. Bu kapsamda ABD, PKK/PYD terör örgütüne; 



2017 yılında toplam 430 milyon ABD doları, 2018 yılı için ise 500 milyon ABD doları karşılığında silah ve teçhizat yardımı yapmıştır. PKK/PYD’ye verilen silah ve araçların, Suriye’nin kuzeyinde 13 ayrı noktada depolandığı, bu silahların arasında çok namlulu roket atarlar ve füze rampaları, 80 ve 120 mm havanlar, MK19 bomba atarlar, M4 ve M16 piyade tüfekleri, ABD yapımı BGM-71 TOW-Anti tank füzeleri, insansız hava araçları ile FGM-148 Javelin anti tank füzelerinin de bulunduğu bilgisi basında yer almıştır.34 



Medyaya yansıyan görüntülerden, ABD tarafından PKK/YPG’ye verilen silah ve 
mühimmatın yanı sıra; çok sayıda Humvee zırhlı araç, 81 mm EXPAL araca monteli havan sistemleri, mayına karşı dayanıklı ve pusuya karşı etkin koruma sağlayan zırhlı araçlar, Guardian marka zırhlı personel taşıyıcılar, dozerler, vinçler, iş makineleri, yakıt tankerleri, Toyota Hilux marka pikaplar, zırhlı Ford F550 ağır yük kamyonlarının gönderildiği de anlaşılmaktadır. 

Almanya 


Almanya’da bölgede söz sahibi olmaya gayret eden, ABD’nin Suriye’ye müdahalesi ile birlikte IŞİD’le mücadele koalisyonu kapsamında Suriye’ye asker gönderen ülkelerden bir tanesidir. Almanya’nın IŞİD’le mücadele eden uluslararası koalisyona dört adet Alman Tornado keşif uçağı ve havada yakıt ikmali yapabilen tanker uçağıyla katkıda bulunduğu bilinmektedir. 

Ayrıca Ürdün’ün Suriye sınırına yakın Azrak'ta bulunan Muvaffak Salti Hava Üssü'ne konuşlandırılan Alman birliğinde 1.200 Alman askeri bulunduğu 
değerlendirilmektedir.35 

Birleşik Krallık 

Suriye iç savaşında rol alan ancak pek de görünürlüğü olmayan, arka perdeden 
orkestrasyonu sağladığı düşünülen en önemli aktörlerden birisi de Birleşik Krallık ya da bilinen adıyla İngiltere’dir. IŞİD Karşıtı Koalisyonun bir parçası olarak İngiltere Suriye’de sahada da yer almayı tercih etmiş, stratejik ortağı ABD ile birlikte Suriye’nin kuzeyi ve doğusuna özel kuvvet askerlerini konuşlandırmıştır. 

2 Aralık 2015’de, Suriye İç savaşının başlamasından yaklaşık dört yıl sonrasında, İngiltere Avam Kamarası tarafından IŞİD’e karşı mücadele kapsamında ağırlıklı olarak hava kuvvetlerinin kullanılmasına yönelik bir karar alınmıştır. İngiltere’nin koalisyon kapsamında 10 Tornado GR4, 6 Typhoon, 10 Reaper, 1 havadan ikmal uçağı, 2 C130 kargo uçağı, 1 Airseeker Rivet Joint RC135W istihbarat uçağı bulunduğu bilinmektedir.36 

İngiltere Savunma Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, İngiltere Hava Kuvvetleri tarafından Suriye’de düzenlenen hava taarruzları neticesinde bugüne dek 1.019 IŞİD terör örgütü mensubunun öldürüldüğü, 67’sinin ise yaralandığı belirtilmektedir. İngiltere hava harekâtlarının % 37’sinin Typhoon, % 31’inin Tornado ve % 32’sinin Reaper’lar (Silahlı İnsansız Hava Aracı) tarafından icra edildiği de bilinmektedir.37 

İngiltere’nin asker kaybı net olarak tespit edilememekle birlikte, Suriye’de bulundurduğu askerlerinden yaklaşık altı asker kaybının olduğu değerlendirilmektedir. 

Fransa 



Suriye'deki Fransız askerlerinin sayısı 200 civarındadır.38 Fransa, çoğu askeri noktada ABD imkânlarından yararlanmaktadır. Fransa'nın hâlihazırda terör örgütü PKK/PYD’nin işgalinde bulunan Fırat’ın doğusundaki askeri birliklerinin; topçu bataryaları, teknik eleman ve ekipmanları ile özel kuvvetler birliklerinden oluştuğu bilinmektedir. 

Fransız askeri unsurları Suriye’de 9 askeri noktada varlık göstermektedir. Sahada PKK/ YPG’li teröristlerle askeri faaliyetler yürüten Fransız askeri birlikleri, son olarak IŞİD’in Deyrizor'daki son kalesi olan Heccin ilçe merkezinin ele geçirmesinde topçu atışlarıyla rol oynamıştır. 9 askeri noktanın 4'ünde ABD askerlerince himaye edilen Fransızlar, diğer bölgelerdeki hareket kabiliyetlerini de yine ABD ordusu ile PKK terör örgütü korumasında sağlayabilmektedir. 

IŞİD karşıtı uluslararası koalisyon gücü adı altında PKK/PYD terör örgütüne destek olan Fransa, Suriye'nin kuzeyindeki Ayn el Arab'ın güneyinde bulunan Miştanur Tepesi, Sırrin ilçesi, Ayn İsa beldesi, Harb Işk köyündeki Fransız Lafarge çimento fabrikası, Rakka üssü, Kabiba petrol sahası, Kahar askeri noktası, Tabka havaalanındaki askeri üste ve Münbiç'te Sacur çayı civarında varlık göstermektedir. 

Deyrizor ilindeki Kabiba petrol sahasının güney kesiminde ise Fransız topçu bataryaları bulunmaktadır. Petrol sahasının işletme binaları Fransızlar tarafından merkez olarak kullanılmaktadır. Deyrizor'un Mayadin ilçesinin doğusundaki Kahar petrol sahası içinde de Fransız topçu bataryaları ve özel kuvvetleri yer almaktadır.39 

Türkiye 



Türkiye, Suriye iç savaşından en fazla ve en olumsuz yönde etkilenen bölge ülkesidir. PKK/ PYD terör örgütü ve radikal silahlı aktörlerin ülkenin güney sınırında, 911 km’lik bir alan boyunca terör koridoru oluşturmasıyla Türkiye’nin milli güvenliği tehdit altına girmiştir. 

Tarihsel süreç içerisinde Türkiye’nin Suriye politikasının su meselesi, Hatay sorunu, Suriye’nin PKK terör örgütüne verdiği destek ve teröristbaşı Öcalan krizi bağlamında gergin bir süreçten geçtiği görülmektedir. Teröristbaşının Suriye’den çıkarılmasının ardından Adana Protokolü’nün imzalanmasıyla birlikte Suriye ile iyi ilişkiler yakalanması, Türkiye ile Suriye arasındaki ikili ilişkilerin gelişimi için bir dönüm noktası teşkil etmiştir. 

2011 yılının Mart ayından itibaren başlayan rejim karşıtı gösteriler ve rejimin Suriye halkına yönelik aşırıcı şiddet uygulamaları Türkiye-Suriye ilişkilerini yeniden gergin bir döneme evirmiştir. Türkiye, Suriye’deki olaylara karşı başta çok net bir tavır takınmasa da daha sonra Beşar Esed’e halkın taleplerini karşılayacak şekilde demokratik reformlar yapması önerilerinde bulunmuştur. 

Bu dönem içerisinde Suriye-Türkiye ilişkileri Şam’ı reform yapmaya ikna etme 
ve soruna demokratik çözüm bulma çabaları etrafında şekillenmiştir. Bu dönemin ardından, Türkiye-Suriye ilişkilerindeki anlaşmazlıklar daha da artan bir hale bürünmüş, Esed’in sert güç kullanımı ve demokratik eylemlerden uzak tutması iki ülke ilişkilerini daha da germiştir. 2012 yılından itibaren Türkiye Esed’in yönetimden ayrılmasının zamanlama olarak ötelenmesine yönelirken sahada daha aktif bir rol üstlenmiştir. 

Türkiye muhalifleri desteklemeye başladıktan sonra, rejim güçlerine karşı savaşan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensuplarının Türkiye’de yapılanmasına izin vermiştir. ÖSO ana üssünü Suriye sınırındaki Hatay olarak duyurmuştur. ÖSO mensuplarının sınırdan Suriye’ye geçişine izin verilmiştir. Bunun üzerine Esad Türkiye’yi “teröristlere” para ve silah yardımı yapmakla itham etmiştir. 



Ankara ile ABD’nin ortak projesi olan eğit-donat programı kapsamında ÖSO mensupları Türkiye’de eğitim almış ve silahlandırılmıştır. ÖSO mensupları 2015 yılında Suriye’de çatışmalara dahil olmaya başlamıştır. Ancak başarıya ulaşamayan program kısa süre içinde ABD tarafından sonlandırılmıştır. ABD daha sonra IŞID ile mücadelede partner olarak ÖSO yerine PKK/PYD terör örgütüne yönelmiştir. 

Türkiye’nin Suriye politikasını belirleyen en önemli faktörlerden birisi de Rusya olmuştur. Rusya Eylül 2015’de Esad rejimine destek olmak için askeri operasyonlar başlatmıştır. Böylece Türkiye bölgedeki nüfuzunu arttırmış ve daha fazla söz sahibi olmaya başlamıştır. Türkiye özellikle ABD’nin terör örgütü PYD’yi desteklemeye başlamasından sonra ABD’den uzaklaşıp Rusya ile yakınlaşmıştır.40 

Türkiye Suriye iç savaşının başlamasının ardından Suriye ülkesi topraklarından dört büyük askeri harekât icra etmiştir. Bunlardan birincisi Süleyman Şah Türbesinin nakli kapsamında düzenlenen “Şah Fırat” Operasyonudur. 22 Şubat 2015 tarihinde Türkiye, Suriye topraklarında kalan Süleyman Şah Türbesi’ne operasyon düzenlemiştir. 

Operasyon sonucunda türbe, Suriye'nin Eşme bölgesine nakledilmiştir. Şah Fırat 
kapsamında eş zamanlı iki operasyon yapılmıştır. Bir grup askeri birlik türbenin 
nakledileceği Suriye topraklarındaki Eşme bölgesini güvenlik altına alırken diğer grup Türbeye hareket etmiş, operasyona 39 tank, 57 zırhlı araç, 100 araç ve 572 personel katılmıştır. 


Fırat Kalkanı Harekâtına giden süreç içerisinde tekâmül eden bir dizi güvenlik riski Türkiye’nin Suriye’ye yönelik askeri müdahalesini bir zorunluluk olarak açığa çıkarmıştır: Birincisi ulusal güvenlik risklerinin en başında IŞİD’in Türkiye’nin özellikle büyükşehirlerini canlı bomba eylemleri düzenlemek suretiyle hedef alması gelmiştir. İkincisi IŞİD’in Suriye’nin kuzeyindeki Azez-Cerablus bölgesinde yaklaşık 100 kilometrelik bir sınır hattını kontrolünde tutmasıdır. 

Zira bu sınır hattı üzerinde kurduğu hâkimiyet sayesinde IŞİD’in, Kilis başta olmak üzere Türkiye’nin hudut hattında bulunan diğer sınır illerini ve askeri noktalarını hedef alması daha olanaklı bir hal almıştır. Bu nedenledir ki Türkiye uzun zamandan beri Azez-Cerablus arasındaki 100 kilometrelik hudut hattındaki IŞİD unsurlarını elimine ederek kendi güney sınırını güvence altına alma çabası içerisine girmiştir. Dolayısıyla bu çaba doğrultusunda 

Türkiye Azez ve Rai (Çobanbey) arasındaki hattın güvenliğini IŞİD unsurlarını bertaraf ederek sağlamıştır. 

Operasyon sırasında İHA'larla da kara unsurlarına destek verilmiş, hava kuvvetleri unsurları hazır bekletilmiş ancak operasyona katılmamıştır. Türbedeki 38 asker, beraberlerindeki naaşlar ile kutsal eşyaların nakli aynı gün sabahında tamamlanmış, operasyon sırasında meydana gelen kazada 1 askerimiz şehit olmuştur.41 



Türkiye’nin ikinci askeri harekâtı ise “Fırat Kalkanı” Harekâtıdır. Türkiye 24 Ağustos 2016 tarihinde Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’nin 51. maddesinin tanıdığı “meşru müdafaa” hakkından yararlanmak suretiyle uluslararası kamuoyuna “Fırat Kalkanı Harekatı”nı başlattığını deklare etmiştir. Ankara, başta IŞİD olmak üzere Suriye’de mevcut terör örgütleri tarafından Türkiye’ye yöneltilen tehditleri, uluslararası hukuktan kaynaklanan meşru müdafaa hakkı kapsamında hatta gerektiğinde mütecaviz biçimde başka bir ülkenin topraklarında kendisine sunulan icra etme yetkisine dayanarak tehdidi bertaraf etmeye yönelmiştir. 

Orta menzilli topçu ve çok namlulu roketatar sistemlerinin (ÇNRA) ateş desteği altında 24 Ağustos 2016 tarihinde başlatılan harekât özel kuvvet timlerinin hava unsurlarına sağladığı hedef tespiti ve angajmanlarıyla devam ederken zırhlı ve mekanize birliklerin çabuk taktik kazanımlarıyla neticelenmiştir. TSK harekâtı Cerablus ve Keklice köyü çevrelerindeki IŞİD mevzilerini yoğun topçu ateşiyle 24 Ağustos 2016 saat 04.00’da başlatmış ve müteakiben F-16 savaş uçaklarının stratejik noktalara hassas mühimmatlı hava akınlarıyla devam etmiştir. Kara unsurlarının ileri harekâtı ise taarruz çıkış hattından hareketle sınır geçen iki bölük timi seviyesindeki birlik ile gerçekleştirilmiştir. 

Güney istikametindeki ilerleme 28 Ağustos’ta ABD’nin YPG/PKK’nın Fırat Nehri’nin doğusuna çekilmesi garantisini vermesi üzerinde durmuş, TSK ve ÖSO unsurları harekât alanındaki kazanımlarını bütünleştirip Sacur Nehri’ni harekatın doğu sektörünün güney sınır hattı olarak belirlemiştir. 

Müteakibinde harekât batı, Çobanbey (Rai) istikametine yön değiştirmiş ve ileri harekâta batı istikametinde devam edilmiştir. ABD’nin Münbiç’in kuzeyindeki durum manipülasyonunun harekâtın temposunu yavaşlatmasına rağmen, Türk askeri yetkililer 3 Eylül’de Çobanbey kasabası ve çevre köylerine ayrı bir taarruz düzenlemişlerdir. 


TSK bazı ÖSO gruplarının yetersizliğinden etkilenmiş ve Türk komando birliklerinin harekâta katılmaya başlaması da bu safhada gerçekleşmiştir. Mare-Aktarin hattının ele geçirilmesinin ardından IŞİD’in romantikleştirdiği Dabık köyü on dakika içinde 16 Ekim 2016 tarihinde ele geçirilmiştir. Dabık’ın ele geçirilmesiyle TSK ve ÖSO, Cerablus, Çobanbey ve Mare’deki kazanımlarının tamamını birleştirmiş ve 1.300 kilometre karelik bir alanı kontrol etmeye 
başlamıştır. 20 Ağustos-16 Ekim 2016 tarihleri arasındaki bu safhada harekat daha karmaşık ve yoğun terör taktiklerine maruz kalmış ve çok sayıda zayiat vermiştir. 

Harekat alanındaki durum Suriye Rejim Güçlerinin dahil olması ve YPG/PKK saldırılarının Mare bölgesinde saldırılara başlamasıyla daha karmaşık hale gelmiştir. Dolayısıyla TSK ve ÖSO unsurları harekât alanında karada IŞİD ve YPG/PKK unsurları, havada da rejim unsurlarına karşı tedbirler almak zorunda kalmıştır. Dabık-Mare-Aktarin’in IŞİD’den kurtarılmasının ardından TSK ve ÖSO güçleri El-Bab’a ilerleme niyetiyle hazırlıklara başlamıştır. Bu kapsamda 
Mare bölgesindeki YPG/PKK unsurlarının ilerleyişini durdurmak ve yarattığı tehdidi bertaraf etmek için 20 Ekim 2016 tarihinde Maarat Umm Hawsh bölgesinde YPG/PKK unsurlarına bir hava akını düzenleyerek iki yüze yakın teröristi etkisiz hale getirmiştir. 

TSK ve ÖSO güçleri El-Bab şehrine girme girişimini ilk olarak 21 Aralık 2016 tarihinde şehrin batısında yer alan Akil Tepesi’ndeki hastane bölgesine uzun ve dikkatli bir gece sızma harekatıyla denemiştir. El-Bab 26 Şubat 2016 tarihinde kuzey, doğu ve batı istikametlerinden yapılan eş zamanlı girişimlerle iki haftalık bir çabadan sonra ele geçirilmiştir. Fırat Kalkanı Harekatı 30 Mart 2017 tarihinde IŞİD unsurlarını Türk sınırlarından 40 kilometre güneye uzaklaştırıp yaratılmak istenen YPG/PKK koridoru arasına bir tampon bölge oluşturarak resmi olarak tamamlanmıştır. Harekât Suriye’nin kuzeyinde 90 kilometre uzunluğunda ve 
40 kilometre derinliğinde emniyetli bölge oluşturma hedefine de ulaşmış ancak YPG/PKK unsurlarının ABD ile münasebetleri nedeniyle Fırat Nehri’nin doğusuna gönderme hedefini tam olarak gerçekleştirememiştir.42 



217 gün süren Fırat Kalkanı Harekâtında; 2015 km karelik bir alan kontrol altına alınmış, 243 yerleşim yeri terör örgütlerinden temizlenmiş, 3.000’den fazla terör örgütü mensubu etkisiz hale getirilmiş, 71 askerimiz ve 600 ÖSO mensubu şehit olmuştur. 

Zeytin Dalı Harekâtı 

Suriye’nin Afrin bölgesindeki PKK/PYD terör örgütü varlığının temizlenmesine yönelik harekât, “Zeytin Dalı Harekâtı” adı ile 20 Ocak 2018’de başladı. “Hudutlarımızda ve bölgede güvenlik ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Suriye’nin kuzeybatısında Afrin bölgesinde, PKK/ KCK/PYD-YPG ve IŞİD’e mensup teröristleri etkisiz hale getirmek ve dost ve kardeş bölge halkını bunların baskı ve zulmünden kurtarmak” için başlatılan harekâtın 58’inci gününde, 18 Mart 2018 tarihinde Afrin şehir merkezi kontrol altına alındı. 

Zeytin Dalı Harekâtı kapsamında; 

• 4.608 terörist etkisiz hale getirildi, 
• 294 adet mayın ve 1.667 El Yapımı Patlayıcı (EYP) imha edildi, 
• 56 askerimiz şehit oldu, 243 askerimiz yaralandı, 
• Yerel kolluk kuvvetleri teşkil edilerek yerleşim yerlerinin kontrolü sağlandı, 
• Kızılay, AFAD ve BM tarafından sağlanan insani yardımların bölgeye erişimi kolaylaştırıldı, 
• Afrin ve Tellef bölgelerinde tesis edilen sahra fırınları, Cinderesi bölgesinde kurulan TSK Acil Yardım Hastanesi gibi hizmetlerle bölgede hayatın normale dönmesine yönelik faaliyetler düzenledi. 

İdlib Harekâtı 

7 Ekim 2017 tarihinde başlatılan ve TSK birliklerinin “Gerginliği Azaltma Kontrol Gücü” adı altında görev yaptığı İdlib Harekâtı, 2018 yılında Zeytin Dalı Harekâtıyla paralel olarak hız kazandı. 2017 yılı içerisinde üç gözlem noktası tesis edilen İdlib bölgesinde 2018 yılı içerisinde dokuz gözlem noktası daha oluşturularak, toplam gözlem noktası sayısı 12’ye çıkarıldı.43 



İdlib Gözlem Noktaları 44 

Soçi Mutabakatına istinaden İdlib bölgesinde tesis edilen gözlem noktaları işletilmeye devam edilirken, aynı zamanda mutabakat kapsamında silahsızlandırılmış bölgenin tesisine yönelik faaliyetlere de devam edildi.45, 46 

2018 yılı içerisinde İdlib bölgesinde devam eden harekât kapsamında; gözlem noktalarını tesis etmek üzere intikal eden birliklerimize düzenlenen saldırılar sonucu iki DSİ görevlimiz, ve bir askerimiz şehit oldu, altı askerimiz ve bir sivil görevlimiz ise yaralandı.47 

IŞİD Terör Örgütü 

Terörün ve terör örgütlerinin yakın dönemdeki hızlı yükselişi, çeşitlilik göstermesi ve buna eşlik eden karmaşıklaşma IŞİD ile zirve noktasına ulaşmıştır. Irak’ta tasfiye, direniş, ideolojik kopuş ve dönüşüm gibi süreçlerin ortaya çıkardığı IŞİD, Arap Baharı’nın Ortadoğu’da devlet otoritelerini sarsmasıyla oluşan güç boşluklarında, düzensiz savaş stratejilerini kullanarak Irak ve Suriye’de geniş topraklar üzerinde hakimiyet kurmuştur. IŞİD’in söz 
konusu yükselişi örgütün ortaya çıkıp alan kontrolü sağlayarak yayılmayı başardığı ülkelerde devletlerin parçalanmasını tetikleyerek hızlandırmış, özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da yüksek derecede risk ve tehditlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. IŞİD’in Irak’ın işgali sonrasında ortaya çıktığı koşullar, Suriye iç savaşına dahil olmasıyla yeni bir biçim alması ve beraberinde şekillendirdiği savaş ve terör anlayışı, örgütü sadece bölgesel ölçekte Ortadoğu ülkeleri için öncelikli tehdit olarak ortaya çıkarmamış aynı zamanda uluslararası toplumunun da bir numaralı güvenlik sorunu haline getirmiştir. 



IŞİD, kurulduğu tarihten bugüne yerel, bölgesel ve küresel ölçekte mutasyona uğrayan bir terör örgütü olarak tanımlanabilir. Diğerleriyle karşılaştırıldığında herhangi bir terör örgütünün tanımlayıcı özelliklerine sahip olmakla birlikte onlardan (başta el Kaide olmak üzere) büyük ölçüde ayrışan, kendisine has özellikleri söz konusudur. Örgütün, Irak’ın işgali sonrasında ortaya çıktığı koşullar ve Suriye iç savaşına dahil olmasıyla yeni bir yapıya kavuşmasından sonra şekillendirdiği savaş stratejisi onu sadece Ortadoğu’daki ülkeler için değil küresel ölçekte uluslararası toplum için de en önemli güvenlik riski 
haline dönüştürmüştür. 

IŞİD her ne kadar Irak’ta kurulmuş olsa da (2004), genel olarak Arap devrimlerinin inişli çıkışlı seyri ile Suriye iç savaşının oluşturduğu jeopolitik kargaşa ve bölgesel istikrarsızlık nedeniyle geniş bir coğrafyayı kontrol edebildiği gibi birçok irili ufaklı şiddet yanlısı diğer terör örgütlerinin kendisine biat etmesini sağlayarak ya da kendine alternatif olabilecek diğer grupları ezerek genişleme imkânı bulmuştur. 

Suriye’de de hedef kitle olarak kendisine Sünni nüfusu seçen IŞİD, varlık gösterdiği bölgelerde diğer Sünni grupları ya yok etmek ya da savaş ortamında bu grupların taraf seçmek zorunda kalacakları stratejik bir denklem kurma peşinde olmuştur.48 IŞİD terör örgütü Bakanlar Kurulu’nun 30.9.2013 tarih ve 5428 Sayılı Kararı ile terör örgütü ilan edilmiş, karar 10 Ekim 2013’te Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.49 

Örgütün insan gücü hakkında kesin rakamlar vermek neredeyse imkânsız görülmektedir. Bunun yanında farklı kaynaklar, farklı rakamlar belirtmektedir. Bazı kaynaklara göre 2014 yılında IŞID’in Irak ve Suriye’de 20.000 ile 31.500 arasında savaşçısı bulunduğu belirtilmektedir. Ancak söz konusu sayının ne kadarının doğrudan IŞİD liderine bağlı olduğu, gerek ideolojik nedenlerle gerekse çıkarların örtüşmesi gerekçesiyle IŞİD ile ittifak içinde bulunan savaşanların miktarının ne olduğu ya da zorla örgütte bulunanların varlığı 
yapılan tahminlerin aralığını genişletmektedir. Örgütün insan gücü ile ilgili yapılan başka bir çalışmada da IŞİD’in liderine yemin sadakati ile bağlı 25 bin civarında örgüt mensubu, teknik konularda, güvenlik ve askerî konularda yetişmiş orta ve üst düzey 1.000 civarında üst düzey elemanı bulunduğunu ifade edilmektedir. 

IŞİD terör örgütünün “Hicret” çağrısına cevap veren yabancı teröristlerin de sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte, 2014’te 12 bin olarak tahmin edilen Suriye’de IŞİD’e katılan yabancı teröristlerin sayısı, Aralık 2015 itibarıyla, yaklaşık 100 farklı ülkeden 27 bin ile 31 bin arasında olarak belirtilmektedir. Raporlarda Türkiye’den 2.100 kişinin Suriye’ye giderek IŞİD terör örgütüne katıldığı da ifade edilmektedir.50 Farklı kaynaklar ise Suriye’deki iç savaşa 80’den fazla ülkeden katılan toplam savaşçı sayısının 50.000 ile 80.000 arasında olduğunu belirtmektedir. 

IŞİD terör örgütü ile mücadele hem IŞİD’le mücadele koalisyon güçleri, hem de Türkiye’nin çabaları ile belli bir noktaya kadar ilerlemiştir. 2015 yılından sonra Türkiye’nin aldığı tedbirler neticesinde özellikle yabancı teröristlerin Suriye’ye geçişi önlenmiş, Fırat Kalkanı Harekâtında Azez Cerablus hattında konuşlu IŞİD terör örgütü bölgeden çıkarılmış, bununla birlikte yurtiçinde de IŞİD hücrelerine yönelik operasyonlar düzenlenerek örgütün etkinliği sınırlandırılmıştır. 

Mart 2019 itibarıyla, Suriye’de IŞİD varlığı minimum seviyede görünürlüğü ulaşmıştır. Suriye'de IŞİD'in elinde bulunan ve örgütün son kalesi olarak nitelenen Irak sınırındaki 

Deyrizor kentinin Bağuz köyüne yönelik Mart 2019’da Suriye Demokratik Güçleri (SDG) tarafından başlatılan operasyon neticesinde IŞİD terör örgütünün görünen yüzünün sona doğru yaklaştığı söylenebilir. Son bir ayda binlerce IŞİD mensubunun, aileleriyle birlikte teslim olduğu, son haftalarda 4 bin IŞİD terör örgütü mensubunun Suriye’de ele geçirildiğine dair teyide muhtaç bilgiler mevcuttur.51 

Nusra Cephesi (Heyet Tahrir Şam) Terör Örgütü 

Suriye’deki protestoların silahlı bir isyana dönüşmesi daha önceden pek çok ülkede silahlı faaliyetlerde bulunmuş tecrübeli selefilerin de popülaritesini artırmış ve Suriye’ye yönelik bir akını tetiklemiştir. Irak’ta işgal sonrası yeniden toparlanmaya başlayan Irak İslam Devleti (IŞİD) örgütü geçmişte kendi saflarında savaşan Suriye asıllı militanlarını Suriye’deki etkinliğini artırmak için yeniden aktif hale getirmiş ya da halihazırda saflarında bulunan isimleri Suriye’ye göndermiştir. Bunlar arasında IŞİD saflarında bulunan Ebu Muhammed Culani de vardır. 



22 Ocak 2012 tarihinde yayınlanan bir ses kaydına göre Ebu Muhammed Culani Nusra Cephesi’nin kuruluşunu ilan etmiştir. Örgüt kuruluş ilanıyla beraber Esed rejimine karşı bir dizi saldırıyı üstlenmiştir. Örgüt “Suriye rejiminin katlettiği sivil halkı korumak” olarak belirlediği amacına uygun bir isim seçerek ismini Şam Halkını Korumak için Nusret [Yardım] Cephesi olarak duyurmuştur. Örgüt ilk ilan bildirgesinde Golan Tepeleri ve liderlerinin Suriyeli olduğuna atıfta da bulunarak Ebu Muhammed Culani’yi lider olarak duyurmuştur. 

Nusra Cephesi 2012 başından 2013 ortalarına kadar muhaliflerin kontrol ettiği bölgelerde yayılarak Suriye’de rejim karşıtı yapıların önemli ve etkin unsurlarından biri olmuş ve kısa sürede muhalif gruplar arasından sıyrılmıştır. Ancak 2013 Nisan ayında IŞİD lideri yaptığı bir açıklama ile Nusra Cephesi’nin kendileri tarafından kurulduğunu duyurarak iki yapının da tek bir çatı ve isim altında yoluna devam edeceğini ilan etmiş ve yeni yapının adını IŞİD olarak açıklamıştır. 

IŞİD’in açıklanmasının ardından yaşanan tartışmalar ve örgüt içi mücadeleler sırasında yaptığı ilk açıklamada Culani Suriye’ye kendisini Ebubekir Bağdadi’nin gönderdiğini ve kendisine para ve silah yardımında bulunduğunu açıklamıştır. Culani bunu kabul etmesine karşın kendisinin IŞİD’e bağlılığının aslında El-Kaide’ye bağlılık anlamına geldiğini, örgütün Merkezi El-Kaide ile ilişkilerini koparıp emirlere itaat etmemesi nedeniyle kendisinin bağlılığının da doğrudan El-Kaide lideri Eymen Zevahiri’ye olduğunu duyurmuştur. 

13 Nisan 2013 tarihinde Irak İslam Devleti örgütü lideri Ebubekir Bağdadi bir ses kaydı ile Nusra Cephesi’ni feshettiğini ve örgütünün faaliyet alanını Suriye’ye doğru genişleterek IŞİD’i kurduğunu ilan etmiştir. Nusra lideri Culani ise yaptığı açıklamada bu kararı reddetmiştir. Bu ayrışma sonrası IŞİD’in Suriye’deki birimleri Nusra Cephesi’ne ait birçok merkezi, silah depolarını ve maddi kaynakları ele geçirmiştir. ABD, Nusra Cephesi’ni 15 Aralık 2012 tarihinde terör örgütleri listesine almıştır. Türkiye ise Nusra Cephesi’ni 2014 yılının Mayıs ayında terör örgütleri listesine dâhil etmiştir. 

Suriye krizinin başlangıcından itibaren tek bir çatı altında toplanamayan selefi muhalif yapılar sürekli olarak halk tarafından birleşmeye yönelik taleplerle karşılaşmışlardır. Öte yandan IŞİD’e karşı büyük mağlubiyetler yaşayan ve İdlib bölgesinde sıkışan Nusra Cephesi ve muhalif gruplar özellikle Rusya’nın müdahalesi ve Halep’in kontrolünün Esed rejimine geçmesinden sonra zor durumda kalmışlardır. Buna ilaveten devam eden siyasi süreçte IŞİD’le birlikte Nusra Cephesi de hedef gösterilmeye başlanmıştır. İdlib’de gücünü gittikçe 
tahkim eden Nusra Cephesi bu gelişmelere cevaben diğer muhalif gruplara birleşme teklifinde bulunmuştur. İdeolojik farklılıklar, yerel güç mücadeleleri, dış bağlantılar ve El-Kaide ile aynı yerde anılmayı istemeyen gruplar Nusra Cephesi ile tek bir çatı altında bulunmamayı tercih etmiştir. 

Süreç ilerleyen dönemlerde Nusra Cephesi’nin El-Kaide’den bağını koparmasını 
beraberinde getirmiştir. Ancak bu süreç neredeyse bir buçuk-iki yıl sürmüştür. Görünürde kolay olan bu ayrılık süreci aslında Nusra açısından oldukça sancılı bir kriz dönemini de beslemiştir. Zira Merkezi El-Kaide örgütünün bu ayrılığı kabul edip etmeyeceği sancılı bir süreci beraberinde getirmiştir. Ayrıca böyle bir ayrılmanın ilan edilmesinin yabancı savaşçı akışının azalmasına ve IŞİD yanlılarının propagandaları sonucu Nusra saflarında bölünmelere neden olabileceği de ayrı bir tartışma ve endişe konusu haline gelmiştir. 

28 Temmuz 2016 tarihinde örgüt lideri Ebu Muhammed Culani ilk defa yüzünü de kameralara göstererek El-Kaide’nin Suriye kolu olan Nusra Cephesi’ni feshettiklerini ilan etmiş ve Şam’ın Fethi Cephesi’nin (ŞFC) kurulduğunu duyurmuştur. 

28 Ocak 2017 tarihinde Liva’ul Hak, Nureddin Zengi Hareketi, Şam’ın Fethi Cephesi adı altında Nusra Cephesi ve diğer pek çok küçük grup kendilerini feshederek Heyet-i Tahriru’ş-Şam’ı (Şam’ın Özgürleştirilmesi Heyeti, HTŞ) oluşturmuştur. Bu yapılanmanın lideri Ahraru’ş-Şam’dan ayrılan ve grubun kurucu liderlerinden olan Ebu Cabir olurken, askeri lideri ise Nusra Cephesi lideri Ebu Muhammed Culani olmuştur. Muhalefetin Halep’te uğradığı kayıp ve bu durumun doğurduğu halk öfkesinin ardından Nusra Cephesi merkezinde olan HTŞ Suriye’de önemli bir güç odağı haline gelmiştir. Yeni kurulan yapının 
ana omurgasının Nusra Cephesi olduğu açıktır. HTŞ’nin kurulması Nusra Cephesi’nin Suriyeleşme yolunda attığı yeni bir adım olarak düşünülebilir. 

Nitekim HTŞ’nin duyuru bildirisinde kuruluş gerekçesi olarak Suriye devrimini korumak düşüncesi ifade edilmiştir. 

HTŞ’nin kuruluşunun ardından Suriye askeri muhalefeti gruplarının özellikle İdlib’de iki kamp altında toplandığını söylemek mümkündür. Halep’in rejim tarafından ele geçirilmesinin ardından ve bir yandan başlayan Astana süreci kapsamında oluşturulan çatışmasızlık bölgeleri, Suriye muhalefeti ve rejim arasındaki sıcak temasları durgunlaştırmıştır. Nusra Cephesi ise İdlib’deki gücünü tahkim etmeye devam etmiştir. 

2015 yılında Nusra lideri Culani ile yapılan röportajdan edinilen bilgilere göre örgütün yüzde 70’inin Suriyeli ve yaklaşık yüzde 30’luk bir oranın da yabancılardan oluştuğu anlaşılmaktadır. Nusra Cephesi’nin PYD-YPG ve IŞİD’den sonra en çok yabancı savaşçı barındıran örgüt olduğu değerlendirilmektedir. Nusra içerisinde çok sayıda Ürdün ve Kuzey Afrikalı savaşçıyla birlikte Körfez ülkelerinden katılım sağlayanlar da bulunmaktadır. Rusya ve Bağımsız Devletler Topluluğu içinde yer alan unsurların yanı sıra Türkiye’den de örgüte katılım söz konusudur. Örgüt içindeki Türkiye uyrukluların sayısının 700-800 
civarında olduğu değerlendirilmektedir.52 

Açık kaynaklarda yer alan bilgilerden HTŞ’nin birçok gruptan oluşan bir örgüt olduğu, bu nedenle örgütün militan sayısı konusunda kesin bir bilgi söz konusu olmadığı, HTŞ’nin silahlı örgüt elemanı sayısının ABD kaynaklarına göre 10 bin civarındayken, genel kabul gören kanı örgütün 15-20 bin arasında militanı olduğu yönündedir.53 Suriye’nin İdlib kentinin önemli bir kısmını kontrol altında bulunduran Heyet Tahrir Şam Türkiye tarafından 01 Eylül 2018’de terör örgütü listesine alınmıştır.54 

Fırat Nehrinin batısında terör örgütlerinin ve muhalif grupların kontrolü altında kalan son bölge olan İdlib’de konuşlu silahlı gruplar arasında 2019 yılının ilk günlerinden itibaren şiddetli çatışmalar yaşandı. İdlib’de yaşanan çatışmalar sonucunda; 

• 01 Ocak tarihinde İdlib kuzeyinde bulunan Daret İzze bölgesini kontrol altında 
bulunduran Nureddin Zengi grubuna yönelik olarak saldırılar başlatan Heyet Tahrir Şam kısa bir süre içerisinde kasabanın kontrolünü ele geçirmiş, 
• Ahrar-u Şam grubuna ait silahlı birliklerin Nureddin Zengi grubuna destek maksadıyla bölgeye sevk edilmesine rağmen HTŞ ilerleyişi durdurulamamış, 
• Yaşanan şiddetli çatışmalar neticesine bazı bölgelerde yerleşim yerleri kısa 
aralıklarla HTŞ ve diğer muhalifler arasında el değiştirmiş, 
• HTŞ saldırılarının ardından bazı muhalif gruplardan kopmalar yaşandı, kopan 
grupların bir kısmı HTŞ’ye katılmış, 
• Birkaç silahlı grup ise HTŞ’ye karşı savaşmayacaklarını açıklamış, 
• Gab Ovası bölgesinde konuşlu Ahrar-u Şam’a ait gruplar kendilerini lağıv ederek bölgeyi HTŞ’ye bırakmış, 
• HTŞ ile çatışmayacaklarını açıklayan gruplardan oluşan yaklaşık 1.700 kişi Afrin bölgesine sevk edilmiş, 
• İdlib kuzeyinde başlayan HTŞ saldırıları İdlib’in orta kesimleri ve güney sınırlarına oldukça kısa sayılabilecek bir sürede yayılmış, on gün gibi bir süre içerisinde HTŞ 70’e yakın yerleşim birimini ele geçirmiş, 
• HTŞ’nin ele geçirdiği bölgeler toplamda 3.612 km2’lik bir alana ulaşmış, (İdlib alanının yaklaşık %60’ı), 
• Stratejik önemi haiz M5 (Halep-Hama) otoyolunun büyük bir bölümünün daha kontrolü HTŞ’ye geçmiştir. 


PKK/PYD Terör Örgütü 

PKK terör örgütünün Suriye uzantısı olan PYD, Suriye iç savaşının yarattığı ortamdan en fazla nemalanan unsurların başında geliyor. ABD, Suriye güvenlik politikası kapsamında maliyetleri üzerine almayarak yerel unsurları kullanma yolunu seçince PYD kullanışlı bir aktör olarak görüldü. IŞİD terörüyle mücadele adına ABD tarafından desteklenen PYD Suriye’de yayılmacı bir politika takip ederken Türkiye için kaçınılmaz olarak bir güvenlik sorunu haline geldi. 

Suriye iç savaşının tarafları düşünüldüğünde PYD terörü Esed rejimi açısından merkezi bir tehdit olarak görülmemiştir. Olayların başladığı ilk andan itibaren rejim, Kürtlerin çatışmaların bir parçası haline gelmesini engellemeye çalışmıştır. İç savaşın seyri içerisinde Esed rejiminin muhalifler karşısındaki düştüğü durum PYD tarafından fırsata çevrilerek bulunduğu bölgede yayılmaya başlamıştır. PYD’nin etki alanı genişledikçe rejim güçleriyle PYD direkt çatışmaya girmekten kaçınmıştır. 

Teröristbaşının 25 Aralık 2001’de Avukatlarıyla yaptığı görüşmede; “ Dört ülke için önermiştim. İran’da demokratik İslam esprisi ile olmalı. PKK, Irak’ta yaşamalı, Güney PKK biçiminde olabilir. Suriye’de Demokratik Birlik Partisi. Artık ayrıntıya girmeyeceğim. Çünkü bunları savunmamda ayrıntılı verdim. Ama esprisi şu: Her ülkenin demokratik birlik amaçlarına bağlı bir partileşme, ittifaklaşma, cepheleşme önerdim. Ülkelerin birliğinin demokratik aracı. Bunları biraz özümsemek gerekiyor” tanımlaması, PYD terör örgütünü oluşturulması için önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir. 

PYD’nin silahlı kanadı olan Halk Savunma Birlikleri (YPG) de tıpkı PKK terör örgütü ve KCK gibi taban örgütlenmesine dayalı, piramit şeklinde yükselen, her konuda komiteler kurulmasını öngören, güçlendirilmiş yerel yönetimlere dayanan, kendi savunma birliklerini de kurmayı öneren, sözde “demokratik özerklik” modelini savunmaktadır.55 

PKK/PYD, 2011 yılında Suriye’de başlayan ayaklanmalardan yararlanmak için Esed rejimiyle birlikte hareket etmeye başlamıştır. Ocak 2014 tarihinde Cezire, Ayn el-Arap ve Afrin bölgelerini sözde kanton olarak ilan eden PYD sözde kantonlarıyla Türkiye’de uygulamak üzere alt yapısını oluşturduğu öz yönetim modelini hayata geçirmeye çalışmıştır. IŞİD terör örgütünün Suriye’deki faaliyetlerinden de yararlanmayı bilerek başta ABD olmak üzere birçok batılı ülkeye karşı kendisini IŞİD’le mücadele eden demokratik ve seküler bir yapı olarak göstermeyi başarmıştır. 

    Ekim 2015’te büyük kısmını PKK terör örgütünün Suriye’deki kolu YPG’nin oluşturduğu “Suriye Demokratik Güçleri (SDG)” kurulmuştur. YPG, YPJ ile Süryani Askeri Konseyi, Burkan El Fırat, Suwar El Reqa, Şems El Şemal, Lîwa El Selçuki, El Cezire Tugayları gibi gruplar ortak basın açıklamasıyla SDG çatısı altında birleştiklerini duyurmuştur.56 

    SDG’nin kurulmasıyla nüfusun büyük çoğunluğunu Arapların oluşturduğu bölgelerin PYD tarafından daha rahat bir şekilde yönetilmesi sağlanmaya çalışılmış, ABD’nin bir terör örgütü ile iş birliği yaptığına yönelik gerçekler SDG çatısı altında silinmeye çalışılmıştır. PKK terör örgütünün binlerce teröristi Irak’tan Suriye’ye kaydırarak PYD terör örgütünün çekirdek kadrosunu oluşturdukları bilinmektedir. 

Hâlihazırda Fırat Nehrinin doğusunda Suriye topraklarının yaklaşık dörtte birini, Suriye enerji kaynaklarının üçte birini kontrol eden, ABD tarafından eğitilen ve donatılan yaklaşık 60.000 kişilik bir güce ulaşan SDG çatısı altındaki PKK/PYD terör örgütü Türkiye için en önemli güvenlik tehdididir. 

Suriye’de artan IŞİD varlığının ardından, 2014 yılından itibaren tıpkı IŞİD’e olduğu gibi PKK/PYD terör örgütüne birçok ülkeden katılan yüzlerce yabancı terörist katılmıştır. PKK/PYD 2014 yılında internet ve sosyal medya üzerinden IŞİD’e karşı savaşmak üzere yabancıları davet ederek terör örgütüne eleman devşirmeye başlamıştır. Rojava Aslanları (Lions of Rojava) adı ile açılan sosyal medya hesapları ile genel ağ sayfaları İngilizce olarak hazırlanmış ve Avrupa /Amerikalılara hitap etmek üzere tasarlanmıştır. İnternet üzerinden PKK/PYD’yi takip eden yabancılar ilk yıllarda Süleymaniye üzerinden Suriye’ye geçiş yapmışlardır. Bu kişiler, İspanya İç Savaşındaki Abraham Lincoln Taburunun isminden de esinlenerek 2015 yılında sözde Uluslararası Özgürlük Taburu (UÖT) adı altında toplanmışlardır. 

İnternet ve sosyal medya üzerinden düzenlenen kampanyanın da etkisiyle, Birleşik Krallık, ABD, Kanada, Avustralya, Almanya, Danimarka, Yunanistan, Finlandiya, Fransa ve hatta Çin’den gelen yaklaşık 400 yabancı teröristin PKK/PYD saflarına katıldığı açık kaynak bilgilerinde yer almaktadır. 57 


DİPNOTLAR;


23 https://www.takvim.com.tr/guncel/2018/02/20/suriyede-hangi-ulke-nerede 
24 https://tr.euronews.com/2018/10/01/rusya-suriye-operasyonlarinin-3-yillik-askeri-bilancosunu-acikladi 
25 https://www.haberturk.com/abd-rusya-ve-iran-in-suriye-de-kac-ussu-var-2171458 
26 https://www.takvim.com.tr/guncel/2018/02/20/suriyede-hangi-ulke-nerede 
27 Fatih Muslu, Suriye İç Savaşında Esed’in Rolü, Konumu ve Geleceği, (2018), SETA Yayınları, Sayı:236 
28 https://www.reuters.com/article/us-mideast-crisis-israel-syria-iran-idUSKCN1LK2D7 
29 https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-iran-yapt%C4%B1r%C4%B1m-%C3%B6ncelik-suriye-pkk-ypg/4656463.html 
30 https://www.trthaber.com/m/?news=abdnin-suriyedeki-askeri-varligi-ne-durumda&news_id=398344&category_id=4 
31 http://www.milliyet.com.tr/abd-rusya-ve-iran-us-kurma-gundem-2756188/ 
32 https://www.defenseone.com/ideas/2019/03/french-officer-speaks-truth-about-war-syria/155304/?oref=DefenseOneTCO 
33 https://www.sabah.com.tr/amerika/2018/12/20/abdnin-suriyeden-cekecegi-askeri-varligi 
34 http://aa.com.tr/tr/dunya/suriye-nin-kuzeyi-pyd-pkk-nin-silah-deposu/986814 
35 https://www.amerikaninsesi.com/a/abd-suriye-kararinda-bagimsiz-almanya-nin-bolgedeki-angajmani-surecek/4710617.html 
36 İngiltere Avam Kamarası Savunma Komisyonu Raporu, (2016), UK military operations in Syria and Iraq, 
 https://publications.parliament.uk/pa/cm201617/cmselect/cmdfence/106/106.pdf 
37 https://www.bbc.com/news/uk-47477197 
38 https://www.ft.com/content/4b08bb64-09d4-11e9-9fe8-acdb36967cfc 
39 https://www.cnnturk.com/dunya/iste-fransiz-ordusunun-suriyedeki-askeri-varligi 
40 https://www.stratejikortak.com/2018/10/turkiyenin-suriye-politikasi-3donem.html 
41 https://www.ntv.com.tr/turkiye/tskdan-suleyman-sah-karakoluna-sah-firat-operasyonu,LmYkF4lOM0SlRTLJzsiEeg 
42 Murat Yeşiltaş, Merve Seren, Necdet Özçelik, (2017), Fırat Kalkanı Harekâtı Harekâtın İcrası, İstikrarın Tesisi Ve Alınan Dersler, SETA Yayınları 91 
43 13 Ekim 2017 tarihinde 1 numaralı, 23 Ekim 2017 tarihinde 2 numaralı, 19 Kasım 2017 tarihinde 3 numaralı, 05 Şubat 2018 tarihinde 6 numaralı, 09 Şubat 2018 tarihinde 7 numaralı, 15 Şubat 2018 tarihinde 8 numaralı, 17 Mart 2018 tarihinde ise 4 numaralı, 03 Nisan 2018 tarihinde 12 numaralı, 07 Nisan 2018 tarihinde 9 numaralı,7 Mayıs 2018 tarihinde 10 numaralı, 9 Mayıs 2018 tarihinde 5 numaralı ve 16 Mayıs 2018 tarihinde 11 numaralı gözlem noktaları tesis edilmiştir. 
44 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/tsk-idlibde-son-ateskes-gozlem-noktasini-kurdu/1147979 
45 https://www.sabah.com.tr/gundem/2018/01/30/idlibde-tsk-konvoyuna-saldiri 
46 https://www.haberturk.com/son-dakika-idlib-de-agir-yaralanan-dsi-calisani-sehit-oldu-1825695 
47 https://www.haberturk.com/son-dakika-tsk-gozlem-noktasina-saldirida-1-asker-sehit-oldu-1825944 
48 Murat Yeşiltaş, Ömer Behram Özdemır, Rıfat Öncel, Sibel Düz, Bilgehan Öztürk, Sınırdaki Düşman: 
    Türkiye’nin DAİŞ ile Mücadelesi, (2016), SETA Yayınları 65 
49 http://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2013/10/20131010-1.htm 
50 The Soufan Group, (2015), An Updated Assessment of the Flow of Foreign Fighters into Syria and Iraq, s.1- 
51 https://tr.euronews.com/2019/03/10/sdf-isid-e-teslim-olmasi-icin-taninan-sure-doldu-taarruz-emri-verildi 
52 Can Acun, Bünyamın Keskin, Bilal Salaymeh, El-Kaide’den HTŞ’ye Nusra Cephesi, (2017), SETA Yayınları 95 
53 https://www.stratejikortak.com/2019/01/nusra-cephesi-hts-amaci-liderler.html 
54 https://www.milligazete.com.tr/haber/1681053/turkiye-heyet-tahrir-sami-teror-orgutu-listesine-aldi 
55 Ayşe Karabat, (2013), Suriye Savaşları, İstanbul: Timaş Yayınları, s. 256 
56 http://www.milliyet.com.tr/-demokratik-suriye-gucleri-ni-ilan-gundem-2132545 
57 http://www.rferl.org/content/islamic-state-ypg-foreign-fighters/26690432.html, http://www.usatoday.com/ story/ news/ 
world /2014/10/06/jordan-matson-joins-kurds-against-islamic-state/16796487, http://www.bbc.com/news/world-middle- 
east-29705167, https://news.vice.com/article/a-divorced-father-of-two-from-ohio-is-fighting-the-islamic-state-in-syria, http:// 
www.bbc.com/news/world-asia-china-35036879, http://news.nationalpost.com/news/second-canadian-vet-battling-isis- 
brandon-glossop-felt-need-to-go-after-ottawa-quebec-attacks 



YÜZYIL TÜRKİYE ENSTİTÜSÜ 
Özel Rapor 
Mart 2019 


***