PKK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PKK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Kasım 2020 Çarşamba

Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi.,

Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi.,





Sınır Ötesinden Pençe Vuruşu
Yazan  Erol Başaran Bural 
31 Aralık 2019

2019 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve kolluk kuvvetleri; PKK, IŞİD, FETÖ ve DHKP-C terör örgütleri başta olmak üzere yurt içi ve sınır ötesinde terörle mücadeleye aralıksız devam etmiştir.
Bu dönem içerisinde; yurt içinde kırsal alanda PKK ile mücadeleye devam edilirken eş zamanlı olarak yerleşim yerlerinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine yönelik çok sayıda operasyon gerçekleştirilmiştir.

Barış Pınarı Harekâtı.,

Suriye’deki PKK terör örgütü varlığına yönelik olarak, 9 Ekim 2019 tarihinde Barış Pınarı Harekâtı başlatılmıştır. Barış Pınarı Harekâtının amacı; Suriye kuzeyinde teşkil edilmeye çalışılan PKK devletçiğine engel olmak üzere bu bölgedeki koridoru parçalamak, Türkiye’ye yakın bölgelerde konuşlu PKK terör örgütü unsurlarını temizlemek, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturmak, oluşturulacak güvenli bölgeye Türkiye’de bulunan geçici koruma altındaki Suriyelileri yerleştirmek, M4 karayolunu kontrol altına alarak PKK’nın ikmal faaliyetlerine engel olmak şeklinde ifade edilmiştir.



Barış Pınarı Harekât Alanı

Suriye kuzeyinde Resulayn ve Tel Abyad ilçeleri arasında başlatılan operasyon, 17 Ekim 2019 tarihinde ABD ile varılan mutabakat neticesinde 120 saat süre için durdurulmuştur. 13 maddelik mutabakata göre PKK terör örgütünün operasyon bölgesinden güneye çekileceği, çekilme tamamlanmazsa operasyonun devam edeceği kararına varılmıştır. 120 saatlik aranın tamamlanmasına kısa süre kala Soçi’de, 22 Aralık 2019’da Rusya ile varılan mutabakat neticesinde ise; Tel Rıfat ve Münbiç'teki PKK/YPG'li teröristlerin, silahlarıyla beraber bu bölgenin dışına çıkarılacağı 23 Ekim’den itibaren 150 saat içinde PKK/YPG'nin harekat bölgesinde sınırdan 30 kilometrenin dışına çıkarılacağı, 150 saatin sonunda Barış Pınarı Harekât alanı sınırlarının batısı ve doğusunda, 10 kilometre derinlikte Türk-Rus ortak devriyelerinin başlayacağı hususları karara bağlanmıştır.[1]
Barış Pınarı Harekâtı süresince PKK terör örgütünün sınır illerimize yönelik 700’e yakın havan ve roket saldırıları sonucunda 18 vatandaşımız şehit olurken çok sayıda mülk zarar görmüştür. Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre harekatta 16 askerimiz şehit olmuş, 168 askerimiz ise yaralanmış, Suriye Milli Ordusu’ndan 224 asker şehit olmuş, 692 asker yaralanmış, 900’ün üzerinde terörist etkisiz hale getirilmiştir.[2] 31 Ekim 2019 itibarıyla 4 bin 219 kilometrekare alan içindeki 558 yerleşim biriminin ele geçirildiği ifade edilmiştir.

Pençe Operasyonları

2018 yılı Mart ayından itibaren hemen hemen Afrin’e yönelik düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı ile eş zamanlı olarak, Hakkâri/Şemdinli ilçesinin hemen güneyinde ve Irak’ın kuzeyinde yer alan, PKK terör örgütünün barınma alanlarından Hakurk’a yönelik operasyon başlatılmıştır. “Kararlılık” adı verilen bu operasyon ile sınır ötesinden önleyici tedbirler kapsamında;

Hudut güvenliğinin sağlanması,

PKK terör örgütünün söz konusu bölgedeki barınma alanlarının imha edilmesi,
Teröristlerin Irak kuzeyinden ülkemize girişinin engellenmesi,
Türkiye içindeki terör örgütü mensupları ile Irak kuzeyindekilerin irtibatının kesilmesi,

Bölgenin terör örgütü mensuplarından tamamen temizlenmesi amaçlanmıştır.
  

 Pençe Operasyonu Harekât Bölgesi
 
2018 yılında başlatılan Kararlılık Harekâtı, 2019 yılında genişletilerek Pençe Harekâtına dönüştürülmüştür. TSK’nın Irak kuzeyinde 27 Mayıs 2019’da başlattığı Pençe Harekâtı terörizmle mücadelenin sınır ötesinden başlatılması maksadıyla icra edilen önleyici stratejisini bu bölge için yeniden gündeme getirmiştir. Pençe-1 Harekâtı 27 Mayıs'ta Hakurk’a yönelik olarak Kararlılık harekatının devamı şeklinde başlatılırken, 12 Temmuz 2019 tarihinde Pençe-2 harekâtı Hakurk’tan güneye doğru genişletilen bölgede başlatılmıştır. 23 Ağustos 2019’da ise Irak’ın kuzeyinde PKK’nın Irak’ın kuzeyinde bir başka yuvalanma alanı olan Sinat-Haftanin bölgesinde Pençe-3 Operasyonunun başlatıldığı açıklanmıştır. Operasyon, hudut güvenliğini daha uygun arazi kesimlerinden ve ileriden sağlamak maksadıyla icra edilmiştir.[3]
Pençe harekâtı kapsamında 174 teröristin etkisiz hale getirildiği, 398 mağara ve deponun imha edildiği, 356 mayın ve EYP’nin tespit edilerek etkisiz hale getirildiği, 5.3 ton amonyum nitrat ele geçirildiği, yakın bir tarihte ise Hakurk bölgesinde SA-18 hava savunma füzesi ele geçirildiği MSB tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında belirtilmiştir.[4]

Kıran Operasyonları

2019 yılında yurt dışında Irak ve Suriye kuzeyine operasyonlar devam ederken, eş zamanlı olarak yurt içinde Kıran serisi operasyonlar başlatıldı. Jandarma Genel Komutanlığına bağlı jandarma komando, Jandarma Özel Harekât ve güvenlik korucuları ile Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Polis Özel Harekât birliklerince;
Yurt içinde bölücü terör örgütü PKK’nın kış üslenmesi hazırlıklarını bertaraf etmek,
Hareket kabiliyeti daralan terörist grupları etkisiz hale getirmek,
Teröristlerin bölgeler arası geçişlerini engelleyerek takviye almalarını önlemek
PKK terör örgütünün yurt içi hareket kabiliyetini kısıtlamak,
Alan hakimiyetini tesis etmek ve/veya pekiştirmek olduğu değerlendirilmektedir.
Kıran operasyonları kapsamında;
17 Ağustos 2019’da Kavaklı bölgesi merkez olmak üzere, Hakkâri-Van-Şırnak ara hattını kapsayacak şekilde Kıran-1,
27 Ağustos'ta Bagok ve Mava alanları merkez olmak üzere Mardin-Batman-Şırnak ara hattında Kıran-2,
21 Eylül'de Herekol ve Bestler Dereler bölgesi merkez olmak üzere Siirt ve Şırnak ara hattında Kıran-3,
24 Eylül'de Çemçe-Madur bölgesi merkez olmak üzere Kars-Ağrı-Iğdır ara hattında Kıran-4,
8 Kasım'da Şenyayla bölgesi merkez olmak üzere Diyarbakır-Bingöl-Muş ara hattında Kıran-5,
13 Kasım’da Van, Hakkâri ve Şırnak kırsalındaki Faraşin bölgesinde Kıran-6[5],
24 Kasım’da Tunceli'de, Munzur Vadisi'nde Kıran-7[6],
11 Aralık 2019’da Bitlis ve Siirt kırsalında Kıran-8[7],
20 Aralık 2019 tarihinde Şırnak’ta Kıran-9 Cudi Dağı, Hakkari’de Kıran-10 Kazan Vadisi[8],
21 Aralık 2019’da ise Kıran-11 Narko-Terör Operasyonu başlatılmıştır.[9] Kıran operasyonları çerçevesinde de şu ana kadar 121 terörist etkisiz hale getirilmiş, 229 mağara ve sığınak imha edilmiştir.

SİHA Kullanımı

2016 yılından itibaren Türkiye’nin PKK ile mücadelede askeri kuvvet kullanımı, istihbarata dayalı, nokta hedeflerine yönelik, yurtiçi ve yurtdışını kapsayan, güvenliğin sınır ötesinden alındığı yeni bir konsepte evrilmiştir.

Bu yıldan itibaren TSK ve İçişleri Bakanlığı envanterindeki İnsansız Hava Aracı (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçlarının (SİHA) nitelik ve niceliklerindeki artış, yeni nesil taarruz helikopterlerinin kullanılmaya başlanması yeni konseptin yapı taşını oluşturmuştur. İçişleri Bakanlığı terörden arananlar listesinin[10] incelenmesi neticesinde söz konusu listeden; kırmızı kategoriden 12, mavi kategoriden 9, yeşil kategoriden 24, turuncu kategoriden 21 ve gri kategoriden 171 PKK’lı teröristin etkisiz hale getirildiği görülmektedir. 2018 yılında 101 sözde üst düzey teröristin etkisiz hale getirildiği bilinmektedir.[11] Son iki yıllık veriler karşılaştırıldığında etkisiz hale getirilen PKK terör örgütü lider kadro sayısında yaklaşık %70’lik bir artış görülmektedir.
Ayrıca SİHA’lar kullanılarak gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde 2019 yılında 363, bugüne dek toplam 1.144 PKK terör örgütü mensubunun etkisiz hale getirildiği açıklanmıştır.[12]

PKK ile Mücadelede İkna Yöntemi

PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında terör örgütüne katılanların aileleriyle görüşülmüş, bu şahısların terör örgütünden ayrılmalarını sağlamak üzere aileler vasıtasıyla ikna metodunun kullanılmasıdır. Yapılan resmî açıklamalara göre[13] son üç yıldır 5.500’ün üzerinde aile ile görüşülmüş, 2019 yılında[14] 260, son üç yılda ise 800’e yakın terör örgütü mensubu bu faaliyetler neticesinde güvenlik güçlerine teslim olmuştur.

IŞİD Terör Örgütüyle Mücadele

Açık kaynaklardan derlenen bilgiler çerçevesinde 2019 yılında yurtiçinde düzenlenen operasyonlar neticesinde 1.939 IŞİD mensubu gözaltına alınmıştır (Grafik 1).
 


Grafik 1. 2019 Yılı IŞİD Terör Örgütü Gözaltı Miktarı
Bir yandan PKK terör örgütüyle, diğer yandan irili ufaklı çok sayıda aşırı sol eğilimli terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye IŞİD terör örgütünü etkisiz hale getirmek ve eylem kapasitesini sonlandırmak üzere operasyonlarını da devam ettirmektedir. Bununla birlikte, Suriye ve Irak’ta silahlı kapasitesi sınırlandırılmış olan IŞİD terör örgütü Türkiye’ye yönelik tehdit olma vasfını korumaya devam etmektedir.

IŞİD terör örgütüne yönelik operasyonlarda ele geçirilen terör örgütü mensuplarının sayısı önemli olmakla birlikte, ülkemizin hangi şehirlerinde bu operasyonların yoğunlaştığı da (Grafik 2) ayrıca önem arz etmektedir. Terör örgütü IŞİD’e yönelik olarak düzenlenen operasyonlardan medyaya yansıyanların analizi neticesinde; Adana, İzmir, Samsun, Bursa, Şanlıurfa, Osmaniye ve Mersin illerinde düzenlenen operasyon miktarlarının ön plana çıktığı görülebilmektedir.
 


Grafik 2. 2019 Yılı İllere Göre IŞİD Terör Örgütü Operasyon Miktarları
Açık kaynaklara yansıyan haberler analiz edildiğinde, Türk vatandaşlarının yanı sıra çok sayıda yabancı uyruklunun IŞİD operasyonları neticesinde gözaltına alındığı/tutuklandığı da göze çarpmaktadır. IŞİD operasyonlarında gözaltına alınan yabancı uyrukluların büyük kısmını Suriye ve Iraklılar oluştururken, az sayıda da olsa; Fas, Mısır, Endonezya, Filistin, Cezayir, Fransa, Hollanda, Ürdün, Lübnan, Danimarka, Birleşik Arap Emirlikleri ve Gürcistan vatandaşlarının da bulunduğu görülmektedir.

Türkiye’deki IŞİD tehdidine yönelik bir diğer tespit ise düzenlenen operasyonlarda IŞİD mensuplarının ülkemizde kurulu dernek ve vakıflarla ilişkileri olmasıdır. Operasyonlarla ilgili açık kaynak haberlerine yansıyan bilgilere göre, legal görünüm altında illegal faaliyetleri organize eden IŞİD terör örgütü mensuplarının bu yerlerde;

Terör örgütüne eleman kazandırmak maksadıyla ders ve sohbetler düzenledikleri,
Örgütün propagandasını yaptıkları,
Suriye’de çatışma bölgelerine gidip-gelmek üzere planlama yaptıkları, 
Çatışma bölgesinden gelen veya gidecek elemanların ihtiyaçlarını karşıladıkları,
Örgüte eleman temin etmek amacıyla çalışmalar yaptıkları,
Örgüt üyelerinin ailelerine yardım topladıkları,

IŞİD terör örgütü adına haraç topladıkları anlaşılmaktadır.

Yıl içerisinde IŞİD’le mücadele kapsamında dikkat çekici bir diğer husus da haziran ayı içerisinde Mersin-Anamur’da terör örgütüne ait beş adet sığınak ve deponun ele geçirilerek imha edilmesine ilişkin olarak karşımıza çıkmaktadır.  Anamur’da düzenlenen operasyon neticesinde çok sayıda yaşam malzemesinin yanı sıra uyku tulumları ve sırt çantaları ele geçirilmiş, olayla ilgili zanlıların kırsal alanda faaliyet yürütmeye çalıştıkları ve eylem arayışında oldukları belirlenmiş, sulh ceza hakimliğine sevk edilen zanlılardan 14'ü tutuklanmış, 5'i adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. IŞİD terör örgütüne ait depo, sığınak ve barınakların tespitine ilişkin dikkat çekici hususlardan ilki belki de ilk kez IŞİD’in depo ve sığınaklarının arazide bulunmuş olmasıdır. İkinci husus ise bu depoların Mersin-Anamur kırsalında ele geçirilmesidir.

Hatırlanacağı gibi IŞİD terör örgütü eski lideri Ebubekir el Bağdadi 29 Nisan 2019’da bir video yayımlamış, Bağdadi elindeki "Türkiye Vilayeti" yazan bir dosya dikkatleri çekmiştir.  Bağdadi’nin videosunun yayımlanmasının üzerinden yaklaşık iki ay geçtikten sonra bu kez Türkçe konuşan 5 örgüt mensubunun örgüt lideri Bağdadi’ye bağlılıklarını tazeledikleri görüntü kaydı basına yansımış, konuşan terörist Türkiye’yi tehdit etmiştir. Türkiye’ye yönelik IŞİD tehdidinin açıklandığı bu günlerin arkasından örgüte ait sığınak ve barınakların bulunması, örgütün kırsal alanda eğitim ve eylem yapma niyetini ortaya koymaktadır.

FETÖ ile Mücadele

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Türkiye için en önemli güvenlik sorunlarının başında gelmektedir. Şüphesiz her terör örgütü Türkiye için tehdittir ancak FETÖ’nün güvenlik, sosyo-ekonomik, sosyo-politik, sosyo-psikolojik öğeleri içinde barındırması, ezoterik kült bir yapısı olması, üyelerinin kendilerini terör örgütüne adama seviyeleri, takiye yaparak kripto elemanlar olarak uyuyan hücrelere dönüşmeleri, kendi çıkarları için diğer tüm terör örgütler ya da yabancı istihbarat örgütleri ile işbirliği yapabilmeleri ve kısaca amaca ulaşmak için her yolu mubah saymalarından dolayı en büyük ve önemli tehlike olduğunu söylemek mümkündür.
FETÖ, Türkiye açısından arz ettiği tehdidin yanında aynı zamanda bölgesel ve küresel etkileriyle birlikte uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edecek potansiyele sahip devletlerarası ilişkileri etkileyen “Yeni Nesil Bir Terör Örgütüdür”. Zira FETÖ, uluslararası alanda faaliyet halinde olan diğer terör örgütlerinin radikalleşme süreçlerinden ciddi farklılık göstermektedir; 30 yılı aşkın bir zaman diliminde radikalleşme süreci olan FETÖ yapısı modern kültist radikalleşmenin, günümüzdeki en son, en kanlı ve en küresel yapısını oluşturmaktadır[15].
FETÖ ile mücadele kapsamında 15 Temmuz 2016’dan bugüne 2019 yılı Kasım ayına kadar 261 bin 700 kişinin gözaltına alınmış, bunlardan 91 bin 287'si tutuklanmıştır[16]. FETÖ ile mücadelede başlatılan soruşturmalar neticesinde 15 Temmuz 2016'dan bugüne kadar TSK’dan 3 bin 559'u 2019'da olmak üzere toplam 18 bin 630 personel ihraç edilmiş, 356'sı 2019 yılında olmak üzere toplam 982 emekli personelin rütbeleri geri alınmıştır. 5 bin 846 personel hakkında ise adli ve idari süreç devam etmektedir.[17]

2019 yılında FETÖ ile mücadelede yaşanan bir diğer gelişme de FETÖ mensuplarının yurtdışında yakalanarak Türkiye’ye getirilmesidir. Bu kapsamda 30 Ağustos 2019’da FETÖ’nün Malezya sorumlusu[18], 19 Ekim 2019’da ise FETÖ’nün Meksika sorumlusu[19] MİT operasyonuyla Türkiye’ye getirilmiştir.
2019 yılında FETÖ ile mücadele kapsamında yaşanan önemli bir diğer gelişme ise örgütün finansal kaynaklarıyla mücadelesinde görülmüştür. Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ’nün Türkiye’ye yasa dışı yollardan para sokmak için “Hawala” olarak bilinen bir sistemi kullandığını deşifre etmiş, bu sistemi kullanarak ülke içerisine sokulan yüklü miktardaki paranın döviz büroları üzerinden belli bir komisyon karşılığında illerde örgüt mensuplarına ulaştırıldığını belirlemiş, şüphelilerin Hawala sistemini kullanarak 13 milyon 744 bin 197 dolar, 2 milyon 135 bin 634 Avro ve 12 milyon 628 bin 530 lira tutarında işlem yapıldığını tespit etmiştir. Haklarında gözaltı kararı verilen 79 şüpheli arasındaki 7 kişinin döviz bürolarında çalışan kişiler oldukları belirtilmiştir.[20]

2019 Yılında PKK Terör Örgütüyle Mücadelenin Analizi

PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında 2019 yılına ilişkin veriler,[21] teröristle mücadele harekâtının kış aylarında da aralıksız devam ettirilmesi, terör örgütünün barınma alanlarının İHA’lar tarafından kesintisiz şekilde gözetlenmesi/kontrol altında tutulması alan hakimiyetini sağlanması neticesinde, PKK’nın eylem ve hareket kabiliyetinin yurt içinde büyük ölçüde sınırlandırdığına işaret etmektedir.
Teröristle mücadeleye iştirak eden TSK ve kolluk kuvvetleri 2019 yılında terör örgütünün yurt içindeki barınma alanlarına yönelik operasyonlarını sürdürerek, terör örgütü elemanlarının lojistik ve barınma maksadıyla kullandıkları sığınak ve mağaraları tespit etmiş bu alanları kullanılamaz hale getirmişlerdir. MSB tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında aktarılan bilgilere göre[22] 2019 yılı içerisinde toplam 1.852 sığınak, mağara ve depo imha edilmiştir.  

Aynı basın bilgilendirme toplantısı bilgilerine göre; 2018 yılı içerisinde düzenlenen teröristle mücadele harekâtı kapsamında; toplamda çeşitli çap ve markalarda 1.015 silahın ele geçirildiği görülmektedir. (Grafik 3) Ele geçirilen silahlar cinslerine göre incelendiğinde dikkat çeken hususun, ABD tarafından PKK/PYD terör örgütüne aktarılan tanksavar füzelerindeki artış olduğu görülmektedir. Bu füzelerden 2016 yılında bir adet, 2017 yılında 11 adet, 2018 yılında 30 adet ele geçirilirken, 2019 yılında bu sayının 69’a yükseldiği görülmektedir. Yıl içerisinde ayrıca; 1.066 EYP imha edilirken, 420.000 hafif silah mühimmatı, 174 mayın, 3.329 kilo patlayıcı madde ile 45 ton amonyum nitrat ele geçirilmiştir.
 

Grafik 3 - 2018 Yılında PKK Terör Örgütünden Ele Geçirilen Silahlar
 
PKK terör örgütüne yönelik olarak 2019 yılında TSK ve kolluk kuvvetleri 31’i büyük, 119’u orta çaplı olmak üzere toplam 150 operasyon düzenlemiş, operasyonlarda 1789 terörist etkisiz hale getirilmiştir.  Etkisiz hale getirilen terör örgütü mensuplarından 255’ini terör örgütünden kaçarak güvenlik güçlerine teslim olanlar oluşturmaktadır.[23] Barış Pınarı Harekâtı süresince etkisiz hale getirilen 900, Pençe Harekâtı kapsamında etkisiz hale getirilen 174 teröristle birlikte 2019 yılında toplam 2.863 terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Yurt içindeki terörist sayısı 2017’de 2 bin 475-2 bin 780 civarında iken bu sayı yüzde 69 azalışla 2018’de 755-876 aralığına, 2019’da ise 500’ün altında kadar düşmüştür.

Örgüte katılım son 30 yılın en düşük seviyesine ulaşmış ve 2018 yılında örgüte katılan kişi sayısı 95’e kadar gerilerken, (2017 yılında PKK terör örgütüne katılım sayısı[24] 117) 2019’da bu sayı 100’e yakın bir seviyede ortaya çıkmıştır.     
Açık kaynaklardan derlenen bilgilere göre 2019’e ilişkin şehit ve yaralı durumu incelendiğinde, yıl içerisinde 71 askerimizin şehit olduğu (Grafik 4), 259 askerimizin yaralandığı, 4 güvenlik korucumuzun şehit olduğu 9 güvenlik korucumuzun yaralandığı, 3 polisimizin şehit olduğu 8 polisimizin yaralandığı, 26 vatandaşımızın şehit olduğu 50 vatandaşımızın yaralandığı sonucuna ulaşılmaktadır.  
 
Grafik 4 -  2016, 2017, 2018 ve 2019 Yıllarında Şehit Yaralı TSK Personel Durumu
 Ayrıca 2019 yılı içerisinde düzenlenen narko terör operasyonları neticesinde; 43 milyon kök keneviri ele geçirilmiştir.[25]

Halkların Birleşik Devrim Hareketi Terör Örgütü

 Irak kuzeyinden Türkiye’ye geçiş yolları kontrol altına alınan PKK terör örgütü terör eylemlerini gerçekleştirmek üzere kendisine yeni yollar, yeni alanlar aramaktadır. Terör örgütü PKK bu maksatla Türkiye’deki irili ufaklı diğer örgütlerle iş birliği yapmakta, yurt içinde özellikle şehir merkezlerinde kendisine yeni ortaklar bulmaya çalışmaktadır.

Türkiye’de kamuoyu tarafından pek de bilinmeyen Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Türkiye’de terör eylemleri gerçekleştirmek isteyen bazı komünist ve Marksist-Leninist silahlı örgütlerin ortak eylem yapma kararının ardından birleşerek 12 Mart 2016’da kurdukları bir terör oluşumu olarak dikkat çekmektedir. Kuruluş bildirgesi PKK terör örgütü elebaşlarından Duran Kalkan tarafından okunan HBDH, kendi söylemleriyle “emperyalizm, kapitalizm, şovenizm, faşizm ve ırkçılık gibi fikirlere karşı mücadele edeceğini açıklayarak, bu amaçla eylemler yapacağını” bildirerek terör sahnesindeki yerini almıştır.
HBDH, PKK çatısı altında adı altında; Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP), Maoist Komünist Partisi (MKP), Devrimci Karargâh, Devrimci Komünarlar Partisi (DKP), Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB), Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB) ve Türkiye Komünist Emek Partisi/ Leninist (TKEP-L) isimli terör örgütlerinden meydana gelmektedir.

2019 yılı içerisinde HBDH tarafından üstlenilen özellikle sabotaj türü eylemler bilinmektedir. Her ne kadar sayıca diğer terör örgütlerine göre daha küçük gruplardan oluşsa da PKK terör örgütünün himayesi altında kurulmuş olması HBDH isimli terör oluşumunu birincil derecede tehdit haline getirmeye yetmektedir.

PKK ile iş birliği içerisinde HBDH’nin bölücü örgütün teknik kapasitesinden faydalandığı, daha önceki yıllarda erişemeyecekleri silah sistemlerini bu iş birliği sayesinde elde etmeleri HBDH’nin kapasitesini artırmaktadır. Suriye’de IŞİD terör örgütüyle mücadele adı altında PKK/PYD ile de aynı saflarda yer alan HBDH altındaki terör örgütleri, bu ülkeyi adeta bir laboratuvar alanı olarak kullanarak yeni taktik ve teknikler öğrenmekte, eylem tecrübesi elde etmektedir. Ortak amaçları Türkiye’ye zarar vermek olan HBDH çatısı altındaki terör örgütleri PKK terör örgütü korumasında kapasite kazanmakta, PKK terör örgütü de artık diğer terör örgütlerine vekalet vererek alan genişletmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme 

IŞİD terör örgütüyle mücadele çerçevesinde, eldeki sayısal veriler, yıl içerisinde düzenlenen operasyonlar, operasyonlarda ele geçirilen malzemeler, operasyonlar ın düzenlendiği coğrafi alanlar göz önünde bulundurularak; Türkiye’ye IŞİD terör örgütü tehdidinin halen varlığını sürdürdüğü, Irak ve Suriye’de görünürlüğü azalan IŞİD terör örgütünün Türkiye’de eylem yapma fırsatı kolladığını, Dernek-vakıf benzeri yasal görünümlü oluşumlar üzerinden propaganda, eleman temini, finansman sağlama faaliyetlerini sürdürdüğü, Yalnızca büyükşehir kapsamındaki illerimizde değil aynı zamanda dikkatleri çekmeyeceğini düşündüğü nispeten daha küçük illerde örgütlenme çabası içerisinde olabileceği, Kırsal ve dağlık bölgelerde tıpkı PKK terör örgütü gibi barınma alanları oluşturma ve bu bölgelerde eğitim yapma gayretlerini artırmış olabileceği, PKK terör örgütünün ülke içerisinde minimize edilmesiyle eş zamanlı olarak sahneye çıkarak terör eylemlerini artırabileceği, PKK terör örgütüyle iş birliğini artırabileceği değerlendirilmektedir. IŞİD’le mücadele çerçevesinde;

IŞİD terör örgütünün şehir yapılanmasının temizlenmesine yönelik devam eden operasyonlara ağırlık verilmesinin, Yerleşim yerlerinde özellikle geçici koruma altındaki Suriyelilere yardım görünümü altında kurulan dernek ve vakıflar üzerindeki kontrolün artırılmasının, Kırsal alanda yuvalanmaya çalışan IŞİD teröristlerine yönelik tedbirlerin artırılmasının,

Örgüt propagandası yaparak radikalleşmeye neden olan IŞİD terör örgütü yayınlarının sonlandırılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

HBDH isimli terör yapılanması içerisinde yer alan değişik örgütlerin sosyal medya üzerinden yayımladığı mesajlar incelendiğinde, önümüzdeki dönemlerde bu örgütlerin; gençlere yönelik propaganda ve elaman temin sürecine hız verecekleri, PKK terör örgütünün cezaevleri ve sokak eylemlerine katılım sağlayacakları, Türkiye içerisinde örgütlenme çabalarını artıracakları öngörülmektedir.
Hem kapasite olarak hem de eylem sayısı olarak her ne kadar HBDH’nin gücü şu an için önemsenmeyecek boyutta imiş gibi görünse de PKK terör örgütü ile mücadele ederken bileşenleri ve destekçileri ile mücadele göz ardı edilmemeli, bu yapılanmaya karşı daha fazla önlem alınmalıdır. IŞİD terör örgütüyle mücadele bahanesiyle çoğunlukla Suriye’de faaliyet gösteren terör yapılanmasına karşı istihbarat gayretleri artırılmalı, lise ve üniversite gençliği içerisinde yayılmalarına ve ideolojik olarak yerleşmelerine izin verilmemeli, Türkiye’deki hücre yapılanmalarına yönelik operasyonlar artırılmalıdır.
2019 yılı içerisinde PKK terör örgütü ile mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar ve elde edilen neticeler değerlendirildiğinde, terör örgütüne ilişkin istihbarat faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerin etkinliğinin eskiye nazaran arttığını söylemek mümkün görünüyor.

Sınır ötesinde düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Kararlılık ve Pençe Harekâtlarıyla eş zamanlı icra edilen hava harekâtları ile terör örgütü mensuplarının sınırlarımızdan içeri girmesi, sınır ötesindeki barınma alanlarında hareket etmeleri önlenmiş, terör örgütü mensupları yurtiçine giremeden bulundukları yerde yani kaynaklarında imha edilerek, terör örgütüne sınır ötesinden pençe vuruşu yapılmıştır.

Sonuç olarak; 2019 yılında teröristle mücadelenin etkin bir şekilde yürütüldüğü, TSK ve kolluk kuvvetlerinin birçok terör örgütüne karşı eş zamanlı olarak büyük başarılar elde ettiği değerlendirilmektedir. Sahada güvenlik alanında kazanılan başarılar terörizmle mücadelenin diğer boyutlarına da yansıtılmalı, 2020 yılından itibaren terörün psikolojik, sosyo-kültürel, ideolojik boyutlarıyla mücadele kapsamında daha fazla çalışma yapılmalı, yurt içinde PKK terör örgütüne desteğin azaldığı değerlendirilen bu dönemden istifade ile terör örgütünün arkasında bulmak isteyeceği halk desteğinin tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik sosyo-ekonomik eylem planları hazırlanmalıdır.

TSK verileri kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde, PKK terör örgütünün EYP saldırılarının büyük oranda önüne geçildiği, binlerce EYP’nin ele geçirilerek imha edildiği, EYP ile birlikte çok sayıda LPG tüpünün de PKK sığınak ve barınaklarında bulunduğu anlaşılmaktadır. Terör örgütünün EYP yapımında kullandığı amonyum nitrat içerikli gübrelerin dağıtımına / satışına getirilen kısıtlamalar ve kontroller LPG tüpleri içinde alınmalı, LPG tüplerinin dağıtımı ve satışını kontrol altında bulunduracak bir düzenlemeye gidilmelidir.
Terörizmle mücadele çok boyutlu bir yaklaşımla ele alındığında lider kadrolara yönelik düzenlenen operasyonların bu yaklaşımın önemli bir parçası olduğu görülüyor. Lider kadro operasyonları neticesinde;

Terör örgütünün terör eylemleri planlama ve icra yetenekleri ile hareket kabiliyetinin kısıtlandığı,
Terör örgütü sözde liderlerinin yerlerini gizledikleri, iletişim vasıtalarını kullanamadıkları,
Terör örgütünün bilgi/veri akışının sekteye uğradığı,
Terör örgütünün hiyerarşik yapısının bozulabileceği,
İmha edilenin yerine yeni sorumlu bulunana kadar örgütten kopmaların yaşanabileceği,

Terör örgütü mensuplarının moral seviyesinin düşeceği düşünülmektedir.
Lider kadroya yönelik operasyonların başarının daha yukarılara taşınabilmesi için PKK terör örgütünün sözde üst düzey sorumlularına yönelik operasyonlar artırılarak devam ettirilmeli, tıpkı FETÖ mensuplarına olduğu gibi PKK terör örgütü mensuplarına yönelik lider kadro operasyonları Avrupa’ya taşınmalıdır.
2019 yılı içerisinde gerçekleştirilen bir yıllık terörizmle mücadele operasyonları değerlendirilirken, bu mücadelede önemli görevler alan TSK mensuplarının ve kolluk kuvvetlerinin yıl içerisinde ne tür zorluklar yaşadıklarını, kahramanlıklarını, fedakârlıklarını da düşünmeden geçmemek gerekiyor… Bu vesile ile terörle mücadelede şehit olan tüm asker, polis, güvenlik korucusu ve vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum…

Erol Başaran Bural., 

DİĞER MAKALELERİ;

'Gözlem noktalarımıza provokatif eylem olabilir'
Rus Askeri Doktrini Çerçevesinde İdlib
Bağdadi ve Şahin
Fırat'ın doğusunda ABD'nin 'güvensiz' bölgesi
Türkiye’ye Yönelik IŞİD Tehdidi ve Mücadele


 KAYNAKÇA;
[1] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-tarihi-zirve-sonrasi-cumhurbaskani-erdogan-ve-putinden-ortak-aciklama-41356342
[2] https://www.diplomatikstrateji.com/baris-pinari-harekati-son-durum-haritasi/
[3] https://www.cnnturk.com/turkiye/son-dakika-pence-3-harekati-basladi.
[4] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/msb-2019da-150-teror-operasyonu-yapildi/1685339
[5] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kiran-operasyonlarinda-116-terorist-etkisiz-hale getirildi/1643650
[6] https://www.trthaber.com/haber/turkiye/kiran-7-operasyonu-basladi-442626.html.
[7] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/kiran-8-basladi-41400869.
[8] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-haberi-kiran-9-cudi-dagi-ve-kiran-10-kazan-vadisi-operasyonu-basladi-41401877
[9] https://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/kiran-11-operasyonu-basladi-1260-personel-katiliyor.
[10] http://www.terorarananlar.pol.tr/Sayfalar/default.aspx
[11] https://www.cnnturk.com/turkiye/suleyman-soylu-artik-sinirlarimizdan-kus-ucurtmayacagiz
[12] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-soylu-kiran-operasyonlarinda-121-terorist-etkisiz-hale-getirildi-41378134
[13] https://www.haberler.com/icisleri-bakani-suleyman-soylu-3-yildir-600-e-12663223-haberi.
[14] https://www.icisleri.gov.tr/teror-orgutunde-cozulme-devam-ediyor-12
[15] Polis Akademisi Başkanlığı. (2018). Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ. Polis Akademisi Yayınları: 67 Rapor No: 20. 5. ISBN: 978-605-4619-95-5.
[16] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-soylu-kiran-operasyonlarinda-121-terorist-etkisiz-hale-getirildi-41378134.
[17] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[18] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/feto-nun-malezya-sorumlusu-mit-operasyonuyla-turkiye-ye-getirildi/1569017
[19] https://www.yenisafak.com/gundem/fetonun-meksika-imami-osman-karaca-mit-tarafindan-yakalanarak-turkiyeye-getirildi-3510954
[20] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1703085/turkiyeye-yasa-disi-para-transferine-baskin.html
[21] 01 Ocak-24 Aralık 2018 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığı, TSK ve MSB tarafından yapılan resmi açıklamalar ve açık kaynaklarda yer alan haberlerden derlenmiştir.
[22] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[23] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[24]http://aa.com.tr/tr/politika/icisleri-bakani-soylu-15-temmuz-2016-tarihinden-itibaren-47-bin-523-kisi-tutuklandi/1007102
[25] https://www.aa.com.tr/tr/politika/icisleri-bakani-soylu-narko-teror-kapsaminda-bu-yil-43-milyon-kok-kenevir-yakaladik/168713

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/turkiye-nin-2019-yilinda-terorizmle-mucadelesi-sinir-otesinden-pence-vurusu

***

16 Nisan 2020 Perşembe

GÜVENLİK , TERÖR VE ETNİK TERÖR

GÜVENLİK , TERÖR VE ETNİK TERÖR 



İhsan BOZKURT 
Yrd.Doç.Dr.Ali Galip ALÇITEPE 

MANİSA 2013 

Güvenlik Kavramı 

TERÖR, PKK VE DIŞ DESTEK., 

ÖZET 

   Özellikle 2. Dünya savaşından sonra dünya dengelerindeki değişim ve uluslar arası ilişkilerde farklılaşmalar sıcak savaşların yerini soğuk savaşlara bırakmasına neden oldu. Soğuk savaşın gereği olarak ortaya çıkan psikolojik savaş ve bu savaşın vazgeçilmez unsuru, düşük yoğunluktaki çatışmalar, 
Amerika’ ya yapılan saldırı ile “Küresel Terör” şeklini aldı. Bu gün Terörizm tüm devletler, etnik yapılar ve toplumun tamamını tehtid eden çok önemli bir sorundur. Türkiye’ de Terörün sebebi içinde bulunduğu koşullardan kaynaklanmaktadır ve dışarıdan desteklenmektedir. Bu çalışma Kürdistan işçi partisi (PKK) Terör örgütünün düşüncelerini, örgütsel yapısını ve siyasal şiddet stratejisini inceleyecektir. Kürt milliyetçiliğinin üzerine oturduğu, sosyal, ekonomik ve siyasi faktörler bağlamında son dönemde bu fikir sahipleri PKK Terör örgütünün ve uluslar arası güçlerle ilişkilerini de göz önüne alarak Tarihsel süreci anlatılmaktadır. 

   Yüksek Lisans tezi olarak sunduğum “TERÖR, PKK VE DIŞ DESTEK” adlı çalışmanın, tarafımdan bilimsel ahlak ve geleneklere aykırı düşecek bir yardıma başvurmaksızın yazıldığını ve yararlandığım eserlerin bibliyografyada gösterilen eserlerden oluştuğunu, bunlara atıf yapılarak yararlanmış olduğumu belirtir ve bunu onurumla doğrularım. 

Tarih 
11/04/2013 

İhsan BOZKURT 


ÖNSÖZ., 

     Bağımsız bir devletin varlığı ve bekası öncelikle sağlam temellere dayanmasına ve güvenlik politikalarının uygun bir biçimde hazırlanmasına bağlıdır. 
Aynı zamanda iç ve dış güvenliğin toplumsal huzurun tam tesisi ile ilgilidir. Günümüzde özellikle jeopolitik ve jeo stratejik öneme haiz devletler diğer 
devletlere göre bu konuda daha dezavantajlı durumdadır. Türkiye iç ve dış dinamikleri ile jeopolitik değeri ile ve imparatorluk bakiyesi olması sebebi ile hedef ülke konumundadır. Bunun tarihi, kültürel, ekonomik ve politik nedenleri vardır. Bu çalışmada yüzyıllar boyunca birlikte yaşamış insanların, hangi 
amaçlarla ve nedenlerle bir terör sarmalı içine konduğunu irdeleyeceğiz. Bölücü terörün son dönemde merkezini oluşturan PKK Terör örgütü araştırmamızda önemli bir yer almıştır. Araştırmada özellikle PKK Terör örgütünün hangi dış destekleri aldığı ve dış destekli terör faaliyetlerinin neler olduğunu ortaya 
koyacağız. 

Dış Destekli bölücü terör ülkemizin sosyal, kültürel, ekonomik, askeri ve siyasi yapısını bozmayı hedefleyen faaliyetler bütünü olmuştur. Ülkemizi bölmek isteyen bu devletlerin amacı Türkiye’nin Jeopolitik değerinden kaynaklanan bölgesel avantajını kullanmasını önlemek, Türkiye’nin büyük ve güçlü 
devlet olmasını önlemek, gelişimini yavaşlatmak, hatta durdurmaktır. 

Araştırmada öncelikle güvenlik ve terör kavramlarını kapsamlı olarak incelemeye çalışacağız. Bununla birlikte jeopolitik kavramı ve Türkiye’nin Jeopolitik değeri ile ilgili bilgiler vereceğiz. İkinci bölümde Kürtçülük faaliyetlerinin tarihsel 
analizini yaparak, 1960 lı yıllarda Türk solu içerisinde filizlenen Kürtçü yapılardan başlayarak PKK Terör örgütünün kuruluşu, Kongre ve konferansları, kronolojik olarak PKK tarihi ele alınacaktır. PKK’nın tarihte meydana gelen diğer Kürt isyanlarının devamı olduğu ortaya konmaya çalışılacak, PKK’ ya destek veren ülkeler teker teker incelenecek ve teröre verdikleri destekler somut olarak ortaya konacaktır. Bir sosyal ve siyasi hareketi anlamaya çalışmak, toplumsal yapı, toplumsal değişme, kültür, ideoloji, politika gibi sosyal bilimlerin temelini oluşturan bu kavramlarla yakından ilgilidir. Biz bu çalışmada Terör hareketlerini anlamaya ve çözüme nasıl ulaşılacağı ayağında da terörün beslendiği parametreleri ortadan kaldırmaya matuf bir çalışma yapmaya çalıştık. Araştırma sırasında özellikle konunun hazırlanmasında yapıcı eleştiriler ve yol gösterici tutumlardan dolayı Tez danışmanım Yrd.Doç.Dr. Ali Galip ALÇITEPE’ 
ye teşekkürlerimi sunmayı bir borç bilirim. 

GİRİŞ 

 Fransız İhtilal’ i neticesinde Avrupa’da ulus devlet ve milliyetçilik kavramları ortaya çıkmıştır. 
Ulus devlet ve milliyetçilik özellikle içerisinde değişik etnik grupları barındıran imparatorluklar açısından sancılı bir dönemin başlamasına neden olmuştur. Osmanlı Devletinin sınırları içerisindeki yabancı milletler bağımsızlıklarını birer birer alarak imparatorluktan kopmuşlardır. 1829 yılında Yunanistan, 
1878’de Sırbistan, Romanya, Karadağ, 1908’ de Bulgaristan ve 1912’ de Arnavutluk bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Bu ülkelerin bağımsızlıklarını kazanmalarında başta Rusya olmak üzere, İngiltere ve Fransa gibi büyük devletlerin etkileri olmuştur. Avrupa’da bunlar olurken sanayi devrimi neticesinde ham madde ihtiyacı olan İngiltere orta doğuya yönelmiş, Araplar üzerinde yaptıkları istihbarat operasyonlarıyla Orta doğuda da bir milli bağımsızlık harekâtı başlatmışlardır. Osmanlı’nın parçalanma süreci 1. Dünya Harbinin sonuna kadar devam ettirilmiş, İstanbul’un işgali ile noktalanmıştır. 

 19.yüzyılın başlarından itibaren Rusya ve Avrupalı devletler. Kürdistan ve Ermenistan tezlerini de ortaya atmışlardır. Özellikle Kürtlerin Türklerden farklı oldukları konusunda çalışmalar yaparak bir Kürt bilinci oluşturmaya çalışmışlar dır. Öncelikle 1800 yılların başından itibaren Osmanlı Topraklarında yaşayan Kürtler merkezi otoriteye karşı isyanlara teşvik edilmiş, Devlete vergi vermeme, orduda asker görevlendirmeme gibi sebeplerle bu isyanlar kışkırtılmıştır. 

Bu isyanlarda her türlü desteği ayrılıkçı Kürt aşiretlere veren bu devletler gerek misyonerlik faaliyetleri gerekse istihbarat operasyonlarıyla Kürt cemiyetler kurdurmuş ve propaganda amaçlı yayın organları bastırtarak bağımsız Kürdistan fikrini Anadolu topraklarına yaymışlardır. 1.Dünya savaşı sonrası ortaya atılan Wilson Prensipleri, manda fikri ve Sevr sürecinde sözde Kürdistan hep bu devletlerin gündeminde olmuştur. Cumhuriyet kurulmasından sonra da bu devletler “Kürdistan meselesini” Musul ve Hatay meselelerinde kendi lehlerine bir koz olarak kullanmışlar, Şeyh Sait ve Koçgiri gibi isyanlar çıkararak Masada ellerini güçlendirmişlerdir. 1960 ve 1970 yıllara gelindiğinde SSCB nin ideolojik etkisiyle Kürtçülük faaliyetleri Türk solu içerisinde kendine faaliyet alanı bulmuş ve SSCB’ den destek görmüştür. Bu süreçte Kuzey Irak’taki Barzani ailesinin etkisiyle bazı örgütler kurulduğu ve teşkilatlan dığı gibi, PKK gibi Marksist ideolojinin etkisi ile Terör Örgütleri kurulmuştur. Otuz yılı aşkın bir süredir Türkiye’de Terörist faaliyette bulunan PKK Terör örgütü sözde bağımsız Kürdistan hayaliyle başladığı yolu bugün Demokratik özerklik talebiyle devam ettirmektedir. 

Güvenlik, insanların toplu olarak yaşamaya başlamaları ve devletler kurmalarıyla bir ihtiyaç olarak ortaya çıkmış, kavram olarak bilimsel çalışmalara ancak İkinci Dünya Savaşından sonra konu olmuştur. Güvenlik kavramı, başlangıçta yalnız askeri ihtiyaçlar ve düzenlemeler için kullanılırken, günümüzde bir sosyal bilim kavramı olarak kullanılmaya başlanmıştır. İnsanların ve toplumların en temel 
güdüsü ve en ilkel ihtiyacı olan güvenlik karşılanamadığı takdirde, toplumların özgürlük ve refah arayışlarını gerçekleştirmeleri mümkün olamamaktadır. Bu nedenlerden dolayı devletlerin güvenliği sağlamaları varoluşsal bir önem arzetmektedir. 

Devletler, varlıklarının doğal bir gereği olarak içeride ve dışarıda dost ve düşman unsurlara sahiptirler. Bu düşman unsurlar dışta bir devlet olarak karşımıza çıkarken içeride ise mevcut rejim ve yönetimden hoşnut olmayan veya dış unsurların etkisinde kalan kişi ve gruplar olarak belirmektedir. Bu gruplar devletlerin sahip olduğu potansiyel güçleri, yer altı ve yerüstü zenginlikleri, jeopolitik ve jeostratejik konumundan istifade ederek tamamen hukuk dışı zora dayalı yollarla sonuca ulaşmak isteyeceklerdir. 

Devletlerin varlığının bir gereği olarak ortaya çıkan içteki ve dıştaki bu düşman lar karşısında devlet, kendi koruma mekanizmasını geliştirmek zorunda kalmaktadır. İç ve dış düşman unsurların faaliyetlerinin vatandaşları olumsuz yönde etkilememesi için devlet gerekli bütün düzenlemeleri yapmak ve tedbirleri almak zorundadır. Devletin en önemli görevlerinden biri vatandaşlarının can ve mal güvenliğini korumaktır.Güvenliğin zaafa uğradığı toplumlarda bu durum siyasi yapıyı olduğu kadar sosyal ve ekonomik yapıyı da derinden etkilemektedir. Dolayısıyla devlet kendi vatandaşlarının can ve mal güvenliğini sağlamak, içten ve dıştan gelebilecek her türlü tehditlere karşı korumak zorunda olduğundan bunun için gerekli düzenlemeleri yapmakla, her türlü tedbiri almakla yükümlü kılınmaktadır. 

Milli Güvenlik (Topyekûn Güvenlik ) : İçten ve Dıştan gelebilecek her türlü tehditlere, saldırılara, güvenliği tehlikeye düşürücü her türlü faaliyetlere, teşebbüslere, doğal afet ve benzeri toplumu olumsuz yönde etkileyen olaylara karşı gerekli tedbirleri alabilmek, devlet otoritesini muhafaza ve devam 
ettirmek ve tehlike ve tehdidin giderilmesi için devletin bütün unsurlarıyla bir bütün halinde seferber edilmesi olarak anlaşılmaktadır. 

Milli Güvenlik Kavramı ülkelerin her birinde değişik zamanlarda, değişik kapsam ve organizasyonlarla gündeme gelmişse de Milli Güvenlik kavramının evrensel boyut kazanması, barışta ve savaşta topyekun bir savunma anlayışını getirmesi 1.Dünya harbiyle başlamış, 2.Dünya Harbi ve sonrasında tamamlanmıştır. Kavramdaki bu gelişim beraberinde politik, sosyal, ekonomik ve askeri 
güçler arasında yeni dengeler oluşturmuş ve bu husus devlet yönetiminde vazgeçilmez bir yere sahip olmuştur.

Küreselleşmenin yarattığı dinamik ortamın da etkisiyle ulusal ve uluslararası güvenliğe yönelik tehditler farklılaşmış ve bu durum klasik güvenlik kavramını değiştirmiştir. Nitekim BM Genel Sekreteri tarafından "Tehditler, Riskler ve Değişim" konusunda görevlendirilen 'Akil Adamlar Grubu', 2 Aralık 2004 tarihli "Daha Güvenli Bir Dünya: Ortak Sorumluluğumuz" başlıklı raporlarında, "Dünyanın BM'nin kurulduğu dönemde öngörülemeyen tehdit ve risklerle karşı karşıya olduğunu, tehdit / risklerin artık hiçbir sınır tanımadığını, birbirleri ile bağlantılı olduğunu ve ulusal düzeyde olduğu gibi küresel ve bölgesel düzeylerde ele alınmayı gerektirdiğini vurgulamıştır. Söz konusu rapora göre, büyük çaplı  ölümlere veya yaşam şansının azalmasına yol açan ve uluslararası sistemin temel birimi olan devleti zayıflatan herhangi bir olay veya süreç uluslararası güvenliğe tehdittir. 

Bu çerçevede, dünyanın ilgilenmesi gereken altı tehdit / risk grubu bulunmakta dır. Bunlar, terörizm, ülkeler arası çatışma, iç savaş, soykırım ve diğer büyük çaplı şiddet olayları dâhil iç çatışma, nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar, sınır aşan organize suçlar, açlık, bulaşıcı hastalık ve çevre sorunları dâhil ekonomik ve sosyal tehdit / risklerdir.

Güvenlik kavramı, önüne ve arkasına aldığı eklerle elliden fazla yerde ve biçimde kullanılmaktadır. Güvenlik, bu kadar geniş bir alanda kullanılan bir kavram olmasına karşın net olarak tanımı yapılamamıştır. Türkçe sözlükte, güvenlik ile emniyet kelimeleri anlam bakımından aynı ve birbirinin yerine kullanılmaktadır. Dietrich Fischer, güvenliği, “sadece savaştan korunmak ya da savaşı engellemek demek değildir. Aynı zamanda hayatta kalabilmemizi ve refahı etkileyen muhtemel tehlikelerden korunmayı da içerir. Savaştan korunmanın tek yolu askeri tehditlere karşı koymaktan geçmez. Muhtemel savaş nedenlerine dikkat etmek ve muhtemel çatışmaları öngörebilmek ve bunları bir 
savaşa yol açmadan önce çözebilmek, güvenliği sağlamak için doğru yaklaşımlardır” 3 şeklinde ifade etmektedir. 24 Ağustos–11 Eylül 1987 tarihleri arasında düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından düzenlenen Silahsızlanma ve Kalkınma Arasındaki İlişki Üzerine Uluslararası Konferansta 
benimsenen ve sonuç belgesinde yer verilen tanımda, "Ulusal güvenlik, askeri boyutuna ek olarak siyasal, ekonomik, sosyal, ekolojik ve insan haklarına ilişkin yönleri de bulunan bir kavram olarak nitelendirilmiştir

Güvenlik kavramının en yalın tanımı “varlığı sürdürme” olarak yapılmakta, varlığın sürdürülmesini engelleyecek her türlü unsur ise tehdittir. Güvenlik çalışmalarında varlığını sürdürmesi gereken tek aktör “devlet” kabul edilmiş, onun varlığına yönelen tehditler askeri yöntemlerle bertaraf edilebileceğine inanılmıştır. Bir başka ifadeyle, devletin toprak bütünlüğünün ve varlığının 
sürdürülmesinin öncelik arz ettiği uluslararası sistemde, onun varlığına ve bütünlüğüne yönelik tüm tehditlerin askeri güç ve kapasiteyle üstesinden gelineceği düşünülmüştür. Bu yüzdendir ki, güvenlik çalışmalarına Soğuk Savaş sonrası döneme kadar devleti özne kabul eden, askeri boyutlu çalışmalar 
damgasını vurmuştur.

Güvenlik kavramının bugünkü algılanma biçimini aktardıktan sonra tarihsel gelişimini de aktarmak gerekmektedir. Acaba güvenlik neden bu kadar gereklidir? “Güvenlik” kavramını, hukuk ve siyaset felsefesinin merkezine oturtan Hobbes.a göre; bir devlet yapılanmasının en önemli meşruluk 
kaynağı, devletin, insanların acil gereksinimlerini karşılayabilmesidir. Hobbes düşüncesinde ivedi olan ve öncelikle giderilmesi gereken ihtiyaç ise, “sivil barış”tır. Bu durumda, sivil barışı kurup devam etmesini sağladığı ve böylelikle insanların “güvenlik” ihtiyaçlarını temin ettiği oranda bir devletin meşru olduğu 
kabul edilir. Bir başka anlatımla, yüksek bir meşruluk düzeyine sahip olabilmek için bir devletin yapması gereken temel şey, insanlara emniyetli bir ortam sunmaktır. Zira insanlar, kendilerini korkudan bağımsız kılan bir devletin yapıp etmelerini daha rahat kabullenirler. Buna mukabil, insanların korkularına bir son 
veremeyen ve onların her daim endişe içinde yaşamalarına neden olan bir devletin düşük profilli bir meşruiyeti bulunur ki, bu neviden bir devletin ise, insanları kendi faaliyetlerine ikna etmesi son derece zorlaşır. Bu meyanda, bir devletin kendi iktidarını ve güvenliğini garanti altına almasının, yönetimi 
altında tuttuğu insanlara ne nispette güvenlik sağladığıyla direkt bağlantılı olduğunu söylemek mümkündür. 

İnsanların siyasal bir toplum haline gelmeden önce, her düzeyine çatışma ve şiddetin egemen olduğu bir doğal yaşam sürdürdüklerini belirten Hobbes.a göre, her bir insanın kendi bilek zorundan ve yaratıcılığından başka bir dayanağının bulunmadığı doğal yaşam, özü itibariyle bir “Savaş dönemidir.” Sürekli bir savaşın hüküm sürdüğü bu ortamda “çalışmaya yer yoktur; çünkü çalışmanın karşılığı belirsizdir. Dolayısıyla toprağın işlenmesine de yer yoktur; ne denizcilik, ne deniz yoluyla ithal edilecek malların kullanılması; ne rahat yapılar; ne fazla güç gerektiren şeyleri kaldırmak ve taşımak için gereken şeyler; ne yeryüzü hakkında bilgi, ne zaman hesabı; ne sanat; ne yazı; ne de toplum vardır. Hepsinden kötüsü, hep şiddetli ölüm korkusu ve tehlikesi vardır ve insan hayatı yanız, yoksul, kötü vahşi ve kısa sürer.”

“Herkesin herkese karşı savaş verdiği” bu tabiat halinde, insanlar -birbirlerine karşı herhangi bir güven hissiyatına sahip olmadıklarından- kendilerini korumak için güç kullanmaktan, sahtekârlığa başvurmaktan imtina etmezler ve kendileri haricindeki herkesi tahakküm altına almaya çabalarlar. İnsanlığın bu doğal durumunda, adil-gayri adil veya doğru-yanlış gibi ayrımlar yapmanın imkânı 
olmadığı gibi, özel mülkiyete sahip olmayı mümkün kılacak bir ortam da söz konusu değildir: “Bu herkesin herkese karşı savaşının bir sonucu da, böyle bir savaşta hiçbir şeyin adalete aykırı olamayacağıdır. Orada, doğru ve yanlış, adalet ve adaletsizlik kavramlarına yer yoktur. Genel bir gücün olmadığı yerde yasa yoktur; yasa olmayan yerde de adaletsizlik yoktur… Herkesin herkese karşı savaşının bir başka sonucu; mülkiyetin, egemenliğin, benim ve senin ayrımının bulunmaması; sadece herkesin eline geçirebildiği şeye, onu elinde tutabildiği sürece sahip olmasıdır.”7 

Sonuç olarak, hiç kimsenin ne can ne de mal emniyetinin bulunduğu bu kargaşa manzarasının ilânihaye devam etmesi düşünülemez. Nitekim Hobbes, akıl sahibi insanların bencil tutkularının harap edici etkilerinden kurtulmak için aralarında bir sözleşme yaptıklarını ve tüm yetkilerini bir egemene (devlete) devrederek artık çekilmez bir hal alan doğal yaşamdan kurtulduklarını söyler. İnsanlar -saldırıya uğradıklarında bunu cezalandırma hakkı dışında- tüm doğal haklarını karşılıklı olarak devrettikleri dışsal otorite, artık “egemen taraf” vasfını kazanır; bu egemen bir Leviathan.dır.

Eşsizliği ve sınırsız muktedirliği nedeniyle Hobbes tarafından Leviathan olarak adlandırılan devlet; mutlak, ebedi ve bölünmez yetkilerle donatılmıştır. Devlet artık Tanrı katındadır. O; yargılama, anlaşmazlıkları çözme, barışa veya savaşa karar verme, ödüllendirme veya cezalandırma, şeref veya paye ihsan etme, insanlara nelerin öğretileceğini ve onlara nasıl davranılması gerektiğini belirleme gibi hakların tek sahibidir. Buna karşın uyrukların; yönetim şeklinin değişmesini talep etmeleri, egemene karşı durmaları, hiçbir surette egemeni eleştirmeleri veya cezalandırmaları mümkün değildir: Egemenin devasa gücü karşısında 
buyruklara bir tek egemene boyun eğmek kalır.

Halkın bu yeryüzü tanrısı formundaki devlete itaat etmesinin nedeni; devletin, sivil barışı ve insanların güvenliğini sağlamasıdır. Hobbes, sınırlı bir yönetimin düzeni koruyamayacağına inandığından, düzeni korumak ve güvenliği gerçekleştirmek için mutlak bir egemenliği kabul etmekten başka akılcı bir seçeneğin olmadığı kanaatindedir. Ona göre, mutlak bir yönetimin, insanı doğal 
özgürlüklerinden alıkoyduğu doğrudur. Ama unutulmaması gereken; bu nitelikteki bir yönetimin, insanlara hemcinslerinin baskısından uzak sınırlı-sivil bir özgürlük alanı bahşettiğidir. İnsan yaşamının huzura varabilmesi için, yönetimin çekişmelere son vermede mutlak bir tekelinin bulunması icap eder. 

Bu tekelin bazı kötü sonuçlara yol açtığı doğrudur ama devletin mutlak egemenlikten mahrum edilmesi daha kötü sonuçlara, hatta kötülerin en kötüsü olan savaş durumuna dönmeye sebep olur. “Hobbes, bedeli ne olursa olsun sürekli barış ve huzur arayışında olmamız gerektiğini öğretir. Burada mutlak yönetimin sıkıntıları., ödemek zorunda olduğumuz bir bedelin parçasıdır.”10 

Özgürlük-güvenlik ilişkisinde asıl üzerinde durulması gereken nokta, güvenliği sağlamak için özgürlükleri kısıtlamanın (hatta bazı aşırı örneklerde olduğu gibi özgürlüklerden vazgeçmenin) doğru bir tercih olup olmadığıdır. İki nedenden ötürü, bunun doğru bir tercih olmadığı söylenebilir: 

İlk olarak; herhangi bir sorunlu alanda özgürlükleri azaltmak ve yasakları derinleştirmek, başlangıçta kısa süreli rahatlamalar meydana getirebilir. Fakat zaman içinde yasaklanan görüşe, inanca, nesneye olan merak sürekli artış göstererek giderek daha da güçlenir ve sonunda yasaklar üzerine inşa 
edilen sistemi zorlar hale gelir. Dolayısıyla özgürlükleri sınırlama veya inkâr etme yoluyla sağlanan düzen çok kısa bir süre için güvenliği temin etse bile kamusal güvenliği sürekli kılamaz. 

İkinci olarak, “güvenlik” kavramının fetiş bir kavram haline getirilmesinin, devlet aygıtının bireysel yaşamlara daha fazla müdahale etmesine ve daha baskıcı olmasına sebep olduğunu belirtmek gerekir. Abartılmış bir güvenlik vurgusu, devletleri kamusal güvenliği sağlamak adına özgürlükleri daraltmaya ve özgürlüklerin kullanılmasını imkânsız kılan yeni suç kategorileri oluşturmaya götürür. 

Bunun nihai sonucu, devletin birey ve toplumdan soyutlanarak doğa-üstü bir varlık olarak algılanmasıdır. 
Kuşkusuz bu anlayış içerisinde devlet, bireyin hizmetinde bir araç olmaktan çıkar ve başlı başına bir amaç haline getirilir ki; insan yaşamı için en büyük tehdit budur. Çünkü 20. yüzyılın tarihsel deneyimi, insan hayatına ve mutluluğuna yönelik en büyük tehditlerin özgürlüklerden değil; güvenlik adına özgürlüğü 
boğan ve kendini “yüce bir amaç” olarak gören Nazi Almanyası, Stalin Rusyası ve Mao Çini gibi zalimce güçlü merkezi devletlerden geldiğini çok açık ortaya koymuştur. 

DİPNOTLAR;

1 MGK Genel Sekreterliği,‘Devlet’in Kavram ve Kapsamı’, Yayınları No:1,Ankara,1990,s.40-41 
2 Mgk.gov.tr 
3 İzci, Rana, ‘Uluslararası Güvenlik ve Çevre’, Uluslararası Politikada Yeni Alanlar Yeni Bakışlar, 
   Derleyen: Faruk Sönmezoğlu, Der Yayınları, İstanbul 1998, s.404 
4 Ülman, Burak, ‘Türkiye’nin Yeni Güvenlik Algılaması ve Bölücülük’, En Uzun On Yıl, Türkiye’nin 
   Ulusal Güvenlik ve Dış Politika Gündeminde Doksanlı Yıllar, Derleyenler: Gencer Özcan, Şule 
   Kut,Büke Yayınları, İstanbul, 2000, s.100 
5 Aka, H.Burç , ‘Küresel Güvenlik Bağlamında Sağlık’, Stratejik Araştırmalar Dergisi, Sayı 11,2007, s.126 
6 Hobbes, Thomas , Leviathan, Çeviri: Semih Lim, Yapı Kredi Yayınları, 1995, İstanbul, s. 94 
7 Hobbes, s. 95–96 
8 Hobbes, s. 225 
9 Hobbes, s. 131–138 ‘Devletin amacı bireysel güvenliktir. Doğal olarak özgürlüğü ve başkalarına 
   egemen olmayı seven insanların devletler halinde yaşarken kendilerini tabi kıldıkları kısıtlamanın nihai 
   nedeni, amacı veya hedefi, kendilerini korumak ve böylece daha mutlu bir hayat sürmek; insanları korku 
   içinde tutacak ve onları, ceza tehdidiyle, ahitlerini ifa etmeye ve doğal yasalarına uymaya zorlayacak 
   belirgin bir güç olmadığında, insanların doğal duygularının zorunlu sonucu olan o berbat savaş 
   durumundan kurtulmaktır.’ Hobbes, s. 127. ‘İster bir monark olsun ister bir meclis, egemenin görevi, 
   kendisine egemenlik gücünün veriliş amacında, yani halkın güvenliğinin sağlanmasında yatar…’ Hobbes, 
   s. 234 
10 Amhart, Larry, ‘Siyasi Düşünce Tarihi’, Adres Yay., Çeviri:Ahmet Kemal Bayram,2005,Ankara, s.213 


***

3 Ekim 2019 Perşembe

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ, TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE BÖLÜM 10

DÜNYA TERÖR ÖRGÜTLERİ VE EKONOMİK MALİYETİ,  TERÖRİZM ve TERÖRİZM İLE MÜCADELE  BÖLÜM 10


6.3. Uluslararası Terörizm İle Mücadele 

11 Eylül saldırıları, terörizmin şiddet ve etkisinin en fazla görüldüğü andır. Tarihte böyle bir terörist saldırının bu kadar heyecan verici, korkutucu ve hatta 
dehşet verici bir etkisi olmamıştır. Buna karşılık olarak güvenlik politikaları, politik ajandalarda ve toplumların belleklerinde en fazla bu dönemde yer edinmiştir. 
Terörizm tehdidine karşı güvenliğin sağlanması, güvenlik politikalarının ele alınması, bu çerçevede kamu politikalarının oluşturulması ve kurumsal hale 
dönüştürülmesi ve hatta dış politikaların şekillendirilmesi yine bu süreçte göze çarpan hususlardır 257. Terörün bu yeni karakteri, devletleri terörle mücadelede işbirliği yapma yoluna itmiştir. Çünkü terör tek bir devletin hatta tek bir kıta nın içerisine sığmayacak kadar geniş bir etki alanına sahip olmuştur. Teröristler küreselleşmenin sunduğu teknolojilerden en iyi şekilde yararlanarak örgütlenme, propaganda, eğitim, finans kaynaklarını yeniden karakterize etmiştir. Bu da terör örgütlerinin etki ve icra alanının tüm dünyaya yayıldığını göstermektedir. 

Bu sebeple küresel terörizmle ulusal kaynakları kullanarak mücadele etme seçeneği gözden düşmüş ve ülkelerin bir araya gelerek mücadele etme zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Bu tip bir işbirliğini işler duruma getirebilmek için taraf ülkelerin; terör fenomenin tanımı, tehdit kapasitesinin üzerinde ulaşılabilecek maksimum fikir birliği ve aynı zamanda, sıfır tolerans anlayışını da içerisine alan terörizme karşı kullanılacak taktiklere karşı konsensüse varmış olmaları gerekmektedir 258. Terörle mücadelenin neyi amaçlaması gerektiği ve hangi stratejiler uygulanması gerektiği uluslararası hukuk kuralları ile belirlenerek, devletlerin ortaklaşa girişmek zorunda olduğu bu mücadelenin objektif sınırları belirlenmelidir. 

Dünyayı siyasal içerikli şiddetten arındırmak mümkün değilse bile, bu eğilimin marjinalize edilmesi mümkündür. İşbirliği çabaları ve terörle mücadele 
stratejilerinin bu yönde gelişmesi daha anlamlı olacaktır. Terörizmle mücadele hedefinin iyi saptanması ve fazla ütopik iddiaların yerine gerçek dünya ile daha 
uyumlu tavırlar benimsenmesi gerekmektedir. Terörle mücadelenin hedefi onu yok etmeye çalışmak ve radikal bir savaştan ziyade; onunla birlikte yaşamayı öğrenerek, onun etkinliğini kısıtlamak ve gereksiz hale getirmektir. Çünkü terörizmin başarısı yarattığı tepki ile ölçülmektedir 259. 

Terörle askeri güçlere dayanarak mücadele etme şeklinde kendini gösteren ve giderek diğer ülkeler tarafından da benimsenen mevcut İsrail ve ABD politikası, 
en fazla ve sadece sınırlı ve geçici bir başarı kazanabilir. İnandığı ideal uğruna kendini öldürmeyi göze almış bir eylemciyi, onu bu tip operasyonlarla öldürmekle tehdit ederek başarılı bir sonuca ulaşmayı imkansız kılmaktadır. İngilizlerin Kuzey İrlanda’ daki deneyimi, “zeki, kapsamlı bir siyasal müdahalenin, katı polis ve askeri yöntemlerin kendi başlarına durduramadığı teröre nasıl etkili bir şekilde son verdiğinin” en iyi çağdaş örneklerinden biridir 260. 

Uluslararası terörle mücadelenin asıl meşruiyet kaynağı devletlerce varılan konsensüs ve uluslararası hukuk kuralları olmalıdır. Uluslararası terörle mücadelede gücü temel alan yöntemler sadece gerekli olduğu hallerde gerekli olduğu kadar kullanılmalıdır. Terörle mücadelenin asıl hedefi, terörizm eylemlerinde bulunan insanları etkisiz hale getirmek değil, onların bu yolu kullanmaya iten sebepleri ortadan kaldırmak olmalıdır. Bu sebeple devletler öncelikle samimi bir şekilde dünya üzerinde bulunan eşitsizlikleri ve ayrımcılığı önlemeye çalışmalıdır. Unutulmamalıdır ki uygarlığın asıl ve en güçlü silahı hukuktur 261. Demokratik temel ilkeler her zaman terörizmle mücadelede medeniyetin en büyük silahı olacaktır. Uzun vadede istikrar ve barışın en sağlam temeli; insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğünü teşvik etmek ve bu değerlere etkin kılmakla atılabilecektir. 

Bu noktada uluslararası kuruluşların terörle mücadelede etkin bir şekilde varlığını göstermesi gerekmektedir. Norm tanzim eden başlıca kurum ve uluslararası hareketin yasal kaynağı olan BM’nin, kendi hizmetindeki önemli politik ve ekonomik araçlarla AB’nin, birçok üyesi ve ilgili alanlardaki uzmanlığı ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) uluslararası toplumun dikkatini terörizme çekmede önemli bir rolü vardır 262. Özellikle BM yayınladığı kararlar ve uluslararası eylemlerin meşruiyet kaynağı olması özelliği ile uluslararası terörizm ile mücadeleye çok önemli katkılar sağlayabilme kapasitesine sahiptir. 


DİPNOTLAR;


1 İhsan Bal, “ Terör Nedir? Neden Terörist Olunur?“, Terörizm: Terör, Terörizm ve Küresel Terörle Mücadelede Ulusal ve Bölgesel Deneyimler, 
   Derleyen: İhsan Bal, Ankara 2006, s.7 
2 Emre Öktem, Terörizm: İnsancıl Hukuk ve İnsan Hakları, İstanbul 2007, s. 452 
3 Doğuhan Sökücü, “Küreselleşen Terörizmin Uluslararası Siyasete Etkileri”,(İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler 
Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi ), İstanbul 2009, s. 8 
4 Emre Kongar, Küresel Terör ve Türkiye: Küreselleşme, Huntington, 11 Eylül, 11. Basım, İstanbul 2009, s. 73 
5 Emre Öktem, a.g.e., s. 12 
6 Emre Öktem, a.g.e., s. 13 
7 İhsan Bal, a.g.m ., s. 8 
8 Hasan Emre Şenocak, Avrupa Terör Örgütleri ve Ülke Uygulamaları, Ankara 2006, s. 11 
9 Sertaç Başaren, “Kavramsal Olarak Terörizm; Tarihi, ve Hukuki Boyutlarıyla” Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu, Terörle Mücadele 
   Mükemmeliyet Merkezi, Ankara 2006, s.9 
10 Emre Öktem, a.g.e. , s. 56 
11 Ertan Beşe, Terörizm, Avrupa Birliği ve İnsan Hakları, Ankara 2002, s. 24 
12 İhsan Bal, a.g.m., s. 8 
13 Enver Bozkurt – Selim Kanat, Uluslararası Toplumun Paradoksu: Terörizm, İnsan Hakları, Güvenlik ve 11 Eylül Sonrası Meydana Gelen Değişikler, 
    Ankara 2007, s. 9 
14 Ertan Beşe, a.g.e., s.24 
15 Enver Bozkurt – Selim Kanat, a.g.e. , Ankara 2007, s. 32 
16 Fatma Taşdemir, Uluslararası Terörizme Karşı Devletlerin Kuvvete Başvurma Yetkisi, Ankara 2006, s. 35 
17 Emre Öktem, a.g.e., s. 258 
18 Enver Bozkurt – Selim Kanat, a.g.e.,s. 35 
19 Emre Öktem, a.g.e., s. 256 
20 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.35 
21 Enver Bozkurt – Selim Kanat, a.g.e.,s. 37 
22 Emre Öktem, a.g.e., s. 19 
23 Mehmet Ali Bal, Savaş Stratejilerinde Terör, 2. Basım, İstanbul 2008, s. 80 
24 Enver Bozkurt – Selim Kanat, a.g.e.,s. 37-38 
25 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.48 
26 Hasan Emre Şenocak, a.g.e., s. 11 
27 Nevzat Tarhan, Psikolojik Savaş: Gri Propaganda, 15. Basım, İstanbul 2011, s. 323 
28 Taner Tavas, “ Terörizm: Psikolojisi ve Hedefleri “, Terörizm İncelemeleri, Derleyen: Ümit Özdağ, Osman Metin Öztürk, Asam Yayınları, Ankara 2000, s. 25 
29 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.46 
30 Hasan Emre Şenocak, a.g.e. , s. 10 
31 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.44 
32 Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı, Terör, Terörizm 
    http://www.egm.gov.tr/temuh/terorizm6.htm (10.05.2011) 
33 Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi Başkanlığı, Terör, Terörizm 
    http://www.egm.gov.tr/temuh/terorizm6.htm (10.05.2011) 
34 Hakan İpek, Avrupa Birliği’nin Terörizmle Mücadelesi,(Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek 
    Lisans Tezi), Ankara 2006, s. 48-49 
35 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.44 
36 İhsan Bal – Süleyman Özeren, Uzakdoğu’dan Yeni Kıtaya Terörle Mücadele, Ankara 2009, s. 1 
37 Zeynep Özlem Üskül, “Küreselleşme Süreci ve Birey Kavramı”, Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi Arşivi 14. Kitap, İstanbul Barosu, İstanbul 2005, s.40 
38 Emre Kongar, a.g.e. , s.22 
39 Zeynep Özlem Üskül, a.g.m.., s. 41 
40 Emre Kongar, a.g.e. , s.20 -28 
41 Nurullah Aydın, Küresel Terör ve Terörizm, İstanbul 2009, s. 164 
42 Emre Kongar, a.g.e. , s.29 -34 
43 Saadat Rüstemova, Küresel Terörizm, (Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı, Basılmamış Doktara Tezi), 
    Ankara 2006, s. 15 
44 Emre Kongar, a.g.e. , s. 18 
45 Fatma Taşdemir, a.g.e., s. 9 
46 Hasan Emre Şenocak, a.g.e. s. 6 
47 Ertan Beşe, a.g.e., s. 29 
48 Enver Bozkurt – Selim Kanat, a.g.e.,s. 14 
49 Fatma Taşdemir, a.g.e., s. 11 
50 İhsan Bal, a.g.m. , s.9 
51 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.10 
52 İhsan Bal, a.g.m. , s.9 
53 Emre Öktem, a.g.e., s. 25 
54 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.11 
55 Emre Öktem, a.g.e. , s. 37 
56 İbrahim Kaya, Terörle Mücadele ve Uluslararası Hukuk, Ankara 2005, s. 17 
57 Hasan Emre Şenocak, a.g.e., s. 8 
58 Faruk Sönmezoğlu (Der.), Uluslararası İlişkiler Sözlüğü, 4. Basım, İstanbul 2005, s.679 
59 Necati Alkan, Söz Bitmeden: Terörle Mücadele Önleme Stratejileri, 3. Basım, Ankara 2009 , s. 98 
60 Hasan Emre Şenocak, a.g.e., s. 11 
61 Taner Tavas, a.g.m. , s. 25 
62 Emre Öktem, a.g.e. , s. 41 
63 Ceza hukukunu yalnızca kanuna dayayan “suçta ve cezada kanunilik ilkesi”, kişilerin, kanunun açıkça suç saymadığı fiilleri nedeniyle cezalandırılamamalarını 
ve kanunun açıkça suç saydığı fiilleri nedeniyle de ancak kanunda söz konusu fiile karşılık yazılı olan ceza ile cezalandırılabilmelerini ifade etmektedir.(M. Nedim 
Bekri, Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi ve İlkenin Uluslararası Belgeleri ile Uluslararası Ceza Hukuku Uygulamalarındaki Durumu, 
http://www.yayin.adalet.gov.tr/dergi/38.say%C4%B1/04%20%20DR%20M.%20NED%C4%B0M%20BEKR%C4%B0.pdf), (10.09.2011), s.58 
64 Kıyas yasağının gereği olarak; ceza kanunundaki suç tiplerinden hiçbirisine uymayan bir fiil başka bir suç tipine benzetilerek cezalandırılamaz. Bu yasak “Suçta 
     ve cezada kanunilik ” ilkesini tamamlayıcı niteliktedir. http://www.mulkiyeteftis.gov.tr (10.09.2011) 
65 Emre Öktem, a.g.e., s. 50 
66 İbrahim Kaya, a.g.e., s. 13 
67 İbrahim Kaya, a.g.e., s. 15 
68 Hasan Emre Şenocak, a.g.e. s. 17 
69 Emra Öktem, a.g.e., s. 49 
70 Ertan Beşe, a.g.e., s. 27 
71 12 Nisan 1 991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu, 
     (http://www.mevzuat.adalet.gov.tr/html/809.html) (09.09.2011) 
72 Ertan Beşe, a.g.e., s. 28 
73 Emre Öktem, a.g.e.,s. 50 
74 İbrahim Kaya, a.g.e., s11 
75 İbrahim Kaya, a.g.e., s12 
76 Sözleşmeler için bakınız: Engin Akın, Terör ve Terörün Finansmanı Suçu: Anayasa Mahkemesi – 
     Yargıtay Kararları ve Uluslararası Hukuk Metinleri Çerçevesinde, Ankara 2009 
77 Ben Saul, “Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde Terörizmin Tanımı: 1985 2004”, (Çev: Seda Koç) Terör ve Düşman Ceza Hukuku, Proje Yöneticisi: 
     Kayıhan İçel, Editör: Yener Ünver, Ankara 2008, 
78 Engin Akın, Terör ve Terörün Finansmanı Suçu: Anayasa Mahkemesi – Yargıtay Kararları ve Uluslararası Hukuk Metinleri Çerçevesinde, Ankara 2009, s. 17 
79 Ben Saul, a.g.m. ,s. 77 
80 Ömer Yılmaz, “ İspanya Terörle Mücadele Tecrübesi: Medeniyetler İttifakı Olabilir mi?“, Terörizm: Terör, Terörizm ve Küresel Terörle Mücadelede Ulusal 
    ve Bölgesel Deneyimler, Derleyen: İhsan Bal, Ankara 2006, s. 153 
81 Emre Öktem, a.g.e., s. 28 
82 Fatma Taşdemir, a.g.e., s. 11
83 Fatma Taşdemir, a.g.e., s. 19
84 Hasan Emre Şenocak, a.g.e. , s. 59
85 Fatma Taşdemir, a.g.e., s. 15
86 Emre Öktem, a.g.e., s. 31
87 Emre Öktem, a.g.e., s. 29
88 Ertan Beşe, a.g.e., s. 29
89 Emre Öktem, a.g.e., s. 29
90 Fatma Taşdemir, a.g.e., s. 12
91 Emre Öktem, a.g.e., s. 33
92 Emre Öktem, a.g.e., s. 36
93 Ertan Beşe, a.g.e., s 23
94 Hasan Emre Şenocak, a.g.e., s. 21
95 Emre Öktem, a.g.e., s. 34
96 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.10
97 Fatma Taşdemir, a.g.e., s.10
98 Enver Bozkurt – Selim Kanat, a.g.e., s. 14
99 Emre Öktem, a.g.e., s. 25
100 Gös. yer
101 Enver Bozkurt – Selim Kanat, a.g.e., s. 15 
102 İbrahim Kaya, a.g.e., s. 13 
103 Emre Öktem, a.g.e., s. 24 
104 Emre Öktem, a.g.e., s. 26 -31 
105 Gökhan Gökulu, Terör Eylemlerinin Medyaya Yansıması: 15 – 20 Kasım İstanbul Saldırıları Örneği (Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Suç 
Araştırmaları Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2005, s. 23 
106 Emre Öktem, a.g.e., s. 26 
107 Ertan Beşe, a.g.e., s. 61 
108 Ertan Beşe, a.g.e., s. 66 
109 Fatma Taşdemir, a.g.e., s. 12 40 
110 Emre Öktem, a.g.e., s. 36 
111 Emre Öktem, a.g.e., s. 33 
112 Ertan Beşe, a.g.e., s. 30 
113 Ertan Beşe, a.g.e., s. 17 
114 Hasan Emre Şenocak, a.g.e., s. 41 
115 İhsan Bal, a.g.m. , s. 12 
116 Taner Tavas,a.g.m., s. 25 
117 Saadat Rüstemova, a.g.t. , s. 26 
118 Ethem İlbiz, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Çerçevesinde Türkiye’nin Terörle Mücadelede İnsan Hakları Sorunu, (Polis Akademisi, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Suç Araştırmaları Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi) ,Ankara 2009, s. 13 
119 Murat Sever -Hüseyin Cinoğlu -Oğuzhan Başıbüyük, Terörün Sosyal Psikolojisi, Ankara 2010, s. 
120 Zafer Kılıç, Küreselleşme ile ivme Kazanan Uluslararası Terörizm ve Buna Karşı Alınan Tedbirler, (Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı), Isparta 2007, s. 13 
121 Murat Sever -Hüseyin Cinoğlu -Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e., s.3 
122 İhsan Bal, a.g.m. , s.14 
123 Zafer Kılıç, a.g.t. , s.9 
124 Murat Sever -Hüseyin Cinoğlu -Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e., s.2 
125 Eric Hobsbawm, Küreselleşme, Demokrasi ve Terörizm, İstanbul 2008, s. xiii 
126 Nurullah Aydın, a.g.e. , s. 151 
127 Samuel P. Huntington, Medeniyetler Çatışması ve Dünya Düzeninin Yeniden Kurulması, 6. Basım İstanbul 2008, s. 267 
128 Ahmet Davutoğlu, Küresel Bunalım, 18. Basım İstanbul 2010, s. 51 
129 Samuel P. Huntington, a.g.e. , s. 268 
130 Ahmet Davutoğlu, a.g.e., s. 86 
131 Samuel P. Huntington, a.g.e. , s. 269 
132 Ahmet Davutoğlu, a.g.e., s. 72, 85 
133 Samuel P. Huntington, a.g.e. , s. 268 
134 Eric Hobsbawm, a.g.e., s xii -xiii 
135 Emre Kongar, a.g.e. , s. 33 -35 
136 Doğan Sökücü, a.g.t. , s.8-9 
137 Dinçer Hacıhafızoğlu, “ Terörist Grupların Örgütlenmesi ve Yönetimi”, Terörizm İncelemeleri, Derleyen: Ümit Özdağ, Osman Metin Öztürk, Asam Yayınları, Ankara 2000, s. 29 
138 Erol Özdemir, “Terörizmin Unsurları Ve Bazı Çözüm Önerileri”,
      (http://www.caginpolisi.com.tr/74/17.htm) (24.09.2011) 
139 Erdal Bayer, Terörist Örgütlerde Örgütsel Öğrenme, (Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim 
      Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Isparta 2008, s. 24 
140 Dinçer Hacıhafızoğlu, a.g.m., s. 30 
141 Dinçer Hacıhafızoğlu, a.g.m., s. 31 
142 Engin Akın, a.g.e., s. 365 
143 Dinçer Hacıhafızoğlu, a.g.e., s. 35 
144 Erol Özdemir, “Terörizmin Unsurları Ve Bazı Çözüm Önerileri”,(http://www.caginpolisi.com.tr/74/17.htm) (24.09.2011) 
145 Nihat Ali Özcan, “ Bir Terör Örgütü Olarak PKK; İdeolojisi, Yöntemi, Yükselişi ve Çöküşü ”, Dünyada ve Türkiye’de Terör Konferansı: Ekonomik ve 
Sosyal Yapıya Etkileri, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası, Ed. Ali Tarhan, Ankara 2002, s. 109 
146 İhsan Bal, a.g.m. ,s. 20 
147 Erdal Bayer, a.g.t. , s. 43 
148 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, Türkiyeli Avrupa: Türkiye’nin Üyeliğinin AB’ye Olası Etkileri, İstanbul 2004, s. 212 
149 İhsan Bal, a.g.m. ,s. 10 
150 Emre Öktem, a.g.e., s. 24 
151 Kasım Varol, “Terör ve Sağduyu”, 
      (http://www.caginpolisi.com.tr/v1/yazdir.php?art_id=1094) (26.09.2011) 
152 Erdal Bayer, a.g.t. , s. 43 
153 Hasan Emre Şenocak, a.g.e., s. 16 
154 Taner Tavas, a.g.m. , s. 21 
155 Hasan Emre Şenocak, a.g.e., s. 16 
156 Abdülkadir Baharçiçek, “Etnik Terör ve Etnik Terörle Mücadele Sorunu”, 
      (http://web.firat.edu.tr/sosyalbil/dergi/arsiv/cilt10/sayi1/011-028.pdf) (26.09.2011) 
157 Taner Tavas, a.g.m. , s. 17 
158 Erdal Bayer, a.g.t., s.46 
159 Taner Tavas, a.g.e. , s. 17 
160 İhsan Bal, a.g.e. ,s. 20 
161 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 209 
162 İhsan Bal, a.g.e. ,s. 12 
163 Barry Davies, Terörizm: Ortadoğu’da Şiddet Dünya’da Terör, (Çev. Pınar Bulut), İstanbul 2006, s. 
164 Erdal Bayer, a.g.t. , s. 48 
165 Nevzat Tarhan, a.g.e., s. 324 
166 Taner Tavas, a.g.m. , s. 21 
167 Erdal Bayer, a.g.t. , s. 48 
168 Nevzat Tarhan, a.g.e. , s. 27 
169 Emre Öktem, a.g.e., s. 55 
170 Taner Tavas, a.g.m. , s. 21 
171 Nevzat Tarhan, a.g.e. , s. 83 
172 Nurullah Aydın, a.g.e. , s.47 
173 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 224 
174 Nurullah Aydın, a.g.e. , s.47 
175 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 224 
176 Taner Tavas, a.g.m. , s. 18 
177 Deniz Ülke Arıboğan, Terör, Korku Hali: Tarihin Sonundan, Barışın Sonuna, 3. Basım, İstanbul 2007, s. 32 
178 Emre Öktem, a.g.e., s. 55 
179 Necati Alkan, a.g.e , s. 101 
180 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 223 
181 İhsan Bal, a.g.m. , s. 17 
182 Necati Alkan, a.g.e , s. 9 
183 Nevzat Tarhan, a.g.e. , s. 36 
184 Necati Alkan, a.g.e , s. 99 
185 İhsan Bal, a.g.m. , s. 19 
186 Nurullah Aydın, a.g.e. , s.49 
187 Nevzat Tarhan, a.g.e. , s. 23 
188 Nevzat Tarhan, a.g.e. , s. 322 
189 Taner Tavas, a.g.m. , s. 21 
190 Nevzat Tarhan, a.g.e. , s. 44 
191 Taner Tavas, a.g.m. , s. 19 
192 Taner Tavas, a.g.m. , s. 19 
193 İhsan Bal, a.g.m. , s. 17 
194 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 223 
195 Necati Alkan, a.g.e , s. 101 
196 Necati Alkan, a.g.e , s. 100 
197 Taner Tavas, a.g.m. , s. 19 
198 Beyhan Gürbüz, Dini Motifli ve Uluslararası Bir Terör Örgütü Olarak El-Kaide , (Atılım Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslar arası İlişkiler Anabilim Dalı, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara 2008, s. 122 
199 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 218 
200 Beyhan Gürbüz, a.g.t., s. 145 
201 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 218 
202 İhsan Bal, a.g.m. , s. 10 
203 Beyhan Gürbüz, a.g.t., s. 139 
204 İlyas Avcı, “El – Kaide Tehdidi ile Mücadele”, 
   (http://www.pa.edu.tr/objects/assets/content/file/dergiler/2009/Cilt%2011/PBD%2011%20(3)%202 009-Word+Pdf/PBD%20%20(3)%202009-Tamam%C4%B1.pdf#page=101)  (02.10.2011), s.101 
205 Fang Finjing, “Radikal Dini Terörizm Faaliyetleri ve Mücadele Yöntemleri”, Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği, Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Ankara 2006, s. 151 
206 İhsan Bal, a.g.m. , s. 19 
207 İhsan Bal, a.g.m. , s. 18 
208 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 214 
209 Fang Finjing, a.g.m. , s. 157 
210 Abdulkadir Baharçiçek“Radikalleşmenin Önlenmesi ve Terörle Mücadele Üzerinde Demokratikleşmenin Rolü”, Terörün Sosyal Psikolojisi, Editörler: 
Murat Sever, Hüseyin Cinoğlu, Oğuzhan Başıbüyük, Ankara 2010, s.32 
211 Taner Tavas, a.g.m., s. 25 
212 Abdulkadir Baharçiçek, a.g.m. , s. 33 
213 İhsan Bal, a.g.m. , s.376 
214 İhsan Bal, a.g.m. , s.36 
215 İhsan Bal, Alacakaranlıkta Terörle Mücadele ve Komplo Teorileri, Ankara 2006, s. 8 
216 Deniz Ülke Arıboğan, “Terörizme Karşı Kurumlar Arası Koordinasyon ve İş Birliği İmkanları”, Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu, 
Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Ankara 2006, s. 126 
217 İhsan Bal, a.g.e. , s.3 
218 İhsan Bal, a.g.e, s. 3 
219 İhsan Bal, a.g.m., s.377 
220 Taner Tavas, a.g.m., s. 25 
221 Mehmet Özcan -Serkan Yardımcı, “Avrupa Birliği ve Terörizmle Mücadele”, Terörizm: Terör, Terörizm ve Küresel Terörle Mücadelede Ulusal ve 
Bölgesel Deneyimler, Derleyen: İhsan Bal, USAK Yayınları, Ankara 2006, s. 242 
222 İhsan Bal, a.g.m., s.36 
223 Kimberley Thachuk, “Terörizme Destek Veren Kaynaklarla Mücadele”, Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu, Terörle Mücadele 
Mükemmeliyet Merkezi, Ankara 2006, s. 57 
224 Murat Sever -Hüseyin Cinoğlu -Oğuzhan Başıbüyük, a.g.e., s.1 
225 Necati Alkan, a.g.e , s. 108 
226 Sedat Laçiner, “Toplumsal Sorunların Bir Belirtisi Olarak Terörizm”, 
      (http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=97) (03.06.2011) 
227 Abdulkadir Baharçiçek, a.g.m. , s. 33 
228 Avrupa Konsayi Bakanlar Komitesi’nin İnsan Hakları ve Terörle Mücadele Hakkındaki İlkeleri, 
   (http://www.jp.coe.int/Upload/90_GuidelinesHumanRights_Terrorism_TUR.pdf)  (25.08.2011) 
229 Fatih Karaosmanoğlu, Tarihin Başlangıcı: Uluslararası ilişkiler & Haklar ve Güvenlik, Ankara 2008, s. 33 
230 İhsan Bal, a.g.e , s. 27 
231 Emre Öktem, a.g.e. ,s. 248 - 80 
232 Ertan Beşe, a.g.e. , s. 117 
233 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 228 
234 Fatih Karaosmanoğlu, a.g.e. , s. 59 
235 Taner Tavas, a.g.e., s. 25 
236 Emre Öktem, a.g.e. , s. 247 
237 Sedat Laçiner -Mehmet Özcan - İhsan Bal, a.g.e., s. 245 
238 Emre Öktem, a.g.e. , s. 248 
239 Emre Öktem, a.g.e. , s. 259 
240 Sedat Laçiner, “Toplumsal Sorunların Bir Belirtisi Olarak Terörizm”, 
      (http://www.usak.org.tr/makale.asp?id=97) (03.06.2011) 
241 Sedat Laçiner, “Demokrasi İle Terör Çözülür mü?”, 
      (http://www.usak.org.tr/myazdir.asp?id=1045) 
242 Ertan Beşe, a.g.e. , s. 118 
243 Arman Khanat, 11 Eylül Saldırıları Sonrası ABD’nin Terörle Mücadele Politikası ve İnsan Hakları Açısından Değerlendirilmesi, (Polis Akademisi Başkanlığı, Güvenlik Bilimleri Enstitüsü, Uluslar arası Polislik Çalışmaları Anabilim Dalı), Ankara 2008, s. 12 
244 Fatma Taşdemir, a.g.e. , s. 60 
245 Ertan Beşe, a.g.e., s. 120 
246 Süleyman Özeren – Hüseyin Cinoğlu, “Terörizm ve Amerika Birleşik Devletleri: 11 Eylül Öncesi ve Sonrası Terörle Mücadele Politikalarının 
Değerlendirilmesi”, Terörizm: Terör, Terörizm ve Küresel Terörle Mücadelede Ulusal ve Bölgesel Deneyimler, Derleyen: İhsan Bal, USAK Yayınları, Ankara 2006, s. 162 
247 Ertan Beşe, a.g.e., s. 122 
248 Emre Öktem, a.g.e., s. 252 
249 Ertan Beşe, a.g.e., s. 124 
250 Ömer Yılmaz, “İspanya Terörle Mücadele Tecrübesi: Medeniyetler İttifakı Olabilir mi?, Terörizm: Terör, Terörizm ve Küresel Terörle Mücadelede Ulusal ve Bölgesel Deneyimler, Derleyen: İhsan Bal, USAK Yayınları, Ankara 2006, s. 126 
251 Ertan Beşe, a.g.e., s. 121 
252 İhsan Bal, a.g.m. , s.36 
253 Ertan Beşe, a.g.e., s. 121 
254 Ertan Beşe, a.g.e., s. 127 
255 Süleyman Özeren – Hüseyin Cinoğlu, a.g.m. , s. 179 
256 Ertan Beşe, a.g.e., s. 120 
257 Fatih Yamaç, “11 Eylül 2011 Sonrası Fransız Terörle Mücadele Politikası”, Terörizm: Terör, Terörizm ve Küresel Terörle Mücadelede Ulusal ve Bölgesel 
Deneyimler, Derleyen: İhsan Bal, USAK Yayınları, Ankara 2006, s. 80 
258 Süleyman Özeren – Hüseyin Cinoğlu, a.g.m. , s. 163 
259 Deniz Ülke Arıboğan, a.g.m., s. 126 
260 Shireen Mazarı, “Terörizmin Geleceği ve Ortak Nitelikleri”, Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu, Terörle Mücadele Mükemmeliyet 
Merkezi, Ankara 2006, s.227 
261 Emre Öktem, a.g.e. ,s. 3 
262 John Colston, “NATO’nun Terörizm İle Mücadeledeki Rolü ve Uluslararası İşbirliği’nin Önemi”, Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu, 
Terörle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi, Ankara 2006, s. 235 

***