PYD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
PYD etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Kasım 2020 Çarşamba

Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi.,

Türkiye’nin 2019 Yılında Terörizmle Mücadelesi.,





Sınır Ötesinden Pençe Vuruşu
Yazan  Erol Başaran Bural 
31 Aralık 2019

2019 yılında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) ve kolluk kuvvetleri; PKK, IŞİD, FETÖ ve DHKP-C terör örgütleri başta olmak üzere yurt içi ve sınır ötesinde terörle mücadeleye aralıksız devam etmiştir.
Bu dönem içerisinde; yurt içinde kırsal alanda PKK ile mücadeleye devam edilirken eş zamanlı olarak yerleşim yerlerinde ve sınır ötesinde terör örgütlerine yönelik çok sayıda operasyon gerçekleştirilmiştir.

Barış Pınarı Harekâtı.,

Suriye’deki PKK terör örgütü varlığına yönelik olarak, 9 Ekim 2019 tarihinde Barış Pınarı Harekâtı başlatılmıştır. Barış Pınarı Harekâtının amacı; Suriye kuzeyinde teşkil edilmeye çalışılan PKK devletçiğine engel olmak üzere bu bölgedeki koridoru parçalamak, Türkiye’ye yakın bölgelerde konuşlu PKK terör örgütü unsurlarını temizlemek, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bir bölge oluşturmak, oluşturulacak güvenli bölgeye Türkiye’de bulunan geçici koruma altındaki Suriyelileri yerleştirmek, M4 karayolunu kontrol altına alarak PKK’nın ikmal faaliyetlerine engel olmak şeklinde ifade edilmiştir.



Barış Pınarı Harekât Alanı

Suriye kuzeyinde Resulayn ve Tel Abyad ilçeleri arasında başlatılan operasyon, 17 Ekim 2019 tarihinde ABD ile varılan mutabakat neticesinde 120 saat süre için durdurulmuştur. 13 maddelik mutabakata göre PKK terör örgütünün operasyon bölgesinden güneye çekileceği, çekilme tamamlanmazsa operasyonun devam edeceği kararına varılmıştır. 120 saatlik aranın tamamlanmasına kısa süre kala Soçi’de, 22 Aralık 2019’da Rusya ile varılan mutabakat neticesinde ise; Tel Rıfat ve Münbiç'teki PKK/YPG'li teröristlerin, silahlarıyla beraber bu bölgenin dışına çıkarılacağı 23 Ekim’den itibaren 150 saat içinde PKK/YPG'nin harekat bölgesinde sınırdan 30 kilometrenin dışına çıkarılacağı, 150 saatin sonunda Barış Pınarı Harekât alanı sınırlarının batısı ve doğusunda, 10 kilometre derinlikte Türk-Rus ortak devriyelerinin başlayacağı hususları karara bağlanmıştır.[1]
Barış Pınarı Harekâtı süresince PKK terör örgütünün sınır illerimize yönelik 700’e yakın havan ve roket saldırıları sonucunda 18 vatandaşımız şehit olurken çok sayıda mülk zarar görmüştür. Açık kaynaklara yansıyan bilgilere göre harekatta 16 askerimiz şehit olmuş, 168 askerimiz ise yaralanmış, Suriye Milli Ordusu’ndan 224 asker şehit olmuş, 692 asker yaralanmış, 900’ün üzerinde terörist etkisiz hale getirilmiştir.[2] 31 Ekim 2019 itibarıyla 4 bin 219 kilometrekare alan içindeki 558 yerleşim biriminin ele geçirildiği ifade edilmiştir.

Pençe Operasyonları

2018 yılı Mart ayından itibaren hemen hemen Afrin’e yönelik düzenlenen Zeytin Dalı Harekâtı ile eş zamanlı olarak, Hakkâri/Şemdinli ilçesinin hemen güneyinde ve Irak’ın kuzeyinde yer alan, PKK terör örgütünün barınma alanlarından Hakurk’a yönelik operasyon başlatılmıştır. “Kararlılık” adı verilen bu operasyon ile sınır ötesinden önleyici tedbirler kapsamında;

Hudut güvenliğinin sağlanması,

PKK terör örgütünün söz konusu bölgedeki barınma alanlarının imha edilmesi,
Teröristlerin Irak kuzeyinden ülkemize girişinin engellenmesi,
Türkiye içindeki terör örgütü mensupları ile Irak kuzeyindekilerin irtibatının kesilmesi,

Bölgenin terör örgütü mensuplarından tamamen temizlenmesi amaçlanmıştır.
  

 Pençe Operasyonu Harekât Bölgesi
 
2018 yılında başlatılan Kararlılık Harekâtı, 2019 yılında genişletilerek Pençe Harekâtına dönüştürülmüştür. TSK’nın Irak kuzeyinde 27 Mayıs 2019’da başlattığı Pençe Harekâtı terörizmle mücadelenin sınır ötesinden başlatılması maksadıyla icra edilen önleyici stratejisini bu bölge için yeniden gündeme getirmiştir. Pençe-1 Harekâtı 27 Mayıs'ta Hakurk’a yönelik olarak Kararlılık harekatının devamı şeklinde başlatılırken, 12 Temmuz 2019 tarihinde Pençe-2 harekâtı Hakurk’tan güneye doğru genişletilen bölgede başlatılmıştır. 23 Ağustos 2019’da ise Irak’ın kuzeyinde PKK’nın Irak’ın kuzeyinde bir başka yuvalanma alanı olan Sinat-Haftanin bölgesinde Pençe-3 Operasyonunun başlatıldığı açıklanmıştır. Operasyon, hudut güvenliğini daha uygun arazi kesimlerinden ve ileriden sağlamak maksadıyla icra edilmiştir.[3]
Pençe harekâtı kapsamında 174 teröristin etkisiz hale getirildiği, 398 mağara ve deponun imha edildiği, 356 mayın ve EYP’nin tespit edilerek etkisiz hale getirildiği, 5.3 ton amonyum nitrat ele geçirildiği, yakın bir tarihte ise Hakurk bölgesinde SA-18 hava savunma füzesi ele geçirildiği MSB tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında belirtilmiştir.[4]

Kıran Operasyonları

2019 yılında yurt dışında Irak ve Suriye kuzeyine operasyonlar devam ederken, eş zamanlı olarak yurt içinde Kıran serisi operasyonlar başlatıldı. Jandarma Genel Komutanlığına bağlı jandarma komando, Jandarma Özel Harekât ve güvenlik korucuları ile Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Polis Özel Harekât birliklerince;
Yurt içinde bölücü terör örgütü PKK’nın kış üslenmesi hazırlıklarını bertaraf etmek,
Hareket kabiliyeti daralan terörist grupları etkisiz hale getirmek,
Teröristlerin bölgeler arası geçişlerini engelleyerek takviye almalarını önlemek
PKK terör örgütünün yurt içi hareket kabiliyetini kısıtlamak,
Alan hakimiyetini tesis etmek ve/veya pekiştirmek olduğu değerlendirilmektedir.
Kıran operasyonları kapsamında;
17 Ağustos 2019’da Kavaklı bölgesi merkez olmak üzere, Hakkâri-Van-Şırnak ara hattını kapsayacak şekilde Kıran-1,
27 Ağustos'ta Bagok ve Mava alanları merkez olmak üzere Mardin-Batman-Şırnak ara hattında Kıran-2,
21 Eylül'de Herekol ve Bestler Dereler bölgesi merkez olmak üzere Siirt ve Şırnak ara hattında Kıran-3,
24 Eylül'de Çemçe-Madur bölgesi merkez olmak üzere Kars-Ağrı-Iğdır ara hattında Kıran-4,
8 Kasım'da Şenyayla bölgesi merkez olmak üzere Diyarbakır-Bingöl-Muş ara hattında Kıran-5,
13 Kasım’da Van, Hakkâri ve Şırnak kırsalındaki Faraşin bölgesinde Kıran-6[5],
24 Kasım’da Tunceli'de, Munzur Vadisi'nde Kıran-7[6],
11 Aralık 2019’da Bitlis ve Siirt kırsalında Kıran-8[7],
20 Aralık 2019 tarihinde Şırnak’ta Kıran-9 Cudi Dağı, Hakkari’de Kıran-10 Kazan Vadisi[8],
21 Aralık 2019’da ise Kıran-11 Narko-Terör Operasyonu başlatılmıştır.[9] Kıran operasyonları çerçevesinde de şu ana kadar 121 terörist etkisiz hale getirilmiş, 229 mağara ve sığınak imha edilmiştir.

SİHA Kullanımı

2016 yılından itibaren Türkiye’nin PKK ile mücadelede askeri kuvvet kullanımı, istihbarata dayalı, nokta hedeflerine yönelik, yurtiçi ve yurtdışını kapsayan, güvenliğin sınır ötesinden alındığı yeni bir konsepte evrilmiştir.

Bu yıldan itibaren TSK ve İçişleri Bakanlığı envanterindeki İnsansız Hava Aracı (İHA) ve Silahlı İnsansız Hava Araçlarının (SİHA) nitelik ve niceliklerindeki artış, yeni nesil taarruz helikopterlerinin kullanılmaya başlanması yeni konseptin yapı taşını oluşturmuştur. İçişleri Bakanlığı terörden arananlar listesinin[10] incelenmesi neticesinde söz konusu listeden; kırmızı kategoriden 12, mavi kategoriden 9, yeşil kategoriden 24, turuncu kategoriden 21 ve gri kategoriden 171 PKK’lı teröristin etkisiz hale getirildiği görülmektedir. 2018 yılında 101 sözde üst düzey teröristin etkisiz hale getirildiği bilinmektedir.[11] Son iki yıllık veriler karşılaştırıldığında etkisiz hale getirilen PKK terör örgütü lider kadro sayısında yaklaşık %70’lik bir artış görülmektedir.
Ayrıca SİHA’lar kullanılarak gerçekleştirilen operasyonlar neticesinde 2019 yılında 363, bugüne dek toplam 1.144 PKK terör örgütü mensubunun etkisiz hale getirildiği açıklanmıştır.[12]

PKK ile Mücadelede İkna Yöntemi

PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında terör örgütüne katılanların aileleriyle görüşülmüş, bu şahısların terör örgütünden ayrılmalarını sağlamak üzere aileler vasıtasıyla ikna metodunun kullanılmasıdır. Yapılan resmî açıklamalara göre[13] son üç yıldır 5.500’ün üzerinde aile ile görüşülmüş, 2019 yılında[14] 260, son üç yılda ise 800’e yakın terör örgütü mensubu bu faaliyetler neticesinde güvenlik güçlerine teslim olmuştur.

IŞİD Terör Örgütüyle Mücadele

Açık kaynaklardan derlenen bilgiler çerçevesinde 2019 yılında yurtiçinde düzenlenen operasyonlar neticesinde 1.939 IŞİD mensubu gözaltına alınmıştır (Grafik 1).
 


Grafik 1. 2019 Yılı IŞİD Terör Örgütü Gözaltı Miktarı
Bir yandan PKK terör örgütüyle, diğer yandan irili ufaklı çok sayıda aşırı sol eğilimli terör örgütleriyle mücadele eden Türkiye IŞİD terör örgütünü etkisiz hale getirmek ve eylem kapasitesini sonlandırmak üzere operasyonlarını da devam ettirmektedir. Bununla birlikte, Suriye ve Irak’ta silahlı kapasitesi sınırlandırılmış olan IŞİD terör örgütü Türkiye’ye yönelik tehdit olma vasfını korumaya devam etmektedir.

IŞİD terör örgütüne yönelik operasyonlarda ele geçirilen terör örgütü mensuplarının sayısı önemli olmakla birlikte, ülkemizin hangi şehirlerinde bu operasyonların yoğunlaştığı da (Grafik 2) ayrıca önem arz etmektedir. Terör örgütü IŞİD’e yönelik olarak düzenlenen operasyonlardan medyaya yansıyanların analizi neticesinde; Adana, İzmir, Samsun, Bursa, Şanlıurfa, Osmaniye ve Mersin illerinde düzenlenen operasyon miktarlarının ön plana çıktığı görülebilmektedir.
 


Grafik 2. 2019 Yılı İllere Göre IŞİD Terör Örgütü Operasyon Miktarları
Açık kaynaklara yansıyan haberler analiz edildiğinde, Türk vatandaşlarının yanı sıra çok sayıda yabancı uyruklunun IŞİD operasyonları neticesinde gözaltına alındığı/tutuklandığı da göze çarpmaktadır. IŞİD operasyonlarında gözaltına alınan yabancı uyrukluların büyük kısmını Suriye ve Iraklılar oluştururken, az sayıda da olsa; Fas, Mısır, Endonezya, Filistin, Cezayir, Fransa, Hollanda, Ürdün, Lübnan, Danimarka, Birleşik Arap Emirlikleri ve Gürcistan vatandaşlarının da bulunduğu görülmektedir.

Türkiye’deki IŞİD tehdidine yönelik bir diğer tespit ise düzenlenen operasyonlarda IŞİD mensuplarının ülkemizde kurulu dernek ve vakıflarla ilişkileri olmasıdır. Operasyonlarla ilgili açık kaynak haberlerine yansıyan bilgilere göre, legal görünüm altında illegal faaliyetleri organize eden IŞİD terör örgütü mensuplarının bu yerlerde;

Terör örgütüne eleman kazandırmak maksadıyla ders ve sohbetler düzenledikleri,
Örgütün propagandasını yaptıkları,
Suriye’de çatışma bölgelerine gidip-gelmek üzere planlama yaptıkları, 
Çatışma bölgesinden gelen veya gidecek elemanların ihtiyaçlarını karşıladıkları,
Örgüte eleman temin etmek amacıyla çalışmalar yaptıkları,
Örgüt üyelerinin ailelerine yardım topladıkları,

IŞİD terör örgütü adına haraç topladıkları anlaşılmaktadır.

Yıl içerisinde IŞİD’le mücadele kapsamında dikkat çekici bir diğer husus da haziran ayı içerisinde Mersin-Anamur’da terör örgütüne ait beş adet sığınak ve deponun ele geçirilerek imha edilmesine ilişkin olarak karşımıza çıkmaktadır.  Anamur’da düzenlenen operasyon neticesinde çok sayıda yaşam malzemesinin yanı sıra uyku tulumları ve sırt çantaları ele geçirilmiş, olayla ilgili zanlıların kırsal alanda faaliyet yürütmeye çalıştıkları ve eylem arayışında oldukları belirlenmiş, sulh ceza hakimliğine sevk edilen zanlılardan 14'ü tutuklanmış, 5'i adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır. IŞİD terör örgütüne ait depo, sığınak ve barınakların tespitine ilişkin dikkat çekici hususlardan ilki belki de ilk kez IŞİD’in depo ve sığınaklarının arazide bulunmuş olmasıdır. İkinci husus ise bu depoların Mersin-Anamur kırsalında ele geçirilmesidir.

Hatırlanacağı gibi IŞİD terör örgütü eski lideri Ebubekir el Bağdadi 29 Nisan 2019’da bir video yayımlamış, Bağdadi elindeki "Türkiye Vilayeti" yazan bir dosya dikkatleri çekmiştir.  Bağdadi’nin videosunun yayımlanmasının üzerinden yaklaşık iki ay geçtikten sonra bu kez Türkçe konuşan 5 örgüt mensubunun örgüt lideri Bağdadi’ye bağlılıklarını tazeledikleri görüntü kaydı basına yansımış, konuşan terörist Türkiye’yi tehdit etmiştir. Türkiye’ye yönelik IŞİD tehdidinin açıklandığı bu günlerin arkasından örgüte ait sığınak ve barınakların bulunması, örgütün kırsal alanda eğitim ve eylem yapma niyetini ortaya koymaktadır.

FETÖ ile Mücadele

Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ), Türkiye için en önemli güvenlik sorunlarının başında gelmektedir. Şüphesiz her terör örgütü Türkiye için tehdittir ancak FETÖ’nün güvenlik, sosyo-ekonomik, sosyo-politik, sosyo-psikolojik öğeleri içinde barındırması, ezoterik kült bir yapısı olması, üyelerinin kendilerini terör örgütüne adama seviyeleri, takiye yaparak kripto elemanlar olarak uyuyan hücrelere dönüşmeleri, kendi çıkarları için diğer tüm terör örgütler ya da yabancı istihbarat örgütleri ile işbirliği yapabilmeleri ve kısaca amaca ulaşmak için her yolu mubah saymalarından dolayı en büyük ve önemli tehlike olduğunu söylemek mümkündür.
FETÖ, Türkiye açısından arz ettiği tehdidin yanında aynı zamanda bölgesel ve küresel etkileriyle birlikte uluslararası barışı ve güvenliği tehdit edecek potansiyele sahip devletlerarası ilişkileri etkileyen “Yeni Nesil Bir Terör Örgütüdür”. Zira FETÖ, uluslararası alanda faaliyet halinde olan diğer terör örgütlerinin radikalleşme süreçlerinden ciddi farklılık göstermektedir; 30 yılı aşkın bir zaman diliminde radikalleşme süreci olan FETÖ yapısı modern kültist radikalleşmenin, günümüzdeki en son, en kanlı ve en küresel yapısını oluşturmaktadır[15].
FETÖ ile mücadele kapsamında 15 Temmuz 2016’dan bugüne 2019 yılı Kasım ayına kadar 261 bin 700 kişinin gözaltına alınmış, bunlardan 91 bin 287'si tutuklanmıştır[16]. FETÖ ile mücadelede başlatılan soruşturmalar neticesinde 15 Temmuz 2016'dan bugüne kadar TSK’dan 3 bin 559'u 2019'da olmak üzere toplam 18 bin 630 personel ihraç edilmiş, 356'sı 2019 yılında olmak üzere toplam 982 emekli personelin rütbeleri geri alınmıştır. 5 bin 846 personel hakkında ise adli ve idari süreç devam etmektedir.[17]

2019 yılında FETÖ ile mücadelede yaşanan bir diğer gelişme de FETÖ mensuplarının yurtdışında yakalanarak Türkiye’ye getirilmesidir. Bu kapsamda 30 Ağustos 2019’da FETÖ’nün Malezya sorumlusu[18], 19 Ekim 2019’da ise FETÖ’nün Meksika sorumlusu[19] MİT operasyonuyla Türkiye’ye getirilmiştir.
2019 yılında FETÖ ile mücadele kapsamında yaşanan önemli bir diğer gelişme ise örgütün finansal kaynaklarıyla mücadelesinde görülmüştür. Ankara Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, FETÖ’nün Türkiye’ye yasa dışı yollardan para sokmak için “Hawala” olarak bilinen bir sistemi kullandığını deşifre etmiş, bu sistemi kullanarak ülke içerisine sokulan yüklü miktardaki paranın döviz büroları üzerinden belli bir komisyon karşılığında illerde örgüt mensuplarına ulaştırıldığını belirlemiş, şüphelilerin Hawala sistemini kullanarak 13 milyon 744 bin 197 dolar, 2 milyon 135 bin 634 Avro ve 12 milyon 628 bin 530 lira tutarında işlem yapıldığını tespit etmiştir. Haklarında gözaltı kararı verilen 79 şüpheli arasındaki 7 kişinin döviz bürolarında çalışan kişiler oldukları belirtilmiştir.[20]

2019 Yılında PKK Terör Örgütüyle Mücadelenin Analizi

PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında 2019 yılına ilişkin veriler,[21] teröristle mücadele harekâtının kış aylarında da aralıksız devam ettirilmesi, terör örgütünün barınma alanlarının İHA’lar tarafından kesintisiz şekilde gözetlenmesi/kontrol altında tutulması alan hakimiyetini sağlanması neticesinde, PKK’nın eylem ve hareket kabiliyetinin yurt içinde büyük ölçüde sınırlandırdığına işaret etmektedir.
Teröristle mücadeleye iştirak eden TSK ve kolluk kuvvetleri 2019 yılında terör örgütünün yurt içindeki barınma alanlarına yönelik operasyonlarını sürdürerek, terör örgütü elemanlarının lojistik ve barınma maksadıyla kullandıkları sığınak ve mağaraları tespit etmiş bu alanları kullanılamaz hale getirmişlerdir. MSB tarafından düzenlenen basın bilgilendirme toplantısında aktarılan bilgilere göre[22] 2019 yılı içerisinde toplam 1.852 sığınak, mağara ve depo imha edilmiştir.  

Aynı basın bilgilendirme toplantısı bilgilerine göre; 2018 yılı içerisinde düzenlenen teröristle mücadele harekâtı kapsamında; toplamda çeşitli çap ve markalarda 1.015 silahın ele geçirildiği görülmektedir. (Grafik 3) Ele geçirilen silahlar cinslerine göre incelendiğinde dikkat çeken hususun, ABD tarafından PKK/PYD terör örgütüne aktarılan tanksavar füzelerindeki artış olduğu görülmektedir. Bu füzelerden 2016 yılında bir adet, 2017 yılında 11 adet, 2018 yılında 30 adet ele geçirilirken, 2019 yılında bu sayının 69’a yükseldiği görülmektedir. Yıl içerisinde ayrıca; 1.066 EYP imha edilirken, 420.000 hafif silah mühimmatı, 174 mayın, 3.329 kilo patlayıcı madde ile 45 ton amonyum nitrat ele geçirilmiştir.
 

Grafik 3 - 2018 Yılında PKK Terör Örgütünden Ele Geçirilen Silahlar
 
PKK terör örgütüne yönelik olarak 2019 yılında TSK ve kolluk kuvvetleri 31’i büyük, 119’u orta çaplı olmak üzere toplam 150 operasyon düzenlemiş, operasyonlarda 1789 terörist etkisiz hale getirilmiştir.  Etkisiz hale getirilen terör örgütü mensuplarından 255’ini terör örgütünden kaçarak güvenlik güçlerine teslim olanlar oluşturmaktadır.[23] Barış Pınarı Harekâtı süresince etkisiz hale getirilen 900, Pençe Harekâtı kapsamında etkisiz hale getirilen 174 teröristle birlikte 2019 yılında toplam 2.863 terörist etkisiz hale getirilmiştir.

Yurt içindeki terörist sayısı 2017’de 2 bin 475-2 bin 780 civarında iken bu sayı yüzde 69 azalışla 2018’de 755-876 aralığına, 2019’da ise 500’ün altında kadar düşmüştür.

Örgüte katılım son 30 yılın en düşük seviyesine ulaşmış ve 2018 yılında örgüte katılan kişi sayısı 95’e kadar gerilerken, (2017 yılında PKK terör örgütüne katılım sayısı[24] 117) 2019’da bu sayı 100’e yakın bir seviyede ortaya çıkmıştır.     
Açık kaynaklardan derlenen bilgilere göre 2019’e ilişkin şehit ve yaralı durumu incelendiğinde, yıl içerisinde 71 askerimizin şehit olduğu (Grafik 4), 259 askerimizin yaralandığı, 4 güvenlik korucumuzun şehit olduğu 9 güvenlik korucumuzun yaralandığı, 3 polisimizin şehit olduğu 8 polisimizin yaralandığı, 26 vatandaşımızın şehit olduğu 50 vatandaşımızın yaralandığı sonucuna ulaşılmaktadır.  
 
Grafik 4 -  2016, 2017, 2018 ve 2019 Yıllarında Şehit Yaralı TSK Personel Durumu
 Ayrıca 2019 yılı içerisinde düzenlenen narko terör operasyonları neticesinde; 43 milyon kök keneviri ele geçirilmiştir.[25]

Halkların Birleşik Devrim Hareketi Terör Örgütü

 Irak kuzeyinden Türkiye’ye geçiş yolları kontrol altına alınan PKK terör örgütü terör eylemlerini gerçekleştirmek üzere kendisine yeni yollar, yeni alanlar aramaktadır. Terör örgütü PKK bu maksatla Türkiye’deki irili ufaklı diğer örgütlerle iş birliği yapmakta, yurt içinde özellikle şehir merkezlerinde kendisine yeni ortaklar bulmaya çalışmaktadır.

Türkiye’de kamuoyu tarafından pek de bilinmeyen Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) Türkiye’de terör eylemleri gerçekleştirmek isteyen bazı komünist ve Marksist-Leninist silahlı örgütlerin ortak eylem yapma kararının ardından birleşerek 12 Mart 2016’da kurdukları bir terör oluşumu olarak dikkat çekmektedir. Kuruluş bildirgesi PKK terör örgütü elebaşlarından Duran Kalkan tarafından okunan HBDH, kendi söylemleriyle “emperyalizm, kapitalizm, şovenizm, faşizm ve ırkçılık gibi fikirlere karşı mücadele edeceğini açıklayarak, bu amaçla eylemler yapacağını” bildirerek terör sahnesindeki yerini almıştır.
HBDH, PKK çatısı altında adı altında; Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP), Maoist Komünist Partisi (MKP), Devrimci Karargâh, Devrimci Komünarlar Partisi (DKP), Marksist Leninist Silahlı Propaganda Birliği (MLSPB), Türkiye İhtilalci Komünistler Birliği (TİKB) ve Türkiye Komünist Emek Partisi/ Leninist (TKEP-L) isimli terör örgütlerinden meydana gelmektedir.

2019 yılı içerisinde HBDH tarafından üstlenilen özellikle sabotaj türü eylemler bilinmektedir. Her ne kadar sayıca diğer terör örgütlerine göre daha küçük gruplardan oluşsa da PKK terör örgütünün himayesi altında kurulmuş olması HBDH isimli terör oluşumunu birincil derecede tehdit haline getirmeye yetmektedir.

PKK ile iş birliği içerisinde HBDH’nin bölücü örgütün teknik kapasitesinden faydalandığı, daha önceki yıllarda erişemeyecekleri silah sistemlerini bu iş birliği sayesinde elde etmeleri HBDH’nin kapasitesini artırmaktadır. Suriye’de IŞİD terör örgütüyle mücadele adı altında PKK/PYD ile de aynı saflarda yer alan HBDH altındaki terör örgütleri, bu ülkeyi adeta bir laboratuvar alanı olarak kullanarak yeni taktik ve teknikler öğrenmekte, eylem tecrübesi elde etmektedir. Ortak amaçları Türkiye’ye zarar vermek olan HBDH çatısı altındaki terör örgütleri PKK terör örgütü korumasında kapasite kazanmakta, PKK terör örgütü de artık diğer terör örgütlerine vekalet vererek alan genişletmektedir.

Sonuç ve Değerlendirme 

IŞİD terör örgütüyle mücadele çerçevesinde, eldeki sayısal veriler, yıl içerisinde düzenlenen operasyonlar, operasyonlarda ele geçirilen malzemeler, operasyonlar ın düzenlendiği coğrafi alanlar göz önünde bulundurularak; Türkiye’ye IŞİD terör örgütü tehdidinin halen varlığını sürdürdüğü, Irak ve Suriye’de görünürlüğü azalan IŞİD terör örgütünün Türkiye’de eylem yapma fırsatı kolladığını, Dernek-vakıf benzeri yasal görünümlü oluşumlar üzerinden propaganda, eleman temini, finansman sağlama faaliyetlerini sürdürdüğü, Yalnızca büyükşehir kapsamındaki illerimizde değil aynı zamanda dikkatleri çekmeyeceğini düşündüğü nispeten daha küçük illerde örgütlenme çabası içerisinde olabileceği, Kırsal ve dağlık bölgelerde tıpkı PKK terör örgütü gibi barınma alanları oluşturma ve bu bölgelerde eğitim yapma gayretlerini artırmış olabileceği, PKK terör örgütünün ülke içerisinde minimize edilmesiyle eş zamanlı olarak sahneye çıkarak terör eylemlerini artırabileceği, PKK terör örgütüyle iş birliğini artırabileceği değerlendirilmektedir. IŞİD’le mücadele çerçevesinde;

IŞİD terör örgütünün şehir yapılanmasının temizlenmesine yönelik devam eden operasyonlara ağırlık verilmesinin, Yerleşim yerlerinde özellikle geçici koruma altındaki Suriyelilere yardım görünümü altında kurulan dernek ve vakıflar üzerindeki kontrolün artırılmasının, Kırsal alanda yuvalanmaya çalışan IŞİD teröristlerine yönelik tedbirlerin artırılmasının,

Örgüt propagandası yaparak radikalleşmeye neden olan IŞİD terör örgütü yayınlarının sonlandırılmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

HBDH isimli terör yapılanması içerisinde yer alan değişik örgütlerin sosyal medya üzerinden yayımladığı mesajlar incelendiğinde, önümüzdeki dönemlerde bu örgütlerin; gençlere yönelik propaganda ve elaman temin sürecine hız verecekleri, PKK terör örgütünün cezaevleri ve sokak eylemlerine katılım sağlayacakları, Türkiye içerisinde örgütlenme çabalarını artıracakları öngörülmektedir.
Hem kapasite olarak hem de eylem sayısı olarak her ne kadar HBDH’nin gücü şu an için önemsenmeyecek boyutta imiş gibi görünse de PKK terör örgütü ile mücadele ederken bileşenleri ve destekçileri ile mücadele göz ardı edilmemeli, bu yapılanmaya karşı daha fazla önlem alınmalıdır. IŞİD terör örgütüyle mücadele bahanesiyle çoğunlukla Suriye’de faaliyet gösteren terör yapılanmasına karşı istihbarat gayretleri artırılmalı, lise ve üniversite gençliği içerisinde yayılmalarına ve ideolojik olarak yerleşmelerine izin verilmemeli, Türkiye’deki hücre yapılanmalarına yönelik operasyonlar artırılmalıdır.
2019 yılı içerisinde PKK terör örgütü ile mücadele kapsamında yürütülen operasyonlar ve elde edilen neticeler değerlendirildiğinde, terör örgütüne ilişkin istihbarat faaliyetlerinin ve bu faaliyetlerin etkinliğinin eskiye nazaran arttığını söylemek mümkün görünüyor.

Sınır ötesinde düzenlenen Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı, Kararlılık ve Pençe Harekâtlarıyla eş zamanlı icra edilen hava harekâtları ile terör örgütü mensuplarının sınırlarımızdan içeri girmesi, sınır ötesindeki barınma alanlarında hareket etmeleri önlenmiş, terör örgütü mensupları yurtiçine giremeden bulundukları yerde yani kaynaklarında imha edilerek, terör örgütüne sınır ötesinden pençe vuruşu yapılmıştır.

Sonuç olarak; 2019 yılında teröristle mücadelenin etkin bir şekilde yürütüldüğü, TSK ve kolluk kuvvetlerinin birçok terör örgütüne karşı eş zamanlı olarak büyük başarılar elde ettiği değerlendirilmektedir. Sahada güvenlik alanında kazanılan başarılar terörizmle mücadelenin diğer boyutlarına da yansıtılmalı, 2020 yılından itibaren terörün psikolojik, sosyo-kültürel, ideolojik boyutlarıyla mücadele kapsamında daha fazla çalışma yapılmalı, yurt içinde PKK terör örgütüne desteğin azaldığı değerlendirilen bu dönemden istifade ile terör örgütünün arkasında bulmak isteyeceği halk desteğinin tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik sosyo-ekonomik eylem planları hazırlanmalıdır.

TSK verileri kapsamında yapılan değerlendirme neticesinde, PKK terör örgütünün EYP saldırılarının büyük oranda önüne geçildiği, binlerce EYP’nin ele geçirilerek imha edildiği, EYP ile birlikte çok sayıda LPG tüpünün de PKK sığınak ve barınaklarında bulunduğu anlaşılmaktadır. Terör örgütünün EYP yapımında kullandığı amonyum nitrat içerikli gübrelerin dağıtımına / satışına getirilen kısıtlamalar ve kontroller LPG tüpleri içinde alınmalı, LPG tüplerinin dağıtımı ve satışını kontrol altında bulunduracak bir düzenlemeye gidilmelidir.
Terörizmle mücadele çok boyutlu bir yaklaşımla ele alındığında lider kadrolara yönelik düzenlenen operasyonların bu yaklaşımın önemli bir parçası olduğu görülüyor. Lider kadro operasyonları neticesinde;

Terör örgütünün terör eylemleri planlama ve icra yetenekleri ile hareket kabiliyetinin kısıtlandığı,
Terör örgütü sözde liderlerinin yerlerini gizledikleri, iletişim vasıtalarını kullanamadıkları,
Terör örgütünün bilgi/veri akışının sekteye uğradığı,
Terör örgütünün hiyerarşik yapısının bozulabileceği,
İmha edilenin yerine yeni sorumlu bulunana kadar örgütten kopmaların yaşanabileceği,

Terör örgütü mensuplarının moral seviyesinin düşeceği düşünülmektedir.
Lider kadroya yönelik operasyonların başarının daha yukarılara taşınabilmesi için PKK terör örgütünün sözde üst düzey sorumlularına yönelik operasyonlar artırılarak devam ettirilmeli, tıpkı FETÖ mensuplarına olduğu gibi PKK terör örgütü mensuplarına yönelik lider kadro operasyonları Avrupa’ya taşınmalıdır.
2019 yılı içerisinde gerçekleştirilen bir yıllık terörizmle mücadele operasyonları değerlendirilirken, bu mücadelede önemli görevler alan TSK mensuplarının ve kolluk kuvvetlerinin yıl içerisinde ne tür zorluklar yaşadıklarını, kahramanlıklarını, fedakârlıklarını da düşünmeden geçmemek gerekiyor… Bu vesile ile terörle mücadelede şehit olan tüm asker, polis, güvenlik korucusu ve vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum…

Erol Başaran Bural., 

DİĞER MAKALELERİ;

'Gözlem noktalarımıza provokatif eylem olabilir'
Rus Askeri Doktrini Çerçevesinde İdlib
Bağdadi ve Şahin
Fırat'ın doğusunda ABD'nin 'güvensiz' bölgesi
Türkiye’ye Yönelik IŞİD Tehdidi ve Mücadele


 KAYNAKÇA;
[1] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-tarihi-zirve-sonrasi-cumhurbaskani-erdogan-ve-putinden-ortak-aciklama-41356342
[2] https://www.diplomatikstrateji.com/baris-pinari-harekati-son-durum-haritasi/
[3] https://www.cnnturk.com/turkiye/son-dakika-pence-3-harekati-basladi.
[4] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/msb-2019da-150-teror-operasyonu-yapildi/1685339
[5] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/kiran-operasyonlarinda-116-terorist-etkisiz-hale getirildi/1643650
[6] https://www.trthaber.com/haber/turkiye/kiran-7-operasyonu-basladi-442626.html.
[7] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/kiran-8-basladi-41400869.
[8] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-haberi-kiran-9-cudi-dagi-ve-kiran-10-kazan-vadisi-operasyonu-basladi-41401877
[9] https://www.sabah.com.tr/galeri/turkiye/kiran-11-operasyonu-basladi-1260-personel-katiliyor.
[10] http://www.terorarananlar.pol.tr/Sayfalar/default.aspx
[11] https://www.cnnturk.com/turkiye/suleyman-soylu-artik-sinirlarimizdan-kus-ucurtmayacagiz
[12] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-soylu-kiran-operasyonlarinda-121-terorist-etkisiz-hale-getirildi-41378134
[13] https://www.haberler.com/icisleri-bakani-suleyman-soylu-3-yildir-600-e-12663223-haberi.
[14] https://www.icisleri.gov.tr/teror-orgutunde-cozulme-devam-ediyor-12
[15] Polis Akademisi Başkanlığı. (2018). Uluslararası bir tehdit olarak FETÖ. Polis Akademisi Yayınları: 67 Rapor No: 20. 5. ISBN: 978-605-4619-95-5.
[16] http://www.hurriyet.com.tr/gundem/son-dakika-bakan-soylu-kiran-operasyonlarinda-121-terorist-etkisiz-hale-getirildi-41378134.
[17] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[18] https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/feto-nun-malezya-sorumlusu-mit-operasyonuyla-turkiye-ye-getirildi/1569017
[19] https://www.yenisafak.com/gundem/fetonun-meksika-imami-osman-karaca-mit-tarafindan-yakalanarak-turkiyeye-getirildi-3510954
[20] http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/1703085/turkiyeye-yasa-disi-para-transferine-baskin.html
[21] 01 Ocak-24 Aralık 2018 tarihleri arasında İçişleri Bakanlığı, TSK ve MSB tarafından yapılan resmi açıklamalar ve açık kaynaklarda yer alan haberlerden derlenmiştir.
[22] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[23] https://www.sabah.com.tr/gundem/2019/12/27/milli-savunma-bakanliginda-bilgilendirme-toplantisi
[24]http://aa.com.tr/tr/politika/icisleri-bakani-soylu-15-temmuz-2016-tarihinden-itibaren-47-bin-523-kisi-tutuklandi/1007102
[25] https://www.aa.com.tr/tr/politika/icisleri-bakani-soylu-narko-teror-kapsaminda-bu-yil-43-milyon-kok-kenevir-yakaladik/168713

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/terorizm-ve-terorizmle-mucadele/turkiye-nin-2019-yilinda-terorizmle-mucadelesi-sinir-otesinden-pence-vurusu

***

20 Haziran 2019 Perşembe

YASA DIŞI GÖÇ VE TÜRKİYE BÖLÜM 10

YASA DIŞI GÖÇ VE TÜRKİYE BÖLÜM 10



BİLGESAM YAYINLARI 

Kitaplar 

Çin Yeni Süper Güç Olabilecek mi? Güç, Enerji ve Güvenlik Boyutları (Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 
Değişen Dünyada Türkiye'nin Stratejisi Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 
Türkiye'nin Bugünü ve Yarını E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN 
Türkiye Cumhuriyeti'nin Ortadoğu Politikası E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN 
Türkiye’nin Vizyonu: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri (Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 
İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Bildiri Kitabı Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

IV. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi ve Sergisi Bildiri Kitabı Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 
Selected Articles of Hydrogen Phenomena Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 
Özgür, Demokratik ve Güvenli Seçim Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 
Terörle Mücadele Stratejisi Bilge Adamlar Kurulu Raporu Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Raporlar 

Rapor 1: Küresel Gelişmeler ve Uluslararası Sistemin Özellikleri Prof. Dr. Ali KARAOSMANOĞLU 

Rapor 2: Değişen Güvenlik Anlayışları ve Türkiye’nin Güvenlik Stratejisi Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Rapor 3: Avrupa Birliği ve Türkiye E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 4: Yakın Dönem Türk-Amerikan İlişkileri Prof. Dr. Ersin ONULDURAN 

Rapor 5: Türk-Rus İlişkileri Sorunlar-Fırsatlar Prof. Dr. İlter TURAN 

Rapor 6: Irak'ın Kuzeyindeki Gelişmelerin Türkiye'ye Etkileri E. Büyükelçi Sönmez KÖKSAL 

Rapor 7: Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme Prof. Dr. Fuat KEYMAN 

Rapor 8: Türkiye'de Bağımsızlık ve Milliyetçilik Anlayışı Doç. Dr. Ayşegül AYDINGÜN 

Rapor 9: Laiklik Türkiye'deki Uygulamaları Avrupa ile Kıyaslamalar Politika Önerileri Prof. Dr. Hakan YILMAZ 

Rapor 10: Yargının İyileştirilmesi/Düzeltilmesi Prof. Dr. Sami SELÇUK 

Rapor 11: Yeni Anayasa Türkiye’nin Bitmeyen Senfonisi Prof. Dr. Zühtü ARSLAN 

Rapor 12: Türkiye'nin 2013 Yılı Teknik Vizyonu Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK 

Rapor 13: Türkiye-Ortadoğu İlişkileri E. Büyükelçi Güner ÖZTEK 

Rapor 14: Balkanlarda Siyasi İstikrar ve Geleceği Prof. Dr. Hasret ÇOMAK-Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER 

Rapor 15: Uluslararası Politikalar Ekseninde Kafkasya Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 

Rapor 16: Afrika Vizyon Belgesi Hasan ÖZTÜRK 

Rapor 17: Terör ve Terörle Mücadele M. Sadi BİLGİÇ 

Rapor 18: Küresel Isınma ve Türkiye'ye Etkileri Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER 

Rapor 19: Güneydoğu Sorununun Sosyolojik Analizi M. Sadi BİLGİÇ Dr. Salih AKYÜREK Doç. Dr. Mazhar BAĞLI Müstecep DİLBER Onur OKYAR 

Rapor 20: Kürt Sorununun Çözümü İçin Demokratikleşme, Siyasi ve Sosyal Dayanışma Açılımı E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 21: Türk Dış Politikasının Bölgeselleşmesi E. Büyükelçi Özdem SANBERK 

Rapor 22: Alevi Açılımı, Türkiye’de Demokrasinin Derinleşmesi Doç. Dr. Bekir GÜNAY-Gökhan TÜRK 

Rapor 23: Cumhuriyet, Çağcıl Demokrasi ve Türkiye’nin Dönüşümü Prof. Dr. Sami SELÇUK 

Rapor 24: Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 25: Türkiye-Ermenistan İlişkileri Bilge Adamlar Kurulu Raporu Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY 

Rapor 26: Kürtler ve Zazalar Ne Düşünüyor? Ortak Değer ve Sembollere Bakış Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 27: Jeopolitik ve Türkiye: Riskler ve Fırsatlar Doç. Dr. Atilla SANDIKLI 

Rapor 28: Mısır’da Türkiye ve Türk Algısı M. Sadi BİLGİÇ-Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 29: ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri Doç Dr. Cenap ÇAKMAK-Fadime Gözde ÇOLAK 

Rapor 30: Demokratik Açılım ve Toplumsal Algılar Bilge Adamlar Kurulu Raporu Dr. Salih AKYÜREK 

Rapor 31: Ortadoğu’da Devrimler ve Türkiye Doç. Dr. Cenap ÇAKMAK Mustafa YETİM Fadime Gözde ÇOLAK 

Rapor 32: Güvenli Seçim: Sorunlar ve Çözüm Önerileri Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 

Rapor 33: Silahlı Kuvvetler ve Demokrasi Prof. Dr. Ali L. KARAOSMANOĞLU 

Rapor 34: Terör Önleme Birimleri Kasım ESEN, Özdemir AKBAL 

Rapor 35: İran, Şii Hilali ve Arap Baharı Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Emin SALİHİ 

Rapor 36: Yeni Anayasadan Toplumsal Beklentiler BİLGESAM 

Rapor 37: Etnik Çatışma Teoriler Işığında Dağlık Karabağ Sorunu Yrd. Doç. Dr. Reha YILMAZ, Elnur İSMAYILOV 

Rapor 38: Çağcıl Hukuk Sistemlerinde ve Türkiye’de Tutuklama Bilge Adamlar Kurulu Raporu 

Rapor 39: Afrika’da Türkiye ve Türk Algısı Bilge Adamlar Kurulu Raporu 

Rapor 40: Kaos Senaryolarının Merkezinde İran Doç. Dr. Atilla Sandıklı, Bilgehan Emeklier 

Rapor 41: Ermenistan’da Türkiye ve Türk Algısı Dr. Salih AKYÜREK 

Demokratikleşme ve Sosyal Dayanışma Açılımı Bilge Adamlar Kurulu Raporu 
İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Sonuç Raporu BİLGESAM 
İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2011) Sonuç Raporu BİLGESAM 

Dergiler 

Bilge Strateji Dergisi Cilt 1, Sayı 1, Güz 2009 
Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 2, Bahar 2010 
Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 3, Güz 2010 
Bilge Strateji Dergisi Cilt 3, Sayı 4, Bahar 2011 
Bilge Strateji Dergisi Cilt 3, Sayı 5, Güz 2011 

Söyleşiler 

Bilge Söyleşi-1: Türkiye - Azerbaycan İlişkileri 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Elif KUTSAL 


Bilge Söyleşi-2: Nabucco Projesi 
Arzu Yorkan ile Söyleşi 
Elif KUTSAL-Eren OKUR 


Bilge Söyleşi-3: Nükleer İran 
E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN ile Söyleşi 
Elif KUTSAL 

Bilge Söyleşi-4: Avrupa Birliği 
Dr. Can BAYDAROL ile Söyleşi 
Eren OKUR 

Bilge Söyleşi-5: Anayasa Değişikliği 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Merve Nur SÜRMELİ 

Bilge Söyleşi-6: Son Dönem Türkiye-İsrail İlişkileri 
E. Büyükelçi Özdem SANBERK ile Söyleşi 
Merve Nur SÜRMELİ 

Bilge Söyleşi-7: BM Yaptırımları ve İran 
Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI ile Söyleşi 
Sina KISACIK 

Bilge Söyleşi-8: Füze Savunma Sistemleri ve Türkiye 
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi 
Eren OKUR 

Bilge Söyleşi-9: Gelişen ve Değişen Türk Deniz Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını 
E. Oramiral Salim DERVİŞOĞLU ile Söyleşi 
Emine AKÇADAĞ 

Bilge Söyleşi-10: Soru ve Cevaplarla Yeni Anayasa Kasım ESEN ile Söyleşi 
Özdemir AKBAL 

Bilge Söyleşi-11: Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını 
E. Hv. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ ile Söyleşi 
Emine AKÇADAĞ 

DİPNOTLAR;

1 Hasret Çomak, “Avrupa’da Güvenlik Yapılanmasının Yeni Parametreleri ve Türkiye’nin Durumu”, Avrupa Araştırmaları Dergisi,  Cilt 14, No. 1, 2006, s. 99
2 Atilla Sandıklı, Bilgehan Emeklier, “21. Yüzyılda Yeni Güvenlik Anlayışları ve Yaklaşımları”, 21.Yüzyılda Uluslararası Örgütlerin Güvenlik Yaklaşımları 
ve Balkanlar’ın Güvenliği konulu Uluslar arası Balkan Kongresi, Kocaeli, 28-29 Nisan 2011, s.22
3 Ibid., s.38
4 Stephane De Tapia, “New Patterns of Irregular Migration in Europe”, Seminar Report 12 and 13 November 2002, Council of Europe, Strasbourg, 2003, 
   s. 16–17
5 United Nations’ Trends in Total Migrant Stock: The 2008 Revision, 2010, bkz. esa.un.org/migration (erişim 20 Kasım 2011)
6 International Labour Organization’s Towards a Fair Deal for Migrant Workers in the Global Economy, 2005, bkz. 
   www.ilo.org/global/Themes/Labour_migration/lang--en/docName--KD00096/index.htm (erişim 20 Kasım 2011)
7 International Organization for Migration, bkz. www.iom.int/jahia/Jahia/about-migration/lang/en (erişim 15 Kasım 2011)
8 Ibid.
9 1951 Tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi, bkz. 
   www.unhcr.org/3b66c2aa10.html (erişim 20 Kasım 2011)
10 S. Castles and M.C. Miller, The Age of Migration: International Population Movements in the Modern World, 2nd edition, New York, Palgrave, 1998, p.88
11 1951 Tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi, bkz. 
     www.unhcr.org/3b66c2aa10.html (Erişim 20 Kasım 2011)
12 E. G. Ravenstein, “The Laws of Migration”, Journal of the Royal Statistical Society, Vol.52, No.2, 1885, s.198- 199
13 Everett S. Lee, “A Theory of Migration,” in Migration, ed. J.A. Jackson, London: Cambridge University Press, 1969, s. 285-286
14 Samuel Stouffer, “Intervening Opportunities: A Theory Relating to Mobility and Distance”, American Sociological Review, 5 (6), December 1940, s. 845–867 
15 Özlem Kırlı, “Yasa dışı göç”, International Davraz Congress, Süleyman Demirel Üniversitesi, 2009, s.3 
16 Emniyet Genel Müdürlüğü, bkz. www.egm.gov.tr/icerik_detay.aspx?id=125 (erişim 4 Aralık 2011) 
17 Ibid. 
18 Ibid. 
19 Anna Kicinger, “International Migration as a Non-Traditional Security Threat and The EU Response to This Phenomenon”, Central European Forum 
    for Migration Research, Warsaw, October 2004, s.2 
20 Ayse Ceyhan and Anastassia Tsoukala, “The Securitization of Migration in Western Societies: Ambivalent Discourses and Policies,” Alternatives: 
    Global, Local, Political, No.27, 2002, s. 24-30 
21 Bülent Çiçekli, “Soğuk Savaş Sonrası Avrupa Güvenlik Düzenine Kurumsal Bir Bakış,” Avrasya Dosyası, Cilt 9, No.2, Yaz, 2003, s. 170 
22 “A Secure Europe in a Better World”, European Security Strategy, Brussels, December 2003, bkz. 
      www.consilium.europa.eu/uedocs/cmsUpload/78367.pdf (erişim 27 Kasım 2011) 
23 National Security Strategy, The White House, Washington, May 2010, bkz. 
     www.whitehouse.gov/sites/default/files/rss_viewer/national_security_strategy.pdf (erişim 27 Kasım 2011) 
24 Securing an Open Society: Canada’s National Security Policy, 2004, bkz. 
     www.pco-bcp.gc.ca/docs/information/publications/natsec-secnat/natsec-secnat-eng.pdf (erişim 27 Kasım 2011) 
25 Australia’s National Security, Canberra, 2007 bkz. 
     www.defence.gov.au/ans/2007/pdf/Defence_update.pdf (erişim 27 Kasım 2011) 
26 Counter-Terrorism White Paper 2010 “Securing Australia”, Canberra, 2010, bkz. 
     merln.ndu.edu/whitepapers/Australia_Counterterrorism_2010.pdf ( Erişim 27 Kasım 2011) 
27 Protocol against the Smuggling of Migrants by Land, Sea andAir, 2000, bkz. www.unhcr.org/4986fd6b2.pdf  ( Erişim 30 Kasım 2011) 
28 1951 Tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi, bkz. www.unhcr.org/3b66c2aa10.html (erişim 20 Kasım 2011) 
29 Philippe Marchesin, “Yeni Tehditler Karşısında Avrupa,” Dünden Bugüne Avrupa Birliği, der. Beril. Dedeoğlu, İstanbul: Boyut Yayınları, 2003, s.428-429 
30 Dorothy Pickles, Algeria and France From Colonialism to Cooperation, New York, Frederick A.Praeger Publish, 1963, 184-185 
31 Stephen Castles, Mark J. Miller, The Age Of Migration International Population Movements in the Modern World, New York, Palgrave, 1998, s. 74 
32 T.C. Dışişleri Bakanlığı, bkz. www.mfa.gov.tr/yurtdisinda-yasayan-turkler_.tr.mfa (erişim 29 Kasım 2011) 
33 Stephen Castles “The Guest-Worker in Western Europe- An Obituary”, International Migration Review, Vol.20, No:4, 1986, p.110 
34 Stephan Stetter, “Regulating Migration: Authority Delegation in Justice and Home Affairs,” Journal of European Public Policy, Vol.7, No.1, 2000, s.86 
35 Teresa Palomar, “Migration Policies of the European Union,”, bkz. 
     www.emzberlin.de/projekte_e/pj32_1pdf/MigPol/MigPol_EU.pdf (erişim 30 Kasım 2011) 
36 Schengen Convention, 1990, bkz .www.hri.org/docs/Schengen90/ (erişim 29 Kasım 2011) 
37 Dublin Convention, 1990, bkz. www.law-essays-uk.com/resources/free-essays/dublin-convention.php (erişim 30 Kasım 2011) 
38 Council Resolution of 30 November 1992 on Manifestly Unfounded Applications for Asylum, bkz. 
     www.unhcr.org/refworld/publisher,COUNCIL,,,3f86bbcc4,0.html (erişim 30 Kasım 2011) 
39 Maastricht Treaty, 1992, bkz. www.eurotreaties.com/maastrichtext.html (erişim 30 Kasım 2011) 
40 Tampere Summit, 1999, bkz. www.statewatch.org/news/2008/aug/tamp.html (erişim 1 Aralık 2011) 
41 Communication from the Commission to the Council and the European Parliament on a Common Policy on Illegal Immigration, 2001, bkz. 
    www.statewatch.org/news/2001/nov/illimm672.pdf (erişim 1 Aralık 2011) 
42 1951 Tarihli Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Cenevre Sözleşmesi, bkz. 
     www.unhcr.org/3b66c2aa10.html (erişim 20 Kasım 2011) 
43 Matti Heinonen, “Path to the Common European Asylum System (CEAS)”, GDISC Conference on Asylum, Nuremberg, 2006, s.10 
44 Ska Keller, Ulrike Lunacek, Barbara Lochbihler, Hélène Flautre, “Frontex agency: which guarantees for human rights”, MIGREUROP, March 2011 
45 The Hague Programme: strenthening freedom, secuity and justice in the European Union, bkz. 
     eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:C:2005:053:0001:0014:EN:PDF (erişim 2 Aralık 2011) 
46 The Stockholm Programme, 2010,bkz. eur-lex.europa.eu/LexUriServ/LexUriServ.do?uri=OJ:C:2010:115:0001:0038:en:PDF ( Erişim 2 Aralık 2011) 
47 No to Fortress Europe: Turn off the Stockholm Programme, 2009, bkz. 
    noborderscotland.wordpress.com/2009/11/24/no-to-fortress-europe-turn-off-the-stockholm-programme/  ( Erişim 3 Aralık 2011) 
48 Javier Maestro, “The Euro-Mediterranean Process and the Northern Dimension: A Comparative Approach”, 
The Future of the Barents Euro-Arctic Co-operation and the Northern Dimension of Europe konulu seminerde 
sunulan tebliğ, Björkliden, İsveç, 14-17 Haziran 2001 
49 Didier Billion, “Akdeniz İçin Birlik: Bir Başarısızlık Öyküsü”, bkz. www.timeturk.com/tr/makale/didier-
billion/akdeniz-icin-birlik-bir-basarisizlik-oykusu.html (erişim 3 Aralık 2011) 
50 Türkiye İltica ve Sığınma Hakkı 2008 İzleme Raporu, İnsan Hakları Araştırmaları Derneği, bkz. 
www.ihad.org.tr/rapor-08.php (erişim 10 Aralık 2011) 
51 The Budapest Process, bkz. www.iom.int/jahia/Jahia/policy-research/budapest-process/ (erişim 2 Aralık 2011) 
52  2000 tarihli Katılım Ortaklığı Belgesi için bkz. 
      www.belgenet.com/arsiv/ab/kob_2000.html (erişim 2 Aralık 2011)
53 Türkiye için Katılım Ortaklığı Belgesi, 2003, bkz. 
     digm.meb.gov.tr/uaorgutler/AB/AB%20BELGELER/Katilim_ortakligi_2003.pdf (2 Aralık 2011) 
54 2003 Ulusal Programı, bkz. www.abgs.gov.tr/files/UlusalProgram/UlusalProgram_2003/Tr/pdf/IV-24.pdf (2 Aralık 2011) 
55 Ibid. 
56 Yabancılar ve Uluslar arası Koruma Kanunu Tasarısı Taslağı Genel Gerekçe, 2011, bkz. 
     gib.icisleri.gov.tr/ortak_icerik/.../YUKK%20Genel%20Gerekçe.doc (erişim 12 Aralık 2011) 
57 Orta Vadeli Programlar, bkz. gib.icisleri.gov.tr/default_B0.aspx?content=1020 (2 Aralık 2011) 
58 Türkiye’nin AB Müktesebatına Uyum Programı (2007-2013), bkz. 
 www.abgs.gov.tr/files/Muktesebat_Uyum_Programi/24_AdaletOzgurlukveGuvenlik.pdf (2 Aralık 2011) 
59 Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu Tasarısı, bkz. 
     www.icisleri.gov.tr/default.icisleri_2.aspx?id=5851 (1 Aralık 2011) 
60 Türkiye’nin Entegre Sınır Yönetimi Stratejisinin Uygulanmasına Yönelik Ulusal Eylem Planı” tam metni için bkz. 
     syb.icisleri.gov.tr/ortak_icerik/syb/EntegreS%C4%B1n%C4%B1rY%C3%B6netimiEylemPlan%C4%B1_TR.pdf)   (2 Aralık 2011) 
61 Dışişleri Bakanlığı, bkz. www.mfa.gov.tr/turkiye_nin-yasadisi-gocle-mucadelesi-.tr.mfa (erişim 4 Aralık 2011) 
62 Emniyet Genel Müdürlüğü, bkz. www.egm.gov.tr/icerik_detay.aspx?id=125 (erişim 4 Aralık 2011) 
63 Ibid. 
64 Dışişleri Bakanlığı, bkz. 
    www.mfa.gov.tr/no_-57_-25-subat-2011_-ab-adalet-ve-icisleri-konseyi-sonuclari-hk_.tr.mfa (erişim 4 Aralık 2011) 
65  Emniyet Genel Müdürlüğü, bkz. 
     www.egm.gov.tr/icerik_detay.aspx?id=220 (erişim 4 Aralık 2011) 
66 Maral Jefroudi, “Mültecilik, Devletin Düzenleme Pratiği ve Toplumsal Muhalefet” , bkz. 
www.sdyeniyol.org/index.php/toplumsal-hareket/285-mueltecilik-devletin-duezenleme-pratii-ve-toplumsal-
muhalefet-maral-jefroudi (erişim 5Aralık 2011) 
67 Aysel Çelikel, Günseli Gelgel, Yabancılar Hukuku, 11. Baskı, Beta Yayınları, İstanbul, 2004 
68 İltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Eylem Planı, bkz.   sorular.rightsagenda.org/Uploads/MULTECI%20MEV/T%C3%9CRK%C4%B0YE%20ULUSAL%20EYLEM%20PLANI.pdf    (erişim 5Aralık 2011) 
69 Türkiye İltica ve Sığınma Hakkı 2008 İzleme Raporu, İnsan Hakları Araştırmaları Derneği, bkz. 
     www.ihad.org.tr/rapor-08.php (erişim 10 Aralık 2011) 
70 Ibid. 
71 İltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Eylem Planı, bkz. 
 sorular.rightsagenda.org/Uploads/MULTECI%20MEV/T%C3%9CRK%C4%B0YE%20ULUSAL%20EYLEM%20PLANI.pdf    (erişim 5Aralık 2011) 
72 Türkiye İltica ve Sığınma Hakkı 2008 İzleme Raporu, İnsan Hakları Araştırmaları Derneği, bkz. 
     www.ihad.org.tr/rapor-08.php (erişim 10 Aralık 2011) 
73 Ibid. 
74 AIHM Kararı, 22 Eylül 2009, bkz. www.yargitay.gov.tr/aihm/upload/30471-08.pdf (erişim 12 Aralık 2011) 
75 İltica ve Göç Alanındaki Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Ulusal Eylem Planı, bkz. 
 sorular.rightsagenda.org/Uploads/MULTECI%20MEV/T%C3%9CRK%C4%B0YE%20ULUSAL%20EYLEM%20PLANI.pdf    (erişim 5Aralık 2011) 
76 EGM 2006 tarih ve 57 sayılı Uygulama Talimatı, bkz. 
multecihaklari.org/index.php?option=com_content&view=article&id=83:2006-uygulama-talimat-57-nolu-genelge&catid=19:ulusal-mevzuat ( Erişim 10 Aralık 2011) 
77 2010 Mülteciler ve Sığınmacılarla ilgili Genelge, bkz. www.icisleri.gov.tr/default.icisleri_2.aspx?id=4537    (erişim 10 Aralık 2011) 
78 Chiristina Boswell, “EU Immigration and Asylum Policy, from Tampere to Laeken and Beyond”, Briefing Paper 
    New Series, The Royal Instıtute of International Affairs, No: 30, February 2002 
79 Human Development Report 1994: New Dimensions of Human Security, bkz. 
    hdr.undp.org/en/reports/global/hdr1994/chapters/ (erişim 10 Aralık 2011) 
80 Clandestino Project, Final Report, 23 November 2009, bkz. 
     www.epim.info/wp-content/uploads/2011/01/clandestino-final-report_-november-2009.pdf     (erişim 10 Aralık 2011) 
81 Irregular Migration in Grece, bkz. 
     www.eliamep.gr/wp-content/uploads/en/2008/12/greece-research-briefing.pdf (erişim 12 Aralık 2011) 
82 The EU’s Dirty Hands, Human Rights Watch, September 2011, bkz. 
     www.hrw.org/sites/default/files/reports/greece0911webwcover_0.pdf (erişim 11 Aralık 2011) 
83 Eurostat araştırması, bkz. www.abhaber.com/haber.php?id=4418 (erişim 12 Aralık 2011) 
84 Almanya’daki Türklerin Ekonomik Gücü Yükseliyor, TAVAK, bkz. www.tavak-de.com/basin/380-basn-buelteni (erişim 12 Aralık 2011) 
85 Ibid. 
86   UN Protocol against the smuggling of migrants by land, sea and air, 2000, bkz. 
      www.unodc.org/documents/treaties/UNTOC/Publications/TOC%20Convention/TOCebook-e.pdf   (erişim 12 Aralık 2011) 
87 Yabancılar ve Uluslar arası Koruma Kanunu Tasarısı Taslağı Genel Gerekçe, 2011, bkz.  gib.icisleri.gov.tr/ortak_icerik/.../YUKK%20Genel%20Gerekçe.doc (erişim 12 Aralık 2011) 

YASA DIŞI GÖÇ VE TÜRKİYE;

_ Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi 
Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:10 
Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36 
Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye 
Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93 
www.bilgesam.org 
bilgesam@bilgesam.org 

_ Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6 
A.Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye 
Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90 
Copyright © BİLGESAM ŞUBAT 2012 

Bu Yayının tüm hakları saklıdır. Yayın Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezinin izni olmadan Elektronik veya Mekanik yollarla çoğaltılamaz. 


***

YASA DIŞI GÖÇ VE TÜRKİYE BÖLÜM 9

YASA DIŞI GÖÇ VE TÜRKİYE BÖLÜM 9



   Yasa dışı göçü engellemek adına tüm göç yollarının kapatılmasının hedef ülkelerdeki ekonomik gelişim üzerinde olumsuz etki yapması olasıdır. Zira göçmenler yarattıkları iş gücü ile ülkenin ekonomik gelişimine önemli katkıda bulunmaktadırlar. Avrupa İstatistik Dairesi EUROSTAT tarafından yapılan araştırmaya göre, AB’deki aktif çalışan sayısı 2050 yılına kadar 52 milyon kişi gerilemesi beklenmektedir83. Nüfusun hızla yaşlanması ve doğum oranının 
azalması iş gücünde düşüşe neden olmaktadır. Eğer AB’nin ekonomik kalkınmasını sürdürmek için iş gücü açığı kapatılmazsa ciddi bir ekonomik sorunun ortaya çıkması muhtemel görünmektedir, çünkü her çalışan ödediği primlerle sosyal güvenlik ve emeklilik fonuna katkıda bulunmaktadır. Dolayısıyla yeterli çalışan olmazsa, hızla yaşlanan nüfus sebebiyle sosyal güvenlik ve emeklilik fonları iflasa sürüklenebilecektir. Bu durumda AB’nin göçmenlere ihtiyaç duyması kaçınılmaz hale gelmektedir. Öte yandan göçmenler kendi 
ülkeleriyle aralarındaki bağlar sayesinde karşılıklı iş yapma biçimleri ve piyasalar hakkında bilgi edinilmesini ve dil engelinin aşılmasını da sağlamaktadırlar. Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı’nın son araştırmasına göre 2010 yılı sonunda 77.200 Türk girişimcinin Almanya’da gerçekleştirdiği yıllık ciro 36 milyar Euro civarındadır.84. Ayrıca bu girişimcilerin yaptıkları yatırımlar 8,2 milyar Euro sınırını aşmış bulunmaktadır.85. 

2009 yılındaki Konsey toplantısında kabul edilen ve yüksek tahsilli ve meslek sahibi göçmenleri AB’ye çekmeye yönelik “mavi kart” uygulamasının iş gücünü ciddi oranda yükseltmesi mümkün olamayacaktır; çünkü bu nitelikli göçmenler belli başlı iş kollarına yönelecektir. Üstelik mavi kart alabilmek için gerekli aylık gelirin, o ülkedeki ortalama maaşların 1,5 kat üstünde olması gerektiği göz önünde bulundurulursa bu yöntemin AB ülkelerindeki iş gücü piyasasının gereksinimini karşılayamayacağı anlaşılacaktır. Oysa göç alan ülkelerin, mevcut göç politikalarında değişiklik yaparak, vasıfsız iş gücüne yönelik geliştirecekleri göç programlarıyla düzensiz göçle mücadele edebilirler. Bu kapsamda iki 
taraflı iş gücü anlaşmaları ve iş gücü göçüne ilişkin programlar uygulanabilir. 

-Uzun vadede yasa dışı göçü engellemek amacıyla azgelişmiş ülkelerdeki kalkınma ve refah seviyesini artırıcı projeler üretilmelidir. 

Uzun vadede göçün sebeplerini hedef alan çözümler üretmek üzerinde de ciddiyetle durulmalıdır. Bu noktada öncelikli olarak yapılması gereken yoksulluk ve az gelişmişlik ile mücadele olacaktır. BM Göçmen Kaçakçılığına Karşı Ek Protokol’ün 15. maddesinin 3. fıkrasına göre; her Taraf Devlet, göçmen kaçakçılığının yoksulluk ve az gelişmişlik gibi sosyo-ekonomik nedenleriyle mücadele etmek için ulusal, bölgesel ve uluslararası düzeylerdeki kalkınma programlarını ve işbirliğini, göçün sosyo-ekonomik boyutlarını hesaba katarak ve ekonomik ve sosyal bakımdan zayıf bölgelere özel önem vererek, uygun olduğu ölçüde teşvik edecek veya güçlendirecektir.86. 

Türkiye Özelinde; 

-Yasa dışı göçle mücadelede entegre sınır yönetimine gereken önem verilmelidir. 

Ülkemizin coğrafi yapısı ve stratejik konumu göz önünde bulundurularak sınır yönetiminde kısa vadede tamamen sivil bir yapılanmaya gitmek yerine mevcut yapıda düzenlemeler gerçekleştirmek daha faydalı gözükmektedir. Bu bağlamda, Sahil Güvenlik Teşkilatı ile Jandarma Teşkilatı’nın zaten İçişleri Bakanlığı’na bağlı olduğu göz önünde tutularak kısa vadede sorunların giderilmesi için, 1. ve 3. Ordu Komutanlığı içinde İçişleri Bakanlığı’na bağlı bir “danışma ve irtibat bürosu” kurulması sınır yönetimi alanında koordinasyon ihtiyacını karşılayabilir. Bu büro aracılığıyla karşılıklı bilgi ve istihbarat paylaşımı sağlanabilinir. 
Sınır birlikleri profesyonel hale getirilerek etkinliği artırılabilir. Ayrıca uygulamadaki mevcut hataların (hiyerarşik raporlama sorunu, sorumluluk alanlarının belirsizliği) düzeltilmesinin, finansal ve hukuki açıdan gerekli düzenlemelerin yapılmasının, sınır güvenliğinde teknolojik tespit olanaklarından, termal kameralardan, insansız hava araçlarından ve uydu imkânların dan daha fazla yararlanılmasının faydalı olacağı değerlendirilmektedir. 

-Türkiye’de insan kaçakçılığı ile ilgili mevzuatın yeterli olmadığı ve bu konuda kapsamlı düzenlemeler yapılması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. 

İnsan kaçakçılığının hangi durumlarda ortaya çıktığı ve bu durumlarda verilecek ceza, Türk Ceza Kanununun 79. maddesinde belirtilmiş olup bu suçla ilgili başka bir kapsamlı bir düzenleme bulunmamaktadır. Oysa mukayeseli hukuka bakıldığında göçmen kaçakçılığının genellikle hususi kanunlarda yaptırım altına alındığı görülmektedir. Yasa dışı göç, insan kaçakçılığı ve insan ticareti suçlarının çoğu zaman iç içe geçerek karmaşık bir yapı kazanmaktadır. Dolayısıyla insan kaçakçılığı ile çeşitli organize suç türleri arasındaki bağlantı göz önünde bulundurularak, Türkiye’de de konuyla ilgili uluslararası gelişmeler ve AB 
mevzuatı ışığında yeni bir düzenlemeye gidilmesi önem taşımaktadır. 

- 1951 Cenevre Sözleşmesi ile 1967 Ek Protokol’e konan coğrafi sınırlama şartı gerekli düzenlemeler yapılıp önlemler alındıktan sonra kaldırılmalıdır. 

Söz konusu coğrafi sınırlama nedeniyle Türkiye mülteci tanımı yaparken Avrupalı ve Avrupalı olmayanlar arasında bir ayrıma gitmekte ve Avrupalı olmayan göçmenlere mülteci statüsü vermemektedir. Avrupalı olmayan göçmenler, BMMYK statüleri hakkında bir karar verinceye kadar geçici izinle Türkiye’de kalmaktadır. Türkiye; Monako, Madagaskar ve Kongo ile birlikte dünyada bu uygulamayı sürdüren dört ülkeden biridir. 

Bu durum gerek insan haklarına gerekse de AB müktesebatına riayet hususuna engel teşkil etmektedir. Türkiye, coğrafi kısıtlamanın kalkmasıyla göçmen akınına uğrayacağı konusunda endişe duymaktadır, ancak insan hakları perspektifinden bakıldığında, korunmak istenen yararın bir insanın temel hakkı ve bu kişinin yaşamsal bir tehlikeyi de içerir bir zulümden kaçıyor olabileceği gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Bununla birlikte şüphesiz sınırlamanın 
kaldırılmasının ciddi bir ekonomik maliyeti olacaktır. Bu sebeple Türkiye’nin bu maliyet konusunda gerekli araştırmayı yaparak sadece AB ülkelerinden değil gerekirse BM’den de “külfet paylaşımı” konusunda garantiler alarak sınırlamayı kaldırması uygun olacaktır. 

Ayrıca 1951 Cenevre Sözleşmesi’nin Soğuk Savaş döneminde imzalandığı ve tamamen Demir Perdeden Hür Dünyaya gelen göçmenlerin haklarını dikkate aldığı düşünüldüğünde, bu sözleşmenin 21. Yüzyıl ihtiyaçlarını karşılamayacağı değerlendirilmektedir. Bu bağlamda Sözleşme’nin hukukçular tarafından yeniden gözden geçirilmesi ve günümüz şartlarına uygun hale getirilmesi konusunda Türkiye’nin uluslararası çalışmalar yapılmasına ön ayak olması faydalı olabilir. 

- Kaynak Ülkelerle Geri Kabul Anlaşmaları imzalanmadan hedef ülkelerle imzalamanın sakıncaları göz önünde bulundurulmalıdır. 

Geri Kabul Anlaşmaları, yasa dışı göçmenlerin Türkiye’den geldikleri ülkeye iadesi veya Türkiye’den diğer bir ülkeye yasa dışı geçiş yapan göçmenin Türkiye’ye kabulü amacını taşımaktadır. Bu bağlamda öncelikle Türkiye’yi transit veya hedef olarak kullanan yasa dışı göçmenlere kaynak olan ülkelerle Geri Kabul Anlaşmaları imzalanmadan, hedef ülke konumundaki ülkelerle bu yönde anlaşmalar imzalanmasının Türkiye açısından sorun teşkil edeceği görülmekte dir. Bu durumun, Türkiye’ye geri kabul edilen yasa dışı göçmenlerin 
kaynak veya transit ülkelere iadesinde güçlüklere neden olması ve bu kişilerin Türkiye’de barındırılmaları ile iaşeleri konusunda sorunlar yaşanması muhtemeldir. 

-Türkiye’nin sırtına büyük bir yük bindirecek AB ile Türkiye arasındaki Geri Kabul Anlaşması’nın neyin karşılığında uygulamaya konulacağına doğru karar verilmelidir. 

Yasa dışı göç hususunda Türkiye ile AB arasındaki en sorunlu konuların başında AB ile Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanması geldiği görülmektedir. AB ile Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanması durumunda Avrupa’ya yönelen transit göçmenlerin bile Türkiye tarafından geri kabulünü gerektirecektir. Bu durumda Türkiye AB’nin yasa dışı göç yükünün tamamına yakın bir kısmını kendi üzerinde görecek ve altından kalkması zor bir maliyet üstlenmiş olacaktır. 

Türkiye’nin AB’nin Geri Kabul Anlaşması imzaladığı Balkan ülkeleriyle bu anlaşmaları imzalamaması yasa dışı göçmenlerin doğrudan en dış sınırdaki Türkiye’ye gönderilmesi sonucunu doğuracaktır. Bu kadar ağır bir yükün Schengen kazanımlarının dahi ötesine geçmesi mümkündür. Sadece mali boyuta bakıldığında, kaçak göçmenlerin iadesinin Türkiye’ye maliyeti yılda 1,2 milyar euro olarak hesaplanırken Brüksel bu rakamı abartılı bulmakta ve Türkiye'ye yıllık 72 milyon euro yardım yapmayı taahhüt etmektedir. Böyle bir anlaşma zeminini Türkiye'nin kabul etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla AB ile Geri Kabul Anlaşması imzalanması hususunda aceleci davranılmamalı ve hangi koşullarda AB’nin yasa dışı göç yüküne ortak olunduğuna doğru karar verilmelidir. 

-Türkiye’nin sığınma politikası konusunda ciddi reformlara ihtiyacı olduğu ve ivedilikle bir sığınmacı kabul sisteminin oluşturulması gerektiği unutulmamalıdır. 

Avrupa’daki sıkı göç politikası ve Türkiye’nin yasa dışı göçle mücadele doğrultusunda maruz kaldığı baskılar, Türkiye’nin sığınma politikasında sağlanan iyileşmeleri tehlikeye atma riskini taşımaktadır. Bu kapsamda, yasa dışı konumda yakalanan göçmenlerin yasa dışı göçmen mi yoksa gerçek bir sığınmacı mı olduğunun tespiti bağlamında ilgili prosedür ve kurumsal 
yapılanmaların titizlikle oluşturulması gerekmektedir. Bunun yanında sığınmacıların iltica prosedürüne erişimleri önündeki engellerin kaldırılmalı ve sığınmacıların statüsünün kısa sürede ve sağlıklı şekilde belirlenmelidir. 

Bir diğer önemli husus, mülteci ve sığınmacıların çeşitli tarihlerde Türkiye aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’de açtıkları davalar sonucu ortaya çıkan hukuki durumun iyi analiz edilmesi gerekliliğidir. Zira 2009 ve 2010 yıllarında AİHM, özellikle yabancıların idari gözetim ve sınır dışı edilmesiyle ilgili ülkemiz aleyhine kararlar almış ve yabancıların iç hukuk yollarını tüketmeden doğrudan AİHM’e başvurabileceklerini karara bağlamıştır87. 

Ayrıca sığınmacı ve mültecilere yönelik ikamet harcı uygulamasının kaldırılması; sığınmacı ve mültecilerin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında güvence altına alınması; mültecilere sağlanan öğrenim görme, çalışma, sağlık gibi birçok sosyal destek mekanizmalarının daha da geliştirilmesi ve ulaşılabilir hale getirilmesi; mültecilerin haklarını aramak amacıyla itiraz veya şikayet edebilecekleri sadece bu işte görevli mercilerin oluşturulması konularına ivedilikle eğilinmesi gerekmektedir. Bu bağlamda Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nun yürürlüğe girmesi büyük bir boşluğu dolduracaktır. Ayrıca 
ilgili konularda STK’larla işbirliği yapılması da sürecin işleyişini kolaylaştıracaktır. Zira özellikle sığınmacı ve mültecilerin entegrasyon sorununun çözümünde personel yönünden belli cemiyet, gönüllü kuruluşlar, kişiler veya derneklerden oluşan STK’larla işbirliği önem taşımaktadır. 


SONUÇ 

Değişen güvenlik algılamaları neticesinde yasa dışı göç, günümüz dünyasında bir yumuşak güvenlik tehdidi olarak görülmeye başlanmıştır. Sınıraşan yapısı itibariyle yasa dışı göç tek bir ülkenin sorunu değildir, gerek hedef gerek kaynak gerekse de transit ülkeler yasa dışı göçün etkilerini farklı şekillerde hissetmektedirler. Zira göç alan ve göç gönderen ülkedeki ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel nedenlerin etkisiyle ortaya çıkan bu olgu, söz konusu 
tüm ülkelerdeki ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel yapıları etkilemektedir. 

Yasa dışı göçün; ulusal ve uluslararası ekonomik ve siyasal belirsizlikler, ülkeler arası çıkar çatışmaları, iç savaşlar, doğal afetler, yoksulluk, salgın hastalıklar, insan hakları ihlalleri gibi faktörler olduğu sürece daha da artmaya devam edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle küreselleşmenin bu süreci daha da hızlandırdığı göz önüne alındığında yasa dışı göçle mücadele devletler için zaruri hale gelmektedir. 

Yasa dışı göç ve güvenliğin birbiri içerisinde dinamikler taşımaları ve birbiriyle sebep-sonuç ilişkisi içinde olmaları devletleri bu yeni tehditle mücadeleye itmektedir. Bu amaçla gerek uluslararası gerekse ulusal alanda çeşitli hukuksal düzenlemeler ve politikalar yürürlüğe konmaktadır. 

Hedef bölge konumda olan Avrupa’nın yasa dışı göçle mücadelede katı bir tavır sergilediği görülmektedir. Birlik bünyesinde yasa dışı göçü engelleyici önlemler arasında sıkı vize politikaları, katı sınır kontrolleri, yasa dışı göçmenlerin gönüllü veya zorunlu olarak geri gönderilmesi gibi uygulamalar göze çarpmaktadır. Bu bağlamda ortak bir göç ve sığınma politikası benimsemeye yönelik çalışmalar da gerçekleştirilmektedir. Ancak Birlik nezdinde ortaya konan politikalar çoğu zaman yasa dışı göç konusunun insani boyutunun göz ardı edildiği eleştirilerine yol açmaktadır. 

Yasa dışı göçü tamamen ortadan kaldırmak uzun vadede dahi şu an için mümkün gözükmediğinden bu sorunla mücadelede en uygun yöntem, insan güvenliği konusuna daha fazla eğilerek göçü planlı bir seviyede tutarak ülkeler arasında absorbe ve entegre etmek olacaktır. 

Küresel ve bölgesel göç yollarının önemli bir kavşak noktasında bulunan Türkiye'de, bir taraftan yasal göç yönetimi ve uygulamalarının AB Müktesebatı ile uyumu sağlanırken, diğer taraftan da yasa dışı göçle mücadelede caydırıcı düzenlemeler yapılmaya çalışılmaktadır. 

Türkiye’nin göç ve iltica hususundaki düzenlemelerinde insanilik, uluslararası düzenlemelere riayet, bütüncül yaklaşım, profesyonel kurumsal yönetim gibi prensipleri benimsemesi arzu edilen bir sonuçtur. Ancak tüm bu düzenlemeler yapılırken Türkiye’nin, 1951 Cenevre Sözleşmesi’ne getirilen coğrafi çekincenin kaldırılması ve AB ile Geri Kabul Anlaşması imzalanması sonrası doğabilecek sakıncaları da göz önünde bulundurması ulusal menfaatleri açısından önem taşımaktadır. 

10. CU BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR.,;

***