Suriye Halkına Geçmiş Olsun
13 Haziran 2000 Salı
Dünyadan bir diktatör diktatör daha göçtü. Evet Suriye'nin merhum devlet başkanı Hafız Esad iktidarı ele geçirdiği 1971 yılından itibaren iktidarını baskı, şiddet, kan ve terörle ayakta tuttu. Yakaladığı iktidarı elinden kaçırmamak için önce kendi halkına zulmetti. Sonra bu zülmü çevresine taşıdı. Uluslararası teröre her alanda tam destek vererek Türkiye başta olmak üzere çevre ülkelerdeki terörist eylemlerin baş destekçisi oldu.
Komşumuz Suriye halkı 500 seneyi aşkın bir süre Türk idaresinde sakin ve mutlu bir yaşam sürdü. Başkent ŞAM, her alanda gelişmiş kültür ve ticaret merkezi olarak asırlarca bölgenin en önemli şehri olarak tarihteki yerini korudu. HALEP şehri ise çoğunluğu Türklerle meskun çok önemli bir merkez olarak günümüze kadar geldi.
Bilindiği gibi 1 nci Cihan Harbini müteakip İngiliz ve bilahare Fransız hakimiyetine geçen Suriye dış politikalarını Türkiye ve Türk düşmanlığı üzerine inşa etti. Ortadoğuda petrolün bulunmasını takiben BÖL-PARÇALA-YÖNET politikasını bölge ülkeleri için uygun bulan İngilterenin destek ve himayeleriyle Suriye içinde iç kargaşalıklar hiç bitmedi. Ve bitmeyeceğide kesin gibi görünüyor.
Suriye nüfusunun takriben % 80'i sünni müslümandır. 30 yıldır ülkeyi demir yumrukla idare eden Devlet Başkanı Hafız Esad nüfusun % 18 kadarını teşkil eden alevi kökenli Araptır. Suriye'de Alevi nüfus; sayıca çok az olmalarına rağmen ülkenin başkenti ve en büyük şehri olan ŞAM ile ikinci büyük kenti ve en büyük limanı olan LAZKİYE' de çoğunlukta bulunmaktadır. Yönetimde üst kademelerde de Hafız Esad'ın yakını alevi kökenliler bulunmaktadır. Ordunun üst kademelerinde yine Hafız Esad'ın yakın akrabaları olan alevi kökenliler mevcuttur. Rejimin gerçek koruyucusu olan en seçkin birlikler ile iyi yetiştirilmiş Özel Kuvvetler'in başında da kardeşi Rifat Esad vardır. İktidardaki BAAS Partisi üst yönetiminin tamamına yakını Esad'ın yakınlarıdır. Bunlar yıllardır kilit noktalardaki görevlerini hemen hemen hiç değiştirmeden korumuşlardır.
Bunlar çok doğaldır. Çünkü diktatör ve dikta rejimlerinin ayakta kalabilmesinin bilinen başka bir yolu yoktur. Diktatörler ya çok akıllı ve zeki olurlar; ki bunlar halkın gerçek desteği ile yerlerini korurlar. Yada liderlik kabiliyetinden yoksun olurlar; ki bu çeşit diktatörler ise baskı, terör ve kanlı katliamlarla zorla iktidarlarını devam ettirirler. Merhum Hafız Esad işte bu ikinci grubun en yetenekli temsilcilerindendi.
Tamamen kapalı bir baskı rejimiyle idare edilen Suriye'de çoğunluğu teşkil eden sünni müslümanların azınlık oyları ve desteğine dayanan bir lider tarafından idare edilmelerine başkaldırmaları çok doğaldı. Nitekim Hafız Esad'tan öncede ülkenin bağımsızlığı için mücadele eden çoğunluktaki sünni müslümanları temsil eden MÜSLÜMAN KARDEŞLER ÖRGÜTÜ ; başa geçtiği andan itibaren çoğunluğun sesini duyurmak için her fırsattan istifade ile rejime ve diktatöre karşı ayaklanmıştır. Fakat her defasında bu ayaklanmalar ; 20 asrın insanlarını utanca boğacak tarz ve metotlarla kanlı bir şekilde bastırılmıştır. Dökülen kardeş kanının ve halka yapılan eza ve cefanın haddi ve hesabı yoktur. İnsan hakları şampiyonu batılı dostlarımız dökülen bu kanları hiç görmemişler, yahut görmüşler ama üzerinde durmak menfaatlerine uygun gelmemiştir. AMA TARİHÇİLER BU ÜLKEDE YAŞANAN İNSANLIK AYIBINI MUTLAKA YAZACAKTIR.
Başlıktaki GEÇMİŞ OLSUN SURİYE HALKI sözünü bilerek ve isteyerek kullandım. Bundan maksadım; fevkalade kötü muameleye reva görülen ve dikta rejimi ile diktatörden ancak allahın lütfu ile ölüm sebebiyle kurtulan dost ve kardeş Suriye halkına gerçekten büyük geçmiş olsun diyerek onların hissine ortak olmaktı.
Boyalı basınımızda yer alan ve sansasyon haber şampiyonu televizyonlarımızdan gösterilen ağlayan insan tablolarına bakarak Suriye halkının çok üzüldüğünü sanmayın. Suriye halkı 30 yıldan beri ilk defa gülüyor. İlk defa geleceğinden emin ve güvenli bir güne başlamanın sevincini yaşıyor. Yakın bir gelecekte Hafız Esad'ın ölüm gününü bayram olarak kabul ederlerse hiç şaşırmayın.
Gelelim bundan sonra ne olacağının tahliline.
Hafız Esad'ın en sadık ve has adamlarının yer aldığı Şam Parlamentosu acilen kanun değişikliği yaparak Hafız Esad'ın oğlunu yeni başkan olarak atadı. Kendi düşüncelerine göre bu şekilde gösterdikleri vefa borcu ile yeni gelen oğul Esad aynen babası gibi onlara sahip çıkacak ve sular aynen Hafız Esad dönemindeki gibi kendi menfaatleri doğrultusunda akacaktır..!
Bunun böyle olamayacağını bir miktar tarih kültürü bulaşmış insanlar kolaylıkla anlarlar. Diktatör bir kişidir. Diktatörlüğün ömrü bu kişinin ömrü ile sınırlıdır. Diktatörlüğün en büyük dezevantajı bu rejimlerde kesinlikle ikinci adamların bulunmasına müsaade edilmemesidir. Yani gidenin yerini ismi ve makamı ne olursa olsun kimse alamaz. Artık bu devir bitmiştir. Her hangi bir sebeple diktatör görevinden ayrıldığı takdirde dikta rejimi anında çöker ve biter. O ülke halkı, yıllardır hayalini kurduğu hürriyet ve demokrasi adına sokağa dökülür. Sokağa dökülen halkı da ancak çok güçlü yeni bir diktatör durdurabilir ki, burada oğul Esad'ın bu konuda hiç bir şansı görünmemektedir.
Şimdi komşumuz Suriye büyük bir kargaşa ve kaos ortamına sürüklenecektir. Bu kaos ortamından yararlanmak üzere emperyalist güçler bölgeye doluşacaktır. Bu güçlerin teşvik, destek ve kışkırtmaları ile çok yakın bir gelecekte çok kanlı bir Alevi -sünni mücadelesinin başlayacağına hep birlikte şahit olunacaktır. Bunun için fal bakmaya , rüyaya yatmaya gerek yoktur. Çünkü açıkça görülmektedir.
Türkiye ve Suriye halkları kardeştir. Hele bu kardeşlik ve dostluk Hafız Esad rejiminin bütün olumsuz politikalarına rağmen iki ülke sınırlarına yakın bölgelerde hiç azalmadan ve değişmeden devam etmiştir. Şimdi bu safhada komşumuz Suriye'nin, Türkiyenin yardımına ve her alanda desteğine ihtiyacı vardır. Yeni Suriye yönetiminin bize doğru adım atmasını beklemeden Türkiye süratle yeni bir Suriye politikası geliştirerek eski rejim ile olan , sun'i olarak yaratılmasına rağmen çok önem arzeden sorunlarını derhal çözmelidir.
Bölgede gerçek bir barış ve huzur ortamı tesisi ile Türkiyenin bölge devleti olarak buraya ait politikaların üretilmesinde söz sahibi olabilmesi için hiç bir yerden ve makamdan icazet beklemeden, akıl ve bilgi almadan ağırlığını ortaya koyması gerekmektedir. Cumhurbaşkanımız Sayın Sezer'in Hafız Esad'ın cenaze törenine katılması çok önemli bir adımdır. Bunun devamının sağlanması görevi her seviyedeki bürokratlarımıza düşmektedir.
Körfez krizinde herkez kazanırken, en fazla kazanması gereken ülkemiz en fazla zarara uğrayan ülke olmuştu. Bakalım bu defa ne yapacağız . Bunuda beceremezsek bakalım nasıl bir mazeretin arkasına saklanacağız. Bekleyelim ve görelim.
Dost ve kardeş Suriye halkına 30 yıllık dikta rejimi ve diktatörden kurtuldukları için tekrar geçmiş olsun diyorum. Mutlu, huzurlu, güvenli ve demokrasi dolu günler diliyorum.
Dr. Tahir Tamer Kumkale
13 Haziran 2000 Salı
http://www.kumkale.net/yazi.asp?id=48
.