22 Haziran 2017 Perşembe

AMERİKAN KÖRDÜĞÜMÜ







AMERİKAN KÖRDÜĞÜMÜ


20 Mayıs'ta ABD Başkanı D.Trump, Suudi Arabistan/Riyad'ta Kral Abdülaziz
ile görüştü.
Dünyanın dört bir yanındaki cihad terörizmi ile mücadele için
belirsizliklerin ortadan kaldırılmasının ve her türlü İslamcı teröre karşı
dürüstçe yüzleşmenin öneminden bahsetti.
Hedefin Suriye Arap Cumhuriyeti değil, bazı devletlerin stratejik aygıtı
olan cihadçılık olduğunu söyledi.
Cihatçılık ile mücadelede cihadçı grupları kuşatıp, kaçmalarına imkan
vermeden yok etmeye dayanan bir strateji uygulayacaklarını açıkladı.

*
Trump, Suudileri; Filistin sorununda önemli ilerleme kaydedilen bölgesel
barışı ilerletmek amacıyla İsrail'e uzanan geniş kapsamlı bir uzlaşmaya da
hazırladı.
İsrail Başbakanı B.Netenyahu'nun," Eskiden İsrail-Filistin meselesini
çözersek daha geniş olan İsrail-Arap meselesinin de çözüleceğini
düşünürdük. Şimdi bunun tam tersinin geçerli olabileceğini düşünüyoruz. Şu
anda Arap Dünyası ile vuku bulmakta olan bu ilişkileri geliştirmek aslında
İsrail-Filistin meselesini çözmemize yardım edebilir.Biz de bu amaca
yönelik çalışıyoruz " ifadesiyle açıkladığı strateji doğrultusunda;

*
Aslında Nisan 2015'te Yemen Savaşının başlamasıyla birlikte oluşturulan,
1- Arka planda İsrail'in, önde Suudi Arabistan kumandasında NATO uzantısı
ortak bir Arap Savunma Ordusunu,
2- Terörle mücadeleye yönelik Suudi Arabistan merkezli ve Sünni Müslüman
ülkeler arasında savunma paktı benzeri bir koalisyonun kuruluşunu ilan
ettiler.

*
Bu suretle;
1- İsrail'in çıkarlarına hizmette, Sünni Arap ülkelerinin tutum ve
politikalarında ortaklık sağlamayı öngördüler.
2- Suudi Arabistan'ın, İran'ın Şii hilâliyle yayılma stratejisine karşı
Şiiliğin bulunduğu her yerde etki alanını arttırması ve Şiiliğin
yayılmasına karşı kalkan oluşturmasının önünü açtılar.
3- Ortadoğu'daki güç merkezini Suudi Arabistan ve İran arasında dağıttılar.
4- Bölgede Sünni Arap ülkeleri ordusunun gerektiğinde doğrudan doğruya Şii
İran ordusuyla karşı karşıya kalmasını hedeflediler.

*
Böylece Başkan Trump, Suudi Arabistan ziyaretinde;
1- Müslüman bir ülkede İslamcılık karşıtı söylemleriyle uluslararası
camiada puan kazandı.
2- Radikal İslamcı terörizm ile müzakerelerin, mücadelenin merkezinde
gerçekleşmesi öngörüldü.
3- Suudi Arabistan, Filistin-İsrail barışında müzakereci olmadığı için hiç
bir zaman bir denetleyici olamayacaktı.
4- Görüşmeye katılan 33 Sünni Arap ülkesi, İran'ı hedef alan bir Ortadoğu
politikası hazırlamaya ortak oldu.
5- ABD, tarihinin en büyük silah siparişini Suudi Arabistan'dan aldı.

*
Nasıl aldı?
Bir hafta sonra "Anlaşıldı Vehbinin Kerrakesi"!

*
2015 yılı başında reel politiğin işleyişinde İsrail'in ABD ile stratejik
ortaklığı; iki hükümetin arasındaki derin siyasal çelişkiler yüzünden
bunalımlı bir görünüm arzediyordu.
İsrail Başbakanı B.Netenyahu ABD'deki Cumhuriyetçi Parti ile kurduğu
siyasal müttefiklikle Başkan Obama'nın yönetimine karşı bir koalisyon
sergiliyor,
İsrail sağı ve ABD sağı arasındaki siyasal yakınlaşmada ortak hedef Obama
ve Obama'nın Ortadoğu politikaları olarak öne çıkıyordu...
Çünkü, ABD Başkanı B.Obama'nın görev süresinin 2017'de sona erecek olması,
Ortadoğu'da terörle mücadele stratejisini ve barış için atılacak adımların
hangi seyirde götürüleceği konusunda endişeler yaratıyordu...

*
Eylül 2016'da Cumhuriyetçiler ABD Senatosu ve Temsilciler Meclisi'nde
başkanlık seçimleri arifesinde Başkan Obama'nın vetosunu geçersiz kıldılar.
11 Eylül saldırılarıyla ilgili "Terörün Destekçilerine Karşı Adalet "
yasasını çıkardılar.
Yasanın gerekçesi; Suudi Arabistan'ın ajanlar ve sivil toplum kuruluşları
aracılığıyla ABD'de faaliyet gösteren bir terörist hücreyi desteklemesi, bu
örgütün de 11 Eylül saldırılarını planlaması ve gerçekleştirmesiydi...

*
Yasa, hayatını kaybedenlerin ailelerinin saldırılarda rolü olan Suudi
yöneticilere karşı ABD mahkemelerinde dava açmak imkânı tanıyor...
Suudi Arabistan karşılanamayacak kadar çok yüksek tazminatlar ödemekle
karşı karşıyadır.
Yasanın hayata geçirilmesi halinde Washington'ı, ABD'de bulunan 750 Milyar
Dolar değerindeki FED tahvilleri ve bonolarını satmak, dünyadaki dolar
fiyatlarını düşürmekle tehdit ediyor.

*
Doğrusu İsrail, ABD Cumhuriyetçileri ve Suudi Arabistan; başkanlık
seçimleri öncesinde, Cumhuriyetçiler lehine ABD'deki yahudi ve Suudi
lobiler üzerinde mükemmel bir tezgah sergilemiştir...
Ayrı bir konudur ama bu tezgah biraz didiklendiğinde; Donald Trump'ın
H.Clinton'ın deşifre olan elektronik postaları ve Rusya ile ilişkiler
üzerinden de nasıl başkan seçildiğine dair tüm bilgiye sahip olunması işten
bile değildir...

*
Ne ki, o yasa orada kaldığı sürece o günden beri Washington, Riyad, Tel
Aviv arasında müthiş bir sabırsızlık ve gerilim yaşanıyor.
İsrail'in, kaos yaşayan Ortadoğu'da güvenliğini sağlamak için oluşturduğu
Suudi Arabistan liderliğinde Sünni Arap ülkeleri arasında siyasi ve askeri
pakt benzeri oluşum, Suudi Arabistan'ın bir "Hayır"demesine bağlıdır.
İsrail-Filistin barış anlaşması bir kez daha beklemeye kalmıştır.
İsrail bölgedeki güvenliğinden endişededir...

*
Nitekim Başkan D.Trump'ın Riyad ziyareti öncesinde Suudi Arabistan, Katar
yönetimini terörü desteklemekle suçlayan bir enformasyon savaşı başlatmış
bulunuyor.
Suudi Arabistan iddialarına göre, ABD'nin elindeki El Kaide lideri Usame
Bin Ladin'e ait belgeler, Katar'ın El Kaide terör örgütü ile bağlantılarını
gösteriyor.

Suudi El Arabiya televizyonu Katar'ın teröristlerle işbirliğine ilişkin
deliller sunuyor.

Mesela, 11 Eylül saldırısının kimi organizatörünün Katar'da saklandığı,
ekonomik destek aldıkları belirtiliyor.
Katar defalarca terörü finanse etmek, finansörlerin faaliyetlerine göz
yummakla suçlanıyor.

*
Başkan Trump Riyad'da iken Suudi Arabistan, bu defa Katar'ı; Hizbullah ve
HAMAS'ın terör örgütü değil direniş hareketi olduğunu savunmakla,
Müslüman Kardeşler Örgütüne destek vermekle itham ediyor...

*
Elbette 11 Eylül teröristlerine yardım konusunda Katar'ın yalnız değildi.
Ancak, ABD Kongre'sinden çıkan ve Suudi Arabistan'a atfedilen "Terörün
Destekçilerine Karşı Adalet Yasası "nın muhatabı artık Katar'dır.
Riyad'ta Trump ve Suudi Arabistan Kralı arasında imzalanan yaklaşık 110
milyar dolar değerinde Amerikan yapımı silah siparişi de bu takasın
bedelidir.

*
Ne ki, Riyad'ta ki Zirve esnasında yükselen Suudi Arabistan ve Katar
arasındaki gerginlik, Zirve katılımcıları arasında kimi ülkeyi Suudi Arabistan'ın hırslarına
tahammül edemeyecek pike çıkarmıştır.
Gerilim Katar'ı, Suudi Arabistan ve Körfez'den koparmaya, İran'a
yakınlaştırmaya doğru gidiyor.
Katar'dan sonra daha şimdiden Ürdün, Küveyt, Umman, Mısır, Pakistan
kurulmakta olan Arap Savunma Ordusuna tereddutle bakıyor...
Suriye'de İrancı bir Katar'la birlikte Rusya'nın eli güçleniyor.

R.T.Erdoğan Türkiye'si ise zaten bir süredir "dostu yok,düşmanı çok", ne
İsa'cı ne Musa'cıdır...


5.6.2017
Ahmet Kılıçaslan AYTAR
ahmetkilicaslanaytar@gmail.com

https://groups.google.com/forum/#!topic/kotanlartr/O_F_rJxZWUs


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder