çıt yok etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çıt yok etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

31 Ocak 2017 Salı

Vatan Toprakları Satışta kimsede çıt yok!



Vatan Toprakları Satışta kimsede çıt yok!


Cihan Dura
23.08.2004/Sayı:6


“Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk edilemez.”
M. K. Atatürk

Yabancının arazi ve emlak edinmesi salt bir mülkiyet sorunu gibi değerlendirilemez. Toprak devletin vazgeçilmesi olanaksız temel unsuru, egemenlik ve bağımsızlık simgesidir. 

Anayasa Mahkemesi

Türkiye’de birbiri ardınca Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uyum yasaları çıkarıldı. IMF ve Dünya Bankası’nı, dolayısiyle ABD’yi memnun etmek için sürekli mevzuat değişiklikleri yapıldı. Bütün bu yasalar, Batı karşısındaki her girişim gibi büyük bir telaş ve aceleyle, getirisi götürüsü hesaplanmadan yangından mal kaçırır gibi çıkarıldı. Oysa bakın, hem de AB’nin kurucularından biri olan Jean Monnet ne demiş: Asla zaman baskısı altında karar almayın. 

Bu sağgörüsüzlüğün (basiretsizliğin) olumsuz sonuçları şu alanlarda kendini gösterdi: Etnik hareketler, Kürt bölücülüğü, misyonerlik, Patrik sorunu, yabancı vakıflar, MGK ve ulusal güvenlik, yabancılara toprak satışı.

Yabancılara satılan mülk sayıları



Yazımın konusu, bunlardan belki de en tehlikelisi olan “yabancılara toprak satışı.”

Evet Vatan topraklarımız, halkımızın, aydınımızın, askerimizin gözleri önünde parsel parsel satılıyor. Bu yürekler acısı hâlimizi, daha önce “Aylık Atatürkçü Dergi” Yeniden Müdafaai Hukuk [S. 69, Haziran 2004] dergisinde de dile getirmiş; Türkiye’nin tapusunun nasıl yabancıların eline geçmekte olduğuna dair somut örnekler vermiş, şunları yazmıştım: “Biz ‘Ordumuz sınırlarda Vatanımızı koruyor’ diye avunalım. Gerçekte, Türkiye içerden ele geçiriliyor. Türk Vatanı Dolar ve Euro karşılığında yabancılara satılıyor: İngiliz, Amerikan, Alman, Fransız ya da bu uyruklarda görünen Ermeni, Rum, Yahudi kökenli yabancılar, Türkiye’nin dört bir yanında ev ve arazi satın almakta.

Peki, nasıl oluyor bu? Yabancılara Türkiye’de toprak edinme hakkı tanıyan uyum yasaları sayesinde! Kimin zamanında çıkarıldı bu yasalar? Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz (DSP-MHP-ANAP) koalisyon hükümetleri ile Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan (A.K.P.) hükümetleri zamanında... Başlıcaları şunlar: 4 Ocak 2002 tarihli Kamu İhale Kanunu, 9 Ocak 2002 tarihli Endüstri Bölgeleri Kanunu, 27 Şubat 2003 tarihli Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun, 5 Haziran 2003 tarihli Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu…

Adı geçen yasalarla -80 yıllık uygulama değiştirilerek- Dolar ve Euro zenginlerine 30 hektara (300 dönüme) kadar toprak alma hakkı tanındı. Daha fazlası Bakanlar Kurulu kararına bağlandı (Osmanlı da çöküşünden yarım yüzyıl önce, 1867’de, hemen hemen aynı mahiyette bir yasa çıkarmıştı).
En son 3 Temmuz 2003’de kabul edilen, 19 Temmuz 2003 tarih ve 4916 sayılı yasa ile Hazine arazilerinin yabancılara da satılmasına olanak tanındı. Artık denebilir ki yabancılara mülk satışı sınırsız olarak serbest bırakıldı. Oysa para silahtır! Türkiye’nin düşmanlarına gün doğdu: Silahlı kuvvete ne hacet, bastır parayı, al toprağı! Maden şirketleri yoluyla elden çıkanlar dahil, yabancı mülkiyetine geçen toprakların 100.000 kilometrekareyi bulduğu ileri sürülüyor. Türk Vatanı’nın yüzde 13’ü!

Bu yazım da önceki gibi belgesel gözleme dayanıyor. Çeşitli kaynaklardan, yararlandığım yazarlar şunlar: Emin Değer, Süleyman Çelebioğlu, Süleyman Özışık, Baki Özışık, Hakan Işık, Kemal Özalp, Arslan Bulut.


ABD ve İsrail Doğu Anadolu’da

Sağlam kanıtlar gösteriyor ki İsrail ve ABD’nin gözü Doğu Anadolumuzda. Karanlık emelleri için, Barzani-Talabani ikilisini de yanlarına alarak, birlikte hareket ediyorlar.

a) İsrail Güneydoğu Anadolu’da, 

Urfa’da, 450 bin dönüm arazi satın aldı. GAP ve Ceylanpınar’da çok büyük araziler kiraladılar, toprak da satın aldılar.

İsrail Tevrat’taki “Sana miras olarak Kuzey’deki akar ırmağını ve çevresini bıraktım” ayetinin gereğini yapıyor olmalı. Bu toprakları ele geçirerek bölgedeki yer altı ve yer üstü kaynaklarına sahip olacak, Amerika’yla birlikte.
Olmaz ya -olduğu varsayılsa bile- birilerinin özgürlük sevdası kursaklarında kalacaktır. İsrail’in, Filistin’i nasıl eziyorsa, Güneydoğu’da yapacağı da aynı olacaktır. Lozan Batının emelleri önünde büyük bir engeldi. Ne yazık ki Avrupa Birliği’ne yamanma sevdasına o kaleyi kendi ellerimizle yıktık.
Bazı aydınlarımız GAP ve İsrail ilişkisini şöyle değerlendirmekte: İsrail tarım teknolojisi açısından büyük atılımlar yapmıştır. Örneğin Türkiye kendi domates tohumunu üretemiyor, İsrail’den ithal ediyor. Bunun da ötesinde İsrail, tarım teknolojisinde çok ciddi bir birikime, dolayısiyle üstünlüğe sahip. Böyle olunca da GAP bir milli bir proje olmaktan çıkarak, ‘İsrail’in arz-ı mev’udu’ olarak görünüyor. Gözleri hep oraya dikili… Sürekli olarak, çok önemli miktarlarda toprak kapatıyorlar. Bu yalnızca GAP bölgesiyle de sınırlı değil. Eğer siviliyle askeriyle bu gaflet uykularından uyanmazsak, çok değil, on yıl sonra kitaplar o bölgede İsrail yerleşimlerini ve kolonizasyonunu yazabilir. Çünkü en basit bir araştırma bile şu gerçeği ortaya koymakta: İsrail Türkiye’de çok ciddi miktarlarda toprak satın alıyor, birtakım aracılarla!

Sızma GAP’la sınırlı değil, Batı Anadolu’da da durum aynı. Hepsi de bir tek, tarıma elverişli topraklar... İsrailliler sadece Ulukışla’da 6000 dönüm kiraz bahçesi oluşturmuş durumda.

b) İsrail ve ABD Kuzeydoğu Anadolumuzda da faaliyet hâlinde.

Örneğin Kars… Bu ilimizde çok ilginç ve anlamlı, o kadar da korkunç olaylar yaşanıyor. Internethaber’de Süleyman Özışık olup biteni şöyle anlatıyor: Kars’ın başta Digor olmak üzere bazı ilçelerinin sınır köyleri, yabancı ziyaretçiden geçilmiyor. Köylere gelen, Amerikalı ya da İsrailli oldukları söylenen bu yabancılar; ellerindeki tomar tomar paraları, sadece bir imza karşılığında tarla sahibi köylülere dağıtıp gidiyorlar. Cahil ve perişan, parayı gören koşuyor. Bir kağıda imza atma karşılığında -görünüşe göre- havadan 3-7 milyar TL kazanmış oluyorlar. Yabancıların istedikleri ise şundan ibaret: “Tarlanızı her yıl mutlaka ekip biçeceksiniz. Ekip biçmeyenlere para vermeyeceğiz. Siz bunları yapın, paranızı bizden isteyin.” Bu şekilde para alan köylülerin sayısının 3 bin civarında olduğu, sayının her geçen gün arttığı belirtiliyor.

Acaba bu yabancılar hazır bir maddî karşılık istemeden, neden böyle yüklü ödemeler yapıyorlar? Sorunun yanıtını, yabancıların teklifine, “Ne olur, ne olmaz” diyerek yanaşmayan köylülerden öğreniyoruz. Anlattıkları korkunç: Avukatlara danıştık. Altına imza atılan sözleşmede yazılan şeyler, ileride toprağımızın elimizden alınmasına neden olacak. Köylerde bazı evlerin ne tapuları, ne de ruhsatları var. Tarlaların ise, ikisi de yok. Yabancıların imzalattığı sözleşmede, toprakların kendilerine ait olduğu, para alan köylülerin ise işçi olarak çalıştırıldığı yazıyor. Uygun zamanı gelince ortaya çıkacaklar ve “Bu topraklar bizimdi zaten. Bakın, bu toprakları biz işliyorduk. İşçilere para vererek kendi toprağımızı ekip biçiyorduk” diyerek Türkiye’de toprak sahibi olacaklar.
Bir not daha: Arazi satışında Kars, yüzde 15.4’lük oranla ilk sıralarda yer alıyor.

c) Gürcistan Ahıska sınırında bulunan Posof Türközü sınır kapısı, 

Gürcistan sınırında Çıldır Aktaş sınır kapısı, Nahçıvan ve İran sınırında Iğdır Dilucu sınır kapısı ve özellikle, Ermenistan sınırında bulunan Kars Akyaka sınır kapısı civarında incelemeler yapan Baki Özışık’ın elde ettiği bilgiler, yukardakileri de gölgede bırakacak nitelikte: Sayılan bölgelerde toprakların neredeyse yüzde 20’si yabancılara satılmış! Akyaka’da ise bu oran, yüzde 30’a yaklaşıyor. Sınıra yakın olan ev, arazi ve tarlaların neredeyse tamamı artık yabancı ellerde: Akyaka’nın yüzde 30’u, gayrı resmi olarak şu anda Ermeni toprağı!... Atalarımız boşuna dememiş : Su uyur, düşman uyumaz. Tabii biz de uyuruz, aydınımızla, politikacımızla, yöneticimizle…

Ermenilerin Akyaka’da toprak almaya başladığı tarih de ilgi çekici. Alımlar Kars’ta kurulan Türk-Ermeni İşadamları Derneği’nin faaliyete başlamasından hemen sonra âdeta bir patlamayla başlamış. Zaten bu dernek de sınır kapılarının pazarlıksız açılmasını istiyor.

Doç. Dr. Alaeddin Yalçınkaya’nın (Sakarya Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü) yorumu düşündürücü ve ufuk açıcı: Olup bitenler “Kafkaslarla ilgili çok yönlü global ve emperyalist oyunun ve projelerin bir parçası… Bu oyun Kuzey Kafkaslardan Kuban Nehri kıyılarından başlayarak bütün Kafkaslar dahil olmak üzere Basra Körfezi’ne kadar uzanır ve bizim Doğu ve Güney Doğu’yu da içine alır. Bu tür haberleri komploculukla geçiştirenler körler ya da kiralanmış kişilerdir.”

d) İsrail ve ABD benzer bir planı Irak’ın kuzeyinde de yürütüyor.

Irak’ta faaliyet gösteren Kürdistan Kredi Bankası Irak’ın kuzeyindeki Türklerin ev ve topraklarını satın almaları için Kürtlere beş yıl vadeyle faizsiz kredi veriyor. ‘Türkmen Eli’ teşkilatının Kafkasya temsilcisi Metin Arslanlı’ya göre Türklerin taşınmazlarını satın almak için kredi açan bu banka, İsrail’de faaliyette bulunan dört şirket tarafından desteklenmektedir. Musul, Kerkük, Erbil, Dohuk, Bakuba, Felluce, Selahattin ve Süleymaniye’deki toprakları, Kürtler aracılığıyla, ABD’liler ve Yahudiler satın almaktadır.

e) Rockefeller Vakfı da Türkiye’nin pilot bölgelerinde 

Türk gençlerine Osmanlı dönemi azınlık tapularının araştırmasını yaptırmış. Araştırma sırasında, gençlerin elde ettiği belge ve kayıtlara el konulması bir istihbarat çalışmasını andırmaktadır. İstihbarat denilen şey de yüzde 90 oranında açık kaynaklardan elde edilmiyor mu? Amerika’daki eski Osmanlı azınlıklarının torunları, ABD mahkemelerinde davalarını açmaya başlamış bile. Amerikan sigorta şirketleri bu davaları şimdiden sigorta etmiş. Hedefleri, Türkiye’den topluca toprak veya tazminat talep etmek.
Şu notları da düşmekte yarar var:

-AB’ye uyum yasaları Türk Milleti’nin sadece dilini ve kültürünü yok etmek için değil, doğrudan toprağını ve ekmeğini elinden almak için hazırlanmış ve kabul edilmiş yasalardır.
-Dünya Kiliseler Birliği’nin geliştirdiği bir proje, sadece İstanbul’da değil, Anadolu’nun her köşesinde, azınlıklar tarafından kurtarılmış bölgeler oluşturulmasını öngörüyor.
Yunan, İngiliz, Alman diğer bölgelerimizde

a) Karadeniz’de Yunan: Yunanistan epeydir Karadeniz’le ilgileniyor. Fener Rum Patriği Kastamonu’da… Eski Rum evlerini ziyaret ediyor. Belediye Başkanı ve Valinin şeref konuğu (!) oluyor. Hedef Rumların, Ermenilerin geçmişte oturdukları topraklara sahip çıkma davasını gündeme taşımak.
b) Akdeniz’de İngiliz ve Alman: Fethiye (Muğla) İngilizlerin işgali altında. Bir kültür erozyonuna uğratılmış olan insanlarımızın açgözlülüğü, para hırsı inanılmaz boyutlarda. Son iki yıldır inanılmaz bir yapılaşma var. Her yer bina… “Villa” yapıp İngiliz’e satmak burada en kârlı iş sayılıyor.
İngilizlere satılan ev ve arsa sayısı 3 bini buluyor. Şehirde yaşayan yabancı, özellikle İngiliz sayısı her geçen gün artıyor. Öyle ki Türkler nerdeyse azınlıkta kalıyor.

Düşündürücü bir nokta ise şu: “Fethiye’ye gelen ailelerin çoğu 50-60 arasında yaşlı denebilecek kimseler. Bunlar burada bir evi en az 100.000 - 150.000 dolara alıyorlar. Ancak bu kimselerin hayatları boyunca kazanabilecekleri para, bunun belki yarısı eder. Öyleyse bu insanların arkasında kimler var? Bu muazzam ödemeleri kim finanse ediyor?”
İngilizler Didim’de de dört bin ev satın aldı.
Alanya’da ev sahibi Alman sayısı 7 bini geçmiş durumda.
İtalyanlar Niğde-Sazala köyü yöresinde bodur elma bahçesi yetiştiriyor.
(Burada birilerini uyarmam gerekiyor: Parafesörlerimiz, haydi iş başına. Amerikan kitaplarını yalan yanlış tercümeyle profesörlük olmaz. Alana çıkın, şu olup biten açıklayın, aldığınız paraları hak edin biraz!)

Toprak işgalinin bilançosu

a) 27 Mayıs 2004 tarihi itibari ile yabancıların eline geçen topraklarımızın toplam büyüklüğü 323.737.215 metrekare. Yabancı işgaline terk edilen Mülklerin, Sayı olarak dökümü Tablo 1’de görülebilir.

Bu tabloda görülen şu: Yabancılar en çok İstanbul ve Antalya’da mülk Satın alıyorlar. Onları sırasıyla Bursa, İzmir, Muğla, Aydın, Mersin, Gaziantep, Balıkesir… gibi iller izliyor.

b) Kars’ta incelemeler yapan Baki Özışık, Türk topraklarının nasıl satıldığını gösteren belgelere ulaşmış. Özışık’ın Tapu Kadastro eski genel müdür yardımcısı Orhan Azkaya’dan elde ettiği bilgiler Türk topraklarının karış karış satılmakta olduğunu ortaya koyuyor. Azkaya’nın verdiği bilgilerden, satışlarda adeta patlama yaşandığı anlaşılıyor. İşte yasa çıktıktan sonraki bir yıl içinde yabancıların -arazi ve emlak olarak- satın aldığı toprak miktarları (Bkz. Tablo 2) :
Tablodan anlaşılıyor ki yaklaşık olarak 150 bin yabancı, 1 milyon dekara yakın toprak satın almıştır. Türkiye’de en çok toprak satın alanlar Fransızlar, Suriyeliler, İsrailliler ve Amerikalılardır. Neden bunlar? Her birinin ayrı bir anlamı yok mu? Her biri ayrı ayrı araştırılmaya değmiyor mu? Aydınlarımızın, “parafesör” olmayan profesörlerimizin -tatil rehavetinden sıyrılarak- hemen çalışmaya başlamaları gerekir.

İşin asıl ürkütücü yönü Tablo’daki rakamların devede kulak olması! Çünkü bu işgaller bir yıllık satışların sonucudur. Arazi satışları tüm hızıyla devam ettiğinden, şu andaki miktarlar bu rakamların kat kat üzerindedir.

Sonuç yerine

a) Deniyor ki “ Devletlerarası hukukta yeri olan karşılıklılık (mütekabiliyet, reciprocity) ilkesine göre, örneğin Amerikan yurttaşı olmayan bir Türk Amerika’da gayrimenkul sahibi olabiliyorsa, bir Amerikan yurttaşına aynı olanağı Türkiye’de de sağlamak gerekir. Eğer bu olanak İsrail, Almanya ve Yunanistan yurttaşlarına sağlanmışsa, aynı olanağın Türk yurttaşlarına, İsrail, Almanya ve Yunanistan’da da sağlanmış olması lazımdır.”
Karşılıklılık ilkesi bu şekliyle ekonomik ve politik olmak üzere iki açıdan Türkiye gibi ülkelerin son derece aleyhinedir.

-Karşılıklılık ilkesi ekonomik açıdan yoksul ülkelerin, dolayısiyle Türkiye’nin aleyhinedir. Çünkü ülkelerin “yapısal farklılığı” hesaba katılmıyor. Bir yanda dünya servetinin en büyük bölümüne sahip 50-60 bin kişi, öbür yanda kişi başına geliri 3000 doları bulmayan, yoksul Türk köylüleri. İyimser bile olsak, durum yine aleyhimizde: Benim yurttaşım Batı ülkelerinde 1000 metrekare arazi satın alana kadar, onlar benim ülkemde 1000 kilometrekare arazi satın alır. Kaldı ki bu da Türkiye’deki 20-30 bin kişinin bir ayrıcalığıdır. Şu da var ki içimizdeki bir avuç vurguncu ve kozmopolit, Miami’de, Kapri’de, Florida’da villa sahibi olacak diye Türk Vatanı tehlikeye atılamaz.

-Karşılıklılık ilkesi politik açıdan da Türkiye’nin aleyhinedir. Bir Türk Amerika’da ya da başka bir ülkede yalnızca mal sahibi olmak için gayrimenkul alır. Oysa bir Amerikalı öyle olmayabilir. Çünkü Amerikan devleti emperyalist, saldırgan, dünyanın çeşitli bölgeleri hakkında politik amaçları, gizli planları olan bir devlettir.

-Ataları vaktiyle Türkiye’den göçmüş, Amerikan uyruklu Ermeni, Rum unsurların Türkiye üzerinde emelleri vardır. Yunanistan’ın, İsrail’in Anadolu üzerinde politik planları vardır. Çoğunun toprak alırken, asıl güttüğü gaye başkadır. Unutmayalım ki İsrail, Filistin topraklarını buna benzer bir uygulamayla ele geçirmiştir.

Bu kanıtlar aynen Alman, İngiliz, Fransız için de geçerlidir.
Almanya’daki işçilerin orada mülk sahibi olması da gerekçe olarak ileri sürülemez. Çünkü onların Alman toprakları üzerinde hiçbir ideolojik emelleri yoktur. Almanya öyle değildir. Bu devletin Ortadoğu’ya yönelik planları vardır. Üstelik oradaki Türkler üzerinde sıkı bir Almanlaştırma politikası uygulamaktadır.

b) Dikkat!

Halihazır hükümetin iki uygulamasına dikkat çekiyorum: Bir yandan Türk tarımı çökertiliyor, Türk köylüsü çiftliğini çubuğunu satarak şehirlere göç etmeye zorlanıyor; öbür yandan da yabancıların toprak satın almalarını kolaylaştıran yasalar çıkartılıyor; Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri tarafından!
Korkunç bir yankılanma sürüp gidiyor içimde, Atatürk’ten bir uyarı: “ Bir ülkede en öldürücü olan husus, Bazı Milletvekillerinin yabancıların ad ve hesabına çalışmış ve satın alınmış olmalarıdır.”  Ve ben kahroluyorum.
  Köylümüzün Sefalete terk edilmesiyle yabancılara toprak satışının bir araya gelmesi sadece bir tesadüf müdür?
Türk vatanını korumakla görevli olanlar, “Cici Demokrasi ” Fedailiğinden azıcık sıyrılıp biraz da bunun üzerinde düşünsünler.

Unutmasınlar çağımızda en etkili silah, artık paradır!



..