Ziya Gökalp ve Türkçülük Üzerine Bazı Değerlendirmeler. BÖLÜM 4
Mehmet Emin BARS, Ziya Gökalp, Türkçülük, vatan, halk, Türk kültürü, Değerlendirmeler,Toplumbilimci, şair,siyasetçi,Turan, Oğuzları, Tatarları, Kırgızları, Özbekleri, Yakutlar,
3.1. Türkçülük nedir?
Gökalp’a göre Türkçülük Türk milletini yükseltmek demektir. Türkçülüğün mahiyetini anlamak için öncelikle millet adı verilen zümrenin bilinmesi gereklidir. Irkî Türkçülere göre millet, ırk demektir. Her hayvan nevi, teşrihi vasıfları itibariyle bazı tiplere ayrılmışlardır.
Mesela at türünün Arap ırkı, İngiliz ırkı gibi. Irkın içtimaî hasletlerle hiçbir münasebeti yoktur. Kavmî Türkçüler, milleti kavim zümresiyle karıştırırlar. Kavim aynı ana-babadan türemiş, içine yabancı karışmamış kandaş demektir. Günümüzde kavmî saffet hiçbir cemiyette bulunmamaktadır. Coğrafî Türkçülere göre millet aynı ülkede oturan ahalilerin toplamıdır. Onlara göre bir İran milleti, bir İsviçre milleti vardır. Halbuki İran’da Farsî, Kürt, Türk’ten ibaret üç millet vardır. İsviçre’de Alman, Fransız ve İtalyanlardan ibaret yine üç millet vardır.
Bu muhtelif cemiyetlerin lisanları ve harsları birbirinden ayrı olduğu için bunlar birer millet değildir. Osmanlılara göre millet, Osmanlı İmparatorluğunda bulunan bütün tebaadır. Bu halitada müstakil harslara sahip çok millet olduğu için burada da büyük bir hata vardır. İslam ittihadçılarına göre millet, bütün Müslümanların hepsidir. Aynı dinde bulunan insanların mecmuuna ümmet denir. O halde Müslümanların mecmuu bir ümmettir.
Son olarak fertçilere göre millet, her adamın kendisini mensup addettiği herhangi bir cemiyettir. Fertlerde böyle bir hürriyet ve istiklal yoktur.
Bir ferdin istediği zaman mahiyetini değiştirebilmesi kendi elinde değildir.
O halde millet nedir: Millet lisanca, dince, ahlâkça ve bediiyatça müşterek olan, yani aynı terbiyeyi almış fertlerden mürekkep bulunan bir zümredir (Gökalp, 2007: 181-185).
3.2. Türkçülük ve Turancılık
Gökalp’a göre Türkçülük ile Turancılık birbirlerinden tamamen farklı iki kavramdır. Türk bir milletin adıdır. Millet kendisine mahsus bir harsa malik zümredir. Bugün harsça birleşmesi kolay olan Türkler, Oğuz Türkleridir. Türkiye, Azerbaycan, İran ve Harezm ülkelerinin Türkmenleri, Oğuz uruğuna mensupturlar. Türkçülükteki yakın mefkûremiz “Oğuz İttihadı”dır. Bu dört ülkenin mecmuuna “Oğuzistan” adını verebiliriz. Türkçülüğün uzak mefkûresi ise “Turan”dır. Turan, “Turlar” yani Türkler demektir. Turan kelimesi Türkler demek olduğu için hususî olarak Türkleri ihtiva eden camiavî bir isimdir. Turan kelimesi bütün Türk şubelerini içine alır. O halde Turan, bütün eski akrabaları kavmî bir camia halinde birleştiren müşterek bir unvandır. Turan, Oğuzları, Tatarları, Kırgızları, Özbekleri, Yakutları lisanda, edebiyatta, harsta birleştirmektir. Yüz milyon Türk’ün (1923) bir millet halinde birleşmesi, Türkçüler için en kuvvetli bir vecit kaynağıdır. Turan bugün için uzak bir hayal gibi görülebilir. Dün Türkler için hayalî bir mefkûre olan millî devlet bugün bir gerçektir. Bugün gerçekte Türkiyecilik vardır. Kızıl Elma, hayal sahasındadır (Gökalp, 2007: 186-189).
3.3. Türkçülüğün Programı
Türkçülük sekiz mebhastan (fasıldan) oluşmaktadır:
a. Lisanî Türkçülük: Türkiye’nin millî lisanı İstanbul Türkçesi’dir. İstanbul’da iki Türkçe vardır. Birincisi konuşulup yazılmayan İstanbul Lehçesi, diğer, yazılıp da konuşulmayan Osmanlı Lisanı’dır. Bu ikisini birleştirmek zorundayız. Konuşma dilini yazarak yazı dili haline getirmeliyiz. Osmanlı edebiyatının yanında, halk diliyle yazılmış bir Türk edebiyatı yedi asırdan beri vardır. Osmanlı lisanını hiç yokmuş gibi bir yere atarak, halk edebiyatına temel vazifesini gören Türk dilini aynıyla millî lisan kabul etmek yeterlidir (Gökalp, 2007: 237-238).
b. Bediî Türkçülük: Eski Türklerde bediî zevk çok yüksekti. Selçuk Türklerinin, Harezm Türklerinin, İlhanlıların, Osmanlıların vb. Mısır’da, Suriye’de, Anadolu’da, İran’da, Hint’te vs. yaptırdıkları camiler, saraylar, türbeler, köprüler, çeşmeler dünyanın en güzel eserlerini oluşturur. Türkmen kızının bir harika nevinden olarak yaptıkları nakışlarla süslü nefis halılar vücuda getirebilmesi ancak tabiî bir sanat zevkine sahip olmasındandır. Türk masallarıyla halk şiirlerinin güzelliği Türklerin bediiyat sahasında büyük bir kabiliyete sahip olduğunu gösterir (Gökalp, 2007: 256).
c. Ahlâkî Türkçülük: Büyük milletlerden her biri özel bir alanda diğer milletlerden öndedir. Eski Yunanlılar bediiyatta, Romalılar hukukta, İsrail ve Araplar dilde, Fransızlar edebiyatta Türkler de ahlâkta birinciliği kazanmışlardır. Türk tarihi baştan başa ahlâkî faziletlerin meşheridir. Türklerin mağlup olan milletlere ve onların millî ve dinî varlıklarına izin vermesi, bunlara müdahalede bulunmaması her türlü takdirin fevkindedir (Gökalp, 2007: 266).
d. Hukukî Türkçülük: Bunun gayesi Türkiye’de asrî bir hukuk meydana getirebilmektir. Bu asrın milletleri arasına geçebilmenin en esaslı şartı millî hukukun bütün şubelerini teokrasi ve klerikalizm bakiyelerinden kurtarmaktır. Asrî devletlerde kanun yapmak ve memleketi idare etmek salahiyeti doğrudan millete aittir. Milletin bütün fertleri tamamıyla birbirine müsavidir. Hukukî Türkçülüğün gayesi asrî bir devlet oluşturmak ve meslekî velayetleri mütehassısların salahiyetine bırakmaktır. Diğer bir gayesi de asrî aile vücuda getirmektir. Kanunlarımızda hürriyete, eşitliğe ve adalete aykırı ne kadar kural, teokrasiye ait ne kadar iz varsa hepsine son verilmelidir (Gökalp, 2007: 283).
e. Dinî Türkçülük: Dinî Türkçülük din kitaplarının ve hutbelerle vaazların Türkçe olması demektir. Bir millet dinî kitaplarını okuyup anlamadığı sürece dininin hakiki mahiyetini anlayamaz. Hatiplerin, vaizlerin ne söylediklerini anlamadıkları sürece ibadetlerden zevk alamaz. İbadetten alınacak feyiz okunacak duaların anlaşılmasına bağlıdır. Bütün duaların ve hutbelerin Türkçe okunması lazım gelir (Gökalp, 2007: 284).
f. İktisadî Türkçülük: Türkler en eski zamanlarda göçebe idiler. Bu zamanda Türk iktisadı çobanlık esasına müstenitti. O zamanlarda Türklerin bütün servetleri koyun, keçi, at, deve, öküz gibi hayvanlardan ve yedikleri süt, yoğurt, peynir, tereyağı gibi hayvanî mahsullerden ibaretti. Eski Türkler ticarete de yabancı değillerdi. Büyük ticaret yolları bazı dönemler tamamen Türklerin ellerindeydi. Türkler mazide olduğu gibi bu iktisadî refaha istikbalde de mazhar olmalıdır. Her türlü sefalete nihayet vererek umumun refahını temin için ne lazımsa yapılmalıdır. Türklerin bundan sonraki iktisadî mefkûresi memleketi büyük sanayiye mazhar etmektir (Gökalp, 2007: 285-287).
g. Siyasî Türkçülük: Türkçülük siyasî bir fırka değildir. İlmî, felsefî, bediî bir mekteptir. Türkçülük büsbütün siyasî mefkûrelere bigâne kalamaz. Türk harsı sair mefkûrelerle birlikte siyasî mefkûrelere de maliktir. Türkçülük asrî bir cereyandır ve asrî mahiyette bulunan cereyanlarla ve mefkûrelerle itilâf edebilir. Halkçılıkla Türkçülük daima el ele verecek, yeni mefkûreler âlemine beraber yürüyeceklerdir. Her Türkçü siyaset sahnesinde halkçı kalacaktır. Her halkçı da hars sahasında Türkçü olacaktır. Siyasette mesleğimiz halkçılık, harsta mesleğimiz Türkçülüktür (Gökalp, 2007: 288-289).
h. Felsefî Türkçülük: İlim, objektif ve müspet olduğu için evrenseldir. İlimde Türkçülük olamaz. İlmin ispat ettiği hakikatleri felsefe nefyedemez. Felsefenin objektif ve sübjektif olmak üzere iki cephesi vardır. Felsefe, ilim gibi evrensel olmak zorunda değildir. Her milletin kendisine göre bir felsefesi vardır. Bundan dolayı ahlâkta, bediiyatta, iktisatta olduğu gibi felsefede de Türkçülük olabilir. Halk felsefesi nokta-i nazarından Türkler, bütün milletlerden daha yüksektedirler. İki ordu veya iki milletin savaşmasında, birisinin galip diğerinin mağlup olmasının en başlıca nedeni iki tarafın felsefeleridir. Türk felsefesi Asya, Afrika, Avrupa milletlerine ait felsefelerden daha yüksektir. Felsefî Türkçülük, Türk halkındaki millî felsefeyi arayıp meydana çıkarmaktır (Gökalp, 2007: 290-291).
4. Sonuç
Gökalp tarafından kurgulanan romantik-milliyetçilik akımı, onların öğrencileri arasında hâlâ egemen bir akımdır. Onlar Anadolu Türk kültürüne Orta Asya Türk kültürünün doğrudan kalıntıları olarak bakarlar. Antik dönem Anadolu, Orta Doğu ve Balkan kültürlerinin sebep olduğu yabancı etkiler en asgari seviyededir ve yok sayılmalıdır. Bu düşünce çeşitli üniversitelerde ağırlıklı olarak desteklenmektedir ve Milli Eğitim Bakanlığının da desteğine sahiptir.
Türk milliyetçiliği, İmparatorluğun yıkılmasıyla meydana gelen kültürel boşluğu doldurmak için Türk folklorundan taze, saf ve millî bir kaynak buldu. Onların inandıkları bu yeni kaynak, yeni Türkiye Cumhuriyetini bir araya getirmek için kuvvetli bir güç sağladı ve milletin modernleşmesini kolaylaştırdı.
Gökalp tarafından teorisi ortaya atılan Türk milliyetçiliği ile daha önceki yüzyıllarda yaşanan din, mezhep ve ırk ayrımlarından kaynaklanan savaşlara son verilmiştir. Türk milliyetçiliği ile siyasal, kültürel ve ülkü birliğine dayanan birlikteliğin temeli atılmıştır.
Türk Milliyetçiliği, barışçı bir hedefi öngördüğünden saldırgan ve yayılmacı amaçları reddetmiş, daha gerçekçi bir politikaya dayandırılmıştır. Milliyetçiliğin getirdiği siyasî, sosyal ve hukuksal eşitlik, Türk toplumunu oluşturan bireylere güven kazandırmıştır. Kendi kimlikleri ile her alanda atılım yapmaları ve gelişme hamleleri için heyecan, cesaret ve özgüven sağlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’ni yüksek idealine ulaşmasında ülkeyi yöneten, söz sahibi olacak kişi, kurum ve siyasî oluşumlara kendi milletine güvenmesini sağlamıştır.
Dün olduğu gibi bugün de milliyetçilik ulusların tarihsel kimliklerini destekleyen ve birada yaşama iradesini güçlendiren en önemli ideolojik akımlardan biridir. Milliyetçilik uygulama alanı en etkin olan düşünsel hareketlerin başında gelmektedir. Gökalp ırka dayalı bir millet tanımı yapmaz. Milletler çeşitli şekillerde birbirleriyle karışmışlardır, bu nedenle de ırkın, milletin oluşumu üzerinde herhangi bir etkisi yoktur. Irk, hayvanlarda aranması gereken bir vasıftır ve kesinlikle insanlarda ırkî özellikleri aramak doğru değildir. Gökalp, Türk milleti içerisinde olan Arnavut veya Arap kökenli olan Türkleri örnek göstermiştir Bu kişiler, Türklük için hizmet etmiş ve her türlü kederde mutlulukta Türk milleti ile aynı duyguları paylaşmışlardır. Bu nedenle bu kişilerin Türk olmadıklarını iddia etmek doğru değildir. Türk tefekkürü tarihinde Ziya Gökalp, muhiti üzerinde en çok tesir uyandırmış düşünürlerden biridir. Bir taraftan Türkçülüğün tekâmülü yolunda çalışan Gökalp, bir taraftan da Türk içtimaiyatı ve Türk edebiyatı alanlarında devrinin âlim ve sanatkârlarına yol göstermiştir. Türkiye’de muasır içtimaiyat ilmini o kurmuştur. Millî edebiyat hareketlerinin geri dönülmez bir cereyan hâlini almasında en büyük katkıyı o sağlamıştır.
KAYNAKÇA
ACET, Mehmet Tahir. (2014). Ziya Gökalp’ta Din ve Milliyetçilik. Yüksek Lisans Tezi. Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Felsefe Ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı Din Sosyolojisi Bilim Dalı.
AKTAŞ, Şerif. (1996). Türk Şiiri ve Antolojisi 1. Ankara: Akçağ Yayınları.
AKYÜZ, Çiğdem. (2015). Yeni Lisan, Eski Tarz: Ziya Gökalp’in Koşma ve Destanları. Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature And History Of Turkish Or Turkic, 10/4, 17-26.
BARS, Mehmet Emin. (2013). Ziya Gökalp’ın “Arslan Basat” Şiirine Metinlerarası Bir Bakış. Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi, 2/1, 229-242.
BAŞGÖZ, İlhan. (2011). Türkiye’de Folklor Çalışmaları ve Milliyetçilik (çev. Serdar Uğurlu). Turkish Studies- International Periodical For The Languages, Literature And History Of Turkish Or Turkic, 6/3, 1535-1547.
BAYAT, Fuzuli. (2007). Mitolojiye Giriş. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
DİNÇ, Sait. Atatürkçü Düşünce Sistemine Göre Milliyetçilik İlkesi. http://turkoloji.cu.edu.tr/ATATURK/arastirmalar/sait_dinc_ataturkcu_dusunce_sistemi_milliyetcilik_ilkesi.pdf.
DURAN, Murat. (2011). Türk Milliyetçiliğinin Üç İdeoloğu: İsmail Gaspıralı, Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp. Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı Siyaset ve Sosyal Bilimler Bilim Dalı.
EREN, Hasan. (1972). Atatürk ve Ziya Gökalp. Türk Dili Aylık Dil ve Edebiyat Dergisi-Dosya: Atatürk 1881–1938, 254, 172-177.
FİLİZOK, Rıza. (2005). Ziya Gökalp. Ankara: Akçağ Yayınları.
GÖKALP, Ziya. (2007). Türkçülüğün Esasları (haz. Mustafa Koç). Bütün Eserleri Bir-Kitaplar. (yay. haz. M. Sabri Boz). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları. 165-298.
İNAN, Abdülkadir. (1998). Z. Gökalp ve Türk Folkloru. Makaleler ve İncelemeler II. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi. 232-234.
NAZLI ÖZYURT, Ayşenur. (2008). Ziya Gökalp’ın Halk Bilimi Çalışmalarındaki Yeri. Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Halk Bilimi Ana Bilim Dalı.
OĞUZ, Gökhan. (2012). Sosyolojik Yaklaşımlı Türk Milliyetçiliğinde Türk Modernleşmesi: Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Erol Güngör, Yılmaz Özakpınar. Doktora Tezi. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı Siyaset ve Sosyal Bilimler Bilim Dalı.
ÖNERTOY, Olcay. (1965). Halide Edip’in Yeni Turan’ı ve Ziya Gökalp. Türkoloji Dergisi II, I. Ankara Üniversitesi Yayınları, 251-258.
ÖZDEMİR, Fatih. (2008). Kızıl Elma’yı Arayan Üç Yazar: Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp, Ragıp Şevki Yeşim. Turkish Studies International Periodical For The Languages, Literature And History Of Turkish Or Turkic,3/5, 503-515.
ÖZTÜRK, Nurettin. (2011). Ziya Gökalp’ın “İslamiyet ve Asrî Medeniyet I-II” Adlı Makalesi Üzerinde Bir inceleme ve Metin. TÜBAR-XXIX, 319-340.
TANSEL, Fevziye Abdullah. (1989). Ziya Gökalp Külliyatı-1 Şiirler ve Halk Masalları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi.
YILMAZ, Esra. (2012). Ziya Gökalp’ın Şiirlerinin Değerler Eğitimi Açısından İncelenmesi.
Yüksek Lisans Tezi. Karadeniz Teknik Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı.
***