İspanyol Gribi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
İspanyol Gribi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2021 Salı

KORONAVİRÜS NEDİR: Coronavirus Ne Demek? Tedavisi Nasıl Yapılır? BÖLÜM 3

KORONAVİRÜS NEDİR:   Coronavirus Ne Demek?  Tedavisi Nasıl Yapılır? BÖLÜM 3



KORONAVİRÜS NEDİR,   Coronavirus Ne Demek,Çin Wuhan,Tedavisi Nasıl Yapılır,Akut Solunum Yolu Hastalığı,


Grip, Alerji ile Yeni Koronavirüs (Covid-19) Enfeksiyonunu Ayıran Temel Özellikler Neler?


Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tanıl Kocagöz “Koronavirüs (Covid-19)” ile ilgili soruları yanıtlıyor.

Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın (COVID-19) Klinik Tablosu

Yeni Koronavirüs Hastalığı genel olarak yüksek ateş ve öksürük, ilerleyen durumlarda ise solunum güçlüğü ile seyreden bir hastalıktır. Bunlara ilave olarak bulantı-kusma, diyare, kas-eklem ağrısı, iştahsızlık gibi farklı semptomların da ortaya çıkabildiği gösterilmektedir.

Hastalık genç ve sağlıklı kişilerde daha hafif bir klinik tablo ortaya çıkarırken, özellikle akciğer hastalığı bulunan, ileri yaşta, diyabet ve/veya tansiyon hastası, bağışıklık sistemi hastalığı bulunan hastalar gibi kişilerde daha ağır ve hastane koşullarında yönetilmesi gerekebilecek klinik tablolarla ortaya çıkmaktadır.

Yeni Koronavirüs Hastalığı (COVID-19) Ölümcül Müdür?

Hastalığa yakalanan kişiler üzerinden elde edilen verilere göre, hastalık yavaş bir seyir izlemekle birlikte 65 yaş üstü ve kronik rahatsızlığı kişilerde genç ve sağlıklı kişilere göre daha ağır seyretmekte, neden olduğu solunum yetmezliği sendromuyla özellikle bu grupta ölümlere neden olabilmektedir.

Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın (COVID-19) Ölüm Oranları Nelerdir?

Koronavirüs genç hastalar ve çocuklar üzerinde hafif semptomlarla atlatılırken, 65 yaş üstü kişiler, akciğer, şeker, tansiyon gibi kronik hastalıkları olan kişileri daha fazla etkilemektedir.

Çeşitli bilimsel kaynaklarda farklı veriler bulunabilmekle beraber, yaş gruplarına göre ölüm oranları genel olarak;


60 - 69 yaş grubu için yüzde 3.6,

50 - 59 yaş grubu için yüzde 1.3,

40-49 yaş grubu için yüzde 0, 4

39 yaş ve altı için ise yüzde 0, 2   olarak belirtilmektedir.

Verilen istatikler doğrultusunda çocuklarda ve gençlerde (10 ila 39 yaş grubunun) koronavirüs nedeniyle ölüm oranlarının en az grup olduğu gözlemlenmektedir.

Koronavirüs Salgınında Kalabalık Yerlere Gitmek Tehlikeli Mi?

Koronavirüs temas ve solunum yoluyla bulaşan bir virüs çeşididir. Bu sebeple kişilerin birbirine temasını önlemek amacıyla toplu alanlarda bulunmaması tehlikenin kontrol altında tutulması açısından oldukça önemlidir.

Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın (COVID-19) Hamileler Üzerindeki Etkileri

Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın sağlık açısından risk oluşturabileceği gruplar arasında hamileler de yer almaktadır. Hamilelerin hormonal değişikliklerinden dolayı hem yapısal olarak, hem de bağışıklık sistemlerinde meydana gelen değişimler nedeniyle solunum hastalıklarına yakalanma riskleri bulunmaktadır.

Özellikle 35 yaş üstü, akciğer hastalıklarına sahip, kalp, böbrek ve HIV pozitif olan hamile kadınların bu risk grubunda olduğu gözlemlenmektir. Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın gebelerde düşük gibi problemlere neden olup olmadığı konusunda henüz yeterli veri bulunmamaktadır.

Annenin enfekte olması durumunda bunun bebeğe geçip geçmeyeceği ile ilgili olarak da yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır.

Hamile kadınların olabildiğince temastan kaçınması ve bu nedenle kalabalık ortamlarda bulunmaması gereklidir. Virüsün en çok damlacık yoluyla bulaştığı bilinmektedir. Hamilelerin, etrafında öksüren veya hapşıran kişiler varsa ortamdan uzak durması gerekmektedir.

Bunun dışında sağlıklı beslenmeli, bol sıvı tüketmeleri, vitaminlerini ihmal etmemeleri, kefir veya ıhlamur gibi içecekler tüketmeleri ve egzersizlerini ihmal etmemeleri tavsiye edilmektedir.

COVID-19 Olan Anne Emzirmeye Devam Edebilir Mi?

Emziren annelerde koronavirüsün sütten geçtiğine dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır. Yine aynı şekilde koronavirüsüne ait diğer türlerin de sütten geçtiğine dair bir kanıta rastlanmamıştır. Fakat yine de eğer annede koronavirüs şüphesi var ise, hijyen kurallarına üst düzeyde dikkat edilmesi gerekmektedir.

Annenin, bebeği emzirmeye ara vermesi tıbben önerilmemekle birlikte annenin emzirmeden önce ellerini yıkaması ve mümkünse sütü sağarak enfeksiyon riski olmayan bir kişi tarafından verilmesi önerilmektedir.

Seyahat Edenler İçin COVID-19 Önlemleri

Ülkemizde alınan önlemler doğrultusunda birçok yurt dışı ülkesi için yasak getirilmiştir. Fakat yurt içi veya zorunlu seyahatler için kişilerin aşağıdaki kurallara dikkat etmesi gereklidir.

Hasta insanlara karşı dikkatli olunması, Mümkünse en az 1 metre mesafenin korunması,

Eğer hasta biri ile temas edildiği düşünülüyorsa ellerin en az 20 saniye süre ile sabun ve su veya alkol bazlı el dezenfektanı ile yıkanması,

Öksürme, hapşırma, burun akıntısı gibi durumlarda tek kullanımlık kağıt mendil ile ağız ve burun bölgesinin kapatılması, eğer kişinin yanında mendil yoksa dirsek içini kullanıp etrafa bulaştırmaması,

Üst solunum yolu enfeksiyonu semptomları var ise mutlaka maske kullanılması

Az pişmiş veya çiğ et ürünlerinden uzak durulması, bunun yerine iyi pişmiş yiyecekleri tercih etmesi,

Özellikle canlı hayvan pazarları, çiftlik gibi alanlardan olabildiğince uzak durulması

Seyahat sonrası kişinin kendisini 14 gün boyunca evde gözetmesi ve yüksek ateş ya da solunum güçlüğü gibi şikayetleri varsa en yakın sağlık kurumuna maske takarak gitmesi gerekmektedir.

Karantina veya izolasyonun amacı, hasta kişinin başkalarına da hastalığı bulaştırmaması adına ayrı bir yerde tutulmasıdır.

Karantina, latince de kırk anlamında gelmektedir. Eskiden gemilerin limana yanaşmasıyla birlikte, gemi tayfasından herhangi bir hastalık kapmamak için 40 gün boyunca bekletilmeleri sonucunda karantina kavramı ortaya çıkmıştır.

Günümüzde ise benzer şekilde karantina ismi yine farklı hastalıklara karşı da kullanılmaktadır. Örneğin, yeni koronavirüs enfeksiyonunun (Covid-19), kuluçka süreninin 14 gün olarak gözlemlenmiştir.

Bu sebeple yeni koronavirüs hastalığı şüphesi olan kişilerin 14 gün boyunca izolasyona veya karantina altına alına alınarak diğer kişilerden ayrı tutulması gerekmektedir. Koronavirüs şüphesi olan kişiler eğer ölümcül bir risk taşımıyorsa, evlerinde izolasyona alınabilir.

Eğer şüphelenilen kişiler evlerindeki diğer kişilerle temaslarını kesebileceklerse, izolasyonun hastanede yapılması gerekmeyebilir. Kişi evinde de izolasyon veya kendi kendine karantina uygulaması yapabilir.

Karantina Nedir? İzolasyon Nedir?

Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tanıl Kocagöz “Koronavirüs (Covid-19)” ile ilgili soruları yanıtlıyor.

Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın (COVID-19) İspanyol Gribiyle Farkı Nedir?

İspanyol gribi Birinci Dünya Savaşı yıllarında yaşanmış bir pandemidir. O güne göre, bugünün sağlık koşulları oldukça farklıdır. Dönem koşulları da göz önünde bulundurulduğunda,

İspanyol Gribi bulaşma yolları tam anlaşılamamış, dolayısıyla koruyucu önlemlerin alınamadığı ve yoğun bakım ünitelerindeki destek tedavilerinin iyi bir şekilde yapılamadığı günlerde yaşanmış bir pandemidir.

Bu nedenle İspanyol Gribi denilen, o yıllarda yaşanan bu pandemiden dolayı Birinci Dünya Savaşı’nda savaşta doğrudan ölen insanlardan daha fazla insanın bu hastalıktan öldüğü bilinmektedir.

Günümüz bilimsel gelişmelerinin sağladığı tıbbi bakım imkanları ve önlemlerle, COVID-19’un bu ölçüde yaşanmaması elimizdedir.

Önemli olan bulaşma zincirini mümkün olduğu kadar kırarak, toplumun büyük bir kesiminin enfekte olmasını engellemektir.

Kişilerin tavsiye edilen tedbirleri alarak kendilerini olabildiğince hastalıktan koruması hastanelerin ve sağlık sisteminin hasta yükünü arttırmamak adına oldukça önemlidir; bu sayede sağlık kuruluşları ve sağlık profesyonelleri tıbbi bakıma daha çok ihtiyaç duyabilecek, risk grubunda bulunan hastalara daha iyi bakım verme fırsatı bulacak ve hastalığın neden olabileceği kayıpları olabildiğince indirgeyebilecektir.

Şu anda alınmaya çalışılan bütün önlemler bulaşma zincirini mümkün olduğunca kırarak toplum içerisinde bulaşma oranını yavaşlatmaya yöneliktir.

Koronavirüsün İspanyol Gribiyle Farkı Nedir?

Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Temel Tıp Bilimleri Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Tanıl Kocagöz “Koronavirüs (Covid-19)” ile ilgili soruları yanıtlıyor.

Covid-19 Akut Karaciğer Yetmezliğine mi Sebep Oluyor?

Yeni koronavirüs hastalığı pandemisi tüm dünyada yaygın bir biçimde gözleniyor. Üst ve alt solunum yollarında daha keskin etkileri söz konusu olsa da karaciğer ve diğer organlarda tutulumu olup olmadığı bilimsel alanda hala bir tartışma konusudur. Koronavirüs enfeksiyonları üzerine yapılan bir takım araştırmalara göre, vakaların bir kısmında yapılan tetkiklerde karaciğer enzimlerinde hafif derecede yükselme mevcut olduğu saptanmakla beraber, bunun karaciğer yetmezliği ile ilişkilendirilemeyeceği ve COVID-19 hastalarında akut karaciğer yetmezliklerinin nadiren görüldüğü halihazırda genel kanıdır.

Covid-19 ile Sekonder Enfeksiyon Bağlantısı,

Covid-19 hastalık seyrinde sekonder enfeksiyonlara rastlanılabilmektedir. Araştırmalara göre, COVID-19 ile hastaneye yatırılan hastalarda yüksek sekonder enfeksiyon insidansı mevcut. İkincil enfeksiyonlar için risk faktörleri olarak erken YBÜ ihtiyacı, solunum yetmezliği ve şiddetli lenfopeni tanımlandığı bilinmektedir.

Sepsis ve Septik Şok Covid-19 ‘un Bir Sonucu Olabilir!

Septik şok, çok yaygın olmasına rağmen insanlar tarafından bilinmeyen ve ölüme en fazla yol açan klinik durumlardan biridir. Sepsis, vücutta bir enfeksiyona neden olan bakterilerin kana karışması ile vücuttaki bağışıklık sisteminin bu bakterilere karşı büyük bir tepki göstermesiyle gün yüzüne çıkar. Sepsis, vücudun enfeksiyonlara karşı verdiği en ağır yanıttır ve tedavi edilmediğinde ölümcül olarak seyredebilmektedir.

Konuşma bozukluğu, zihin bulanıklığı, aşırı titreme, kas ağrısı, ateş, tüm gün idrar yapamama durumu, şiddetli nefes darlığı, ciltte solukluk veya beneklenme sepsis belirtileri arasında yer almaktadır. Sepsisin önüne geçmenin en iyi yolu öncelikle enfeksiyonu önlemektir. Tüm önlemlere rağmen sepsis geliştiği takdirde, enfeksiyon odağının hızla kontrol altına alınması ve yoğun bakım desteğinin verilmesi hayat kurtarıcı olabilir.

Covid-19 nedeniyle yaşanan kayıpların çoğunluğu sepsis kaynaklı olduğu ve sepsisin Covid-19’ın olası sonuçlarından biri olabileceği düşünülmektedir. Bakteri, mantar, virüs ve parazit gibi mikroorganizmalar, mevsimsel grip virüsleri, kuş ve domuz gribi virüslerinin yanı sıra koronavirüs kaynaklı da ortaya çıkabileceği görülmüştür. Covid-19 hastalarından hastalığı şiddetli geçirenlerin bir kısmında, sepsis nedeniyle çoklu organ yetmezliği görülebilmektedir.

Ağır sepsis vakalarında tüm vücutta yangısal bir süreç meydana gelir ve buna septik şok adı verilir. Septik şok beraberinde tansiyon düşüşünü getirir ve ölümle sonuçlanabilmektedir. Enfeksiyonla mücadele için antibiyotik tedavisi, solunum desteği, kan basıncını artırmak ve su kaybını önlemek için sıvı yüklenmesi yaşamsal bir öneme sahiptir.

Covid-19 Kronik Yorgunluk Sendromu Bağlantısı,

Covid-19 hastalığının uzun vadede bırakabileceği hasarlar tam olarak belirlenmemiş olsa da Kronik Yorgunluk Sendromunun, Covid-19’un olası uzun vadeli bir etkisi olarak devam ettiği düşünülüyor. Yapılan araştırmalara göre, tedavi sürecinin sonucunda testleri negatif olan birçok hasta, hala bazı belirtilerin ortadan kaybolmadığını ve sorunların devam ettiğini bildirmiştir.

Pandemi sürecinde şimdiye kadar hayat kurtarılmaya odaklanılsa da, şimdi koronavirüsün uzun vadeli etkilerini ortadan kaldırmak da önemli bir sorun ve endişe haline gelmiştir. Çünkü insanların yaşam kalitesinin tamamen yok olması söz konusu.

Uzmanlar uzun süre devam eden viral enfeksiyonların, hastalık geçtikten sonra da devam eden diğer sağlık problemleri için katalizör olabileceğini fark etmiştir. Kronik yorgunluk sendromu tipik olarak, hastanın tam bir iyileşme sağlayamadığı bir üst solunum yolu enfeksiyonunu takip ediyor. Ana belirti derin kas yorgunluğudur ancak zayıf hafıza, konsantrasyon eksikliği ve uyku bozukluğu da ortak özellikleridir.

https://www.acibadem.com.tr/koronavirus/koronavirus-corona-virusu-nedir-belirtileri/


***

KORONAVİRÜS NEDİR: Coronavirus Ne Demek? Tedavisi Nasıl Yapılır? BÖLÜM 2

KORONAVİRÜS NEDİR:   Coronavirus Ne Demek?  Tedavisi Nasıl Yapılır? BÖLÜM 2



KORONAVİRÜS NEDİR,   Coronavirus Ne Demek,Çin Wuhan,Tedavisi Nasıl Yapılır,Akut Solunum Yolu Hastalığı,

Coronavirus (Koronavirüs) Tanısı Nasıl Konulur?

Yeni koronavirüsün tanısı için laboratuvar ortamında test yapılması gereklidir. Koronavirüsün kesin tanısı moleküler testler ile gerçekleştirilir.

Olası vaka tanımına uyan kişilerden alınabilecek boğaz sürüntüsü, balgam gibi örnekler üzerinde virüsün genetik materyalinin tespit edilmesi ile tanı konmaktadır. Alınan örnekler yapılan tanı testleri, şu anda ülkemizde “Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarında” ve Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen “Halk Sağlığı Laboratuvarlarında” yapılabilmektedir.

Corona Virüsü (Koronavirüs) Aşısı Bulundu Mu?

Wuhan Koronavirüsü olarak da anlılan Yeni Koronavirüs Hastalığı’nın Çin tarafından yayınlanan genomu temel alınarak bir aşı oluşturulması çalışmalarına uluslararası düzeyde başlanmıştır. ABD, Avustralya, Çin, İngiltere ve Kanada’da çeşitli üniversiteler ile özel kuruluşlar klinik testlere başlama aşamasına oldukça yaklaştıklarını açıklamaktadır.

Corona Virüsü (Koronavirüs) Testi Nasıl Yapılır?

Yeni koronavirüsün tanısı için laboratuvar ortamında test yapılması gereklidir. Koronavirüsün kesin tanısı moleküler testler ile gerçekleştirilir.

Olası vaka tanımına uyan kişilerden alınabilecek boğaz sürüntüsü, balgam gibi örnekler üzerinde virüsün genetik materyalinin tespit edilmesi ile tanı konmaktadır. Alınan örnekler yapılan tanı testleri, şu anda ülkemizde “Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarında” ve Sağlık Bakanlığı tarafından belirlenen “Halk Sağlığı Laboratuvarlarında” yapılabilmektedir.

Corona Virüsü (Koronavirüs) Nasıl Bulaşır?

Yapılan araştırmalar sonucunda virüsün tek zincirli RNA virüsü olan koronavirüs ailesinden olduğu görülmüştür. İlk vakalar bölgedeki büyük bir deniz ürünleri ve hayvan pazarı ile bağlantılı olduğu için virüsün hayvan kaynaklı olduğu düşünülmektedir.

Virüsün insandan insana damlacık yoluyla ve doğrudan temas ile geçebildiği bilinmektedir. Öte yandan öksürük gibi yollarla yüzeylere yayılabilecek solunum damlacıklarının da bir süre bulaşıcılık özelliği taşıdığı gösterilmiştir.

Virüs solunum sistemine yerleşmektedir. Yapılan araştırmalar semptom göstermeden virüsü taşıyan, kuluçka dönemindeki kişilerin de bulaşıcı olduğunu göstermiştir. Ancak kuluçka döneminde yayılma virüsün en etkili yayılma gösterdiği dönem değildir.

Virüs hasta bireylerden öksürme, hapşırma yoluyla ortaya saçılan damlacıklarla ve hastaların solunum salgılarının temas ettiği yüzeylere dokunulmasından sonra ellerin göz, ağız, burun mukozası teması ile bulaşmaktadır.

Coronavirusler (koronavirüs) genel olarak vücut dışı ortamda uzun süre varlığını sürdürme imkanı olmayan virüslerdir.

Yapılan araştırmalar COVID-19’un bulaşıcılık süresi ve dış ortama dayanma süresi hakkında henüz yeterli ve doğrulanabilir bilgiyi sağlamamıştır.

Koronavirüs virüs damlacık yoluyla bulaşıyor. Damlacık yoluyla bulaş, hasta kişinin solunum yolunda olan sıvı partiküllerinin öksürme, hapşırma gibi durumlarda dış ortama salınarak diğer kişileri hasta etmesi ile meydana geliyor. Damlacıkların havada asılı kalmadığı ve hızla yere düştüğü tahmin edilmekle beraber, düştüğü yüzeye yapıştığı ve bu yüzeylere elle temas edildikten sonra, buruna, yüze, göze, ağıza dokunmakla hastalığın bulaştığı bilinmektedir.

Aslında korunmak için çok basit önlemler var. Bulaşmayı azaltmak için devlet önemli önlemler almaya çalışıyor: Okulların tatil edilmesi veya iş yerlerine mümkün olduğu kadar gidilmemesini sağlanması insanlar arasındaki teması azaltabilmek için uygulanan tedbirlerden bazıları. Ancak, bu teması tamamen önlemek bir devlet hareketiyle mümkün değil. Burada en büyük görev bireylere düşüyor. Herkesin aslında suyu sabuna dokunması gerekiyor. Ellerimizi sık, sık ve doğru bir şekilde yıkamamız gerekiyor. Ellerin doğru yıkanması 20 saniye sürecek şekilde bol su ve sabunla elimizin her tarafını kapsayacak şekilde, parmak araları, başparmağın çevresini ovuşturarak ve elin tüm yüzeyine sabunun değdiğinden emin olacak şekilde tarif ediliyor. Su ve sabunun bulunmadığı ortamda ise yanımızda virüsü öldürecek el dezenfektanı veya kolonya bulundurmak ve bununla ellerimizi sık sık temizlemek oldukça önemli. Yüzeyleri benzer şekilde temizleyerek bulaş riskini azaltabiliriz. Eğer bu önlemler alınırsa, ki korunmanın %90’ı buradan geçiyor, kendimizi korursak toplumu da korumuş oluruz. Öte yandan “Ben gencim bende hafif seyreder” gibi yaklaşımlar tedbirsizlik için bir bahane oluşturmamalı. Gençleri ve çocukları enfekte eden virüs onların yakını olan yaşlılara da bulaşacaktır. Yaşlılara bulaştırmamak görevi de gençlere düşmektedir. Bu nedenle genç olsun, yaşlı olsun herkesin aynı sorumluluğu hissetmesi ve başkalarına da bulaştırmamak için bu önlemlere dikkat etmesi gerekmektedir. Bir kişinin hata yapması tüm toplumu tehlikeye atacaktır. Bu yüzden her beraber çok dikkatli bir şekilde çalışmak zorundayız.

Coronavirus (Koronavirüs) Korunma Yolları Nelerdir?

Bir koronavirüsün türünün neden olduğu Covid-19 hastalığını önleyecek aşılar henüz geliştirilme aşamasında olduğu için hastalığı engellemenin en etkili yolu bu virüse maruz kalmaktan kaçınmaktır. Virüs esas olarak insandan insana yayıldığı için çok basit, ancak önemli önlemler alınması hastalığı engelleme yolunda büyük adımlar atacaktır.

COVID-19 ‘u engellemek için alınacak en önemli önlemlerden ilki elleri sık sık sabun ve suyla yıkamaktır. Özellikle halka açık bir yerdeyken burnunuzu sildikten, öksürdükten veya hapşırdıktan sonra elleri en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkamak gereklidir. Su ve sabunun bulunamadığı zamanlarda eller alkol bazlı el antiseptiği ile temizlenmelidir.

Kimler Zatürre Aşısı Yaptırmalıdır?

Zatürreye en sık neden olan mikroplar pnömokoklardır. Pnömokoklara karşı aşılama yapılmaktadır. Pnömokokların riskli olduğu ve sık enfeksiyona yol açtığı gruplar aşılanması gereken gruplardır. 65 yaş üstünde kişilerin herhangi bir hastalığı olmasa da pnömokokların tehdidi altındadır. Bu nedenle pnömokok aşılaması, 65 yaş üstü herkese muhakkak yapılmalıdır.

Bunun dışında kronik hastalıkları olan kişilerinde aşı yaptırması gereklidir. Kronik kalp hastalıkları arasında yer alan kalp yetmezliği veya kalp kası yetmezliği olan kişilerinde pnömokok aşısı yaptırması önerilir. Ancak hipertansiyon dışında başka bir kalp problemi yoksa aşı yaptırılmasına gerek yoktur.

Yine diyabetikler, kronik akciğer hastaları, kanser hastaları da aşı yaptırmalıdır. Kronik bağışıklık problemi olan olgularda aşı yaptırması gereken gruptadır. Ancak alerjik nezle gibi tedavi gerektirmeyen yine de sık hastalanan kişilerin bağışıklıkta tıbbi olarak kanıtlanmış bir eksikliği yoksa aşı yaptırmasına gerek yoktur.

Kronik böbrek yetmezliği, kronik karaciğer yetmezliği olan kişilerin aşı yaptırmayı unutmamaları gerekir. 65 yaş üstü herkes aşı olmalıdır. Kronik problemi olan 19-65 yaş grubu kişilerinde hekimlerine sorarak, hastalıklarının pnömokok için riskli olup olmadığını öğrenerek, aşı yaptırmasında yarar vardır.

Zatürre Aşısı Covid-19'dan Korur Mu?

Zatürre yani pnömokok aşısı ile koronavirüs arasında doğrudan hiçbir ilişki yoktur. Tek kelime ile yanıt verilecek olursa, pnömokok aşısı koronavirüse karşı bir koruma sağlamaz. Ancak koronavirüs enfeksiyonu ağır bir virütik enfeksiyondur. Bunun sonrasında insanlarda zatürre gelişebilmektedir. Bu yüzden yapılan aşı, koronavirüs sonrasında gelişecek zatürreye karşı bir koruma sağlayacaktır.

Açıkçası bundan bir yıl önce pnömokok aşısı kime yapılması gerekiyorsa bu salgın döneminde de pnömokok aşısı yine onlara yapılmalıdır. Salgın olduğu için değil, pnömokokların oldukça ciddi sorunlara yol açabilen zatürrelere yol açtığı için bu yöntem uygulanmaktadır.

Coronavirus (Koronavirüs) Kuluçka Süresi,

Koronavirüs belirtileri kişinin bağışıklık sistemi ve yaşına bağlı olarak da değişiklik gösterebilir. Fakat elde edilen verilere göre kuluçka süresinin, genellikle hastanın enfekte olmasından sonraki 2 ila 14 gün içerisinde gerçekleştiği yönündedir.

Fakat, yapılan gözlemlerde, enfekte kişilerin pek çoğunun 3 ila 10 gün arasında enfeksiyon belirtilerinin ortaya çıktığı tespit edilmiştir.

Grip, Alerji ile Yeni Koronavirüs Hastalığı (Covid-19) Birbirinden Nasıl Ayrılır?

Alerji, oluşum mekanizmasıyla virüs enfeksiyonlarından oldukça farklı bir hastalık. Ama belirti olarak bazı virüs enfeksiyonlarıyla karışabilir.

Bunlardan en çok karışabilecek olanı saman nezlesi olarak bilinen, bahar aylarında, özellikle çeşitli ağaçların polenlerine karşı oluşan bir tür alerji.

Bunlar göz mukozasıyla veya burun mukozasıyla temas ettiğinde aynı nezle olmuş bir kişi gibi kişinin gözleri yaşarabilir, kızarabilir, burnu akabilir ve hapşırık nöbetleri şeklinde belirtiler görülebilir.

Virüs enfeksiyonlarında saptanan bazı belirtiler bu alerjide bulunmaz. Ateş, aşırı halsizlik, yorgunluk, kas ağrıları, boğaz ağrısı gibi belirtileri alerjide saptanmamakta dır.

Virüs enfeksiyonu grip de olsa, koronavirüs de olsa başta göreceğimiz ve enfeksiyonu bize anlatacak önemli ayırt edici belirtiler ateş, boğaz ağrısı, kas ağrıları gibi belirtilerdir.

3. BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,


***


Uzmanlar Değerlendirdi: Koronavirüs sonrası Dünya Düzeni

Uzmanlar Değerlendirdi: Koronavirüs sonrası Dünya Düzeni., 




Uzmanlar, tüm dünyayı etkisi altına alan yeni tip koronavirüs sonrası dünya düzenini değerlendirdi.

Gülsüm İncekaya   

14.04.2020

İstanbul


Kovid-19 pandemisi, dünya genelinde her geçen gün daha fazla yayılırken kayıplar da artıyor. Gündelik yaşamı değiştiren salgın nedeniyle sınırlar kapatıldı, uçuşlar durduruldu, ticari faaliyetler askıya alındı. Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, NATO ve Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumların varlığı ve geleceği sorgulanıyor.

Uzmanlar, AA muhabirinin "İktisadi küreselleşme son mu buluyor?", "Yeni bir tür uluslararasıcılık mı doğacak?", "Yeni üretim modelleri ortaya çıkar mı?", "Neo-liberalizmin sonu mu geldi?", "Hükümetler içe mi dönecek?", "Uluslararası iş birliği için umut var mı?", "Hukuki düzenlemeler değişecek mi?", "Tarım ve gıda ile ilgili yeni düzenlemeler gelir mi?" şeklindeki sorularını yanıtladı.

"Avrupa'nın yeni bir yapılanmaya gideceğine inanıyorum"

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Nail Alkan, küreselleşmenin sonuna gelindiğini, Avrupa Birliği'nin (AB) zannedildiği gibi birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu taşımadığının ortaya çıktığını söyledi.

AB ülkelerinde herkesin kendi derdine düştüğünü, kendi çıkarını düşündüğünü anlatan Alkan, şunları söyledi:

"İtalya, İspanya'da yaşananlar herkesi çok rahatsız ediyor ama 'Herkes kendi bacağından asılır.' mantığı ile devam ediyorlar. Birbirlerinin maskelerine el koyuyorlar. Son derece egoist davranışlar sergiliyorlar. Yardıma ihtiyacı olan ülkelere para yardımı yapmak için kurulmak istenen fona Almanya ve Hollanda karşı çıkarak 'Herkes kendi başının çaresine baksın.' diyorlar. Postcorona sürecinde Avrupa'nın yeni bir yapılanmaya gideceğine inanıyorum.

Şu durumda AB için tünelin sonunda ışık görünmüyor. Her şey düzeldiği zaman üye ülkelerin AB'ye üyeliğinin artıları ve eksileri konusunda yeniden bir değerlendirmeye gitmeleri muhtemel. Böyle bir durumda İngiltere'nin başlattığı 'exit' fırtınasına başka ülkelerin de katılması söz konusu olabilir. Bu kapsamda AB’nin hem siyasi hem ekonomik olarak kan kaybettiği açık ve net bir şekilde ortada. Bakalım AB herkesi şaşırtıp Jean Monnet’nin söylediği gibi 'Avrupa krizlerden doğuyor.' sözünün hakkını verip, toparlanıp daha güçlü bir şekilde ayağa kalkabilecek mi?"

"NATO'nun varlığı daha çok sorgulanacak"

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yaşar Onay, Rusya'nın, tıbbi destek adıyla Avrupa’nın içlerine kadar asker göndermesinden dolayı NATO'nun varlığının ciddi bir şekilde sorgulamaya açılacağını ifade etti.

Böyle bir dönemde 40 bin ABD’li askerin Almanya’da konuşlanmasını sadece "tatbikat" diye açıklamanın inandırıcı olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Onay, şunları kaydetti:

"Kovid-19 sonrasında ulus devletler yeniden belirgin güç olma konumlarını daha etkili bir şekilde koruyacaklar, AB, NATO gibi ekonomik ve askeri ittifakların varlığı tartışılacak ve belki de bu yapılar dağılabilir. Eğer gidişat bu yönde olursa, dağılan AB ve NATO'ya alternatif olarak, Fransa, Almanya, Rusya, Çin, Hindistan, İran ve Suriye askeri ağırlıklı yeni bir ittifak sistemi oluşturma yönünde adımlar atabilirler ki böyle bir gelişmenin, ABD’nin ve doğal müttefiklerinin küresel ve bölgesel çıkarlarıyla çatışma halinde olacağı kesindir."

"Küresel kurumlar iflas etti"

Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bilal Sambur, BM, AB, İslam İşbirliği Teşkilatı, Afrika Birliği, Dünya Sağlık Örgütü, Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ve Uluslararası Para Fonu gibi kurumların böyle bir salgın karşısında çok başarısız bir sınav verdiğini, A, B, C gibi planları ve stratejileri olmadığının çok net bir şekilde ortaya çıktığını belirtti.

Salgın sonrası dönemde tüm bu küresel kurumların varlığının sorgulanacağını belirten Sambur, şöyle konuştu:

"Postcorona dünyasında; risk yönetimi, risk iletişimi ve risk toplumu kavramlarının hayatımıza daha fazla gireceğini düşünüyorum. Bu riskli günlerden sonra da dünya risk barındırmaya devam edecek. ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerin, silah sanayisinde ve teknolojide bu kadar gelişmiş olmalarına rağmen sağlık ve sosyal alanda ne kadar kof olduğu ortaya çıktı. Bu süreçten sonra devletlerin bu kofluğu ciddi bir şekilde sorgulanacaktır.

Ayrıca herhangi bir kriz durumunda küresel dünyanın anında refleks gösterebileceği ortak bir veri iş birliğinin olmadığını da bu salgınla bir kere daha gördük. Böyle bir salgının ancak küresel ortak bir bilinç ve dayanışma ile çözülebileceği ortaya çıktı. Bu da insanlığın küresel bir liderliğe ve küresel bir bilişime ihtiyacını net bir şekilde ortaya koydu. Sanırım bu süreçten sonra bu da sorgulanacaktır. ABD'nin veya BM'nin bir küresel lider, küresel bilişim merci olmadığı ortaya çıktı."

"Tarım ve hayvancılık ön plana çıkacak"

Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nuray Ekşi, bugüne kadar yaşanan sorunların bir veya birkaç ülkeyi ilgilendirdiğini ifade ederek, Kovid-19 salgınının ise ilk defa bütün dünyayı tehdit eden ve ülkeler arasındaki dayanışmayla çözümlenmeye çalışılan bir sorun olduğunu söyledi.

Bu salgınla beraber tarım ve hayvancılığın, tarım topraklarının, meraların, otlakların, yaylaların, sulak alanların geçmişte olduğu gibi gelecekte de büyük önem kazanacağını aktaran Prof. Dr. Ekşi, "Salgın, tarımla ilgili alanların korunması için ciddi önlemler alınması gerektiğini ortaya koymuştur. Tarım ve hayvancılık, aksayan sanayi üretimi sebebiyle açlıkla mücadele edilmesinde en önemli araç haline gelecektir bundan sonra. Küreselleşme, uluslararası seyahatlere sınırlama getirilmesi, sınır güvenliği, göç ve iltica akımlarında devletlerin duyarlılığı artacak; bu konularda önleyici politikalar geliştirilecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Hukukun çerçevesi değişebilir, yeni boyutlar kazanabilir

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adem Sözüer, koronavirüs döneminde eğitim, öğretim dahil hemen her alanda faaliyetlerin dijital yöntemlerle yürütüldüğünü ve bunun hukuk alanında da yansımaları olacağına dikkati çekti.

Dijital çağın getirdiği değişimin öneminin çok daha iyi anlaşıldığına vurgu yapan Sözüer, "Dijitalleşmenin hayatın her alanında getirdiği değişimler korona sonrası artarak devam edecektir. Bunun hukuk alanındaki etkileri de çok yönlü olarak ortaya çıkacaktır. Dijital teknolojilere sahip firmaların var olan gücü daha da artması muhtemeldir. Bu durum ise demokrasi ve kişi özgürlükleri açısından sorunlar doğurabilir." dedi.

Serbest seçimlere dayalı çoğulcu demokratik rejimlerin bu güçlere karşı korunması gerektiğine işaret eden Sözüer, şöyle devam etti:

Büyük krizlerin ortaya çıkmaması veya çıktığında önlenmesi için bilimsel bilginin değeri ve önemi anlaşıldı. En önemlisi evlerde kalınan bugünlerde özgürlüğün ne kadar kıymetli olduğu idrak edildi. Özgürlükleri koruma mekanizmalarının etkinliğinin artırılması önemli bir gündem olacak. Korona sonrası dönemin ana teması; vatandaşların haklarını koruyan etkin ve güçlü hukuk devletinin, dijital çağdaki çoğulcu demokrasi içindeki yolculuğu olacaktır."

"Mahkemelerde hesaplaşma olacak"

Uluslararası Öğrenci Akademisi Asya İhtisas Programı Sorumlusu Prof. Dr. Alemdar Yalçın, koronavirüs salgını kontrol altına alındıktan sonra bilim dünyasında büyük bir tartışmanın çıkacağını belirterek, "Bu pandeminin sorumluları aranacak. Bu tartışma bizim bilmediğimiz bazı laboratuvar çalışmalarının kamuoyuyla paylaşılmasına da sebep olacak." dedi.

Salgın sonrası dönemde bir hesaplaşma olacağına dikkat çeken Yalçın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ülkelerin biyokimya ile ilgili araştırma merkezlerinde 1980'li yıllardan sonra başlayan iki temel çalışma var. Bunlardan birisi cep telefonu ve internet ağlarının yaydıkları mikro dalgaların insan ve çevre üzerinde etkisi. Bu konuda çok ciddi ve gizli çalışmalar var. İkincisi ise insanlara hayvanlardan bulaşan korona ve benzeri virüslerin birbiri ile genetik olarak eşleştirilerek kontrol edilmesi çalışmaları. Bu çalışmalarla ilgili bazı bilimsel makaleler yayınlandı. Kovid-19'un laboratuvar ürünü bir virüs olduğu üzerinde ciddi iddialar var. Sanırım bir ay içinde dünya kamuoyunda bunlar ciddi olarak tartışılacak ve uluslararası mahkemelerde hesaplaşma şekline dönecek."

"İnsan ne kadar insan diye durup düşüneceğiz"

Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ali Faik Demir, yeni tip koronavirüsün; doğanın, teknolojiden ve bunun kölesi olmuş insandan intikamı olduğunu belirterek, "Kendi yaşam alanlarını yok eden insan, sonunda, kendisi de yok olma duygusuyla karşı karşıya kaldı. Çaresizlik tüm dünyaya çöktü, zengin-fakir, güçlü-zayıf, gelişmiş-geri kalmış hiç fark etmedi." dedi.

Koronavirüs sınavını belli aşamalar çerçevesinde düşünmek gerektiğini aktaran Demir, aşamaları şöyle sıraladı:

"İlk aşama, koronavirüsten kurtulma ve bu sorunun bertaraf edilmesidir. İkinci aşama koronavirüs sonrası devletlerin ve toplumların yaralarının sarılması, eski yaşama yani gündelik yaşama dönülmesidir. Ama esas sorun son aşamada; yani 'Neden bu sorun yaşandı, neden çözülemedi ve nerede yanlış yaptık?' sorularının cevaplarının aranmasında yaşanacaktır. İnsan aslında bu aşamada gördüğümüz gibi ciddi bir insanlık sınavından da geçmektedir. Bu sınavın sonucu da incelenecektir. Hangi hasletleri kaybettik ve acaba teknoloji robotu yaratmanın yanında insanı da mı robota çevirdik? 'İnsan ne kadar insan?' diye durup düşüneceğiz.

Peki koronavirüs sınavından ders çıkarmak ve bunu avantaja çevirmek mümkün müdür? Kuşkusuz her zaman, her sorundan çıkmanın ve mutluluğa ulaşmanın yolu mevcuttur. Bu süreçten ve zorluklardan çıkmanın ve ayağa kalkmanın belki de en kolay yollarından biri 'Ben' yerine 'Biz' demeyi öğrenmektir. 'Ben' ve 'Biz' bir bölge, ülke, inanç ya da ideolojiyle sınırlı olmamalıdır. Tüm dünya olmalıdır. Ayrıca 'Biz' sadece insan da olmamalıdır. Tüm canlılar ve çevremizin 'Biz' olduğu unutulmamalıdır. 'Bir musibet bin nasihatten iyidir.' sözünü hatırda tutmalı ve bu yaşanan süreçten dersler çıkarılmalıdır. Herkesin kendine mahkum olduğu bu dönem, bunları düşünmek için inanılmaz fırsattır."

"Ulus Devletler yükselişe geçecek"

Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, dünyayı kökünden sallayan salgın sürecinde verilen tepkilere, başvurulan yöntemlere ve yükselen taleplere bakıldığında, ulus devlet düşüncesinin bu kargaşadan güçlenerek çıkacağını savundu.

Sokağa çıkma yasakları, karantina ve sosyal mesafe uygulamaları gibi salgının üstesinden gelmek için alınan tedbirlerin ulus devletleri kuvvetlendireceğini vurgulayan Coşkun, şunları kaydetti:

"Ulus devlet kavramının yükselmesine neden olan diğer bir faktör ise bölgesel ve küresel ulus üstü yapıların bu sınavdan başarı ile çıkmamış olmalarıdır. Salgın karşısında her devlet kendi başına kaldı, her koyun kendi bacağından asıldı. Dahil olunan birliklerden ve örgütlerden beklenen ya da umulan yardım ve destek gelmedi. Mesela, AB'nin uzunca bir süre İtalya’ya yardım etmemesi İtalya’da hem büyük bir hayal kırıklığına neden oldu hem de AB’ye karşı öfke katsayısını yükseltti.

BM ve Dünya Sağlık Örgütü gibi evrensel nitelikli yapılar da böylesi felaketlere etkili bir şekilde müdahale edemedi, çözüm üretmekte ve yaraları sarmakta aciz kaldı. Koronavirüs tecrübesi, bütün herkesi tehdit eden felaketler karşısında, bir taraftan bu tehdidi bertaraf edecek dünya çapında organizasyonlara olan gereksinimi diğer taraftan da bu amaçla kurulan mevcut organizasyonların yetersizliğini gösterdi. Ulus üstü organizasyonların bu yetersizliği, ulus devletlerin itibar tazelemelerine ve güç kazanmalarına yol açtı. Devletlerin, virüsten sonra da elde ettikleri bu güçten kolaylıkla vazgeçmeyeceklerini öngörebiliriz."

https://www.aa.com.tr/tr/dunya/uzmanlar-degerlendirdi-koronavirus-sonrasi-dunya-duzeni/1804092


***