ŞAH - FIRAT
ONUR DİKMECİ
24 Şubat 2015 Salı
Başarı ve başarısızlık kavramlarının subjektif olgular olduğu açıktır. Şahıs veya bir grup için üstün başarı örneği kabul edilen çaba ve neticeler, başkası veyahut başka gruplar için kadim başarısızlık olarak vurgulanabilir. " Başarı ve Zafer " siyaset terminolojisinde yer bulduğunda, üzerlerinden söylem ve politik hamleler üretilerek seçmen saflarının sıkılaştırılması iktidar gücü için meşruiyet pekiştirme si sağlarken muhalefet açısından iktidara ortak olabilecek fırsatlardan biri olarak belirir.
İki gündür yoğun gündemin ilk maddesi Şah-Fırat operasyonunun başarı çerçevesinde yeri neresidir? Başarı planlananın netice ile örtüşmesi olan hesaplanabilirliğin, minumum kayıp ile alaşımı ise Şah-Fırat bir başarıdır.
Her başarı galibiyet içerebilir mi ? sorusuna aranacak yanıt başka tartışmaların konusunu oluşturabilir.
Şah Fırat başarılı operasyonu askeri bir galibiyet ise bu zafer hangi gruplara karşı elde edilmiştir? Mağlup kabul edilen gruplar yenilgi veya yılgınlık belirtilerini kamuoyu ile paylaşmış mıdır? Hulasa Şah Fırat başarılı bir operasyondur fakat bir fetih emaresi olarak belirtmek evrensel doğruyla en azından siyasi terminolojiyle çelişir.
Ankara Anlaşması ile belirlenmiş statüsüyle Suriye'de bulunan on dönümlük alan Türkiye'nin öz parçası kabul edilir. Kimliği konusunda tarihçiler arasında ihtilaf bulunan Süleyman Şah ya Orhan Gazi'nin oğlu Rumeli Fatihi olarak bilinen Süleyman Paşa'nın büyük dedesi Osmanlı Hanedanlığının ecdadı Süleyman Şah'tır. Ya da Selçuklu hükümdarı Kutalmışoğlu Süleyman Şah olduğu belirtilir. Her iki husustan bir tanesi veya başka durumda geçerli kabul edilse türbe ve toprağın Türk kültürü için önemi büyüktür. 30 Kasım 1925'de Tekke ve Zavıyelerin ilgası ile alakalı kanun yürürlüğe girse de Süleyman Şah Türbesi kapatılmamıştır. Mezar ve çevre düzenlenmesi ile karakol inşaatı için 1938 yılında Nafia Vekaletine 8000 lira tahsisat çıkartılan Türbe, El Tabka barajının inşaatıyla su altında kalacağı için 1975'de Karakozak köyüne taşınmıştır. Bu denli bir mazisi bulunan Süleyman Şah türbesinin Türkiye sınırlarına yakın bir mevkiye intikali belli ki kuvvetli istihbarat neticesinde Şah Fırat operasyonu adı ile gerçekleştirildi. "Şah", Süleyman Şah'ı vurgularken, "Fırat" , mevkiinin Fırat havzası dahilinde bulunmasından mütevellit harekat adıydı. Operasyondan 48 saat evvel Silahlı Kuvvetler- Özel Kuvvetlere bağlı askerler yerel kıyafetlerle operasyon bölgesine girerek keşif ve gözlemde bulunarak gerekli tedbirleri aldı. Burada bir parantezle Özel Kuvvetler Komutanlığının yapısına değinmekte fayda var. 1993 senesinde 93 stratejisi adıyla Soğuk Savaş döneminin Kitlesel harp düzenine göre oluşturulmuş Özel Harp Dairesi, Sovyetlerin dağılmasıyla soğuk savaş koşullarının ortadan kalktığı ortamda lağvedildi ve düşük yoğunlu
çatışmalara yönelik Özel Kuvvetler Komutanlığı oluşturuldu. Halk arasında yaygın bilinen adıyla Bordo Bereliler, A ve B timi olarak iki gruba ayrılır.
Gönüllülük esasıyla kondisyon sınavlarını başarıyla geçebilmiş muvazzaf askerlerden Yarbay rütbesine kadar olanlar A timini, Astsubaylar ise başlarında Subay bir komutanla B timini oluştururlar. Bu ek bilgiden sonra operasyon detaylarına dönebiliriz. Bölgede güvenliğin sağlanmasıyla 500'den fazla askeri personel ile 9 saat 43 dakika süren operasyonla sandukalar ve kutsal emanetler yurda getirilerek türbe imha edildi. Türbenin Türk askeri tarafından imhasının gerçekleştirilmesi stratejik bir vakaadır. Selefi fraksiyonlarıda taşıyan Işid (Deaş) , türbe ve mezar taşlarına karşı olup İslâm dışı olarak yorumladığından askerin çekilmesi akabinde, DEAŞ'ın türbeyi imhası ve sosyal medyayı başarılı kullanan örgütün bu görüntüleri Dünya ile paylaşması Türkiye hanesine eksiler olarak yazılabilirdi.
Türbenin mevkiinin korunması hususunda diretilse sıcak çatışma esnasında istenmeyen sonuçlar doğabilirdi. O mevkiide ki çatışmanın Türkiye içerisindeki bir takım uyuyan radikal unsurları tetiklemesi olasıydı. Tabii bu durum istihbarat zaafiyetini de ortaya koymaktadır. Kurumsal ihtilafların yol açtığı/açabileceği Yurt içi istihbari eksiklikler keskin bir gerçektir. Mit'in bütün personeliyle yalnızca dış istihbarata programlanması ile Emniyet ve Jandarma'nın sadece yurt içi istihbari faaliyetlere yönelik konumlandırılmasıyla net bir istihbarat düzeni oluşturulabilir.
Şah-Fırat'ın toprak kaybı olduğu hususunda farklı görüşler olmak ile beraber Suriye içerisinde on dönümlük arazi yeni türbe için askeri tanklar tarafından çevrilerek koruma altına alınmıştır. Dolayısıyla bunu salt kayıp olarak tanımlamak doğru olmayabilir. Ağrı İsyanı neticesinde Kemal Atatürk'ün Van'ın bir bölümünün stratejik gerekçelerle İran'a verilmesi direktifi nasıl ki bir kayıp değilse para ile bugünkü 12 kilometre kadarlık Nahcıvan sınırının İran'dan yine Atatürk'ün direktifiyle satın alınması İran'ın topaklarını peşkeş çekmesi olarak tanımlanamaz. Uluslararası İlişkilerde bu tür küçük değişikliklere yer vardır. Bu genel çerçeve neticesinde Şah Fırat'ın doğurduğu mühim hususları şu maddeler halinde belirtebiliriz;
1) Türkiye'nin operasyonu İran tarafından şiddetle kınanmıştır. Rejim ihracı Velayeti Fakih'e resmi Anayasasında yer veren İran'ın Ortadoğu'daki temel siyasi motifi Şii retoriğidir. Bu sebeple Suriye, Lübnan, Güney Yemen ve artık Irak'ın hamisi olarak konumlanan İran özellikle bu bölgelerdeki müdahaleleri kendi meşru otoritesine yönelik tehdid olarak tanımlayabilir. Bu coğrafyada Devrim Muhafızlarına bağlı Kudüs Gücü ile Şii milisleri eğiten ve örgütleyen İran, Suriye'nin toprak bütünlüğünü en şiddetli savunan Ülke olarak kısa ve Orta vade de Türkiye ile karşı karşıya gelebilir. İran'ın Ortadoğu'nun lideri iddiasını kabul etmek aynı zamanda Türkiye açısından siyasi bir yenilgidir.
2) Bu operasyon vesilesiyle Lozan görüşmeleri ve Musul'un kaybı meselesinden Tek parti iktidarını sorumlu tutmak realite yerine siyasi bir demeçtir. Uluslararası İlişkilerin Oyun Modellerinden " Geyik Avı " na göre belirlenen Lozan hezimet değildir. Musul'ün kaybedilmesi ise İngiliz İstihbaratının başarılı ürünüdür.
3) Militarist eylem ve söylemin yeniden değerlendirildiği dünya ve özellikle Türkiye'de , Başbakan'ın operasyon sırasında Genelkurmay karargahında bulunması liberalleri hayal kırıklığına uğratabilir. Geçmiş yıllarda Batı Çalışma Grubunun odası olarak kullanılan bölümde, Şah Fırat operasyonu esnasında Sivil başbakanın bulunduğu ve bilgi aldığı yer olması hem tarihin cilvesi hem Asker Sivil ilişkilerinin Türkiye'de evrilmesi açısından önemlidir. Fakat Ordu İle Siyaset kesin çizgiler ile ayrılamaz ve Silahlı Kuvvetler siyasetin en önemli parçasıdır. Bu sebeple Liberal teorinin arzu ettiği tam sivilleşme sağlanamamıştır sağlanıcağı da olası değildir.
Askersiz Militarizasyon şeklindeki bir tanım ve algının en azından uzun süre daha devam edeceği açıktır.
4) Radikal bütün unsurlar, içlerinde değişik fraksiyonlar taşıdığından, hiçbir gücün istediği gibi istediği şekilde yönetebileceği mekanizmalar değildir.
Bu sebeple radikal unsurların azılı biçimde reddi mühimdir.
5) Cumhurbaşkanlığı ve Askeri kaynaklar tarafından her daim resmi muhteviyatlı açıklamalarla terör örgütü olarak tanımlanan PYD ile Türk istihbarat yetkililerinin teması operasyon esnasında olmuştur ve olağandır. Bu tür operasyonlarda bölgeyi iyi tanıyan yerel güçlerden faydalanılması rasyoneldir. Bu durumu Pyd'nin kendi lehine yorumlaması algı yönetiminden ibarettir. Nakşi Barzanilerin hakimiyetini Suriye-Kamışlı'da kısa süre evvel kıran Pyd, Barzani yapılanmasının ara elemanı değil muhatap alınacak asli politik figürlerden biri olma çabaları devam edecektir.
6) Türkiye'de Mit'in tamamen dış istihbaratta ve operasyonel olarak kullanılabilmesi için yeniden tanımlanması gerekir.
7) Operasyon evveli Suriye elçiliğine bilgilendirme notası verilerek meşruiyet sağlanabilmesinin alt yapısı oluşturulmak istenmiştir. Örneğin Abd gibi süper güç olarak tanımlanabilen devlet bile dış operasyonlarda Birleşmiş Milletler, onay çıkartılamaması durumunda ise Nato'yu devreye sokarak hukuki zemin yaratabilme çabası içerisine girmektedir. Suriye'nin iç buhranları oldukça yüksekken Türkiye'ye kitlesel karşılıkta bulunabilme ihtimali oldukça zayıftır. Öte yandan Esad Suriye'de gittikçe güçlenmektedir. Şiilerin iktidara geldiği Yemen, Hizbullah hakimiyetinin kırılamadığı Lübnan, Laik El Nida Partisinin iktidara geldiği Tunus, Laik Abdulfettah Sisi'nin iktidara geldiği Mısır, Irak'ta oldukça güçlenen İran ile yakın ilişkili Cumhurbaşkanı yardımcısı Maliki'nin yer aldığı ortadoğu denkleminde uluslararası sermaye ve lobiler, Türkiye'de sosyal demokrasi, laiklik veya Ortadoğu Şiiliğine daha yakın bir iktidar ile çalışma arzusuna girebilir.
8) Sınır dışı bu operasyonda siyasi bölünmüşlük düşündürücüdür. Nato'ya giriş, Kore'ye asker gönderme, Kıbrıs harekatı sırasında bile topyekün olan siyasi partilerin bu denli kutuplaştırıcı tavırları siyasi bölünmüşlüğün siyasi bir anarşiye varabileceğinin göstergesidir.
9) Şah Fırat oldukça başarılı bir operasyondur. Askeri taktik ve diplomatik temas üst düzeydedir.
10) Şah Fırat bir Fetih veya Zafer değildir.
* Şehit Astsubay ışıklar içinde uyusun. Gönderen Onur Dikmeci zaman: 06:33
http://dikmecionur.blogspot.com.tr/2015/02/sah-firat.html
..