Meral Akşener Ne Yapabilir?
Fatma Sibel Yüksek
Açık İstihbarat
06.06..2016
Öncelikle bizim gibi MHP'nin üyesi veya seçmeni olmayıp da bu partinin içinde olup bitenlerle yakından ilgilenen insanların durumuna açıklık getirelim. Zira, MHP cenahından "Amacınız nedir?", kendi cenahımızdan da "Sana mı kaldı, 12 Eylül öncesi binlerce yurtseverin kanına girmiş bir partinin geleceği için endişelenmek?" diyenler var..
Allah'tan her hangi bir gücü temsil edecek konumumuz yok. Düz vatandaş, işsiz gazeteci ve AKP mağduruyuz. Bu karanlığı delme umudu nerede belirirse oraya koşuyoruz.
Bazı CHP'liler bu umudu HDP'de görmedi mi? Bu partinin barajı aşmasının siyasetteki düğümü çözeceğini hesaplayıp emanet oy vermedi mi?
Bir şey dedik mi?
Biz de şimdi siyasetteki dengeler değişebilir umuduyla Türk milliyetçilerine destek veriyoruz. CHP seçmeni olarak nasılsa bir çeşit 'sandık jokerine' dönmüşüz; şehit cenazeleri ortadayken HDP'ye destek verecek değildik.
MHP'lilerin merakını gidermeye gelince:
Partinizin Anadolu ve yoksul kesimlerdeki tabanı AKP tarafından esir alınamamış olsaydı, bugün siyasette dengeler bambaşka olacaktı. Bu tablonun bir numaralı sorumlusu, genel başkan olarak elbette Devlet Bahçeli'dir. MHP, Devlet Bahçeli'nin yanlış, ketum, anti demokratik, halkla sıfır temas ve kibirli politikaları yüzünden baraj altı sınırına gelmiş, kitlesini AKP'ye emanet vermekte beis görmemiştir. Keşke her parti kendi tabanına sahip çıkabilse, siyasetin merkezi erimeseydi de böyle temelsiz ve orantısız bir despotizmle yaşamak zorunda kalmasaydık. MHP'de bugün yaşananların darısı CHP'nin, Vatan Partisi'nin, hatta AKP'nin başına olsun.
Temiz siyaset ve gerçek demokrasi isteyen kamuoyu açısından MHP'de olup bitenler son derece değerlidir. Öz be öz parti tabanı gidişata el koymuştur. Yöntem tamamen demokratik, etik ve yasaldır. Son seçimde alınan büyük yenilginin ardından teşkilatlar şapkayı öne koymuş ve Türkiye'nin çok kritik bir noktada olduğu bu tarihi dönemecin Devlet Bahçeli gibi adamlarla aşılamayacağına karar vermiştir. Haklıdırlar ve kendilerine saygı duyulması gerekir.
" Paralelci ", " FETO'cu " gibi AKP ağzıyla yapılan Mesnetsiz suçlamalar, Bahçeli ve yanındaki Balgat kalesi cengâverlerini daha da suçlu duruma düşürmekten başka bir işe yaramaz.
" Bahçeli'yle alıp veremediğiniz nedir,kendisine karşı açılan bu isyan bayrağına Atatürkçüler olarak neden destek veriyorsunuz? " diyen MHP'li arkadaşlar bize haksızlık yapmasın.
Devlet Bey'in nereden bulup getirdiğini bilmediğimiz Ekmeleddin İhsanoğlu'na bile sırf Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı seçilemesin diye sorgusuz sualsiz oy vermedik mi?
Gelinen noktada, siyasetteki tıkanıklığı açacak, ülkenin üstüne bir karabasan gibi çöken AKP'nin nicel gücünü kıracak olan tek umut MHP'nin AKP'ye kaptırdığı tabanını kendisine çekerek yeniden güç kazanması. Desteğini yüzde 20-25'lere çıkarmış bir MHP, bütün siyaset matematiğinin tepeden tırnağa değişmesi demek çünkü.
Genel başkan adaylarının kim olduğu, kurtuluş umudunu MHP'deki değişime bağlamış olan kamuoyu açısından önem taşımıyor. Meral Akşener, Ümit Özdağ ve Sinan Oğan, üçü de değerli isimlerdir ve MHP genel başkanlığına yakışırlar. (Koray Aydın'ı ayrı tutuyoruz; kamuoyunun bu isme güveni yok).
Ancak, tabanın ve toplumun teveccühü açısından Meral Akşener'in bir adım önde gittiği görülüyor. Yıllar sonra ilk kez bir siyasetçi, gönüllü kitleleri miting alanına çekti. Bindirilmiş kıtalar değil bu insanlar. Devletin otobüsü, vapuru, kumanyası ile değil, kendi imkanlarıyla koşuyorlar.
Akşener'in kadın olması bir başka artı. Toplum, her şeyi berbat edip ülkeyi batma noktasına getiren erkek siyasetçilere karşı kadınlara bir şans vermek istiyor. Açık sözlü, cesur ve mücadeleci kadınlara güven duyuluyor; siyasette bu karakter yükseliyor.
Hem mütedeyyin Anadolu insanının, hem de kentlerdeki 'modern' Türk insanının tepki duymayacağı bir duruş ve kimliği var Akşener'in. Başörtülü yaşlı teyze ve genç kızlara da, bizim gibi kedi seven kentli bayanlara da dokunabiliyor. AKP iktidarında birbirinden uzaklaştırılmış bu iki kesimi Meral Hanım yeniden buluşturup kucaklaştırabilir gibi görünüyor.Halkın değişik kesimleriyle de teması ahenkli. Bu önemli niteliklere ek olarak devleti tanıyor ve siyaset tecrübesi var.
Peki her şey güllük gülistanlık mı?
Toplumun ve MHP tabanının desteği ve de rüzgârı almış olmak başarı için yeterli mi? Siyaset deryasının kara deliklerinde yitip gitme tehlikesi hiç mi yok?
Meral Akşener veya üzerinde uzlaşma sağlanacak ikinci bir ismin MHP'nin direksiyonuna geçmesinden daha zor olan, ondan sonraki süreç.
Örneğin, mevcut MHP yönetimine duyulan tepkinin analizi iyi yapıldı mı?
İktidar pastasından uzun süredir pay alamayanların öfkesi mi, yoksa kurtuluşu adil ve demokratik bir düzende arayan idealistler mi?
Tepkinin ana karakteri, uzun süredir iktidar olamayışın getirdiği pasta "mağduriyeti" ise, pey akçesi dağıtmak için siyasetin bilinen çamurlu yollarına girilecek ve kısa sürede yozlaşma kaçınılmaz olacaktır.
Yok tepkinin ana karakteri, ülkeyi fabrika ayarlarına döndürmek isteyen bir idealizm ise, bu beklentiye yönelik politikalar uygulandığında; bu kez de "Kadrolar ihmal edildi, parti solcuların istilâsına uğradı" gibi homurdanmalar başlayacaktır.
MHP'de bugünlerde yaşananlar, biraz da " Kadro partisi "nden kitle partisine geçişin sancılarıdır ve MHP gibi " Törelerle " yönetilmeyi içselleştirmiş bir partide böyle bir süreç hiç de dikensiz gül bahçesi değildir.
Şu anda hedef, parti yönetimini Balgat kliğinden kurtarmak olduğu için yukarıda işaret edilen noktalar "orta vadeli" tehlikeler olarak bir müddet yok sayılabilir.
O zaman gelelim yakın, hem de çok yakın vadeli tehlikelere...
AKP'nin önümüzdeki aylarda başvuracağı strateji aşağı yukarı belli oldu.
Recep Tayyip Erdoğan, ardından kovalamaya başlayan Zarraf davasının da etkisiyle "devlet başkanı" olmak için çok acele etmektedir. İktidar partisini bu hedefe kilitlemeyi siyaseten mantıklı bulmayanlar, Ahmet Davutoğlu ile birlikte süpürülmüştür. AKP'de Tayyip Erdoğan'ın isteklerine direnecek hiç bir dinamik yoktur. Hâl böyle olunca, Saray'da hazırlanan takvim 15 Haziran itibarıyla işlemeye başlayacak demektir.
Bu takvim uyarınca öncelikle Meclis'in 1 Temmuz'da tatil edilmeyip mesaiye devam etmesi sağlanacak, çeşitli yasama faaliyetleri görüntüsünün arkasında Anayasa değişikliğini referanduma götürmek için gerekli olan 14 adet milletvekili arayışına girilecektir. Daha açık deyişle, " Vekil pazarı " kurulacaktır. Bu vesileyle Türk siyasetinin sıcak yaz ortasında yeni " Fırıldak Kubi'lerle " tanışması olasıdır...
Bütün gayretlere rağmen On dört vekil şartının tamamlanamayacağı anlaşılırsa, Eylül-Ekim ayları gibi erken seçim kararı alınacak ve AKP'nin tek başına referandum sayısına ulaşması hedeflenecektir.Böyle bir seçimde rüşvetten teröre bütün kirli silahların cepheye sürüleceği unutulmamalıdır.
Peki, böyle kritik bir seçime kadar MHP binasının anahtarı Devlet Bahçeli'nin elinden alınamazsa ne olacak?
Acaba Sayın Akşener, " Üst kurul delegemiz ne derse o olacak " derken, bu noktada barutunun biteceğini ve imza vermiş delegelerin "yuvaya" dönmeye başlayacağını mı ilan ediyor, yoksa kafasında bir B planı var mı?
Birinci seçeneğin kapısı "ölüme" açıldığına göre, B planı var diye tahmin ediyoruz...
Örneğin böyle bir durumda, yeni bir parti kurmak tercih edilmek istenmediğine, tercih edilse bile yetişmeyeceğine göre bağımsız aday mı olunacak? Bunun için hazırlık var mı? Daha da önemlisi para var mı?
Ortada bir para varsa bunun kaynağı da açıklanmak ve şaibelere meydan vermemek gerekiyor.
Netice itibarıyla MHP'nin seçime iki parça olarak gitmesi, Devlet Bahçeli kadar olmasa da Meral Akşener'e de bir fatura çıkaracaktır.
Baraj altı kalmış bir MHP ile Meclis'te gurup kuracak sayıya ulaşamamış bir " Bağımsızlar " kümesine bir de kapatılmış HDP'yi eklediğimizde, AKP'nin değil referandum sayısı, anayasayı değiştirecek sayıya bile rahatça ulaşması kaçınılmazdır.
Böyle bir Tabloyu hiç bir mazeret örtemez...
Allah hepimizin yardımcısı olsun..
http://acikistihbarat.com/Haberler/10598-Haberler-Meral%20Ak%C5%9Fener%20Ne%20Yapabilir?%20-%20Fatma%20Sibel%20Y%C3%BCksek%20-%20A%C3%A7%C4%B1k%20%C4%B0stihbarat
****