SURİYE SÖYLEŞİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SURİYE SÖYLEŞİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ocak 2017 Salı

SURİYE TÜRKMENLERİ




SURİYE TÜRKMENLERİ ,


Bayır-Bucak Türkleri Derneği Başkan Vekili ve Eğitim Sorumlusu 
Nihat Karaali ile Söyleşi 
18 Ocak 2011 
2011 SURİYE SÖYLEŞİLERİ 
0RTADOGU  ANALİZİ,
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 


Suriye’de, 1,5 ile 4 milyon arasında değişen sayıda Suriyeli Türkmen nüfusunun varlığından bahsediliyor. Suriyeli Türkmenler ülkenin değişik bölgelerinde yaşıyor. Bu bölgelerden biri de Lazkiye’ye bağlı Bayır Bucak bölgesi. Türkiye’de Bayır Bucak Türkleri adıyla faaliyet gösteren Dernek sadece bu bölgedeki değil 
tüm Suriye’deki Türkmenler ile ilgilenen bir dernek konumunda. Kısıtlı imkanlara sahip Derneğin Ankara’daki bürosunda Başkan Vekili ve Eğitim Sorumlusu Nihat Karaali ile Suriye Türkmenlerinin güncel durumu ve derneklerinin faaliyetleri üzerine konuştuk. 

ORSAM: Öncelikle kendinizden bahseder misiniz? 




Nihat Karaali: Adım Nihat Karaali. Suriye Bayır Bucak Türkleri Derneği Eğitim Başkanıyım. Mimarlıkla ve dış ticaretle uğraşıyorum. Türkiye’ye 1994 yılında geldim. Eskişehir’de mimarlık okuduktan sonra Gazi Üniversitesi’nde yüksek lisans yaptım. Devamında kendi işimi yapmaya başladım. 

ORSAM: Bize Suriye’de yaşayan Türkmenler hakkında genel bir bilgi verebilir misiniz? 


Nihat Karaali: Resmi rakamlara göre Suriye’nin nüfusu yaklaşık 23 milyondur. Buradaki Türkmen sayısına baktığımızda ise çeşitli rakamlar verilmekle birlikte aslında Suriye’de Türkçe konuşan Türkmen sayısı yaklaşık bir buçuk milyon civarındadır. Bir de Türkçe’yi unutmuş Türkmenler vardır. Bunlarla beraber sayı 3,5 – 4 milyonu bulmaktadır. 

ORSAM: Peki, Türkçeyi unutan Türkmenler dillerini unutmuş olsa da kimliklerinin bilincinde midirler? 

Nihat Karaali: Evet, bilincindeler, ama gelenekleri beraber yaşadıkları insanlarla, iş çevresiyle ve yaşadığı bölgeyle kaynaşmış durumdadır. 
Yani biraz olsun erimiş durumdalar. Ama sorduğunuz zaman ben Türkmenim diyebiliyorlar. Asıl olarak Türkler Halep, Şam, Humus, Lazkiye, Hama, İdlip, Rakka, Kamışlı’dadır. Şam’da iki çeşit Türkmen vardır. 

Birincisi, Golan Türkmenleri’dir. İkincisi de şapka devrimi sırasında Türkiye’den Suriye’ye göç eden Türkmenlerdir. Halep’te, Tartus’ta, genel olarak Suriye’nin her yerinde Türkmenler bulunmaktadır. 

Ekonomik yaşamlarına baktığımız zaman, buradaki insanların bazıları çiftçilikle uğraşmaktadır. Bazıları işçidir. Eğitim seviyeleri genel olarak düşüktür. Mümkün olduğunca devlet işlerinden uzak durmaya çalışmaktadırlar. Yani tabir yerindeyse ekmek derdinde dirler. Suriye ile Türkiye’nin ilişkilerinin iyi olması da buradaki insanlar için olumludur. Şimdi Arap asıllı olanlar da Türkçe öğrenmeye çalışıyor 
mesela. Türkçe öğrenmek için talep çok yoğundur. 

ORSAM: Türkmenler de talep gösteriyor mu Türkçe öğrenmeye? 

Nihat Karaali: Tabi Türkçeyi unutan Türkmenler daha çok ilgi gösteriyor, ama Türkmen olmayanların da ilgisi yoğundur. 

ORSAM: Türkçeyi unutan Türkmenlerin yeniden dil öğrenme isteği arzusu var mı acaba? 

Nihat Karaali: Bir kısmının var. Türkçenin şimdi popüler olduğunu gördükçe öğrenmek istiyor. Türkiye’de okumak istiyor, iş yapmak istiyor. Böyle olunca bu özelliğini yeniden kazanmak istiyor. 

ORSAM: Suriye’de sosyal ya da siyasi herhangi bir Türkmen örgütlenmesi var mı? 

Nihat Karaali: Ülkenin resmi adı Suriye Arap Cumhuriyeti’dir. Burada azınlık olarak sadece Ermeniler vardır. Diğerleri Türkmen de olsa Suriye Arap vatandaşı olarak biliniyor. Arap olarak kabul edildiklerinden dolayı yapısı gereği Suriye bu tarz bir örgütlenmeyi kabul etmiyor. Türkmenler; Suriye’de asıl unsurdur. 

Gelişme aşamasında. Devlet serbest siyasi partilere ilişkin yasayı da tam olarak açıklanmış değildir. Serbest siyasi parti kurma adı altında bir yasa vardı ama toplum henüz böyle bir değişikliğe hazır olmadığından bu iptal edildi. 

Türkmenlerin genel olarak Türkmen adı altında herhangi bir örgütlenmesi yok. 

ORSAM: Peki, böyle bir istek var mı? 

Nihat Karaali: Belki kişisel olarak bu tarz istekler olabilir fakat tabi örgütlerin içeriği de önemli. Bunu da gözeterek şu anda böyle bir örgütlenmeye ihtiyaç görülmüyor. Siyasi bir örgütlenme topluma zarar verir. Türkmenler ve Araplar ayrışır. Ama kültürel olarak böyle etkinlikler yapılabilir. Herkes kendi kültürünü, geleneklerini ön plana çıkarabilir. Kimse sen neden Türkçe konuşuyorsun demez mesela. 


ORSAM: Suriyeli Türkmenlerin sosyoekonomik seviyesinin gelişimi açısından nasıl bir yol izlenebilir? 

Nihat Karaali: Bu dönemde Suriye eski kimliğinden kurtulmaya çalışıyor. Eğer Suriyeli Türkmenler ticaret yaparlarsa kendilerini mecbur geliştirirler. Kültür düzeyini arttırırlar. Maddi durumları da düzelirse çocuklarını okutabilirler. Türkmen toplumu bu şekilde kalkınabilir ve sorunlarından arınabilir. Türkmenler şu anda bunun için çok şanslılar aslında. Gelişimleri açısından Türkiye ile Suriye 
arasında köprü görevi kurabilirler. Her iki tarafın da birbirine ihtiyacı var sonuç olarak. Arapların Türkmenlere ya da tam tersi şekilde. Arap bir insan Türkiye’ye iş yapmak için gitmek istiyorsa Türkçe bilen biriyle gitmek ister doğal olarak. Yani Türkmenlerin konumu şu an çok uygun gelişim için. Fakat altyapıları zayıf olduğu için fazla yer alamıyorlar böyle işlerde. 

ORSAM: Bir Türkmen bir işyeri açmak istediğinde, iş kurmak istediğinde herhangi bir zorluk yaşıyor mu? 

Nihat Karaali: Kesinlikle yaşamıyor. Tam tersine Suriye, Türkiye ile olan ilişkilerini geliştirmek istiyor ki bunu da Türkmenler aracılığıyla yapıyor zaman zaman. Türkmenlerin ilişkilerde köprü rolü görmesinden ziyade devletin ilişkilerini geliştirmeye ihtiyacı var. Baktığınız zaman vizeler kalkmış, devlet zaten Türk insanına iyi gözle bakıyor. Böyle bir zorluk yaşanması için hiçbir neden yok tabi siyasi aykırılığın dışında. 

ORSAM: Türkmenlerin ağırlıklı olarak çalıştığı bir mesleki alan var mı? 

Nihat Karaali: Dernek olarak Türkmenlerin gelişmesi için çok çaba gösterdik. Özellikle kurucusu ve hala Dernek Başkanımız olan Sayın Mehmet Şandır 
(Suriye-Türkiye Parlementerler Arası Dostluk Grubu Başkanı) bu konuda önemli çabalar göstermiştir. Suriye’deki Türkmenler genelde köylerde yaşıyorlar 
ve doğal olarak tarımla uğraşıyorlar. Çok büyük arazileri de yok ancak kendilerine yetecek kadar var. Yavaş yavaş şehre göç etmeye başladılar. 
Önce tabi işçi olarak çalışıyorlardı. Bir kısım devlette çalışıyor ama bu oran fazla değil, çok az. Halep’ de ayakkabıcılıkla uğraşırlar, bir bölümü de meslek sahibi ve esnaf olarak hayatlarını idam ettirmektedir. 

ORSAM: Toplam memur içinde Türkmenlerin yaklaşık oranı nedir? 

Nihat Karaali: Bir rakam söylememiz çok zor ama Türkmen memur sayısı Suriye’deki Türkmen nüfus oranından biraz az ise yaklaşık % 5’lik bir rakam verebiliriz. 

ORSAM: Şu anda Türkmenler genel olarak şehirde mi yoksa kırsalda mı yaşıyor? 

Nihat Karaali: Tabi bu aslında bu dönemsel bir şey. Eskiden hep köylerde yaşam vardı. Halep’tekilerin bazıları köylerde bazıları şehirde yaşıyor. Asıl olarak hangi sektörde iş buluyorsa orada yaşıyor. Çiftçilikle uğraşacaksa köyde yaşıyor. İş olanakları arttıkça şehirleşme de artıyor. Eğitim altyapısı ve maddi altyapısı güçlü olmadığı için şehre gidip büyük bir şirket kuramıyor. Uluslararası ticareti de bilmediklerinden iş yap dediğiniz zaman benim param yok diyor. Halbuki işi bilen biriyle başta az kazançla da olsa çalışmaya başlasa zamanla kazancını artırabilir. 

ORSAM: Biliyoruz ki Suriye turistik bir yer. Türkmenlerin turizmle ilgili girişimleri var mı? 

Nihat Karaali: Suriye’nin en önemli turistik bölgesi, sahil şerididir. Lazkiye, Tartus, Banyas’tır. Bu yüzden turistik yerleri arttırmak için çalışmalar yapıyor devlet. Türk iş adamlarının da çok ilgisi var. Türkmenlerin şöyle bir avantajı var. Ellerinde bulundurdukları tarım arazileri değerleniyor turizm yoluyla ama ticareti bilmediklerinden biraz yüksek para veren o arazileri satın alıyor. Sahil bölgesinde yaşayan Türkmenlerin problemleri var. Çünkü orada bulunan mülkler en değerli mülklerdir ama bunlar devlet mülkiyeti altındadır ve buradaki Türkmenler mağdur olmuştur. 


ORSAM: Bu konuyla ilgili nasıl bir çözüm üretilebilir peki? 

Nihat Karaali: Şu ana kadar bir çözüm üretilmedi. Devlet o bölgedeki mal sahiplerinin mallarına bir değer biçti ve kişilerin hesaplarına parayı yatırdılar. Devlet bir yabancı iş için geldiği zaman bu bölge bizim burada yatırım yapabilirsin ancak bedelini ödemek koşuluyla diyor. Bu işler yeni daha, çok yavaş ilerliyor. Şartnameler, bürokrasi yeni yeni değişiyor. 

ORSAM: Suriyeli Türkmenler içinde ön plana çıkmış siyasetçi ya da ekonomik, kültürel alanda ön plana çıkmış kişiler var mı acaba? 

Nihat Karaali: Her bölgede bazı insanlar ön plana çıkar ama aralarında öyle büyük sermayeder bulunmamaktadır. Siyaset alanında ise yerel siyaset yapılmaktadır. Örneğin Bayır Bucak’ta Türkmen köyünün belediye başkanı bir Türkmen’dir. Baas partisi’nin ilçe teşkilatından sorumlu kişi Türkmen’dir. Ulusal planda en fazla öne çıkan isim olarak baktığımızda Türk kökenli Hasan Türkmen vardır. Eski genelkurmay başkanıdır. Şu anda Devlet Başkanı danışmanıdır. Hala Türkiye-Suriye ilişkilerini geliştirme ve organize etme konusunda danışmanlık yapmaktadır. Bunun dışında sivrilen bir isim yoktur. Türkiye’ de ise MHP Grup Başkan Vekili ve Suriye-Türkiye 
Parlementerler Arası Dostluk Grubu Başkanı Mehmet Şandır bulunmaktadır. 


ORSAM: Suriyeli Türkmenlerin Türkiye’ye bakışı nasıl, beklentileri nelerdir? 

Nihat Karaali: Türkiye’den biraz kopmuşlar gibiler. Yani Türkiye’den beklentileri çok. Bize her konuda sahip çıksın yardım etsin istiyorlar. 
Türkiye’nin işi zor bu konuda beklentiler fazla olduğu için. Bir çocuğun babasından beklentileri gibi. Tabi bunlar duygusal boyutlar. 
Mantıksal açıdan baktığımızda ise beklentiler gerçekleşebilir. Türkiye buradaki Türk varlığına her açıdan daha çok sahip çıkabilir. 
Bilinçlenmeye yardımcı olunabilir, dergi, gazete vs. şeklinde. 

Türkmenlerin çıkardığı Arapça ya da Türkçe herhangi bir yayın var mı? 

Nihat Karaali: Orada zaten özel gazete yok, devlet gazetesi vardır. Bu konuda Türkiye’nin yardım etmesi gerekiyor. Oradaki çalışmaları ve oradaki toplumu resmi olarak ya da resmi olmayan şekilde yönlendirebilir Türkiye. 

ORSAM: Halen özel gazete ya da dergi yayınlanmasına izin verilmiyor mu peki? 

Nihat Karaali: Özel gazete yok, zaten izin verilmiyor bu tarz yayınlara. Televizyon örneğin yavaş yavaş gelişiyor. Altyapı olmadığı için duygusal davranıyorlar. Türkiye dediğim gibi yönlendirebilir toplumu. Suriye ile ilişkileri iyi olduğu için özel yayın çıkartılabilir bu sayede ama bu yayınlar sadece Türkmenleri içerecek bir şekilde olmamalıdır. Türkmenleri de kapsayacak bir şekilde çıkartılabilir. Aksi takdirde hedef kitle oluşur ki bunun oluşmaması lazım. 

ORSAM: Türkmenlerin dinsel yapısı nasıl? 

Nihat Karaali: Genelde Sünni Hanefilerdir. Çok az bir kısmı Şii’dir. Halep’te de vardır. Sadece Arap Aleviliği vardır (Nusayriler), İran Şiiliği yoktur. Fakat çok fazla örgütlenmiş bir Şiilik yoktur. Irak’ta örneğin çok fazla Şii Türkmen yaşıyor. Suriye’de Türkmen nüfusunun %90’ı Sünni %10’u da diğer mezheplerden diyebiliriz. 

ORSAM: Suriye Türkmenlerinin Türkçesi hakkında neler söyleyebilirsiniz? 

Nihat Karaali: Türkiye Türkçesine en yakın dil Suriye Türkçesidir bence. Bu da yakınlıktan, iletişimdeki bağlılıktan kaynaklanıyor herhalde. Buradaki eski Türkmenler Osmanlıca da bilirlerdi. 

ORSAM: Türkmenler arasında Türk televizyonları takip ediliyor mu? 

Nihat Karaali: Eskiden beri takip ediliyordu zaten. Köylerde bile herkes artık çok rahat takip edebiliyor yayınları. Hatta Türk dizilerinin bir kısmı Arapçaya çevrildi biliyorsunuz. Türkmenlerin bir kısmı Arapça bir kısmı Türkçe olarak takip ediyor. 

ORSAM: Biraz da derneğiniz ve faaliyetleri hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Nihat Karaali: Türkiye Suriyeli Türkmenleri buradaki üniversitelerde okutuyor. Sayıyı biz belirlemiyoruz. Bir nevi köprü görevi görüyoruz. İş dünyasının içine girmelerini istiyoruz Türkmenlerin. Bu hem Türkiye için hem de Suriye için çok önemlidir. İnsanlar maddi olarak bir yere geldiği zaman geleneklerine kültürlerine daha çok sahip çıkacaktır. Ama karnı açsa bunları arka plana atacaktır. 

ORSAM: Derneğiniz hakkında bilgi verebilir misiniz? 

Nihat Karaali: 1997’de kurulmuştur. Kurucu Başkanı Mehmet Şandır Bey’dir. Daha çok Suriye’deki ailelerin çocuklarını okutuyoruz, ailelere destek veriyoruz. Suriye’den Türkiye’ göç eden ailelerin sorunlarına çözümde katkıda bulunuyoruz. Maddi olarak ise devletin desteği ve kendi imkanlarımızla ilerliyoruz. 
Ayrıca Suriye’deki Türkmenlerin Türkiye’deki tanıtımına da katkıda bulunuyor bu dernek. Genel olarak baktığımızda ise daha çok kültürel olarak ve ailelere destek olma şeklindeçalışıyoruz. 

ORSAM: Suriyeli öğrenciler hangi tarihten bu yana geliyor ve sayıları nedir? 

Nihat Karaali: 1994’ten beri geliyorlar ve sayıları en fazla 300-400 civarıdır. Okuldan mezun olanların bir bölümü Türk vatandaşlığına 
geçip burada yerleşiyor, bir bölümü arapça bildikleri için Arap ülkelerinde iş bulup gidiyorlar, bir kısmı da Suriye’ ye geri dönüyorlar. 

ORSAM: Gelen öğrencilerin seçtikleri bölümler nelerdir? 

Nihat Karaali: Tabi iş olanakları ve ilgilerine bağlı olarak değişiyor. Ağıtlıklı olarak serbest iş kurabilecekleri meslekleri seçiyorlar. Tıp, diş hekimliği, mühendislik ve eczacılık en başta gelen bölümlerdir. 

ORSAM: Şu anda Türkiye’deki Suriyeli Türkmen sayısı nedir? 

Nihat Karaali: Çok fazla sayıda Suriyeli Türkmen yoktur. Tam sayısını ben de bilmiyorum açıkçası. Ama 1960’larda göç eden aileler ağırlıkla Hatay’a yerleştiler. Buraya gelenlerin de bir bölümü geri dönmüyor zaten. Devlette görev alanlar mecbur buraya yerleşiyor doğal olarak. 

ORSAM: Sayın Karaali, çalışmalarınızda kolaylıklar diliyoruz. Bizi bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz. 

*Bu Söyleşi ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan tarafından gerçekleştirilmiştir. 


****

Batı’nın Beşar Esad’a, Beşar’ın Batı’ya Olduğundan Daha Çok İhtiyacı var




 Batı’nın Beşar Esad’a, Beşar’ın Batı’ya Olduğundan Daha Çok İhtiyacı var 



Prof. İbrahim Süleyman
19 Mart 2011 
2011 SURİYE SÖYLEŞİLERİ 
0RTADOGU  ANALİZİ,
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 





Şam Hükümeti’yle sıkı bağları bulunan ve 2004-2006 arası Suriye-İsrail gizli barış görüşmelerinde aracılık yapmış olan Suriyeli-Amerikan işadamı Prof. İbrahim Süleyman; 

İsrail ve Suriye arasındakı barış olasılığı, Amerika’nın Ortadoğu’daki rolü, Ortadoğu siyasetindeki mevcut hareketlilik ve Suriye-Türkiye ilişkileri ile ilgili değerlendirmelerini ORSAM’la paylaştı. 

ORSAM: 2004-2006 yılları arasında İsviçre’de Suriye ve İsrail arasındaki gizli ve resmi olmayan barış müzakerelerinde Suriye tarafını temsilen ara buluculuk rolünde bulundunuz. Şimdi İsrail ve Suriye arasında barış ihtimalini nasıl görüyorsunuz ? İsrail’i barış konusunda samimi buluyor musunuz? 





İbrahim Süleyman: İsrail ve Suriye arasındaki barış ihtimali için öncelikle sorulması gereken soru İsrail gerçekten barış istiyor mu ve barışa hazır mı olmalıdır. 
Aynı zamanda Suriye gerçekten barış istiyor mu ve barışa hazır mı? Bundan emin değilim. 

İsviçre’deki müzakereler boyunca Suriye son derece uluslararası baskı ve izolasyon altındaydı. Suriye bu izolasyondan kurtulmak istedi ve İsrail ile barış için uzlaşmaya hazırdı. İsrail için de aynı şey geçerliydi. Başbakan Olmert hakkındaki suç duyurusu ve soruşturma sürecinden geçiyordu, kendi sorunla-rına odaklanan dikkatleri dağıtmak istiyordu ve Suriye ile uzlaşmaya hazırdı. Başbakan Olmert artık iktidarda değil, Başbakan Netanyahu iktidarda. Şimdi Suriye de uluslararası izolasyondan kurtulmuş durumda. Suriye artık izole olmadığını ve çok güçlü olduğunu hissediyor. Suriye’nin Türkiye, Hizbullah, Filistin Yönetimi ve Hamas’la olan ittifakı, ona özgüven hissi ve bölgede üstünlük veriyor. Suriye Batı’nın kendisine, kendisinin Batı’dan daha çok ihtiyacı olduğunu hissediyor. 

Bu soruların cevapları problemin merkezinde yer alıyor. Eğer Suriye ve İsrail gerçekten barış istiyorlarsa, o zaman barış mümkündür ve ellerinin altındadır. İsrail ve Suriye’nin barış için tüm gereksinimleri üzerinde İsviçre’nin Bern kentinde İsviçre Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin iyi niyet diplomasisi ve yardımlarıyla sürdürülen ve iki sene boyunca (2004-2006) süren gizli görüşmelerde anlaşmaya varıldı. 

Suriye ve İsrail şimdi barış istediklerini söylüyorlar. Cumhurbaşkanı Beşar Şam’ı ziyaret eden her uluslararası lidere barış istediğini ve barışa hazır olduğunu söylüyor. Başbakan Netanyahu da dünyaya Suriye ile barışa hazır olduğunu söylüyor. Bence ikisi de barış sürecini istiyor, barışı değil. 

Gerçekten barış isteseler, İsviçre’de üzerinde anlaşılana göre barış yapabilirler. Daha fazla sürece gerek yok. İsviçre’deki gizli görüşmeler sırasında yapbozun tüm parçaları yerine konmuş ve taraflarca kabul edilmişti. Hep beraber Suriye ve İsrail’i test edelim ve kim gerçekten barış istiyor, kim hazır ya da değil, görelim. 

Suriye ve İsrail liderleri Ortadoğu’daki sahip olmak istedikleri her şeye ve fazlasına sahipler. Amerika, Avrupa, Türkiye ve diğerleri onlara barış yapmazlarsa ne kadar kaybedeceklerini göstermeli, barış yaparlarsa ne kadar kazanacaklarını değil. 

ORSAM: 50 senedir Washington DC, Amerika’da yaşıyorsunuz. Amerika’nın Ortadoğu’da ilişkin son durumunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Bölge’de Amerikan gücünün azaldığına dair geniş bir kanı oluşmuş gibi görünüyor. 

İbrahim Süleyman: Üzücü ama gerçek, bu günlerde Amerika Birleşik Devletleri konuştuğunda kimse dinlemiyor ya da önemsemiyor. 
Başkan Obama’nın ve yönetiminin dünyanın genelinde ve özellikle Ortadoğu’da Amerika’nın etkisini baltalamış olması çok talihsiz bir durum. Başkan Obama’nın yatıştırma politikaları işlemiyor ve özellikle Arap dünyasında asla işlemeyecek. Amerika hem dost hem de düşmanlarının güvenini ve inandırıcılığını kaybetti. 

ORSAM: Ortadoğu’da olanları nasıl görüyorsunuz? Bazıları buna bölge için “yeni dönem” adını veriyor. Size göre bu yeni dönemin özellikleri neler olacak? Örneğin Amerika’nın gücünde daha fazla düşüş bekliyor musunuz? 


İbrahim Süleyman: Geçtiğimiz 60 yıl boyunca Amerika Ortadoğu halkının iradesini unutarak bölgedeki diktatörleri destekliyor ve rüşvet veriyordu. Şimdi bölge halkı yüksek ve etkin bir sesle konuşuyor. Değişim istiyorlar. Arap devletlerindeki isyanların sadece Amerika’nın dostu olan devletlerde çıktığına dikkat edin. Suriye, Lübnan, Batı Şeria, Gazze, İran ve Türkiye gibi Amerika ile iyi ilişkilerde olmayan bölge ülkelerinde istikrar ve güvenlik var. 

İsyan eden ülkelerin yeni hükümetleri Amerika ile iyi ilişkiler içine girmeyecek. Yeni hükümetler belki Amerika’nın maddi yardımını almaya devam edip, kendilerini asla açıkça Amerika’nın müttefiki olmayacaklar. İsrail tüm yeni rejimlerin ebedi düşmanı olmaya devam edecek. Bu bağlamda, bölgede Batı için yeni bir dönem olacak. Batı, özellikle Amerika, bölgedeki yeni kurulan rejimler ve halklarıyla anlaşmak için onlar hakkındaki kitaplarını yeniden yazmak zorunda. 

ORSAM: Mısır’dan sonra Suriye’nin sıradaki domino olması beklenirken, neden ve nasıl Suriye şimdiye kadar sakinliğini korudu? 

Beşar Esad’ın dediği gibi Suriye’nin bu tür toplu protestolara karşı bağışıklığı olduğuna inanıyor musunuz? 

İbrahim Süleyman: Suriye halkı ülkelerinin Suriyelilerin Suriyelileri öldürdüğü bir savaş alanına dönmesini istemiyor. Cumhurbaşkanı Beşar Esad diğer Arap liderleri gibi nefret edilen bir lider değil. Suriye’nin korkacak hiçbir şeyi yok. Cumhurbaşkanı Beşar is güvende ve ülkesinde tam kontrole sahip. Suriye halkı her şeyden çok istikrar ve güvenlik istiyor. Beşar Esad da halkına her şeyden çok istedikleri güvenlik ve istikrarı sağlıyor. 

ORSAM: Sizce Suriye’nin halk ayaklanmalarından etkilenmemesinin Suriye dış politikası yani Amerika ve İsrail karşıtı duruşu ile ilgisi var mı? 

İbrahim Süleyman: Suriye halkı Amerika’ya güvenmiyor ve kesinlikle İsrail’i sevmiyor. İsrail Golan Tepeleri’ni Haziran 1967’den beri işgal altında tutuyor. Suriye Amerika ile iyi ilişkiler içinde olmak istiyor, fakat bunun için ne gerekirse yapacak değil. Amerika Suriye’ye kendi iç ve dış politikalarını dikte etmek istiyor; Suriye bu tür şartları asla kabul etmeyecek. 


ORSAM: İktidardaki son 10 yılının ardından Beşar Esad’ın dış politikası hakkındaki görüşlerinizi paylaşabilir misiniz? Hafız Esad dönemi ile fark ya da benzerlikleri nelerdir? 

İbrahim Süleyman: İktidardaki 10 yılı geride kalırken, Beşar Esad iyi bir liderlik gösterdi ve bölgesel ve dış politikayı da olması gerektiği gibi yönetti. Uluslararası izolasyondan her zamankinden daha güçlü çıktı. Politikalarını değiştirmeden uluslararası camianın saygısını kazandı. Cumhurbaşkanı Beşar’ın etrafında iyi danışmanları var. Halkının güven ve desteğine sahip. Tüm Ortadoğu ateşe de düşse, Suriye etkilenmeyecektir. 

Beşar’ın Türkiye, İran, Lübnan ve Filistinlilerle dostluğu ve iyi ilişkileri uluslararası camia ile ilişkilerinde kendisine büyük bir artı sağlıyor. 

Suriye Beşar’ın liderliğinde doğru yolda ve yönde ilerliyor. Batı’nın Cumhurbaşkanı Beşar Esad’a, Beşar’ın Batı’ya olduğundan daha çok ihtiyacı var. Suriyesiz bir barış mümkün değildir. 

ORSAM: Son olarak Türkiye ile ilgili olarak; Suriye açısından Türkiye, Suriye için neden önemli sizce? 

İbrahim Süleyman: Türkiye, Suriye için son derece önemli. Türkiye bölgede barışın sağlanmasında çok büyük bir rol oynayabilir. Etkili olmak içinse, Türkiye İsrail de dahil olmak üzere, tüm bölge ülkeleri ile, iyi ilişkiler içinde olmalı. 

*Bu Söyleşi 18 Mart 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı Selen Tonkuş Kareem tarafından gerçekleştirilmiştir. 




***