SURİYE SÖYLEŞİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
SURİYE SÖYLEŞİLERİ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ocak 2017 Salı

SURİYE MÜSLÜMAN KARDEŞLER CEMAATİ,



SURİYE MÜSLÜMAN KARDEŞLER CEMAATİ,


Suriye Müslüman Kardeşler Cemaatinin Şura Meclisi Üyesi ve Eski Genel Sekreteri Ali Sadrettin El-Bayanuni ile Söyleşi 

21 Haziran 2011 
2011 SURİYE SÖYLEŞİLERİ 
0RTADOGU  ANALİZİ,
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 



Suriye Müslüman Kardeşler Cemaati, Suriye’nin bağımsızlığını kazandığı tarihten bu yana Suriye siyasal yaşamında bir şekilde yer almış son derece önemli bir siyasal harekettir. İlk başlarda Suriye’de demokratik sürecin içinde yer alan ancak Baas Partisi’nin iktidara gelmesi ile dışlanan Hareket sistem dışı mücadele ye yönelmiştir. 

1982 yılında Hama Katliamı olarak bilinen olay neticesinde Suriye içinde örgütsel gücünü kaybetmiştir. Ancak düşünsel ve halk desteği anlamında etkisini 
günümüze kadar korumuştur. Suriye’de rejimi değiştirme potansiyeline sahip muhalif halk hareketlerinin yaşandığı şu günlerde üzerinde tartışılan konuların başında Beşar Esad yönetiminin alternatifinin ne olduğu gelmektedir. Suriye Müslüman Kardeşler hareketi bu soruya “demokratik, sivil, otoritesini halkın 
iradesinden alan bir yönetim” şeklinde yanıt vermektedir. Gerçek bir demokratik yapının kurulması durumunda Suriye siyasal yaşamının yakın geleceğinin en önemli aktörlerinden biri Müslüman Kardeşler olacaktır. 

ORSAM: Öncelikle kısaca kendinizi tanıtabilir misiniz? 



Bayanuni: Ben avukat Ali Sadrettin Bayanuni. 1938 yılında Suriye’nin Halep şehrinde doğdum. 2010 yılına kadar 14 yıl boyunca Suriye Müslüman Kardeşler Cemaatinin genel sekreterliği görevini yürüttüm. Halen Cemaatin Şura Meclisi üyeliği görevini yürütmekteyim. 


ORSAM: Suriye Müslüman Kardeşleri, örgütlenme açısından Suriye’de zayıf olsa da tabanda en güçlü hareketlerden biri olduğu düşünülüyor. Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün Suriye’deki ayaklanma hareketinde doğrudan bir rolü var mıdır ve serbest bir seçim olsa Suriye toplumunun ne kadarının sizi destekleyeceğini düşünüyorsunuz? 


Bayanuni: Suriye’de yaşanan ayaklanma hareketini bütün kriterleri dikkate alarak değerlendirdiğimizde bir milli direniş hareketi olarak nitelendirmek doğru olacaktır. Bu direnişe değişik siyasal ve toplumsal bağlılıkları olan tüm vatan evlatları katılmaktadır. Hiç kimse bu devrimi kendine mal edemez. Suriye toplumunda varlığımız insanların bu düşünceye inançları ve cemaatin insanlarına olan güvenlerine dayanmaktadır. Suriye toplumundaki mevcudiyetim iz Allah’ın bahşettiği Suriye’nin tüm şehir, kasaba ve köylerine yayılmış vaziyettedir. Bize destek verenler diğer vatandaşlarla birlikte toplumsal harekete katılıyor. Hiç kimse direk olarak bir talimat almıyor. Biz halk hareketi ile iç içe olduğumuzu ve bu hareketi desteklediğimizi ilan ettik. Hiçbir ulusal üstünlük ya da güç gösterisinde bulunmayı düşünmüyoruz. Bundan dolayıdır ki biz kendimiz için bir sosyal oran belirlemeye uğraşmıyoruz. 

ORSAM: Suriye’deki ayaklanma hareketi neticesinde Beşar Esad’ın artık yönetimi kesinlikle bırakması gerektiğini mi yoksa bazı reformlar yapılarak Beşar Esad ile yola devam edilebileceğini mi düşünüyorsunuz? 

Bayanuni: Suriye devletinin gerçek bir demokratik rejime kavuşması için modern esaslara göre yeniden yapılanmaya ihtiyacı vardır. 
Bu da kısmi veya şeklen reformlarla gerçekleşemez. İhtiyaç olan şey Suriye’de yeni, uygar, demokratik, çok partili, iktidar değişiminin yaşanabildiği, hukukun üstünlüğünün yer aldığı bir yapı inşa etmektir. Bunu şeffaf bir ortamda yapmamız gerekmektedir. Konular bu şekilde ele alınır, sorunlar bu ortamda tartışılırsa kişisel konular büyük ölçüde ikinci planda kalacaktır. Bazıları rejimin gerekli değişiklikleri direk olarak yapmasını umuyordu. Şimdi biz vaatlerin hiçbir yararının olmayacağı aşamadayız. Çok acil somut icraatlara ihtiyaç bulunmakta dır. 
Ancak adımlar tersi yönde atılmaktadır. 

ORSAM: Beşar Esad rejiminin yıkılması durumunda Müslüman Kardeşler örgütü olarak nasıl bir siyasi yapı öngörüyorsunuz? 

Bayanuni: Osmanlı Devleti 20. Yüzyıl başında yıkıldığı zaman Suriyeliler genel Suriye Kongresi’ne katılacaklarını ilan ettiler. Sykes Picot Anlaşması ve Fransız işgali gerçekleşmeden Kongre’de yeni devletlerinin esaslarını inşa ettiler. Birçok taraf, Suriye’de rejimin alternatifi olmadığı iddiası ile korku yaymaya çalışmaktadır. Biz yeni bir devlete geçişin kolay olacağını söylemiyoruz. Çünkü dikta rejimi sivil toplumun üzerinde durduğu birçok temelleri yok etti. Ancak bu geçiş hiçbir zaman korkunç olmayacaktır. İslami akımın geçmişte Genel Suriye Kongresi’nde aktif bir varlığı olmuştur. Lübnanlı Şeyh Reşit Rıza bir aşamada Kongre’nin başkanlığını üstlenmiştir. 
Ayrıca Müslüman Kardeşler Cemaati, Suriye’nin demokratik süreçlerinde aktif olarak yer almıştır. Dr. Mustafa El Sebci Millet 

Meclisi Başkan Yardımcılığı’nı üstlenmiştir. Biz gerçek bir ulusal ortaklıktan başka bir şeye özenmiyoruz. Bu ortaklık içinde Cemaatimizin de aktif rolü olsun istiyoruz. 

ORSAM: Antalya’da geçen haftalar içinde gerçekleşen ve Suriyeli muhalif grupların bir araya geldiği “Suriye’de Değişim Konferansı”nın yayınlanan 
sonuç bildirgesinde diğer muhaliflerin isteğine rağmen Müslüman Kardeşler’in etkisiyle “laiklik” ilkesinin konmadığı haberleri basında yer aldı. “Laiklik” ilkesine 
bakışınızı özetleyebilir misiniz? 

Bayanuni: Biz terimler savaşına girmek istemiyoruz. Laiklik, Hıristiyan Avrupa tarihinde kilise ile saray arasındaki husumet ilişkilerinden doğan bir olgudur. Teokratik dini devlet, tarihi olarak ve ayrıca Müslümanlar tarafından da kabul edilmeyen bir olgudur. 
Medeni hukuk hocalarının üzerinde toplu olarak mutabık kaldıkları üzere İslam şeriatı (hukuku)’nın özü sivil ve uygar bir şeriat (hukuk)’tır. Yönetenler ile yönetilenler arasındaki sözleşmeden başlamak üzere tüm medeni sözleşmeler rızaya dayalı sivil sözleşmelerdir. 
Tüm şeriat alimlerinin bütününün mutabakatına göre millet (ümmet) otoritenin (yasama, yürütme, yargı) kaynağıdır. Yöneten ise otoritesini kendisini özgür ve toplumsal bir iradeyle biat eden halk (ümmet)’ten alır. İşte bu bizim talep ettiğimiz medeni devletin özüdür. Ahlaki boyutu devletten ayırmak, dünyayı mali ve kişisel yolsuzluk durumuna sevk etti. Buna rağmen Suriye muhalefetini 
seçim sandığı sonrası çatışmalarına sürüklemenin uygun olmadığına inanıyoruz. Suriye halkı seçenekler arasından istediğine göre karar verme hakkına sahip olacaktır. 

ORSAM: Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün daha çok Suriyeli Sünni Araplar tarafından desteklendiği biliniyor. Ancak Suriye’de Arap Aleviler, Dürziler, Hıristi
yanlar gibi diğer dinsel gruplar da bulunuyor. Bu gruplara bakışınız ve ilişkiniz nasıldır. Öngördüğünüz siyasi ve toplumsal yapıda bu azınlık gruplarının yeri ne olacaktır? 

Bayanuni: Biz Suriye’de Sünni Arap teriminin kullanılmasını sevmiyoruz. Suriye halkının açık bir kimliği vardır. Suriye toplumu evlatlarının ezici bir çoğunluğu Müslüman ve Arap’tır. Yine de biz vatandaşlık devletinin kurulması için çalışıyoruz. Buna göre vatandaşlar vatana bağlılıkları açısından eşittir ve vatandaşlık konusu tek başına hak ve yükümlüklerin esasıdır. Böylece halkın eşit olduğu devleti kurabiliriz. Bu devlet içinde Müslüman, Hıristiyan, Arap, Kürt, Sünni, Alevi ve Dürzi toplulukların hepsi hukukun egemenliği ve sivil devletin gölgesi altında eşit olurlar. Suriye oluşumunun renk çeşitliliği bu vatanın varlığının tarihi ile paraleldir. Bu çeşitlilik ülkemiz için bir zenginlik olmuş ve hiçbir zaman zulüm, bölünme veya bölmek için faktör oluşturmamıştır. 

ORSAM: Suriye muhalif grupları liberaller, İslami akımlar ve azınlıklar gibi farklı kesimler ve farklı görüşe sahip gruplardan oluşuyor. Bu grupların ortak hedefi rejimi değiştirmek gibi gözükmektedir. Suriye’de bir rejim değişikliği olması durumunda bu grupların barışçıl bir değişim dönemi gerçekleştirebileceğine ve demokratik bir yapı içinde barış içinde bir arada yaşayabileceğine inanıyor musunuz? 

Bayanuni: Bahsettiğiniz topluluklar ve gruplar tarih boyunca beraberce yaşamışlardır. Halkın eşit olduğu devlet tek bir ulusal olgu içinde tüm bu farklılıkları eriten bir pota olur. O zaman tüm vatandaşlar aynı hakları kullanmaya, üzerlerine düşen her şeyi yapmaya ve her şeye aynı seviyede ortak olma hakkına sahip olurlar. 

ORSAM: Suriye’deki muhalif gruplar arasında Kürtler de bulunuyor. Birçok farklı Kürt muhalif parti olduğunu biliyoruz. Bunların vatandaşlık haklarını almaktan özerklik isteklerine varan farklı boyutlarda talepleri söz konusu. Suriyeli Kürtlerin hangi taleplerinin karşılanabilir hangilerinin karşılanamaz olduğunu düşünüyorsunuz? Güçlü bir merkezi otorite mi yoksa gevşek federal bir yapıdan mı yanasınız? 

Bayanuni: Biz tüm Suriyeli vatandaşların halkla ilgili adil taleplerinin yanındayız. Tüm oluşumlar için bu hakları destekliyoruz. Çünkü bu haklar milli taleplerin bir parçasıdır. Biz bir bildiri yayınlayarak Kürt meselesi konusunda tutumumuzu belirledik. Biz güçlü merkezi yapı ile yerel faaliyetleri destekleyen ademi merkezi anlayış arasında bir yol çizmek istiyoruz. O zaman hedeflerimizi gerçekleştirecek olan ulusal denkleme mizi kurmuş olabiliriz. 

ORSAM: Suriye’deki muhalif halk hareketine ilişkin Türkiye’nin uyguladığı politikayı nasıl değerlendiriyorsunuz? 

Bayanuni: Türkiye ve Suriye ilişkileri dini, tarihi, kültürel ve coğrafi boyutlara sahiptir. Türkler ister halk seviyesinde ister devlet olarak Suriye halkına karşı büyük bir yakınlık gösterdiler. Ancak Suriye’deki durumun ilerlemesi sadece duygusal değil daha çok pratiğe yönelik somut tutumları gerektirmektedir. Biz özellikle seçimlerden sonra Türkiye’yi yönetenlerden Suriye’de durumun gelişmesi ile daha fazla bağdaşan tutumlar almasını beklemekteyiz. 

ORSAM: Türkiye’nin şu an uygulamakta olduğu politikadan daha fazla neler yapabileceğini düşünüyorsunuz? 

Bayanuni: Biz Türkiye’nin Suriye halkını savunmak üzere uluslararası ve bölgesel bir tutumun lideri olmaya doğru yöneldiğine inanıyoruz. 
Türkler bir yandan sisteme daha çok baskı yapmaya çalışacak, diğer yandan da vatandaşları desteklemeye çalışacaktır. 

ORSAM: Sayın Bayanuni, değerli bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için çok teşekkür ederiz. 

* Bu söyleşi 11 Haziran 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan ve ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun 
Orhan tarafından Londra’da ikamet eden Ali Sadrettin El Bayanuni ile internet üzerinden gerçekleştirilmiştir. 


SURİYE ARAP ALEVİ TOPLUMU



SURİYE ARAP ALEVİ TOPLUMU


Suriye Arap Alevi Toplumu Temsilcilerinden Sunda Süleyman ile Söyleşi 

20 Haziran 2011 
2011 SURİYE SÖYLEŞİLERİ 
0RTADOGU  ANALİZİ,
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 



Suriye’de Baas rejimi Arap Alevilere dayanan bir azınlık iktidarı olarak bilinmektedir. Gerçekten de Devlet Başkanlığı ve birçok kilit pozisyonda 
Arap Alevi kökenliler yer almaktadır. Ancak Suriye nüfusunun yaklaşık %10’unun oluşturduğu düşünülen Arap Alevi toplumunun tamamı Esad rejimini desteklememektedir. 
Antalya’da gerçekleştirilen Suriyeli muhalifler toplantısında Hama’dan gelen Arap Alevi temsilciler de yer aldı. Muhalif Arap Aleviler, topluluklarına esasen en fazla 
zarar verenin Esad rejiminin kendisi olduğunu iddia ediyor. 
Arap Alevileri temsil için kurulan “Suriye İçin Çağdaşlık ve Demokrasi Partisi” üyesi Sunda Süleyman ile Suriyeli Arap Alevilerin genel durumu ve Suriye’deki halk ayaklanmasına bakışları üzerine konuştuk. 

ORSAM: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 



Sunda Süleyman: İsmim Sunda Süleyman. Hama’nın bir dış mahallesinden geliyorum. Yaşadığım yerde çoğunlukla Arap Alevi kökenliler bulunmaktadır. 

ORSAM: Herhangi bir aşiret mensubu musunuz? 

Sunda Süleyman: Biz mezhebe bağlıyız. Bizde bağlılık mezhebedir. 

ORSAM: Antalya Konferansında Arap Alevileri temsilen mi yoksa bireysel olarak mı bulunuyorsunuz? 

Sunda Süleyman: “Suriye İçin Çağdaşlık ve Demokrasi” isimli bir partinin üyesiyim. Bu partiye bağlı olarak çalışan bir eylemciyim. 

ORSAM: Toplantıya katılımınız nasıl gerçekleşti ve konferans hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? 

Sunda Süleyman: Bu konferansı organize eden bazı muhalif gruplar tarafından davet edildim. Konferansta bütün katılımcılardan sonuç bildirgesinde yer alması için öneriler getirmesini istedik. Bu bildirge de zaten konferansın sonucu ve çıktısı olacak-tır. Herkes bazı öneriler getirdi. Bu öneriler sonuç bildirgesinde yer alacak. 

Benim üyesi olduğum Parti’nin önerilerinden biri Suriye Devrimi’nin tüm Suriye halkını kapsadığı, tüm mezhepleri içine aldığıydı. Hepimizin tek bir ortak hedefi var ki o da rejimin yıkılması. Diğer önerimiz ise rejimin yıkılmasından sonra azınlık gruplarına güvenceler verilmesidir. Özellikle de Suriye Devrimi zaferinin ardından Arap Alevi azınlığa yönelik olarak bir şiddet hareketinin olmaması konusunda güvenceler olmasını önerdik. 

ORSAM: Özellikle Batı’daki genel algı Suriye rejiminin Arap Alevi rejimi olduğu yönündedir. Ancak burada Beşar Esad ve çevresindekilerin Arap Alevi kökenli olmasına rağmen Arap Alevi halkın çoğunluğunun rejimi desteklemediği söylendi. Siz Suriye rejimini bir Arap Alevi rejimi olarak tanımlıyor musunuz? 

Sunda Süleyman: Her şeyden önce Suriye rejimini bir Arap Alevi rejimi olarak tanımlamamız doğru olmayacaktır. 
Çünkü baba Hafız Esad döneminde dahi birçok muhalif figür Arap Alevi mezhebine mensuptu ve diğer bütün muhalifler gibi onlar da hapse atıldı, işkence gördü ve öldürüldü. Bu birinci nokta. 

İkinci nokta birçok Arap Alevi rejimi bir nedenden ötürü desteklememektedir. Rejim her zaman Arap Alevi kartını oynamıştır. Bütün Arap Alevilerin kendisine bağlı olduğunu varsaymıştır. Ancak gerçekte durum böyle değildir. Çünkü Beşar Esad ve babası Hafız Esad Arap Alevilere en fazla zararı veren kişiler olmuştur. Rejimin yolsuzluğa bulaşmış olması Arap Alevilere olan bakışı da olumsuz etkilemiştir. Arap Aleviler tabi ki mezheplerine bağlıdır ancak ülkelerine, vatanlarına olan bağlılıkları çok daha önemlidir. 

ORSAM: Suriye’de rejimin yıkılması durumunda Arap Alevi azınlığa yönelik bir şiddet hareketi, Sünniler ve Arap Aleviler arasında iç savaş yaşanması olasılıkları hakkında neler söyleyebilirsiniz? 

Sunda Süleyman: Şunu çok iyi bilmek gerekir ki Arap Aleviler Suriye’deki tek azınlık grup değildir. Suriye’de Arap Aleviler, Hıristiyanlar, İsmaililer, Şiiler ve Dürziler de bulunmaktadır. 
Tüm bu topluluklar bir arada Suriye ulusunu oluşturmaktadır. Rejim kurulduğundan beri bu toplulukları bölmeye çalıştı, her grubu diğer gruptan korkmaya doğru yönlendirdi. Rejim sürekli olarak bu korku kartını oynadı. Arap Alevilere dediler ki “ Bize bağlı kalmazsanız Sünniler sizi sürgün edecek.” 
Suriye’deki tüm azınlık grupları bu tuzağa düşürüldü. Bu gruplar rejimin hep kendilerini koruduğuna inandı. Çünkü resmi medyada bu böyle işlendi. Bunu sürekli olarak savundular. “Bu insanlar size saldıracak” diye sürekli olarak söyleniyordu. Hatta bunun da ötesine geçerek Arap Alevilere silah da verdiler. 
Bu kişiler sadece Arap Alevi değil aynı zamanda suçlu, çete mensubu kişilerdi. Bu kişilerin hepsi de Arap Alevi değildi. Bunlara Sünnilere saldırmaları söyleniyordu. 
Sünniler bu tuzağa düştü, Arap Aleviler bu tuzağa düştü. Bizim görevimiz halkımız arasında bilinçlenmeyi sağlamak. Bu yaşananların büyük bir 
tuzak olduğunu göstermek. Bunun en büyük kanıtı hepimizin burada bir arada olması ve her konuda anlaşabilmemiz dir. Hepimiz tek bir amaca yöneldik ve aynı şeyi istiyoruz. Özgür ve demokratik bir Suriye. 

ORSAM: Banyas ve Lazkiye’de yaşayan Arap Alevilerin birbirinden faklı konumlarda olduğunu biliyoruz. Bu farklıklar nedir ve hangi Arap Aleviler rejimi desteklemekte hangileri desteklememektedir? 

Sunda Süleyman: Suriye’de Arap Aleviler birçok şehir ve köylere dağılmış durumdadır. Şam’da gerçekleşen ilk gösteri Arap Alevi bir genç tarafından kaydedilerek internete konmuştu. 
Arap Aleviler arasında da diğer toplumlar farklı düşünen kesimler bulunmakta-dır. Şam’da yaşayan insanlar örneğin bölünmüş durumdadır. Şamlı Sünnilerin bazıları rejimi desteklemekte bazıları ise muhalif kanattadır. Dolayısıyla Arap Alevileri de sınırlamak mümkün değildir. Bu Arap Alevi meselesi esasen icat edilmiştir. 
Bizler Esasen “ Bu Arap Alevi bu Sünni ” bile demeyiz. Bu Suriye’de bir tabu değildir ancak insanları mezheplerine göre ayırmayız. 

Bu ilk konu. 

İkinci olarak, kıyı kesimde yaşayan Arap Aleviler, Hama gibi iç kısımlarda yaşayan Arap Alevilere göre rejim tarafından daha fazla imkana sahip olmuş olabilirler. Dolayısıyla iç kesimlerde yaşayan Arap Aleviler kıyılarda yaşayan Arap Aleviler gibi ayrıcalıklı konumda olmamıştır. Rejimi destekleyenler ve muhalif olan Arap Aleviler de bu farklı kesimde yaşayan Arap Alevilerdir. 

ORSAM: Bu süreçte Türkiye’nin pozisyonu hakkında ne düşünüyorsunuz, Türkiye’den daha fazla ne yapmasını bekliyorsunuz? 

Sunda Süleyman: Türkiye halkı ve hükümeti çok önemli adımlar attı. Suriye’de yaşananları desteklemek için çok güzel adımlar attı. 
Türkiye ve Suriye rejimi arasındaki yakın ilişki, bu süreci biraz daha zorlaştırdı. Buna rağmen Sayın Gül, Erdoğan ve Davutoğlu tarafından 
Suriye’de reform sürecinin hızlanması, kanın durması için atmış oldukları adımlar son derce umut verici. Türk halkından büyük umudumuz ve beklentilerimiz 
bulunmaktadır. Özellikle hükümetten beklentimiz fazla çünkü Türk hükümeti seçilmiş bir hükümettir ve halkını temsil etmektedir. Bu nedenle 
Suriye’de kanın durması için daha fazla rol oynamalarını beklemekteyiz. 

ORSAM: Sayın Sunda çok teşekkür ediyoruz. 


* Bu Söyleşi 1 Haziran 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan ve ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun 
Orhan tarafından Antalya’da düzenlenen “ Suriye’de Değişim Konferansı ” sırasında gerçekleştirilmiştir. 

SURİYE KÜRT DİN ADAMI SÖYLEŞİSİ,






SURİYE KÜRT DİN ADAMI SÖYLEŞİSİ,

Kürt Din Adamı Muhammed Murat El Haznevi ile Söyleşi 




17 Haziran 2011 
2011 SURİYE SÖYLEŞİLERİ 
0RTADOGU  ANALİZİ,
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 


Suriyeli Kürt kökenli din adamı Şeyh Muhammed Maşuk El Haznevi 2005 yılında Suriye makamları tarafından gözaltındayken öldürülmüştü. 
Bu olay, 2004’teki Kamışlı olaylarından sonra Suriye’de yaşanmış en geniş çaplı Kürt ayaklanmasıydı. Olayın ardından rejim ile araları açılan Haznevi’nin yakınları ve takipçileri ülke dışına çıkmak durumunda kalmıştı. Halen Irak’ın Erbil kentinde ikamet eden ve buradan Suriye yönetimine karşı mücadelesini sürdüren Şeyh Muhammed Maşuk El Haznevi’nin oğlu Muhammed Murat El Haznevi Antalya’da düzenlenen Suriyeli muhalifler toplantısında yer aldı. 
Şehitlerin Şeyhi, Diyalog, Bağışlama ve Dinin Yenilenmesi Kurumu Başkanı Haznevi ile gerçekleştirdiğimiz görüşmede; Suriyeli Kürtlerin durumu, Suriye’ deki olaylara Kürtlerin bakışı ve Türkiye’den beklentileri konusunda görüşlerini aktardı. 

ORSAM: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 



Haznevi: İsmim Muhammed Murat El Haz-nevi. Şehitlerin Şeyhi, Diyalog, Bağışlama ve Dinin Yenilenmesi Kurumu Başkanıyım. Şıh Hazne’nin torunlarıyız. Şıh Hazne Nakşibendî tarikatı şeyhidir. Türkiye’de çok müridimiz bulunmaktadır. 
Özellikle Menzil cemaati bize bağlıdır. Ayrıca Gaziantep’te bulunan bazı Nakşibendî tarikatlarının yönetimleri ve Urfa’daki bazı cemaatler de bize bağlıdır. 
Mesela Tillo’da Molla Burhan, Şeyh Maşuk’a bağlıdır, Şeyh Maşuk da bize bağlıdır. Yani Türkiye’de pek çok yerde bize bağlı tarikat vardır. 

ORSAM: Suriye muhalefetindeki rolünüz tam olarak nedir? 

Haznevi: Biz siyasetçi değiliz. Biz sadece Kürtler için destek veriyoruz. Burada Kürtler de bulunmaktadır. Biz onlarla geldik ve onlara din anlamında ve yanlarında olarak destek veriyoruz. Biz Kürtlerle beraber yürüyoruz, Kürtleri savunmak için beraber hareket ediyoruz. 


ORSAM: Suriye rejimi ile aranızdaki ilişki nasıl? 

Haznevi: Son derece sorunlu ve kötü ilişkilerimiz vardır. Rejim 2005 yılında babamı öldürdü. O tarihten itibaren ilişkimiz kötüdür. O olaydan sonra büyük gösteriler oldu. Biz şu an Kuzey Irak’ta oturuyoruz. 

ORSAM: Antalya Konferansı hakkındaki düşünceleriniz nelerdir? 

Haznevi: Çok olumlu bir gelişmedir. Burada farklı muhalif gruplar birbirini tanıdı, görüştü ve anlama fırsatına sahip oldu. 

ORSAM: Bu ilk kez oluyor, değil mi? 

Haznevi: Evet, ilk defa muhalefet bir yerde oturup konuşuyor. Henüz bir sonuca ulaşılamadı ama umudumuz iyi sonuçların çıkmasıdır. 
Suriye için iyi olan ne varsa bu konferanstan inşallah o çıkar. 

ORSAM: Şam’da daha önce yayınlanan deklarasyonlar var. Bu konferansta da herhangi bir sonuç bildirgesi çıkacak mı? 

Haznevi: Bu konferansın katılım seviyesi Şam Deklarasyonu’ndan daha yüksektir. Sonuç bildirgesi de çıkacaktır. 

ORSAM: Peki, sizin talepleriniz nedir? 

Haznevi: En önemli talebimiz Kürtlerin haklarının anayasada yazılmasıdır. Biz Suriye’de Kürt milleti olarak varız. Biz yabancı değiliz. Kendi toprağımız üzerinde yaşıyoruz. 
Nasıl Arap bir vatandaş her hakkını kullanıyor aynı şeyi Kürtler için de istiyoruz. Anayasada eşit olmak istiyoruz. Çünkü halen vatandaşlık hakkı olmayan birçok Kürt kökenli Suriyeli vardır. Olayların çıkmasının ardından bazı adımların atıldığı söyleniyor ama hala tamamlanmadı. 
Örneğin Kürtlerden devlet memuru almamaktalar. Pek çok gencimizin diploması var ancak iş bulamıyor. Sadece tarımla uğraşabiliyorlar. 

Kürt halkına yazıktır. Ayrımcılık istemiyoruz. Vatandaş olmak istiyoruz. 

ORSAM: Esad rejimi yıkılırsa yeni devletin nasıl olmasını istiyorsunuz? 

Haznevi: Din ayrı devlet ayrı olmalıdır. Laiklik olmalı ancak Türkiye’deki gibi değil. Bizim istediğimiz laiklik din ve devlet işlerini ayırmak anlamındadır. 

ORSAM: Laikliği Suriye toplumunda bulunan Hıristiyan ve Dürzî toplumlar adına da iyi olduğu için mi istiyorsunuz? 

Haznevi: İslam böyledir. Vahiyle inen şeylerin hepsini kabul ediyoruz ama vahiy dışı bizim seçimimiz de vardır. Resullullah o hakkı bize vermektedir. Hatta Resullullah’ın yaşamını sahabeler çok istişare ediyor, hükümet İslam’da ilahi değildir. Medenidir. Şu an bazı gruplar vardır İslam siyasetiyle kendine yol açıyorlar. 

Siyasi İslam’ın İslam’da yeri yoktur. İslam’da temellerimiz vardır. Adalet olması gerekmektedir. Eşitlik gerekmektedir. Herkesin aynı olması gerekmektedir. İnsanların birbirlerinin hakkını gasp etmemesi gerekmektedir. Ama hangi yolla bu amaçlara ulaşacağımız bizim seçimimizdir. 

ORSAM: Konferansa katılan bazı Sünni Araplar bu düşünceye biraz karşı çıkıyor. Diyorlar ki İslam’da din ve devlet ayrı olmaz… 

Haznevi: Onlara destek veren azdır. İslam’ı basamak olarak kullanıyorlar. 

ORSAM: Örneğin Müslüman Kardeşler sizin bu düşüncenize karşılar… 

Haznevi: Onlar İslam düşüncesiyle yola çıkıyorlar. Bu bize uygun değildir. 

ORSAM: Peki, nasıl orta yolda buluşacaksınız? 

Haznevi: Demokratik ve liberal ilkelerde herkes kendi hakkını almalı, ama bir grup ayrıcalıklı konumda diğerlerinin hakkını almaya başlayınca o yapı yürümüyor. 

ORSAM: Sizce Dürzîler ve Aleviler de bu muhalefete destek verecek mi? 

Haznevi: Destek veren var ama az sayıdadır. 

ORSAM: Türkiye’nin politikalarını nasıl görüyorsunuz? Destek veriliyor mu ve sizin talepleriniz bulunuyor mu? 

Haznevi: Biz Türkiye’den çok şeyler bekliyoruz. Yaptığı şeyler azdır. Türkiye ve Suriye kardeşten fazladır. Türkiye’nin en uzun sınırı Suriye’yledir. Suriye ve Türkiye tarafında akrabalar vardır. Bu nedenle daha fazla şeyler bekliyoruz. Suriye halkına destek vermelerini bekliyoruz. Sayın Erdoğan ve Sayın Beşar Esad çok yakın ilişkilere sahipler. Her ikisinin bir şey yapmak için yolları vardır. 

ORSAM: Beşar Esad’ın bırakmasını mı yoksa başta kalarak reform yapmasını mı savunuyorsunuz? 

Haznevi: Biz Kürtlerin Beşar Esad’ın şahsiyeti ile bir sorunu yoktur. Biz Kürtlüğümüzü arıyoruz. Çözüm içerdiği sürece Beşar Esad’ı da destekleriz. 
Bizler haklarımızı istiyoruz. Araplar gibi yaşamak istiyoruz. Esad gitse bile bizden cumhurbaşkanı veya başbakan olmayacak. Dil özgürlüğümüz, ayrımcılığın bitmesini istiyoruz. 

ORSAM: Irak tarzı bir otonom bölgeye nasıl bakıyorsunuz? Böyle bir talebiniz var mı? 

Haznevi: Yok, bizim öyle bir talebimiz yok, Suriye birdir. Suriye’de yaşamak istiyoruz. Haseke ve Kamışlı’da halkın %80’ni Kürt’tür. Köylerin hepsi Kürt’tür, şehirlerde Araplar çoktur. Suriye’deki sistem Türkiye gibi değil, çok farklıdır. Şu an Osmaniye Türkiye’de il statüsündedir. 
Haseke Osmaniye gibidir, Kamışlı Osmaniye gibidir. Yani Haseke vilayetinin tamamında 2 milyondan fazla nüfusu vardır. 

ORSAM: K. Irak’taki Kürt gruplarla ilişkiniz nasıl, hangi grupla daha yakınısınız? 

Haznevi: İyi ilişkilerimiz vardır. Biz Barzani’ye daha yakınız. Çünkü Erbil’de kalıyoruz. Eskiden de onlarla ilişkilerimiz vardı. Çünkü onlarda da Nakşibendî tarikatı vardır. Oradan bir yakınlık söz konusudur. 

ORSAM: Bir araştırma merkeziniz var galiba… 

Haznevi: Evet. Danışma, diyalog, bağış ve dinin yenilenmesi üzerine çalışmaktadır. Erbil’de faaliyet göstermektedir. İslami stratejik danışma merkezidir. 

ORSAM: Sizce Suriye’de toplam Kürt nüfusu ne kadardır? 

Haznevi: İki sayım vardır. Birincisi Kürtçe konuşanları kapsar, diğeri aslı Kürt olan ama Kürtçeyi unutanlardır. 150 yıl öncesinden başka şehirlere gitmişlerdir. 
Kürtçe konuşan 3-3,5 milyon vardır. Bu da toplam Suriye nüfusunun % 15’ine tekabül etmektedir. Ama Kürtçe konuşamayan dâhil % 40’a ulaşabilir. 
Çünkü 150 yıl öncesinden göç etmiş ve dillerini unutmuşlardır. 

ORSAM: Bu konferansta bir geçici hükümet kurulacak mı? 

Haznevi: Hayır, geçici hükümet kurulmayacak ancak bir meclis, grup, komite gibi bir organ oluşturulacak. 

ORSAM: Bu komitede Kürtler, Arap Aleviler gibi bir dağılım olacak mı? 

Haznevi: Evet, herkes dağılımına göre ayrılacak. Mesela Kürtler 4 kişi, Müslüman Kardeşler 4 kişi, Arap aşiretler 4 kişi, bağımsızlar, Şam Deklarasyonu beş kişi gibi. Toplamda 31 kişi olacaktır. Bu konferansın sonunda ilan edilecektir. 

ORSAM: Bu Komite yurt dışında sizin adınıza sözcülük mü yapacaktır? 

Haznevi: Evet. 

ORSAM: Başkanı olacak mıdır? 

Haznevi: Hayır, henüz belli değildir. 

ORSAM: Peki, bu Komite çalışabilecek mi? Farklı fikirlerde gruplar var gibi görünmektedir… 

Haznevi: Şu an herkes kendi grubu için çalışıyor. Gruplar fazladır. Buraya katılan kişi sayısı da fazladır. 

ORSAM: Buradaki gruplar ve kişiler Suriye halkını ne kadar temsil ediyor? Geçici bir Komite kurulacak ama çoğu sürgünde yaşamaktadır… 

Haznevi: Suriyeli kişiler temsil edilemiyor. Bunlar sadece Suriye dışını temsil etmektedir. Çünkü Suriye iki Suriye’dir. Suriye nüfusu diyorlar ki 23 milyondur. 20 yıl önce de 23 milyondu. Bir 20 milyon da dışarıda yaşamaktadır. 23 milyon içeridedir. 
Bunlar dışarıdaki 20 milyonu temsil etmektedir. Suriye’dekileri desteklemeyi amaçlamaktalar. 

ORSAM: Dış müdahaleye nasıl bakıyorsunuz. Yani olayların büyümesi durumunda Batı’nın ya da NATO’nun müdahalesini nasıl karşılarsınız? 

Haznevi: Hem dış müdahale hem de silah kullanımına karşıyız. Büyük bir günah olarak görüyoruz. Değişim içerden olacaktır. 

ORSAM: Kürtlerin içinde farklı eğilimler var mıdır? Kürtlerin ne kadarı sizi desteklemektedir? 

Haznevi: Farklı eğilimler yoktur. İslami yoktur içlerinde. Kürtlerin hepsi liberaldir. Belki bazı komünist gruplar vardır ama onların sayısı azdır. Çoğunluğu liberaldir. 

ORSAM: Çok teşekkür ederiz. 

* Bu söyleşi 2 Haziran 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan ve ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan tarafından 
Antalya’da düzenlenen “Suriye’de Değişim Konferansı” sırasında gerçekleştirilmiştir. ORSAM 

SURİYEDE İNSAN HAKLARI





SURİYEDE İNSAN HAKLARI



İnsan Hakları Avukatı Suriyeli Eylemci Yaser Tabbara ile Söyleşi 

16 Haziran 2011 
2011 SURİYE SÖYLEŞİLERİ 
0RTADOGU  ANALİZİ,
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 





Antalya’da düzenlenen “ Suriye’de Değişim Konferansı ”na Suriye içinden katılanların yanı sıra çoğunluğu Avrupa, ABD ve Arap ülkelerinde yaşamak durumunda kalan muhalifler katılmıştır. ABD’de yaşayan, “ CAIR-Chiago ” isimli insan hakları örgütü üyeliği görevini yürüten ve aynı zamanda ABD’de kendi bürosunda insan hakları avukatlığı yapmakta olan Suriyeli eylemci Yaser Tabbara ile Antalya’da Konferans ve Suriye’nin geleceği üzerine konuştuk. ABD ve Avrupa’da yaşayan eylemcilerin Suriye içindeki etkinlikleri sınırlı olsa da dünya kamuoyunun ilgisini Suriye’ye çekme ve Esad rejimi üzerinde uluslararası baskının sağlanması yönünde önemli noktalarda bulunmaktadırlar. 

ORSAM: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 



Yaser Tabbara: İsmim Yaser Tabbara. Suriye kökenli Amerikalı avukatım. Chicago’da on yıldan bu yana hukuk alanında çalışıyorum. 
Suriye kökenliyim, Chicago’da doğdum, Şam’da büyüdüm ve daha sonra tekrar ABD’ye döndüm. Siyaset Bilimi ve Hukuk öğrenimi gördüm. İlgi alanım İnsan Hakları ve Bireysel Haklar konusudur. Chicago’da faaliyet gösteren “CAIR-Chicago” isimli bir örgütün üyesiyim. Bu örgütün amacı ABD’de yaşayan Arap ve Müslüman kökenli halkların haklarının korunmasıdır. Halen Chicago’da bir avukatlık bürom bulunmaktadır. 

ORSAM: Antalya’daki Muhalefet toplantısındaki konumunuz nedir? 

Yaser Tabbara: Ben toplantıyı muhalefet toplantısı olarak nitelendirmenin doğru olmadığını düşünüyorum. Toplantı bütün dünyaya bu hareketin ana güç olduğunu, marjinal bir hareket olmadığını göstermiştir. Biliyorsunuz Suriye muhalefeti hep organize olamamakla, parçalı olmakla, zayıf olmakla ve Suriye’de yaşamıyor olmakla suçlanıyordu. Dünya tarafından Suriye muhalefetinin algılanışı bu şekildeydi. Bağımsız olan, herhangi bir siyasi harekete üye olmayan veya siyasi gündemi olmayan birçok özgür düşünen Suriyeli bulunmaktaydı. 
Şimdi burada bütün bu insanlar bir araya gelerek bütün dünyaya çok güçlü bir mesaj gönderiyorlar. Bu mesaj da “ Suriye’de devrimi destekliyoruz ” mesajıdır. Bu konferansın en büyük başarısı bu olmuştur. 

ORSAM: Konferans sonunda bir Komite kurulacak ve burada Müslüman Kardeşler’den Kürt gruplara kadar değişik kesimlere pay verilecek. Bu Komite hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Yaser Tabbara: Bence bu konferans hakkındaki yanlış algılamalardan biri de Libya örneğinde olduğu gibi bir Geçici Konsey oluşturulacağıdır. Bu doğru değil. Bu konferansın düzenlenmesinin tek bir amacı vardır ve o da Suriye Devrimi’ni desteklemektir. Esasen burada kurulacak olan bir Konsey değil Komite olacaktır ve bahsettiğim amaca dönük olarak çalışacaktır. Bu doğrultuda dünyanın dört bir yanındaki Suriyeli eylemcileri bir araya getir-meye çalışacaktır. ABD, Avrupa, Arap ülkeleri ve dünyanın geri kalan bölgelerinde yaşayan Suriyeliler tarafından bu yönde birçok çaba gerçekleşmişti. Ancak bu çabalar çok da koordineli bir şekilde yürümüyordu. Bu konferans, bütün eylemciler arasında bir uyum, işbirliği sağlama çabasının ürünüdür. Böylece yapılan işin etkisini artırmak amacındayız. Bu nedenle konferansın sonucu işbirliğinin sürekliliğinin sağlanması olacaktır. İşbirliğini sağlayacak bir organa ihtiyaç duymaktayız. İşte bu organ kurulacak Komite’dir. Bu Komiteyi oluşturmak için farklı yöntemler söz konusu ancak en fazla kabul gören seçim yapılması. 

Oylama yoluyla Müslüman Kardeşler, Kürtler ve herkesin temsil edilmesini sağlamaya çalışıyoruz. Böylece gerçek temsil gücü olan bir Komite olacaktır. 

ORSAM: Konferansta gruplar arasında herhangi bir sorun yaşanıyor mu? Farklı muhalif gruplar ortak bir zeminde buluşabildiler mi? 

Yaser Tabbara: Konferansa ilk geldiğimde beklentim çok düşük seviyedeydi. Birkaç nedenden ötürü olumlu anlamda şaşırdığımı söyleyebilirim. Ayrımın boyutunu görünce, sorunları görünce, farklı vizyonları görünce açıkçası konferansın başarısız olacağını düşünmüştüm. Sadece sloganlar atılarak, marşlar söylenerek tamamlanacağını düşünmüştüm. Ancak böyle olmadı. Konferans şaşırtıcı derecede medeni bir havada geçti. Şaşırtıcı derecede verimli oldu. Evet, egolar vardı, başkaları ile çalışmayı sevmeyen klasik lider karakterleri 
vardı. Ancak benim görüşüme bu unsurlar burada hiçbir siyasi gündemi olmadan bulunan Suriyeli gençlerin varlığının gölgesinde kaldı. Bu gençlerin aklında tek bir düşünce vardı ki o da çalışmak ve sonuç almak. 

Burada başarılan bir diğer konu çalıştayların, komitelerin oluşturulması oldu. Bunlar işbirliğinin nasıl sağlanacağı, kanıtların korunması gibi konularda uzun tartışmalar gerçekleştirdiler. Kanıtların korunması yasal süreçlerin yürütülmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bunun yanı sıra medya alanında nasıl organize olabileceğimizi konuştuk. Aynı anda dünyanın farklı yerlerinde aynı mesajı verecek ve yüz binlerce Suriyelinin katıldığı Suriye Devrimi’ne destek verme amaçlı toplu protesto gösterilerinin nasıl organize edileceği konusunda tartıştık. Yani çok önemli konularda ilerleme sağlandı. Bu da konferanstan memnun kalmamı sağlayan ikinci unsurdu. 

ORSAM: Ancak buradaki gruplar arasında çok fazla görüş farklılığı olduğunu düşünmüyor musunuz? Bu farklılık devrimin başarını engelleyebilir mi? 

Yaser Tabbara: Şunu fark etmemiz gerekir ki bu konferans modern Suriye tarihinde ilk kez farklı geçmişlere sahip grupların bir araya geldiği bir toplantıdır. Suriye toplumu tam bir mozaiktir. Dini, etnik, siyasi olarak farklı kesimler bulunmaktadır. Beşar Esad rejimi tarafından sürekli olarak mezhepsel korkulara maruz bırakıldık. Yani rejim kendi alternatifi olarak hep istikrarsızlık ve çatışmayı sundu. 

Böylece ne umudumuz ne de geleceğimiz oldu. Ancak bu konferans gösterdi ki aramızdaki bütün farklara rağmen bir araya gelebiliyoruz. Bir araya gelerek ortaya bir şeyler koyuyoruz, çalıştaylar düzenliyoruz ve ortak hareket yönünde adımlar atıyoruz. Bazı çalıştaylara katılmanızı çok isterdim. İzleyiciler daha çok konferansın siyasi sürecine dahil oldu ve takip etti. Siyasi kısımlar hep tartışmalı olur. Bu nedenle sanki tartışmalar, görüş farklılıkları çok fazlaymış gibi görülmüş olabilir. Siyasi kısımlar her zaman tartışmalı olur. Bu süreç pazarlıkların olduğu, her grubun daha fazla temsil hakkı kazanma çabası içinde olduğu süreçlerdir. Bence bu da sağlıklı bir süreçtir. Suriyeliler ilk kez demokratik bir 
süreçte bir araya geliyorlar. Bazı tartışmaların olması çok doğaldır ancak çok olumsuz bir durum oluşmamıştır. Herhangi bir kişi ya da grup konferansı terk etmemiştir. Kimse “ben bunu ummuyordum” dememiştir. Açıkçası ben bu tarz sorunlar bekliyordum gelmeden önce. Dolayısıyla bence çok başarılı bir konferans ve beklentilerimin üzerinde gerçekleştiğini söyleyebilirim. 

ORSAM: Türk halkı ve hükümetine ne mesaj vermek istersiniz? 

Yaser Tabbara: Bu konferanstaki herkes aynı mesajı sürekli olarak veriyor. Herkes Türk halkına bizi misafir ettiği, bizi kabul ettiği, bizim durumumuzu anladığı, davamızı desteklediği, ülkelerini bize açtıkları için minnettar. Bu son derece hassas bir siyasi konu. Bu durumun Türk halkı ve hükümeti açısından çok da kolay ve memnuniyet verici bir durum olmadığını biliyoruz. Bunu takdir ediyoruz. Konferansın ilk gününde Suriye rejiminin siyasi tutuklulara af çıkardığına ilişkin haber geldi. Verdiğimiz ilk tepki hemen bir gösteri 
düzenlemek oldu. Gösterinin sonunda herkes “ Şükran Şükran Türkiye ” (Teşekkürler Teşekkürler Türkiye) şeklinde bağırıyordu. Herkes tek bir ağızdan bunu söylüyordu. Bu slogan buradaki insanların duygularını yansıtmaktadır. Siyasi boyutta ise Türk hükümetinden Beşar Esad yönetimine karşı daha sert tavır almasını bekliyoruz. Türk hükümetinin şu ana kadar yapmış oldukları da inanılmaz. Ancak bir adım ileri gidilmesi gerekmektedir. Bu adım da Beşar Esad rejiminin tartışmasız bir şekilde meşru olmayan bir yönetim olduğunu 
açıklaması ve Beşar Esad’a şiddet kullanmaya son vererek demokratik sürecin önünü açması çağrısında bulunmasıdır. 

ORSAM: Sayın Tabbara, değerli fikirlerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. 

* Bu Söyleşi 1 Haziran 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan ve ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun 
Orhan tarafından Antalya’da düzenlenen “Suriye’de Değişim Konferansı” sırasında gerçekleştirilmiştir. 
ORSAM 


***

ŞAM DEKLARASYONU,



ŞAM DEKLARASYONU,


Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi Genel Başkanı Anas Abdullah ile Söyleşi 




15 Haziran 2011 
2011 SURİYE SÖYLEŞİLERİ 
0RTADOGU  ANALİZİ,
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 


2005 yılında imzalanan Şam Deklarasyonu, dağınık haldeki Suriye muhalefetini bir araya getirmek için hayata geçirilmişti. Deklarasyona; liberaller, Arap aşiretleri, işadamları, Kürtler ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan farklı muhalif gruplar imza atmıştı. Suriye rejimi deklarasyonun yayınlanmasından sonra birçok kişiyi tutuklamış ve neticesinde imzacılar Suriye dışında faaliyet göstermek zorunda kalmıştı. Antalya’daki Suriyeli muhalifler toplantısına katılanlardan biri de Şam Deklarasyonu grubu olmuş, oluşturulan Komite’de gruba dört sandalye ayrılmıştır. Grubun Genel Sekreterliği’ni yürüten, Antalya toplantısının organizasyonunda rol alan ve aynı zamanda Türkiye’de AK Parti’den esinlenerek kurduğu Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi’nin Genel Başkanlığı’nı yürüten Anas Abdullah ile Suriye’deki muhalif halk hareketlerinin geleceğini, Antalya toplantısının sonuçlarını ve Türkiye’den beklentilerini konuştuk. 

ORSAM: Suriye’de Değişim Konferansı’nındüzenlenmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? 



Anas Abdullah: Her şeyden önce Türk halkına ve devletine minnettar olduğumuzu söylemek isteriz. Bu da Türkiye’de şu anda yaşamakta olduğumuz özgürlük ve demokrasi deneyiminden kaynaklanmaktadır. Bu konferansı Türkiye’de yapabilme imkanına kavuştuk. 
Bu konferansı düzenlemek için izin almamıza gerek kalmadı. Konferansı herhangi bir Avrupa ülkesinde de yapabilirdik. Ancak burada da aynı standartlara sahibiz ve burada düzenlenen bir konferans bizler için çok daha büyük anlam ifade etmektedir. Bizlerin tarihe dayalı ilişkileri bulunmaktadır. 

ORSAM: Konferansın burada düzenlenmesi sizin seçiminiz miydi yoksa Türkiye mi sizi teşvik etti? 

Anas Abdullah: Bizim seçimimizdi. Bunun ilk nedeni Türkiye’nin komşumuz olmasıdır. İkinci olarak Türkiye’ye karşı duygusal yakınlığımız bulunmaktadır. Türkiye bizim için olumlu şeyler ifade etmektedir. Özellikle son on yılda AK Parti’nin sağladığı başarı bize ilham kaynağı oldu. Hatta ben de arkadaşlarımla beraber Adalet ve Kalkınma Hareketi adıyla Türkiye’yi model alarak örgütlenmeye gittim. Suriye’de neredeyse herkes Türkiye’ye olumlu bakmaktadır, Türkiye’yi takip etmektedir. Bu bize çok fazla yardımcı oldu. Bu nedenle konferansı Türkiye’de yapmaya karar verdiğimizde bunu herkes olumlu karşıladı. Suriye ile problemli olan başka bir ülkeye gitmek istemedik. Komşu bir ülkeye geldik. Antalya Türkiye’nin güneyinde yer alıyor. Bizim anavatanımıza da çok yakın. Bu da konferansı daha anlamlı kılmaktadır. 

ORSAM: Müslüman Kardeşler ile diğer gruplar arasındaki problemin temeli, aradaki görüş farklılığının özü nedir? 

Anas Abdullah: Ciddi bir görüş ayrılığı olduğunu söylemek doğru olmaz. Fikir alışverişi demek daha doğrudur. Sonuç bildirgesi üzerinde pazarlıklar, görüşmeler yapılmaktadır. Herkes kendine göre sonuç bildirgesi için önerilerini vermektedir. Bu önerilerden biri de kurulacak yeni Suriye’nin laik bir devlet yapısına sahip olmasıdır. Bazı gruplar bu durumun zaten sonuç bildirgesinde yer aldığını ifade etti. Buna laiklik denmemesini, İslam’ın önemli bir rol oynamasını savundular. Bunlar sadece önerilerdir. Sonuç bildirgesini hazırlayacak olan bir komitemiz çalışmaktadır. 

Büyük ihtimalle bu hassas konu komitede ele alınmayacaktır. Bizim isteğimiz demokratik ve halka dayalı (sivil) bir devlet yapısıdır. Halk tarafından yönetilen ve denetlenen bir yapı. Bundan sonrasını Suriye halkının kararına bırakalım görüşü ön plana çıkıyor. Suriye halkı yeni anayasanın doğasını, İslam’ın ve diğer dinlerin rolünü belirlesin görüşü kabul görecek. 
Bazı gruplar bu önerileri sonuç bildirgesinin parçası olarak düşündü ancak bunlar sadece öneri idi. 

ORSAM: Bazıları Komite’nin seçilme şeklini eleştiriyor. Siz Komite’nin seçilmesi gerektiğini ancak diğer bazı gruplar ise her gruba eşit sayıda sandalye verilmesini istiyor. 

Sorun tam olarak nedir? 

Anas Abdullah: 31 kişilik bir Komite seçmek konusunda anlaşıldı. Listelerin yarışması konusunda da anlaştık. Her kim bir liste sunmak istiyorsa 31 kişilik bir liste sunabilir ve buradaki herkes istediği listeye oy verecektir. Böylece mümkün olduğu kadar çok temsilcimiz olacaktır. Eğer liste olmadan doğrudan bir seçime gitseydik ulusal kompozisyonumuzun bir kısmını gözden kaçırmış olacaktık. Bildiğiniz gibi burada çok fazla Hıristiyan, Arap Alevi ve Dürzi bulunmamaktadır. 

Eğer doğrudan seçimlere gitseydik Suriye toplumunun bu önemli unsurlarını gözden kaçırmış olacaktık. Bu nedenle listeler oluşturulması ve listelere oy verilmesi düşüncesi öne çıktı. 

ORSAM: Eğer talepler karşılanmaz ve bazı gruplar konferanstan tatmin olmazsa çekilme olasılığı var mıdır? 

Anas Abdullah: Toplantıdan çekilme söz konusu olmayacaktır. İnsanlar konuşacak ve uzlaşacaktır. 
Bu normal olan yoldur. Şu da unutulmamalıdır ki Suriye halkı ilk kez bir araya gelerek konuşmakta, tartışmaktadır. 

ORSAM: Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün İslami Devlet konusuna yaklaşımı nedir acaba? 

Anas Abdullah: Ben Suriye Müslüman Kardeşler örgütünden değilim. Ancak Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün bu konuda önemli ilerleme kaydettiğini söyleyebiliriz. Şu anda hiçbir belirli dini grup tarafından kontrol edilmeyen halka ait (sivil) bir devlet çağrısı yapmaktadır. 

ORSAM: Türkiye’nin Suriye muhalefetini desteklemek adında daha fazla ne yapabileceğini düşünüyorsunuz? 

Anas Abdullah: Bence Türk halkı otokratik bir Suriye’den ziyade demokratik bir Suriye’nin çok daha fazla ülkelerinin çıkarına olduğunun farkına varması gerekmektedir. 
Beşar Esad Türkiye için sorun anlamına gelmektedir. 
Türkiye, AK Parti döneminde Beşar Esad ve rejimine siyasi ve ekonomik olarak çok fazla yatırım yaptı. Zaten bu nedenle Başbakan Erdoğan ve çevresi Suriye’den rahatsızdır. 
Çünkü bu kadar yatırım yaptıktan sonra bazı geri dönüşler beklemeniz normaldir. Erdoğan Beşar’ı uyarmak için yapabileceğinin en fazlasını yaptı. Suriye’de devrim başlamadan önce bu uyarılar yapıldı ama Beşar “hayır bizde sorun yok, sorun çıkmaz” dedi. Ancak Erdoğan haklı çıktı, Beşar yanıldı. Erdoğan Suriye halkına destek anlamında çok önemli açıklamalar yaptı. Ancak Türkiye bundan sonra muhalefeti desteklemek konusunda daha fazla adımlar atmalıdır. Çünkü demokratik bir Suriye Türkiye’nin çıkarınadır. Beşar Esad’ın bölgede istikrarsızlık kaynağı olmasından Türkiye’nin memnun olmadığını biliyoruz. Türkiye bölgede istikrarsızlık istememektedir. Bu nedenle biz de mümkün 
olursa barışçıl bir geçiş dönemi arzulamaktayız. Eğer olmazsa eminim ki geçiş döneminde Türkiye’nin yardımına ve desteğine ihtiyacımız olacaktır. Anayasanın oluşturulması, yeni kanunlar, iş kanunları, dernek kanunlarının yapımı süreçlerinde Türkiye’nin vereceği bilgi desteğine ihtiyacımız olacaktır. Umuyorum ki yakın zaman içinde Türkiye deneyimini Suriye’de uygulama imkanına kavuşacağız. Ve yine umuyorum ki Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi bu süreçte başrolü oynayacaktır. 

ORSAM: Sayın Abdullah değerli bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz. 

* Bu Söyleşi 2 Haziran 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan ve ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan tarafından Antalya’da düzenlenen “Suriye’de Değişim Konferansı” sırasında gerçekleştirilmiştir. 


***

SURİYELİ MUHALİFLER





SURİYELİ MUHALİFLER 


Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanı Radvan Ziadeh ile Söyleşi 

14 Haziran 2011 
2011 SURİYE SÖYLEŞİLERİ 
0RTADOGU  ANALİZİ,
ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ 





“Suriye’de Reform Mücadelesi”, “İç ve Dış Politika Kıskacında Suriye’de Reform” başlıklı kitapların editörlüğünü yapmış olan Ziadeh, Suriye muhalif hareketinin en tanınmış figürlerinden biri konumunda. ABD’de yaşayan Ziadeh aynı zamanda “Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi”nin Başkanlığını yürütmekte ve George Washington Üniversitesi’nde de dersler vermektedir. ABD’li sivil toplum kuruluşları ve araştırma merkezlerinde Suriye üzerine çalışmalar yürüten Ziadeh ile Suriye’nin geleceği konusunda bir mülakat gerçekleştirdik. 

ORSAM: Kendinizi kısaca tanıtabilir misiniz? 




Radvan Ziadeh: İsmim Radvan Ziyadeh. Washington’da faaliyet gösteren Suriye Politik ve Stratejik Araştırmalar Merkezi Başkanıyım. 
Aynı zamanda George Washington Üniversitesi’nde dersler vermekteyim. 

ORSAM: Şu anda içinde bulunduğumuz Antalya’da düzenlenen “Suriye’de Değişim Konferansı” hakkında düşünceleriniz nelerdir. 
Toplantının sonuçlarından tatmin oldunuz mu? Suriye’de değişim konusunda artık daha umutlu olduğunuzu söyleyebilir misiniz? 

Radvan Ziadeh: Bu an için uzun zamandır bekliyorduk. Tunus ve Mısır’da yaşananlardan sonra Suriye halkı da siyaset ile yakından ilgilenmeye başladı. 
Suriye’de ayaklanmanın başlaması bizim için sadece zaman meselesiydi ve 15 Mart’ta Suriye’de ayaklanma başladı. 15 Mart öncesi ve şimdiki durumu kıyasladığımızda Suriye ve bölgenin genelinde ne kadar değişim yaşandığını görmekteyiz. Şu anda Suriye halkı kendi gücünün, sesinin ve iradesinin farkına varmış durumdadır. Bundan sonra da eminim ki Suriye halkı Mısır ve Tunus halkının kabul ettiğinden daha azını, yani totaliter rejimin yıkılmasından daha azını kabul etmeyecektir. 

ORSAM: Suriye’de rejimin yıkılması durumunda neler olacağını düşünüyorsunuz? Sizce demokratik bir yapı mı ortaya çıkacak, Türkiye veya Lübnan modeli gibi bir siyasi yapı mı kurulacak? 

Radvan Ziadeh: İlk olarak Suriye siyasi tarihine baktığımız zaman iç savaş yaşanmadığını görmekteyiz. Müslüman ve Hıristiyan halklar uzun zaman boyunca birlikte barış içinde yaşamıştır. 

Şam’daki Müslüman halk Hıristiyanları korumuştur. 1954’te Suriye Başbakanı bir Hıristiyan’dı. Suriyeli Hıristiyanların çoğunluğu Ortodoks’tur. Bunlar Suriye’de bir iç savaş tarihinin olmadığının ve bundan sonra da kesinlikle olmayacağını gösteren unsurlardır. Suriye Devrimi’nin bir faydası da tek bir ortak sesin oluşmasıdır. 

Suriye halkı bir bütündür. 

Bu da Suriye’de demokrasi ve refahın olacağını göstermektedir. Tabi ki demokrasiye ulaşmak 47 yıllık otoriter bir yönetim altında yaşadıktan sonra zor bir hedeftir. 
Siyasette, bölgesel politikada ve ekonomide yaşanan birçok zorluklar vardır. Ancak Suriye’deki mevcut insan kaynağı ve halkı düşündüğümüzde bir demokrasinin ortaya çıkması ihtimali konusunda çok iyimserim. Freedom House ve diğer bazı insan hakları örgütlerinin raporlarına göre Suriye insan hakları konusunda sicili en kötü durumda olan ülkelerden biri konumundadır. 

Bu listeden çıkmamız gerekmektedir. 1950’lerde Suriye ilerleme konusunda bölgenin öncü ülkesi konumundaydı. Şimdi kendi tarihine dönmüş durumdadır. 

ORSAM: Fransa veya diğer ülkelerden Esad rejiminin Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi konusunda talepte bulunuyor musunuz? 

Radvan Ziadeh: Esasen birbirine paralel yürüyen üç süreç bulunmaktadır. İlk olarak Cenevre’deki BM İnsan Hakları Komisyonu nezdinde yürütülen çabalar. 
29 Nisan tarihinde Suriye’deki tüm insan hakları ihlallerini araştırmak üzere bir uluslararası komisyon kurma kararı almıştır. İkincisi BM Güvenlik Konseyi 
ile çalışarak bir karar çıkartılmaya çalışılmaktadır. 
Bu da Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne gitmenin tek yoludur. 

ORSAM: Suriye muhalefet hareketinin Esad rejimini değiştirecek kadar güçlü olduğuna inanıyor musunuz? 

Radvan Ziadeh: Evet, şu anda Suriye’deki halk hareketi ivme kazanmış durumdadır. 22 Nisan’da Suriye’nin farklı şehirlerinde toplam 84 gösteri düzenlenmiştir. En son Cuma günü farklı şehirlerde 32 gösteri düzenlenmiştir. Bu da rejimin bütün iddialarına rağmen isyanın ivme kazandığını göstermektedir. ABD’nin önde gelen gazetelerinden Washington Post ve New York Times muhaliflerin üstün durumda olduklarını ifade etmektedir. Şu anda da halk daha fazla protestolarla iç içe girmiş durumdadır. 13 yaşında bir çocuk işkenceden öldürülmüştür. Bu da isyanı daha fazla harekete geçirmiştir. Rejimin göstermekte olduğu resimler ve yaptığı yayınlar halka isyana katılmayın mesajını yollamak içindir. Ancak halkı daha fazla protestolara katılmaya itmektedir. 

ORSAM: Suriye rejimi isyanı çok sert bir biçimde bastırıyor ve güvenlik birimleri bütünlüğünü korumaya devam ediyor. Ayrıca Mısır ve Tunus’tan farklı olarak ordu rejimin yanında yer alıyor. 
Esad rejiminin yıkılmasına ilişkin senaryonuz nedir? 

Radvan Ziadeh: Suriye ordusu protestolara destek verme noktasında herhangi bir işaret vermemektedir. Ancak öldürmelerin devam etmesi durumunda ülkeyi bir uluslararası müdahaleye maruz bırakacaklardır. Hiç kimse bu duruma karşı sessiz kalamayacaktır. Gelecek haftalarda BM Güvenlik Konseyi’nin 
harekete geçmesini bekliyoruz. Ordu Beşar Esad’ı bırakması yönünde zorlamadığı sürece ülkeyi bir uluslararası müdahaleye maruz bırakacaktır. 

ORSAM: Suriye ordusunun hangi koşullar altında ve hangi nedenlerle taraf değiştireceğini düşünüyorsunuz? 

Radvan Ziadeh: Şu anda Suriye’de şiddet içermeyen gösteriler yapan halk bulunmaktadır. Bu da ordu için “göstericileri yok etmeliyiz” şeklinde bir gerekçeyi imkansız kılmaktadır. Gösteriler tamamen barışçıl. Aynı zamanda bölgede çok önemli değişimler yaşanmaktadır. 
Bu nedenle de Suriye rejiminin artık değişim zamanı geldiğini anlaması gerekmektedir. Önemli değişiklikler yapmaları lazımdır. Aksi takdirde mevcut durum devam edecek ve uluslararası müdahaleye zemin hazırlanacaktır. Kölelik çağında yaşamıyoruz. Suriye insanının özgürce yaşaması gerekmektedir. 

ORSAM: Antalya’daki muhaliflerin büyük bölümü Suriye içinden değil. Yurt dışında, sürgünde yaşayan muhalif Suriyeliler. Konferansın sonunda bir Komite oluşturulacak. Bu Komite ile Suriye’deki muhalif hareketler arasında nasıl bağ kurmayı planlıyorsunuz? 

Radvan Ziadeh: Esasen katılımcıların bir kısmı içerden gelmektedir. Velit Bunniya ve Hay-tel Malih. Her ikisi de çok önemli liderledir. 

Her ikisi de bu konferansa katıldılar. Ve her ikisi de Suriye’de farklı şehirlerde gizlenmektedir. 

Aileleri de yine farklı şehirlerde gizlenmektedir. Muhaliflerin Suriye içinde hareket etmesi çok zordur. Bunun yanı sıra bizim Suriye içindeki muhaliflerle ilişkimiz, iletişimimiz sürekli olarak devam etmektedir. Onlarla beraber ortak karar almadan, iletişim kurmadan herhangi bir adım atmıyoruz. Birlikte çalışıyoruz. Bizim dışarıda yaşayan Suriyeliler olarak yapabileceğimiz tek şey içerdekileri desteklemektir. Şu anda Suriye’de devrimi yapacak değişimi sağlayacak olanlar içerde mücadele yürütenlerdir. Bu insanlar bizi özgür kılacaktır. 2007 yılından bu yana annemle görüşemedim. Kız kardeşlerim, erkek kardeşlerim, akrabalarım, ülkeyi terk etmek zorunda kaldı. Bir kız kardeşim Suriye’de ve eşi Suudi Arabistan’da. Birbirlerini görmeyeli üç yıl oldu. Bunun tek nedeni benim kız kardeşim olmasıdır. Güvenlik birimleri bu tarz taktikler uygulamaktadır. Buna bir son verilmelidir. İnsanların ayaklanmasının nedeni de budur. Suriye’de devrim rejimin okulda okuyan çocuklara dahi uyguladığı gaddarca tutumun bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Devrim ateşini yakan kıvılcım budur. Hamza Hatip olayı protestoları daha da güçlendirmiştir. 

ORSAM: Bu süreçte Türkiye’nin pozisyonunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye’den muhalefete destek olma noktasında daha fazla beklenti içinde misiniz? Eğer beklenti içindeyseniz, somut anlamda Türkiye’nin neler yapması gerektiğini düşünüyorsunuz? Bir de Türkiye’nin muhalif gruplar üzerindeki etkisini değerlendirebilir misiniz? 

Radvan Ziadeh: Yakın zaman önce bir yazı yayımladım. Ortadoğu’da Demokrasi Projesi tarafından yayınlandı bu yazı. Çalışma ABD Kongresi’nde üyeler tarafından da okundu. 
Bu yazıda ABD ve AB yönetimlerine Suriye konusunda Türkiye ile işbirliği yapmalarını önerdim. Çünkü Türkiye’nin hem Beşar Esad hem de Suriye halkı üzerinde önemli bir etkinliği bulunmaktadır. Türkiye’ye bu konferansa izin verdiği için minnettarız. Bunun yanı sıra Türkiye bölgenin önde gelen ülkelerinden biri olarak görülmektedir. Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları halk arasında önemli etki yaratmaktadır ve minnettarlık duymak-tadırlar. İşte bu nedenle Türkiye’nin göstericileri desteklemesine yani haklı tarafta yer 
almasına ihtiyacımız bulunmaktadır. Suriye özgür olmalıdır ve kölelik dönemine geri dönmemelidir. Türkiye ve diğer ülkeler de işte bu nedenle destek olmalıdırlar. Başarmamız için bize yardım etmeliler. Suriye’de bir katliama izin verilmemelidir. Daha fazla insan ölümüne izin verilmemelidir. Bu nedenle Türk hükümeti bize yardım etmelidir. 

ORSAM: Bu destek noktasında atılacak adımları somut olarak sıralayabilir misiniz? 

Radvan Ziadeh: İlk olarak İslam Konferansı Örgütü’nün harekete geçirilmesi gerekmektedir. Bu gerçekten çok önemlidir. Bu örgüt Suriye’de şiddetin kınanması ve şiddetin sona erdirilmesi konusunda bazı adımlar atmalıdır. Aynı zamanda Türkiye Suriye muhalefeti ile daha yakın ilişki içine girmelidir. Muhalefet liderleri ile görüşmeleri gerekmektedir. Bir zaman tablosu çerçevesinde geçiş süreci için plan oluşturulmalıdır. Suriye rejimi yıkılacaktır. Bu artık sadece zaman meselesidir, aylarla sınırlıdır. Kesinlikle yıkılacaktır. Bu nedenle Türkiye’nin Esad rejiminden ziyade Suriye halkı ile ilişkiye geçmesi çok daha önemlidir. 

ORSAM: Rejim yıkılmasının ardından Arap Alevilerin, Dürzilerin ve Hıristiyanların durumu ne olacaktır? Çünkü biliyoruz ki bu grupların önemli bir bölümü rejimi destekledi. 

Radvan Ziadeh: Suriye’deki Hıristiyanlar Mısır’dakilerden farklıdır. Suriyeli Hıristiyanlar orta ve üst sınıfa mensuptur. İş dünyasında etkilidirler. Şam ve Halep’te çok zenginlerdir. Bu nedenle Hıristiyanları siyasi sürecin dışında düşünmek çok zordur. Mısır’daki durum böyle değil. İşte bu nedenle Suriye’de Hıristiyanlara ilişkin bir kaygı bulunmamaktadır. 

Geçen ay içinde “Değişim İçin Ulusal Girişim” gerçekleştirdik ve burada Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı’nı protestocuları desteklemesi ve Beşar Esad’a görevi bırakması için baskıda bulunma çağrısı yaptık. Savunma Bakanı Arap Alevi kökenli ve bu da Arap Alevi halka bir güvence oluşturacaktır. Geçiş dönemine Arap Alevi toplumun önde gelen bir ismi liderlik edecektir. Bu bizim inandığımız düşünce ve halen de bunun olması için bastırıyoruz. Dürziler zaten şu anda bizimle birlikte. Arap Alevilerin de bir kısmı bizimle birlikte. Arap Alevilerin birçoğu şu an Esad rejiminin kendilerini rehin olarak kullandığını ifade etmektedir. 

ORSAM: Sayın Ziya, çok teşekkür ediyoruz. 


* Bu Söyleşi 1 Haziran 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan ve ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan tarafından Antalya’da düzenlenen “Suriye’de Değişim Konferansı” sırasında gerçekleştirilmiştir. ORSAM 


***