Oytun Orhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oytun Orhan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Aralık 2017 Cumartesi

Suriye Demokratik Türkmen Hareketi


Suriye Demokratik Türkmen Hareketi ve Suriye Türkmen Kitlesi Kurucu Üyesi Bekir Atacan ile Söyleşi


Bekir ATACAN*
25.01.2013





 * Bu söyleşi ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan tarafından 17 Aralık 2012 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilmiştir.

Suriye’de halk ayaklanması uzun yıllardır üstü kapatılan toplumsal ve siyasal taleplerin su yüzüne çıkmasına imkan sağladı. Bunların başında Suriyeli Türkmenler gelmektedir. Baas yönetimi altında hiçbir şekilde örgütlenme imkanı tanınmayan ve baskı politikalarına maruz kalan Suriyeli Türkmenler yeni dönemde uzun yılların açığını kısa sürede kapatma çabası içindedir. Suriye Türkmen siyasal hareketleri diğer muhalifler gibi ülke dışında örgütlenmek durumunda kaldı. Türkiye merkezli olarak gelişen Suriyeli Türkmen hareketlerinin başından beri kurucu üye olarak içinde yer alan Bekir Atacan ile Suriye Türkmenlerinin durumu, Türkmen siyasal hareketlerinin gelişimi ve Suriye Türkmenlerinin beklentileri konusunda bir söyleşi gerçekleştirdik.

“Türkmenler Olarak Türkiye ve Suriye Arasında Köprü Rolü Oynamak İstiyoruz”

ORSAM: Öncelikle kendinizi tanıtabilir misiniz?

Bekir ATACAN: 

               Bekir Atacan

Ben Bekir Atacan. Suriye’nin Bayır Bucak Türkmenlerindenim. 

32 yıldır Türkiye’de yaşıyorum. Türk vatandaşıyım. Son zamanlarda kurulan siyasi örgüt ve partilerde görev aldım. Suriye Türkmen Kitlesi’nin hem kurucu üyesiyim hem de ilk genel kurul başkanıyım. Kitleyi büyütmek istedik ancak başarılı olmayınca istifa ettim. Türkiye’nin de desteğiyle Suriye Demokratik Türkmen Hareketi’ni kurduk. Hareket’in de hem kurucu üyesiyim hem de Genel Başkan Yardımcısıydım. Sonrasında ise Türkiye’de Suriye Türkmenleri adına geniş yelpazeye sahip bir siyasi parti kurulmasını istediğimiz için bir grup arkadaşımla Hareket’ten istifa ettik. Bunun gerçekleştirilebilmesi için zemin hazırlığı yapıyoruz. Umuyorum ki Ocak ayına kadar çekirdek kadromuz oluşmuş olacaktır. Suriye’de muhalefet gruplarının tamamının parti kurması imkansızdı. En çok baskı gören grup Türkmenlerdi. Çünkü dağınık şekilde yaşıyorlardı. Ama son zamanlarda hem Türkiye’nin desteğiyle hem de muhalefetin güçlenmesiyle birlikte aktif şekilde siyasi yaşamımız devam etmekte. Amacımız yeni bir yapılanmaya gitmek. Bu yapılanma siyasi parti olmalı. Birinci amacı Suriye’deki Türkmenlerin haklarını savunmak, sonrasında ise Suriye ve Türkiye arasında bir barış köprüsü vazifesi üstlenmek. Önemli bir diğer amaç ise Suriye’de bulunan tüm azınlık grupları ve diğer kesimlerle dostane ilişkiler kurulmasını sağlamak. Bu sayede Suriye’nin geleceği için barışçıl bir sistemin benimsenmesinde rol oynayacağımıza inanıyorum. Bu da ancak Türkiye’nin bizi desteklemesi ile mümkün olacaktır. Bizim Suriye’de bütün kesimlerle iyi ilişkilerimiz var ancak güçsüzüz. Bir Türkmen bir Nusayri’yle, bir Arap’la, bir Kürt’le çok iyidir. Tüm kesimlerle içli dışlı yaşıyoruz. Dağınık şekilde yaşadığımız için birimizin komşusu Arap, diğerimizin Kürt bir diğerinin Hıristiyan. Atalarımızdan kalan barışçıl özelliğimiz sayesinde iyi münasebetler geliştirdik. Şimdi bunları değerlendirme zamanı. Bu durum hem Suriye halkının hem de Türkiye’nin lehine olacaktır. Bunun için büyük çaba harcanması ve Türkiye’nin bize destek vermesi gerekiyor.

ORSAM: Suriye’deki Türkmen siyasal hareketini geçmişten günümüze özetleyebilir misiniz?

Bekir ATACAN: 

Suriye’de devrim başladığında, bundan 20 ay önce Suriye Ulusal Konseyi kuruldu ve Türkmenlere hiç yer verilmedi. Bunun üzerine bizim de Konsey’de olmamız gerektiğini ve diğer kesimler gibi kendi haklarımız adına konuşmamız gerektiğini düşündük. Bunun üzerine görüşmeler yapmaya başladık. Bize öncelikle Türkmenlere ait bir örgütün olup olmadığını sordular. O tarihte bir örgütümüz yoktu. Ben kendi imkanlarımı kullanarak Türkiye’de bulunan 180 Suriyeli Türkmeni bayram münasebetiyle bir yemekte bir araya getirdim. Bu yemekte mutlaka örgütlenmemiz gerektiğini ve bu sadece haklarımızı savunabileceğimizi konuştuk. Bunun üzerine bir araya gelip Suriye Türkmenler Birliği adıyla bir dernek çalışması yaptık. Sonrasında bu derneği 2011 yılının Kasım ayında bir siyasi harekete dönüştürdük. Adını da Suriye Milli Kitle Partisi olarak belirledik. Ben bu kitlenin kurucusu ve genel başkanıydım. Bu çatı altında az da olsa bir yol kat ettik. Ancak zaman içinde gördük ki çalışmalar bir kısır döngü içinde. Bu nedenle oradan istifa edip Türkiye’nin de desteğiyle Suriye Demokratik Türkmen Hareketi’nin kurulmasına öncülük ettik. O patinin de kurucusu ve genel başkan yardımcısıydım. Demokratik Türkmen Hareketi çatısı altında ve Türkiye sayesinde Suriye Ulusal Konseyi’nde temsil edilmeye başlandık. Ulusal Meclis bizden 16 üye aldı. Aynı zamanda diğer azınlıklara verilecek bazı hakların bize de verilmesini sağladık. Demokratik Türkmen Hareketi, Suriye Milli Kitle Partisi’ne göre daha geniş çaplı çalışmalar yürütüyor olsa da kadrosu ve çalışmaları yetersizdi. Biz bu kadrodan Lazkiye, Humus, Halep ve Tarsus Türkmenlerinden bir grup istifa ederek yeni bir partinin kurulmasını savunduk. Suriye Türkmen Kitlesi, İslam Partisi adı altında bir partimiz daha vardı, bütün bunları lağvedip yeni bir yapılanmaya gidilmesi ve tek bir çatı altında toplanmasına karar verildi. Ocak ayında bir kurultay düzenlemeyi düşünüyoruz. Bu kurultayda yeni partinin kurulması kararı alınacak. Şu an için isim belli değildir. Ancak büyük ihtimalle “Türkmen” ve “Demokrasi” kelimeleri kullanılacaktır.

ORSAM: Esat sonrası için Suriye Türkmenleri olarak talepleriniz neler? Nasıl bir Suriye görmek istiyorsunuz?

Bekir ATACAN: 

Türkmenler Suriye’nin her şehrinde her kasabasında 1000 yıldan beri var. Biz Suriye’de varlığımızı devam ettirmek ve yeniden inşasında yer almak istiyoruz. Suriye’de tek çatı altında devam etmek istiyoruz. Elbette bazı kültürel hak isteklerimiz olacak. Dernek toplantılarının yapılması, kendi dilimizi konuşabilmek, kendi kültürümüzü yayabilmek gibi isteklerimiz var. Ama asla bağımsızlık ya da federal bir yapı isteğimiz yok. Suriye’nin üniter yapısını destekliyor; toprak ve siyasi bütünlüğünü savunuyoruz.

ORSAM: Suriye’deki genel durum nedir? Rejimin geleceği için neler söyleyebilirsiniz?

Bekir ATACAN: 

Bir diktatörlüğün bir günde yok olması mümkün değil.  Hele ki Suriye’de Baas diktatörlüğü 1963 yılından beri devam etmektedir. Çatışmalar 21 aydır devam etmekte. Biz çatışmaların bir süre daha devam edeceğini düşünüyoruz. Halep düştü, Şam ise şu an kuşatma altında. Şam da düştüğünde, daha önce Irak’ta ve yakın zamanda Libya’da olduğu gibi, Devlet Başkanları doğdukları yerlere çekilecektir. Muhtemelen orada da çatışmalar sürecek. Beşar Esad, Lazkiye’de yer alan Kırdaha’da doğmuştur. Çatışmalar o topraklara kayacak. Sonuç olarak ise federal bir yapıya gidileceğini düşünüyorum. Eğer yakın zamanda olmazsa bile gelecekte federal yapı kurulacaktır. Rusya’nın isteği Nusayri Devleti’nin kurulmasıdır. Bu sayede Rusya kendi çıkarlarını korumaya devam edecektir. Bu sınırlar içinde kalacak yaklaşık olarak 600 bin Türkmen yaşamaktadır. Bu toplam Türkmen nüfusunun yaklaşık dörtte birine denk gelmektedir. Bu durum bizler için kabul edilebilecek bir şey değildir. Bunun olmaması adına elimizden geleni yapacağız.

ORSAM: Ülkede federalleşmeye gidilirse Türkmenler çatışmaların ortasında kalabilir ve büyük sıkıntılar yaşayabilir…

Bekir ATACAN: 

Aynen. Türkmenler 1000 yıldan beri oradalar ama hep geri planda kalmışlar. Lazkiye’ nin ilk şehidi Türkmenlerdir. Suriye basınının iddiası Devrimi Türkmenlerin başlattığı yönünde olmuştur. Ancak maalesef ne Türkiye’de ne de dünyada bizden bahsedilmemiştir. Çünkü biz bugüne kadar önce “Suriyeli yiz” dedik. Biz kendimizi Suriye’ nin parçası, Suriye’nin vatandaşı olarak gördük. Ön planda olmasak bile devrimin her adımında biz de vardık. En fazla şehit veren toplum Tükmen ler dir. Bab-ı Amr’ın %80-90’ı Türkmendir. Şu an da katliam yapılan illerin ve ilçelerin çoğunda Türkmenler vardır. Biz önce Suriyeli sonra Türkmeniz. Ama diğer azınlıklar önce mensup oldukları azınlığı söylüyor sonra Suriye diyorlar. Onlarla aramızdaki fark budur. Biz 1000 yıldan fazladır bu topraklarda yaşayan asli unsurlar ız. Zaten Ulusal Konsey’den talep ettiğimiz konulardan biri de asli unsur olarak kabul edilmemiz dir. Umarız ki bu anayasaya girer.

ORSAM: Suriye Türkmenlerinin zayıf oldukları noktalar neler?

Bekir ATACAN: 

Zayıflığımızın iki nedeni vardır. Örgütlenemememiz ve dağınık halde yaşıyor olmamız. Kürtlerin, Süryanilerin, Hıristiyanların, Çerkeslerin, Nusayrilerin, Dürzilerin bölgeleri belli ancak bizim bölgemiz belli değil. Suriye’nin her karışında varız. 4 milyon Türkmen Suriye topraklarına yayılmış durumda. Çünkü o bölge bizlerin atalarından kalma. O topraklar bir zamanlar Selçuklu’ya, Osmanlı’ya aitti.

ORSAM: Son olarak Türkiye’nin Suriye Türkmenlerine ve Suriye’ye yönelik politikası hakkında neler düşünüyorsunuz? Beklentileriniz nelerdir?

Bekir ATACAN: 

Hem Suriye’deki halklar arasında hem de Suriye ve Türkiye arasında bir köprü olduğumuza inanıyoruz. Bu nedenle Suriye’de barış elçisi olmak istiyoruz. Türkiye’den beklentimiz bunu sağlayabilmek ve daha örgütlü hale gelebilmek için bize destek vermesidir.


http://orsam.org.tr/orsam/soylesi/10085?dil=tr

***

28 Mart 2017 Salı

SURİYE’DE KÜRT KUŞAĞI MÜMKÜN MÜ?




SURİYE’DE KÜRT KUŞAĞI MÜMKÜN MÜ? 







SURİYE HARİTA



SURİYEDE ÇATIŞAN GRUPLAR,

Oytun ORHAN, 
KAPAK DOSYASI*
* Araştırmacı, ORSAM 

Haziran 2015 itibarıyla Suriye’nin Batı kanadında rejim bölgesi, kuzey, güney ve orta bölgelerin bazı kısımlarında muhaliflerin kontrolü, doğu ve kuzeyin bir kısmında IŞİD bölgesi ve Türkiye-Suriye sınır hattında da büyük oranda Kürt bölgesi ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, Kürtler bundan sonraki süreçte rejim, muhalifler ve IŞİD arasındaki sorunlardan faydalanarak ve kendi sınırlı hedefine odaklanarak fiili ya da uzun vadede anayasal bir Kürt bölgesi inşa etme imkânına sahip olabilir. 

Suriye Kürtleri Mart 2011 tarihinde başlayan halk ayaklanması ve sonrasında iç savaşta ‘üçüncü yol;’ olarak ifade ettikleri bir pozisyon aldı. 
Buna göre yaşanan çatışmalar Araplar arası bir mücadele idi ve Kürtler bu çatışmaya doğrudan müdahil olmamayı seçti. 
Suriye’de iç savaşın derinleşeceği ve zaman içinde merkezi otoritenin zayıflayacağı öngörüsünden hareketle Kürt nüfusun yoğun yaşadığı bölgelerde kendi idari, siyasi, ekonomik, kültürel ve güvenlik altyapılarını oluşturmaya başladılar. Kürtlerin diğer gruplara göre en büyük avantajı tek bir siyasi hareket 
(PYD) ve ona bağlı askeri güç (Halk Savunma Birlikleri – YPG) tarafından yönlendiriliyor olmaları idi. Esasen Suriye Kürt siyasi sahnesi çok parçalı olsa da PYD sahip olduğu silahlı güç vasıtası ile diğer tüm Kürt hareketlerini bastırma imkânına sahipti. Ayrıca halk ayaklanmasının iç savaşa dönmesi, IŞİD tehdidi nin ortaya çıkması gibi nedenlerle siyasi süreçlerden ziyade güvenlik ihtiyaçları ön plana çıktı. Bu da Suriye Kürtlerinin PYD ve YPG etrafında seferber olmasını sağladı. 

Suriye rejimine bağlı güçler, 2012 yılının Temmuz ayında Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı bazı yerleşimlerden çekildi. Böylece YPG hiçbir çatışma yaşamadan Kürt nüfusun yoğun yaşadığı yerlerde kontrolü ele geçirmiş oldu. Kürtler zaman içinde hem kontrol ettikleri bölgeleri genişletti hem de altyapılarını güçlendir meye çabaladılar. Nihayetinde PYD liderliğindeki Kürtler 2013 yılının Kasım ayında Kurucu Meclis ilan etmiş ve PKK’nın öne sürdüğü ‘demokratik özerklik’ modelini Suriye’de kontrolü altındaki bölgelerde fiilen uygulamaya başlamıştır. Bu sürecin devamı olarak 2014 yılının Ocak ayında sırasıyla kuzey Suriye’nin 
doğusunda Cezire, ortasında Kobani ve batısında da Afrin ‘kantonları’ ilan edilmiştir. 

Suriye Kürtleri açısından en büyük zorluk ilan edilen üç bölge arasında coğrafi bağlantının bulunmaması ve bölgelerin kendi içinde homojen bir nüfus yapısına sahip olmamasıdır. Bu nedenle kantonlar içinde demografik gerçekleri göz önüne alan bir yönetim tarzı benimsemeye çalışılmıştır. Yönetimde, silahlı birimlerde Araplar ve Süryanilere yer verilmiştir. Coğrafi kopukluk sorununa yönelik olarak Kobani-Cezire kantonlarını birleştirmek için Tel Abyad, Kobani-Afrin kantonlarını birleştirmek için Azaz stratejik askeri hedefler olarak belirlenmiştir. Ancak Kürtler açısından bir diğer zorluk bağlantıyı sağlayacak ara bölgelerde 
Kürtlerin azınlık buna karşın Araplar ve Türkmenlerin çoğunlukta yaşıyor olmasıdır. 

Üç gelişme, PYD/YPG’nin söz konusu zorlukları aşması ve şartların olgunlaşması için fırsat sunmuştur. 

Birincisi, Haziran 2014 sonrasında IŞİD’in Musul’u ele geçirerek geniş bir coğrafyada ‘hilafet devleti’ ilan etmesidir. 

İkinci gelişme, yükselen terör tehdidine karşı ABD öncülüğünde çok sayıda ülkenin katılımı ile IŞİD’e karşı mücadele koalisyonunun oluşturulmasıdır. Mücadele stratejisinin özü Koalisyon güçlerinin havadan askeri destek vermesi ve yereldeki silahlı unsurların IŞİD’e karşı ilerlemesinedayanmaktaydı. 

Üçüncü gelişme ise güçlenen IŞİD’in Kobani’ye yönelmesi oldu. ABD ilk aşamada Kobani’nin IŞİD ile mücadele açısından stratejik öneme sahip olmadığını açıklamıştı. Ancak kısa bir süre sonra Koalisyon güçlerinin Suriye’de IŞİD’e yönelik gerçekleştirdiği saldırıların büyük çoğunluğu IŞİD’in Kobani kuşatmasını kırmak ve YPG’ye destek olmak için yapıldı. Kobani’de IŞİD kuşatmasının kırıldığı Ocak 2015 ayı sonuna kadar Suriye’de gerçekleşen Koalisyon hava saldırılarının yaklaşık %70’i Kobani’deki IŞİD hedeflerine yönelik gerçekleşmiştir. Hava desteği ile sağlanan başarı ABD’yi IŞİD’e karşı mücadelenin Suriye ayağında YPG’ye daha fazla destek olma konusunda teşvik etmiştir. 

ABD-YPG ortaklığının bir sonraki ayağını Tel Abyad oluşturmuştur. 2015’in Mayıs ortalarında başlayan koordineli operasyonlar neticesinde önce Tel Abyad kuşatılmış ve yerleşim ciddi bir direnç ile karşılaşmadan YPG ve Özgür Suriye Ordusu’na bağlı Burkan el Fırat güçlerinin kontrolüne geçmiştir. Böylece 
idari bütünlüğe sahip üç ‘kanton’dan ikisi arasında ilk kez coğrafi bütünlük de sağlanmıştır. 

Suriye’de Kürt Kuşağı Mümkün mü? 

Kobani’de IŞİD’e karşı sağlanan başarı, ABD-YPG ortaklığı açısından dönüm noktası olmuştur. Tel Abyad’ı ele geçirmek için yürütülen koordineli operasyonlar ve ikinci zafer ile ittifak pekişmiştir. ABD muhtemelen YPG aracılığı ile IŞİD’in kuzey ile olan tüm bağını kesmeye, tüm kuzey Suriye hattı boyunca ‘YPG’nin kontrolünde bir tampon bölge’ oluşturmaya çalışmaktadır. Ancak tarihteki örneklerden de yola çıkarak tampon/ güvenli/uçuşa yasak bölgelerin sınırları, uzun vadede kalıcı hale gelerek yeni siyasal yapının oluşma sürecinde 
otonom/federal bölgelerin sınırlarına dönüşmektedir. 

Kürt kantonları arasında coğrafi bütünlük sağlanması, demografik gerçekler ve askeri dengeler nedeniyle imkânsıza yakın görülmekteydi. Ancak Tel Abyad’da yaşananlar demografik yapının çok önemli olmadığını askeri dengelerin de ABD desteği ile YPG tarafına döndüğünü göstermektedir. PYD/YPG bu bölgelerde 
yaşayan Arap ve Türkmenleri ‘ürkütmeyecek’ bir söylem ve yönetim modeli benimseyerek kısa vadede otoritesini meşrulaştırmak isteyecektir. Ancak uzun vadede bu bölgelerde yaşayan haklar, en nihayetinde Kürt idaresi altında yaşayan azınlık grupları olacaktır. 

PYD/YPG kontrolünde bir Kürt bölgesinin kalıcılığını sağlayacak bir diğer gelişme, Suriye genelinde yaşananlar olacaktır. Suriye’nin bundan sonraki süreçte güçlü bir merkezi otorite ile yönetilme şansı neredeyse kalmamıştır. Uzun vadede nüfus hareketlerine de bağlı olarak belli toplumsal grupların belli bölgeleri kontrol ettiği ve merkezde nüfusu oranında iktidarı paylaştığı bir siyasi yapı ortaya çıkması büyük ihtimaldir. Toplumsal gruplar ve askeri/siyasi aktörler arasındaki fiili sınırları ise askeri mücadeleler belirleyecektir. Haziran 2015 itibarıyla Suriye’nin Batı kanadında rejim bölgesi, kuzey, güney ve orta bölgelerin bazı kısımlarında muhaliflerin kontrolü, doğu ve kuzeyin bir kısmında IŞİD bölgesi ve Türkiye-Suriye sınır hattında da büyük oranda Kürt bölgesi ortaya çıkmıştır. Sonuç olarak, Kürtler bundan sonraki süreçte rejim, muhalifler ve IŞİD arasındaki sorunlardan faydalanarak ve kendi sınırlı hedefine 
odaklanarak fiili ya da uzun vadede anayasal bir Kürt bölgesi inşa etme imkânına sahip olabilir. 

Türkiye’nin Önündeki Seçenekler 

Türkiye açısından ilk akla gelen soru, çok da uzun olmayan bir gelecekte Suriye’nin kuzeyinde PYD kontrolünde bir Kürt bölgesi çıkması olasılığı güçlü ise bunun bir güvenlik tehdidi mi yoksa tersine istikrarsız Suriye ile arasında tampon bölge oluşturması açısından fırsat mı olduğudur. Türk karar alıcıların 
geçmişteki ve Tel Abyad sonrası açıklamalarına bakıldığında bunu bir tehdit olarak algıladıkları anlaşılmaktadır. 

Buradan yola çıkarak konuya Türkiye açısından bakıldığında ve Türkiye ne yapmalı konusunda şunlar söylenebilir. 

Kürt bölgesinin oluşmasını mümkün kılan faktörlerin başında ABD’nin YPG’ye verdiği askeri destek gelmektedir. Ancak ABD bu desteği verirken Türkiye’nin hassasiyetlerini dikkate almamaktadır. Türkiye açısından ilk sıkıntı IŞİD’den doğan boşluğun kendisi açısından yine güvenlik riski yaratacak başka 
bir güç tarafından doldurulmasıdır. Arap ve Türkmen yerleşimleri de ele geçirilerek bütüncül bir Kürt coğrafyası oluşması kadar bunun PYD/PKK otoritesi altında olması Türkiye’de güvenlik tehdidi algılamalarını artırmaktadır. Bunun dışında ABD saldırıları nedeniyle yaşanan göç dalgasının doğal adresi Türkiye 
olmaktadır. 2 milyon civarında Suriyeli ağırlayan Türkiye açısından durum Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın ifadesi ile ‘sürdürülemez’ hale gelmektedir. Ayrıca IŞİD ile mücadele kapsamında ABD’nin hedef belirlerken seçici davranması da Türkiye’yi rahatsız etmektedir. IŞİD bir taraftan Tel Abyad’da mağlup edilirken diğer taraftan Halep’te Suriyeli muhaliflere karşı kazanımlar elde etmektedir. Buna karşın Halep’te muhaliflere hiçbir destek verilmemektedir. 

Bütün bu gelişmelere karşın Türkiye’nin kendi sınır hattı boyunca gelişen olayları tam anlamıyla yönlendiremediği ve gelişen olaylara tepki vererek, önlem alan bir pozisyonda olduğu görülmektedir. 


Lazkiye ile Halep vilayetlerinin bir kısmı dışında sınır hattının neredeyse tamamı Türkiye tarafından tehdit olarak değerlendirilen gruplar tarafından kontrol edilmektedir. Suriye’de ve özellikle kuzey hattında güç boşluğu söz konusudur. Ayrıca Suriye’de tek bir aktörün düzen kurma şansının kalmadığı anlaşılmaktadır. 

Bu ortam içinde Tel Abyad sonrasında muhtemelen genel politikada değişim olmamakla birlikte Suriye topraklarından kaynaklanacak güvenlik risklerini önlemeye odaklı sınır güvenliği politikasını daha güçlendirme yoluna gidebilir. 

Türkiye, Suriye sınırında yaşanan gelişmelerden hem siyasi, hem güvenlik hem de ekonomik açıdan olumsuz etkilenmektedir. Sınır güvenliğini sağlaması, gereken güçlerin işlevini yerine getiremediği bir ortamda Türkiye sınır ötesini ya doğrudan kontrol ederek ya da dost güçler tarafından kontrol edilmesini 
sağlayarak bütün riskleri bertaraf etme ya da en aza indirme yoluna gidebilir. Esasen bölgesel güç olarak, Türkiye’nin mevcut şartlar altında kendi sınırının karşısını şekillendirme gücü söz konusudur. 

Ancak sorun şimdiye kadar kaynakların ve dikkatin Suriye geneline yönlendirilmiş olmasıdır. Ancak Tel Abyad sonrası ortaya çıkan tablo, Türkiye’yi daha fazla sınıra odaklanmaya itebilir. Bu kapsamda Türkiye’nin Suriye’de daha dar bir hedefe odaklanmak suretiyle önünde iki seçenek olduğu söylenebilir. 

İlk olarak, Türkiye doğrudan askeri müdahalede bulunup bir güvenli bölge yaratma yolunu seçebilir. 

Burada müdahalede bulunulacak alan IŞİD’in kontrolündeki Türkmen-Arap nüfusun yoğun olarak yaşadığı Cerablus ile Afrin kantonları arasında kalan bölge olacaktır. Türkiye bu bölgedeki IŞİD varlığına son verecektir. Türk ordusu dost gruplar kendi bölgelerini koruyacak düzeyde güçlenene kadar bölgede 
kalacaktır. 

Bu seçenek çok riskli, ancak başarısı şansı yüksektir. 

Olası riskler şunlardır: Askeri kayıpların yaşanacak olması, IŞİD’in Türkiye içinde terör eylemi gerçekleştirme ihtimali, güvenli bölgede Türk Silahlı Kuvvetleri’nin güvenli olmayan bir coğrafyada koruma sağlamaya çalışacak olması, iç kamuoyunda ortaya çıkacak tepki ve çözüm süreci bağlamında yaşanması muhtemel olumsuzluklar. 

Türkiye ikinci seçenek olarak, bahsi geçen bölgedeki müttefik unsurları çok daha yoğun şekilde destekleyerek, hatta süreci kontrol ederek ve gerektiğinde sınır ötesinden askeri destek verecek şekilde arkalarında durarak önce kendi 
bölgelerini korumaları sonraki aşamada IŞİD’e karşı ilerleme sağlamaları beklenebilir. 

  < Kobani’de IŞİD’e karşı sağlanan başarı, ABD-YPG ortaklığı açısından dönüm noktası olmuştur. Tel Abyad’ı ele geçirmek için yürütülen koordineli operasyonlar ve ikinci zafer ile ittifak pekişmiştir. ABD muhtemelen YPG aracılığı ile IŞİD’in kuzey ile olan tüm bağını kesmeye, tüm kuzey Suriye hattı boyunca ‘YPG’nin kontrolünde bir tampon bölge’ oluşturmaya çalışmaktadır. >

Bu seçeneğin riski daha azdır ancak başarı şansı düşüktür. Esasen İdlib ve Halep’te son dönemde önemli başarılar elde eden Fetih Ordusu ya da Şam Cephesi gibi oluşumların IŞİD’e karşı başarı şansı yüksektir. Ancak bu gruplar bütün enerji ve kaynaklarını rejim ile mücadeleye ve son dönemde Halep’i ele geçirmeye odaklamıştır. 
IŞİD’le mücadeleyi ise kesinlikle istememektedirler. Bu durumda sınırdaki yerel Türkmen ve Arap gruplar üzerinden bir çaba söz konusu olabilir. Ancak IŞİD 
ve YPG’nin aşırı güçlendiği bir ortamda bu bölgede yeni bir güç merkezi oluşturmak son derece zor gözükmektedir. Buna karşın söz konusu bölgedeki 
nüfus yapısı böyle bir çabayı destekleyecek niteliktedir. 

Bölge genelinde Araplar ve Türkmenler yaşamaktadır. Halk muhaliflere ve Türkiye’ye yakındır, bölgelerinde de ne IŞİD ne de YPG’nin varlığını istememektedir. 

Türkiye her iki senaryoda sınırının belli bir kısmını güvence altına almış olacaktır. Bundan sonraki süreçte de ortaya çıkan fırsatları kullanarak tampon bölgeyi 
doğu ve batıya doğru genişletebilir. Bunun yanı sıra artık sürdürülemez olduğu ifade edilen Suriyeli sığınmacı konusuna da nispeten bir çözüm bulunmuş 
olacaktır. 



***

23 Mart 2017 Perşembe

Suriye Kuzey Cephesi’nde Askeri Denge,


Suriye Kuzey Cephesi’nde Askeri Denge,



Oytun Orhan, 
2014-03-16
ORSAM Araştırmacısı,


Suriye kuzey cephesinde temel çatışma dinamiği muhalif gruplar arasındaki mücadeledir. Temel olarak üç cephenin olduğu söylenebilir. Şu an için üç cephe içinde en güçlü grup Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütüdür. IŞİD’in ardından Kuzey Suriye hattının yaklaşık üçte birini kontrol eden Kürtler gelmektedir. Kürtler Cezire, Kobani ve Afrin’de ilan ettikleri kantonlarda güçlü konumdadır ve bu bölgelere diğer güçlerin sızmasını nispeten engelleyebilmek tedir. Kürt bölgelerinde kontrol sağlayan ancak yayılma eğilimi duran YPG şimdilik tüm gruplara karşı ateşkes ilan etmiş ve savunma pozisyonunda kalacağını açıklamıştır. Bu yaklaşım, öncelikle kantonlarda siyasi, askeri ve ekonomik altyapıyı güçlendirmeye odaklanmak ve bu maksatla çatışmanın dışında kalmak mantığına dayanmaktadır. Ancak uzun vadede üç parçalı Kürt bölgesinin bütünleşmesi hedefiyle PYD’nin Tel Abayad ve Azaz-Cerablus bölgelerine yönelmesi beklenebilir. Üçüncü cephe ise tek bir grup oluşturmaktan 
ziyade güçlü konumdaki IŞİD’e karşı ittifak yapmak durumunda kalan Nusra Cephesi, İslami Cephe ve Özgür Suriye Ordusu’nun oluşturduğu ittifaktır. Bu ittifakın üç cephe içinde kontrol ettiği bölgeler, asker ve silah gücü açısından diğer iki cepheye oranla zayıf kaldığı söylenebilir. İttifak, Kuzey Suriye’de İdlib kırsalı, Halep kırsalının batı kanadı, Rakka ve Haseke’de belli alanlarda varlık göstermektedir. Bu bölgelerde IŞİD ve Kürtlerin aksine tek başına kontrolü elinde bulundurmamakta, IŞİD’e karşı kazanım elde etse de bunu kalıcı kılamamaktadır. Ocak ayı içinde IŞİD’den ele geçirdiği İdlib’e bağlı Atme, Dane ile Halep’e bağlı Atarib, Munbiç, Cerablus ve Halep şehir merkezindeki bölgelerin bir kısmını kısa süre içinde IŞİD’e teslim etmek durumunda kalmıştır.

Üç cephe arasındaki ittifak ilişkileri ve güç dengesinin son derece değişken olduğunu vurgulamak gerekir. Örneğin Nusra Cephesi ile IŞİD yakın zaman öncesine kadar bazı bölgelerde işbirliği yaparken son haftalarda Haseke ve Deyr ez Zor Vilayetleri başta olmak üzere birçok yerde çatışmaktadır. 
Aynı şekilde YPG’nin Azaz-Cerablus bölgesinde faaliyet gösteren kolu olarak niteleyebileceğimiz El Ekrad ile Özgür Suriye Ordusu geçen senelerde çatışırken şimdi bahsi geçen bölgede IŞİD’e karşı birlikte hareket etmektedir. İslami Cephe ve IŞİD arasındaki ilişkiler ise son derece karmaşıktır. İslami Cephe, IŞİD’e karşı çatışma kararı alsa da Cephe’ye bağlı bazı gruplar veya askerler IŞİD ile çatışmamayı tercih edebilmektedir. Şu an Özgür Ordu ile ittifak yapan İslami Cephe ise Aralık 2013 ayı içinde Özgür Ordu’nun Bab el Hava’daki ana karargahını ele geçirmiş ve Özgür Ordu lideri Selim İdris’in Türkiye’ye kaçmasına neden olmuştu.

Taraflar arasındaki güç dengesi ise neredeyse her hafta değişebilmektedir. İdlib Vilayeti’nden başlayarak doğudan batıya doğru mevcut güç dengesi şu şekildedir. 
İdlib şehir merkezinde rejimin kontrolü devam etmektedir. Kırsalda ise yakın zamana kadar İslami Cephe, Nusra Cephesi, Özgür Ordu ve IŞİD’in tek başına kontrol ettiği veya birlikte varlık gösterdikleri yerleşim yerleri bulunmaktaydı. IŞİD, Rakka ve Halep’e nazaran zayıf konumda olduğu İdlib’ten yakın zaman önce çekilmiştir. 

Halep’e geçildiğinde, şehir merkezinde rejim ve muhaliflerin kontrol ettiği semtler bulunmaktadır. Ancak rejim, son aylarda merkezdeki etki alanını genişletmiştir. 
Halep kırsalının kuzeybatı bölümünde Afrin yer almaktadır. Büyük ölçüde Kürt nüfusun yaşadığı bölge YPG’nin elindedir. Afrin’in ardından Türkmen ve Arap nüfusun yer aldığı Azaz-Cerablus arası bölge gelmektedir. Bu bölgenin batı kısmında İslami Cephe ve Özgür Ordu yer alırken doğuya doğru İŞİD’in etkili olduğu bölgeler gelmektedir. 

Azaz’ı da yakın zaman öncesine kadar kontrol eden IŞİD, muhtemelen fazla yayılmış olmanın getirdiği risk nedeniyle geri çekilmiş ve kontrolü İslami Cephe, Nusra, Özgür Ordu ittifakına bırakmıştır. Ancak IŞİD son haftalarda Azaz-Cerablus arasının doğu tarafında, Türkmen bölgelerine gerçekleştirdiği saldırılar neticesinde etki alanını genişletmiş, Munbuç, Çobanbey kasabalarında kontrolü sağlamıştır. Birçok Türkmen köyü çatışmalar nedeniyle boşalmış durumdadır. Karkamış sınır kapısının karşısında yer alan Cerablus da IŞİD’in elindedir. Örgüt, yakın zaman önce Cerablus’ta 22 kişiyi idam etmiştir. Cerablus’un ardından, merkezinde Ayn el Arap’ın yer aldığı Kürt bölgeleri başlamaktadır. Kürtler tarafından Kobani kantonu olarak ilan edilen bölge YPG’nin denetimi altındadır. Ancak hem Afrin hem de Kobani’nin muhalifler tarafından kuşatma altında tutulduğunu belirtmek gerekir. IŞİD ile YPG arasında son günlerde Kobani’ye giriş kapısı konumundaki Serin kasabasında yoğun çatışmalar yaşanmaktadır.

Kobani’nin ardından Rakka Vilayeti gelmektedir. Rakka, Suriye’de şehir merkezi dahil olmak üzere tüm vilayetin muhaliflerin kontrolünde olduğu tek yerdir. Vilayet, rejime ait bir askeri üs dışında büyük oranda IŞİD’in kontrolündedir. IŞİD Rakka’da askeri kontrolün ötesinde, siyasi, idari ve ekonomik yönetimi de ele almış durumdadır. 

Rakka’da trafik IŞİD’e bağlı polisler tarafından idare edilmekte, okullarda IŞİD’in belirlediği müfredat ile eğitim yapılmaktadır. Örgütün burada tartışmasız üstünlüğü olsa da Akçakale sınır kapısının karşısında yer alan Tel Abyad’ın yakın çevresindeki yerleşim yerlerinde Özgür Ordu ve YPG işbirliği ile IŞİD’e karşı operasyonlar düzenlenmektedir. Rakka’nın ardından Haseke’ye bağlı Ras el Ayn (Serikaniye) ile birlikte Kürt kontrolü başlamaktadır. Kuzey Suriye bölgesinde İdlib merkezi dışında rejimin varlığının olduğu yerler Nusaybin karşısındaki Kamışlı ve Haseke şehir merkezidir. Kamışlı’da rejim ve YPG arasında adı konmamış bir ateşkes ya da koordineli hareket etme durumu söz konusudur. Rejime bağlı polis ve istihbarat ile Kürtlerin polis teşkilatı olarak nitelenebilecek Asayiş şehirde birlikte varlık göstermektedir. 

YPG isterse çok kısa sürede rejimi Kamışlı’dan çıkarabileceğini ancak bu durumda şehrin çatışma alanına döneceği, IŞİD’in şehre gireceği düşüncesi nedeniyle bunu tercih etmediğini iddia etmektedir. Buna rağmen Kamışlı’da rejim ile YPG arasında, ateşkes ilanından kısa süre sonra küçük çaplı çatışmalar da yaşanmıştır. Yine ateşkes ilanının ardından IŞİD tarafından şehirde intihar saldırıları gerçekleştirilmiştir. YPG bu saldırıları, IŞİD’in “Kürt özerkliğini kabul etmiyoruz” mesajı olarak okumaktadır. IŞİD, Kamışlı kırsalında da YPG kontrolündeki bölgelere saldırılar gerçekleştirmektedir.

Lazkiye, İdlib ve Halep’in batı kısmında zayıflayan IŞİD, Rakka’daki güçlü konumunu pekiştirmekte ve Halep’in doğu kanadında etkinlik sahasını genişletmektedir. 

Bu doğrultuda son gelişme Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Azaz-Cerablus arasındaki bölgede yaşanan son çatışmalar neticesinde Halep’e bağlı Karakozak köyünün kontrolü İslami Cephe’ye bağlı Tevhid Tugayı’ndan IŞİD’e geçmiştir. Osmanlı Devleti kurucusu Osman Gazi’nin dedesi Süleyman Şah’ın naaşının bulunduğu türbe Karakozak köyü sınırları içinde yer almaktadır. Türkiye’nin yurt dışındaki tek toprak parçası olan ve Türkiye sınırına 35 kilometre uzaklıkta bulunan Caber Kalesi içinde yer alan Süleyman Şah Türbesi 25 Türk askeri tarafından korunmaktadır. IŞİD, kontrol ettiği bölgelerde yerel halk için kutsal değeri olan birçok türbe ve mezarlığı kendi İslam inancına göre yasak olduğu gerekçesiyle ortadan kaldırmıştır. Dolayısıyla IŞİD’in Süleyman Şah Türbesi’nin yüz metre yakınında kontrolü ele geçirmesi buraya da saldırı ihtimalini doğurmuştur. Daha önce Türk Silahlı Kuvvetleri iki kez IŞİD mevzilerini bombalamıştır. Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun konuya 
ilişkin soruya verdiği “her türlü saldırı karşılık bulur” yanıtı, IŞİD saldırısının Türkiye’nin Suriye içindeki Türk topraklarına müdahalesi ile sonuçlanacağını göstermektedir. 

IŞİD’in olası eylemi sadece o bölgedeki savaşçılara karşılık verilmesinden öte sınırda giderek büyüyen bir tehdide dönüşen IŞİD etkisinin kırılmasına varacak bir karşılığa dönüşebilir. 

Dolayısıyla IŞİD de rasyonel hareket ederek Türkiye’yi doğrudan karşısına alacak bir saldırı girişiminde muhtemelen bulunmayacaktır.


http://www.orsam.org.tr/index.php/Content/Analiz/4056?s=turkmen%7Cturkish

***

3 Mart 2017 Cuma

Suriye Türkmenleri: Siyasal Hareketler ve Askeri Yapılanma


Suriye Türkmenleri: Siyasal Hareketler ve Askeri Yapılanma 



Oytun ORHAN 

Giriş 



Suriye Türkmenlerinin siyasal örgütlenme çalışmaları diğer Suriyeli muhalifler gibi daha çok Türkiye merkezli olarak ortaya çıkmıştır. 
  <   Suriye türkmenlerinin en büyük eksikliği Esed yönetini altında herhangi bir örgütlenme imkanına  sahip olamamalarıdır. Dolayısıyla siyasal muhalefet gelenegine sahip bir hareket ,  Suriye Türkmen toplumunu yönlendirebilecek bir örgüt ve lider/ lider kadro eksikliği yaşanmaktadır. 
Diğer tüm suriyeli muhalif gruplar gibi Türkmenlerde Suriyede ayaklanma başladıktan sonra ülke dışında örgütlenme imkanı bulmuştur., >

Suriye’de kırk yılı aşkın süredir devam eden tek parti iktidarının sonuçlarından biri, iktidarı elinde tutan grupların dışında hiçbir Suriye toplumsal 
kesiminin ve ideolojik grubunun örgütlenme imkânı bulamamış olmasıdır. Suriye’de Mart 2011 tarihinde başlayan olaylar neticesinde oluşan 
otorite boşluğu uzun yıllar iktidar alanından dışlanan söz konusu kesimlerin kısa sürede örgütlenmesini sağlamıştır. Suriye’de iktidar mücadelesi ayaklan manın başlamasından yaklaşık altı ay sonra siyasal ve sivil alandan askeri alana kaymaya başlamıştır. Bunun sonucunda hiyerarşik bir yapıya sahip olmayan, birbirinden bağımsız hareket eden ve kontrol ettikleri alan, bulundukları semt ya da köy ile sınırlı dağınık askeri gruplar ortaya çıkmıştır. Rejim ile muhalefet arasındaki mücadele silahlı gruplar üzerinden yürütülmeye başlamıştır. Bu da dış siyasal muhalefet ile iç askeri muhalefet arasında askeri yapının daha güçlü ve söz sahibi olduğu bir ilişki biçimi doğurmuştur. İçerde örgütlenen askeri muhalefet ülke dışı ile bağlantı kurabileceği bir bağlantı ihtiyacı hissetmiştir. Dışarıda örgütlenen siyasal muhalefet de meşruiyetini içerde askeri gruplar 
ile kurduğu bağ sayesinde oluşturmaya çalışmıştır. Böylece her bir dış siyasal muhalefet grubu ve etkili siyasal figürün kendisine yakın askeri gruplar 
ortaya çıkmıştır. 

Suriye’de uzun yıllar örgütlenme imkânı bulamayan gruplardan biri de Suriyeli Türkmenler olmuş ve yukarıda kısaca değinilen siyasal ve askeri örgütlenme sürecini yaşamıştır. İlk aşamada büyük ölçüde Türkiye olmak üzere Suriye dışında siyasal örgütlenme çabalarına girişilmiştir. 

Ayaklanmanın askeri boyutunun öne çıkması ile başta Lazkiye ve Halep olmak üzere Suriyeli Türkmenler askeri birlikler oluşturmaya başlamıştır. 
Halen kırsal kesimde yer alan Türkmen yerleşim birimlerinin birçoğunu Türkmenlerin oluşturduğu birlikler kontrol etmektedir. 
Ayrıcabazı şehir merkezlerinde diğer Arap birlikler ile birlikte Suriye ordusuna karşı mücadele yürütülmektedir. 

Bu çalışmada Suriye Türkmenlerinin ayaklanma sonrası siyasal ve askeri örgütlenme çabaları ele alınacaktır. İlk olarak bir yıllık bir süre içinde ortaya çıkan iki siyasal hareket ve bir partiler üstü girişimin oluşum süreci ve pozisyonları anlatılacaktır. Ardından neredeyse Suriye Türkmen yerleşimlerinin tamamında ortaya çıkan askeri yapılar sıralanmaya çalışılacaktır. 

1. Suriye Türkmenleri Siyasal Hareketleri Suriye Türkmenlerinin en büyük eksikliği Esad yönetimi altında herhangi bir örgütlenme imkânına sahip olamamalarıdır. Dolayısıyla siyasal muhalefet geleneğine sahip bir hareket, Suriye Türkmen toplumunu yönlendirebilecek bir örgüt ve lider/lider kadro eksikliği yaşanmaktadır. Diğer tüm Suriyeli muhalif gruplar gibi Türkmenler de Suriye’de ayaklanma başladıktan sonra ve ülke dışında örgütlenme imkânı bulmuştur. 



Suriye Türkmenleri adına siyasal örgütlenme çabalarının ilki, 2011 yılında Suriye’de ayaklanmanın başlamasının ardından ülkeyi terk ederek 
Türkiye’ye yerleşen Avukat Ali Öztürkmen (Silo)’in kurduğu “ Suriye Türkmen Hareketi”dir. Sosyal paylaşım siteleri üzerinden örgütlenen 
hareket, Suriye içinde Türkmenlerin “Türkmen” adı ile sokağa inmesi yönünde çaba sarf etmiştir.1 Bunun yanı sıra, Suriye Ulusal Konseyi’nin oluşmasına 
giden süreçte ilk adım olan ve 1 Haziran 2011 tarihinde Antalya’da gerçekleşen “Suriye İçin Değişim” konferansına katılmıştır. Ardından 
İstanbul’da gerçekleşen tüm Suriye muhalefeti toplantılarına katılarak “Türkmen” adının sonuç belgelerinde geçmesi için mücadele vermiştir.2 

Sonraki dönemde Suriye Ulusal Konseyi’nin kurulması ve Türkmenlere yer verilmemesi neticesinde Suriye Türkmen Hareketi ile beraber Türkiye’de yaşayan veya ayaklanma başladıktan sonra göç eden Suriyeli Türkmenler, Konsey’de yer almak ve diğer kesimler gibi kendi etnik hakları çerçevesinde mücadele yürütmek ihtiyacı hissetmiştir. Türkmenlerin Konsey’e katılma isteklerine karşılık örgütlerinin olmaması ve çabaların daha çok kişisel boyutta olması nedeniyle Konsey’de temsil hakkı kazanılamamıştır. Bunun üzerine önde gelen Suriye Türkmenlerinin girişimleri ile Türkiye’de bulunan 180 Suriyeli Türkmen bir araya gelerek örgütlenme ve Türkmenlerin haklarını savunma konusunda fikir birliğine varmıştır.3 Bunu takiben “ Suriye Türkmenler Birliği ” adıyla bir dernek çalışması yapılmıştır. 

Bu derneğin başkanlığını uzun zamandır Türkiye’de yaşayan Suriyeli Türkmen Bekir Atacan üstlenmiştir. Ardından dernek 2011 yılının Kasım ayında Ali Öztürkmen’in Suriye Türkmen Hareketi ile birleşerek siyasi harekete dönüşmüş ve adı “Suriye Türkmen Kitlesi” olarak belirlenmiştir. 

Bu hareketin ilk Genel Başkanı Bekir Atacan ve Genel Başkan Yardımcısı da Ali Öztürkmen olmuştur. Ocak 2012 tarihinde ise Atacan ve Öztürkmen, Kitle’den ayrılmıştır. Mart 2012 ayı içinde de Kitle’den ayrılanlar ve diğer bazı Suriyeli Türkmenler ile birlikte Suriye Demokratik Türkmen Hareketi kurulmuştur.4 

Böylece 2012 yılı Mart ayı itibarıyla Suriye Türkmenleri adına faaliyet gösteren “Suriye Türkmen Kitlesi” ve “Suriye Demokratik Türkmen Hareketi” 
adı altında iki siyasal hareket ortaya çıkmıştır. Bu iki hareket etkili oldukları bölgeler, ideoloji, ilişki içinde oldukları Türkmen askeri birlikler 
gibi unsurlar açısından birbirlerinden farklılık taşımaktadır. 



Siyasal hareket olmamakla birlikte Türkiye merkezli olarak ortaya çıkan Suriye Türkmenleri Platformu isimli oluşum da Suriye Türkmenleri hareketinin liderliğini üstlenmek adına partiler üstü bir girişim olarak faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu girişim uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan, Türkiye’de siyaset veya iş dünyasında belli bir konuma gelmiş Suriyeli Türkmenler tarafından yürütülmektedir.5 

Dolayısıyla Suriye Türkmen siyasal hareketinin liderliğini üstlenmeye çalışan, Suriye Türkmenlerinin temsilcisi olma yönünde çaba gösteren üç 
farklı “grup/siyasal parti/güç odağı”nın olduğu söylenebilir. 

1.1. Suriye Türkmen Kitlesi 

Suriye Türkmen Kitlesi Suriye’de ayaklanmanın başlamasını takiben Türkiye’de yaşayan Suriyeli Türkmenler tarafından başlayan örgütlenme çabalarının 
bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İlk başta Suriye muhalefeti içinde Türkmen haklarının elde edilmesi çerçevesinde mücadele yürüten Türkmenler, Suriye’de çatışmanın gidereketnik ve mezhepsel boyutunun öne çıkması ile Suriye Türkmenleri adı ile örgütlenme düşüncesi içine girmiştir. Bu çerçevede ilk çalışmalar 2011 yılının Ağustos ayında başlatılmış ve 15 Şubat 

2012’de Suriye Türkmen Kitlesi’nin kuruluşu ilan edilmiştir. Kısaca Kitle adıyla bilinen hareketin liderliğini uzun yıllardır Türkiye’de yaşayan Suriye 
Türkmeni Yusuf Molla üstlenmiş ve bu görevi günümüze kadar devam ettirmiştir.6 

Kitle, Suriye Türkmenleri sorununa ilişkin olarak, Türkmenlerin en büyük sorununun tek bir bölgede toplanmamış olmaları olarak görmektedir. 
Esad sonrasında bölgesel federasyonun mümkün olmadığını ve Suriye’nin vatandaşlık esasına dayalı bir yaklaşımla yönetilmesi gerektiğini düşünmekte dir. “Suriye birdir!” sloganını benimseyen Kitle, yeni Suriye’de Türkmenlerin siyasal, toplumsal, ekonomik, kültürel haklarını kazanması ve ayrımcılığa maruz kalmadan eşit Suriye vatandaşları olarak yaşaması yönünde bir yaklaşıma sahiptir. Suriye’nin bölünmesine karşı çıkılmaktadır. Merkezi otoritenin korunduğu ancak yerel yönetimlerin daha güçlendirildiği medeni, demokratik bir devlet talep edilmektedir. Ancak yerel yönetimlerin güçlenmesini federalizme gitmeyi engelleyecek boyutu ile sınırlamaktadırlar.


Kitle genel olarak Lazkiye ve Bayır-Bucak merkezli bir harekettir. En güçlü ve aktif olduğu, Suriye Türkmenleri Platformu 1. Toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Davutoğlu Türkiye’nin Suriye Türkmenlerine destek vereceği taahhüdünde bulunmuştur. 

Suriye Türkmenleri Platformu 1. Toplantısına katılan Dışişleri Bakanı Davutoğlu Türkiye’nin Suriye Türkmenlerine destek vereceği taahhüdünde bulunmuştur. 
Türkmen askeri birliklerle en derin ilişkiye sahip olduğu bölge Bayır-Bucak’tır ve yönetimin de önemli bir kısmını Bayır-Bucaklılar oluşturmaktadır. 

Kitle, Suriye içinde etkili olmak ve sahaya yönelik çalışmak stratejisi çerçevesinde ilk adım olarak Suriye sınır bölgelerinde irtibat büroları 
kurmuştur. İlk olarak Yayladağı, ardından Akçakale ve sonrasında Gaziantep ofisleri açılmıştır. Bu ofisler sayesinde Kitle’nin Suriye Türkmen bölgeleri ile yakın irtibatı sağlanmaktadır. Yayladağı Ofisi Lazkiye Türkmenlerine, Gaziantep ofisi Halep Türkmenlerine ve Akçakale ofisi Rakka Türkmenlerine yönelik olarak faaliyet göstermektedir. 

Suriye Türkmen Kitlesi Bayır-Bucak bölgesinde yer alan Türkmen askeri birlikler ile yakın ilişkisi söz konusudur. Lazkiye’de faaliyet gösteren 12 civarındaki 
Türkmen askeri birlikler bu birliklerin çatı örgütlenmesi olan “ Türkmen Dağı Bölüğü” 

Kitle’ye yakın duran bir tugaydır. Kitle’nin askeri anlamda Halep’te etkinliği bulunmamaktadır. Halep’e sadece insani yardım gönderebilmektedirler. 
Ancak Halep’e de askeri olarak açılma yönünde stratejileri ve çabaları söz konusudur.8 

Suriye Türkmen Kitlesi, 15 Aralık 2012 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Suriye Türkmen Platformu 1. Toplantısı sonrasında Demokratik Hareket’ten istifa edenler ile birlikte yeni bir oluşuma gidilmesi konusunda anlaşmıştır. Ancak Kitle bu durumu Demokratik Hareket’in kendisine katılımı olarak görmektedir. Sadece partinin isminde değişikliğine giderek ve istifa eden isimlere parti yönetiminde görev vererek Kitle’nin ismen olmasa da pratikte devamı yönünde bir bakış açısına sahiptir. Böylece mevcut teşkilatlanma yapısı korunarak Demokratik Hareket’ten istifa edenlerden faydalanılması yoluna gidilecektir. 

Suriye Türkmen Kitlesi, önümüzdeki dönemde Suriye içinde seçimler yaparak 200 delege belirlemeyi ve partinin lider ve yönetim seçiminin bu delegeler tarafından yapılmasını planlamaktadır. Delegeler her Türkmen bölgesinin nüfusları ile orantılı sayıda seçilecektir. Buna göre en fazla delege Halep-Rakka bölgesinden ve sonrasında sırasıyla, Lazkiye-Tartus, Humus ve Şam’dan seçilecektir. Böylece Suriye Türkmen Kitlesi’nin yönetimi, lideri delegeler tarafından belirlenecektir. Bu çaba Suriye Türkmen Kitlesi’nin partileşme ve partiyi tabana yayma düşüncelerinin ürünüdür.9 

1.2. Suriye Demokratik Türkmen Hareketi 

Suriye Demokratik Türkmen Hareketi, Kitle’nin ardından Suriye Türkmenlerini temsil iddiası ile kurulan ikinci siyasal harekettir. Kısaca “Hareket” olarak adlandırılan partinin kurulması düşüncesi Suriye’de olayların başlamasını takiben, Suriye Türkmenlerinde örgütlenme eksikliğinin anlaşılması ve Türkiye’deki Suriye Türkmenlerinin bir araya gelerek örgütlenme çabalarının bir sonucudur. İlk olarak Suriye Türkleri Derneği kurulmuş ve ardından Suriye’deki Türkmenleri siyasallaştırma kararı alınmıştır. Bunun neticesinde 21 Mart 2012 tarihinde İstanbul’da Suriye Türkmen Demokratik Hareketi’nin kuruluşu ilan edilmiştir. 

Hareket, Suriye Türkmen Kitlesi’nden ayrılan bazı isimler ve Türkiye’de yaşayan genç Suriye Türkmenlerinden oluşan ekip tarafından kurulmuştur. 
İlk aşamada Hareket yönetiminde her Türkmen bölgesinden temsilciler yer almıştır. Suriye Demokratik Türkmen Hareketi’nin Genel Başkanlığı’nı 1 yıla yakın bir süre Abdülkerim Ağa yürütmüştür. 15 Aralık 2012 tarihinde gerçekleşen Suriye Türkmenleri Platformu 1. Toplantısı sırasında Suriye Türkmenlerini tek çatı altında toplama hedefi çerçevesinde Suriye Türkmen Demokratik Hareketi’nin önde gelen isimleri ile Suriye Türkmen Kitlesi birleşme kararı aldıklarını açıklamıştır. Suriye Türkmen Demokratik Hareketi’nin önde gelen isimlerinin büyük çoğunluğu partiden istifa ederek yeni ortak parti altında hareket edeceğini açıklasa da Suriye Türkmen Demokratik Hareketi kalan 
isimlerle birlikte siyasi faaliyetlerine aynı parti çatısı altında devam edeceğini açıklamıştır. Parti yönetiminde yer alan Ziyad Hasan Genel Başkanlık ve Tarık Sulo Cevizci de Genel Başkan Yardımcılığı görevini üstlenmiştir. Hareket Aralık 2012 sonunda gerçekleştirilen kurultay ile farklı Türkmen bölgelerinden temsilcilerin olduğu yeni bir yönetim oluşturulmuştur. 

  <  Suriye Türkmenleri Platformu bir Türkmen Meclis’i kurulmasını ve bunun partiler üstü bir kuruluş olmasını istemektedir. Suriye içinden
350 delegenin getirilmesi düşünülmektedir. Bu delegelerin seçimi ile 9 kişilik bir komite oluşturulacaktır.Bu komite Suriye Türkmenlerinin karar organı olacaktır. >


Demokratik Türkmen Hareketi çalışmalarını sahaya kaydırıp sonuç odaklı çalışmak yönünde bir yaklaşıma sahiptir. Yeni yönetim yapısı ile beraber 
Demokratik Türkmen Hareketi büyük ölçüde Halep merkezli bir hareket olarak öne çıkmaya başlamıştır. Siyasal, sivil ve askeri faaliyetlerin neredeyse tamamına yakını Halep’te sürdürülmektedir. 

Suriye Demokratik Türkmen Hareketi, en baştan bu yana doğrudan Suriye içi ile ilişki kurmanın yanı sıra Türkiye ve Suriye muhalefeti nezdinde 
diplomasi çabalarına da ağırlık vermiş bir harekettir.10 Bu çerçevede Demokratik Hareket’in çabaları ile Suriye Ulusal Konseyi içinde 16 ve Suriye 
Ulusal Koalisyonu içinde 3 Türkmen temsilcinin görev alması sağlanabilmiştir. Bundan sonraki dönemde kısa vadeli planlarını; yeni kurulacak 
geçici hükümette bakanlık elde etmek, Suriye içinde sivil örgütlenmelere ağırlık vermek, Halep ve kurtarılmış bölgelerde yerel yönetimlere girmek 
şeklinde özetlemektedirler.11 

Hareket, Suriye Türkmenlerinin sorunlarının çözümüne ilişkin şu şekilde bir bakış açısına sahiptir; Suriye Türkmenlerinin farklı şehirlerde 
yaşıyor olmaları ve coğrafi bütünlüklerinin olmaması nedeniyle Suriye genelinde yaşanacak bir bölünme Suriye Türkmenlerine büyük 
zarar vereceği düşünülmektedirler. Dolayısıyla ilk hedeflerini Suriye’nin birlik ve bütünlüğünü korumak olarak görmektedirler. Yeni Suriye’de 
vatandaşlık esasına dayalı yeni bir sistem kurulması talep edilmekte, uluslararası kamuoyunun denetiminde özgür seçimin yapılmasını, dünya 
şartlarına uygun bir anayasanın yazılmasını ve Suriye topluluğunu oluşturan gruplara hem kültürel, hem siyasal hem de vatandaşlık haklarının 
verilmesini istemektedirler. 

Demokratik Türkmen Hareketi örgütlenmesi bünyesinde yer alan teşkilatlar ve Suriye içinde Hareket’e bağlı sivil örgütler şu şekildedir: 
Gençlik Kolları, İşçi Örgütü, Suriye Türkmenleri Yardımlaşma Derneği, Şehit Aileleri, Gazileri ve Tutsakları Koruma Derneği, İnsani Yardım Merkezleri, 
Türkmen Haber Ajansı. Yakın zamanda Suriye Türkmenlerinin Sesi Radyosu’nun yayına başlatılması ve Türkmenler adına dergi ve gazete 
çıkarılması planlanmaktadır. Halep’e bağlı Çobanbey ve Bab-ı Limon’da Türkçe eğitim veren iki okul da Demokratik Hareket’in çabaları ile 
hayata geçmiştir.12 

Suriye Demokratik Türkmen Hareketi’nin Türkmen askeri birliklerle ilişkisi Halep bölgesi ile sınırlıdır. Halep’teki Türkmen Tugayları’nın 
Koordinatörlüğü’nü yürüten Ali Beşir, Hareket ile birlikte hareket edildiğini belirtmektedir.13 

1.3. Suriye Türkmenleri Platformu 



Suriye Türkmen Platformu fikri 2012 yılı içinde ortaya çıkmıştır. İlk toplantı 42 katılımcı ile gerçekleşmiş ve 5 kişilik bir komite oluşturulmuştur. 
İlk hedef Türkiye ve dünya kamuoyunda Suriye Türkmenleri konusunda kamuoyu oluşturmak olmuştur. Sivil bir inisiyatif olarak ortaya çıkmıştır. 
Türkmen Platformu girişimi bünyesinde yıllardır Türkiye’de yaşayan, iş ve ticaret hayatında nispeten iyi yerlere gelmiş Suriyeli Türkmenler 
yer almaktadır. 

Bu girişimin hedefi Suriye içinden seçilecek delegeler yoluyla bir Meclis’in oluşturulması ve bu Meclis’in seçeceği komitenin Suriye Türkmenleri adına konuşacak, temsil görevi üstlenecek yapı olmasıdır. Böylece partiler üstü bir yapılanma ile mevcut iki Türkmen partinin bu oluşum içinde yer alması istenmektedir. Bu girişim Türkiye içinde sahip olduğu siyasal etki ile Suriye Türkmen Platformu’nun düzenlenmesi için Dışişleri Bakanlığı’ndan destek almayı başarmıştır. 

Bu çerçevede Suriye Türkmenleri Platformu 

1. Toplantısı 15 Aralık 2012 tarihinde Dışişleri Bakanlığı’nın ev sahipliği ve Başbakanlığın desteği ile İstanbul’da düzenlenmiştir. 
Suriye Türkmenleri Platformu bir Türkmen Meclis’i kurulmasını ve bunun partiler üstü bir kuruluş olmasını istemektedir. Suriye içinden 350 delegenin getirilmesi düşünülmektedir. Bu delegelerin seçimi ile 9 kişilik bir komite oluşturulacaktır. Bu komite Suriye Türkmenlerinin karar organı olacaktır.14 Platform bunu Suriye Türkmen Kitlesi ve Demokratik Türkmen Hareketi’ne alternatif üçüncü bir parti olarak değil, ortak çalışacak partiler üstü bir yapılanma olarak düşünmektedir. Bu karar organı Suriye Türkmenlerini her yerde temsil edecek Suriye Türkmenleri adına yürütülecek her türlü müzakereyi yürütecektir. 

Suriye Türkmenlerinin temsilcisi olma, liderliğini üstlenme çabasındaki üç başlıca grubun yanı sıra bazı ufak çaplı siyasal ve sivil girişimler de söz konusudur. Islahiye’de bulunan ve Suriyeli Türkmenlerin yaşadığı kamplarda ufak çaplı örgütlenmeler oluşmaya başlamıştır. Bu çerçevede Islahiye’deki kampta yaşayan Türkmenler “Suriye Türkmen Partisi” isimli bir hareket kurduklarını açıklamıştır. Bu oluşum Suriye Türkmen Platformu 
Toplantısı sırasında açıklanan yeni ortak cephe içinde yer alacağını açıklamıştır. Bunun yanı sıra yine Islahiye’deki kampta “İslam Birliği Partisi” adı altında küçük bir oluşum daha ortaya çıkmıştır.15 Suriye içinde Lazkiye Vilayeti’nde “Lazkiye Türkmenler Birliği” adı altında bir oluşum 
da siyasal partiye dönüşme çalışmaları yürütmektedir.16 


< Suriye Türkmen Platformu  bir Türkmen Meclisi kurulmasını ve bunun partiler üstü bir kuruluş olmasını istemektedir., 

Suriya içinden 350 delegenin getirilmesi düşünülmektedir. Bu delegelerin seçimi ile 9 kişilik bir komite oluşturulacaktır. 

Bu komite Suriye türkmanlarinin karar organı olacaktır >

Siyasal oluşumların yanı sıra protestolar düzenlenme, sivil yardımların dağıtımı, askeri birliklere adam sağlama gibi işlevler gören Türkmen gençlik örgütleri de bulunmaktadır. Bu gruplar şu şekildedir: 

- Türkmen Gençlik Hareketi, Yerel İdareler Gençliği Hareketi, Suriye Türkmen Gençlik Birliği, Suriye Türkmen Gençleri, Özgür Türkmen Gençleri. 


2. Suriye Türkmenleri Askeri Yapılanması 

2.1. Lazkiye Vilayeti (Bayır-Bucak Bölgesi) Türkmen Askeri Birlikleri 

Lazkiye’de vilayetin kuzeyine düşen bölgede Hatay sınırına kadar Türkmenler yaşamaktadır. Bucak bölgesi kıyı şeridinde yer alırken Bayır daha 
çok iç kısımlar yer alan bölgedir. Hatay sınırından Lazkiye şehir merkezine kadar yer alan kıyı hattı rejimin kontrolü altındadır. İçerde kalan Bayır bölgesi ise muhaliflerin kontrolü altındadır. 

Lazkiye Vilayeti’nin Bayır-Bucak bölgesinin büyük bölümü Türkmen birliklerin kontrolündedir. 

Nusayri köyler ile Türkmen ve Sünni Arap köyler arasında bir çatışma sınır hattı oluşmuştur. Kapaklı ve Gımam Türkmen köylerinin oluşturduğu bu sınır hattında karşılıklı olarak nöbet tutulmakta ve zaman zaman çatışmalar yaşanmaktadır. Türkmen köylerin çoğunda muhaliflerin kontrolü söz konusudur. Sadece sınır hattının güneyinde Buruç ve Şulayip isimli Türkmen köyleri rejimin kontrolü altındadır. Bu köyler Nusayri yerleşimleri ile çevrili olduğu ve muhaliflerin kontrolündeki bölge ile coğrafi bağları kesik olduğu için son derece riskli bir bölgede yer almaktadırlar.17 

Lazkiye Vilayeti’nde Türkmen askeri yapılanması 12 birlik ve bu birliklerin üst yapılanması olan “Türkmen Dağı Bölüğü”nden oluşmaktadır. 

Lazkiye Vilayeti Türkmen askeri birliklerinin üst örgütlenmesi olan Türkmen Dağı Bölüğü’nün komutanı Albay Muhammed Avad’dır. Muhammed Avad, Antalya’da gerçekleşen toplantı neticesinde Suriyeli askeri muhaliflerin oluşturduğu Yüksek Askeri Konsey’de de 30 kişilik yönetim kademesinde de yer almıştır. Türkmen Dağı Bölüğü’ne bağlı 12 adet birlik (ketibe) yer almaktadır. Bunun dışında Hizbullah al Galibu adında Türkmen Dağı Bölüğü’ne bağlı olmayan bir Türkmen birlik daha mevcuttur.18 

Türkmen Dağı Bölüğü’nü oluşturan birlikler şu şekildedir:19 

- Nurettin Zengi, Zahir Baybars, El Huva Billa,Yavuz Sultan Selim, Fatih Sultan Mehmet, Memduh Colha, Bin Tamime, Katib El Mustafa, Fırsan 
Tevhid (Birleşik Süvariler), Sukur ul Turkmen (Türkmen Şahinleri). 

2.2. Halep Vilayeti Türkmen Askeri Birlikleri 

Halep Vilayeti’ndeki Türkmen askeri birliklerin büyük çoğunluğu Halepli Suriye Türkmeni Ali Beşir’e bağlıdır. Ali Beşir geçmiş dönemden bu yana Halep’te Suriye Türkmen toplumunun önemli isimlerinden biridir. Ali Beşir’e bağlı olan gruplar Halep’te neredeyse tüm Türkmen köylerinin güvenliğini sağlamaktadır. Bu birlikler yaklaşık 350 kilometrelik bir bölgeyi kontrol ettiğini belirtmektedir. Halep şehir merkezinde de 6 Türkmen mahallesini korunması bu birlikler tarafından sağlanmaktadır.20 

Ali Beşir’e bağlı 6 askeri birlik bulunmaktadır. Bu gruplar yeni bir askeri yapılanmaya gitme düşüncesi içindedir. 6 Askeri birlik 2 büyük tugay 
altında birleştirilecektir. Ali Beşir’in Koordinatörlüğü altındaki Halep Türkmen askeri birlikleri şu şekildedir:21 

- Fatih Sultan Mehmet, Zahir Baybars Tugayı, Şehit Ali Yılmaz Birliği, Buhari Birliği, İmadettin Zengi Birliği (Buhari ve İmadettin Zengi Birlikleri’nin Süleyman Şah adı altında ile birleştirilmesi planlanmaktadır.), Alparslan Birliği. Halep’te Ali Beşir’e bağlı gruplardan bağımsız hareket eden üç Türkmen askeri birlik daha bulunmaktadır: 
- Fatih’in Torunları (Ahfad ul Fatih), Yıldırım Beyazıt Tugayı, Sultan Abdülhamit. 

2.3. Humus Vilayeti Türkmen Askeri Birlikleri 

Humus Vilayeti’nde 43 Türkmen köyü bulunmaktadır. Humus’taki muhalif Türkmen askeri birlikleri kırsalda faaliyet göstermektedir. Humus merkezde çok sayıda Türkmen bulunmakla beraber Türkmenler Araplarla birlikte rejime karşı savaşmaktadır. Merkezde sadece Türkmenlere özel bir birlik yoktur ancak Humus merkezde Babı Amr, Bab el Siba, Bab el Turkmen, El Var, El Karabis, El Haldi gibi mahallelerde Türkmenler yerleşiktir ve bu semtlerde mücadele veren birlikler içinde çok sayıda Türkmen, Sünni Araplarla birlikte rejime karşı savaşmaktadır.22 

Humus’ta Türkmen askeri birlikleri birkaç farklı gruba ayrılmıştır. Türkmen birliklerin merkezi Zara’dır. Humus’taki Türkmen askeri birlikler şu şekildedir:23 

- Humus Kalkanı (Ketibe Dıra Humus), Rahman Şehitleri (Şuheda er Rahman), Hak Şehitleri (Şuheda el Hak), Fatih Sultan Mehmet, Zara’nın Özgür 
Askerleri, Alparslan, Humus Türkmenleri. 

Bu birlikler dışında Humus kırsalında sadece Türkmenlere ait askeri birlik bulunmamaktadır. Ancak Kusayr, Nizariye, Causia, Burç Kai, Tısnin, 
Hulaya, As Sabunin, Jibab el Zeyd gibi Türkmenlerin yaşadığı köy ve kasabalarda askeri birlikler içinde çok sayıda Türkmen asker yer almaktadır. 

2.4. Rakka Vilayeti Türkmen Askeri Birlikleri;
 Rakka Vilayeti’ne bağlı Tel Abayad ilçesi merkezinde ve ona bağlı köylerde Türkmen nüfusu yer almaktadır. Rakka’daki toplam Türkmen nüfusu 15-20 bin arasındadır. Rakka’da da Türkmenlerin oluşturduğu bir tane askeri birlik bulunmaktadır. 
Hakkın Nuru Birliği (Enver ul Hak) isimli birlikUrfa iline bağlı Akçakale karşısında yer alan Tel Abayad ilçesi ve ona bağlı Türkmen köylerinde 
faaliyet göstermektedir. Enver ul Hak Birliği yakın zamana kadar Suriye Türkmen Kitlesi ile birlikte hareke etmekle beraber son dönemde Ali 
Beşir grubuna yakınlaşma söz konusudur.24 

2.5. Şam Vilayeti Türkmen Askeri Birlikleri;
 Başkent Şam’daki Türkmen askeri birlik örgütlenmelerini Golan Türkmenleri oluşturmaktadır. Bu birliklerin en önde geleni İmam Zahabi Birliğidir. Yakın zaman içinde adını “Türkmen Şehitleri Tugayı” olarak değiştirmeyi planlamaktadır. 
Şam’da aynı zamanda Imam Zahabi’ye bağlı olarak Türkmenlerden oluşan 12 kişilik özel harekat birliği bulunmaktadır. Şam’da İmam Zahabi 
dışında birinin adı Amr Şubat olan 3 Türkmen birliği daha bulunmaktadır.25 

2.6. İdlib Vilayeti Türkmen Askeri Birlikleri;
 İdlib’te Türkmenlerin askeri ve sivil örgütlenmeleri bulunmaktadır. Sivil kanadın liderliğini Fadıl Talip yürütürken askeri birlikler sivil kanat ile yakın ilişki içindedir. İdlib Vilayeti Türkmen askeri birlikleri ise şu şekildedir:26 

- Rıcaül Allahul Ahrar (Allah’ın Özgür Adamları), Hananu Kalkanı, Özgür Türkmenler. 

2.7. Hama Vilayeti Türkmen Askeri Birlikleri;
 Hama’da tamamını Türkmenlerin oluşturduğu askeri birlik yer almamaktadır. Arapların oluşturduğu askeri birlikler içinde çok sayıda Türkmen asker yer almaktadır.27 

2.8. Tartus Vilayeti Türkmen Askeri Birlikleri; 

Tartus’ta Türkmenlerin yaşadığı 6 köy bulunmaktadır. Bunlar içinde El Mitras halkı rejime karşı ayaklanmıştır. Humus’taki Türkmen yerleşim birimi Zara’dan destek alan El Mitras kendi bölgelerini korumak üzere bir askeri birlik kurmuştur.28 

Sonuç 

Suriye Türkmenleri sadece Türkiye için değil Suriye’nin demokratik geleceği için anahtar halklardan birisidir. Suriye’nin gelecekteki yönetimi, barındırdığı tüm etnik ve mezhepsel gruplarla barış içinde ve bir arada yaşanabilecek bir ülke inşa etmek istiyorsa Türkmenlerin varlığını kabul etmek ve diğer halklarla birlikte eşit derecede siyasal temsil vermek zorundadır. Suriye’de ilk demokratik gösterilerin başlamasından bu yana otoriter uygulamaların karşısında cesaretle direnen Suriye Türkmenleri ülkenin bütünlüğünü savunma konusunda diğer hiçbir topluluktan geri kalmamaktadır. Suriye’de yeni bir dönemin başlamasında oynadığı rol nedeniyle Türkmenlere Suriye muhalefeti tarafından da hak ettiği yere ulaşmasında kolaylık sağlanmalıdır. Esad yönetiminin baskısından ve insan hakları ihlallerinden bugüne kadar acılar çekmiş olan Türkmenlerin; Sünni Araplar, Arap Aleviler, Hıristiyanlar, Kürtler, Dürziler, Şiiler ile birlikte yeni Suriye siyasal ve toplumsal yaşamında eşit bir aktör olarak yer alması Suriye ve bölge için kritik önem arz etmektedir. 

***