Selefi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Selefi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

26 Şubat 2017 Pazar

DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİNDE ÜRDÜN ÖRNEĞİ



 DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİNDE ÜRDÜN ÖRNEĞİ 


Baransel Mızrak 

Özet 

Ürdün Krallığı nın diğer Ortadoğu ülkelerine nazaran dinî gruplarla göreceli olarak ilginç bir ilişkisinin olduğunu söylemek mümkündür. Haşimi Krallığı ve dinî gruplar arasındaki münasebetler her zaman daha sakin bir hüviyete sahip olmuş ve birçok Ortadoğu ülkesinde müzmin bir sorun haline dönüşen çatışmacı ilişki, Ürdün yönetimi ve dinî gruplar arasında pek görülmemiştir. Din ve devlet ilişkileri bağlamında Ürdün de göze çarpan en önemli hareket Müslüman Kardeşler (İhvan) hareketidir. 

Özellikle bir zamanlar İhvan la Ürdün ün iyi olan ilişkilerinin son dönemlerde neden kötüleşmeye yüz tuttuğunu ise incelemek gerekmektedir. İhvan ın yanında bazı Selefi gruplar da Ürdün deki devlet-din ilişkileri bağlamında bahsedilmesi ve ele alınması gereken önemli topluluklardandır. Ürdün deki gruplardan birçok açıdan ayrılan Selefiler, şüphesiz ülkedeki faal durumlarıyla da incelenmesi zaruri olan gruplardandır. Anahtar Kelimeler: Ortadoğu, Ürdün, Haşimi Krallığı, Müslüman Kardeşler, İhvan, Selefi Gruplar 

    Toplumsal Olarak Ürdün ve Din Devlet İlişkilerine Genel Bir Bakış Ürdün, bilindiği gibi sınırları Avrupa devletlerince çizilen ve komşuları ile doğal korunaklı çizgilere/ yapılara sahip olmayan bir ülkedir. Topraklarının büyük bir bölümü çöllerden müteşekkildir ve ekonomik olarak zayıf bir ülkedir. Ürdün de iki önemli topluluk yaşamaktadır. Bunlar Filistinliler ve Doğu Şeria da yaşamlarını sürdüren Ürdünlülerdir. Filistinlilerin nüfusu Ürdünlülerin nüfusunun yarısından fazladır ve Ürdün yönetimi Filistinlilere vatandaşlık hakkı tanımıştır. Ancak etnik köken, dil ve din açısından ortak bir yapıda olsalar da Filistinlilerin Ürdün de ayrımcı bir muameleye tabi tutulduğu herkesin malumudur. Yani Filistinliler devlet kademelerinde Ürdünlülerin sahip olduğu haklardan istifade edememekte ve yüksek pozisyonlara atamaları yapılmamaktadır. Ürdünlüler daha çok resmî kurumlarda, yönetimde, kamuya ait sanayi kuruluşlarında ve askeriyede görevler üstlenirken, Filistinlilerin ise genellikle özel sektörde faal oldukları bilinmektedir. Bu uygulamanın Filistinlilerin Ürdün e fazla entegre olarak Filistin ile bağlarının kopmasını engellemek için yapıldığı yorumları da bulunmaktadır. 1 Ürdün ün resmî dini İslam dır. Ülkede ne kadar Müslüman veya Hristiyan olduğu konusunda kesin rakamlar bulunmamaktadır. Ancak nüfusun yaklaşık olarak %92 sinin Sünni Müslüman, %6 sının da Hristiyan olduğu belirtilmektedir. Bunların yanında nüfusun %2 sinden fazlasının da Şii, Dürzi ve Bahai olduğu tahmin edilmektedir. 2 

Ülkede, kamu düzeni ve ahlakını bozmadıkça diğer din mensuplarına da dinî özgürlüklerini yaşama hakkı verilmektedir. Anayasada kralın Müslüman olması, hükümetin de İslam hukukuna uygun hareket etmesi gerektiği belirtilmektedir. Belirlenmiş bu kurallara karşın ülkede hükümetin bazı uygulamalarının din özgürlüğünü engellediği yönünde iddialar söz konusudur. Buna örnek olarak da Müslümanların Hristiyanlığa geçişlerinin yasaklanmış olması gösterilmektedir. Ancak Ürdün de Müslümanlar ile Hristiyanlar huzur içinde yaşamakta ve çoğu kez birlikte hareket etmektedir. 3 

ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 2014 yılında yayımlanan Uluslararası Din Özgürlüğü Raporu nda Ürdün de Müslüman ve Hristiyanların barış içerisinde yaşadıkları ancak resmî olarak tanınmayan dinlerin inanç sahipleri ile Müslümanlıktan diğer dinlere geçen insanların toplum ve devlet tarafından baskıya ve psikolojik şiddete uğradığı iddia edilmektedir. 4 Ürdün hükümeti ülkedeki Hristiyanların dinî inançlarını özgürce yaşadıklarını ifade etmektedir. Gerçekten de Ürdün deki Hristiyanlar yargı, yasama ve yürütme erkleri yanı sıra emniyette, orduda ve burada sayamadığımız başka birçok kurumda Müslümanlarla yan yana rahatlıkla çalışabilmekte; üniversitelerde iyi pozisyonlara gelebilmektedirler. Dürzilik ve Bahailik Ürdün de din olarak tanınmamakla birlikte nüfus olarak küçük bir grubu oluşturan bu kişilerin de dinî inançlarını yaşamasına karışılmamaktadır. Bu bağlamda Dürzilerin devlet kademelerinde ayrımcılığa maruz kalmakla birlikte toplumsal alanda ayrımcılıkla ilgili bir şikâyetlerinin olmadığı ifade edilmektedir. Bahailik inancına sahip olanların ise hem devlet hem de toplum tarafından rahatsız edici bir biçimde ayrımcılığa maruz kaldıkları söylenmektedir. Örneğin bu iki inanç mensuplarına verilen kimlik kartlarında dinî inanç kısmının boş bırakılmasının bu kişilerde rahatsızlığa neden olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, Dürzi ve Bahai inancına sahip insanlara ait mahkemelerin olmadığı, bu yüzden de ailevi konular ve aile meseleleri ile ilgili kararların alınamadığı, bu tür davaların şeriat mahkemelerinde görüldüğü ifade edilmektedir. Bunun yanında bu inanç sahipleri Müslüman dinî liderlerin kendileri hakkındaki bazı söylemlerinden de büyük rahatsızlık duyduklarını, bu tür söylemlerin toplumsal hayatta kendilerine genel olarak tehdit veya hakaret olarak döndüğünü belirtmektedirler. Farklı din mensupları arasındaki evlilikler ne devletçe ne de toplumca hoş görülmekte ve onaylanmaktadır. Bu çiftler yaşadıkları baskı dolayısıyla yurt dışına göç etmektedir. 

Öte yandan Ürdün de, ateistler ve resmî olarak tanınmayan dinler haricinde, tüm din mensuplarının kendi mahkemeleri bulunmakta ve davaları bu mahkemelerde görülmektedir. Ayrıca Müslümanlar ve diğer inanç sahiplerinin dâhil olduğu davalara da şeriat mahkemeleri bakabilmektedir. 5 Camilerin yönetiminde söz sahibi olan devlet, kendisine karşı meydana gelebilecek muhalif hareketleri de bu sayede engelleyebilmektedir. Örneğin Mısır da camiler daha özerk bir yapıda hareket ederken Ürdün de tamamen devlet kontrolündedir. Vaiz, imam ve tüm din çalışanlarının memuriyete alınma süreçleri, tayinleri ve cuma hutbeleri, devletin kontrol ve denetimi altındadır. Bu önlemler şüphesiz din hizmetlerinde devletin etkin yönetimini ve bu gruplar arasında yönetime karşı oluşabilecek tehlikeleri bertaraf etme amacını taşımaktadır. 6 Ürdün ve Müslüman Kardeşlerin (İhvan) Altın Çağı Ürdün de devlet ve İhvan arasındaki ilişkiler çoğunlukla çatışmadan uzak bir seyir izlemiştir. 

Kral I. Abdullah ın 1945 yılında İhvan ın ofisinin açılışına katıldığı ve kendilerini tebrik ettiği bilinmektedir. Suriye ve Mısır daki durumun aksine Ürdün, şiddeti savunmayan bu tür barışçı grupları destekleyen vatandaşlarına izin vermiştir. Bölgedeki diğer İslami grupların aksine İhvan ın askerî bir kanadı yoktur ve Ürdün rejimine karşı olan şiddet hareketlerine de hiçbir zaman destek vermemiştir. Hatta 1970 lerde Filistin Kurtuluş Örgütü ve Haşimi Krallığı arasında vuku bulan ve Kara Eylül olarak anılan olayda dahi Filistinlilere karşı alınan sert önlemlerde İhvan, Ürdün rejiminin yanında durmuş ve rejimin devrilmesi için oluşturulan militan örgütlere katılım sağlamamıştır yıllarında İhvan ve devlet arasında çok sağlıklı ve karşılıklı çıkar temelinde kurulmuş bir ilişki görülmektedir. 

Hatta rejim, İhvan ın güvenilir bir müttefik olduğunu ve diğer gruplar gibi ülkenin güvenliği ve istikrarını zedeleyecek bir girişim içinde olmadığını açıklamıştır Arap-İsrail Savaşı Ürdün İhvanı için önemli bir dönüm noktası olmuştur. Bu tarihten sonra İhvan ın siyasete katılma konusundaki eğiliminin arttığı, ayrıca Yahudi güçlerine karşı gönüllü birlikler oluşturarak mücadele ettiği gözlenmiştir. Mısır da 1952 Temmuz Devrimi sonrasında milliyetçi ve sol hareketlerin güç kazanmasının etkileri bir yıl sonra, 1953 yılında, Ürdün İhvan hareketini de yeni bir dönemece getirmiştir. Ürdün İhvanı bu süreçte farklı bir yapılanmaya gitmiş ve Mısır daki İhvan örneğini takip etmiştir. Ürdün İhvanı bu dönemde siyasal, ekonomik ve kültürel hayatta daha aktif bir şekilde yer alma kararı almıştır. Bu yeni anlayışa uygun olarak da Ürdün hükümetine başvurarak sadece hayırsever bir kuruluşu olarak değil aynı zamanda Genel İslami Meclisi olarak da kayıt başvurusunda bulunmuştur. 

İhvan ın bu talebi Ürdün hükümeti tarafından kabul edilmiştir. Önceki dönemlere nazaran siyasi hayatta daha aktif bir çizgi izlemeye başlayan İhvan, 1956 yılında parlamento seçimlerine katılmış ve ilk kez bir hareket olarak parlamentoda dört koltuk kazanmıştır. Bu dönemde rejim ve İhvan arasındaki ilişkiler iyi olmasına rağmen, bazı çevreler İhvan ın rejime karşı tehdit oluşturduğu değerlendirmelerinde bulunmuştur. Çünkü İhvan ideolojisi bir yandan tümüyle Batı ya karşı çıkarken bir yandan da şeriatı devletin tek meşru yasal dayanağı olarak kabul etmektedir. Gerçekten de İhvan, rejimi İslami değerler sisteminden ve ahlaki değerlerden uzaklaşmakla itham etmekten çekinmemiş ve Britanya ile olan özel ilişkileri şiddetle eleştirmiştir. Bunun yanında 1955 Bağdat Paktı nı ve Ürdün ün bu pakta katılma ihtimalini de onaylamayarak eleştirel bir tutum sergilemiş, Britanya nın bıraktığı boşluğu ABD nin doldurma çabası olarak gördüğü Eisenhower projesine de karşı çıkmıştır. Tüm bunlara rağmen İhvan ile rejimin ilişkileri karşılıklı çıkar temelinde ilerlemiş ve 1950 ler ve 1960 larda olduğu gibi İhvan, zor zamanlarında hep rejimin yanında olmuştur. Buna mukabil, Mısır başta olmak üzere diğer Arap rejimlerinde baskı ve şiddete uğradığı dönemlerde Ürdün deki rejim de İhvan için önemli bir sığınma merkezi olmuştur. Burada bilhassa belirtmek gerekir ki İhvan, diğer partiler gibi bu dönemde siyaseten yasaklı olmayışından istifade ederek kazanım sağlamaya çalışmamış, çabalarını daha çok sosyal hayattaki etkisini geliştirmek ve çalışmalarını hayır işleri yapmak üzerine inşa etmiştir Arap-İsrail Savaşı nda da Cihat adlı birlikler kurarak işgalci İsrail güçlerine karşı büyük bir askerî direniş sergilemiştir. 

Ancak cihat deneyimi Filistinli direniş güçlerinin ülkeden çekilmesi ile sona ermiştir. Hareket, çabalarını yine öğrenci birlikleri, İslami hastaneler ve okullar inşa ederek sürdürmeye çalışmıştır yılında Ürdün de yaşanan büyük ekonomik buhran sırasında geniş çaplı sokak gösterileri olmuş ve Kral Hüseyin bu krizi parlamentoyu revize etme ve sivil reformlar yapma sözüyle yatıştırabilmiştir. İhvan kriz esnasında sokak gösterilerine katılım sağlamasa da mevcut ortam kendi siyasi gündemini ortaya koyma fırsatı vermiştir yılına gelindiğinde ise İhvan ın bir kolu olan Hamas ortaya çıkmıştır. 


Yukarıda da belirtildiği gibi Ürdün İhvanı ideolojik temelini ve organizasyon yapısını Mısır daki muadilinden almış ve Hasan el-benna nın öğretileri etrafında toplanmıştır. Seyyid el-kutub ise harekette birçok değişiklik ve düzenleme yapmak istemiş Allah ın hükümeti, 8 Cihat ve İslam ın Devrimci Karakteri gibi temalar üzerinden görüşlerini şekillendirmiştir. 9 Ancak hareket içerisinde iki farklı grup ortaya çıkmış ve el-benna taraftarı olan reformistlerle Kutub taraftarı olan radikaller arasında tartışmalar baş göstermiştir. Mısır daki bu tartışmalara tepkisiz kalmayan Ürdün İhvan ı da göreceli olarak rahat koşullarda olmasına rağmen bu tartışmalarda taraf olmuştur. 10 Ürdün de İhvan-devlet ilişkisi, Mısır daki İhvandevlet ilişkisinin aksine çok daha yakın olmuştur. Ürdün de İhvan ve devlet ortak çıkar alanı bulmuş ve Arap milliyetçiliği ve radikal İslam gibi tehditlere karşı Haşimi Krallığı ile birlikte hareket etmiştir. Bazı yazarlar ılımlı İslamcıların demokratik bir tutum sergileyerek daha fazla özgürlük kazandığını ve bunun onları baskıdan kurtardığını yazmıştır. 

Öte yandan bu durumun rejimin çıkarlarına aykırı olduğunu söyleyenler de olmuştur. Haşimi Krallığı ile İsrail arasındaki yakınlaşmadan sonra, devletin İhvan ile ilişkilerini yakın tutarak bu duruma sert tepki verebilecek diğer İslami grupların etkilerini hafifletmek istemiş olabileceğini savunlar da vardır. Ürdün de mevcut İslami hareketler arasında bir bütünlüğün olmadığı öteden beri bilinmektedir. Özellikle Filistin meselesinde bu ayrılık daha da fazla açığa çıkmaktadır. İhvan, benimsediği demokratik tutum sayesinde siyaset alanında geniş çaplı bir muhalefet etme imkânı bulmuştur. Bugün gelinen noktada İhvan ın siyasi olarak etkisinin azaltılmasının bu grubun radikalleşmesine yol açabileceğini söyleyenler de az değildir. 11 Bu konuda Wiktorowicz, Ürdün İhvanı nın monarşi içerisinde sadık muhalif pozisyonunu koruyarak gücünü artırdığını ve Haşimi Krallığı nın da muhalefeti yönlendirmede ve kendisine fazlaca eleştirel bir tutum takınan muhalif grupları marjinalleştirmede İhvan ı önemli bir araç olarak kullandığını ifade etmiştir. 

Bu sayede İhvan ın amaç ve organizasyonlarına katkı sağlayan yönetim, bunun karşılığında Haşimi Krallığı na karşı vuku bulacak karşı muhalefeti engelleyebilmek için İhvan desteğini elde etmiştir. 12 Haşimi Krallığı ile Ürdün İhvanı nın Bozulmaya Başlayan İlişkileri ve Bunun Olası Etkileri Haşimi Krallığı ve İhvan arasındaki ilişkilerin tamamen gerginleşmesi, Müslüman Kardeşlerin bir mensubu olan Mısır Devlet Başkanı Mursi nin darbe ile iktidardan düşürülmesi sonrasında Ürdün de de yönetimin İslamcılara karşı baskısını artmasıyla başlamıştır. Kral Abdullah, İslami hareketlere karşı olan antipatisi bir yana, İhvan a karşı yükselen genel baskıcı akıma ayak uydurmuştur. Bu fırsatı değerlendirmek isteyen Haşimi Kralı, bu sayede ülkesindeki muhalefetin önemli bir ayağını oluşturan İhvan ı dize getirmek istemiştir. Bunun yanında Amman ın son dönemde ortaya çıkan yeni İhvan ile kendisine yakın eski İhvan ayrımını suistimal ederek bundan bir kazanım sağlama çabasında olduğu da dile getirilen görüşlerdendir. 13 Ancak İhvan a karşı bu kadar sert bir tutum içine girmiş olmasının Haşimi Kralı nı sıkıntıya sokması da ihtimaller arasındadır. Çünkü The New York Times ın bir haberine göre 6 milyonluk nüfusun yaklaşık %25-30 u İhvan ı desteklemektedir. İhvan, yönetimde Kral ın atadığı başbakanı değil halk tarafından seçilmiş bir başbakanı görmeyi arzu etmektedir. Bu arada 1989 yılında gayet şeffaf bir şekilde yönetildiği ifade 4

5 edilen parlamento seçimlerinde İhvan ın büyük bir başarı sağlayarak neredeyse parlamentodaki koltukların üçte birini kazandığını da belirtmek gerekmektedir. Bu tablonun ortaya çıkmasından sonra hükümet, seçim yasasını değiştirerek İslamcıların siyasi gücünü azaltacak önlemler almaya başlamıştır. Aradan geçen sürede İhvan bu duruma tepki olarak 2010 ve 2013 seçimlerini boykot etmiştir. İhvan ın faaliyetlerini engellemenin bu grubu daha da hırçınlaştırabileceği ve radikalizmi artırabileceği yönündeki endişeler ise bu süreçteki bir diğer risk unsurudur. 

Bilhassa DAEŞ ile mücadelede başka bir İslami grubun -ki bu grup toplumun önemli bir kesimi tarafından destekleniyorsa- ötekileştirilmesi, yeni bir radikal grubun ortaya çıkmasına ve Ürdün devletinin başına bela olmasına sebebiyet verebilir. 14 Keza hükümet yetkilileri yaklaşık Ürdünlünün DAEŞ saflarında savaştığını ve bu kişilerin geri dönerek Ürdün de saldırılar düzenlemesinden büyük endişe duyulduğunu ifade etmektedir. Bu arada yapılan başka bir araştırmaya göre Ürdün nüfusunun %10 u DAEŞ terör örgütüne olumlu bakmaktadır. 15 Dolayısıyla böyle bir risk varken kendi varlığına büyük bir tehdit oluşturmayan ve yeri geldiğinde Haşimi Krallığı ile birlikte hareket edebilen İhvan ın ötekileştirilmesi ve dışlanması pek de akıllıca görünmemektedir. Bunun yanında Ürdün ün İhvan a karşı takınacağı sert tavrın uluslararası alanda da çeşitli yansımaları olabilecektir. Böylesi bir durumda Ürdün ün de Mısır gibi insan hakları örgütlerinin yakın markajına girmesi ve baskıya uğraması ihtimal dâhilindedir. Yukarıda da ifade edildiği gibi İhvan, Haşimi Krallığı na bir tehdit oluşturmamaktadır. Zira genç işsizlik oranının %28 in üstüne çıktığı, misafir ettiği büyük bir Suriyeli mülteci nüfusun getirdiği zorluklar ve büyük dış borç yükü altındaki Ürdün de, öncelikli gündem maddesi İhvan değil ekonomi olmalıdır. Ancak ne var ki tüm bu risklere rağmen Ürdün rejimi İhvan ı tehdit olarak görmekte ve ona karşı baskıcı politikalarından vazgeçmemektedir. 16 Ürdün deki Selefi Hareket Selefi hareket, diğer grupların aksine mantıki tartışma ve akıl yürütme metodunu tercih etmemekte ve akidenin esaslarının sadece Kur an ve sünnetten hareketle tayin ve tespit edilebileceğini savunmaktadır. Yani inanç esaslarının kaynağı naslar olmalı ve bunların delilleri de oradan çıkarılmalıdır. Bundan ötürü Selefiler Kur an ve sünnette yani nasta Allah ın sıfatları ve fiilleri ile alakalı hususları, mecazi anlamlarına bakmadan olduğu haliyle benimserler. 17 Günümüzde Selefilik, İhvan da görüldüğü gibi fikir ve eylem açısından homojen bir yapıda değildir. 

Bu nedenle kendi aralarında belli kriterler doğrultusunda tasnifinin yapılması zor görünmektedir. Esasen bakıldığında savundukları inanç ilkeleri ve kültürel atmosferin benzerlikler barındırdığı, ancak sosyal ve siyasal alanda bazı farklılıkları bulunduğu görülmektedir. Selefi akımları dört ana kategoride değerlendirmek mümkündür. 1. İlim ve daveti düstur edinmiş olanlar. Bu grup, insanları kendi ilkeleri doğrultusunda hareket etmeye davet eder ve dinî eğitim verir. Ayrıca her türlü siyasi katılıma da uzak durur. Akaid 18 üzerine yoğunlaşan Selefiler, akaid esaslarını bidat ve hurafelerden arındırır ve Mutezile, Haricilik ve Şiilik gibi inançları sapkın olarak kabul ederler. Tasavvufi akımlara karşı da mesafeli duran Selefiliğin bu kolu Suudi Arabistan bölgesinde yaygın olup Abdulaziz b. Baz ile Nasıruddin el-bani gibi isimlerin fikirleri etrafında vücut bulmuştur. 2. Siyasete ve siyasi partilere uzak duranlar. Bu Selefiler, yöneticilere itaat etmeyi kendilerine ilke edinmiştir. 

Ancak siyasete karşı sert ve uzak duruşlarının yanında, iktidara talip olan İslamcılara karşı iktidar ile saf tutarlar. Daha çok Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerinde varlık gösteren bu grubun etkisi Arap devrimleriyle azalmaya başlamıştır. 3. Bu Selefi grup daha çok cihatçı olarak anılmakta ve Arap dünyasındaki rejimleri alaşağı etmek için şiddet eylemlerine başvurmaktadır. Günümüzde bu Selefi grupları İslam dünyasındaki birçok eylemden sorumlu tutulmaktadır. 4. Daha ıslahatçı bir duruş sergileyenler. 

Bu gruptakiler sosyal ve siyasal meselelere daha yakın ve ılımlı bir yaklaşım sergilemekte ve Selefi 5

6 inanç ve ilkelerinin hayatın her alanında aktif bir biçimde savunulması gerektiğini düşünmektedirler. Bilhassa toplumsal ve siyasal değişimin tedrici ve barışçı bir biçimde olması gerektiğine inanırlar. Bu Selefi grubu Arap devrimleri öncesinde çok aktif olmamakla birlikte devrimler sonrasında birçok Arap ülkesinde siyasi partilere aktif bir biçimde katılmıştır. 19 Günümüzde Ürdün deki Selefi hareketin de yükseldiği görülmektedir. Bugün ülkenin hemen hemen bütün şehrinde Selefilere ait kitapçılar, derslikler ve faaliyetlerde artışlar gözlenmektedir. Ürdün deki Selefiler de İslamiyet in özünden gelen uygulamalara tabii olduklarını, doğrudan Peygamber in değiştirilmemiş uygulamalarını benimsediklerini ifade etmektedirler. Onların düşüncesine göre hayatın tüm alanı Kur an, sünnet ve hadisler etrafında şekillendirilmelidir. Ürdün deki Selefiler diğer İslami grupların aksine daha informal ağlarla hareket etmekte ve amaçlarına ulaşmada bu yöntemi kullanmaktadırlar. Selefilerin İhvan a karşı yaklaşımlarının nasıl olduğu ise herkes tarafından bilinmektedir. İhvan Selefilere nazaran Ürdün de akademik, sosyal ve siyasal alanda daha aktif bir profil sergilemektedir. Selefilerin artan etkinliğine rağmen İslam dünyasında öne çıkan ve birçok araştırmaya konu olan yapı İhvan dır. Ancak Selefilerin Ürdün de ulemada baskın bir rol oynadığını da belirtmek gerekmektedir. İslami öğretilerin toplumda yayılmasında talebeler ve İslam âlimleri önemli rol oynamakta, bu sayede birçok ağ kurularak İhvan ve diğer İslami grupların aksine propaganda yapılmaktadır. Selefiler kurdukları çalışma grupları, evlerde yaptıkları özel dersler ve diğer dinî aktivitelerle kendi düşüncelerinin yayılması için çalışmaktadır. İhvan ve diğer gruplar faaliyetlerini resmî yapılar üzerinden yürütürken Selefiler daha çok kişisel bağlarla kurdukları resmî olmayan yöntemlerle kendilerini anlatmaktadırlar. Bu durumun rejime tehdit oluşturup oluşturmadığı bir yana, bunlar sadece Ürdün de değil kurdukları sosyal bağlarla tüm Ortadoğu da birçok toplumu şekillendirmektedir. Selefilerin, kurdukları bu gayriresmî bağlarla, Ürdün yönetiminin baskı ve denetimlerini savuşturabilecekleri ve aktivizmlerini büyük ölçüde koruyabilecekleri düşünülmektedir. Ancak Ürdün, bu grupların oluşturabileceği tehdidi dikkate alarak Selefilerin faaliyetlerini olabildiğince engellemeye çalışmaktadır. 20 Ürdün deki Selefi grupların sayısı 1970 lerde Mısır, Lübnan ve Suriye gibi ülkelerde eğitim almaya giden Ürdünlülerin geri dönüşü ile birlikte gözle görülür bir biçimde artış göstermiştir da genç talebeler arasında hızla yayılan Selefilik hareketi Ürdün de önemli bir güç elde etmiştir. 

Özellikle Suriye de eğitim gördükten sonra Ürdün e dönen Muhammed Nasır el-din el-bani nin öğretileri bu hareketin gelişmesi ve yayılmasında oldukça etkili olmuştur yılında Afganistan savaşından dönen Selefi gruplar da Ürdün deki siyasi sisteme ve rejime karşı sert ve şiddet eğilimi yüksek bir yaklaşım içerisinde olmuşlardır. Bu gruplar savaşa katılarak sadece savaş deneyimi elde etmemiş, aynı zamanda Selefi düşüncesini de yayma fırsatı bulmuştur. Kendilerini cihatçı olarak niteleyen bu gruplar yeraltında örgütlenerek rejime karşı mücadele başlatmıştır. Ayrıca, Körfez Savaşı sırasında Suudi Arabistan ın yabancı askerleri ülkesine kabul etmesi, Selefilerin büyük tepkisini çekmiş, Selefiler bu dönemde çok sayıda eylem gerçekleştirmiştir. Ürdünlü birçok yetkiliye suikast düzenlenmiş, Batı etkisini barındıran her şey Selefiler tarafından hedef alınmıştır. Arap dünyasında pek çok kişiyi etkileyen bu gruplar, peş peşe eylemler gerçekleştirmiştir. 21 Selefi gruplar içerisinde İbn-i Teymiye nin öğretileri etrafında toplanan cihatçı bir grup bulunmaktadır. Bu gruba göre İslami olmayan politikalar güden kâfir yöneticilere karşı cihat ilan edilmesi gerekmektedir. Bu düşünceye sahip Ürdünlü cihatçı gruplar da liberal politikaları ve İsrail ile barışı desteklemesinden ötürü Haşimi Krallığı nı inançsız ve kâfir olarak nitelendirmektedir. Bu bağlamda İslamiyet e uygun davranışlarda bulunmadığını ilan ettikleri Kral Hüseyin ve Haşimilere karşı şiddete başvurmak ve cihat etmek gerektiğini savunmaktadırlar. Öte yandan bu düşüncedeki Selefilere rağmen şiddete başvurmayan reformist Selefi guruplar, harekette daha etkin bir durumdadır. Ancak son dönemde cihatçı Selefilerin popülaritelerinin arttığı gözlenmektedir. Özellikle Ürdün de cihatçı yayınların 1990 lar boyunca yaygınlaştığı dikkat çekmekte- 6

7 dir. Ürdün de bu yayınları dağıtan birçok Selefi, terörizm şüphesiyle tutuklanmıştır. Selefi militan gruplara katılım az olsa da cihatçı kişilerin sayısının artan bir seyir izlediği belirtilmektedir. Bu arada birçok Selefi grup İhvan ı örnek vererek rejim ile bağ kuran ve rejimle beraber bir siyasete dâhil olan yapıların o sistemin kölesi olduğunu, hiçbir zaman İslamiyet e hizmet edemeyeceklerini ve zamanla zayıflamaya mahkûm olduklarını belirtilmektedir. Özellikle cihatçı perspektife sahip Selefiler kendilerini sistemden tamamen soyutlamaktadır. Bilhassa 1989 yılı itibarıyla başlayan Ürdün demokratikleşmesinde dahi -İhvan ın aksine- Selefi gruplar resmî yapılar kurmaya sıcak bakmamışlardır. 22 Selefi grup üyesi birçok kişi rejim tarafından tutuklanmış, bu gruplara üye olanlar istihbarat servislerince sindirilmiştir. Bu uygulamalar sonuncunda Selefi gruplara üye pek çok kişinin bu yapılardan ayrılması sağlanmış, bu gruplara yeni katılımların önü bu şekilde alınmaya çalışılmıştır. Selefiliğin toplumda yayılmasında öğretmen-öğrenci ilişkisinin önemli rol oynadığının da ayrıca belirtilmesi gerekmektedir. Bu ikili ilişkiler hareketin yükselmesinde katalizör işlevi görmüş, Selefiler ideolojilerini ve öğretilerini bu yolla yayma imkânı bulmuştur. Her ne kadar ideolojilerinin yayılmasında ve Selefiliğin toplum içerisinde güçlenmesinde önemli bir yol kat etmiş olsalar da bu durum aynı zamanda birtakım yorum farklılıklarına ve kişisel rekabetlere yol açmış ve harekette bazı bölünmeler yaşanmıştır. 

Bugün Selefi düşüncenin yayılması için resmî olmayan yollarla camiler başta olmak üzere birçok yerde seminerler, konferanslar ve yayınlar yapılmaktadır. Bu bağlamda Selefiler, önemli propaganda merkezlerinden biri haline gelen camilerde, imkânları el verdikçe dinî eğitimlerle faaliyetlerine devam etmektedirler. Özellikle Suudi Arabistan ile bağları olan Selefiler, Ürdün dışındaki konferans ve seminerlere de katılım sağlamaktadır. Bu tür organizasyonalar Selefilerin kendi aralarında kurmuş oldukları bağlara uluslararası bir boyut katmaktadır. 23 Sonuç Ürdün, birçok Ortadoğu ülkesinde olduğu gibi, din ve devlet ilişkileri bağlamında münhasır bir yere sahiptir. Ülkenin sosyokültürel ve siyasi hayatında İhvan ve Selefi grupların önemli bir varlığının bulunması, Ürdün ülkesini daha iyi anlamak için bizleri bu grupları ayrıca incelemeye yönlendirmektedir. 

Örneğin günümüze kadar uzanan süreçte İhvan ın Ürdün yönetimi ile kurmuş olduğu yakınlığın yarattığı güç, bugün artık yavaş yavaş Haşimi Krallığı nda rahatsızlığa yol açmaktadır. Gün geçtikçe gerginleşen ilişkiler, özellikle Mısır da kısa süren İhvan yönetiminin darbeyle yıkılmasından sonra baskıya dönüşmüştür. Bu durum, bölgede İhvan a karşı oluşan baskıcı yönelimden Ürdün ün de faydalanmaya çalıştığını düşündürmektedir. Kaldı ki Ürdün İhvanı nın çatışmacı veya şiddet içeren eylemlerde bulunmadığı da herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Bu durumda İhvan ın hızlı yükselişine dur demek isteyen yönetimin -hele ki Suriye krizinin yarattığı istikrarsızlık ortamında- aşırı tepki vermesi, bu grup içerisinden de radikal hareketlerin ortaya çıkmasına sebep olabilecek bir tehlikeyi barındırmaktadır. Dolayısıyla hâlihazırdaki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı daha da derinleştirecek ve ülkenin uğraştığı mülteci ve DAEŞ sorununa yeni bir sorun ekleyecek bu türden yaklaşımlar, Ürdün ü ciddi anlamda zor durumda bırakabilecek özelliktedir. Bu istikrarsızlık ortamında İhvan a karşı kısıtlayıcı inisiyatifler alsa da Ürdün ün kendisini -en azından şu süreçte- İhvan dan soyutlaması pek mantıklı bir seçenek gibi görünmemektedir. Hatta İhvan ile ilişkilerin iyileştirilmesi çok daha iyi bir alternatif olabilir. Ayrıca, Selefi grupların -İhvan dan farklı olarak- kendilerini çok ön planda tutmayışı ve faaliyetlerini genellikle perde arkasından yürütmeye çalışmaları da yönetim açısından önemli bir diğer çıkmazdır. Bu anlamda Selefilerin İhvan dan çok daha katı bir tutuma sahip olmaları ve yönetime karşı yaklaşımlarının da çok olumsuz olması, Haşimi Krallığı açısından oldukça ciddi bir sorundur. Ürdün deki toplumun radikal hareketlere sempatisinin her geçen gün daha da arttığı dikkate alındığında, bu tür toplulukların sayılarının artmaması için yönetimin bir girişimde bulunma olasılığı gayet yüksek görünmektedir. Kısaca, ülkedeki siyasi dengelerin ve tercihlerin İhvan ve Selefiler gibi dinî gruplar üzerinden büyük ölçüde değişkenlik gösterdiğini ve göstermeye devam edeceğini ileriki dönemler için de öngörmek çok zor değildir. 

Son Notlar 
1 Ertan Efegil, Mısır ve Ürdün ün Dış Politikalarını Şekillendiren Unsurlar, Cilt 5, Sayı 51, 2013, s World Directory of Minorities and Indigenous Peoples, Jordan, ( ). 

3 Jordan s Christians and Muslims March Together, The Tablet, 26 Ağustos 2014, news/1107/0/jordan-s-christians-and-muslims-march-together- ( ). 

4 Jordan, U.S. Secretary of State, documents/organization/ pdf ( ). 

5 Mohammed Abu-Nimer, Amal I. Khoury, Emily Welty, Unity in Diversity: Interfaith Dialogue in the Middle East, Washington D.C, United States Institute Of Peace Press, 2007, s Quintan Wiktorowicz, The Management of Islamic Activism: Salafis, the Muslim Brotherhood, and State Power in Jordan, Book Review, by Nader Sohrabi, Albany: State University of New York Press, Aaron Magid, The King and the Islamists-Jordan Cracks Down on the Muslim Brotherhoods, Foreign Affairs, May 3, 2016, jordan/ /king-and-islamist ( ). 

8 Hassan Abu Hanieh, From the perspective of Islamic Movements in Jordan, Friedrich-Ebert-Stiftung, 2008, Ürdün, s Müslüman Kardeşler ve Seyyid Kutup, Timetürk, , ( ). 

10 Hanieh, From the perspective..., s Ralf Hammerstein, Deliberalization in Jordan: The Roles of islamist and U.S.-EU Assistance in Stalled Democratization, Carola Hartmann Miles-Verlag Berlin, 2011, s Wiktorowicz, The Management of..., s Aaron Magid, ( ). 14 King Moves to Widen Outreach in Jordan, New York Times, Feb. 3, 2011, world/middleeast/04jordan.html?_r=3 ( ). 15 How Jordan Got Pulled Into the Fight Against ISIS, TIME, Feb. 26, 2015, ( ). 16 Aaron Magid, ( ). 17 Vecihi Sönmez, Selef Düşüncesinin Tarihi Arkaplanı ve Selefilik, Araşan Sosyal Bilimler Enstitüsü İlmi Dergisi 9-10, Bişkek 2010, s Yüce İslam dininde kesinlikle inanılan, tasdik edilen hususlar, konular ve esaslar manalarına gelmektedir. 19 Ramazan Yıldırım, Cemaatten Partiye Dönüşen Selefilik, SETA Analiz, Aralık 2013, Sayı 73, s Quintan Wiktorowicz, The Salafi Movement in Jordan, International Journal of Middle East Studies, Vol. 32, No. 2, May, 2000, s Wiktorowicz, The Salafi Movement in Jordan, s Wiktorowicz, The Salafi Movement in Jordan, s Wiktorowicz, The Salafi Movement in Jordan, 

 Kaynakça 

Abu-Nimer, Mohammed, Amal I. Khoury, Emily Welty. Unity in Diversity: Interfaith Dialogue in the Middle East, United States Institute Of Peace Press, Washington D.C, Abu Hanieh, Hassan. From the perspective of Islamic Movements in Jordan, Friedrich-Ebert-Stiftung, 2008, Ürdün. Efegil, Ertan. Mısır ve Ürdün ün Dış Politikalarını Şekillendiren Unsurlar, Cilt 5, Sayı 51, Hammerstein, Ralf. Deliberalization in Jordan: The Roles of Islamist and U.S.-EU Assistance in Stalled Democratization, Carola Hartmann Miles-Verlag Berlin, How Jordan Got Pulled Into the Fight Against ISIS, TIME, Feb. 26, Jordan s Christians and Muslims March Together, August 26, 2014, The Tablet. JORDAN, U.S. Secretary of State, documents/organization/ pdf King Moves to Widen Outreach in Jordan, New York Times, Feb. 3, Magid, Aaron. The King and the Islamists-Jordan Cracks Down on the Muslim Brotherhoods, Foreign Affairs, May 3, Müslüman Kardeşler ve Seyyid Kutup, TIMETURK, Magid, Aaron. Sönmez, Vecihi. Selef Düşüncesinin Tarihi Arkaplanı ve Selefilik, Araşan Sosyal Bilimler Enstitüsü İlmi Dergisi 9-10, Bişkek, Wiktorowicz, Quintan. The Salafi Movement in Jordan, International Journal of Middle East Studies, Vol. 32, No: 2, May, The Management of Islamic Activism: Salafis, the Muslim Brother-hood, and State Power in Jordan, Albany: State University of New York Press, The Management of Islamic Activism: Salafis, the Muslim Brotherhood, and State Power in Jordan, Book Review, by Nader Sohrabi, Albany: State University of New York Press, World Directory of Minorities and Indigenous Peoples, Jordan, Yıldırım, Ramazan. Cemaatten Partiye Dönüşen Selefilik, SETA Analiz, Aralık 2013, Sayı 73. 9

http://docplayer.biz.tr/40201796-Din-ve-devlet-iliskilerinde-urdun-ornegi.html