Türkiye-Balkan Ülkeleri İlişkileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türkiye-Balkan Ülkeleri İlişkileri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Aralık 2019 Cuma

TÜRKİYE’NİN BALKANLAR POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 4


TÜRKİYE’NİN BALKANLAR POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 4



Türkiye-Bosna-Hersek Federasyonu İlişkileri.,

Yugoslavya’nın parçalanma sürecine girdiği 1990 yılından itibaren Boşnak halkının yanında olan ve Bosna-Hersek’in ülkesel bütünlüğünün korunmasını savunan Türkiye, 1995 Dayton Anlaşması ile kurulan siyasal dengenin sarsılmadan daha işlevsel demokratik bir temelde yeniden yapılanmayı öngören reform çabalarını desteklemiştir. 

Davutoğlu, 2009 yılında Sırbistan ve Bosna-Hersek arasındaki sorunların çözülmesine özel bir önem vermiş; iki ülke liderlerini farklı zeminlerde bir araya getirerek sadece Türkiye ile Balkan ülkeleri arasında değil, aynı zamanda diğer bölge ülkelerinin de sürekli siyasal diyalog yoluyla sorunlarını çözmelerine katkı sağlamaya çaba göstermiştir.

2009’da Türkiye’den Bosna-Hersek’e ilk ziyaret 14-16 Ocak 2009 tarihlerinde Dışişleri Bakanı Babacan tarafından gerçekleştirilmiştir.148 Babacan, Dışişleri Bakanı Sven Alkalaj ile yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında iki ülkenin arasındaki yakın ilişkilerin ekonomi ve ticaret alanlarına yansımasının önemini vurgulamış, Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünün ve siyasal egemenliğinin korunmasına büyük önem verdiklerini ifade etmiştir.149 
Babacan’ın ziyaretinden uzunca bir süre sonra Bakan Alkalaj, İstanbul’da düzenlenen 12. Avrasya Ekonomi Zirvesine katılmıştır. 

Alkalaj zirvede yaptığı konuşmada, ülkesindeki mevcut elektrik santrallerini modernize ettiklerini ve bunlara yenilerinin de eklenmesiyle enerji potansiyellerini 3 katına çıkarabileceklerini belirtmiştir. Avrupa ailesi olarak doğalgazı kullanacaklarını, yeni kaynaklarla işbirliğini sürdüreceklerini ve komşu ülkelerle açıklık ilkesi çerçevesinde bir araya geleceklerini açıklamıştır.150

Türkiye, Dayton Anlaşmasının imzalanmasından sonra Bosna-Hersek’in askeri hazırlık kapasitesinin arttırılmasında önemli bir rol üstlenmiş, ancak geçen süre zarfında üst düzeyde askeri temasların yoğunlukla gerçekleştirilmesi söz konusu olmamıştı. 2009 yılı bu açıdan farklı oldu. Genelkurmay Başkanı Başbuğ, 10-12 Haziran tarihlerinde Bosna Hersek’e resmi bir ziyarette bulunmuştur.151 Bosna-
Hersek Savunma Bakanı Selmo Cikotic, 20 Temmuz 2009 tarihinde iade ziyarette bulunmuş ve iki ülke ikili askeri ilişkileri başta olmak üzere bölgesel güvenlik konuları değerlendirilmiştir.152

TİKA, birçok Balkan ülkesinde çok önemli projeler yürütmektedir, ancak faaliyetlerinin en çok yoğunlaştığı ülkelerden birisi de Bosna-Hersek’dir. Türkiye, TİKA tarafından tamamlanan bu projelerden birisinin açılışına bakanlık düzeyinde katılarak yürütülen bu projelere verdiği önemi göstermiştir. Devlet Bakanı Faruk Çelik, beraberindeki bir heyetle birlikte 16 Haziran 2009 tarihinde Sultan IV. Mehmet’in saltanatı sırasında 1682 tarihinde inşa edilmiş olan, ancak II. Dünya Savaşı sırasında Alman piyadelerinin geri çekilmesi esnasında yapılan bombardıman sonucu kemerleri yıkılan Saraybosna-Mostar Devlet yolunun 52. km’sindeki tarihi Konjic Köprüsünün 2005 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları tamamlanması üzerine köprünün açılışına katılmıştır.153 

Çelik, Konjic köprüsünün restorasyonu nedeniyle Bosna-Hersek’e geldiklerini 
ve ecdat mirasına sahip çıkmak için TİKA olarak yoğun bir çalışma yürüttüklerini, TİKA, “medeniyetimizin ve kültürel değerlerimizin ayağa kaldırılması yönünde Balkanlarda, Ortadoğu’da ve dünyanın birçok yerinde kültürel değerlerimizin, mirasımızın ayağa kaldırılması, restore edilmesi ve hizmete sunulmasına yönelik çalışmalar” yaptığını belirterek TİKA’nın önemli başarılara imza attığını vurgulamıştır.154

Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, ilk mezunlarını veren Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nin 26 Haziran 2009 tarihinde düzenlenen mezuniyet törenine katılarak bir öğrenci yurdunun açılışını gerçekleştirmiştir. Eroğlu burada yaptığı açıklamada Boşnakların geçmişte çok büyük zulüm gördüklerini, genç insanların hayatlarını kaybettiğini ifade etmiştir.155

2009 yılında Davutoğlu’nun en çok temas ettiği iki kişi belki de Dışişleri Bakanı Sven Alkalaj ile Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Jeremic’dir. Davutoğlu, GDAÜ Gayri Resmi Dışişleri Bakanları Toplantısı vesilesiyle Türkiye’de bulunan Jeremiç ve Alkalaj’ı bir araya getirmiştir. Davutoğlu’nun bu girişimi, taraflar arasında siyasal diyalog kanallarının açık tutulması yönündeki gayretlerinin göstergesi olarak değerlendirilmiştir. 29-31 Temmuz 2009 tarihinde Türkiye’ye gelen 
Alkalaj, Davutoğlu ile görüşmüş ve Gül tarafından kabul edilmiştir.156 

Davutoğlu, Türkiye’nin Bosna-Hersek’in geleceğiyle yakından ilgilendiğini ve Bosna-Hersek’in AB ve NATO örgütleriyle bütünleşmesinin Türkiye ve Bosna-Hersek’in istikrarı açısından önemli gördüklerini ifade etmiştir.157

Davutoğlu, bölgesel ve küresel sorunların çözümlenmesinde İKÖ’yü önemli bir araç olarak devreye sokma çerçevesinde, 12 Ekim 2009 tarihinde Dışişleri Bakanlığında İKÖ-Bosna-Hersek Temas Grubu Toplantısında Bosna-Hersek’teki güncel gelişmeler hakkında görüş alış-verişinde bulunulmuş ve bir sonraki toplantının İSEDAK Ekonomi Zirvesinde düzenlenmesi kararlaştırılmıştır. Davutoğlu, 16-17 Ekim 2009 tarihinde Bosna-Hersek’e resmi bir ziyarette bulunmuş, temasları sırasında Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi 
Üyesi Haris Slajdziç ve Bosna-Hersekli Parti liderleriyle bir araya gelerek ülkede yaşanan gelişmeler hakkında görüş alışverişinde bulunmuştur. Saraybosna’da Yunus Emre Türk Kültür Merkezi’nin açılışını da gerçekleştiren158 
Davutoğlu, Bosna-Hersek’e giderken uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, Bosna’yı yeniden şekillendirecek süreçle ilgili değerlendirmelerde bulunarak Boşnakları Dayton Anlaşması’nın da gerisine düşürecek yaklaşımlara seyirci kalmalarının ve Türkiye’siz bir çözümün mümkün olmadığını ifade etmiştir.159

Davutoğlu’nun Cumhurbaşkanı Slajdziç ile görüşmesinde ikili ilişkiler ele alınmış ve Bosna-Hersek’te süren anayasa reformu süreci hakkında görüş alışverişinde bulunulmuştur. Cumhurbaşkanı Slajdziç’in, özellikle Bosna-Hersek’te eğitim alanında yaşanan sıkıntılara değindiği ve beyin göçüne dikkat çekerken, Davutoğlu da Slajdziç’e gerek AB gerekse de ABD’li yetkililerle yaptığı temaslarda Bosna-Hersek sorununu dile getirdiğini söylemiştir. Davutoğlu 
Bosna-Hersek’in Türkiye’nin bir dış değil, bilakis iç politika meselesi 
olduğunu vurgulamıştır.160 Ziyareti sırasında TİKA’nın da katkılarıyla Balkan Medeniyetleri Merkezi tarafından düzenlenen Osmanlı Mirası ve Bugünkü Balkanlarda Müslüman Topluluklar başlıklı konferansta bir konuşma yapan Davutoğlu, Osmanlı dönemindeki Balkanlardan bahsetmiş, bugün Bosna’dan Abhazya’ya, Çeçenistan’dan Suriye ve Irak’a kadar birçok halkın Türkiye’den büyük beklentiler içerisinde olduğunu dile getirerek Türkiye’nin Bosna-Hersek ile ortak bir kaderi paylaştığını ifade etmiştir.161 Davutoğlu, Saraybosna’nın 
Balkanların yükselişini gösteren bir örnek olduğunu, Saraybosna’nın 
güvenlik ve refahının İstanbul’un güvenlik ve refahı kadar önemli olduğunu 
ve Boşnaklarla ortak bir kaderi paylaştıklarını vurgulamıştır.162

16-17 Ekim 2009 tarihinde gerçekleştirdiği ziyarette Davutoğlu, Boşnak tarafının sorunlarını dinlemiş, görüşlerini aktarmıştır. Kısa bir süre sonra, İKÖ-Bosna Hersek Temas Grubu Toplantısının ikincisi Davutoğlu’nun ev sahipliğinde İKÖ Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu ve Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Haris Slajdziç’in katılımlarıyla İstanbul’da yapılmıştır. Toplantıda, Bosna-
Hersek’in toprak bütünlüğü ve siyasi istikrarına verilen önem vurgulanmış 
ve Temas Grubu ülkelerinin Bosna-Hersek halkının yanında olduğu mesajı verilmiştir. Davutoğlu, Alkalaj ve Jeremiç ile bir araya gelerek Bosna-Hersek’teki mevcut sorunları ve anayasal reform sürecini ele almıştır.163

Bölgesel ve özellikle Bosna-Hersek’in istikrarı için Hırvatistan’ın öneminin bilincinde olan Davutoğlu, Dışişleri Bakanı Gordan Jandrokoviç’in daveti üzerine 12-13 Aralık 2009 tarihinde Hırvatistan’a resmi bir ziyarette bulunmuştur. Davutoğlu, yaptığı görüşmenin ardından düzenlenen basın toplantısında Bosna-Hersek konusunda, Türkiye-Hırvatistan işbirliğinin 1990’lı yıllarda barış ve 
istikrarın sağlanmasında önemli bir rol oynadığını ve bugün Bosna-Hersek durumunun aynı işbirliğini gerektirdiğini ifade etmiştir. Davutoğlu ayrıca iki ülkenin tarihleri kadar gelecek perspektiflerinin de ortak olduğunu ve bölgedeki istikrarın temel unsuru olan bu iki ülkenin aralarında sınır olmamakla birlikte Türkiye’nin Hırvatistan’ı komşu olarak telakki ettiğini söylemiştir.164

Davutoğlu, Saraybosna’da 13-14 Aralık 2009 tarihinde düzenlenen Medeniyetler İttifakı Güney Doğu Avrupa Bakanlar Toplantısına katılmıştır. 6-7 Nisan 2009 tarihlerinde İstanbul’da düzenlenen Medeniyetler İttifakı İkinci Forumunda benimsenen ve ittifakın temel ilke ve hedeflerinin hayata geçirilebilmesi ve kültürlerarası diyalogun güçlendirilmesini sağlamak amacıyla bölgesel stratejiler oluşturulması fikri doğrultusunda yapılan toplantıda Güney Doğu Avrupa 
bölgesi için oluşturulan bölgesel strateji kabul edilmiş ve bir Bakanlar Bildirisi yayınlanmıştır. Toplantı vesilesiyle Saraybosna’da bulunan Davutoğlu, Bosna-Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Başkanı Zelijko Komsiç ve Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyeleri Haris Silajdziç ile Nebojsa Radmanoviç ile görüşmüştür.165 Alkalaj ve Jeremiç ile bir araya gelen Davutoğlu, görüşmenin ardından yaptığı açıklamada görüşmenin çok verimli geçtiğini belirterek, Türkiye ve Sırbistan 
olarak Bosna Hersek’teki bütünleşmeyi desteklediklerini ifade etmiştir.166

2009’un son ayında üst düzeyde siyasi bir ziyaret 14-16 Aralık 2009 tarihinde Bosna-Hersek’ten Türkiye’ye gerçekleşmiştir. Bosna-Hersek Başbakanı Nikola Şpiriç, Başbakan Erdoğan’ın davetine icabetle yaptığı ziyaret çerçevesinde Cumhurbaşkanı Gül ve TBMM Başkanı Şahin tarafından da kabul edilmiştir. Ziyareti çerçevesinde ilk olarak Gül tarafından kabul edilen Şpiriç, daha sonra Başbakan Erdoğan ile görüşmüştür. Görüşmenin ardından düzenlenen basın 
toplantısında Erdoğan, Türkiye’nin daima Bosna-Hersek’in yanında olduğunu, Bosna-Hersek Türkiye’nin ve Türk halkının gönlünde müstesna bir yere sahip olduğunu ve ilişkilerin artarak devamından yana olduğunu ifade etmiştir.167 Siyasi düzeydeki temaslarının dışında TOBB Başkan Vekili Faik Yavuz başkanlığındaki işadamları ile de bir toplantı yapan Başbakan Şpiriç, Türkiye’nin, Bosna-Hersek’in en çok işbirliği imzaladığı ülke olduğunu ancak, ekonomik alanda bu durumun geçerli olmadığını söylemiştir. İki ülke arasında ekonomik 
alanda büyük bir potansiyelin olduğunu aktaran Şpiriç, bu alanda daha fazla işbirliğine gidilmesi gerektiğini dile getirerek Türkiye ile her türlü işbirliğine açık olduklarının altına çizmiş iki ülke arasındaki dostluğun ekonomik alanda da geliştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır.168

Türkiye-Moldova İlişkileri,

Türkiye’nin Moldova ile ortak bir kara sınırı ve Karadeniz üzerinden bir komşuluk bağı bulunmamasına karşın, 2009 yılında iki ülke ilişkilerinin yavaş yavaş gelişme kaydettiğine tanık olunmaktadır. Moldova, Balkan ülkeleri arasında 2009’da her düzeyde en az temas ve ilişkinin yaşandığı, sadece belirli toplantı ve örgütsel zeminlerde ziyaret edilen bir ülke olmuştur. Yılın ilk ziyareti, Moldova 
Ekonomi ve Ticaret Bakanı Yardımcısı Tudor Cobacı’nın 12. Avrasya Ekonomi Zirvesi çerçevesinde İstanbul’a gelmesi oldu. Zirvede Moldova’daki ekonomik imkanları anlatan bir konuşma yaptı.169 
Bu tarz toplantıların bir diğeri, 5 Haziran 2009 tarihinde Kişinev’de gerşekleşen GDAÜ Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi olmuştur. Zirve öncesinde düzenlenen GDAÜ Dışişleri Bakanları Toplantısına da Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış katılmıştır.170 Başbakan Erdoğan zirvenin açılışında yaptığı konuşmada küresel mali kriz ve enerji sorunlarının dünya gündeminde daha ağırlıklı olarak yer aldığı bir dönemde yapılan Kişinev Zirvesi’nin küresel sorunlara karşı Güneydoğu Avrupa ülkelerinin işbirliği yapacaklarını belirtmiştir. Erdoğan, bölge ülkelerinin ortak bir geçmişe ve ortak hislere sahip olduklarını katılımcı ülkelerin yöneticileri olarak bu hissiyatı 
halklara ve bölgenin barışına, istikrarına ve refahına katkı sağlayacak 
bir istikamete yönlendirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Son dönemde bölge ülkeleri arasındaki ikili ilişkilerde ve bölgesel işbirliğinde tanıklık olunan gelişmelerin geleceğe daha güvenle bakılmasına imkân verdiğini açıklamıştır.171

4-7 Ekim 2009 tarihinde Sağlık Bakanlığından bir heyet Moldova’ya bir ziyarette bulunmuş ve Sağlık Bakanlığınca temin edilen 51 kalem ve 34 paketten oluşan tıbbi cihaz ve malzemenin teslimi ve kurulumu gerçekleştirilmiştir.172 
14-15 Kasım 2009 tarihinde TİKA ve DEİK Sağlık Komitesi işbirliğinde İstanbul’da düzenlenen Balkanlar ve Avrasya’da Sağlıkta Kalkınma Konferansına   Moldova’dan da katılım olmuş, diğer katılımcı ülkelerle Türkiye arasında 
sağlık konusunda sinerji yaratılması hedeflenmiştir.173

2009 yılında doğrudan üst düzey siyasi temaslar oldukça zayıf olmasına karşın, Moldova İstanbul Başkonsolosu iki ülke arasında hareketli bir ekonomik ilişkiyi vurgulamaktadır. Bu bağlamda, Çanakkale’de çeşitli temaslarda bulunan Moldova’nın İstanbul Başkonsolosu Sergiu Goncerenco Vali Abdülkadir Atalık’ı ziyaret etmiş ve İstanbul’da yeni kurulan bir başkonsolosluk olduklarını ve kendisine bağlı bölgede 8 il olduğunu ve bu illerden birinin de Çanakkale 
olduğunu ve bu nedenle Çanakkale’ye geldiğini ifade etmiştir. Türkiye ile Moldova arasında sıkı bir işbirliği olduğunu ve iki ülke arasında ekonomik, kültürel, siyasal ve bilimsel olmak üzere 32 sözleşme bulunduğunu hatırlatmıştır. Goncerenco, iki ülke arasındaki ithalat ve ihracat ilişkilerinin iyi olduğunu, Türkiye’nin Moldova ihracatında 11, ithalatında ise 7. sırada yer aldığını, 700 Türk şirketinin ülkesinde çalışmalar yaptığını ve Türk işadamlarının Moldova’da açılan üç fuarda firmalarını en iyi şekilde tanıtma fırsatı bulduğunu 
ifade etmiştir. Goncerenco, Türkiye sınırları içinde 40 bin Moldovalının 
çalıştığını, başkonsolosluk sayesinde bütün işlemlerini en kısa sürede yapmaya gayret ettiklerini ve iki ülke arasında imzalanan eğitim sözleşmelerine göre öğrencilere çeşitli burslar verildiğini açıklamıştır.174

Sonuç

Türkiye, Balkan ülkelerine yönelik dış politikasını komşularıyla sıfır sorun, sürekli siyasal diyalog ve maksimum karşılıklı bağımlılık ilkeleri çerçevesinde şekillendirmiştir. Türkiye, Sırbistan, Bosna-Hersek, Hırvatistan, Karadağ ve Arnavutluk’un yer aldığı Batı Balkanlarda tam bir diplomasi atağına kalkmış ve bugüne kadar diplomasi tarihinde olmadığı kadar üst düzeydeki siyasi, askeri ve ekonomik temaslar gerçekleştirmiştir. Türkiye, Soğuk Savaş sonrasında 
Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarına katılımını desteklemiştir. 
Bu noktada izlediği tutarlı dış politikasının en son başarısı, Estonya’nın Başkenti Talinn’de bir araya gelen NATO Dışişleri Bakanlarının Bosna-Hersek’in NATO Üyelik Eylem Planına katılımı konusunda anlaşmalarıdır. Türkiye’nin yürüttüğü yoğun müzakereler sonrasında Davutoğlu bu kararın Bosna, NATO ve Bosna’yı her zaman destekleye gelen kardeş ülke Türkiye için tarihi bir gün olduğunu 
açıklamıştır.175 2009 yılında sadece başbakan ve bakanlar değil aynı zamanda cumhurbaşkanı da Balkan ülkeleri ile yürütülen son derece yoğun diplomasi trafiğinin içinde yer almıştır. Yukarıda belirtilen Balkan Zirvesinin düzenlenmesi sürecinde Cumhurbaşkanı Gül’ün de çok önemli katkısı olmuştur.

Türkiye, 2009 yılında Davutoğlu’nun ortaya koyduğu “bölgesel sahiplenme” yaklaşımı içinde Balkanların sorunlarını tüm tarafların katılımı ile bölge içi dinamikleri harekete geçirerek çözmeyi amaçlamıştır. Türkiye, tarihsel olarak bölge ile doğrudan ilişkisi bulunmayan fakat Medeniyetler İttifakı Projesi çerçevesinde yakın ilişki içerisinde olduğumuz İspanya’yı pozitif etkileyici bir faktör olarak Balkanların Avrupa-Atlantik kurumlarına bütünleşmesini devrede tutmaktadır. Talin’de NATO Dışişleri Bakanlarının düzenledikleri toplantı 
öncesinde İspanya’nın isteği üzerine Türkiye, Sırbistan ve İspanya Dışişleri Bakanları Belgrat’ta bir araya gelmişler; toplantının ardından yapılan açıklamada Batı Balkanların AB’ye entegrasyonunun önemi vurgulanmıştır. Davutoğlu, Türkiye’nin bu konudaki vizyonunu “Balkanların Avrupa’ya tamamen entegre olması” şeklşinde ifade etmiştir. İspanyol Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos, hem İspanya dışişleri bakanı hem de AB’nin resmi temsilcisi olarak, 
Türkiye’nin ve Batı Balkanların AB’ye tam üyeliğini desteklediğini açıklamış tır.176

Türkiye, 2009 yılında Batı Balkan ülkeleri dışındaki Romanya, Bulgaristan, Yunanistan ve Moldavya ile de her düzeyde ilişkilerini geliştirmek için çaba harcamıştır. Romanya ile ilişkisini “stratejik ortaklık” temeline oturtarak önemli bir aşama kaydedilmiş, Bulgaristan ile yaşanan sorunlar da “ortak mekanizmalar” oluşturularak çözümlenmeye çalışılmıştır. Yunanistan ile ilişkilerde her iki tarafın karşılıklı iyi niyetli açıklamalarına karşın, bütünüyle iç kamuoylarının özellikle Yunan kamuoyunun ve Kıbrıs Rum tarafının yarattığı 
sorunların gölgesinden kurtulunamadığı izlenimi vermektedir. Her iki taraf da kırmızı çizgilerini aşmadan çözüm sürecini zorlamayı hedeflemektedir. Çoğu zaman Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimini iyi polis-kötü polis yaklaşımı çerçevesinde bir dış politika aracı olarak Türkiye’ye karşı kullanmaktadır. 2009 yılında Türk-Yunan sorunlarına köklü bir çözüm iradesi özellikle Yunan tarafınca ortaya konulamamıştır. 

Yunanistan, Türkiye’ye yönelik çekinceli diplomatik girişimleri ile Türkiye’nin Balkanlar bölgesinde çok fazla inisiyatifi ele geçirmesinden rahatsız gibidir. Hatırlanacağı üzere, Yunanistan’ın 1997’den sonra bazı Balkan ülkeleriyle ilişkilerini düzeltmeye çalışmasında bu ülkeler üzerinde Türkiye’nin artan etkisi önemli rol oynamıştı. Ancak Türkiye, hiçbir zaman Yunanistan’a karşı dışlayıcı bir diplomatik yaklaşım içinde olmamıştır. Yunanistan da samimiyetle 
kabul etmelidir ki iki ülke, sorunlarını kendileri çözeceklerdir. Dış müdahaleler sorunları çözmekten çok daha da karmaşık hale getirebilmektedirler. 
AB’nin sorunlu bir ülke olan Kıbrıs Rum Kesimini üyeliğe kabul etmesinin yarattığı sorunlar buna en güzel örnektir.

2 Haziran 2010’da Saraybosna’da yapılması planlanan AB-Batı Balkanlar toplantısına Belgrad yönetiminin tanımadığı Kosova’nın egemen bir ülke olarak davet edilmesinin yarattığı sorun karşısında Sırbistan Dışişleri Bakanı Jeremic’in “Buradaki sorunları biz çözemezsek hiç kimse çözemez. Bu sorunları bizim çözeceğimize inanıyorum” diyerek bölgesel diplomasinin dinamiklerini açıklamıştır.177 Jeremiç’in bu ifadesi, “bölgesel sahiplenme” yaklaşımının bir yansımasıdır. 

2009 yılında Türkiye ile Slovenya ve özellikle Moldova arasındaki ilişkiler daha çok ekonomik karakter taşımaktadır. Karşılıklı ilişkilerin her alanda daha çok derinleştirilebilmesi açısından en üst düzey diplomatik temasların daha da arttırılması gerekmektedir. 2009 yılı Türkiye-Balkan ülkeleri ilişkileri açısından var olan sorunların çözümü için çok güçlü adımların atıldığı, ortak mekanizma ların oluşturulmaya çalışıldığı, var olan mekanizmaların ise etkili bir şekilde  devreye sokulduğu ve maksimum karşılıklı bağımlılık ilişkisinin şekillenmeye 
başladığı bir dönem olmuştur. 

Türkiye ile Balkan ülkeleri arasındaki ilişkilerde son yıllarda yaşanan canlanma ekonomik ilişkilere de yansımıştır. Ekonomik ilişkilerde gelinen nokta, ülke başlıkları içinde daha ayrıntılı vurgulandığı için burada son iki yılın verilerine bakmak yeterli olacaktır. Özellikle son yıllarda Türkiye’nin bölge ülkeleriyle siyasi ilişkilerinde yaşanan ilerlemenin ekonomik ilişkilere yansımalarının olumlu neticeler verdiği rakamlara da yansımıştır. 2008 yılına ilişkin ekonomik 
veriler yakından incelendiğinde de bu eğilim görülebilecektir. Ekonomik 
ilişkilerde yaşanan yükselişin 2009 yılında bir miktar azalması küresel ekonomik krizden kaynaklanan gelişmelerden kaynaklanmıştır.178




2008 YILI İHRACAT VE İTHALAT RAKAMLARI (000 $)

Kaynak: TÜİK verileri




2009 YILI İHRACAT VE İTHALAT RAKAMLARI (000 $)


Türkiye’nin Balkanlar Politikası 2009 Kronolojisi

14-16 Ocak Dışişleri Bakanı Ali Babacan Bosna-Hersek’i ziyaret etmiştir.

17-18 Şubat Hırvatistan Başbakanı Ivo Sanader, Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmiş ve iki ülke arasında beş önemli antlaşma imzalamıştır.

18-19 Şubat Hırvatistan Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi, İstihdam ve Girişimcilik Bakanı Damir Polancec Türkiye’yi ziyaret etmiş ve Türk-Hırvat İş Konseyi Toplantısına katılmıştır.

19 Şubat Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren Yunanistan’ı ziyaret etmiştir.

12 Mart Balkan Odalar Birliği 1. Genel Kurul toplantısı Tiran’da yapılmıştır. Toplantıda Türkiye’yi TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu ve beraberindeki heyet temsil etmişti.

12-14 Mart Bulgaristan Meclis Başkanı Georgi Pirinski, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın daveti üzerine resmi bir ziyarette bulunmuştur.

12-14 Mart Dışişleri Bakanı Babacan Kosova’ya resmi bir ziyarette bulunmuş ve Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri bakanı ile görüşmüştür.

19-20 Mart Sırbistan Dışişleri Bakanı Vuk Jeremiç, Dışişleri Bakanı Babacan’ın resmi davetlisi olarak Türkiye’ye ziyarette bulunmuştur.

5 Nisan Sırbistan Dışişleri Bakanı Jeremiç ve Karadağ Dışişleri Bakanı Rocen de katılımıyla İstanbul’da Medeniyetler İttifakı projesinin İkinci Yıllık Forumu düzenlenmiştir.

14-16 Nisan Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen’in Bulgaristan ziyaretinde, Ekonomi ve Enerji Bakanı Petar Dimitrov, Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanı Asen Gagauzov, Maliye Bakanı Plamen Oresharski ve Tarım ve Gıda Bakanı Valeri Mitkov Tsvetanov ile görüşmüştür.

17 Nisan Romanya’da Karadeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Bükreş Sözleşmesi) imzalanmıştır. Bakanlar Toplantısı’nda Türkiye, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu başkanlığındaki bir heyetle temsil edilmiştir.

24-25 Nisan Cumhurbaşkanı Gül, Sofya’da düzenlenen “Avrupa için Doğalgaz: Güvenlik ve Ortaklık” başlıklı enerji zirvesine katılmıştır.

27-30 Nisan Sırbistan Savunma Bakanı Dragan Stanovac İstanbul’da düzenlenen IDEF-2009 Uluslararası Savunma Sanayi Fuarına katılmıştır.

11-13 Mayıs Sırbistan Savunma Bakanı Dragan Stanovac, Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün davetlisi olarak Türkiye’yi ziyaret etmiştir.

20-21 Mayıs Slovenya Cumhurbaşkanı Danilo Türk, Cumhurbaşkanı Gül’ün konuğu olarak Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir.

25-28 Mayıs Devlet Bakanı Zafer Çağlayan Makedonya’ya resmi bir ziyarette bulunmuştur. 

27-29 Mayıs Devlet Bakanı Çağlayan, Kosova’ya resmi bir ziyarette bulundu.

1-3 Haziran Sırbistan Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi ve Bölgesel Kalkınma Bakanı Mlajan Dinkic’in katılımı ile Ticaret Bakanları Zirvesi düzenlenmiştir.

5 Haziran Moldova’da gerçekleşen GDAÜ Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi Toplantısına Başbakan Erdoğan, Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış katılmıştır.

25 Haziran Başbakan Erdoğan bir Türk firmasının da yapımında ortak olduğu Arnavutluk’u Dures Limanı’na bağlayacak Reşen-Kalimaş Otoyolunun açılış törenine katılmıştır.

3 Temmuz Dışişleri Bakanı Davutoğlu Romanya’ya resmi bir ziyaret gerçekleşmiş; gezi kapsamında Devlet Başkanı Traian Basescu, Başbakan Emil Boc, Senato Başkanı Mircea Dan Geoana ve Temsilciler Meclisi Başkanı Roberta Anastase ile görüşmüştür.

5-7 Temmuz TBMM Başkanı Köksal Toptan, Kosova Meclis Başkanı Jakup Krasniqi’nin davetine icabetle Kosova’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir.

7-8 Temmuz TBMM Başkanı Toptan, Meclis Başkanı Ranko Krivakopiç’in daveti üzerine Karadağ’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmiş ve Cumhurbaşkanı Filip Vujanoviç ve Başbakan Milo Djukanoviç ile görüşmüştür.

9-10 Temmuz Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Dubrovnik kentinde düzenlenen “Hırvatistan Zirvesi 2009: Avrupa’nın Stratejik Mecburiyeti: Enerji, Yatırım ve Kalkınma” konferansına katılmak üzere bu ülkeye bir ziyaret gerçekleştirmiştir.

13-16 Temmuz Arnavutluk Savunma Bakanı Gazmend Oketa, Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün resmi davetlisi olarak Türkiye’ye resmi bir ziyarette bulunmuştur.

22-24 Temmuz Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Sırbistan’a yaptığı resmi bir ziyaret çerçevesinde Cumhurbaşkanı Tadiç, Başbakan Cvetkoviç, Meclis Başkanı Djukic-Dejanoviç, Dışişleri Bakanı Jeremiç ve Boşnak liderler Rasim Ljajic ve Süleyman Ugljanin ile görüşmüştür.

24-26 Temmuz Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Karadağ’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir.

29-31 Temmuz Türkiye’ye gelen Boşnak Dışişleri Bakanı Sven Alkalaj, Davutoğlu ile görüşmüş ve Gül tarafından kabul edilmiştir.

26-27 Ağustos Romen Dışişleri Bakanı Cristian Diaconescu Türkiye’ye resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. 

27-28 Ağustos Kosova Dışişleri Bakanı Hüseyni, Davutoğlu’nun davetine 
icabetle Türkiye’ye resmi ziyaret gerçekleştirmiştir.

29-30 Ağustos Dışişleri Bakanı Davutoğlu Slovenya’yı ziyaret etmiş, Bled Stratejik Forumu Liderler Paneli’ne katılmış ve bir konuşma yapmıştır.



5.Cİ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,,

***

TÜRKİYE’NİN BALKANLAR POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 3

TÜRKİYE’NİN BALKANLAR POLİTİKASI 2009, BÖLÜM 3


Türkiye-Makedonya İlişkileri,  

Türkiye, 1991 yılında bağımsızlığını ilan eden Makedonya’yı kendi 
anayasasındaki ismi ile ilk tanıyan ve büyükelçi atayan ülkelerden biri olmuştur. Bağımsızlığından itibaren Makedonya’nın toprak bütünlüğünün korunmasına özel bir vurgu yapan Türkiye, zayıf bir ekonomi ve askeri yapıya sahip bu ülkenin güçlenmesi için elinden gelen çabayı göstermiştir. Türkiye’nin 2009 yılı içerisinde her düzeyde en yoğun ilişkide bulunduğu Balkan ülkelerinden birisi olmuştur. 
Türkiye, Balkan yarımadasında Osmanlı kültür mirasının etkisinin en yoğun görüldüğü ülkelerin başında gelen Makedonya’daki Osmanlı-Türk kültür mirasının korunmasına özel bir önem vermektedir. 

Bu çerçevede, Makedonya Kültür Bakanı Elizabeta Kanceska-Milevska, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın daveti üzerine 21-23 Nisan 2009’da Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmiş ve iki ülke arasında iki ülke Kültür Bakanlığı arasında 2009-2011 Yıllarına Ait Kültürel İşbirliği Programı imzalanmıştır.78

Türkiye, bölge barışı açısından çok önemli olan ve iç yapısı hassas dengeler üzerine oturan Makedonya’nın siyasal istikrarını da her düzeyde desteklemektedir. Bu çerçevede Türkiye, demokrasinin kurumsallaşmasına katkı sağlayacak tüm süreçleri desteklemekte ve bu ülkenin yanında olduğu mesajını vermektedir. İlk turu 22 Mart, ikinci turu da 5 Nisan’da gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonrasında bu göreve seçilen Gjorge İvanov’un Üsküp’te 12 Mayıs 2009 tarihinde düzenlenen yemin törenine Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf ile Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Mustafa İsen katılmışlardır.79 
Makedonya Devlet Bakanı Hadi Nezir 6-8 Mayıs 2009 tarihinde Marmara Grubu Vakfınca düzenlenen 12. Avrasya Ekonomi Zirvesi çerçevesinde Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Nezir zirvede yaptığı konuşmada ülkesi ile Türkiye arasında bir strateji anlaşması imzalandığını belirterek Türk iş adamlarını yatırım yapmak için ülkesine davet etmiştir.80 

Türkiye, Yugoslavya’dan ayrılan cumhuriyetlerden ekonomisi en zayıf ülke olan Makedonya’nın ekonomisinin güçlendirilmesi için önemli bir çaba göstermiş; bu çerçevede, 25-28 Mayıs 2009 tarihinde Devlet Bakanı Çağlayan Makedonya’ya resmi bir ziyarette bulunmuştur. Türkiye ile Makedonya arasındaki ticari ve ekonomik işbirliği imkânlarının artırılması ve ihracatçı firmalarımızın 
dış pazar paylarında artış sağlanması amacıyla gerçekleştirilen ziyarete, 
Türk özel sektörü de yoğun ilgi göstermiştir. Bu ilginin örneklerinden 
birisi de Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD) adına Yönetim Kurulu Başkanı Nilüfer Bulut ve Yönetim Kurulu üyelerinin de geziye katılmalarıdır. Gerçekleştirilen ziyaret çerçevesinde Makedonya’da iki ülke üst düzey yetkililerinin katılımıyla seminerler, Türk ve Makedon işadamları arasında ikili iş görüşmeleri gerçekleştirilmiştir.81 
Makedonya’da önemli iş bağlantısı yaptıklarını belirten Çağlayan, Türk firmalarının Makedonya’da altyapı projelerinde yap-işlet-devret yöntemi ile yer alabileceklerini belirterek özellikle tekstil-hazır giyim, gıda, demir-çelik, madencilik ve enerji firmaları için ciddi iş potansiyeli olduğunu vurgulamıştır. Çağlayan açıklamasında ciddi iş bağlantıları yapıldığını belirtti.82

Gezi sırasında düzenlenen Makedonya-Türkiye İş Forumuna katılan Başbakan Nikola Gruevski yaptığı konuşmada, Türk firmalarının Makedonya’da yatırımda bulunmalarını arzu ettiklerini ve yatırımlar için olumlu şartların ülkesinde mevcut olduğunu ifade etmiştir. Konuşmasında Makedonya’da 250 milyon Avro tutarında enerji, karayolu ve demiryolu yatırımının yapılacağını ve tek çıkar yolun 
hükümetler ve işadamları arasında işbirliğini yoğunlaştırmak ve karşılıklı 
ekonomik iş birliğini geliştirmek olduğunu ifade eden Başbakan Gruevski, işbirliği ve karşılıklı sinerjiyle ortak çıkarlarla sorunların çözüleceğini söylemiştir. 

Forumda bir konuşma yapan Çağlayan, geçen yıl Makedonya’ya ihracatın 300 milyon dolar, ticaret hacminin ise 330 milyon dolar olarak gerçekleştiğini mevcut ticaret hacmini üst seviyelere çıkarmak, bunu yaparken de mümkün olduğunca 
dengeli bir ticaret yapısını tesis etmek, istedikleri söylemiştir. Amaçlarının 
2010 yılı sonunda ikili ticareti daha dengeli bir biçimde 1 milyar dolara ulaştırmak olduğunu belirten Çağlayan, yatırımların karşılıklı olarak artırılmasının ilişkilere uzun vadeli perspektif ve kalıcılık sağlayacağını kaydetmiştir. Makedonya’da faaliyet gösteren 100 Türk firmasının yatırımlarının, 180 milyon dolara ulaştığını, Türk işadamlarının ülkede daha fazla iş yapmalarının ana hedeflerinden biri olduğunu söyleyerek bu yatırımların Balkanlardaki istikrarın ve barışın devamlılığın bir sigorta olacağını belirtmiştir.83 Bakan Çağlayan, 
son derece önemli bir ülke olan Makedonya’nın önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin önemli ortağı olacağını söylemiştir.84 

Türkiye, Makedonya ile karşılıklı ekonomik ilişkilerini geliştirme çabasının ötesinde, bu ülkenin askeri gücünün geliştirilmesine de ciddi katkıda bulunmakta dır. Türkiye’nin, Makedonya’ya olan askeri desteği 2009 yılı içinde en üst düzeyde askeri yetkililer tarafından gerçekleştirilen ziyaretlerle de kendisini göstermiştir. Bu çerçevede, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Makedonya Genelkurmay Başkanı Korgeneral Miroslav Stojanovski’nin resmi konuğu olarak 16-18 Haziran 2009 tarihlerinde Makedonya’yı ziyaret etmiştir.85 
Korgeneral Stojanovski tarafından askeri törenle karşılanan Orgeneral Başbuğ mevkidaşı ile basına kapalı bir görüşme yapmış, ardından da Savunma Bakanı Zoran Konyanovski’yi ziyaret etmiştir. 

Görüşmede Bakan Konyanovski, Türkiye’nin ülkesine sunduğu olağanüstü 
desteklerini dile getirerek Başbuğ’a teşekkür etmiş, Başbuğ ise iki ülke savunmaları arasında işbirliğinin süreceğini ve TSK’nın, Makedonya ordusuna yardım projesini sürdüreceğini belirtmiştir. Orgeneral Başbuğ gezisi çerçevesinde Cumhurbaşkanı Corve Ivanov ve Başbakan Nikola Gruevski ile de ayrı ayrı görüşmelerde bulunmuştur.86 Başbuğ’un gezisine Makedonya tarafından verilen önem ziyaret öncesinde Savunma Bakanlığının yazılı açıklamasında da kendisini göstermiştir. Açıklamada, Başbuğ ve beraberindeki heyetin Makedonya’nın NATO yolunda yapmış olduğu reformlarla tanıtılacağı ve görüşmeler esnasında iki ülke arasında ikili işbirliği konularının ele alınmasının öngörüldüğü ifade edilmiştir. Türkiye’nin karşılıksız olarak Makedonya ordusunun eğitim, askeri öğretim, donanım ile NATO sürecinde desteklediğinin altı çizilmiştir.87

Balkan ülkelerinde her dönemde ortaya çıkan iki temel sorun vardır. Bunlardan birincisi azınlık sorunu, ikincisi ise istikrarsız sınırların varlığıdır. Balkan ülkelerindeki Türk ve Müslüman azınlıkları hiçbir zaman bulundukları ülkelerdeki çatışma dinamiğini arttıracak bir unsur olarak görmeyen Türkiye, Türk ve Müslüman azınlıkların bulundukları ülkelerdeki her düzeyde sahip oldukları hakların korunmasını, geliştirilmesini ve siyasal katılımlarını teşvik etmektedir. 

Türkiye’nin bu tutumu iç siyasal ve toplumsal yapısı son derece hassas dengeler üzerinde oturan Makedonya açısından çok önemlidir. Türkiye, bu azınlıkların bulundukları ülke ile asimile olmadan bütünleşmeleri gerektiğini savunmaktadır. Balkanlardaki Türk ve Müslüman azınlıklarla iletişim kanalları sürekli açık ve canlı tutulmaya çalışılmaktadır. 
Bu çerçevede, Başbakan Erdoğan’ın daveti üzerine, Türk Demokratik Partisi (TDP) Genel Başkanı Kenan Hasip ve beraberindeki heyeti 20-23 Temmuz 2009 tarihlerinde Ankara’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmişlerdir. Ziyaret çerçevesinde TDP heyeti, Gül, Erdoğan, Davutoğlu ve Devlet Bakanları Zafer Çağlayan ile Selma Aliye Kavaf ile de görüşmeler yaptılar.88 

TDP heyetinin ziyareti sırasında Bakan Çağlayan ile Bakan Hadi Nezir yaptıkları görüşmede Mayıs ayında Ohri kentinde düzenlenen Makedonya-Türkiye İş Formu’nun ikinci bölümünün Ekim ayında İstanbul’da yapılmasına karar verilmiş, ayrıca iki ülke başbakanının da bu foruma katılım konusunda ilgili oldukları belirtilmiştir.89 Çağlayan, iki ülke arasında işbirliğinin geliştirilmesine büyük önem verdiklerini ve bu yöndeki temaslarına devam edeceklerini söylemiş, Nezir de iki ülke arasında işbirliğinin geliştirilmesi çalışmaları kapsamında 
Türkiye’de Ekonomik İş Forumu düzenlemek istediklerini ifade etmiştir.90

Temmuz 2009’da Makedonya’daki Türk asıllı siyasetçiler tarafından gerçekleştirilen ziyaret sonrasında Makedon Sağlık Bakanı Bujar Osmani, Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın davetine icabetle 7-9 Ekim 2009 tarihinde sağlık alanında ikili görüşmeler gerçekleştirmek ve bazı sağlık tesislerinde incelemelerde bulunmak üzere Türkiye’yi ziyaret etmiştir.91 

Bakan Osmani ziyareti kapsamında Sağlık Bakanlığı’na bağlı Ankara Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni ve bir özel hastaneyi ziyaret ederek incelemeler de bulunmuş ve yetkililerden bilgi almıştır. Osmani ve beraberindeki heyet 8 Ekim 2009 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığını ziyaret etmiş ve buradaki yetkililer ile heyetler arası görüşmeler gerçekleştirmişlerdir. Aynı gün iki ülke Sağlık Bakanlığı heyetleri arasında yapılan görüşmelerde sağlık alanında mevcut işbirliğinin geliştirilmesi ve detaylandırılması hususunda mutabık kalınmıştır.92

Türkiye ile Balkan ülkeleri arasında en üst siyasi düzeyde kurulan bu ilişkiler, sadece siyasi alanla sınırlı kalmamakta, çok geniş bir çerçevede ve özellikle de iş adamlarının katılımını içerdiğinden ‘maksimum karşılıklı bağımlılığın’ oluşturulması sürecine çok büyük katkıda bulunmaktadır. Bu çerçevede, Cumhurbaşkanı Gjorge Ivanov, Gül’ün davetlisi olarak 15-18 Ekim 2009 tarihlerinde Türkiye’ye resmî bir ziyarette bulunmuştur.93 Gül, Ivanov’u Çankaya Köşkü’nde kabulünün ardından düzenlenen basın toplantısında, görüşmelerde ikili ilişkileri gözden geçirdiklerini, başta Balkanlar olmak üzere iki ülkeyi ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konuların ele alındığını belirtmiştir.94

Ziyaretin ilk günü Gül, Ivanov ve eşi onuruna Çankaya Köşkünde verdiği akşam yemeğinde yaptığı konuşmada, Makedonya kentlerinin ortak tarihi ve kültürel mirasın en canlı şekilde yaşadığı güzel şehirler olduğunu söylemiştir. İki ülkenin coğrafi konumlarının, ortak tarih ve kültür miraslarının iki ülkeyi her alanda daha da yakınlaştıran unsurların başında geldiğini belirten Gül, istikrar ve refahın yerleşmesini arzuladığımız Balkanların kalbinde yer alan Makedonya’nın diğer Balkan ülkeleriyle beraber Avrupa-Atlantik kurumlarıyla bütünleşmek suretiyle istikrar ve refahını güvence altına almasını içtenlikle arzuladıklarını ifade etmiştir. Makedonya’nın NATO üyeliğini başından beri destekleyen Türkiye, aynı coğrafyayı paylaştığı yakın dostu Makedonya’yı anayasal adıyla ve ulus olarak 
tanıyan ilk ülke olarak her fırsatta bunu kanıtladığını belirtmiştir. 

Cumhurbaşkanı Ivanov ise Gül ile yaptığı görüşmelerde bölgesel sorunların 
yanında Avrupa ve Avrupa-Atlantik bütünleşmesi gibi konularda sergilenen ortak tavrın iki ülke arasında en yüksek düzeydeki görüş birliğinin göstergesi olduğunu söylemiş ve ülkesinin Türkiye ile işbirliğinin gelişmesine büyük önem verdiklerini belirtmiştir.95

TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi tarafından Cumhurbaşkanı Ivanov’a Fahri Doktora unvanı verilmiş, yapılan törende bri konuşma yapan TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Makedonya’nın doğal güzellikleri, kültür mirası ve arkeoloji alanları bakımından zengin bir ülke olduğunu ve sahip olduğu turizm potansiyeli ni değerlendirmeye, Makedonyalı şirketler ile ortaklıklar kurmaya ve turizm  alanında işbirliğini ilerletmeye hazır olduklarını ifade etmiştir. 

Hisarcıklıoğlu, gerek tarihi ve kültürel bağlar, gerek ekonomik ve ticari ilişkiler açısından her zaman Türkiye için öncelik arz eden bir ülke olan Makedonya’da doğrudan yabancı sermaye yatırımı gerçekleştiren yaklaşık 100 Türk firması bulunduğunu açıklamıştır.96

Ivanov, gezisi çerçevesinde Meclis Başkanı Şahin ile de bir görüşme yapmıştır. Şahin, görüşmede iki ülkenin halkları arasında tarihi, kültürel ve sosyal bağlar bulunduğuna değinerek Makedonya’nın istikrarlı ve müreffeh bir ülke olarak kalkınmasını ve ekonomik ilişkilerin siyasi ilişkiler gibi gelişmesini arzu ettiklerini belirtmiştir. 
Cumhurbaşkanı Ivanov ise Türkiye ile Makedonya’nın dost iki ülke olduğunu ve Türkiye’nin, ülkesinin NATO ve AB üyeliği için verdiği destekten dolayı teşekkür etmiştir. NATO üyeliği konusunda Türkiye’nin elinden gelen her şeyi yaptığını, bunun da onur ve gurur verici olduğunu ifade eden Ivanov, ekonomik ilişkilerin siyasi boyuta yetişmesini kendilerinin de temenni ettiklerini ve Makedonya’da 
yatırım yapan Türk şirketlerinin olduğunu, bu yatırımların devam etmesini istediklerini dile getirmiştir.97 İvanov, İstanbul’da da incelemelerde 
bulunduktan sonra 18 Ekim 2009 tarihinde Türkiye’den ayrılmıştır.98

Meclis Başkanı Şahin’in işaret ettiği ekonomik ilişkilerin siyasi ilişkiler düzeyine çıkarılması yönündeki ifadeleri kısa bir süre sonra karşılığını bulmuştur. Ekonomik işbirliği imkanlarının tartışılması ve geliştirilmesi amacıyla 5 Aralık 2009 tarihinde İstanbul’da Türk-Makedon İş Forumu düzenlenmiştir. Bakan Çağlayan toplantıda yaptığı konuşmada Mayıs ayında işadamları ile birlikte 
Makedonya’yı ziyaret ettiklerini ve çok önemli konuları görüştüklerini 
belirterek siyasi, tarihi, kültürel ve ekonomik ilişkileri olan Türkiye ve Makedonya’ya mevcut ticaret rakamlarının yakışmadığını ifade ederek tatmin edici olmayan 328 milyon dolarlık rakamın kısa sürede 1 milyar dolara çıkarılması gerektiğini açıklamıştır.99 Başbakan Erdoğan İstanbul’da düzenlenen Türk-Makedon İş Forumuna katılarak bir konuşma yapmıştır. Türkiye ile Makedonya arasında halihazırda bir vize uygulaması bulunmadığını belirten Erdoğan, iki ülke arasındaki güvenin yüksekliğine işaret etmiş ve bu özgüvenin 
yatırımlarla taçlandırılması gerektiğini söylemiştir.100

Türkiye-Karadağ İlişkileri,  

Davutoğlu, Balkan ülkelerini ziyareti sırasında gittiği ülke basınında makale yayımlama yaklaşımını 24-26 Temmuz 2009 tarihleri arasında Karadağ’a yapmış olduğu resmi gezide de sürdürmüştür. 

Bu çerçevede Davutoğlu’nun, Karadağ’ın Pobjeda Gazetesi’nde 24 Temmuz 2009 tarihinde yayımlanan makalesi, Türk-Karadağ ilişkilerinin yol haritası niteliğindedir. Davutoğlu’nun vurguladığı hususlar sadece Karadağ-Türkiye ilişkileri açısından değil, tüm bölge ülkeleri arası ilişkiler açısından da dikkate alınması gerekli bir konudur. 

Davutoğlu’na göre, “2006 yılında Karadağ’ın ve 2008 yılında Kosova’nın bağımsızlıklarını ilan etmeleri ile birlikte Balkanlar bölgesindeki siyasi coğrafya nihai halini almıştır. Soğuk savaş sona ererken Balkanlarda sarsılan dengeler ve oluşan yeni denklemler bu siyasi coğrafyayı şekillendirmiştir. Tabiatıyla Balkanlarda kalıcı bir istikrar ortamının ve sürdürülebilir bir kalkınma ivmesinin yakalanması için daha çok çaba göstermemiz gerekir. Yakın tarihimizde yaşadığımız ve paylaştığımız acılardan gereken dersleri çıkarabildiğimiz takdirde 
Balkan halklarının önündeki önemli fırsatlardan olabildiğince yararlanmamız mümkündür... Balkanlarda yaşadığımız buhranların hepsi bölge dışı aktörlerin müdahaleleri ile sonlandırılmıştır. Ancak bölge dışı aktörlerin müdahalesi ile yalnızca çatışmaları durdurmak mümkün olmuştur. Kalıcı barış ve istikrarı sağlamak ise bölge ülkelerinin sorumluluğundadır. Balkanlarda barış, istikrar ve refah sağlamak için aramızdaki bağları güçlendirmek, bölge dışından gelecek 
tüm katkılardan daha etkili olacaktır... Balkan halklarını ayrıştıran etnik ve dini nitelikte faktörlerin yanında Balkan halklarını birleştiren belki daha fazla ortak değer bulunmaktadır. Bölgesel işbirliğini ilerletmek konusunda daha etkin bir ortak siyasi iradenin bu temelde kurulmasını mümkün görmekteyim.”101

Davuoğlu’nun makalesinde işaret ettiği bölge içi dinamiklerin harekete geçirilmesi ve her türlü platformun ikili ve çok taraflı ilişkilerin geliştirilmesinde kullanılması çok önemlidir. Bu bakımdan 

6-7 Nisan 2009 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu sahip olduğu sembolik anlamının yanında önemli bir çok-taraflı diyalog platformu işlevini görmektedir. Söz konusu Foruma Karadağ Dışişleri Bakanı Milan Rocen de katılmış ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile ikili bir görüşme gerçekleştirmiştir.102 

2009 yılında sivil toplum seviyesinde düzenlenen etkinliklere Karadağ’dan da üst düzeyde katılım olmuş; 12. Avrasya Ekonomi Zirvesine katılan Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Vujica Lazovic zirvede yaptığı konuşmada, krizi vesile ederek ekonomik reformlar yapılabileceğini belirtmiştir. İçişleri Bakanı Jusuf Kalamperovic ise konuşmasında Karadağ’ın en kısa sürede AB üyesi olması için çalıştıklarını söylemiştir.103

2009 yılı Türkiye-Karadağ arasındaki ilişkilerin, yasama organları düzeyinde de artırılmaya ve en üst düzeyde temasların geliştirilmeye çalışıldığı bir dönem olmuştur. Bu çerçevede TBMM Başkanı Köksal Toptan, Meclis Başkanı Ranko Krivakopiç’in daveti üzerine 7-8 Temmuz 2009 tarihinde Karadağ’a resmi bir ziyaret gerçekleştirmiş ve ziyareti sırasında Meclis Başkanı Krivakopiç’in yanı sıra Cumhurbaşkanı Filip Vujanoviç ve Başbakan Milo Djukanoviç ile de görüşmüştür.104 İki ülke Meclis Başkanlarının görüşmelerinin ardından 
düzenlenen ortak basın toplantısında Meclis Başkanı Ranko Krvakopiç, tarihi bir gün yaşadıklarını belirterek ilk defa Türkiye’den ülkesine bu seviyede bir ziyaret gerçekleştiğini ifade etmiştir. Görüşmelerinde iki ülke arasındaki ilişkileri değerlendirdiklerini söyleyen Krivokapiç, Türkiye ile Karadağ’ın AB yolunda hedeflerinin aynı olduğunu belirterek Türkiye’nin NATO’nun önemli bir üyesi olduğunu vurgulamış ve ülkesinin de NATO üyesi olmak istediğini ve bu konuda 
Türkiye’nin desteğini umut ettiklerini söylemiştir. Krivokapic ayrıca Türkiye ile Karadağ arasında siyasi ilişkilerin mükemmel olduğunu ancak ekonomik ilişkilerin daha üst seviyelere çıkarılması gerektiğini de vurgulamıştır. Köksal Toptan ise konuşmasında Karadağ ve Türkiye’nin tarihten gelen kültürel bağlarının olduğunu belirterek, iki ülkenin meclis başkanları arasındaki ilk ziyaretin gerçekleştiğini dile getirmiş ve iki ülkenin bölgesel konularda ortak düşüncelere sahip olduğunun altını çizmiştir. Türkiye’nin Karadağ’ın ekonomik 
olarak kalkınmasına önem verdiğini ifade eden Toptan, bölgedeki gelişmeleri yakından takip ettiklerini dile getirerek, Türkiye’nin bu alanda her zaman dost bildiği Karadağ’ın yanında yer alacağını ifade etmiştir. İki ülke arasında parlamenter düzeyde ilişkilerin gelişmesini sağlamak amacıyla Köksal Toptan ve Ranko Krivokapiç arasında mutabakat metni imzalanmıştır.105

Davutoğlu’nun 24-26 Temmuz 2009 tarihinde Karadağ’a yaptığı resmi ziyaret hakkında Dışişleri Bakanlığı öncesinde bir açıklama yapmıştır. Bakanlık açıklamasında, bu ziyaretler Balkan ülkeleriyle ilişkilerin dış politikadaki önemi ve GDAÜ Süreci Dönem Başkanlığı süresince bu ülkelerle yürütmeyi arzulanan istişareler bağlamında değerlendirilmektedir. Ayrıca Karadağ ile mevcut ilişkilerin her alanda geliştirilmesi imkanlarının ele alınmasına ve tarafları ilgilendiren 
bölgesel ve uluslararası konular hakkında görüş teatisinde bulunulmasına 
vesile teşkil edeceği vurgulanmıştır.106

Davutoğlu Karadağ’a düzenlediği resmi ziyareti çerçevesinde, Cumhurbaşkanı Vujanoviç, Meclis Başkanı Ranko Krivokapiç ve Dışişleri Bakanı Milan Roçen ile görüşmüş ve nüfusun büyük kısmını Boşnakların oluşturduğu Sancak Bölgesinde yer alan Rojaye kentini ziyaret etmiştir.107 Bakan Roçen ile görüşmesinin ardından açıklama yapan Davutoğlu, Karadağ’ın stratejik açıdan önemli bir coğrafyada bulunduğunu ve altı ayrı ülkeyle komşu olduğunu, dolayısıyla 
Karadağ ile Türkiye’nin Balkanların doğu ve batı yakasını birleştiren iki ülke olarak Karadağ’ın Türkiye için komşu ülkelerden biri olduğunu dile getirmiştir. “Balkanları krizle, gerilimle, savaşla anılan bölge olmaktan çıkarıp, barış, istikrar ve refahla anılan bölge haline getirmeye” kararlı olduklarını, “onun için de Karadağ’ın Avrupa Atlantik kurumlarına intibakını,” NATO üyeliğini ve Avrupa vizyonunu desteklediklerini belirten Davutoğlu, Türkiye’nin bu dönem GDAÜ Sürecinin başkanlığını yürüteceğine de dikkati çekerek, Roçen ile bu konuda da yapılabilecek muhtemel faaliyetler ve projeler hakkında görüş alışverişinde bulunduklarını dile getirmiştir. Bakan Roçen ise açıklamasında Türkiye’nin Karadağ’ı ilk tanıyan ülkelerden biri olduğunu ve 130 yıl sonra ilk kez dışişleri bakanı düzeyinde bir ziyaretin gerçekleştiğini hatırlatarak, bunun tarihi bir gün olduğunu söyleyerek ülkesinin yakın bir zamanda Türkiye’de kendi büyük elçiliğini açacağını belirtmiştir. Roçen ayrıca ekonomik, ticari ve kültürel alanda birlikte hareket ederek ilişkilerini daha da güçlendireceklerini söylemiştir.108 

Davutoğlu, bölgesel işbirliğini ilerletmek için en fazla güvenilen mekanizma olan GDAÜ’nün Dönem Başkanlığını Karadağ’a devredeceği için Türkiye’nin dönem başkanlığı sırasında gerçekleştirilen etkinlikler konusunda Karadağ ile istişarelere önem vermektedir.109 

Gül’ün, Cumhurbaşkanı Vujanovic’in davetlisi olarak 11-12 Aralık 2009 tarihinde yaptığı resmi ziyaret, Türkiye’den Karadağ’a cumhurbaşkanı düzeyinde gerçekleştirilen ilk resmi ziyaret oldu. Karadağ ile hızla gelişen ikili ilişkilerimizin en üst düzeyde değerlendirilmesine, ilave işbirliği imkânlarının gözden geçirilmesine ve Karadağ’ın Avrupa ve Avrupa-Atlantik kurumları ile bütünleşme sürecine Türkiye tarafından verilen desteğin teyidine imkân tanıyacaktır. 

Bu ziyaret sırasında da İş Forumu toplantıları düzenlendi, Karadağ ile ekonomik ve ticari ilişkilerin en ileri seviyeye taşınması hedeflenmiştir.110 

Gül, ziyareti sırasında Başbakan Milo Djukanoviç’i de kabul etmiştir. Görüşmelerin ardından iki ülke cumhurbaşkanlarının huzurunda Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve Karadağlı mevkidaşı tarafından iki ülke arasında Ekonomik İşbirliği Anlaşması, Yolcu ve Eşyanın Karayoluyla ile Taşınması Anlaşması ve Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşması imzalanmıştır.111 

Görüşmelerin ardından düzenlenen basın toplantısında Cumhurbaşkanı 
Gül ikili ve bölgesel gelişmeleri gözden geçirdiklerini belirterek Balkanlarda güvenlik ve istikrar için bütün bölge ülkeleriyle istişare ve ortak çalışmaya önem verdiklerini ifade etmiş ve Karadağ’ın bağımsızlığını kazandıktan sonra kısa sürede önemli gelişme kaydettiğini dile getirerek, Türkiye’nin her bakımdan Karadağ’a destek olacağını söylemiştir. Vuyanoviç de Gül’ün ziyaretinden duyduğu memnuniyeti dile getirerek bu ziyaretin tarihi nitelikte olduğunu 
ve 130 yıldır ilk kez bir Türk Cumhurbaşkanının Karadağ’ı ziyaret ettiğini vurgulamıştır. Vuyanoviç, TİKA’nın Karadağ’daki faaliyetlerine değinerek TİKA’nın ülkenin bütün şehir ve kasabalarına ulaşarak gerçekleştirdiği faaliyetlerden dolayı ülkesi adına teşekkür etmiş ve TİKA’nın şimdiye kadar çok sayıda proje için yaklaşık 4 milyon Avro para harcadığını belirtmiştir.112 Ziyaretinin ikinci gününde Türkiye-Karadağ İş Formuna katılan Gül, Meclis Başkanı Ranko Kriyokapiç, Boşnak asıllı Meclis Başkan Yardımcısı Rıfat Rastoder 
ve Boşnak asıllı Bakan Rafet Husovic’i ayrı ayrı kabul etmiş, Başkent Podgoriça yakınlarındaki Tuzi köyünde bulunan Karadağ Medresesini ziyaret etmiş ve Podgoriça’da bir Türk firmasınca yapılan alışveriş merkezinin açılışını yapmıştır.113

İş forumunda bir konuşma yapan Gül, Karadağ’ın turizm kapasitesi büyük bir ülke olduğunu belirterek Avrupa’nın önemli lojistik merkezlerinden biri olabileceğine dikkati çekmiş, Türk işadamlarının özellikle enerji ve ulaştırma alanlarındaki yatırım fırsatlarını değerlendirmesini istemiştir. Karadağ’da turizm sektörüne yatırım yapılabileceğini ifade eden Gül, Karadağ ile daha önce serbest ticaret anlaşması, dün de ekonomik işbirliği ve ulaştırma anlaşmaları imzalandığı nı anımsatarak Karadağ ile ekonomik ilişkilerin de en üst düzeye çıkarılması arzusunda olduklarını ifade etmiştir. Cumhurbaşkanı Vujanovic ise, Türkiye ile Karadağ arasındaki ilişkilerin iyi düzeyde, ancak yetersiz olduğunu vurgulamıştır.114

En üst düzey siyasi temasların dışında Karadağ-Türkiye ilişkileri çeşitli zeminlerde bir araya gelme ve işbirliği imkânları elde etmiştir. TİKA ve DEİK Sağlık Komitesi işbirliğinde 14-15 Kasım 2009 tarihlerinde İstanbul’da Balkanlar ve Avrasya’da Sağlıkta Kalkınma Konferansı düzenlenmiştir. Bu konferansa katılımcı ülkelerin Sağlık Bakanları, Sağlık Bakan Yardımcıları ve Onkoloji ve Hematoloji Enstitü Başkanları ile konusundaki üst düzey yöneticiler katılmışlar dır. Konferansta, Türkiye ile katılan ülkeler arasında sağlık konusunda sinerji yaratılması amaçlanmıştır.115 TİKA 2009 yılında Karadağ’da iki sağlık projesine imza atmıştır. Bunlardan birincisi, TİKA tarafından düzenlenen eğitim programı çerçevesinde Karadağlı Diş Hekimlerinin Türkiye’ye gelmeleridir. Heyet, Ankara Diş Hekimliği Fakültesi ve Bayındır Hastanesi’nde aldıkları eğitimin ardından sertifikalarını aldılar.116 İkincisi de TİKA tarafından yürütülen sağlık projesi 
kapsamında Karadağ Ulçin Devlet Hastanesi KBB Ünitesine temin edilen yeni sağlık cihazlarının teslim edilmesidir.117

Türkiye-Bulgaristan İlişkileri,    

Halil İnalcık Tanzimat ve Bulgar Meselesi çalışmasında Bulgaristan’da Osmanlılar tarafından kurulmuş şehirlerdeki hayat ve manzaranın tamamıyla Türk olduğunu belirtmiştir.118 1908 yılında Bulgaristan’ın bağımsızlığını kazanmasından 1990’lara kadar geçen süreçte Türk-Bulgar ilişkilerinin şekillenmesinde bu ülkedeki Türk nüfus önemli bir rol oynamıştır. Soğuk Savaş sonrasında 
Bulgaristan’da oluşan yeni yönetimlerin Avrupa-Atlantik kurumlarına katılımını hedefleyen politikaları, Türkiye’nin bu süreçte verdiği önemli destek, ülkedeki Türk azınlığın sorunlarının önemli bir kısmının çözümlenmesine katkı sağlamıştır. Bulgaristan’ın 2004 yılında NATO ve 2007 yılında da AB üyesi olması Türkiye-Bulgaristan ilişkilerinin istikrarlı bir zeminde yürütülmesine katkı sağlamaktadır. 
2009 yılı içerisinde Bulgaristan-Türkiye arasındaki ilk üst düzey resmi temas yasama organları temsilcileri düzeyinde gerçekleşmiştir. 

Meclis Başkanı Georgi Pirinski, TBMM Başkanı Köksal Toptan’ın daveti üzerine 12-14 Mart 2009 tarihleri arasında resmi bir ziyarette bulunmuştur.119 Ziyareti sırasında TBMM AB Uyum Komisyonu Başkanı Yaşar Yakış ve CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile de görüşmüştür.120

Türkiye’den Bulgaristan’la ilk temas bakan düzeyinde gerçekleşmiş, 
14-16 Nisan 2009 tarihinde Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen Bulgaristan’ı ziyaret etmiştir. Tüzmen, ziyaretinde Ekonomi ve Enerji Bakanı Petar Dimitrov, Bölgesel Kalkınma ve Bayındırlık Bakanı Asen Gagauzov, Maliye Bakanı Plamen Oresharski ve Tarım ve Gıda Bakanı Valeri Mitkov Tsvetanov ile bir araya gelmiş ve görüşmelerde iki ülke arasındaki ticari ve ekonomik ilişkiler ele alınmıştır. 
Bulgaristan’daki yerleşik Türk işadamları ile de temaslar gerçekleştiren 121 

Bakan Tüzmen, 15 Nisan’da Türk ve Bulgar işadamlarının katılımlarıyla 
düzenlenen iş forumuna da katılmıştır.122 Bakan Tüzmen, gezisi sırasında katıldığı Türkiye-Bulgaristan Ticari Ekonomik İşbirliği seminerinde iki ülkenin ticaret hacminin daha da artırılması için ticarete ve transit geçen Türk TIR’larına çıkarılan engellerin bir an önce kaldırılması gerektiğini ifade etmiştir.123 

Bakan Tüzmen’in işaret ettiği gibi, 24-25 Nisan 2009 tarihlerinde Sofya’da Avrupa’ya doğalgaz arzında Bulgaristan topraklarının kullanılması konusunun da 
ele alınacağı bir enerji zirvesi düzenlenmiştir. Türkiye’nin bu konuya verdiği önem, Gül’ün, Sofya’da düzenlenen Avrupa için Doğalgaz: Güvenlik ve Ortaklık başlıklı enerji zirvesine geniş bir heyetle katılması ile ortaya konmuştur.124

Davutoğlu’nun gerek başdanışmanlığı ve gerekse Dışişleri Bakanlığı döneminde Türkiye, komşularla sürekli siyasal diyalog ve komşularla sıfır sorun ilkelerini hayata geçirmekte özel bir çaba harcamaktadır. 

Bu kapsamda, Cumhurbaşkanı Georgi Parvanov’un 16-17 Aralık 2008 tarihinde gerçekleşen Türkiye ziyareti sırasında Gül ile görüşmelerinde iki ülke ilişkilerinin gündeminde uzun süredir sürüncemede kalan bazı meselelerin çözüme kavuşturulması amacıyla iki ülke dışişleri bakanlıkları arasında bir ortak komisyon kurulmasına ilişkin mutabakata varmışlardır. Söz konusu Ortak Komisyon’un ilk toplantısının iki ülke Dışişleri Bakanlıkları Müsteşarları başkanlığında 18 Mayıs 2009 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmesi kararına 
varılmıştır.125 İlk toplantısını 18 Mayıs 2009 tarihinde Ankara’da gerçekleştiren 
Ortak Komisyon hakkında Dışişleri Bakanlığı sözcüsü tarafından yapılan açıklamada bu oluşuma Bulgaristan Parvanov’un 16-17 Aralık 2008 tarihlerinde gerçekleştirdiği ziyaret sırasında karar verildiği belirtilmiştir.126

Türkiye-Yunanistan İlişkileri,

Diğer Balkan ülkeleriyle kıyaslandığında Türk-Yunan ilişkilerinde yaşanan sorunlar çok boyutlu bir nitelik taşımaktadır. Balkan ülkeleri ile yaşanan sorunların bir kısmı, Türkiye’nin bölgesel politikalarının bir uzantısı, çoğu zaman tek boyutlu, olarak ortaya çıkmaktadır. Oysaki Yunanistan ile sorunlar kara, hava, deniz, azınlıklar, farklı örgütsel düzeylerde (örneğin AB, NATO), bölgesel dengeler vb. gibi çok farklı alanlarda var olabilmekte ve birden bire patlak verebilmektedir. 
Ancak 2009 yılında her iki ülke karşılıklılık ve iyi niyet çerçevesinde sorunlarını çözmek yönünde sürekli siyasal diyalog içinde olmaya çaba göstermişlerdir. 

2009 yılında Türkiye’den Yunanistan’a ilk ziyaret Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren tarafından 19 Şubat 2009 tarihinde gerçekleştirilmiştir. Atina’da Ziraat Bankası’nın Yunanistan’daki ilk şubesinin resmi açılışını yapan Nazım Ekren, ikili ilişkilerdeki yaşanan olumlu havanın ticarete de yansıdığını vurgulayarak “2008 sonu itibariyle aramızdaki ticaretin 3,5 milyar dolara çıktığını belirtmiştir.127 

Ekren, Ziraat Bankası’nın Gümülcine’de açtığı şubenin açılışında yaptığı konuşmada da Türk-Yunan ilişkilerine önem verdiklerini, Ziraat Bankasının açtığı şubelerin Türkiye ile Yunanistan arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilere olumlu katkılarının olacağını ifade etmiştir.128

Nisan ve Mayıs aylarında dolaylı toplantılar vesilesi ile Türk ve Yunan dışişleri bakanlarının karşılıklı ziyaretleri ve temasları gerçekleşmiştir. 

Bu ziyaretlerin ilkinde Dışişleri Bakanı Babacan, 6-7 Nisan tarihleri arasında düzenlenen Medeniyetler İttifakı İkinci Forumu çerçevesinde İstanbul’da bulunan Dışişleri Bakanı Bakoyanni ile resmi bir görüşme yapmıştır.129 İkincisinde de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Babacan, 14-17 Mayıs 2009 tarihleri arasında yapılan Bilderberg toplantısına katılmak üzere Yunanistan’a gitmiştir.130 
Haziran ayı boyunca çeşitli zeminlerde gerçekleşen temasların dışında Türk ve Yunan liderlerinin iki ülke ilişkileri hakkında basına yansıyan ifadeleri olmuştur. Başbakan Kostas Karamanlis’in 3 Haziran 2009’da Atina Haber Ajansı’na yaptığı açıklamada Türkiye’nin, Avrupa yolunda ilerleyebilmesi için mutabık kalmasının şart olduğu bir AB üyesini, yani Rumları, tanımadığı sırada AB geleceğinden 
söz etmek mümkün olmadığını belirtmiştir.131 Dışişleri Bakanı Bakoyanni de Başbakan Erdoğan’ın bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada Yunanistan’ın Ruhban Okulu konusundaki tutumuna değinerek, Ruhban Okulu ile Trakya Türkleri konularının birbirleri ile kıyaslanamayacağını ifade etmiştir.132 

Bu karşılıklı açıklamaların ardından Davutoğlu, 27-28 Haziran 2009 tarihinde Korfu’da düzenlenen AGİT Gayrı Resmi Bakanlar Konferansı sırasında Bakan Bakoyanni ile bir görüşme yapmıştır.133 Medya üzerinden yaşanan bu 
gelişmelerin temel amacı, üçüncü taraflara mesaj vermektir.

5 Temmuz 2009 tarihinde Dışişleri Bakanı Bakoyanni’nin İmerisia gazetesinde yer alan Türkiye ile ilgili açıklamalarını değerlendiren Egemen Bağış, Bakoyanni’nin, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda “yükümlülüklerini yerine getirmesi gerektiği” şeklindeki sözlerine karşılık, Türkiye’nin yükümlülüklerinin bilincinde ve sorumluluğunda bir ülke olduğunu kaydetmiştir.134 Bakoyanni, 26 Temmuz 2009 tarihinde Elefterotipia gazetesine yaptığı açıklamada, Türkiye’nin Avrupalılaşma yolunda zor ve ağır bir dönemden geçtiğini belirterek bu süreci ve Başbakan Erdoğan’ın çabalarını anlayışla karşıladığını, ancak Türkiye’nin anlaşmaları uygulamak zorunda olduğunu belirtmiştir.135 Kalkınma Bakanı Kostas Hacıdakis 2 Ağustos 2009 tarihinde Elefteretopia gazetesinde yayımlanan demecinde, ülkesinin Ege Denizi’nde petrol ve doğalgaz araştırma ve çıkarma çalışmaları başlatacağını açıklamış; Türkiye’nin itirazlarının hatırlatıldığında 
ülkesinin egemenlik haklarından ve bu konuda açıkça tavır almaktan hiçbir şekilde vazgeçmeyeceğini söylemiştir.136 Başbakan Karamanlis de 6 Eylül 2009’da Selanik Uluslararası Ticaret Fuarı’nın açılışında Yunanistan’ın, Güneydoğu Avrupa ülkelerinin Avrupa-Atlantik yapılanmalarına katılımlarını desteklediğini belirterek “bu çerçevede Türkiye ile de işbirliği istediklerini, ancak Ege’deki statünün tahriklerle ve tehditlerle değişmeyeceğini, belirlenen kırmızı 
çizgileri pazarlık konusu yapmayacaklarını ifade etmiştir.137

Kültür Bakanı Kostas Markopulos 13 Temmuz 2009 tarihinde Türkiye’ye günübirlik bir ziyarette bulunmuştur. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, ülkemizi ziyaret eden Markopulos ile Ankara’da iki ülke arasındaki turizm işbirliği konularının ele alındığı bir görüşme gerçekleştirmiştir.

Türkiye, Yunan dış politikasının olduğu kadar iç politikasının da ağırlıklı gündem konularından birisidir. Belki Yunanistan’ın 1829’da bağımsızlığını kazanmasından sonra Yunan iç siyasetinin değişmeyen en önemli gündemi Osmanlı Devleti ve ardılı Türkiye ile ilişkilerinin nasıl yürütüleceği sorunudur. Bu durum, ana muhalefet partisi PASOK’un lideri Yorgo Papandreu’nun 20 Eylül 2009 tarihinde 
Reuters’a verdiği demeçte kullandığı ifadelerde belirginlik kazanmaktadır. 
4 Ekim’de yapılacak genel seçimlerde iktidara gelmeleri halinde Türkiye ile ilişkileri iyileştirmeye çalışacaklarını söyleyen Papandreu, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde son yıllarda ortaya çıkan sorunların Türkiye’nin AB’ye üyelik şansını etkileyebileceğini kaydetmiştir.138

Erken genel seçimleri Yorgo Papandreu liderliğindeki sosyalist PASOK kazanması üzerine139  Davutoğlu, İspanya’nın El Pais gazetesinde 5 Ekim 2009 tarihinde yayımlanan demecinde Türkiye ile Yunanistan arasında mükemmel bir ilişkinin olduğunu belirterek PASOK döneminde zorluklar olsa da ilişkilerin iyi olmayı sürdüreceğinden emin olduğunu söylemiştir.140 
Başbakan Erdoğan ve Davutoğlu GDAÜ Gayri Resmi Dışişleri Bakanları toplantısı katılan yeni Başbakan ve Dışişleri Bakanı Papandreu ile bir görüşme gerçekleştirmişlerdir.141

Davutoğlu ile Devlet Konukevi’nde yaptığı ikili görüşmenin ardından Fener Rum Patrikhanesi’ni ziyaret eden Papandreu, yaptığı açıklamada “Kıbrıs meselesini barışçıl yöntemlerle, uluslararası hukuka dayanarak çözmemiz lazım, Kıbrıs’ı garantör ülkelere bağlılıktan kurtarmamız, ayrılıkçı duvarlardan arındırmamız lazım. Eğer başarılı olursak bu tüm dünyaya barışın göstergesi olacak ve Yunanistan ile Türkiye olarak bölgede istikrarın merkezi olacağız. Türk halkına 
dürüst olacağız. Problemleri saklamayacağız” demiştir. Başbakan Papandreu daha sonra Başbakan Erdoğan ile Dolmabahçe’deki Çalışma Ofisi’nde bir araya gelmiştir.142

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, 31 Ekim 2009 tarihinde Yunanistan’da düzenlenen Ekonomik İşbirliği Forumuna katılmıştır. Kaynakları daha verimli alanlarda kullanmanın ülkelere çok daha büyük faydalar sağlayacağını belirten Ergün, “Bu nedenle Türk ve Yunan tarafları olarak vehimlere kapılmayan, geçmişin korkularına esir olmayan, birbirlerini tehdit olarak değil, iş ortağı olarak gören ülkeler haline gelme konusunda gösterdiğimiz kararlı duruşu önümüzdeki 
süreçte de devam ettirmeliyiz” demiştir.143

6 Kasım 2009 tarihinde Yunanistan’da bulunan Bakan Egemen Bağış’ın Atina’da Türk gazetecilerle bir araya geldiğinde kullandığı ifadeler, Türk-Yunan ilişkilerinin AB boyutunu gözler önüne sermektedir. Bağış yaptığı açıklamada, Türk-Yunan ilişkilerinde yeni bir dönemin başlayacağına ilişkin yeni bir heyecan ve umudun var olduğunu gözlemlediğini belirterek Papandreu’nun başbakan olmasının 
bunda etkili olduğunu söylemiştir.144 2 Aralık 2009 tarihinde AGİT 17. Dışişleri Bakanları toplantısına katılmak üzere Yunanistan’a giden Davutoğlu da toplantıdaki konuşmasında teşkilatın ortak taahhütleri yerine getirme, çok boyutlu ve uluslar-üstü sorunların çözümünde daha etkin yer alma, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü, temel hak ve hürriyetlerin yaygınlaştırılmasını sağlama, kriz yönetimi, ihtilafların azaltılması ve çözümü ile silahların kontrolü gibi alanlar
da etkinliğinin artırılması gerektiğini söylemiştir. Davutoğlu, Başbakan  Papandreu ile görüşmesinin ardından düzenlediği basın toplantısında ise üst düzey siyasi diyalogun artarak devam edeceğini, ekonomik ilişkilerin güçlendirileceğini, kültürel ilişkilerin daha da gelişmesi için tedbirler alınmasının düşünüldüğünü, bu çerçevede önümüzdeki dönemde olumlu hareketlenmeler kaydedilmesinin beklendiğini söylemiştir.145

Davutoğlu, 3 Aralık 2009 tarihinde NATO Dışişleri Bakanları toplantısına katılmak üzere Belçika’ya giderken uçakta gazetecilere Başbakan Papandreu ile yaptığı görüşmeyi değerlendirmiştir. Türkiye ile Yunanistan’ın dört alanda işbirliği yapma konusunda mutabık kaldığını belirten Davutoğlu, bunların ikili ilişkilerde düzenli siyasi diyaloglar, AB’de Türk-Yunan ilişkilerinin güçlendirilmesi, bölgesel 
ve küresel alanda işbirliği olduğunu söylemiştir.146 Davutoğlu, 6 Aralık 2009 tarihinde Yunan Devlet Televizyonu NET’e verdiği mülakatta “Rum kesimi Annan Planı’na ‘evet’ deseydi şu anda herhangi bir müzakere ve ek protokolle alakalı problem yaşanmayacaktı” demiştir. 

Davutoğlu, aradan 5 yıl geçmesine rağmen bu kararın yerine getirilmediğini belirterek barışa ve AB’ye evet diyen Kıbrıslı Türklerin cezalandırılarak izole edildiğini kaydetmiştir.147 

4.CÜ BÖLÜM İLE DEVAM EDECEKTİR..,, 

***