Büyük Sorun “Aral Gölü”
Ufuk AYGÜN
Özet
Bu çalışma, dünyadaki enerji rezervinin nerdeyse yarısını ihtiva eden, Orta Asya bölgesinde meydana gelen dünyanın en büyük çevre felaketlerinden biri üzerinde durmaktadır. Özellikle 1991 sonrası dönemde SSCB’nin dağılmasıyla bağımsızlıklarını kazanan Orta Asya Türk Devletleri’nin istikrarlı bir gelecek kurması önündeki en büyük engellerden biri olan Aral Gölü’nün kuruması sorunu, yalnızca gölün bulunduğu iki ülkeyi (Kazakistan ve Özbekistan)
değil, gölü besleyen nehirlerin geçtiği tüm Orta Asya ülkelerini ilgilendirmekte dir. SSCB öncesi dünyanın en büyük dördüncü gölü olan Aral Gölü, SSCB döneminde yürütülen tarım politikalarından dolayı bu gün yerini dünyanın en genç çölü olan Aral Kum Çölü’ne bırakmıştır. Buna ek olarak bölge ikliminde karasallaşmaya ve yerel halk üzerinde yeni salgın hastalıkların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Halkın en önemli geçim kaynaklarından biri olan balıkçılık bırakılmıştır. Bu yüzden ekonomik olarak çok aktif olan Moynak Limanı artık
atıl bir haldedir. Aral Gölü sorunun bu kadar karmaşık bir hale gelmesi bölge ülkelerinin birbirleri ile olan ekonomik ve siyasi ilişkilerine de yansımamaktadır. Arlarında oluşturmak istedikleri ekonomik birlik düşüncesinin önündeki en büyük engellerden biri olan bu sorun, uzlaşmalarını çok güç kılmaktadır. Aral Gölü uluslararası çevre sorunu çerçevesinde, Orta Asya’da bölgesel ve küresel güçlerin çıkar çatışması kendini göstermiş, soruna çözüm bugüne kadar üretilememiştir. Rusya’nın inisiyatif almaması durumunda bu sorunun çözülmesi
düşünülemez.
ARAL- GÖLÜ- KURUMASI
ARAL’A AĞIT
…
Ural’dan inen marallar
Aral’da saçın tararlar
Yıkanacak göl mü kalmış
Bilmem ki neyi ararlar …
ALİ AKBAŞ
1.Bulunduğu Coğrafya Ve Gölün Genel Özellikleri
1960 yılında 68 bin 900 kilometrekare yüz ölçümü ve 1083 kilometre küp su hacmine sahip Aral Gölü'nün uzunluğu 426 kilometre, eni 284 kilometre, en derin noktası 68 metreydi.
Ve de Marmara denizinin 6 katı büyüklüğü bir alanı kaplıyordu. 2010'da gölün yüzölçümü 12 bin 100 kilometrekareye, su hacmi 110 kilometre küpe, en derin noktası ise 24 metreye düştü.
Batı Türkistan’da Özbekistan ile Kazakistan arasındaki gölün büyük kısmı
Özbekistan’a dâhildir. Aral havzası, Özbekistan, Tacikistan ve Kazakistan’ın güney-batı kısmını, Kırgızistan’ın Oş ve Narin bölgelerini, Türkmenistan’ın Daşhovuz bölgesini içermektedir. Asya’nın ikinci, dünyanın dördüncü büyük gölüdür. Hazar, Superior (Kuzey Amerika), Viktorya (Afrika) göllerinden sonra gelir.
Gölün bulunduğu bölgede yazları çok sıcak geçen kurak bir iklim hüküm sürer.
Akarsuların göle su taşımalarına rağmen buharlaşma, gelen sudan daha fazladır. Bu bakımdan göl gittikçe küçülmektedir.
Gölün batı kıyıları dik, doğu ve güney kıyıları düz ve yassı, kuzey kıyıları girintili
çıkıntılıdır. Aral Gölüne Amuderya ve Siriderya nehirleri dökülür. Ayrıca etrafındaki yüksek dağların su kaynakları ile beslenir. Amuderya ve Siriderya nehirleri aşırı derecede alüvyon taşıdıklarından göl dolmakta ve küçülmektedir. 254
2. Amu Derya Ve Siri Derya Nehirleri Ve Bu İki Nehirde SSCB Döneminde Yapılan Çalışmalar
Aral gölü, Amu Derya (Ceyhun) ve Sri Derya (Seyhun) sularının birikmesiyle oluşmuştur.
1960’lı yıllardan beri pamuk ekimi ve hidroelektrik santralleri için su rezervuarı inşaatları nedeniyle, büyük içme suyu gölü ve önemli bir su kaynağı olan Aral Gölü kaynağı azalmıştır.
İki nehir sulama, sanayi, enerji ve kentleşmede ihtiyaçların karşılanması amacıyla yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Bunun sonucunda Aral Gölü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya gelmiştir. Esasen bu Sovyet yetkilileri tarafından dile getirilmekteydi. Günümüzde su kullanımının yıllık 120 km3 olacağı ve bunun Aral Gölü havzasının yıllık ortalama su kapasitesinin %94’e tekabül ettiği yetkililerce söylenmiştir. Bu anlamda, Orta Asya’ya kuzeyden su getirme projeleri çizilmiştir.255
Sovyet siyasetçileri, ve komünist parti yetkilileri hassas bir su dengesi kurmak amacıyla bir strateji oluşturmaya çalışmışlar ancak, ilgili mahalli halkların sağlık ve refahına getirdikleri olumsuzlukları önlemede başarılı olamamışlardır. Toprak verimliliğine imkan veren objektif tarım prensiplerinin oluşturulması için ve diğer tarım ürünlerinden vazgeçmek pahasına, 1930’lardan bugüne Özbekistan ve Türkmenistan’a bir pamuk mono kültürü yerleştirilmiştir.
Gene ilk defa 30’lu yıllarda Özbekistan, Kazakistan ve Türkmenistan’da bozkırı sulamak ve özellikle pamuk yetiştirmek üzere büyük sulama projelerine başlanmıştır. İlk büyük sulama projesine, “Fergana Vadisini Çevirme Kanalı İnşaatı”yla başlanmıştır. Narin Nehri suları, tarım alanlarına getirilmiştir. 1940’lı yılların sonuna doğru Seyhun Nehri’nin suları Kızılorda’da toplanarak çok miktarda su, yeni tarıma açılan alanlarda, pirinç tarımında kullanılmıştır.
Daha sonraları, Taşkent’in su gereksinimi de, buradan karşılanmıştır. 1960’lı
yıllara gelindiğinde, Kerki’den aşağıdaki kesimlerin sulanması ve 100 km çapındaki Karakum Kanalı’nın açılması ve Türkmenistan Bozkırı’nın büyük çapta sulanmasıyla, Ceyhun Nehri sularının çoğu tarımda kullanılmaya başlanmıştır. Böylece Aral Gölü’nün su ile beslenmesi engellenmiştir. Sovyet liderlerinin bu ekonomik kararlılığı, toprağın ve Aral Gölü’nün göl vasfını yitirmesine neden olmuştur.
Günümüzde Orta Asya Türk Cumhuriyetleri arasında, kıt su kaynakları üzerinde rekabet ortamı yaratılmıştır. Tacikistan ve Kırgızistan, Seyhun ve Ceyhun Irmak şebekelerinin % 80’ine sahip olarak su fazlasını, suyun yeterli olmadığı Özbekistan, Türkmenistan ve Kazakistan ’a karşı kullanmaya dayalı bir stratejiyi benimsemişlerdir.
Sovyet dönemindeki merkezi hükümet yapısı, hayati önemi bulunan konularda açık müzakere ve münazaralarda bulunulmasını engellemiştir. Sonuçta, Moskova’da alınıp yerel yetkililerce uygulanan kararlarda, çevre toplulukların menfaatleri göz ardı edilmiştir. Moskova’nın izlediği bürokratik yaklaşımın önemli bir zararı, Aral Gölü’nün süratle yitip gitmesine neden olmuştur.256
Artan pamuk üretim alanlarıyla birlikte, geliştirilen sulama sistemleri neticesinde; yaygınlaşan gübreleme, ilaçlama ve herbisit kullanımları anti-ekolojik kimyasallaşmalar sonucunda, hem nehirlerin, hem de Aral Gölü’nün diplerini kirletmiş ve içme sularını da tehdit etmiştir. Kirli içme suyu nedeniyle, tifo, tüberküloz ve çoğunluğu çocuklarda olmak üzere hepatit gibi ciddi
hastalıklara neden olmuştur. Pamuk mono-kültüründeki bu ısrarlar, hem diğer tarımsal faaliyetleri, hem de balıkçılığı öldürdüğünden, bölgesel refahı da azaltmıştır.257
Nehirler çoğunlukla, Kırgızistan ve Tacikistan dağlarından çıkmaktadır. Su rezervlerinin büyük bir kısmından Orta Asya’daki tüm Türk Cumhuriyetleri topraklarını sulamak için yararlanılmaktadır. Bu yüzden, bölgedeki tüm bu devletlerin ortak menfaatleri ve ekolojik talepler dikkate alınarak nehirlerin deltalarında ve Aral Gölü’nde normal hayati şartları yaratmak amacıyla suyun gelmesini temin etmek gerekmektedir.
1960’lardan itibaren, Orta Asya’da, büyük ölçüde, yeni kaynaklar kullanılmaya başlanmıştır.
Sanayi ve hayvancılık kompleksleri geliştirilmiştir. Kentleşme artmıştır. Su kolektörleri inşa edilmiştir. Yakın zamana kadar ıslah edilen yeni tarım alanları politikacı ve bürokratlar için övünç kaynağı olmuştur.
Rüzgar, Aral Gölü’nün kurumuş dibinden tuz ve tozu yüzlerce kilometreye uçurmaktadır. 1980’li yılların başından beri böyle fırtınalar 90 gün boyunca kaydedilmektedir. Toz fırtınasının boyu 400 km, eni 40 km’yi bulmaktadır.258
3. SSCB Dönemi Ve 1991 Sonrası Gölde Meydana Gelen Değişiklilkler
Sovyetler Birliği'nin devasa pamuk tarlaları oluşturma planı çerçevesinde, 1940'larda sulama kanalları inşa edilmeye başlandı ve Amuderya ve Siriderya ırmaklarının sularının pamuk tarlalarına akıtılması sonucu 1960'lara gelindiğinde yılda gölden 60 km3 su çekiliyordu.259
Moskova bu proje çerçevesinde Karakum kanalını inşa etti. 1200 km uzunluğundaki kanalla Amuderyanın suyu çöle taşınacak ve çölde pamuk yetiştirilecekti bu proje 1960’da tamamlandı ve kanal devreye girdiğinde bölgedeki pamuk üretimi katlanarak arttı. Böyle oluncada Amuderya ile Sirideryanın suyu Aral’a ulaşamaz hale gelmişti. Nehirlerin Aral’a taşıdığı yıllık su miktarı 110 km3’ten 5 km3e düştü. Aral Gölü’de 1960’dan 1970 e kadar
alanının yarısını, hacminin %70’ni kaybetti 90’larda iki parçaya bölünen göl küçük Aral ve büyük Aral olarak adlandırıldı.
Sovyet planlamacılarına göre Aral’ın kolları kesilebilirdi. Çünkü Orta Asya’da pamuk yetiştirmek balıkçılığın 100 misli bir ekonomik değer yaratacaktı planlamada atlanan çevre faktörü ile çarpıklık zinciri örülmeye başlamıştı. Çünkü pamuk çok fazla su isteyen bir bitkiydi aşırı sulama yer altındaki suları yüzeye çıkarmış ve de tarlaları tahrip etmeye başlamıştı.
Pamuk üretimi düşmeye başlayınca Moskova hemen devreye girdi üretimi hızlandırmak için kimyasal gübre ve zirai ilaç seferberliği başlatmıştı bu da kısa sürede trajedi yarattı.
Tarlalarda biriken tuz ve tarım ilaçları Aral Gölü’ne kadar drenaj kanalları aracılığıyla gidiyordu. Aral da çekilirken gerisinde zehirli bir çöl bırakıyordu.
Rüzgârla birlikte etrafa saçılan zehirle birlikte Su kuşları kara hayvanları kayboldular. 1960-1990 arasında 100 den fazla bitki türü Aral havzasında yok oldu. 1980’e gelindiğinde denizdeki tuz oranı 3 kat artmıştı. Bu tüm balıkları ve balıkçılığı yok etti.260
1960'lı yıllarda Aral Gölü’nde 20'den fazla balık çeşidi bulunurken, gölün kuruması ve sularının tuzlanmasından dolayı günümüzde gölde sadece “Aral Kolyuçkası” adıyla bir balık çeşidi yaşıyor. Diğer balık türlerinin nesli tükendiğin den, Aral gölüne tuzlu su balık türleri yerleştirilmeye çalışılıyor. 261 Hollandalı bir bilimcinin ilginç fikri ile şu an Aral balıkçılarının bazıları Kalkan balığı avıyla geçinmektedir.262
Muynak'taki balık konservesi fabrikası ise terk edildi ve harabeye döndü. Geçmişte Aral'dan, güneydeki Muynak ve Kuzeydeki Aralski limanları arasında taşımacılıkta kullanılan gemiler ve limanlar bugün kum ve tuz yığınları ortasına saplanarak gemi mezarlığına dönüşmüştür.
Hatta 20. yy.da Orta Asya’da ipek yolunun yerini pamuk yolu aldı denilmekteydi. Bölgede üretilen pamuk Muynak limanına yükleniyor buradan Aral limanına gönderiliyor ve batıya taşınıyordu. Orta Asya ‘da bulunmayan mallarda aynı yol izlenerek getiriliyordu.
Orta Asya’da kayıtlara geçmeyen olaylarda yaşanmış. Vozdrojdenia adası yani Rönesans adası tanıklardan biridir.263 Sovyetler birliği döneminde bu adada kimyasal ve biyolojik silah labarotuvarı olarak kullanılırdı ve bu ada tam da Aralın ortasında bulunuyordu ve burada biyolojik silahlar için dünyanın en vahşi bakterisi antraks (Şarbon) üretilmişti. Ve bu bakterinin denenmesi için sayısız hayvan adaya getirilmiş ve deneye kurban gitmişlerdi.
Söylentilere göre bu ada 90’larda meydana gelen labarotuvar kazası yüzünden boşaltılmış sonrası ise Aral’a kalan zehirli atıklardır.
3.1.Bazı Tespitler
Bir zamanlar göl yatağı olan alanlar bugün Aral Kum Çölü olarak adlandırılıyor. 54,000km2’lik göl yatağı çöle dönüştü.
Gölde balıkçılık yapan binlerce kişi bugün umutsuz bir bekleyiş içindeler. İnsanlar ya işsizlikle mücadele ediyor ya da göç etmek zorunda kalıyor.
Sulak araziler olan yerlerde bugün kum ve tuz fırtınaları esiyor. Yıllarca göl tabanında birikmiş olan toksik maddeler (tarımda kullanılan kimyasallar ve tarım ilaçları) ve aşırı miktardaki tuz, kumla karışarak havayı kirletiyor.
Bir zamanlar yasayan canlıların yarısından fazlası bugün o coğrafyada
yaşamıyor. Ekosistemin ciddi oranda bozulduğu, bu kadar tuzlu ve kurak bir coğrafyada sadece halophyte (kurak çödeki tuz bitkisi) bitkileri yaşayabiliyor.
Bir zamanlar gölün ılıman etkilerinin görüldüğü topraklarda bugün yazlar daha sıcak, kışlar daha soğuk, yağış ve nem daha düşük. Bunların sonucu olarak tohumların üreme mevsimi daha kısa ve kuraklık daha da yaygın.
Verimli araziler olan çevre arazilerde bugün aşırı tuzlanma nedeniyle tarım
yapılamıyor. Kuzeyden esen güçlü rüzgarlar tuz ve tozu 500 km mesafeye kadar savurabiliyor. Aral Gölü’nün güneyinde bulunan Amu Delta’sı da bu rüzgarların etkilediği verimli arazilerden biri. Deltada tuzlanmaya bağlı olarak sebze ve tohum yetiştiriciliğinde ciddi sorunlar yaşanıyor. Aral Gölü’nün kuruma sebebinin bu ve benzeri arazileri sulamak için kullanılan sular olduğu düşünüldüğünde oldukça ironik bir tablo ortaya çıkıyor.
Bir zamanlar balıkçılık yapan sağlıklı insanlar bugün kanserle karşı karşıyalar. Yerel halk solunum yolları hastalıkları, gırtlak ve yutak kanseri, tuzlu hava solumaya bağlı solunum problemleri, tuzlu suya bağlı sindirim sistemi hastalıkları, karaciğer ve böbrek yetmezliği ve görme bozuklukları gibi değişen çevre koşulları sonucunda oluşan birçok hastalıkla boğuşuyor. Ayrıca balık ürünlerinin yok olması ve gelir düzeyinin düşmesi sonucu beslenme bozuklukları na ve özellikle hamile kadınlarda anemiye oldukça sık rastlanıyor.
Halk tatlı su kaynaklarına ulaşmakta zorluk yaşıyor.
4.Sonuç ve Çözüm Önerisi
Aral Gölü insan eliyle yaratılmış en büyük çevre felaketi olarak literatürde yerini almıştır. Bir çok defa Orta Asya devletleri bir araya gelmiş ancak kalıcı çözüm üretme adına somut adım atma konusunda sıkıntı yaşamışlardır. Çünkü mevcut durum bu devletlerin ekonomik olarak yararına olduğu için yaşanan insanlık dramı karşısında çözüm arayışı içinde gözükmek politika üretmek için yeterli görülmüştür.1991 sonrası bağımsızlığını kazanan bu devletler dış politikalarını oluşturmada ekonomik kalkınma planı geliştirmede Rusya’nın etkisi altında
kalmaktadırlar. Rusya ise bölgenin sorunsuz, kalkınmış, ekonomik olarak güçlenmiş olmasını değil kendisine bağımlı kendi iç sorunlarından dış politika üretmede sorun yaşayan bir durumda kalmasını yeğlemiştir.
Rusya kendi arka bahçesi olarak gördüğü bu bölgeyi insiyatif alarak kargaşadan
uzaklaştırmak isterse ancak o zaman bölgede bir istikrar söz konusu olabilir. Bu istikrar da Rusya lehine bir istikrar olarak kendini gösterecektir. ABD’nin bölgeye yönelik politikalarının Rusya ziyadesiyle farkındadır. Rusya kendisinin dahil edilmediği bir Orta Asya diplomasisine izin vermez ve vermemiştir. Aral Gölü çevre felaketi her ne kadar Özbekistan ve Kazakistan arasında görünse de çözüm Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin dolaştığı tüm ülkelerin ortak varacağı bir konsensus ile sağlanabilir. Bu konsensusu sağlayabilecek tek ülke ise Rusya’dır. Yapılan mevcut gelişmelere baktığımızda:
. Dünya Bankası'nın da destek 86 milyon dolarlık destek verdiği bir su set projesiyle, gölün kuzey kıyılarında balık avı yeniden başladı. Bitkiler su kuşları geri gelmiş iklim bile değişmeye başlamış.Kazakistan, 40 yılda suyunun yüzde 70'ini kaybeden Aral'da, Gökaral adı verilen bir su seti projesiyle yavaş yavaş eski günlerine geri dönüyor.
. Gölün güneyinde tekrar su birikmesinin önündeki en büyük engel ise Özbekistan'ın pamuk tarlalarını sulamak için nehirlerin yönünü değiştirmesi.
. Özbekistan, Amu Derya’nın kullanımını kısıtlamayı hiç düşünmediği gibi bu durumu bir fırsata dönüştürerek kuruyan göl yatağında petrol arama projeleri geliştiriyor. Devlet yetkilileri, bugüne kadar hiç araştırılmamış bir bölge olan Aral Gölü Yatağı’nda petrol ve gaz bulmaktan çok umutlu olduklarını belirtiyorlar.264
. Bir diğer proje ise, “Hazar`ı Aral’a Birleştirme Projesi” üzerinde çalışılmakta. Bu projeye göre, Ob ırmağının suları Aral`a akıtılarak, Aral Gölü ile Hazar Gölü bir kanalla birleştirilmek istenmektedir.
. Uluslararası Aral’ı Kurtarma Fonu (UAKF) İcra Komitesi`den yapılan açıklamada, Aral Gölü sorununun giderilmesi, bölgenin ekonomik ve sosyal yapısının geliştirilmesi, ekolojik ve çevre sorunlarının çözülmesi amacıyla hazırlanan 2011-2015 Programı kapsamında 10 milyar dolar kaynak kullanılacağı da öngörülmektedir.265
. Türkmenistan ise Karakum Çölü’nde Yapay Gölünü oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Fakat bu gölü dolduracak su ancak Tacikistan’dan doğan ve son iki yıldır kuraklık yaşanmakta olan Afganistan üzerinden geçen Amu Derya nehrinden sağlanabileceği için, bu mesele de ciddi sonuçlara gebe gözükmektedir.266
Kaynakça
A.ZISCHKA, Pamuk için Gizli Harp, Muallim Ahmet Halim Kitapevi,1997.
F. BUDAK, Kırgızistan, Dünü, Bugünü, Yarını, Ocak Yay. İstanbul.1997.
N. İYİKAN,”Aral Gölü Sorunu ve Bölgedeki Siyasi Gelişmelere Etkisi”, Elektronik Siyaset Bilimi Dergisi, Cilt 4, Sayı 2, Haziran 2013.
M. FERRO, Sömürgecilik Tarihi, Çev. Muna Cedden, İmge Yay, Ankara, 2002.
D. BILIOURI, , “Orta Asya’da Çevre Sorunları: Retorik ve Eylem Arasındaki Farklılıkları Gidermek” Avrasya Etütleri, TİKA, Vol.19, İlkbahar-Yaz, 2001.
T. ALTAN,“Tükenmiş Bir Çevresel Miras- Orta Asya’da Sınırötesi Çevre Sorunları ve Doğal Kaynakların Tahribi” Avrasya Etütleri, TİKA, Vol.1, İlkbahar; 1995.
H. BAYMİRZA, “Tarihte ve Zamanımızda Aral Gölü ve Çevresindeki Kültür”, Avrasya Etütleri, TİKA, Sayı 3, 1994.
M. YILMAZ, “Aral Gölü Kuruyor (Mu)?”, Orta Asya Araştıma Merkezi, 8 Şubat 2010,
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/orta-asya-arastirmalari-merkezi/2010/02/08/3340/aral-golu-kuruyor-mu, (Erişim Tarihi 17.09.2014).
D. BILIOURI, , “Orta Asya’da Çevre Sorunları: Retorik ve Eylem Arasındaki Farklılıkları Gidermek” Avrasya Etütleri, TİKA, Vol.19, İlkbahar-Yaz, 2001, s.19-32.
O. KAVUNCU ve Y. DELİÖMEROĞLU, “Türk Dünyasında Çevre Hareketleri” Türkiye Modeli Türk Kökenli Cumhuriyetlerle Eski Sovyet Halkları, Yeni Forum, Ankara, 1992.
H. ALKAN, Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde Siyasal Hayat ve Kurumlar, USAK Yay., Ankara, 2011.
M. AHMER, “Orta Asya'da Su Kaynaklarının Kullanımı Güney Asya Ülkeleri İçin Dersler” Avrasya Etütleri, TİKA, Vol. 15, 1999, s.97-120.
N. ALGAN, “Aral ve Hazar’da Çevre Sorunlarının Uluslararası Boyutu”, Küresel Politikada Orta Asya, Der.: Mustafa Aydın, Nobel Yay., Ankara, 2001, s. 357-378.
BU BÖLÜM DİPNOTLARI;
254 Mehmet Seyfettin Erol, Orta Asya’da Güvenlik Sorunları, Ankara, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı 1, 2003, s.1.
255 M. AHMER, .“Orta Asya'da Su Kaynaklarının Kullanımı Güney Asya Ülkeleri İçin Dersler” Avrasya Etüdleri, TİKA, Vol. 15, 1997,s. 97-120.
256 N. ALGAN, “Aral ve Hazar’da Çevre Sorunlarının Uluslararası Boyutu”, Küresel Politikada Orta Asya, Der.: Mustafa Aydın, Ankara, Nobel Yay. 2001, s. 357-378.
257 M. HASANOĞLU, “Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde Çevre Sorunları”, Avrasya Etütleri, TİKA, Vol.22, Bahar, 2002, s.149-163.
258 M.HASANOĞLU, “Orta Asya Türk Cumhuriyetleri’nde Çevre Sorunları”, Avrasya Etütleri, TİKA, Vol.22, Bahar;2002, s. 149-163.
259 Engin Şallı,”Aral Gölü”, 2008, http://enginsalli.blogcu.com/aral-golu/3181437, (Erişim Tarihi 14 Eylül 2014), s.1.
260 Engin Şallı,”Aral Gölü”, 2008, http://enginsalli.blogcu.com/aral-golu/3181437, (Erişim Tarihi 14 Eylül 2014), s.2.
261 Süleyman Merdanoğlu, “Aral Gölü Çöl Mü Oluyor?”,Yalquzaq, 17 Ocak 2011, s.1.
262 Engin Şallı,”Aral Gölü”, 2008, http://enginsalli.blogcu.com/aral-golu/3181437, (Erişim Tarihi 14 Eylül 2014), s.3.
263 Mehmet Seyfettin Erol, Orta Asya’da Güvenlik Sorunları, Ankara, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı 1, 2003, s.1.
264 Elçin İçten,”Kuzey Aral Gölü Projesi”, 22 Ağustos 2011,
http://www.gakguk.net/yesil/kuzey-aral-golu-projesi/, (Erişim Tarihi 14 Eylül 2014), s.1.
265 Elçin İçten,”Kuzey Aral Gölü Projesi”, 22 Ağustos 2011,
http://www.gakguk.net/yesil/kuzey-aral-golu-projesi/, (Erişim Tarihi 14 Eylül 2014), s.2.
266 Mehmet Seyfettin Erol, Orta Asya’da Güvenlik Sorunları, Ankara, Türkiyat Araştırmaları Dergisi, sayı 1, 2003, s.1.
****